gülseren budayıcıoğlu camdaki kızın özeti / Camdaki Kız'ın gerçek hikayesi nedir? Camdaki Kız kitabının konusu ne? İşte Camdaki kızın özeti

Gülseren Budayıcıoğlu Camdaki Kızın Özeti

gülseren budayıcıoğlu camdaki kızın özeti

Son dönemlerde televizyon ekranlarında seyircileri tarafından çok sevilen bir dizi var. Tabii ki de, sevenlerini ekran başına toplayan kitaptan uyarlama Camdaki Kız’dan bahsediyoruz! Geçtiğimiz sene nisan ayında ekrana gelen Camdaki Kız, her hafta ekranlarda gösterilmeye devam ediyor. Bu yüzden Camdaki Kız adlı eseri, diziden sonra tanıyanlar için hemen bir pencere açmak istedik. Camdaki Kız kitap özeti ve incelenmesi ile dizinin kurgu mu yoksa gerçek mi olduğunu daha iyi anlayacaksınız.

Gülseren Budayıcıoğlu’nun aynı adlı eserinden uyarlanan diziden değil, kitaptan bahsedelim istiyoruz. Uyarlamasıyla gözleri üzerine toplayan eserin kitap satışları da son dönemde hayli yükseldi. Dizi akışını beklemek istemeyen okuyucuların, eserin sonuna varabilmek için kitabı sipariş etmeleri de gecikmedi. Gülseren Budayıcıoğlu kitaplarının en sevilenleri arasında yer alan gerçek bir hikayeden uyarlanan Camdaki Kız eserini ve daha fazlasını sizler için bir araya getirdik. Camdaki Kız kitap özeti ve incelemesi yazısını sevenlerine sunmadan önce bizlerde eseri yakından inceleme fırsatı bulduk.

Camdaki Kız Hakkında

camdaki kız hakkında

Uzman klinik psikolog Gülseren Budayıcıoğlu’nun güçlü kaleminden çıkan eserlerinden biri Camdaki Kız. Merkezine gelen hastaların farklılığı ve derin yaşantıları Budayıcıoğlu’nun kalemini beslemiş ve son dönemde raflardan inmeyen eserlerini yazdırmış. Yazarın eserlerindeki anlatım dilinin sadeliği, kahramanlarının bizdenliği ile Türk okuyucusunun beğenisini toplaması çok kısa bir zaman aldı. Bir kitabını okuyanların kitabın yarısında diğer kitaplarına göz atıp sipariş verdiğine eminiz hatta.

Yazdığı hikayelerde kendimizi bulduğumuz eserlerinden biri de Camdaki Kız. Genç bir kadının lüks hayatının perde arkasını gösteren eserin olay örgüsü oldukça çetrefilli olmasına rağmen bir solukta okunan kitaplardan. Camdaki Kız’ın ana karakteri Nalan farkında olmadan geçirdiği sevgisiz çocukluk döneminin ardından aşkı hiç olmadık bir kişide bulur. Aile içindeki sevginin ve iletişimin önemini alt metin olarak okuyabileceğimiz eserde yaşanan olaylar ise toplumsal aile yapımızdaki bozuklukların karanlığına ışık tutuyor.

Camdaki Kız Kitap Özeti

Türk roman türünde kaleme alınan eserde Nalan ana karakterinin yaşamına tanıklık ediyoruz. Anneannesi ve dedesi tarafından büyütülen Nalan iyi bir eğitim ve yetiştirilmeyle genç bir kadın oluyor. Cemiyet hayatından diye tabir edebileceğimiz görünürde hoş bir beyefendiyle evlenmesi ile hikaye başlıyor. Aşık olarak evlendiğini sanan Nalan kocasının sevgisizliği karşısında yıkılıyor. Çocukluğundan beri aradığı aşkı, güveni ve sevgiyi eşi tarafından da alamayan Nalan duygusal olarak zor dönemler geçirirken buluyor kendini.

Bir psikologla görüşüp kendini anlatmasıyla başlıyor kitabın sayfaları, Nalan anlattıkça hikayenin içine çekiliyorsunuz. Çocuğunu düşürdükten sonra sosyal hayatından kopmasıyla buluyor kendini Gülseren Hoca’nın karşısında. Anlatıyor uzun uzun tam da bu döneme denk geliyor Hayri ile tanışıp körkütük derecede aşık olması. Çocuğunu kaybetmiş, eşini kazanamamış ve anneannesini yıllarca anne bildikten sonra gerçeği öğrenmiş olarak Gülseren Hoca’ya açıyor kendini. Şirketlerinde şöför olarak çalışan Hayri’nin üç çocuk babası olması da rahatsız etmiyor Nalan’ı. Hayri’nin ona gösterdiği ilgi ve aşkın yıllardır aradığı his olduğuna inanıyor.

Hayri eski alemcilerden oysa ki karısından vazgeçmediği yetmezmiş gibi eğlence mekanında tanıştığı Laz Kızı’nı dahil ediyor hikayeye. Laz Kızı takıntılı bir aşık olarak Hayri’nin peşine belalı adamlar takıyor. Bu sürede Nalan, Hayri’nin karısı ile tanışarak ona tüm konularda destek olmaya başlıyor. Üç kadın bir adam sürüp giderken hikayeden Hayri eleniyor. Laz Kızı bıçaklayarak öldürüyor Hayri’yi. Tüm bunları kabullenmiş, yaşadıklarını sindirmiş olarak anlatan Nalan’ın öyküsünü şaşkınlık içinde keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.

Gülseren Budayıcıoğlu ve Romanları

Gülseren Budayıcıoğlu

Karlı havalarını kurduğu kliniğinden Türk kahvesi eşliğinde izlemeyi sevdiği Ankara’da dünyaya geldi, Gülseren Budayıcıoğlu. 1947 senesinde açtığı gözlerini güzellikleri görmeye adadı. Ankara Tıp Fakültesi’nde tamamladığı lisans eğitiminden sonra yolu TRT ile kesişti. TRT’nin kurulduğu yıllarda uzun bir dönem spikerlik ile uğraştı. Seçim yapma zorunluluğunu hissettiğinde de psikolog olarak yoluna devam etmeyi uygun gördü.

2004 yılında Madalyonun İçi ile yayın hayatına başladığı kitapları günümüzde büyük bir patlama yaşayarak geniş kitlelere yayıldı. Kaleminin su gibi akıp gittiği hikaye ve romanlarının okuyucu kitlesine ulaşması uzun yıllar alsa da hikayeleri çok sevildi, çok merak edildi. Birçok televizyon dizisine uyarlanan romanları sırasıyla şu şekildedir:

  • Madalyonun İçi
  • Bir Psikiyatrinin Not Defterinden
  • Hayata Dön
  • Camdaki Kız

Eserlerini kaleme almaya devam eden Budayıcıoğlu detaylı anlatımda bile insanı kitaptan soğutmayan hikaye kurgu düzenlemeleriyle okuyucu kitapta tutmayı başarıyor.

İşte hoşunuza gidecek başka bir eser: Kraliçeyi Kurtarmak

Camdaki Kız Kitabının Sonu

Nalan psikiyatriye giderek daha iyi hale gelmeye başlar. Artık Hayri’nin yokluğuna da alışmıştır ve başarılı bir mimar olmuştur. Hayatına yön vermeye çalışırken aynı zamanda resim kursuna da gitmeye başlar. Ancak burada da hiç beklemediği bir durumla karşılaşır. Resim hocası, Nalan’ın hiç tanımadığı babasıdır. Bunu öğrendikten sonra babası ondan özür diler ve tüm eserlerini ona bırakarak gider. Nalan da tüm yaşadıklarına rağmen yeni bir hayat kurar.

Camdaki Kız Konusu

Kitabın konusu, hayatı boyunca hiç sevgi görmemiş Nalan’ın hikayesidir. Annesi ve babası aslında onun dedesi ve anneannesidir. Yani, doğumundan itibaren bir yalanla karşılaşmıştır. Aynı zamanda annesinden doğru düzgün sevgi görmemesi onu daha da içine kapanık bir hale getirir. Hayatında da evlendikten sonra iyi şeyler olacağını düşünür. Ancak bu böyle de gitmez.

Camdaki Kız kitabının konusu, sevginin bir insan hayatında ne kadar önemli olduğunu da göstermektedir. Ayrıca sevgisizliğin insanı nereye iteceği de karşımıza çıkar. Hayatında travmalar yaşayan Nalan, sürekli daha da batar. Ancak bir şekilde kendi yolunu da çizmeyi başarır. Yani, insan ailesinden ve çevresinden bağımsızdır anlayışını da görülmektedir. Önemli olan kişinin kendisidir ve insan bir şekilde bütün zorlukların üstesinden gelir.

Camdaki Kız Kitap Karakterleri ve Kişilik Analizi

İçeriğimizin bu bölümünde Camdaki Kız kitabında bulunan karakterlere değineceğiz. Özellikle dizisi çıktığından bu yana popüler olan eserde karakterlerin neden böyle olduğuna değinmeye çalışacağız. Böylece insanların yaşadıkları olayların nasıl hayatını etkilediğine değineceğiz. Dilerseniz karakterleri tanıtmaya başlayalım.

Nalan

Nalan

Başkarakterimiz olan Nalan, hayatının neredeyse tamamını acı içinde geçiriyor. Ailesinden ve sevgiden uzak büyüyen Nalan, çareyi aslında evlilikte arıyor. Sedat ile evleneceği zamanı da aslında iple çeker. Ancak hiçbir şey istediği gibi yürümeyecektir. Nalan, yaşamış olduğun travmaların üstüne bir de aldatılma gibi ağır bir olayla karşılaşır. Aynı zamanda çocuğunu da kaybeder. Bu durum, belki de hiç yapmayacağı şeyleri yapmaya zorlar.

Aslında Nalan hayatı boyunca gerçek sevgiyi aramıştır. Bunu da üç çocuğu olan Hayri de bulur. Aslında Nalan’ın karakterine baktığımızda naif bir kadın karşımıza çıkmaktadır. Ancak çocuğunu kaybetmesi, yani hayatında gerçekten seveceği ve sevileceği kişiyi kaybetmesi onun daha da kaybolmasına neden olmuştur. Ancak kitapta tüm yaşananlara rağmen hayata devam etmeye çalışan bir kadın figürü çıkıyor karşımıza.

Yaşantısından ne kadar bunalsa ve intiharın eşiğine gelse de bir şekilde kurtulacaktır. Aslında içinde yaşadığı sessiz çığlıkları gördüğü terapilerle atlatmaya başlayacaktır. Tabii ki, bu kadar fazla olayla karşılaşmış bir insanın hayata tutunması zor olarak görülür. Ancak Gülseren Budayıcıoğlu ne olursa olsun yaşama inancını bize aktarmaktadır. Dolayısıyla Nalan, acılara maruz kalsa da bir şekilde hayata tutunmaya devam eder.

Sedat

Sedat

Nalan’ın evlendiği kişi olarak Sedat, zenginliğine güvenen ve baba parası yiyen bir kişi olarak karşımıza çıkar. Aile baskısıyla Nalan ile evlenmiştir. Ancak hiçbir şekilde ona sevgi ve ilgi göstermemiştir. Aksine sürekli onu aldatan ve yalanlar söyleyen bir kişidir. Sedat’ın bu durumuna bakıldığında onun da sevgiden yoksun olduğunu söylememiz mümkündür. Sevgiyi dışarıda arasa da onu sevenleri üzmektedir.

Sedat’ın da sevgiden yana sıkıntıları oldukça fazladır. Ne ailesi tarafından sevilmiş ne de sevgi göstermiştir. Tek isteği sürekli gezmek, eğlenmek ve kendi halinde yaşamaktır. Yani, aile kavramına karşı herhangi bir duygu beslemediğini de söyleyebiliriz. Onun kaçışı, sadece kendi kafasına göre yaşamak ve kimseyi önemsememektir.

Hayri

Hayri

Hayri ise evli bir adam ve üç tane de çocuğu vardır. Ancak Nalan’ı ve diğer başka kadınları da kendine aşık etmiştir. Yokluk çekmiş ve hayatını yoluna sokamamış biri olduğunu görmekteyiz. Nalan’ın içindeki hüznü de iyi görmüştür ve ona karşı şefkat beslemeye başlamıştır. Ancak çapkın biridir ve ölümü de bu nedenden dolayı gerçekleşir. Meyhanede tanıştığı laz kızı onu evlenmediği için öldürür.

Feride

Feride

Nalan’ın annesi, yani aslında anneannesidir. Aslında uzun yıllar boyunca eşi ile çocuk yapmak istemiş, en sonunda da bir kızı olmuştur. Ancak kızının dayısından hamile kalması ve çocuğu doğururken ölmesi üzerine büyük bir acı çeker. Feride, kitapta geçen ve acısıyla yüzleşmeyip Nalan’ın hayatını olumsuz yönde etkileyen biridir.

Yaşadığı travma çok büyüktür ve kızının çocuğuna bakmaya karar verir. Ona uzun bir zaman annesi olduğunu söyler. Ancak yaşadıklarından dolayı büyük bir utanç da duymaktadır. Bu yüzden de  Nalan’ı sevmemektedir ve adeta tüm suçlu oymuş gibi davranır. Tek isteği iyi bir eğitim alıp kızının başına gelenler gelmeden onu evlendirmektir.

Adil

Adil

Nalan’ın babası, yani aslında dedesidir. Kitapta oldukça sessiz, sakin ve donuk biridir. Hiçbir şeye karışmaması ise yaşamış olduğu travmalarla ilgilidir.

Camdaki Kız için Kısa Bir İnceleme

Camdaki Kız, aslında acıların insanlara neler yaptırabileceğini anlatan bir kitaptır. Herkes savrulur, düşer ama bir şekilde hayatına devam eder. Peki, nasıl? Özellikle çocukluğunda sevgi görmemiş, başı okşanmamış çocuklar büyüdüklerinde ne hale gelirler? İşte Camdaki Kız kitabı bize, Nalan, Sedat ve Hayri üzerinden bunu anlatmaktadır.  Sevgisizliğin ortasında kalmış bu kişiler de bir şekilde hayata tutunmaya çalışmaktadır.

Ancak bunun o kadar da kolay olmadığını görüyoruz. Sedat, mutluluk için parayı önüne almıştır. Hayri ise çok daha farklı yollarda savrularak üç kadınla birliktedir.  Nalan, en sonunda terapistiyle konuşarak yaşadıklarını kabullenmiştir. Kendi yoluna öyle devam etmiştir. Ancak bu yolda kendini öldürmeyi dahi düşünmüştür. Çünkü tek istediği sevmek ve sevilmektir. Yani, travmaların insanları ne şekilde etkilediği anlatılmaktadır.  Kısacası, kitap bize herkesin aile olmaması gerektiğini ve sevgisiz büyümenin insanda çok büyük yaralar açabileceğini çarpıcı şekilde gösterir.

Camdaki Kız Kitap vs TV Dizisi

Gülseren Budayıcıoğlu’nun yazmış olduğu kitaplardan bazıları televizyonda yerini aldı. Bunlardan biri de izlenme rekorları kıran Camdaki Kız oldu. Başrollerini Burcu Biricik ve Cihangir Ceyhan’ın oynadığı dizi de Feyyaz Şerifoğlu Sedat’ı, Enis Arıkan da Muzaffer karakterini canlandırıyor. Tabii ki, dizide kitaba göre birçok farklılık göze çarpıyor.

Bunlardan ilki, Selen karakteridir. Aslında kitapta Selen diye biri yok, Muzaffer ve Suat var. Ancak Sedat’ı Nalan ile evlendirmek için Selen karakterinin yaratıldığı düşünülüyor. Aynı zamanda dizideki evi çeviren, Rafet Bey’in sağ kolu Tako karakteri de kitapta yer almıyor. Ayrıca Nalan ve Sedat dizideki gibi direkt evlenmezler. İlk olarak bir flört aşamasından geçmektedirler. Ancak Nalan annesinden korktuğu için bu flört aşaması çok uzun sürmez. Kısa sürede evlenirler ve Nalan bu evlilikten beklediği bulamaz. Eline erkek eli değmemiş biridir ve kocasının onu aldatacağını düşünmez anca dizi de Cana karakteriyle aldatır.

Camdaki Kız konusu, gerçek hikayesi nedir? Camdaki Kız hangi kitaptan uyarlama? Camdaki Kız kitabı özeti!

Gülseren Budayıcıoğlu’nun gerçek bir hayat hikayesinden oluşan romanından uyarlanan Camdaki Kız dizisi, izleyicilerle buluştu. Yeni dizi Camdaki Kız’da başrol Burcu Biricik ve Feyyaz Şerifoğlu yer alıyor.Gülseren Budayıcıoğlu’nın aynı adlı romanından uyarlanan ve gerçek bir aşk hikayesinin anlatıldığı “Camdaki Kız”ın ilk sahneleri sosyal medyada gündem oldu. Annesi tarafından katı kurallara maruz kalan Nalan'ın geçmişte yaşadığı olayı hatırlayarak korkulu anlar hissetmesi dikkat çekerken; evli ve çocuklu bir kadına aşık olan Sedat'a uygulanan evlilik baskısı da ekranlara damga vurdu. 

CAMDAKİ KIZ KONUSU, GERÇEK HİKAYESİ NEDİR?

Kanal D’nin, yapımını OGM Pictures’ın üstlendiği iddialı projesi Camdaki Kız’ın ilk bölümü 8 Nisan Perşembe akşamı ekran macerasına başladı.  Camdaki Kız, Gülseren Budayıcıoğlu'nun "Camdaki Kız" kitabında terapisini yürüttüğü gerçek bir çiftin hikayesinden uyarlanmıştır. Son dönemin ilgi gören projeleri arasında yer alan Gülseren Budayıcıoğlu'nun kaleminden çıkan "Camdaki Kız", lüks içinde yaşamış ama 'yok sayılmış' bir çocukluktan gelen iç mimar Nalan ile, sert ve yoksul bir çocukluk geçirmiş elektrikçi Hayri'nin aşk hikayesi. Dizide başrolü ise Burcu Biricik canlandıracak. Camdaki Kız dizisiyle Burcu Biricik, daha önce görülmemiş bir aşk hikayesinin ana karakteri olan Nalan'ı canlandıracak. Başarılı oyuncu, hayatta yaptığı tercihlerle, izleyiciyi aşka yepyeni bir pencereden baktıracak Nalan karakterinde herkesi kendine hayran bırakacak.

CAMDAKİ KIZ OYUNCULARI KİMLER?

Nalan karakterini Burcu Biricik’in canlandırdığı dizinin oyuncu kadrosunda Devrim Yakut, Feri Baycu Güler, Feyyaz Şerifoğlu, Hamza Yazıcı, Hande Ataizi, Merve Polat, Nihal Menzil, Nur Sürer, Selma Ergeç, Şerif Erol, Tamer Levent ve Tuğrul Tülek yer alıyor. 

Camdaki Kız konusu, gerçek hikayesi nedir Camdaki Kız hangi kitaptan uyarlama Camdaki Kız kitabı özeti

FEYYAZ ŞERİFOĞLU KİMDİR?

Ajda Pekkan'ın vokalisti olan Feyyaz Şerifoğlu, 1991 Rize doğumlu. Şerifoğlu, üniversite eğitimi için Tekirdağ'a gelerek Tekstil Mühendisliği okudu. Feyyaz Şerifoğlu’nun ilk single çalışması “Gidene” ise söz, müzik ve aranjesi Onur Özdemir’e ait olan DMC etiketi ile 18 Aralık’ta tüm dijital platform da yerini aldı. Hem şarkıcılık hem oyunculuk yapıyor.

BURCU BİRİCİK KİMDİR?

Burcu Biricik, 4 Mayıs 1989 yılında Antalya Elmalı’da dünyaya gelmiştir. Burcu Biricik, lisans eğitimini İzmir Ege Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde tamamlamıştır. Üniversite yıllarında Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda çalışmaya başlamıştır. İkinin Biri, Yaşlı Hanımın Ziyareti, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Yedi Kocalı Hürmüz gibi çeşitli oyunlarda ve kısa filmlerde rol almıştır. 2006 yılında Antalya’da düzenlenen güzellik yarışmasına katılmış ve Akdeniz Kraliçesi olarak seçilmiştir. Oyunculuğun yanı sıra 2016 yılında Çok Uzak Fazla Yakın filminin yönetmenliğini yapan Burcu Biricik, 2015 yılında nişanlandığı reklamcı Emre Yetkin ile 30 Temmuz 2016 tarihinde evlendi.

GÜLSEREN BUDAYICIOĞLU CAMDAKİ KIZ KİTABI ÖZETİ

Nalan, küçük yaşlarda lüks bir hayat yaşayıp, daha sonra yine zengin ve köklü bir aileye gelin gitmiştir. Bir gün zorla birlikte yaşadığı sevgilisi Hayri tarafından psikiyatri kliniğine getirilir. Hayri, Nalan'a hayatında başkası olduğunu söylemiş, Nalan'ın bütün dünyası başına yıkılmıştır. Sinir krizleri geçiren Nalan, intihar edeceğini söylemeye başlamıştır. Nalan, seanslarda doktora hayatını anlatır ve hikaye başlar. Hayri'yle olan aşkını ve onu bırakmasından ne kadar korktuğunu anlatır.

Camdaki Kız konusu, gerçek hikayesi nedir Camdaki Kız hangi kitaptan uyarlama Camdaki Kız kitabı özetiNalan bir iç mimardır ve şirketinde çalıştığı zengin iş adamının oğlu Sedat ile evlidir. Kayınvalidesi ve kayınbabası onu her ne kadar desteklese de, kocası Sedat ona sevgi, şefkat gibi duygular vermez. Sedat'ın aklı yalnızca son moda kıyafetler giymekte, markalarda, güzel yerlerde gezmekte, yemekte, lüks arabalara binmekte, arkadaşlarında ve babasından gizli kumar oynamaktadır. Nalan hamileliği ve bebeğini kaybetmesinden sonra depresyona girer ve işten ayrılır. Bu arada hem anne hem de babasını kaybeder.

Bir süre sonra kayınbiraderinin desteğiyle toparlanır ve işe döner. Hem şoförlüğü hem de korumalığını yapması için şirkette çalışan Hayri Nalan'ın yanına geçer. Hayri, Nalan'ı sevmektedir. Hayri, fırsattan istifade onun bu ruh halini de kullanarak elde etmek elinden geleni yapar. Zaten sevgiye, ilgiye oldukça aç olan Nalan da dayanamaz ve bir süre sonra o da Hayri'den etkilenmeye başlar. Ama Nalan, evliyken böyle bir ilişki içinde olamayacak kadar erdemli olduğu için kocasından boşanır ve Hayri ile 7 yıl sürecek olan bir aşka başlar. Bu sırada Hayri de evlidir ve üç çocuk babasıdır.Camdaki Kız konusu, gerçek hikayesi nedir Camdaki Kız hangi kitaptan uyarlama Camdaki Kız kitabı özetiHayri'nin karısı Türkan köyden kuma hayatına alışkın olduğu için Nalanı kabullenir. Nalan da çocukları babasız kalmasın diye Hayri'den boşanmasını isteyemez. Bir gün Hayri karısını ve çocuklarını Nalan'la tanıştırır. Türkan Nalanı çok sever, sürekli kızlarını alıp onu görmeye gider. Ona göre Nalan görgülü, terbiyeli hanım bir kadındır o yüzden bu ilişkiden hiç rahatsız olmaz. Fakir, cahil bir köylü olan Hayri, Nalan'a hayatı boyunca görmediği sevgiyi ve şefkati yaşatır. Hayri kendini bir aşk adamı olarak nitelendirir. Ona göre kalbi o kadar geniştir ki, aynı anda bir sürü kadını sevebilir.

Camdaki Kız konusu, gerçek hikayesi nedir Camdaki Kız hangi kitaptan uyarlama Camdaki Kız kitabı özetiNalanla ve karısıyla ilişkisi devam ederken bir gün bir meyhanede tanıştığı Laz kızına aşık olur. Bu Laz kızı zengin bir işadamının metresidir. Genç kızlığında öz babası tarafından tecavüze uğramış, sonrasında toplum ve aile tarafından dışlanmıştır. Laz kızı, Hayri'den evlenme sözü alır ve bütün umutlarını Hayri'ye bağlar. Ama Hayri resmi nikahlı evlidir ve karısı Türkan'dan boşanmak istemez. Kız, hem Hayri'yi hem de karısını sürekli tehdit eder.

Hayri bir türlü bu işin içinden çıkamaz ve bir gün kendi evinin bahçesinde Laz kızı tarafından bıçaklanarak öldürülür. Hayri'nin ölümü hem kendi ailesini hem de Nalanı perişan eder. Nalan, bu durumdan doktorun yardımlarıyla kurtulmaya çalışır. Daha sonra, gittiği bir resim atölyesindeki hocasının hiç görmediği babası olduğunu öğrenir. Babası Nalan'dan af diler ve bir gün çok kıymetli eserlerini ona bırakarak birden ortadan kaybolur. Nalan, artık dayanamaz ve hayatına yeni bir perde açmaya karar verir!

Edebiyat severler Gülseren Budayıcıoğlu‘nun yazmış olduğu Camdaki Kız kitap özet ve yorumuna bakmaya ne dersiniz?

Gülseren Budayıcıoğlu Camdaki Kız Kitap Özeti

Camdaki Kız” 2019 yılında Doğan Kitaptan çıkan 352 sayfalık bir kitap. “Camdaki Kız” kitabı Türk Edebiyatı’nın usta ve popüler yazarlarından olan Gülseren Budayıcıoğlu tarafından kaleme alınmış. “Camdaki Kız Özeti”ne baktığımızda ise hep lüks içinde yaşamış ama kaderi daha baştan kötü yazılmış Camdaki Kız ile bir varoş çocuğunun aşk hikâyesinin anlatıldığını görüyoruz.

Kitaptan Küçük Bir Bölüm

erkeğin kadına duyduğu nefret bu… Sonra hızla ayağa kalkıp sehpaya saçtığı ıvır zıvırı hızla topluyor, öfkeli bir sesle, “Nalan’a bol ilaç verin bol” diye talimat vermeyi de ihmal etmiyor.

Oh, çok şükür daha kötü şeyler olmadan çıktı odadan. Ancak kafamda dönüp duran düşüncelere bir türlü engel olamıyorum. O düşüncelerden biri var ki, en ön sırada kırmızı ışık gibi yanıp sönüp duruyor. Şöyle diyor bana: “Ey Hayri Beyefendi! Bunları sen değil de o kadınlardan biri yapsaydı ne olurdu acaba?”

Hemen masamda duran sürahiden bir bardak su içip kendimi toplamaya çalışıyorum. Bakalım Nalan nasıl bir kadın, yıllarca bu adama nasıl katlanmış acaba?

Açık duran kapıdan gelen gürültüyle başımı kaldırınca Tuna’nın kolunda, sinirden adeta tepinen, çocuk gibi başını sağa so­la sallayarak, ayaklarını yerde sürüyerek ve çok canı acıyan birinin imdat çığlıklarına benzer sesler çıkararak bana doğru gelen kadı­nı görüyorum.

Tüm bu hareketler çaresizlik sinyalleri… Küçük çocuklar ya­par bunu. Annesine sesini duyuramayan, hiç tanımadığı bu dün­yada yapayalnız kaldığını sanıp ölümden kaçmaya çalışırken çır­pınan çaresiz çocuklar… Bunlar yetişkin insanlara has davranışlar değil. Neden bu kadar korkuyor acaba? Bu panik neden? Ayrıca bu nasıl bir panik, nasıl bir çaresizlik!

Tıpkı o çaresiz çocuğa yaklaşır gibi usulca kalkıyorum yerim­den. Hiç konuşmadan, sadece dikkatle, özenle, sevgiyle bakıyo­rum gözlerinin içine. Bu dünyada her derdin dermanının sevgi olduğunu biliyorum çünkü.

Öyle çaresiz, öyle panik içinde ki, söylediklerimi duyacak halde değil. O şimdi bütün hücreleriyle korkuya teslim olmuş bir çocuk gibi. Onunla şu an sözlü değil, sözsüz iletişim kurabilirim ancak.

Ona sevgiyle baktığımı, hareket etmediğimi, kendini bir şey­lerden koruması gerekmediğini gördükçe, o da gözlerini gözle­rime dikiyor. Hafif ama çok hafifçe gülümsüyorum ona, O za­man daha dikkatle bakıyor yüzüme. Çığlıkları, çırpınışları azalı-

Gülseren Budayıcıoğlu’ nun kaleme aldığı Camdaki Kız tavsiye ettiğimiz kitaplardandır.

Kitap özetleri için tıklayınız!

2023 Ders Kitabı Cevapları

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin? Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl? Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir?

Gülseren Budayıcıoğlu ilk kitabının adıyla açtığı klinik ile hem yazın hayatına hem de doktorluk hayatına devam etmektedir. Gülseren Budayıcıoğlu kitaplarının dizilere uyarlanmasıyla popülaritesi daha da arttı. Masumlar Apartmanı, Camdaki Kız, Kırmızı Oda gibi diziler Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarından uyarlamadır. İşte Gülseren Budayıcıoğlu hakkında bilgiler...

Gülseren Budayıcıoğlu hayatı! Kanser mi ? Eşi kim?

Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU kendisini şu cümlelerle anlatıyor: 

Ben, üç çocuklu bir ailenin ilk çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldim. Babam yakışıklı, sevecen, otoriter, giyimine, kuşamına çok düşkün biriydi. Kışın ortasında, her yerin çamur deryasına döndüğü günlerde bile ayakkabıları pırıl pırıl durur, sabahları siyah paltosunu ve yine siyah fötr şapkasını giyer, hepimizi teker teker öper, öyle çıkardı evden. Annem onu mutlaka kapıda uğurlar, “Allah işini rast getirsin” demeden babamı evden çıkarmazdı. Biz o zaman Ankara’nın Cebeci semtinde, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin tam karşısında otururduk. Neden bilmem, mahallenin bütün çocukları korkardı babamdan, oysa o görünüşünün ardında son derece yumuşak bir kalbi vardı babamın.

Annemse bütün Türk anneleri gibi fedakâr bir kadındı. Onun her şeyi kocası ve çocuklarıydı. Babama her zaman çok saygı gösterir, o geleceği zaman hepimizi hizaya çeker, “babanız yorgun gelir, yaramazlık yapmak yok, kendinize çeki-düzen verin, sofrayı hazırlamamda bana yardım edin” derdi. Kendisi de giyinir, hafif makyajını yapar ve sofrayı da hazırladıktan sonra camın önüne hep birlikte oturur, babamın eve gelmesini beklerdik. Bazen geç gelirdi babam, o zaman camın önündeki bekleyişler uzar, hiçbirimiz o gelmeden sofraya oturmaz, bazen de bu yüzden aç yatardık.

Annem, aslında babamdan çok daha otoriter bir kadındı. O yüzden babamdan çekinsek de asıl annemden korkardık. Zamanında yatıp, zamanında kalkmamızı ister, derslerimize çok önem verir, bizi her zaman en iyi şekilde giydirmeye özen gösterir, bayramlarda elbiselerimizi evdeki Singer dikiş makinesiyle kendi diker, her bayram alınan siyah rugan, üstten bağlamalı ayakkabılarımızı temiz giymemizi isterdi. Evin ilk çocuğu olarak, özellikle benden beklentileri çok yüksekti. Okula, öğretmenlerimle görüşmeye çoğu zaman babamla birlikte gider, öğretmenlerin beni nasıl övdüğünü duyunca da eve gelirken, ödül olarak mutlaka pasta ya da dondurma alırdı. Benim okuyup doktor olmamı isterdi. Sülalede zaten doktor çoktu ama ben de mutlaka doktor olmalıydım.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Marifetli kadındı annem. Öyle her şeyi çarşıdan almaz, tarhana, salça, turşu, erişte, reçel gibi şeyleri mutlaka evde kendi yapardı. Kapısı herkese açıktı. O yüzden bizim ev hiç misafirsiz kalmaz, gelen giden çok olurdu. Herbirine elinden geldiğince ikramda bulunur, bizim de misafirlere aynı özeni göstermemizi isterdi. Bizi çocuk olarak değil, yetişkin insanlar gibi görür, özellikle başkalarının yanında çocukça şeyler yapmamıza asla izin vermez, sık sık dışarı çıkmamızı istemezdi.

Biz üç kardeş her zaman birlik olur, onu kızdırmamaya çalışırdık. Ama kızsa da öfkesi çabuk geçer, yüzü çabuk gülerdi. Ramazan’da oruç tutulur, geceleri sahura kalkılırdı. Annem her gece yatmadan mayalı hamur yoğurur, gece kalkar onu pişirirdi. Bizler oruç tutmasak bile kızarmış mayalı hamurun kokusunu duyar duymaz fırlardık yataklarımızdan. Çay demlenir, peynir, zeytin, yumurta, reçel çıkar, yine hep birlikte otururduk masanın başına. Bazen gece yarısı komşular da gelirdi bu sofraya. En çok da bir alt katta oturan sevgili arkadaşım Taylan Süer katılırdı bize. Şimdi de eskisi gibi aynı apartmanda oturuyoruz Taylan’la. Yine bir alt katta…

Masaya hep birlikte oturmak bizim evin en önemli kurallarından biriydi. Babamın yeri zaten belliydi, başköşe hep onundu. O yemeğe başlamadan biz başlayamazdık. Her zaman çeşit çeşit yemek olurdu sofrada. Zeytinyağlısı, etlisi, tatlısı, hiç eksik olmazdı. Ocağın başında yemekle birlikte annem de pişer ama yaptığı da afiyetle yenirdi.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Ortaokul ve liseyi TED Ankara Koleji'nde okudum. İyi bir öğrenciydim. Derste hocaları çok iyi dinlediğimden, az çalışır ama iyi notlar alırdım. Özellikle edebiyat derslerinde çok başarılıydım. Yazdığım kompozisyonlara hocalar yıldızlı on verir, derslerde bunları bütün sınıfa yüksek sesle okumamı isterlerdi. Kolejde okumak o zamanlar insanlara ayrı bir itibar kazandırırdı. Bütün bürokratların çocukları bu okulun öğrencisi olduğundan, okul çıkışlarında okulun önü siyah arabadan geçilmez, şoförler kapıda çocukları beklerdi. Hocalar her birimize ayrı özen gösterir, sınıflar zaten en fazla yirmi beş, otuz kişi olduğundan hepimizi yakından tanırlardı.

O zaman kız ve erkek koleji ayrıydı. Ben lise ikinci sınıfa geçtiğim yıl birleşti. Hepimiz çok heyecanlanmıştık. Yıllardır karşılıklı binalarda, ayrı ayrı okuyan bu iki grup aniden birleşiverecekti. O gün, annem beni okula bizzat kendisi getirmiş, sınıfa kadar gelip nerede, kiminle oturacağıma bile o karar vermiş, hatta gözüne kestirdiği bir delikanlıya da, bana göz kulak olması için tembih etmişti. O delikanlı, hala yakın arkadaşım olan sevgili Niyazi Akdaş’tı.

Okuldan gelince önce kendi derslerimi yapardım ama bununla bitmezdi işim. Annem kardeşlerimin derslerine de yardımcı olmamı ister, Yükselen ve Mustafa da buna hiç itiraz etmezlerdi. Yükselen’e Coğrafya, Mustafa’ya İngilizce çalıştırmaktan helak olmuştum.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Üniversiteye giriş sınavlarından çok yüksek puan almıştım. İstediğim her yere girebilecektim. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne ön kayıt yaptırdım ama annemin de yönlendirmesiyle sonunda Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde karar kıldım. Kolej gibi bir yerden sonra oraya uyum sağlamak zor oldu. Zaten bu yüzden sınıf arkadaşlarımın hemen hemen tamamı Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne girmişlerdi. O zaman kolejliler orayı tercih ederdi. İlk yıl, ben de onlar gibi yapmadığım için çok pişman oldum. Burası ne acayip bir yerdi böyle! Hiçbiri kolejdeki arkadaşlarıma benzemiyordu. Giyimleri, kuşamları, dinledikleri müzikler, alışkanlıkları çok farklıydı. Okula gidiyordum gitmesine ama yeni bir arayış içindeydim. Sonunda aradığımı buldum ve o yıl TRT’nin açtığı spikerlik sınavlarına girdim. Yapıp yapamayacağımı bilmiyordum ama deneyecektim.

Okuldan çıktım ve Opera’nın karşısındaki Radyoevi’ne gittim. Heyecanlıydım. Nasıl bir sınav yapacaklardı acaba? Çok gelen vardı ve hepsi de benim gibi gençti. Sıra bana gelince küçük bir stüdyoya aldılar beni. Önüme bir haber metni koydular ve “oku” dediler. Bizim evde haberler hiç kaçırılmaz, mutlaka dinlenirdi. Spiker sesinin tonunu ayarlar, “Burası Türkiye Radyoları, şimdi haberler” diyerek başlardı okumaya. O tarz, o sunuş yabancı değildi bana. Ben de tıpkı onlar gibi başladım okumaya. Stüdyodan çıkınca “sen şöyle geç” dediler. Geniş bir salonda bir süre bekledim. Merakla etrafıma bakıyordum. Zaten her şeye fazla meraklı bir tiptim. Yerler, tuhaf, muşambaya benzer bir şeyle kaplanmıştı. Yürürken hiç ses çıkmıyordu. Ahşaptan yapılmış kalın kapıların üzerinde lambalar vardı. Lambaların rengi arada bir yeşil, arada bir de kırmızıya dönüyordu. Lambalar kırmızıya dönünce oradan gelip geçenler hemen konuşmayı kesiyor, zaten hiç ses çıkarmayan bu muşambaların üzerinde yine de ayaklarının ucuna basarak yürüyorlardı. Sevdiğim sanatçılar geçse de görsem diyordum ama hiç öyle birine rastlayamamıştım.

Sonunda ortadaki büyük kapı açıldı ve benim içeri girmemi istediler. Elim ayağım titreyerek girdim içeri. Bir sürü insan toplanmış, bana bakıyordu. Yaşım çok küçüktü henüz. Sanki ne diye gelmiştim buraya? Ortada oturan beyaz gömlekli yakışıklı adam başladı sormaya; Sonradan o yakışıklı adamın adının Turgut Özakman olduğunu öğrendim. Kitaplarını hayranlıkla okuyor ve hala sık sık kulaklarını çınlatıyorum.

-Kolejden misin sen?

-Evet.

-Belli oluyor. Sesin güzel, kulağın da iyi ama “e” ler açık. “Kendi” de bakalım.

-Kendi.

-Şimdi de “kedi” de.

-Kedi.

-İyi, biraz çalışırsan olacak. Dışarıda otururken etrafına iyice baktın mı?

-Baktım.

-Tavanda ne vardı?

-Koca bir avize.

-Nasıldı?

-Büyüktü ama güzel değildi.

-Demek beğenmedin! Başka ne vardı salonda?

-Deri koltuklar, yerde acayip bir muşamba, ahşap kapılar, üzerinde arada bir yeşil, bazen de kırmızı yanan lambalar.

-Acayip bir muşamba ha? Neden öyle bir şey koymuşlar acaba?

-Sanırım yürürken ses çıkmasın diye.

-Kırmızı lamba ne demek?

-Kırmızı yanınca insanlar ayaklarının ucuna basarak yürüyor. Her halde “susun” demek.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Gülüyordu Turgut Özakman. O gülüyordu ama benim hiç gülecek halim kalmamıştı. Ne ukala adamdı bu böyle? Hem daha yüzüme bakar bakmaz Kolej'den olduğumu da nereden anlamıştı? Ne biçim sorulardı bunlar? Salonda ne var, ne yok diye sorulur muydu? Kazandığımı anlamış ama sevinememiştim. Benimle dalga mı geçiyordu bu adam?

Hemen ardından “spikerlik kursları” başladı. Konservatuvardan hocalar geliyor ve spiker adaylarına yoğun bir ders programı uygulanıyordu. Sonradan Turgut Özakman’ın o soruları neden sorduğunu anlamıştım. “Spontan dikkat” ölçüyorlardı. Bir spikerin, özellikle canlı yayın sırasında spontan dikkatinin çok iyi olması gerekiyordu. Bir yandan Tıp Fakültesi, bir yandan radyo, hep dolu geçiyordu günlerim. Sonunda mikrofon başına oturabilmiştim. Çok heyecanlı, çok keyifli bir işti yaptığım.

Ertesi yıl TRT Televizyonu faaliyete geçti ve ben bu sefer de orada çalışmaya başladım. Televizyon Türkiye’de daha yeni kuruluyordu. Herkes genç, herkes heyecanlıydı. Kimse işini çok iyi bilmiyor ama yine de en iyisini yapmaya çalışıyordu. Sabahtan okula gidiyor, saat beş gibi okuldan çıkıp hemen televizyona koşuyordum. Akşam Altı’da başlıyordu yayın. Artık hemen her programda ben de yer alıyor, hatta gündüz okuldan vakit bulabilirsem seslendirmeler için stüdyoya giriyor ya da bant kaydı yapılan programlara katılıyordum. Bütün bunlara, o zaman nasıl yetiştiğime şimdi ben bile inanamıyorum. Tıp Fakültesi ağır bir okuldu. Kitapların her biri yerden kalkmıyordu. Devam mecburiyeti vardı ama yine de hepsiyle başa çıkabiliyordum.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Okuldan çıkınca doğrudan televizyona gittiğim için kitaplarım yanımda olurdu. O kıyamette, eğer ben boşsam, hemen kitaplarımı çıkarır, ne öğrenirsem kâr der, oturur, çalışırdım. Artık bütün sanatçıları tanımış, çoğuyla arkadaş olmuştum. Türk Müziği'ni eskiden beri çok sevdiğimden, canlı yayınlarda hem sunuculuk yapar, hem de onları zevkle dinlerdim. Türk Müziği eserlerinin o ağdalı cümlelerini doğru okuyabilmek için eski üstatların yardımını ister, öğrenmekten büyük zevk alırdım.

Canlı yayın herkesi korkuturdu. Tam yayın sırasında arızalar olur, yayın kesilir, seyirciler de “beklettiğimiz için özür dileriz” yazısını gördükçe isyan ederlerdi. Onun için özellikle Muzaffer İlkar yönetiminde stüdyoya giren büyük koronun geldiği günler programı önceden banda almaya çalışırlardı. İşte o zaman, bir saatlik bir programın çekiminin beş altı saatten önce bitmeyeceğini bilir, anons aralarında stüdyonun en tenha köşesine çekilir, kitaplarımı açar, çalışırdım. Arada bir, içlerinden biri yanıma gelir, “bu gürültüde gerçekten okuduğunu anlıyor musun” diye sorardı. Anlıyordum çünkü alışkındım buna. Bizim evde annemle babam bir yandan sohbet edip bir yandan pikapta Müzeyyen Senar çalarken Mustafa tabanca, tüfek oynar, Yükselen kendi odasında il radyosunda Batı müziği dinler, ben bütün bu seslerin arasında, sanki bundan doğal bir şey yokmuş gibi ders çalışırdım. Annem “çalışacak adam her yerde çalışır, sen kafanı derse verirsen bizi duymazsın zaten” derdi.

Artık TRT’nin kadrolu memuruydum. Yayın elemanı olduğum için ayrıca yayın tazminatı alıyor, yani iyi para kazanıyor, ama kazandığımı harcayacak vakit bulamıyordum. Gazeteler sık sık benden söz ediyor, ne zaman sokağa çıksam, “A, bu televizyondaki kız” diyerek, insanlar etrafımı alıyordu. Ünlü olmak güzeldi ama her zaman da güzel değildi. Özellikle okulda hocaların beni tanıması hoşuma gitmiyordu çünkü derslere düzenli gidemediğim zaman hemen beni soruyorlar ve arkadaşlarım her seferinde benim yerime imza atamıyorlardı. Yavaş yavaş bitiyordu okul. TRT beni çok benimsemiş, okulun biteceği konusu onları da yakından ilgilendirir olmuştu. Herhangi bir okul değildi ki bitirdiğim, koskoca doktor olacaktım. Ya TRT’yi bırakıverirsem, şimdi benim yerime hemen birini nereden bulacaklardı? Beni yetiştirebilmek için çok emek vermişler, yedi ayrı kurs, yedi ayrı sınavdan geçirmişlerdi. O zamanlar öyle herkes kolayca mikrofon başına geçemiyordu. Bu yüzden sık sık bana bunu soruyorlar, “acele etme, hiç olmazsa birkaç yıl daha çalış, sonra ayrılırsın” diyorlardı. Ama ben kararlıydım. Spikerlik iyiydi, hoştu, heyecanlı işti ama ben bir başka mesleğe gönül vermiştim.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Okul bitince hemen ayrıldım TRT’den. Bir süre, programları aksatmamak, bunca yıl çalıştığım bir devlet kurumunu zor durumda bırakmamak için özellikle sunuculuk yaptığım müzik programlarında görev aldım ama “iki yerde birden çalışamazsın” dediler ve bunu adeta bir ülke sorunu haline getirdiler. Gazetelerde bile her gün bu konuda haberler çıkmaya başlayınca küstüm. Sanki çok ayıp bir şey yapıyormuşum gibi bir hava esiyordu. Zaten o ara Hacettepe Psikiyatri Bölümü'ne asistan olarak girmiştim. Oradaki çok sevdiğim ve saygı duyduğum hocam bile “ya TRT, ya doktorluk, ikisi birden olmaz” demişti bana. Ve böylece sadece doktor oldum. O hocam, şimdi de bana “ya doktorluk, ya yazarlık, ikisi birden olmaz. Çok güzel yazıyorsun, ben senin yerinde olsam artık sadece yazarım” diyor. Ama bu sefer de yıllardır çok severek yaptığım doktorluktan vazgeçemiyorum.

Hacettepe’de işe başladığım günlerde evlendim. Eşim Aydın’la zaten okulda yakın arkadaştık. Çok yakışıklı, karizmatik biriydi Aydın, ama o zamanlar ikimizin de dünyaları ayrıydı. Kızlar onun etrafında, erkekler de benim etrafımda döner dururlardı. Sonunda dünyalarımız birleşti ve tam otuz dört yıl keyifli bir beraberliğimiz oldu. O da doktordu. Özellikle ilk yıllar ya onun, ya benim hastanede nöbetlerimiz olur, birbirimizi pek fazla göremezdik bile. İki çocuğumuz oldu. Çocukların büyümesinde sevgili annemin katkılarını inkâr edemem. Onun sayesinde başka kadınların elinde kalmadı çocuklar. Her akşam, iş çıkışı çocukları alır, öyle giderdik eve. Ne güzel günlerdi onlar!

Yağmur sanki dünyanın en güzel bebeğiydi. Sarı saçları, tıpkı babasına benzeyen yeşil gözleriyle yolda insanlar bizi rahat bırakmaz, illa Yağmur’u sevmek isterlerdi. O da çok sıcakkanlı bir çocuktu. İnsanlarla tıpkı benim gibi hemen ilişki kurar, kimseyi yabancılamaz, herkesle ahbap olurdu.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Hasan pek öyle değildi. Yağmur’un tersine simsiyah saçlı, kara gözlü, beyaz tenli, kirpikleri yanaklarına değen, güzel ama insanlara pek yaklaşmayan, yani babası gibi biriydi. Hala da öyle…

Hacettepe’de on yıla yakın kaldım. Orada da çok güzel günlerim, çok güzel arkadaşlıklarım oldu. Sonra özgür ruhum yine macera peşine düştü ve ayrıldım oradan. Kendime bir muayenehane açtım. Sadece hastalarımla ilgilenmek, her gün değişik bir insanı dinlemek hoşuma gitti. Kendimi öyle bir kaptırdım ki, neredeyse gece yarılarına kadar hiç sıkılmadan o küçücük odada çalıştım. Bir de baktım, çocuklar büyümüş, etrafımdaki her şey çok değişmiş. Yavaş yavaş frene basmaya başlamış, hızla geçip giden hayatımın biraz olsun peşine düşmek nihayet aklıma gelmişti. Artık muayenehaneme her gün gelmiyor, kendime, aileme ve arkadaşlarıma daha fazla zaman ayırmaya çalışıyordum.

2000 yılında torunum Zeynep dünyaya geldi. Onu hepimiz büyük bir heyecanla karşıladık. Aynı yıl yazmaya başladım. Duyduklarımı, öğrendiklerimi mutlaka insanlarla paylaşmam, önümde açılan sır perdelerini onlara da göstermem gerektiğini düşünüyordum. Hayatın bir iç yüzü bir de görünen yüzü vardı. Bana anlatılan “görünmeyen yüzünü” başkaları da bilse, belki kendi hayatlarında az da olsa değişiklik yapar, dünyaya farklı bir pencereden bakar, eğriyle doğrunun her zaman kendi düşündükleri gibi olmadığını anlarlardı. Zaten edebiyata çok meraklıydım, o yüzden yazmak hoşuma gitti. Sanki gündüz, akşama kadar doluyor, bilgisayarın başına geçip yazarken de boşalıyor, rahatlıyordum.

İlk kitabım, “Madalyonun İçi” 2004 yılında, Remzi Kitabevi tarafından basıldı. Özellikle psikiyatriye, insan ruhuna, iç dünyalara meraklı insanlar çok ilgi gösterdiler kitaba. Ertesi yıl, yani 2005’te Madalyon Psikiyatri Merkezi’ni kurdum. Artık yalnız değildim. Beş kişilik küçük bir kadroyla kurulan merkezde çalışan sayısı şu aralar yüze yaklaşıyor. Yılda yüz binlerce kişi bu merkeze başvuruyor ve bizler de herbirine elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyoruz. Merkezin kurulması hayatıma yeni bir boyut kazandırdı. Eskiden yalnız başıma onlarca kişiye hizmet etmeye çalışıyordum. Bu sayının çığ gibi büyümesi beni adeta havalara uçurdu. Psikiyatrinin, özellikle günümüzde ne kadar önemli olduğunu biliyor, burada çoğu zaman insanların kaderinin değiştiğine gönülden inanıyordum. Hele bizim gibi hızla değişen ve gelişen bir ülkede buna çok ihtiyaç vardı. Artık yeni bir hedefim daha olmuştu; daha çok insanın yardım almasını sağlamak…

Üstelik Psikiyatri özel bir bilim dalıydı. Diğer tıp dallarından farklıydı. Hastane köşelerinde böyle bir yardımı, doktor çok istese de vermesi zordu. Gizlilik, dikkat, zaman ve çok özen istiyordu bu iş. Klinikte bazen terör estiriyordum, çünkü en küçük bir hata yapılmasını istemiyor, kliniğe gelen herkesin aradığını bulması, istediğini alabilmesi için olmadık şeylere takılıyor, işi biten çıksa bile ben, yine gece yarılarına kadar klinikte kalıyordum. Ama her şeye rağmen çok mutluydum.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

2006 yılında sevgili eşim Aydın hastalandı. Sanki dünya başıma yıkıldı zannettim. Acılar da, güzellikler de üst üste gelirmiş. Bizde de öyle oldu. O birkaç yıl hayatımın en karanlık günlerini yaşadım ve 2007 de eşimi kaybettim. O sıralar, bir daha hiç gülemeyeceğimi sanıyordum. Ama hayat devam ediyordu, zaten aynı yıl küçük Aydın’ın dünyaya gelmesiyle biraz olsun gülümsemeye başladık. 2008’de ikinci kitabım “Günahın Üç Rengi” yine Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı.

Yazma işi giderek hayatımda daha önemli bir yer tutmaya başlamıştı. Aydın’ın bu dünyayı terk edişiyle birlikte geceler ancak yazarak geçiyordu zaten. 2011'de “Hayata Dön” adlı üçüncü kitabım da yine aynı yayınevinden çıktı.

Kliniği kurarken amacım, bir an önce aynı hizmetin ülkenin her köşesine yayılmasını sağlamaktı zaten ama bürokratik engeller buna izin vermiyordu. Büyük mücadelelerin sonunda 2013 yılı Şubat ayında İstanbul, Levent şubemiz açıldı. Darısı diğer illere dedim içimden.

Camdaki Kız kimin hikayesi, hangi ailenin Camdaki Kız konusu, kitapta sonu nasıl Camdaki Kız yazarı Gülseren Budayıcıoğlu kimdir

Belli bir yaştan sonra insanın hayata bakışı da, hayalleri de çok değişiyor. Özellikle benimki gibi bir işiniz var ve her gün yeni insanlar, yeni hayatlar, yepyeni bakış açıları görüyor ve dinliyor, pek çok acıya ortak oluyorsanız, gelişmemek, değişmemek mümkün değil. Şimdi artık benim mutlu olabilmem için, başkalarını mutlu edebildiğimi görmem gerekiyor.

Şu aralar yazmaya artık daha çok zaman ayırıyorum. Evde yalnızım ama klinik çok kalabalık. Zaten ben de akşama kadar klinikteyim. Eve yazmak, sonra da yatmak için geliyorum. Hayatım hep çalışarak geçti. Hala çok severek çalışıyorum. İnsan denen, dünyanın bu en muhteşem varlığına yapılacak en küçük katkı bile kutsal bir görev, kutsal bir iştir diyenlerdenim.

Yeni bir kitap üzerinde çalışıyorum. Kitap yazmak benim için çok keyifli ama kolay değil. Bir kitabı, en az on farklı biçimde yazdıktan sonra ancak beğeniyor ve yayınevine gönderiyorum. Gittiğim yerlerde benim kitaplarımı okumuş birileriyle karşılaşmak beni her zaman çok heyecanlandırıyor ve gururlandırıyor. Okuyuculardan aldığım sevgi ve destek sayesinde umarım daha fazla yazacağım.

En derin saygı ve sevgilerimle…

Dr. Gülseren BUDAYICIOĞLU

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası