burgazada cemevi / Burgazada'da Gezilecek Yerler Listesi | 13 Keyifli Rota | Fixbilet Blog

Burgazada Cemevi

burgazada cemevi

aaa_funduszeue.info

Murat Küçük

Bir Lodos’u poyrazı değişmedi Burgaz’ın. Yoksa ne kaldı geriye! İskete kuşları senelerdir uğramıyor. Rumlar çoktan gitti! Bir zamanların İstanbullu bıçkın delikanlısı Papaz Andrea, şimdi on altı kişilik cemaatiyle başbaşa! Güngör Yıldırım’ın, adanın bir ucundaki evinde kaldığımız akşam kopan fırtına ağaçları devirdi, tenteleri savurdu. Sabah, yağmur ve toprak kokularıyla iskeleye inerken uçmuş çatılar gördük.

Güngör Yıldırım, Burgaz’da yaşayan üçüncü kuşak bir Erzincan’lı! Dedesi, Erzincan’ın Hınzoru köyünden gurbete çıkıp Burgaz’ı mesken tuttuğunda, adada hep Rumlar yaşarmış. Akşam olup hava karardı mı gaz lambaları yakılır adanın sokakları böylece aydınlatılırmış. Yıllar boyunca bu işi yapmış. Sonraları tutmuş çocuklarını da getirmiş. Ve bahçelerde, inşaatlarda çalışıp ekmek paralarını çıkartmışlar.

Sait Yıldırım, adaşını adanın bir köşesinde yaşayan “garip bir adam” olarak hatırlıyor: “Siyah bir köpeği vardı. Köpeğin boynuna ufak bir zembil takar, bir de kağıt iliştirirdi. Hayvan, Karamanlı Niko’nun bakkal dükkanında alırdı soluğu. Niko kağıdı okur, artık gazete mi ne istiyorsa zembile takar, köpek koşarak alır getirirdi Sait Faik’e”

O zamanlar on dört yaşındaymış ve bilmezmiş “meşhur bir yazar” olduğunu. Öldüğünde cenazesi ?işli’den kalkmış. Kalabalık bir tören yapıldığını yazmış gazeteler. Anlamışlar ki, adı Sait Faik’miş, yazarmış!

“?u İstanbul’da girmediğim boya kalmadı” diyor. Gurbetçi bir garip aile. Bahçevanlık, sıvacılık, hammallık, kapıcılık Sonra Kalpazankaya’ya çıkarken yukarıda bir bakkal dükkanı açmış, otuz yıl burayı çalıştırmış. Bir ömür böyle geçmiş. Sait Faik’in hep anlattığı, hüznünü dillendirdiği insanlardan biri.

Show TV’de, Pınar Türenç’in haberinden öğreniyoruz ki, İstanbul’un yanıbaşında Adalar’da yaşayan Aleviler cemevi açmaya karar vermişler ve bu amaçla Mikail’in Yeri’nde bir gece düzenliyorlarmış! Türk, Rum, Ermeni, Yahudi bütün komşular davetliymiş! Soluğu Burgaz adada alıyoruz. İyi ki de öyle yapıyoruz. Mikail’in yerinde kimler yok ki Erzincan’lı Yıldırım ailesi, Papaz Andrea, Vartan Derya, Morfia Tradromidis ve hatta Sait Faik..!

“Önceleri bir düştü bizim için” diyor Güngör Yıldırım. “Burgaz’da ve diğer adalarda yaşayan Sivaslı, Erzincanlı hepimizin ortak düşüydü. Yavaş yavaş tartışıldı, somut bir düşünceye dönüştü. Nihayet iki yıl önce bir kahvede, ilk kez temsili cem düzenledik. Dört adadan müthiş bir katılım oldu. Uzun süre konuşuldu ve herkes yinelenmesini istedi. Yıllarca birlikte yaşadığımız, Alevi olduğumuzdan habersiz, Alevilikten habersiz Türk, Ermeni, Rum, Yahudi dostlarımız kutladı. İnancımızı tanımak için sorular sordu hep. İlgi görmenin, sazımızı, sözümüzü sevdirmenin coşkusuyla geçen yıl tekrar cem düzenledik. Kalabalık ve ilgi bu kez daha da yoğundu. Lodosa, fırtınaya aldırmadan yüzlerce insan konuk oldu. Ve ‘artık bir cem evimiz olsun’ demeye başladı insanlar. Bir yıl boyunca bu düşünceyi tartıştık, olgunlaştırdık. Farklı inançlardan dostlarımızla paylaştık düşüncemizi. İstedik ki, biz adalı Aleviler, inancımızı yaşayabileceğimiz bir mekana kavuşurken barışa, dostluğa katkımız olsun. Cemevimiz, bütün kültürlerin, inançların kucaklaştığı bir kültürevi olarak yükselsin. İnançlarımız ayrı kalsın, ama sevgide, barışta, kardeşlikte birleşelim.”

Güngör Yıldırım, “önyargıların, saflaşmanın yeri olmayacak burada” diye devam ediyor. “Buyruk da okuyacağız, Tevrat, İncil ve Kur’an da. Birbirimizi anlamaya çalışacağız. Bu nedenle farklı inançlardan dostlarımızı yanımızda görmek istedik ve bu isteğimiz kabul gördü.”

Bu insanlardan biri Vartan Derya. Girişimin inançlar arasında diyalog için desteklenmesi gereken bir adım olduğunu söylüyor. İnançları adına özgürlük isteyen Alevilerin, bunu yaparken, farklı inançlardan insanları reddetmeden biraraya gelmelerinin sadece ada için değil, bütün Türkiye için özlenen bir ortam olduğunu belirtiyor.

Geceye katılan Papaz Andrea Kolancı da adada cemevi inşa edilmesini olumlu karşılıyor. “İnsanlar varsa, topluluk varsa, inanç kurumlarına da ihtiyaç duyulacaktır” diyor. Alevi komşularıyla yıllardır yanyana yaşadıklarını anlatan Kolancı, çoğu Yunanistan’a göç eden, göç etmek zorunda kalan pek çok Burgazlı’nın her yıl Alevi komşularını ziyarete geldiklerini de ekliyor.

Adanın son Rum sakinlerinden yetmiş bir yaşındaki Morfia Tradromidis de Alevi komşularının davetlerini kabul edip Mikail’in yerinde düzenlenen geceyi izlemiş. “Bizimkiler kalmadı yavrum” diyor. “Ama eskiden kardeş gibiydik. Kitaralarla, sandallarla Heybeli’ye gider çalar söylerdik. Sonraları eklisiyaları yıktılar, dükkanlara saldırdılar herkesi bir korku sardı, kimse kalmadı. Ama komşularımızla hiç kin olmadı aramızda. Kardeşten öteydik.”

Alevileri beş altı yıldır farkettiklerini söylüyor. Ev işlerine yardım eden kızın da Alevi olduğunu yeni öğrenmiş. “Önceden saklarlardı, söylemezlerdi” diyor. ?imdi Kurtuluş’ta oturuyor ama, yaz aylarında hep Burgaz’da.

Musevi iş adamı Orhan Hisarlı, cemevi için geç bile kalındığını söylüyor. Hülya Simaonidis, “O gece anladım ki Tanrı’ya ibadetin, Tanrı’yla beraber olmanın evi yok. Sinagog, kilise, cemevi ya da cami hepsi bir. Hepsi Tanrı’nın evi.”

Evet, bir lodosu, poyrazı değişmedi Burgaz’ın. Balıkçı Vasil’in, Barba’nın torunları şimdi uzak kıyılarda. Ama hepten umutsuz olmayalım! “Cennet Bahçesi”nde, Metin Tüzün’ün güzel konuşmasıyla birleşen eller, birlikte adanın tarihine dahil oldu. Az şey mi! Bir zamanlar Burgaz açıklarında Rum balıkçılarla olta sallayan, sahil kahvesinde Ermeni ustalarla türküler söyleyen Sait Faik elbet duydu bu sesi, sevindi.

Murat Küçük’ün Kısa Yaşamöyküsü

Murat Küçük, yılında Mardin’de doğdu. Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. Hürriyet Gazetesi’nde muhabir ve redaktör olarak çalıştı. Nefes Dergisi’nde yazı işleri müdürlüğü, Cem Dergisi’nde yayın yönetmenliği yaptı. Atlas, Radikal, Skylife ve NTV Popüler Tarih’te yazıları yayınlandı.

E-mail:  Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir

İlk Defa Burgazada’ya Gidiyorum.

Bir Küçük Ada Hikayesi

BURGAZADA/ Antigoni / Panormos (güvenli liman) / Pyrgos (kale)

Sessizlik, huzur ve gizem.
Bir adayı en güzel ifade edebilen üç sihirli kelime bunlar olsa gerek.

@aylaartist

Burgazada 7

BURGAZADA'DA NE VAR NE YOK?

Burgazada, İstanbul il sınırları içinde, Adalar ilçesi'ne bağlı, 2 km genişliğinde, dört büyük takım adadan biri. Yüzölçümü olarak Büyükada ve Heybeliada'dan sonra üçüncü sıradadır. Her ada kendi içinde ayrı bir mahalle olarak yönetilir ve hepsi birden Büyükada'da bulunan Adalar Belediyesi'ne bağlıdır.

Burgazada'nın en yüksek noktası; m ile Bayraktepe'dir. Ada içinde ulaşım yakın zamana dek faytonlar ile sağlanırken, şu anda İETT'ye bağlı elektrikli toplu ulaşım kullanılmaktadır. Adanın en yoğun olduğu eğlence gün ve geceleri Cuma/Cumartesi'dir. Her hafta Cuma günleri öğlene kadar süren semt pazarı da mevcut.

Burgazada 3

Şehirden Ada'ya en güzel ulaşım için, Şehir Hatları'nın tarih dolu o eski güzelim vapurlarını tercih edebilirsiniz. Burgazada'da 1 müze, 3 kilise, 1 cami, 1 sinagog, 1 cemevi, 1 kültür sanat mekanı, 1 ilkokul, 2 kulüp, restoranlar, kafeler ve çay bahçeleri, çarşı içinde 1 ortak ATM, Hediyelik eşya stantları mevcuttur.

Her mevsim bambaşka bir masalı bulabileceğiniz Burgazada için en iyi ziyaret zamanları; denizi ve yoğun güneşi sevenler için Haziran/Temmuz, biraz keşif ve gizem arayanlar için Eylül/Kasım, tam bir masal arayanlar için karlı bir Aralık/Ocak, baharın coşkusu için Mart/Nisan diyebilirim.

AYLA AY

 Burgazada; sakinliği, flora ve fauna zengini doğası, kültürü ve kendine özgü gizemi ile yaratıcılık gerektiren her tür meslek için en iyi çalışma ve üretme ortamıdır. Ressamlar, şairler, yazarlar, araştırmacı ve yaratıcı ruhlu herkesin ortak buluşma noktası oluşu bu yüzdendir. Sayamadığım sayısız güzellik ve güzel insanlarla, bir gün bir keşif yolculuğunuzda denk gelebilmeniz dileğiyle

Hadi gelin şimdi Burgazada'yı ve belki de bir "Ada"yı en iyi hissedebileceğiniz harika bir rotada, doğanın sihirli dokunuşları eşliğinde benzersiz bir yolculuğa çıkalım

Burgazada 9

KISA BİR ADA TURUNA ÇIKIYORUZ.

Güneşli, sakin bir günde ve muhtemelen öğleden evvel şehri adaya bağlayan o güzelim vapurlardan biriyle adaya indiniz Vapur yanaşmaya yakın farkettiğiniz, Burgazada'nın tam karşısında yer alan en yakın komşusu, tıpkı dünyanın uydusu ay gibi olan ada Kaşıkadası. Burası özel mülk ve ziyarete açık değil.

İskelenin hemen bitiminde adaya ilk defa ayak basanları adeta "Hişt, hişt Burgazada'ya hoş geldiniz' der gibi karşılayan Sait Faik Heykeli'ne içten bir tebessümle 'hoş buldum' deyip hemen ardında uzanan çarşıya bir göz atalım.

Sol tarafta dondurmacı, kafeler ve devamında sahil boyunca uzanan sıra sıra balık lokantaları, tam karşınızda ve devamında marketler, pastane, sağ tarafta gazete bayisi ve hediyelik eşya standları, ortak ATM, devamında çocuk parkı ve ada içi ulaşımı sağlayan akülü araçların durağı ve tam karşısında da adadaki emlak piyasası hakkında bilgi alabileceğiniz bir emlak bürosu mevcut.

burgazada 16

Büronun hemen solundan yukarı çıkan dar ve dik yokuşu takip eder ve yol bitiminde sola dönerseniz Sait Faik Abasıyanık Müzesi'ne gelmiş olursunuz. Günlerden Pazartesi değilse müze ziyarete açık ve giriş ücretsiz. Müzenin hemen alt sokağında Aya Yani Kilisesi'ni göreceksiniz. Hemen karşısındaki bahçede bulunan çiçekler ve bitkilerden satın alabiliyorsunuz.

Biz şu an doğanın çağrısına kulak veriyor ve adada yapılabilecek en güzel etkinliği gerçekleştirmek için iskele çıkışında soldan ilerliyoruz. İtfaiye istasyonunu geçiyor ve sağda İndos barı, solda zabıta binasını, ilk soldan içeri kıvrılan 6 numara plajını da geçiyoruz.

Karşımıza çıkan büyük ve dik yokuşu tırmanıyor ve bu asfalt yolu hiç bırakmadan devam ediyoruz. Yol bizi tepeye kadar ulaştırmaya devam edecek. Yerleşimin bittiği noktaya ulaştığınızda, asıl keşfin başladığını hissederek bir adım daha yavaşlıyoruz.

burgazada 18

"İYİ Kİ BURADAYIM" 

Yüzünüze vuran güneş ışığı sizi canlandırırken, çam ağaçları ve çeşit çeşit şifalı bitkilerle dolu makilerden yükselen mis kokular bir an olsun zihnin karmaşalarından kurtulup, olduğunuz yerde durup tebessüm etmenize ve daha yolun başında 'iyi ki buradayım' hissini yaşamanıza güzel bir neden oluşturacak.

Haydi devam edelim :) Yolu hiç bırakmadan ve sağlı sollu uzanan çamları makileri selamlayarak yolun ilk kıvrımına ulaştığınızda hemen altınızda denize doğru uzanan eşsiz kumbaros uçurumuna gelmiş oluyorsunuz. Denize dimdik inen kayalıkları ile buraya bir falez de diyebiliriz. Buradan gün batımını ve eski adıyla Yassıada ve Sivriada'yı görebiliyoruz.

Burgazada 8

Biraz nefeslenip belki bir yudum su içip, devasa kayaları, denizi izleyip, yüzünüzü yakan güneşe gülümseyip yolu takip etmeye devam ediyoruz. Birkaç dönemeç sonrası yol ikiye ayrılacak ve bizim rotamız soldan tepeye doğru devam ediyor olacak.

Buraya kadar yürüdüğünüz toprak yol, gördüğünüz türlü çeşit, bazıları tanıdık, bazıları şifalı bitkiler, benim bir oturuşta seksen küsur isim sayabildiğim hayvan türleri, yolun her iki yanındaki makiler ve ağaçlar size tepeye kadar eşlik edecek.

BURGAZADA

DOĞADA HER ADIM DEĞERLİDİR.

Eski adıyla Hristos (İsa) / Bayraktepe'ye geldiğinizde tepenin düzlüğü size, onca kıvrımlı ve yokuşlu yolu iyi ki çıkmışım dedirtecek güzellikte. Sol taraftan ilerlerseniz adanın batı yamacına doğru boylu boyunca uzanan kumbaros falezlerini bu defa tepeden izleyebilir, denizi, Heybeliada ve hatta Büyükada'nın ufak bir kısmını, hava çok açıksa ve pus yoksa karşı kıyıyı (Bursa-Yalova) dahi görebilirsiniz.

Bu muazzam dimdik falezler bu adada yapılabilecek en muhteşem aktivitenin "içsel yolculuk" olduğu hissini onaylar. Sağ tarafta ise Orman İdaresi'nin kulübesini ve ardında uzanan Hristo Manastırı ve kilisesini göreceksiniz. Hemen yanında ise Rum mezarlığı bulunmaktadır.

ddca24aaaae8f2a32

Tepede biraz dinlenip, belki biraz toprağa oturup enerji depolayıp her iki tarafa da sapmayıp tam ortadaki aşağı doğru inen toprak yolu takip ederseniz, sizi sonsuzluk hissine bir adım daha yaklaştıracak Martha Koyu'na inen yola girmiş olacaksınız.

Buraya adanın her iki yanı ağaçlı en güzel yolu diyebiliriz. Yol bitiminde yine ikiye ayrılıyor olacak. Soldan aşağı doğru devam ediyoruz ve tekrar bir ayrıma denk geldiğinizde, dilerseniz soldan gidebilir, Kalpazankaya'nın o müthiş doğasını, plajını veya lezzetlerini deneyimleyebilirsiniz.

Biz şimdilik sağdan devam ediyoruz ve karşımıza kendi halinde, huzur dolu Aya Nikola Çay bahçesi ve çocuk parkı çıkıyor. Burada da dilerseniz yeme-içme molası verebilirsiniz.

AYLA AY 5

MARTHA KOYU, SÜT KOYU, MİMİ KOYU, ÇAMAKYA PLAJI, AYA YORGI MANASTIRI

Bahçenin solundan aşağı doğru devam ederseniz ve ilk soldan aşağı inen dimdik toprak yola girerseniz, Martha Koyu'na ulaşmak, fotoğraf çekmek ve ağaçlarla denizin uyum içinde yarattığı sonsuzluk hissini izlemek için doğru yere gelmiş olursunuz.

Toprak yolu bitirip aşağı indiğinizde Adalar'ın kalan en muhteşem koyu sizi sonsuzluk hissiyle sarmaya başlamış olacak. Her iki yöne boylu boyunca uzanan koyda dilerseniz soldan devam ederek şezlong-şemsiye-yeme-içmeyi tercih edebilirsiniz.

marthakoyu PANORAMIK

Daha ilerisi devasa kayaların ayırdığı Süt Koyu olarak biliniyor. Tam ortada ise adalı bir sanatçının, yine o sonsuzluk hissini onaylayan evrenin sembolü bir spiral, 'beach garden' yerleştirmesini göreceksiniz.

Hafta sonu değilse muhtemelen çok kalabalık olmayacağı için, dilerseniz koyda gün batımına dek kalabilir, kitap okuyabilir, yazı yazabilir, bir şeyler çizebilirsiniz.

AYLA AY 3

Günbatımından evvel buradan çıkmayı başarabilirseniz, indiğimiz toprak yoldan yukarı çıkarak yola devam edebiliriz. Soldan devam ederseniz, biraz ileride soldan aşağıya dik yamaçtan inilen düşler sahilini, mezarlığı, Mimi Koyu'nu, Çamakya Plajı'nı sırasıyla göreceksiniz. Tam köşede Pyrgos Restoran ve devamında kafeler, gönüllü evi derken çarşıya ve iskeleye ulaşmış olacağız.

Koydan çıktığımızda sağdan devam edersek, okul yoluna doğru çatallanan yoldan da iskeleye ulaşabiliriz. Okul yolundan değil alt yoldan ilerlerek sırasıyla solda Cennet Bahçesi'ni hemen yanında Aya Yorgi Garipi Manastır ve Kilisesini, devamında sağda öğretmenevi, daha aşağıda solda cami'yi göreceğiz ve çarşıya ulaşmış olacağız.

burgazada-uyduharita

DOĞADA SANAT WORSHOPLARI

İlk defa gelenler için kısa Burgazada turumuzu tamamlandık :) Dilerseniz bu tura benzer bir aktiviteyi "Doğada Sanat" konseptli workshopa katılarak, adalı bir sanatçının gözünden tekrar deneyimleyebilirsiniz. Bir sonraki ziyaretinizde keşfedilmemiş daha bir çok güzellikler, kültür-sanat-doğa insanları ile denk gelmeniz dileği ile

Workshop ile ilgili iletişim ve bilgi için:
Ayla AY

M.Ü.G.S.F Resim Bölümü funduszeue.info
Sanatçı, Sanat Yönetmeni, Tasarımcı 

IG: @aylaartist

AYLA AY workshop-dogadasanat

BURGAZADA'NIN TARİHİ ve TURİSTİK YERLERİ

  • Bayraktepe / Hristos (İsa) Tepesi (piknik, ateş, kamp yasak)
  • Sait Faik Abasıyanık Müze Evi (pazartesi günü kapalı)
  • Aya Yani Kilisesi (AyiosIoannes Prodromos) (pazar günü açık)
  • Aya Yorgi Garipi Kilise ve Manastırı (özel günlerde açık)
  • Hristos (İsa) Kilisesi ve Manastırı
  • Ohel Yaakov İbadethanesi
  • Burgazada Camii (ibadete açık)
  • Burgazada Sait Faik Abasıyanık İlkokulu
  • Aya Nikola Çay Bahçesi / Burgazadası Kültür ve Kalkınma Derneği (her gün)
  • Burgazada Gönüllüleri Kültür Sanat ve Eğitim Merkezi (etkinlik zamanları)
  • Cennet Bahçesi (her gün)
  • Nadir Çayevi (her gün)
  • Cemevi & Çay Bahçesi (her gün)
  • Four Letter Word Coffee (her gün)
  • ASSK / Adalar Su Sporları Kulübü (sadece üyelere özel)
  • BDK/ Burgazada Deniz Kulübü (sadece üyelere özel)
  • 6 numara Halk Plajı (şezlong, şemsiye ücretli)
  • Çamakya Plajı (şezlong, şemsiye ücretli)
  • Süt Koyu (halka açık)
  • Madam Martha Koyu / Halikya Koyu (halka açık, şezlong, şemsiye ücretli)
  • Mimi Koyu (şezlong, şemsiye ücretli)
  • Düşler Sahili (şezlong, şemsiye ücretli)
  • Kalpazankaya Plajı (şezlong, şemsiye ücretli)
  • Pyrgos Otel Restaurant
  • Kalpazankaya Restaurant
  • Burgazada Öğretmenevi
  • Hediyelik Eşya Standları / ISLAND DREAM HANDMADE 8 no'lu hediyelik eşya satış standı (adanın doğasından kopup gelen objelerle, tamamı el yapımı ve eşsiz güzellikte kendinize ve sevdiklerinize verebileceğiniz en güzel doğal hediyelikler mevcut)

Ziyaretleriniz boyunca adaya, doğaya ilgi ile yaklaştığınız ve giderken ardınızda sevginizi bıraktığınız için teşekkürler.

Ayla AY
Haziran

Burgazada 4

İLK DEFA BURGAZADA'YA GİDENLER İÇİN 'İDG'NİN SEÇTİKLERİ'

VILLA ANDREA & BUTİK OTEL 

IG: @funduszeue.infoada

Burgazada'nın kalbinde, tarihi ve doğal dokusuyla iç içe geçen Villa Andrea & Butik Otel sizi şehrin gürültüsünden ve yoğun çalışma temposundan uzaklaştıracak. 

Villa Andrea & Butik Otel 4 yeni

Kendinizi sanki evinizde hissediyormuş gibi bir ev sıcaklığı ve konforu sunan butik otelin toplam 8 odası bulunuyor. Bol ağaçlı, ada ve deniz manzaralı odaları, şirin bahçesi ve güleryüzlü personeli ile misafirlerini ağırlayan otel Burgazada İskelesi'ne metre, Sait Faik Müzesi'ne metre mesafede yer almaktadır.

Şehrin stresinden ve kalabalığından biraz uzaklaşmak, dinlenmek ve yenilenmek isteyenler için Villa Andrea & Butik Otel keyifli bir konaklama alternatifi olacak.

Rezervasyon ve detaylı bilgi için:

Adres: Yeni Kuyu Sk. No:3, Burgazada / İstanbul
Telefon: () 23 25
funduszeue.info
funduszeue.info

Araştırmacı yazar Robert Schild’in ‘Canlı Bir Etnografik Müze: Burgazadası’ kitabı Adalı Yayınları’ndan çıktı. Burgaz’da halen yaşayan ya da geçmişte yaşamış olan 80’den fazla kişiyle yapılmış görüşmelerden notların da yer aldığı kitabından yola çıkarak Robert Schild ile dünden bugüne Burgaz’ı ve Burgazlıları konuştuk.

Kitapta görüşlerine yer verdiğiniz 80’den fazla kişi Burgaz’ın kendine has, özgün yapısına dair pek çok şey söylüyor. Peki, siz tüm bunları dinledikten sonra bir yazar olarak Burgaz’ı farklı ve özgün kılanın ne ya da neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Burgazadası’nın her şeyden önce diğer İstanbul Adaları ile bazı benzerlikleri var Bunun en belirgin olanı, ana karadan bir ‘kaçış’ olanağını sunmasıdır. Bu özelliğini yaz aylarında da yaşayabilirsiniz elbet – özellikle yorucu bir iş gününden sonra; ancak kışın daha da belirginleşiyor bu duygu, hele hafta arası günlerde Son ofisimde penceremden Kınalıada ve arkasındaki Burgaz Hristo tepesi görünürdü. Bilmem inanabilecek misiniz bana, o görüntü bende her zaman bir özlem uyandırırdı! Ancak salt Burgaz’ın başka özellikleri var. Her şeyden önce, Adalar arasında en az kalabalığı barındıran toprak parçası olması, bunlardan biridir – ancak ona karşılık dört kilisesi, bir sinagogu, bir cemevi ve bir camii vardır; orantısal açıdan dini tapınma mekânları en yoğun olan adadır Özellikle yaz aylarında, yirmiyi aşkın değişik etnik/dini halk topluluğunu barındırır, sadece 1,5 km kare üzerinde. Aynı çeşitlilik diğer adalarda da yok mudur? Yoktur – oralarda ‘Boğaziçi Germenleri’ olarak da anılan ‘yerli Almanlar’, Avusturyalı papaz ve rahibeler bulunmaz; Karay Yahudilerine de pek rastlanmaz veya Hollandalı görsel sanatçılara Ve üstüne üstlük, söyleşi yaptığım bir dostumun büyükbabasından aktardığı şu sözü de başka adalar için hiç duymadım: “Burgaz, UHU gibidir – bir yazını orada geçirdin mi, kopamazsın.” Keza, “Burgaz’dan gelin verilmez, damat alınır!” ve ‘Burgaz Cumhuriyeti’ sözlerinde de derin anlamlar vardır.

Ne mutlu bize ki, Burgaz diğer İstanbul Adaları’nın bir çeşit ‘gölgesinde’ kalıyor: Hele hafta sonlarındaki aşırı kalabalık vapurlardan, doğal bir kumsalı olan Kınalı’da çok kişi iner di, denizimiz ‘salya’lanmadan önce. Geride kalanlar için Heybeliada ve Büyükada hedef sayılır; Burgaz’da ise sadece orada oturanlar ile bazı özelliklerini bilenler iner, bir bölümü ise –başta akşam saatlerinde– restoranlara akın etmek için

Robert Schild

Burgaz’da Alman ve Avusturyalı ailelerin tarihsel-kültürel varlığı sanıyorum Burgazlılar dışında pek az kişinin bildiği bir konu. Onların hikâyeleri başlı başına bir kitap olmayı bile hak ediyor. Özellikle ’te Almanların ve Avusturyalıların Anadolu içlerinde kurulan toplama kamplarına sürgün edildiği satır aralarında geçiyor. Bunu biraz açar mısınız?

Çok haklısınız – bu konu ayrı bir incelemeyi, başlı başına bir kitap olmayı hak ediyor elbette. Benim bildiğim kadarıyla, ’lı yıllarda yazdığı doktora tezini ‘Deutschsein in Istanbul’ (İstanbul’da Alman Olmak) adıyla kitaplaştıran Anne Dietrich, bu konuya da ayrıntılı biçimde parmak basıyor. Halk dilinde ‘Boğaziçi Germenleri’ olarak bilinen Almanlar, dedeleri ’lerde özellikle yapı zanaatkârları olarak Türkiye’ye gelmiş ve o günden bugüne genellikle aralarında evlenmiş, bir bölümü bugün T.C. vatandaşı dahi olan kişlerdir. Bunlara değişik, çoğu kez ticari, kısmen de askeri nedenlerle Türkiye’ye göç etmiş olan Avusturyalıların çocuk veya torunları da ilave edildiğinde, dahası ’lü yıllar dolaylarında Burgazada’ya yerleşmiş olan Avusturyalı papaz, öğretmen ve rahibelerin halefleri olanlar da katıldığında, eskiden birkaç yüzü bulan bu toplum, Burgaz’da günümüzde kişidir.

Toplama kampı olayına gelince; İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye Almanya’ya harp ilan ettiğinde, orada yaşamakta olan tüm Alman ve Avusturyalıları ya ülkelerine geri göndermiş ya da Çorum, Yozgat ve Kırşehir’e sürgüne göndermişti. Oralarda bildiğim kadarıyla bir yıl kadar kalıp, daha sonra serbest bırakıldılar ve bir bölümü yeniden Burgaz’da yazlıkçı oldular. Bu konuda da (maalesef sadece Almanca olarak) ilginç bir anı kitabı var: Rahip Siegfried Pruczsinsky’nin “Verbannt nach Anatolien” (Anadolu’da Sürgün) başlıklı kitabı

Gastronomik Burgaz’ ifadesi kitapta farklı görüşmeciler tarafından dikkat çekilen bir ifade. Gastronomik Burgaz nedir? Dahası buna genellikle pejoratif bir anlam yükleniyor. Bunu Burgaz’a ve Burgazlılara olumlu katkıda bulunabilecek bir olgu haline getirmek mümkün mü? Mümkünse nasıl olabilir?

‘Gastronomik Burgaz’ aslında bana ait, yarı ironik bir tanımlamadır. Kitabın bir yerinde, Ada’daki restoranlarının gelişimini kendimce üç ana evreye ayırdım ki, bunları Rumların (ve kısmen Ermenilerin) öncülüğündeki öncesi ‘otantik’ dönemi, ‘tepsi mezeciliği’nin hakim olduğu dönemi ve ’li yıllarda daha çok Fincan Meyhane’sinin başlattığı ‘özgün meze’ dönemi olarak adlandırmamız mümkün

Bunların hepsi çok güzel(di) – ne var ki, restoranlarımız da ‘elden gitti’! Asıl işi gömlekçilik olduğu söylenen, daha sonra mezeciliğe dönen bir vatandaş, bundan 20 yıl kadar önce Burgaz’da bir meyhane açtı. Bir-iki köşe yazarını da tanımasıyla, bu yer birden çok popülerleşti, ana karadan akın akın gelenler oldu. Hoş, orada yer bulmadıklarında komsu restoranlara da gitmeye başladılar, derken bazı kahvehaneler restorana çevirildi!.. Ülkemizde belirli bir okur çevresi olan bir gastronomi yazarı ise başka bir meyhaneyi övünce, halk daha da çok benimsemeye başladı kıyı şeridindeki bu restoranları. Bunu anlamak güç değil – özellikle Anadolu yakasında oturanlar, yolcu motorlarıyla 45 dakikada Burgaz’dadır ve motordan indiklerinde iki ile yirmi iki adım arası uzaklıktaki masaların başına oturabiliyorlar Ancak ne yazık ki, bu talep karşısında fiyatlar tavan yaptı, masalar yolu kapatarak neredeyse denize kadar uzatıldı ve Adalı halkın –özellikle hafta sonlarında– artık dışarıda yemek yemesi hayal oldu. – Kimi Adalı dostlarımıza göre ‘vahşi kapitalizm’in bir diğer ürünü olan bu olgunun Ada halkına olumlu bir çehre kazandırması pek olası görünmüyor

orman yangınının Burgaz için ‘ Eylül Pogromu’ ya da ‘ Sürgünü’ gibi tarihsel bir kırılma olduğunu hem siz hem de bazı görüşmeciler belirtiyorsunuz. Bunu açar mısınız? orman yangını sonrası Burgaz’da ne değişti?

orman yangını Burgazadası için muhakkak çok önemli bir olaydı, derin izler bırakan doğal bir felakettir, ancak Pogromu, Sürgünü ve Kıbrıs Savaşı ağırlığındaki bir kırılma noktası değildir Bu üç olayda yüzlerce, binlerce Rum dostumuz Türkiye’yi ve tabii ki Burgazada’yı da geri dönmemek üzere terk ettiler; Ada’nın demografisi değişti, sosyo-kültürel yaşamı önemli çapta farklılaştı. – orman yangını sonrasında Burgaz’ın bitki örtüsü cılızlaştı, kuşlar Ada’dan çekildi ve Ada’nın orman güzelliği önemli çapta yara aldı – ancak toplumsal açıdan bir farklılık görmüyorum. Onun yerine depremi daha derin izler bıraktı diyebilirim. Adalardaki gayrımenkul piyasasının düşüş göstermesi bir yana, bazı yazlıkçı aileler Burgaz’a artık gelmemeye başladı ve birtakım dostluklar sürdürülemedi belki de Umarım, Marmara Denizi’nin bu denli kirlenmesi, benzer çekilmelere yol açmaz.

Günümüze gelecek olursak, Burgaz için neler yapılması gerekiyor? Kitapta yer yer vurgulanan “adanın böyle kalması için uğraş veren insanlar”ın uğraşlarının amacına ulaşması için neler öneriyorsunuz?

 Sait Faik’in Adası olarak bilinen Burgazada’da sanatın yeniden yeşermesini sağlamak gerekiyor öncelikle. Bakınız, son yıllarda buraya yaz-kış yerleşmiş olan kimi entelektüel gençler biliyorum. Hatta onlardan biri, bundan birkaç yıl önce ‘Burgazadası Sokak Festivali’ gibi bir şeyler kotarmaya başlamaştı ancak gerisi gel(e)medi. Bu konuda Belediye, Muhtarlık ve Cemevi ile işbirliği yapılmalı, örneğin Cemevi Bahçesi’nde felsefe matineleri, Aya Nikola Bahçesi’nde küçük konserler ve Cennet Bahçesi’nde açık hava tiyatro gösterileri düzenlenebilir. Birkaç yıl önce Adalar Su Sporları Kulübü’nde bir yaylı çalgılar üçlüsüne denize nazır bir konser verdirmiştim ve bu etkinlik büyük rağbet görmüştü – bunun benzeri yinelenebilir belki Bunun yanı sıra restoranlara çeki-düzen verilmeli, masaların yollara taşması engellenmelidir. Ayda bir gün ‘Burgazlılar biz bize’ adı altında, tüm restoranların katılacağı ve sadece Adalılara ait yemek şölenleri düzenlenebilir. Her yaz bir kez ‘Tanrıların Evleri’ adı altında bir ibadet yerleri turu yapılabilir. Konu çok – yeter ki, bunları sağlayan bir komite kurulsun ve Belediye’den destek alınsın

Kategoriler

Dosya

Etiketler

Robert SchildCanlı Bir Etnografik Müze: Burgazadası

Yeminli tercüman Hasret Göler, Adalar Cem Vakfı- Burgazada Cemevi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Adalar Dil Enstitüsü’nde ücretsiz dil eğitimi veriyor.

’de başlayan Temmuz ayı boyunca sürdü. Adalıların yoğun ilgisi nedeniyle ’de Temmuz ve Ağustos boyunca sürdürme kararı alındı.

Atölyelerde sınıf ayrımı dil bilgisi seviyesine göre yapılıyor. İlk derste seviye belirlenip öğrenci sayısı da baz alınarak sınıflar oluşturuluyor.

Kontenjan sınırı yok

Atölyede kontenjan sınırı yok. Şu an A1 ve A2 olmak üzere iki İngilizce, A1 İspanyolca olmak üzere üç farklı sınıf var. Sınıfların ders gün ve saatleri ise şöyle:

* İngilizce A1: Salı günleri –

* İngilizce A2: Perşembe günleri –

* İspanyolca A1: Çarşamba günleri –

Tek eğitmen Göler

Hasret Göler kursta gönüllü olarak eğitmenlik yapıyor. Her iki dilin dersini de kendisi veriyor.

Cemevi yönetimi ise katılımcıların listesini alarak izin ve güvenlik için ilgili yerlere iletiyor.

Göler: Katılımcılara her konuda destek

Göler, kişilerin öğrenmeye ve yabancı dile karşı geliştirdiği önyargılarını kırmak adına, bilimsel kaynaklardan yardım alarak motivasyon ve özgüven sağladığını söylüyor.

Ayrıca interaktif aktivitelerle atölyedeki sosyal ilişkilerin geliştirildiğini, kalabalık önünde konuşamama ya da yanlış yapma korkusuyla adım atmama gibi alışkanlıklardan vazgeçmeleri için katılımcılara destek olduğunu belirtiyor.

Hasret Göler hakkında

Galatasaray Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü ve Université de Strasbourg, ITIRI Profesyonel Tercümanlık Yüksek Lisans programı mezunu. Uzmanlık alanı İngilizce ve Fransızca. Ayrıca iyi düzeyde İspanyolca bilgisine sahip. İtalyanca ise öğrendiği diller arasında.

’da İstanbul’da doğdu.

yılı yaz döneminde iki aylık bir tatili dolayısıyla Strazburg’tan Burgazada’ya geldi. Adalar Cem Vakfı-Burgazada Cemevi’nin aşevi kısmında “Burgazada Dil Atölyesi” projesini hayata geçirdi.

Temmuz ayı boyunca ücretsiz İngilizce ve İspanyolca dil kurslarının verildiği atölyelere katılım Burgazada ile sınırlı kalmadı. Diğer adalardan ve İstanbul’dan da kurslara katılım oldu. Proje genişletilerek bu sene “Adalar Dil Enstitüsü” adıyla devam ettirildi. (TP)

* Facebook üzerinden Adalar Dil Enstitüsü grubuna, ınstagram’da Golerus hesabından atölye ve proje detaylarına ulaşabilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası