mustafa öztürk reddiye / Mustafa Öztürk Reddiye – Ehli Sünnet Medya

Mustafa Öztürk Reddiye

mustafa öztürk reddiye

Necmeddin TURAN Öğüt, Salim. Salim Öğüt, ’Kur’an’ın Tarihsel Bir Hitap Oluş Keyfiyeti’ Başlıklı Yazı Üzerine, İslâmî İlimler Dergisi. 2/1, Kur’an Özel Sayısı: 2, Öğüt, Salim. Modern Düşüncenin Kur’ân Anlayışı: Bir Zihniyet Eleştirisi, İstan- bul: Nun Yayıncılık, Öztürk, Mustafa. Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak. Ankara: Ankara Okulu, Öztürk, Mustafa. Kur’an’ın Tarihsel Bir Hitap Oluş Keyfiyeti, İslami İlimler Dergisi 2, Öztürk, Mustafa. Kur’an, Tefsir ve Usul üzerine Problemler, Tespitler, Teklifler. Ankara: Ankara Okulu, Öztürk, Mustafa. Kur’an’ı Kendi Tarihinde Okumak-Tefsirde Anakronizme Ret Yazıları, Kur’an’ın Cennet Tasvirlerinde Yerel ve Tarihsel Motifler, Anka- ra: Ankara Okulu, Öztürk, Mustafa. Kur’an-ı Kerim Meali Anlam ve Yorum Merkezli Çeviri, Ankara: Ankara Okulu, Öztürk, Mustafa. Kur’an Vahyinin Anlaşılması ve Yorumlanması, Tefsir Gele- neğinde Anlam-Yorum Nüzul-Siret İlişkisi, edt. Mustafa Öztürk. Ankara: Ankara Okulu, Öztürk, Mustafa. Kur’an Kıssaları Bağlamında İsrâiliyât Meselesine Farklı Bir Yaklaşım, İslamî İlimler Dergisi, 9/, Öztürk, Mustafa. Mustafa Öztürk, “Kur’an’ı Anlamada Tarihselciliğin İmkân, Sınır ve Sorunları”, edt. Yusuf Şevki Yavuz, Kur’an’ı Anlama Yolunda: Ku- ramer Konferansları, I, Şevkani, Muhammed b. Alî b. Muhammed el-Yemenî. Fethu'l-Kadîr (nşr.). Dimeşk: Dâru Ibn Kesîr, Ünsal, Hadiye. Tefsirde Heterodoksi: Kadiyanilik ve Kur’an, Ankara: Ankara Oku- lu, Mustafa Öztürk’ün “Kur’an’ın Tarihsel bir Hitap Oluş Keyfiyeti” Makalesi Özgülünde Kur’an’ın Tarihselci Bir Perspektiften Tevili Üzerine Bir Eleştiri Tatar, Burhanettin. Felsefi Hermenötik ve Yazarın Niyeti, Ankara: Vadi Yay., Zerkeşi, Ebû Abdullah Muhammet b. Abdullah b. Bahadır eş-Şafii. El-Burhân fî Ulûmi'l-Kur'ân. nşr. Muhammed Ebu'l-Fadl İbrahim, I-VI, Dâru İhyâi'l- Kutubi'l-Arabiyye,

Necmeddin TURAN ibadetin cemaatle kılınmasına verdiği ehemmiyet üzerinden Arapları bir ara- ya getirmeyi amaçlayan zeki bir adamdı. 41 Görüldüğü gibi Bebel, tarihselci yönteme benzerliği şüphe götürmeyen bir mantık örgüsü üzerinden, İslam’ın beş temel esasından biri olan bununla birlikte yüksek önemine işaret adına, dine de direk kılınan namazı ve buna bağlı sair ritüeli bir çırpıda, o anki serkeş(!) Arapların yoksun olduğu bir din- sel/askerî disiplini sağlamaya yönelik, Hz. Peygamber tarafından ihdas edil- miş iyi birer akılcı siyasete irca eder. Bu türlü bir mantıksal çıkarıma dayalı olarak icra edilen okumanın son kertede dinin her aslını, köklü bir yapıbozu- ma uğratacağını kestirmek zor olmasa gerek. Aynı bakış açılı bir yaklaşımla yılın zaten büyük bir bölümünü açlık sınırının altında geçiren bir Afrikalı da oruç ibadetinin açlığa dayanıklılığı ve açların halinden anlamayı amaçlayan düpedüz yerel bir pratik olduğunu öne sürerek zaten kendi hayatının amaç- lanan şeylerin vücut bulmuş hali olduğunu dolayısıyla da bu ibadetin kendi- sini bağlamadığını düşünebilir. Pekâlâ bir Eskimo da oruç ritüelinin, çöl şart- larına dayanıklılığı arttırmaya yönelik düpedüz yerel bir pratik olduğu fikrini öne sürebilir. Sonra bunun üzerine, oruçtan maksadın, içinde bulunulan çev- resel koşulların zorluklarına aşinalık kazanma olduğunu, dolayısıyla sıcaklı- ğın sıfırın altında seyrettiği kendi yaşam alanında, orucun soğuğa dayanıklılı- ğı sağlamak amacına mebni olarak bir ay boyunca imsaktan gün batımına kadar sadece iç çamaşırlarıyla günü geçirme pratiğine evirilmesi gerektiğini iddia edebilir. Ya da peşpeşe uzun süreli gece ve gündüzlerin yaşandığı bir yerde, imsaktan gün batımına kadar demek olan zamansal aralığın, günlerce hatta aylarca sürebileğini göz önüne getirip, ideal oruç aralığını hesaplamak için karmaşık işlemler yapmayı zahmetli bularak dile getirdiği uçuk teklifi rafa kaldırmak pahasına da olsa, oruç denen şu ibadetin kendisine farz kılın- masını anlamsız bularak konu üzerinde düşünmeyi dahi boş bir iş olarak te- lakki edebilir. Bir başka yerde Bebel kendince bir tespit daha yapar. Bu tespit az önce- kinden daha az ilginç değildir: 41 August Bebel, Hz. Muhammed ve Arap-İslam Kültür Dönemi, Çev. Veysel Atayman, (Bordo Siyah Yay., İstanbul ), Mustafa Öztürk’ün “Kur’an’ın Tarihsel bir Hitap Oluş Keyfiyeti” Makalesi Özgülünde Kur’an’ın Tarihselci Bir Perspektiften Tevili Üzerine Bir Eleştiri “…Ve birden çöken geceyle birlikte çöl de yaşamaya başlar. Çölün her yanın- da hayvanlar harekete geçer. Çeşitli ve çoğu tüyler ürpertici sesler çölün dört bir ya- nında yankılanırken, havanın temizliği ve inceliği, uzaklıkları neredeyse yok ederek, bu sesleri daha da yoğunlaştırır. Asabı bozulan, huzursuzlaşmış, tedirgin ve ürkek- leşmiş insanların iyice uyarılan hayal güçlerinin, her yanda gecenin karanlık sessizli- ği içinde cirit atan, insanların peşlerine takılıp onlara zarar veren, gizli, esrarengiz ruhlar, hortlaklar yaratmasına yardımcı olmasının şaşılacak hiçbir yanı yoktur. Bu ortam yüzünden Arapların cinlere, perilere, hayaletlere inanma eğiliminin kökenleri çok uzak geçmişlere dayanır. Bu cin ve periler Kur’an’da yer alacaktır.” 42 İşte yoğun yerel/tarihsel bir okumanın vardığı çarpıcı yorum! Ancak bu yorum, İslam açısından salt çarpıcı değil aynı zamanda doğrudan Allah’ın kelamına dolayısıyla da Allah’a imana etkiyen bir potansiyele sahip olmasın- dan dolayı hayli sarsıcıdır da. Bu yaklaşıma göre Allah, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” 43 derken aslında hiçbir zaman var ol- mayan, var olmadıkları için de asla ibadet edemeyecek olan hayal mahsulü imgelere seslenmekte; “Cin türüne gelince daha önce onu da kavurucu alevden (semum) yaratmıştık.” 44 dediğinde ise bu farazi(!) yaratıkların üzerindeki giz perdesini kalınlaştırmaktan başka bir şey yapmamaktadır. 45 İnsanların kendi 42 Bebel, Hz. Muhammed ve Arap-İslam Kültür Dönemi, 43 Bk. Zariyat, 44 Bk. Hicr, 45 Burada Kur’an’da geçen “cin” kelimesine bazılarının yaptığı gibi “yabancı” veya buna muadil manaların verilmesi, bu kelimenin geçtiği ayetlerin bütünü göz önüne alındığında imkânsızdır. Örneğin Rahman Suresi’nin ve ayetlerinde insanların balçıktan cinlerin ise halis ateşten yaratıldıkları belirtilir. Cinlerin insanlardan ayrı olarak ve onlardan farklı bir yaratılışla yaratılmış olduklarını açıkça belirten bu ayetler, “cin” kelimesine “yabancı” insanı ifade eden bir mana verilmesini imkânsız kılar. İster yabancı ister yerli bütün insanların ateşten yaratılmadıkları ayan beyan ortadadır. Öyleyse burada geçen “cin” kelimesi, ne manasına alınırsa alınsın insandan farklı bir canlı türünü imler. Yine Zariyat Suresi ayetinde ve En’am Suresi, ve ayetlerinde geçen “cin” kelimelerine de “yabancı” anlamının verilmesi bağlam ve anlam itibarıyla mümkün değildir. Arapların “yabancı” insanları ifade etmek için “cin” kelimesini kullanmış olmaları kelimenin bütünüyle bu manaya geldiğini düşünmek için yeterli değildir. Böyle düşünenler benzeyenle benzetilen arasındaki ilişkiyi doğru tayin etmemektedirler. Onların bu çıkarımına göre, bir kimsenin gücünü ve cesaretini ifade etmek için o kimseye “aslan” demek, “aslan”ın bir hayvan türü olarak hiç olmadığını, varsa da ismini güçlü ve cesur insanları ifade etmek için söylenen “aslan” kelimesinden aldığını iddia etmekle aynıdır. tasavvur, c. 5 sy. 2 (Aralık ) Necmeddin TURAN mitolojisindeki kozmik dev Puruşa’nın, kendisini kurban edip parçalarına ayıracak olan tanrılara kendisini sunması 35 ve benzeri daha birçok mitik örnek bunu teyit eder. Aydınlanma sonrası hâkim olan pozitivist, katı bilimci anla- yışın gölgesinde, taşıdıkları bütün şirk unsurlarına rağmen yine de aşkınlığı ihtiva eden yanlarıyla mitik tahayyüllerin revaç bulmasını beklemek saflık olurdu. Ancak mitlerin bir daha ortaya çıkmamacasına yitip gittiklerini dü- şünmek de yanıltıcıdır. Marksist teorideki sınıfsız toplum ve bunun sonucu olarak da tarihsel ge- rilimlerin ortadan kalkmasının mitolojideki karşılığı Altın Çağ’dır. Altın çağ pek çok geleneğe göre Tarih’in başlangıcını ve sonunu belirtir. Marx bu say- gınlığı olan miti, Yahudi-Hristiyan anlayışındaki bütün bir Mesih ideolojisiyle zenginleştirmiştir. Hatta Marks’ın Yahudi-Hristiyan anlayışına özgü eskatoloji umudunu, yani Tarih’in mutlak bir sonu olacağı umudunu yeniden benim- semesi de anlamlıdır. 36 Özellikle son yüzyıla damgasını vuran teknolojik ge- lişmelerle birlikte yaygınlaşan kitle iletişim araçları da, modernizmin kuşattığı toplumlarda kökü hakikate dayanan mitlerin yokluğuyla oluşan boşluğu dol- durmak için yapay kahramanlar üretti ve pazarladı. Fantastik Dörtlü, Super- man, Batman, Kaptan Amerika, Thor, İronman, Antman, Spiderman, Hancock ve daha birçok karakter, kötülüğe karşı iyilerin savaşını veren mitik kahra- manlar olarak ilgi görmeye devam ediyor. Eliade, Superman mitinin, Tan- rı’nın sevgisini yitirdiğini ve gücünün sınırlanmış olduğunu bilen, günün bi- rinde “eşsiz bir kişi”, bir “kahraman” olarak kendini göstereceğini hayal eden modern insanın gizli özlemlerini taşıdığını düşünür. 37 Bütün bunlar insanların mitsiz yaşayamayacaklarını ileri sürmek için so- mut nedenlerin olduğunu düşündürür. Çünkü mitler, yeterince gizil örtüler altında saklı olan hayatın anlamını açığa çıkarmada ve anlaşılmasını sağlama- da somut yollar intaç ederler. Akıl, salt kendinden yola çıkarak, bu anlamı kendisine açacak anahtarı asla sağlayamaz. Bu yüzden rasyonel yapılar, birik- tirdikleri devasa güçlere rağmen hiçbir mitoloji ortaya koyamazlar. Bu durum modern insanın, modern toplumda alabildiğine ve olabildiğince sahte mit 34 Armstrong, Mitlerin Kısa Tarihi, 35 Armstrong, Mitlerin Kısa Tarihi, 32 Mircea, Eliade, Mitlerin Özellikleri, Çev. Sema Rifat. (İstanbul: Simavi Yay., ), 37 Eliade, Mitlerin Özellikleri, Mustafa Öztürk’ün “Kur’an’ın Tarihsel bir Hitap Oluş Keyfiyeti” Makalesi Özgülünde Kur’an’ın Tarihselci Bir Perspektiften Tevili Üzerine Bir Eleştiri ortaya koymasını izah etmemize de yardımcı olmaktadır. 38 Bununla birlikte Allah’ın, ilahî yasa ve ilkelerini vaz’ ettiği dinin, sahte ve şirke düşürücü mit- lerle iyice aslına yabancılaşan bir hale gelmesini müteakip onu yeni bir reviz- yona tabii tutarak sahteliğinden ve şirkinden arındırmasındaki sır da burada vuzuha kavuşmaktadır. Aslında sorun, hakiki mitlerin/kıssaların anlatıcısı olarak en az bir çift an- lam sunan bir yapıya tekli ve sektarist bir bakış açısıyla yaklaşılmasından kaynaklanmaktadır. Tarihselci de anakronizm taraftarı da böyle bir sorunla sakat bırakılmış olmakla itham edilmeyi kabule yanaşmaz ve böyle olmadığı- na dair de teorilerini dayandırdıkları yapı içerisindeki çoklu bakış açısına ör- nek teşkil edecek doneleri ileri sürebilirler. Gerçekten bakıldığında, bu sa- vunmalarına dayanak ittihaz edecek bir retorik geliştirdiklerine de şahit olu- nabilir. Örneğin Öztürk, vazıh bir vurguyla Allah’ın ulûhiyet ve rububiyeti özgülünde mutlak birlenmesi inancını ve bu inanca bağlı akseden ilahî yasa ve ilkeleri tarih üstü mesaj hanesine kaydederken; bu mesajların an ve mekânın şartlarına göre kalıp alması durumunu da tarihsellik hanesine ve- rir. 39 Fakat bu teyit, bu anlayışın dile getirildiği fikrî yapının bu ayrımı gerçek- leştirme aygıtlarında ve bu aygıtların fonksiyonellik sınırlarının belirlenme- sinde makul bir standardizasyondan yoksunluğunun, sorunun asıl zeminini oluşturduğu gerçeğini değiştirmiyor. Her şeyden önce, ayetin yerel/tarihsel literal anlamıyla, bu literal anlama emdirilmiş evrensel/tarih üstü mağzanın ayrımlanmasını sağlayacak ayracın geçerlilik ve güvenilirlik açısından nesnel- liği sağlayacak düzeyde olması gerekir ki, yapılan tartışmalara baktığımızda bunun sağlandığına dair bir işaret görmek zordur. Örneğin tarihselci okuma, kendi görüşüne mesnet teşkil ettiğine inandığı “Sana Arapça bir kitap vahyet- mekteyiz ki, ana şehir halkını ve çevresindekileri uyarasın” (Şu’ara, ) ayetini muarızlarının yüzüne çarparken anakronist yaklaşım “De ki, sizi ve onun ulaş- tığı herkesi uyarayım” (Mâide, ) ayetiyle, bu hamleyi cevapsız bırakmak niyetinde olmadığını gösterir. Burada, önceden de değinildiği gibi, esas prob- lem her iki tevil mekanizmasının da Kur’an’ın en doğru ve gerçek anlaşılma- sının sağlanması amacından farkında olarak veya olmayarak sarf-ı nazar edip, her bir ayetten kendi düşünsel sistemlerine hüccet sağlama ameliyesine kendi- 38 Chittick, Var olmanın Boyutları, 39 Öztürk, “Kur’an’ın Tarihsel Bir Hitap Oluş Keyfiyeti”, İslami İlimler Dergisi 2 (), tasavvur, c. 5 sy. 2 (Aralık )

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası