kıtmir kimin köpeği / Ashab-ı Kehf’in Köpeği; Kıtmir | İslam ve İhsan

Kıtmir Kimin Köpeği

kıtmir kimin köpeği

Kıtmir hangi cins?

İçindekiler:

  1. Kıtmir hangi cins?
  2. Ashabı Kehf Kıtmir Cennete girecek mi?
  3. Hangi köpek cennete gidecek?
  4. Kıtmir in selami var ne demek?
  5. Kitmir hangi surede?
  6. Ashabı Kehf sonunda ne oluyor?

Kıtmir hangi cins?

Yalova Termal'de Cihat Bakırcı'ya ait kangal cinsi Kıtmiradlı köpek, tek batında 17 yavru doğurdu.

Ashabı Kehf Kıtmir Cennete girecek mi?

Kıtmir, yedi uyurlar olarak da bilinen Ashab-ı Kehf'in köpeğinin ismidir. Cennet'e gideceğine inanılan hayvanlardan biridir. Ashab-ı Kehfzamanın zalim hükümdarından kaçarak bir mağaraya sığınırlar. KıtmirAllah dostlarının izinden gittiği onları sevdiği için ve bu bağlılığı yüzünden Cennet'e girecektir.

Hangi köpek cennete gidecek?

Kıtmir, katmir, ketmir; yedi uyurlar olarak da bilinen Eshab-ı Kehf'in köpeğinin ismidir. Bu köpeğe Al-Rakim, kratim isimleri de verilir. Aynı zamanda Hurmanın çekirdeğinin ortasındaki küçük zara da kıtmir denmektedir. Cennet'e gideceğine inanılan hayvanlardan biridir.

Kıtmir in selami var ne demek?

yedi uyurlar göndermeli güzel nicke sahip yazardır. rivayete göre eshab ı kehf mağarasında yıllarca uyuyan altı kardeşin köpeğinin adı kıtmirimiş. karşılaştığınız en azılı köpeğe dahi 'kıtmir'in selamı var' derseniz köpek uysallaşıverirmiş.

Kitmir hangi surede?

Kur'an-ı Kerim'de de bahsi geçen bu olay Kehf Suresi'nde anlatılmaktadır. Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Şazenuş, Kefeştatayuş ve KıtmirYedi Uyuyanlardır!

Ashabı Kehf sonunda ne oluyor?

En sonundabu gençler Roma Askeri Valisi tarafından ölüm cezasına çarptırılmıştır. Bu gençler memleketlerini terk ederek bir mağaraya sığınmışlardır. Yanlarında yalnızca kendilerini koruması için bir köpekleri vardır. Kuran-ı Kerim'de mağarada kalınan süre yıl olarak verilmektedir.

Bir gün, şu Yedi Uyurlar (Eshab-ı Kehf) üzerine çalışıyordum, Yedi Cüceler’e geçiverdim nasıl olduysa, ortaya Pamuk Prenses yazısı çıktı.

Sonra, yine aklıma geldi Yedi Uyurlar, yine başladım, bu defa da Yedi Uyurların yanlarındaki köpek Kıtmir’e takıldım.
Bu yazı çıktı.
Anlaşılan o ki, üçüncü Yedi Uyurlar maceramızda, mağaraya girilecek.

Neyse, biz gelelim konumuza, köpeğin (Kıtmir) ne işi var orada?
Orası neresi?
Mağara.

Dilerseniz, kısa bir giriş yapalım şu mağaraya giren uykucularla ilgili. Zamanın birinde, putperest hükümdarın sarayında çalışan 6 delikanlı, inançlarını korumak için kaçarlar, yolda köpeğiyle dolaşan bir çoban da onlara katılır ve birlikte bir mağaraya saklanırlar. Saklanırlar saklanmasına da, ekibin içerdeki uykusu yılı bulacaktır. Sonra, başka bir devirde uyanırlar… Hıristiyani ve İslami kaynakların paylaştığı bir öyküdür. Diyebilirsiniz ki, “eh bunda anlaşılmayacak ne var, köpek de ekibe gözkulak olacak, onları koruyacak.”

Bu kadar basit olabilir, öyleyse zaten yazı da burada biter. Ama, böyle olmaya da bilir. Gelenek koridorunda binlerce yıldır aktarılmış bir öykünün bu kadar yüzeysel olması mümkün müdür? Bizim işimiz de mümkün olmadığını göstermek olsun.

Köpeğin gelenek koridorunda ortaya çıkışına taa Eski Mısır’da rastlanıyor. Eski Mısırlılar’ın her gördükleri köpeğe, her daim kutsiyet atfetmeleri diye birşey yok tabii. Bazen insanları (özellikle mahkumları)aşağılamak için ‘firevunun köpeği’ dedikleri bile olurmuş. Boyun eğin, itaat edin alçaklar anlamında olsa gerek.
Ne yapıyorlar onlara kutsiyet atfederek? Örneğin, ölenlerle birlikte köpekleri de mumyalanıp, gömülüyor.
“Sahibi öldü, köpek ölene kadar bekleniyor mu?”
Ne gezer!

Burada can alıcı soru şudur, “köpeğin öte alemde sahibi koruma dışında, başka bir işlevi olabilir mi?”
Olabilir. Ruha seyahatinde ışık tutmak mesela.
Nasıl mı? Görelim.

Çakal başlı Anubis’i tanır mısınız? İsis ve Osiris’in oğlu olduğu düşünülürmüş. Biz bu dedikodulara itibar edip, gerçek evlad Horus’un şerefini lekelemeyelim. Osiris’i mumyaladığı için mumyalama tanrısı olarak biliniyor Anubis. Mezarları korumak gibi bir asli görevi de var.
Neden? Çünkü, ölüyü gömdükten sonra mezarlara köpekler ve çakallar dadanıyor. Eh, onlara söz anlatacak birini seçmek isabetli tabii.
Oldu mu şimdi? Yine yüzeydeki bilginin esiri olup çıktık.
“Bu yorumu yapmak için mi abla oldun sen?” derler insana.

Bu arada, yandaki resim mezardan çıkmış bir köpek mumyasına ait, tazı olabilir mi?

Anubis’in elinde tutmayı alışkanlık haline getirdiği bir haç (ankh haçı) önemli. T sembolünde aktarmıştık, ona ek olarak yatay eksenin üzerinde bir de yuvarlak var ankh haçında. İnsana da benziyor değil mi?

Tıpkı beş köşeli yıldız gibi.

Ankh haçı sıklıkla İsis’in elinde de görülür. Nedir anlamı? Bu konuda bir sürü yorum var.
Bana göre, ankh haçı tamlanmış bir anahtar.
Yani, yükseliş ve geçişlerde gerekli kapıları açabilmeye yarıyacak, bireyi sırra ulaştıran bir sihirli anahtar.

Köpeğin yanındakine göz kulak olması tamam da, ışıklığı nerden geliyor?
Biraz sabır.
Ne diyorduk, köpek Kıtmir!

Mısır’dan biraz doğuya gidelim, İran’da duralım.
Zerdüştçülüğün (Mazdaizm) kutsal metinleri Avesta’da köpek önemli bir figürdür.

Turan Dursun’un yorumu şudur: “…insan ve köpek ilişkisi Avestaların bel kemiğini oluşturur…köpek kavramı ve olgusu etrafında yaratılmış bir kast ilişkileri bulunuyordu. Yani orada tek bir kopek değil, farklı fonksiyon ve özellikleri olan farklı köpek totemli topluluk ve bireyleri anlatan bölümler vardı. ”

“-Ey Zerdüşt! Ben Hürmüz (Tanrı), köpeği yarattım. Giyimi-kuşamıyla” ayağında ayakkabısıyla ve keskin dişlerinden oluşan sila­hıyla birlikte: her an tetikte ve uyanık biçimde yarattım. İnsan onu do­yurmalı ki, o da onun malını, mülkünü sağlamca bekleyebilsin. Ben Hürmüz, köpeği, hırsıza karşı koyacak özellikte yarattım bu dünyada. Kafası yerinde olduğu zaman köpek bu özelliği gösterir; insanların mallarını koruyabilir. En küçük sesle kim uyanabilir ey Zerdüşt? Ne hırsız, ne de kurt, köpeği uyandırmamayı başarabilir ve evden bir şey götürebilir. Köpek kurdu öldürür, ezer, kovar, kar eritir gibi eritir.” (Avesta, Vendidad, Bölüm: )

“-Ey Zerdüşt! Bu dünyada kocamışlık, köpeğin başına çok erken gelir. İnsanların yanı başında çöküp bekçilik yaparken aç bırakılırsa köpek, iyi ruhun yarattığı öteki yaratıklardan çok daha hızlı biçimde kocar. Onun için köpek beslenirken, etle birlikte süt ve yağlı besin ve­rilir. Köpeğin hakkı olan besindir bu.” (Avesta, Vendidad, Bölüm: )

Turan Dursun, farklı insan topluluklarını (kentli, çoban, çiftçi, savaşçı gibi) Avesta’nın farklı köpek cinsleriyle simgelediğini söyler ki rahmetlinin bu görüşüne katılmam pek mümkün değil.

Çünkü, şöyle bir ipucu, bizi bu fikirden uzaklaştırır. Zerdüştlük üzerine kurulmuş olan Yazidilikde, bütün ruhların 72 yıllık aralarla insan ve hayvan bedenlerinde dolaştığına inanılıyor. (ilginçtir ki, Yezid’in askerlerinin Kerbela’da Hüseyin ile birlikte öldürdüklerinin sayısı da 72 dir ve Kerbela’nın 72 şehidi olarak bilinir)

Bu gibi metinlerde bir sayı görünce orda durmak lazımdır.
Neden 72?
Bölgede Mazdaizm’i etkileyen inanç Mani dini. Mani inancına göre, inananlar beş sınıfa ayrılıyor (neden beş?). Birinci sınıfdaki Öğretmenler 12 kişi, ikinci sınıfdaki Uskuflar 72 kişi, Üçüncü sınıfdaki Büyükler kişi, diğer iki sınıf sayı sınırlaması getirilmeksizin, en ağır işleri yüklenenlerden oluşuyor.

Demekki büyükler derecelik açıyla bir tamlık (daire) sergiliyor. Tamlığın beşte biri Uskuflar, onlar da 72 kişi, dairenin beşte birlik bölümü yani, yani 72 derecelik açı (üçgenler).
İlginçtir, hep beş sayısıyla karşılaşıyoruz; Zerdüştlük’de dünyanın beş elementten oluştuğuna inanılıyor. Su, toprak, ateş, hava, bitki. Çoğu ‘bitki’ yerine, ‘eter’ bekler burada, ‘tahta’ bekleyenler yoktur ama.

Neden bitki?
Tamam, tamam… ara sokaklara sapmak yok!

Unutmadan söylemeli, Avesta beş bölümden oluşuyor ve Avesta’nın en eski kısımları olduğu bilinen Galatlar diye anılan Yesnalar 72 bölümdür. Bunlar Zerdüşt’ün öz sözleri.
72 quantile (beşte birlik) bir açı. Bir çemberi kenarlarından eşit olarak beşe böldüğünüzde (bu bölme işlemini 72 derece açılmış bir pergel aracılığıyla yapabilirsiniz) karşınıza pentagon çıkar (aman!) yani beşkenar; pentagon içinde biraz oynarsanız (içeri girdik de oynaması kaldı) alın size beş köşeli yıldız, pentagram.

Ama, olayın heyecan verici tarafı daha gelmedi, bakın daha nerelere gideceğiz. Varsayalım ki, pentagramı çizdik.

Yıldızımızın üzerinde şöyle bir formül gizlidir: MN/MR = MR/RN

Ne olmuş eşitse?
Pentagramın köşesindeki bu oran bize aşağıdaki formül üzerinden, o ünlü altın oranı sunar.

Pentagram üzerindeki farklı kombinasyonların oranları bizi hep altın orana götürür. Toplamında 20 kez karşımıza çıkar. M.Ö. yıllarına ait Kalde’deki Ur şehrinde bir lahitin üzerinde şu yazıyı kazılmıştır “Tanrısal oranı yıldız beşgende de bulabilirsiniz. Onu yalnız bir defa değil, bir Sümer vatandaşının el ve ayak parmaklarını saydığı kadar bulacaksınız”.

Leonardo da Vinci; elleri ve bacaklarını açmış, daire içinde bir adam resmi çizmiştir. Rönasans sanatının bu tasvirine göre “beş” kosmosun merkezine yerleştirilmiş haldeki insanın sayısıdır.(Raoul Berteaux’ya teşekkürler)
Vay canına ki vay canına.
Nefes aldırmıyor insana.

“Kosmosun merkezine yerleştirilmiş insan” diyorlar baksanıza!
Daire kosmos mu?
Tüm gök cisimlerinin biçimi olan, mükemmel şekil kürenin iki boyutlu şekli olan dairenin başlangıcı ve sonu yoktur.
Evren’i, reankarnasyonu, sürekliliği, başlangıç ve sonun birleşmesini, kosmosu, tamlığı, bütünü, bölünmez olanı… simgeler daire.
Şimdi, zihnimizdeki tüm kanalları açalım, bir daire oluşturalım.
Varsayalım ki bu daire biz istersek ve de becerebilirsek(?) evrenin sonsuzluğuna doğru yayılacak.
Şimdi, bu mükemmelin ortasına bir başka mükemmel (yıldız) konuşlanacak.
Oooo! Sembolün muhteşemliğine bakar mısınız?

Pentagram (Akyıldız) bizim bayrağımızda da var. Osmanlı döneminde 8 köşeliydi (Venüs) ′de 5 köşeli oldu.
Beş köşeli yıldız, Eski Mısır geleneğinde Sirius yıldızını temsil edermiş.
Ayrıca Eski Türklerde Demirkazığı (kutbi merkez) temsil eder, Çin’de, Hindistan’da, Simyacılarda, Keltlerde, Mayalarda… Heryerde var beş köşeli yıldız ve heryerde Sirius.

Neden beş?
Sirius’a döneceğiz ama şu beş sayısını bir halledelim.
Pisagorculara göre beş kutsal evlilik sayısı. Çünkü, ilk çift ve dişil sayı olan iki ile, ilk tek ve eril sayı olan üç’ün birliğidir beş. “İlk tek sayı neden bir değil ki?” diyenler, cevabı eski bir yazımıza bulabilirler. Bu macerada Bir’i sayıdan saymıyoruz.
Nasıl, güzel değil mi? Yerin ve göğün birliğini, bir tür birleşmesini (hierogamos) sembolize eden sayı (5) kosmosun içine yerleşmiş bir insan, üstelik altın oranı da içeriyor.

Zerdüşt geleneğinde güneş, yıldız ve ateşin önemi büyük. Çünkü hepsi nur’un, ışığın kaynakları. Zerdüşlükde, ışık ve aydınlıkların Tanrı Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanılır.

Nereye kayboldu bizim Kıtmir?
Hemen çağıralım.
Belli oldu ki, gelenek koridorunda pentagram Sirius Yıldızı’nı temsil ediyor. Zerdüşt inancında (ve diğerlerinde de elbet) pentagrama oldukça önem verilmiş.
Köpek de önemli.
Ama köpek ile yıldızı nasıl birleştireceğiz?

Bilin bakalım, bu Sirius yıldızının içinde bulunduğu yıldız takımına insanevladı ne ad vermiş?
Büyük Köpek Takımyıldızı (Canis Major).
Bir de Canis Minor var.
Derler ki, Sirius gökyüzünün en parlak yıldızıdır. “Alev Saçan Yıldız” dememiş muhteremle zamanında.

Neden köpek adı verilmiş bu takıma?
Pek çok kültürde bu yıldız kümesinin adı köpekle anılıyor.
Çinliler, göksel kurt, göksel sarayın bekçisi diyorlar.
Eski Mısır, Pers ve Yunan Mitolojisi’nde köpek yıldızı olarak yeralıyor.
Kuzey Amerika yerlilerine ne demeli? Onlar da köpek veya kurtla isimlendirmişler Sirius’u.
İnuitler boş durur mu? Hemen atılmışlar ortalığa: “Bizimki Av Köpeği” olsun.
Ne diyelim? Olsun!
Eskiden köpek sıcakları/köpek günleri diye bir kavram varmış. Temmuz başından, Ağustos ortasına kadar (11 Ağustos) geçen sürede millete bela olan bunaltıcı sıcakların Sirius’un başının altından çıktığı düşünülürmüş, çünkü hazret Güneş’e bu kadar destek vermese dünya hamama dönmeyecektir. Romalılar yılın bu dönemine dies caniculares (köpek günleri) derlermiş.
İyi de, taa İnuitlere kadar Roma’lılar mı söyledi “köpekler sıcaklarda çok bunalıyor, bunda böyle bu yıldız kümesinin adı köpek olacak!” diye.
Değil tabii, başka bir nedeni olmalı.

Eski Mısırlılar (yine mi?) inanırlarmış ki, beden ölünce ruhlar Sirius’a gidiyorlar. Kimileri bu gidilen yere “galaktik sevk-idare merkezi” diyorlar. Kur’an’da adı geçen tek yıldız Sirius’dur. Necm (yıldız) Suresi’nde, Şi’ra adıyla anılır ki zaten Sirius’un Arapçasıdır Şi’ra.
Mu’cular, UFO’cular ve Ruh’çular(bu giriş biraz sarkastik oldu ama, kusuruma bakmasınlar artık) Sirius’un varlıklarını bir başka boyutun varlıkları olduğunu ve onların boyutuna ancak şuur hallerimizle nüfus edebileceğimizi söylerler.

Köpekler bunu hissediyorlar mıydı?
“Bir gün geldiler ve onları sadece köpekler ve ileri şuur boyutuna erişmiş kişiler farkedebildiler.” Böyle bir cümleyi, birileriyle dalga geçmek veya aşağılamak için kurmadık elbet. Birçok eski ve yeni bilginin bizi götürdüğü yerden çıkan cümle bu gibi görünüyor zira.
Belki de yanılıyorum.
Devam edelim.
Enteresan bir bilgi, Arapça’da köpek, kef, lam ve be harfleriyle yazılıyor ve kelb olarak okunuyor. Aynı harflerle yazılan kalp de var. Bildiğimiz kalb işte. Sadece birinde kaf harfi yerine diğerinde kef harfi var.

kaf ile kef arasındaki ilişkiyi yorumlayacak bilgiye sahip değilim.
Ancak, bu iki harfin çevresinde dolanıp, minik varyasyonlar üretebilirim.
Kehf (arapça mağara demek). Ezoterik dünyanın bastığı yeri görmek isteyen, temkinli yorumcuları mağara için “insan vicdanını simgeler” derler. Oysa, denize cumburlop atlayanlar, mağara için tereddütsüz “orası bir rahimdir” deyiverirler. Ki, öyledir.
Keza mezarlar da sembolik olarak ana rahmidir. Ölü Toprak Ana’nın rahmine konur, üstüne de Gök Baba’nın suyundan dökülür ki bir an önce ruhu gideceği yere sağ-salim varsın. (Adres: Galaktik Sevk ve İdare Merkezi, Cumhuriyet Cd. Sirius. Tamam tamam bu işin şakası olmaz, üstelik Mu’cu o kadar eş dost varken, ayıp valla)

İnisiye girdiği mağaradan (rahim) ölüp yeniden (yeni bir şuurla)doğar. Bu yeni doğuş semboliktir kuşkusuz.
Evet, kef böyleyken, kaf başka bir türdür. Akla hemen Kaf Dağı’nı getirir. Kaf Dağı tasavvufda Benlik Dağı olarak biliniyor. Masallarda bir türlü aşılamayan Kaf Dağı’nın egoyla ilişkilendirilmesi anlamlı.

Köpek ile kalp arasındaki etimolojik ilişki bizi nereye götürebilir?
Kalp (gönül) ışık kaynağı mıdır yoksa?
Yoksa, onca lafın özeti şu mudur? “Arkadaş bırak şu Sirius’u, sen hele Kaf Dağı’na doğru çık bir yola, kurtul şu üstündeki kir pastan, kibirden, egodan, hırslardan, ihtiraslardan… vicdanını ağırlıklarından arındır, fırsat ve çıksın içerdeki cevher, bak gör o zaman kimmiş alev saçan yıldız”.

Sahi Kıtmir’in mağarada ne işi var?

kez okundu

İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 1 of 15 (/k24) EN (/k24/kategori/english) (/) EDİTÖRDEN (/k24/kategori/editorden) DOSYA (/k24/kategori/dosya) KRİTİK (/k24/kategori/kritik) SÖYLEŞİ PORTRE (/k24/kategori/portre) EVVEL ZAMAN (/k24/kategori/evvel-zaman) KİTAPLAR (/k24/kitap) HER ŞEY (/k24/kategori/her-sey) HABERLER (/k24/kategori/haberler) TADIMLIK (/k24/kategori/tadimlik) SORUŞTURMA (/k24/kategori/sorusturma) İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* İslâm dünyasının, birçok âlim ve edib tarafından üstünde durulan, halk arasında da her zaman sevgi ve saygıyla yad edilen en kutlu köpeği, hiç şüphesiz, Ashâb-ı Kehf’in vazgeçilmez yoldaşı Kıtmîr’dir (/k24/yazarlar/irvin-cemil-schick,) funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 2 of 15 İRVİN CEMİL SCHİCK (/k24/yazarlar/irvin-cemil-schick,) @e-posta (mailto:[email protected]) Dosya (funduszeue.info), 02 Haziran - A + İslâm dünyasının, Taberî’den tutun da Mevlânâ Celâleddîn’e kadar birçok âlim ve edib tarafından üstünde durulan, halk arasında da her zaman sevgi ve saygıyla yad edilen en kutlu köpeği, hiç şüphesiz, adları gümüş muskalıklarla divitlerin, akik yüzüklerle mühürlerin üzerine hâk edilen, kumaşlara işlenen, kâğıt üstüne yahut cam altına yazılan, şiirlere ve menkıbelere konu edilen Ashâb-ı Kehf’in vazgeçilmez yoldaşı Kıtmîr’dir ki, imanın ve sadakatin kişileşmiş hâlidir denilse, yeridir.[1] Birçok Osmanlı yazma eserinde İsm-i Celâl ve İsm-i Nebi’yle başlayan, Cahar Yâr-ı Güzin’in, (funduszeue.info) Ehl-i Beyt’in ve Sahabe’nin adlarıyla devam eden kutsal isimler resm-i geçidi, Ashâb-ı Kehf’in adlarının ardından ve kelbuhum Kıtmîr (yani “ve köpekleri Kıtmîr”) ibaresiyle sona erer; bu da, Kıtmîr’e edilen hürmetin sarih bir göstergesidir. Kur’ân-ı Kerîm’in on sekizinci sûresinin adı Kehf olup, Arapça “mağara” demektir. Türlü kerâmetlerin anlatıldığı bu Mekkî sûrenin 9– âyetleri, sûreye adını veren Ashâb-ı Kehf (yani “mağara arkadaşları”) hikâyesine ayrılmıştır. Söz konusu âyetlerin Türkçe anlamı şöyledir: [9] Yoksa Ashâbü’l-Kehf ve’r-Rakıym’ı ayetlerimizden şaşılacak bir acîbe mi sandın? [10] O genç yiğitler mağaraya sığındılar ve dediler ki: “Rabbimiz! Katından bizlere rahmet ver ve bizi işimizde başarılı kıl.” [11] Bunun üzerine birkaç yıl boyunca kulakları üzerine vurduk [onları duymaz kıldık, yani uyuttuk]. [12] Sonra da onları uyandırdık ki, iki taraftan hangisinin bekledikleri sonucu iyi hesaplamış olduğu bilinsin. [13] Biz sana kıssalarını doğru olarak anlatıyoruz: O genç yiğitler Rab’lerine iman ettiler, biz de hidayetlerini artırdık [14] ve kalblerine rabıta verdik. Kıyam ettiler ve dediler ki: “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başka bir ilâha asla tapmayız. Öyle yapsak, gerçekten saçmalık söylemiş oluruz. [15] Şu kavmimiz O’ndan başka ilâhlar edindiler, onlara açık delil getirseler ya? Allah’a karşı yalan uydurandan daha zâlim kim olabilir?” [16] Madem onlara ve Allah’tan başka taptıklarına sırt çevirdiniz, mağaraya çekilin; Rabbiniz size rahmetini yaysın ve işinizde kolaylık göstersin. [17] Güneşin mağaralarının sağ tarafından doğup sol tarafından battığını, onların da mağaranın içindeki açık sahada olduklarını görürdün. Bu, işte Allah’ın ayetlerindendir. Allah her kime hidayet ederse, hak yoldadır; ve her kimi saptırırsa, onu doğru yola sevk edecek bir mürşid bulamazsın. [18] Onları uyanık sanırdın, oysa uykudaydılar. Ve biz onları sağ ve sol yanlarına çevirirdik. Ve köpekleri iki kolunu eşiğe doğru uzatmıştı. Üzerlerine çıkagelseydin, mutlaka döner onlardan kaçardın, ve için korkuyla dolardı. [19] Onları uyandırdık ki birbirlerine sorsunlar. İçlerinden biri “Ne kadar kaldınız?” diye sordu. “Bir gün, yahud bir günün bir kısmı kadar kaldık” diye cevap verdiler. “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz bilir” dediler. İçinizden birini şu paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek en iyisiyse size getirsin. Orada nâzik davransın ve hiç kimseye sizi sezdirmesin. [20] Çünki sizi bulurlarsa taşlayarak öldürürler, veyahut da milletlerine döndürürler; ve o zaman bir daha hiç iflâh olmazsınız. [21] Bu şekilde bilmelerini sağladık ki, Allah’ın va’di gerçektir, ve saat’ten [yani kıyamet vaktinden] şüphe edilemez. İşlerini aralarında tartışıyorlardı, ve “Üstlerine bir bina yapın” dediler. Rableri onları daha iyi bilir. Tartışmayı kazananlar, “Mutlaka üstlerine bir mescid kuracağız” dediler. [22] “Üçtür, dördüncüleri köpekleriydi” diyecekler, “Beştir, altıncıları köpekleriydi” diyecekler, gaybi taşlarcasına, “Yedidir, sekizincileri köpekleriydi” diyecekler. De ki “Sayılarını Rabbim en iyi bilir. Onları ancak pek az kişi funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 3 of 15 bilir.” Artık kimseyle açık olanlar dışında bu konuda tartışmalara girişme, ve kimseye onlar hakkında bir şey sorma. [23] Ve herhangi bir şey için “Bunu yarın mutlaka yapacağım” deme, [24] Allah’ın diledikleri hariç. Bunu unuttuğun zaman Rabbini hatırla ve de ki: “Dilerim Rabbim beni doğrunun bundan daha yakınına eriştirir.” [25] Ve mağaralarında üç yüz sene kaldılar ve dokuz eklediler. [26] De ki: “Allah ne kadar kaldıklarını daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O’nundur. Ne mükemmel görür ve işitir O. Onlara O’ndan başka velâyet eden yoktur. Ve O hiçbir kimseyi hükmüne ortak etmez. Görüldüğü gibi hikâye, Kur’ân-ı Kerîm’de kısaca ve ancak ana hatlarıyla anlatılmaktadır. Üstelik dokuzuncu ayette, hiçbir girişe gerek görülmeden Ashâbü’l-Kehf ve’r-Rakıym konusu açılmakta, hattâ Rakıym kelimesi tanımlanmadan öylece bırakılmaktadır, ki bu da öykünün, o devirde Hz. Muhammed’in çevresinde bilindiğini akla getirmektedir. Gerçekten de müfessirlerden ayrıntılarını öğrendiğimiz Ashâb-ı Kehf hikâyesi İslâm öncesinden kalmadır ve kökeni büyük ihtimalle Doğu Hıristiyanları’dır.[2] Bilinen en eski metin Süryanice olup, Suruç’lu Yakub’a (ö. ) aittir.[3] Ancak hikâye daha sonra Hıristiyan âleminin dört bir yanına yayılmıştır. Örneğin günümüze ulaşan en eski İngilizce metin, yüzyılda yaşamış olan Eynsham manastırı baş rahibi Aelfric’in 27 Temmuz günü için hazırlamış olduğu bir va’zdır.[4] Bugün hâlâ Batı Avrupa’nın muhtelif yerlerinde “Yedi Uyurlar”a adanmış binalar, onlara ait olduğuna inanılan “mukaddes emanetler” bulunmaktadır. Özetle hikâye, –51 yılları arasında hükümdar olan Roma İmparatoru Decius (İslâm kaynaklarında Dakyânûs[5]) döneminde Hıristiyan dinine girmiş olanlara yapılan baskıyı konu edinmektedir. Ya putperestliğe geri dönmek, yahut da öldürülmek arasında bir seçim yapmak zorunda bırakılan birkaç genç, civardaki bir funduszeue.info) mağaraya sığınırlar. Uyuyakalırlar ve uzun yıllar uyumağa devam Hattat Mehmed Şefik Bey’in ederler. Nihayet bir gün uyanırlar ve görürler ki Hıristiyanlık —yani kaleminden, Ashâb-ı Kehf tek tanrılılık— galip gelmiş, putperestlik yok olmuştur. Halk gençlerin hakkında bir şiir. (Tarihi bunca sene sonra uyanması mucizesini hem imanın küfre karşı / Abdul Rahman Al- zaferi, hem de ölümden sonra dirilişin delili şeklinde yorumlar. Oweis koleksiyonu, eş-Şârika, Mağaranın dışına bir ibadethane inşa edilir, hikâye ağızdan ağıza B.A.E.*) dolaşır ve olayın çevresinde bir kült oluşur. Ashâb-ı Kehf’in “Efes’in Yedi Uyurları” olarak bilinen Hıristiyan versiyonlarında genellikle bir köpekten söz edilmediğini görenler, bu motifin ortaya çıkışını İslâmiyet’e atfetmişlerse de,[6] bu doğru değildir. Hikâyeye değinen en eski Hıristiyan metinlerinden olan diyakoz Theodosius’un yılı civarında yazdığı De situ Terrae Sanctae adlı eserde şu ilginç kayda rastlanmaktadır: “Asya eyaletinin Efes şehrinde yedi uyuyan [erkek] kardeş vardı ve köpek Viricanus ayaklarının dibindeydi.”[7] Görüldüğü gibi burada yalnız bir köpekten söz edilmekle kalınmayıp, üstelik adının “Viricanus” olduğu belirtilmektedir. Bu ismin nereden geldiği bilinmemekteyse de, ve’r-Rakıym sözcüğüne benzerliği gerçekten çarpıcıdır.[8] Daha önce belirttiğim gibi Rakıym kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de tanımlanmadığı gibi, üstelik sözlüklerde rastlanan (funduszeue.info bir kelime de değildir. O halde acaba anlamı nedir? funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 4 of 15 Râviler ve müfessirler Rakıym kelimesini birçok şekilde Ünlü taş baskısı ustası Mehmed yorumlamışlardır. Bu durum, Mehmed Emin Efendi’nin Ashâbü’l- Hulûsi Efendi’nin bir Ashâb-ı Kehf Kehf ve’r-Rakıym başlıklı risâlesinde şöyle dile getirilmektedir: gemisi. (Tarihi / Malik Aksel koleksiyonu, Bursa Şehir “Kehf” cebelde olan gâr-ı vâsî’den ibaretdür, ve “Ashâb-ı Müzesi.) Kehf” bu zikr itdüğimiz cema’at oldığı ittifâkıydür. Ammâ “Rakıym” neden ibaretdür ve “Ashâb-ı Rakıym”den murâd kimlerdür, bunda akvâl ve rivâyât vardur. Dimişler ki “Rakıym” ya ol kehfün kendüde olan kühün ismidür, yâhûd kehf kendüde olan vâdînün ismidür, yâhûd Ashâbü’l-Kehf’ün kariyelerinün ismidür, yâhûd kelblerinün ismidür, yâhûd Ashâbü’l-Kehf’ün esmâ’ları kitâbet olunan levhün ismidür. Bu ihtimâlât üzre Ashâb-ı Kehf ve Ashâb-ı Rakıym bir kavmdur. Bir rivâyetde Ashâb-ı Rakıym, Ashâb-ı Kehf’den cüdâ bir kavmdur…[9] Bunların arasında en yaygın olan yorum, Rakıym’ın, “yazmak” anlamını taşıyan ra-kaf-mim kökünden türetilmiş olan “kitâbe” mânâsında bir kelime olduğudur. Gerçekten de hikâyenin Hıristiyan versiyonlarının bazılarına göre, Decius mağaranın ağzının kapatılmasını emrettiği zaman iki mümin, uyurların adlarını, sanlarını, başlarına gelenleri kalay levhalara yazarak mağaranın içine bırakmıştır; Rakıym işte o yazılı levhalardır bu görüşe göre. Ancak yukarıda görüldüğü gibi bir başka yoruma göre de Rakıym, Ashâbü’l-Kehf’in köpeğinin adıdır. Eğer Viricanus ile ve’r-Rakıym arasındaki benzerlik bir tesadüften ibaret değilse, en az iki ihtimal üzerinde durulabilir. Birincisi, Kur’ân-ı Kerîm’deki ifâdenin, Hıristiyanlardan Hicaz’a yayılmış olan “Yedi Uyurlar” hikâyesinin, 7. yüzyıl’da Hz. Muhammed’in çevresinde tedavülde bulunan şekline uygun düştüğüdür; buna göre ve’r-Rakıym, Viricanus’tan gelmiştir ve gerçekten de köpeğin adıdır. İkinci ihtimal ise Theodosius’un metninin zaman içinde tahrif edilmiş olduğu, Viricanus isminin sonradan, bazı Müslüman müfessirlerin hikâyeye getirdiği yorumlarla aşina olan biri tarafından değiştirildiği veyahut metne katıldığı doğrultusundadır; buna göre Viricanus, ve’r-Rakıym’dan gelmiştir, ancak ve’r-Rakıym’ın bazı müfessirler tarafından köpeğin adı olarak yorumlanmış olduğu gerçeğinin ötesinde kelimenin aslında ne demek olduğu müphem kalmaktadır. Öte yandan Suruç’lu Yakub’un eserinde uyurlara bir köpeğin değil, bir meleğin eşlik ettiği belirtilmektedir. [10] Bu tutarsızlık acaba nasıl izah edilmelidir? Hikâye ağızdan ağıza dolaşırken, uyurlara refakat eden meleğin bir köpeğe dönüşmüş olması pek olası görünmüyor; öte yandan köpek motifini böyle kutsal bir öyküye yakıştıramayan birinin, onu meleğe çevirmiş olması gayet muhtemeldir. Bu durumda ya Yakub’un metninin sonradan tahrif edildiği, yahut da Theodosius’un anlatısının, Yakub’unkinden de daha eski bir rivayete dayandığı; her halükârda bugün Hıristiyan âleminde bilinen “Yedi Uyurlar” hikâyesinde köpek motifine rastlanmamasının, tarihin belirli bir anında yapılmış olan bilinçli bir tercihin ve müdahalenin sonucu olduğu tahmin edilebilir. O zaman da şu soru akla gelir: Acaba köpek neden Hıristiyan rivayetlerinde hepten yok olmuştur da, İslâm rivayetlerinde yalnız varlığını sürdürmekle kalmamış, üstelik son derece merkezî bir yer kazanmıştır? Bunun cevabını sanırım söz konusu dinlerin hayvanlara yönelik farklı yaklaşımlarında aramağa başlamak gerekmektedir. funduszeue.info) Üç semâvî dinin hayvanlara karşı tavırlarını kıyaslayan Georges- Hattat Halim Özyazıcı’nın Henri Bousquet, Hıristiyanlığın hem kendinden önce gelen kaleminden, Ashâb-ı Kehf’in Musevilikten, hem de kendinden sonra gelen İslâmiyetten çok adları. En ortada, kocaman önemli bir biçimde ayrıldığına dikkat çekmektedir: “Hıristiyanlar, harflerle “Kıtmîr”. (Tarihi insanın tabiatıyla hayvanınki arasına aşılmaz bir sed çekmişlerdir. / Yazarın koleksiyonu.) Birinin ruhu vardır, ötekininse yoktur.”[11] Bu yaklaşıma koşut olarak da Kitab-ı Mukaddes’in Ahd-ı Cedid adı verilen Hıristiyanlara ait bölümünde konuya neredeyse hiç girilmemektedir. Buna mukabil Museviliğin kutsal metni olan Kitab-ı Mukaddes’in Ahd-ı Atik funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 5 of 15 bölümünde meseleye açıklık getirecek birçok âyet mevcuttur. Örneğin hayvanların ruh sahibi olduğu şu âyetlerle sabittir: Ve Allah Nuh’a ve onunla beraber bulunan oğullarına söyleyerek “İşte ben sizinle ve sizden sonra neslinizle Ahdimi sâbit kılarım. Ve sizinle beraber bulunan zî-ruh mevcudâtın kâffesi, gerek kuş ve gerek bahâyim ve yanınızda bulunan yerin vahşîlerinin kâffesi, yani sefineden çıkanların cümlesi ile, zeminin hep hayvanları beraber olarak sizinle Ahdimi sâbit kılarım ki, artık her bir cesed sahibi tufan sularıyla helâk olmayıp, yeri harab etmek içün bir daha tufan vâki’ olmayacaktır” dedi. Ve Allah “İşte dehr-be-dehr benimle sizin aranızda ve yanınızda bulunan zî-ruh mevcudâtın kâffesi arasında koduğum Ahdin alâmeti budur” dedi. (Tekvîn, 9: 8–12) [Deniz hayvanları] dîdârını setr ettiğinde muztarib olurlar. Ruhlarını aldığında ölüp topraklarına dönerler. Ruhunu gönderdiğinde halk olunurlar. Ve yer yüzünü tazelersin. (Mezmurlar, 29–30) Beni Âdemin ruhunun yukarı çıktığını ve hayvanın ruhunun aşağı zemine indiğini kim bilir? (Vâ’ız, 3: 21) Hayvanların irade sahibi olduğuna ve yaptıklarından sorumlu tutulacaklarına şu âyetler tanıktır: Ve mutlaka canlarınız içün sizin kanınızı taleb edip onu her hayvan elinden taleb edeceğim. İnsan elinden dahi yani insan canını her birinin karındaşı elinden taleb edeceğim. (Tekvîn, 9: 5) Ve bir öküz boynuzuyla bir erkek ya da kadını urup öldürürse öküz mutlaka recm olunacak ve eti yenilmeyecektir. Ama öküzün sahibi zimmetten beri kalır. Lâkin eğer öküz evvelden beri urucu olup, sahibine dahi haber verilmiş iken onu zapt etmediğinden bir erkek yahud bir kadını öldürürse öküz recm olunur, sahibi dahi katl olunacaktır. (Çıkış, 28–29) Hayvanların Tanrı’nın varlığından haberdar olduğu, ihtiyaçlarını karşılamasını diledikleri ve ona bunun için şükrettikleri ise şu âyetlerde belirtilmektedir: Genç arslanlar şikâr içün gümürdeyüb ta’amlarını Allah’tan taleb ederler… Cümlesi sana muntazırdırlar ki rızıklarını vaktince veresin. (Mezmurlar, 21, 27) Sahra hayvanları, çakallar ve devekuşları, beni temcîd edecekler. Zira kavmime, müntahablarıma içirmek içün berriyyede sular, beyâbânda ırmaklar ihsan edeceğim. (İşa’yâ, 20) İslâmiyetin hayvanlara bakışı birçok açıdan yukarıda anlatılanlara yakındır. Örneğin Kur’ân-ı Kerîm’e göre hayvanlar, bütün diğer mahluklar gibi Tanrı’ya boyun eğerler: Ve göklerde olan herşey ve yerde olan herşey Allah’a secde eder, hayvanlardan ve meleklerden ki bunlar kibirlenmezler. Fevklerinde olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. (en-Nahl, 49–50) Görmedin mi ki göklerde olan herşey ve yerde olan herşey Allah’a secde eder, ve güneş ve ay ve yıldızlar ve dağlar ve ağaçlar ve hayvanlar ve insanların birçoğu; ve birçoğu da azab çekmeyi hakketmiştir. Ve Allah’ın alçalttığını kimse yükseltemez. Şüphesiz Allah ne dilerse yapar. (el-Hacc, 18) funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 6 of 15 Üstelik hayvanlar da insanlar gibi bir ümmet teşkil ederler ve kıyamet gününde onlar da insanlar gibi haşredilecektir: Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve kanatlarıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Hiçbir şeyi Kitap’ta eksik bırakmadık, sonra hepsi Rab’lerine haşredileceklerdir. (el- En’am, 6: 38) Kısacası, Musevilik gibi İslâm da, Hıristiyanlığın aksine, insanlarla hayvanların arasında aşılması imkânsız bir mesafe olduğunu iddia etmez. O halde, bir hayvanın özgürce iradesini kullanarak doğruyu seçmesi, erdemli davranışlarda bulunması ve bu suretle kendini manen yücelterek Tanrı’nın lütfuna mazhar olması fikri Hıristiyanlıkla bağdaşamaz, ama bunun İslâm inanışlarıyla çelişir bir yanı yoktur. Hıristiyanlara bir şey ifade etmese de, Ashâb-ı Kehf’in fazilet sahibi köpeğinin hak yoluna girdiğini, zulümden kaçan müminlere gösterdiği yakınlık ve sadakat sayesinde Allah nezdinde makbul olageldiğini anlatan bir kıssa Müslümanlara pek âlâ cazip gelebilir. Gelmiştir de. Kıtmîr kültünün kaynağı işte budur. Nitekim Kemâleddîn Demîrî (–/ –), Hayatü’l-Hayavân’da müfessir İbn-i Atiyye’den naklen Hayır sahiblerine sevgi besleyen, onların bereketinden nasibini alır. Bir köpek, fazilet erbabına ve arkadaşlarına sevgi ile bağlanmış, Allah da Kur’ân-ı Kerîm’de o köpeği onlarla beraber yâd etmiştir. [12] derken, Kıtmîr’in İslâm kültüründeki yerini çok veciz bir şekilde özetlemiştir. Öte yandan haksever bir köpek motifinin İslâm inançlarına ters düşmemesi, hattâ bilinen hâliyle Kıtmîr hikâyesinin Müslümanlar arasında revaç bulabilmesi, ne Kur’ân-ı Kerîm’de rolü son derece mahdut olan bu motifin halk arasında neden o kadar dallanıp budaklandığını, ne de bu konuda sayfalar dolduran müfessirlerin, hikâyenin Kur’ân-ı Kerîm’de geçmeyen onca ayrıntısını nereden bulup topladıklarını açıklığa kavuşturabilmektedir.[13] Isidore Lévy’nin iddiasına göre Kıtmîr hikâyesi, büyük Hint-Sanskrit destanı Mahâbhârata’daki “Pandava’ların Sonu” öyküsünden türemiştir.[14] Kelîle ve Dimne masalları nasıl Hindistan’dan İran yoluyla Orta Doğuya gelmişse, Kıtmîr hikâyesi de aynı yolu takib etmiştir Lévy’ye göre. Orta Asya’da görülen —örneğin Kırgızca[15]— Ashâb-ı Kehf hikâyeleri oraya doğru Hindistan’dan mı gitmiştir, yoksa Orta Doğu’dan tekrar Asya’ya mı dönmüştür, bu henüz araştırılmayı beklemektedir. Gelelim Ashâb-ı Kehf hikâyesinin köpeği ilgilendiren kısımlarına. Mehmed Emin Efendi şöyle diyor risalesinde: funduszeue.info) Yakub Beg Albümünden Ashâb-ı …cânib-i kehfe revân olub, ve dîn içün dünyadan rû-gerdân oldılar. Kehf minyatürü. (Muhtemelen Ve birisinin bir sayd kelbi var idi. Ol behîme-i pâk-şîme dahi şehrin Orta Asya, yüzyıl ortaları. nimet-i firâvânın koyub, bile gitdi ve şekl-i insanda olan bahâyimin Topkapı Sarayı Müzesi irmediği rütbeye irdi. Elhâsıl varub ol kehfe vâsıl ve ol makâm-ı emn Kütüphanesi, H. , v. 83a.) ü râhata dâhil oldılar. […] Seg-i Ashâb-ı Kehf’de bir nice rivâyet vardur. İbn-i İshak rivâyeti budur ki zikr olundı. Ka’bü’l-[Ahbâr] (radiyAllahu anhu) hazretlerinden dahi mervîdür ki: Çün ol civanlar medîneden çıkub cânib-i kehfe müteveccih oldılar, yolları bir kelb üzerine uğradı. Ol kelb bunları ki gördü, heman eserlerine düşüb nakş-ı mütâbaat urdı. Bunlar anlarda kemâl-i hiss itmeyüb funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 7 of 15 kendilerden bi-gâne ve dûr ve bâis-i ihtilâl emr-i hazûr kemâl idüb anı redd etmek sevdasına düşdiler. Her çend ki redd itdiler, münkatı olmayub, âhir, irade-i aliyye ve kudret-i ezeliyye ile nutka gelüb, bunlara hitâb eyledi ki: “Ey azizler, beni evirmen, ve devlet-i sohbetinizi bana çok görmen. Ben eyülerün bendesi ve hak dostlarınun efgendesiyem. Benüm canumdan tevehhüm eylemen. Siz huzur ile hâbe varun. Ben sizi bi-gâneden hırâset ve mekr-i a’dâdan hıfz ve himâyet iderem. Çün ol hayvandan bu kelâm-ı dürr-encâm sâdır ve anda nihüfte olan kemâl zâhir oldı, anı kendilere yâr ve refik-i vefâdar kıldılar. Beyit Herkese kılma hakaretle nazar, eyle hadr Belki dergâh-ı Hüdâ’da ola senden makbul Ve İbn-i Abbas (radiyAllahu anhu) hazretlerinden dahi mervîdir ki: Ol saadetmendler Dakyânûs’tan hereb, kehf-i emn-necâtı taleb eylediklerinde mururları bir çoban üzerine uğradı. Ol çoban bunların zâhirlerin per[i]şan gördi ve hakikat-i emrlerin sordı. Ana hikâyeleri takrîr ve esrarlarından anı habîr kıldılar. Meğer ol çoban kepenek altında aru bir merd-i sahib-nazar imiş. “Ben ol cemâlün hayranı ve bu beyâbânun ser-gerdânıyam” deyüb bunlar ile akd-ı muvâsalat ve gurm-ı murâfa[k]at ve muvâfakat kıldı. […] El-kıssa, çün çoban bunlar ile murâfakat idüb cânib-i kehfe müteveccih oldular, çobanın pasbân-ı kelle-i ganemi ve kadîmî beyâbânda hem-kademi şîr-i savlet ve pür- heybet bir kelbi var idi. Ol kelb dahi mufârakat itmeyüb bunlar ile bile gitdi ve şeref-i sohbetleriyle devlet-i sermediyyeye yetdi. Kıt’a Böyledür hâsiyyet-i sohbet-i erbâb-ı kemâl Seng-i bî-kıymeti reşk-i dür-i şehvâr eyler Kemterîn cân-veri halka-ı insâna çeküb İki âlemde anı hem-dem-i ahyâr eyler[16] […] Ol çobanun bir kelbi var idi, adına Kıtmîr dirler idi. Ol dahi uydı. Eyitdiler: “Kelbini kov gitsün, şayed ura ve gavga eyleye” didiler. Çoban anı kovmak istediyse de çare olmadı, dönmedi. Âhir Hak (sübhânehü ve te’âlâ) ol kelbe lisan virüb, fasih lisanla söyledi ve eyitdi: “Beni niçün kovarsız? Ben dahi ol sizin tapdığınız Tanrı’ya taparam ve dininize girdüm” didi. Bunlar kelbden bu alâmeti ki gördiler ve bu hâleti müşâhede itdiler, sıdk ü ihlâsla itikadları ziyâde oldı. Düşüb gitdiler, tâ kim ol mağaraya irişdiler. İçerü girüb gördiler kim gayet gen, yatub uyudılar. Ol kelb dahi uyudı; iki elin uzatdı, dahi başını iki elinin üzerine kodı. Nitekim Kur’ân’da buyurur; el-âyet: ve kelbuhum bâsıtun zirâ’ihi bi’l-vasîdi.[17] Gençlerin Kıtmîr’i kovmaya çalışması, onun ise insan gibi konuşup inancını dile getirmesi haliyle hikâyenin en etkileyici ayrıntılarındandır. Örneğin Yûsuf-ı Meddâh’ın ( yüzyıl) mesnevisinde şöyle deniyor: Hak Çalab dil virdi lûtfından ite İşid imdi ol itün hali nite Eytdi lâ ilâhe illâllah didi Âhiret fahrı Resûlullah didi[18] funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 8 of 15 Kâtib Kemâl’in mesnevisinde (telif tarihi /–50) ise şu beyit yer alıyor: Ben de siz taptığınıza taparam Ben de siz kaçdığınızdan kaçaram[19] Bunlar gibi birçok başka eserde de köpek Allah’ın emriyle dile gelmekte, imanlı olduğunu beyân etmekte, böylece Ashâb-ı Kehf’in yanında olmaya hak kazanmaktadır.[20] İşte bu yüzdendir ki büyük mutasavvıf Şeyh Attâr’ın (ö. ?/?) Tezkiretü’l-Evliyâ adlı eserinin dîbâcesinde şöyle denmektedir: “Rabbim! Bir köpek, senin dostlarının izinden birkaç adım attı da, onu onlardan saydın. Ben de senin dostlarının dostu olduğumu ilân ediyorum ve kendimi eyerlerinin ipine bağladım ve onların sözleriyle meşgul oluyorum ve bundan vaz geçemiyorum.”[21] Kıtmîr’den söz eden tek mutasavvıf Attâr değildir elbette. Aksine, tasavvuf erbabı arasında Kıtmîr’in çok özel bir yeri vardır, çünki kökeni ne kadar mütevazı olursa olsun, iman ve ihlâs sahibi olan her varlığın —bir köpeğin bile— en yüksek rütbeye erişebileceğinin, (funduszeue.info Tanrı’nın lütfuna ve rahmetine mazhar olabileceğinin simgesidir o. Bir Falnâme’de Ashâb-ı Kehf Nitekim Mevlânâ Celâleddin Rûmî (–72/–73), minyatürü. (İran, ’li yıllar. Mesnevî’sinde diyor ki: Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, H. , v. 12b Savt-ı kelb o yolda bî-cezbe değil –13a.) Tâlib-i bî-reh-zen olmaz öyle bil Çün seg-i Ashâb-ı Kehf oldu halâs Buldu vasl-ı hân-ı merdân-ı havâs[22] Peki, nedir bu dönüşümün anahtarı? Hiç şüphesiz aşk. Herhalde bunu duyanlardan “Köpekte de aşk ne gezermiş?” sorusunun geleceğini tahmin etmiş olacak ki, Mevlânâ şöyle diyor Mesnevî’nin başka bir yerinde: Ger reg-i aşk itmese tehyîc-i kelb Kelb-i Kehfî’de ne mümkin vecd-i kalb[23] Attâr da Musibetnâme’sinde aynı düşünceyi dile getirmiştir: “Ashâb-ı Kehf’in köpeğinden şüphe etme, çünki onun canı aşka vakf edilmiştir” der.[24] Kıtmîr yalnız imanın değil, yalnız sadakatin değil, üstelik kalpten gelen derin bir sevginin de sahibidir o halde. Böyle bir varlığa, bahşettiği sevgi nasıl iade edilmez? Bu şartlar altında Kıtmîr’in adi bir köpekten ibaret olmadığı akla gelebilir. Taberî (?–/–), köpek şekline girmiş bir insan olabileceğini belirtmektedir örneğin.[25] Şeyh Sa‘dî-i Şîrâzî (ö. /), Gülistan’ın çok ünlü bir beyitinde “Ashâb-ı Kehf’in köpeği birkaç gün / Fazilet sahiplerinin izinden gitti ve böylece insan oldu” der.[26] Râşih (ö. /) de Ashâb-ı Kehf mesnevisinde şöyle diyor: Kelb-sûret âdemî sîret o şek Üns-i insânî  melek-hilkat o seg funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 9 of 15 [] Erzel-i hayvân iken ol bî-temîz Seg iken oldı mübârek-pey azîz[27] Hattâ  Mevlânâ Kıtmîr’in insanlığı fikrini benimsemiş olacak ki, Gurk içün yok aşk-ı Yûsuf’dan haber Mekr içün ikbâl ide ana meger Gitse hûy-ı gurk eger mahrem olur Çün seg-i Ashâb-ı Kehf âdem olur[28] diyor Mesnevî’de. Bununla birlikte, Demîrî’ye göre “Müfessirlerin çoğu, Ashâb-ı Kehf’in köpeğinin köpek cinsinden olduğunda hemfikirdir.”[29] Anlaşamadıkları konu, Kıtmîr’in rengidir: “Ve bu kelbün levnünde dahi bir nice rivâyet vardur; bir rivâyetde alaca ve bir rivâyetde kızıl sarı ve bir rivâyetde açık sarı” diyor Mehmed Emin Efendi. [30] Râşih de şöyle dile getirmiş ihtilâfı: Bir rivâyetde kızıl sarı imiş Kim kızıl altndan ârî imiş Bir rivâyetde açık sarı o kelb Mazhar-ı lûtf-i Kerem-kârî o kelb[31] Bu bağlamda Mevlânâ’nın çok anlamlı bir sözü anlatılır: Birisi onu sınamak için “Ashâb-ı Kehf’in köpeği ne renkti?” diye sorunca, Mevlânâ’nın cevabı “Benimle aynı renkti” olmuş[32] Gerçekten de Kıtmîr’in sûfîler için önemi, müridin mürşidiyle (ve o yoldan geçerek Tanrı’yla) olan ilişkisine bir örnek yahut nümune teşkil etmesidir. Nasıl köpek Ashâb-ı Kehf’in ardından mağaraya girmiş, imanı ve sadakati sayesinde Allah’ın inayetine lâyık görülmüşse, derviş de şeyhini tam bir iman ve sadakatla sonuna kadar takip ederek visâle erebilir ancak. Nitekim Mevlânâ şöyle demektedir: Oldu şîrân-ı cihan makhûr u pest Buldı çün Ashâb-ı Kehf’in kelbi dest[33] funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 10 of 15 Hattat Hâfız Kemal Batanay’ın kaleminden Farsça bir şiir. (Tarihi / Ekrem Hakkı Ayverdi koleksiyonu, İstanbul.*) Tasavvuf ıstılahatında “dest (el) almak,” tarikate girmek, bir şeyhe intisab etmek anlamına gelir;[34] demek ki Kıtmîr sülûk edince köpekliğini aşmış, dünyanın bütün arslanları, önünde başlarını eğmişlerdir. Benzer şekilde Bahaüddîn Şah-ı Nakşbend’in (–91/–89) de Abdülkadir Geylânî’nin ( –/–) mezartaşına şöyle yazılmasını emrettiği kaydedilmektedir: “Pîrlerin kapısında köpek ol / Eğer Hakk’a yakın olmak istersen / Zira arslanlardan daha şereflidir / Geylânî’nin kapısındaki köpek.”[35] Abdülkerîm Kuşeyrî (–/–), tasavvuf tarihinin menzil taşlarından sayılan ünlü Risâle’sinde Kıtmîr’in dile gelmesini “kerâmet delillerinden” saymış;[36] bazı İsmailîler, Yedi Uyurlar’ı Yedi İmam, köpeklerini ise Selmân Pak olarak yorumlamışlardır.[37] Bazı müfessirler Kıtmîr’i Hızır-İlyas ile özdeşleştirirken, Şiîler onu Hz. Ali, Dürzîler ise mukallib olarak yorumlamıştır.[38] Hattâ ilk muhaddislerden Hâlid ibn-i Ma‘dân’a (ö. /–3) bakılırsa, Ashâb-ı Kehf’in köpeği, cennete girecek olan bir avuç hayvandan biridir.[39] Şöyle diyor Râşih: Vakt-i haşr u neşr ü rûz-ı rüsta-hîz Dirler olur ol seg-i sâhib-temîz İzz ile tebdîl-i sûret bir cüvân Hayret-engîz-i melâ’ik hüsn ü ân Mevkıf içre sûret-i insâniyân Hem o sûretle hırâmân-ı cinân[40] Köpek de olsa, bu kadar kerâmetli bir varlığın halk arasında her türlü (funduszeue.info derde deva sayılmış olması tabidir. Hikâyede sığınılan mağaraya Demîrî’nin Hayatü’l-Hayavân’ında çeşitli yöreler sahip çıkmış, Efes’ten Haleb’e, Efsus’tan Şam’a, “Kıssa-i Ashâbü’l-Kehf” bölümü ve Tarsus’tan Kahire’ye mağaralar, mezarlar, mescidler Ashâb-ı Kehf ile derkenarda yedi uyurlar ile en funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 11 of 15 özdeşleştirilmiştir.[41] Kimisinde “Kıtmîr’in mezarı” da bulunan bu Demîrî’nin Hayatü’l-Hayavân’ında “Kıssa-i Ashâbü’l- mekânların duvarlarını kaplayan yüzyılların birikmiş niyaz duaları, bölümü ve derkenarda yedi uyurlar ile en aşağıda K fevkalâde şirin resimleri. (Kemâleddîn Muhammed i hikâyenin halk üzerinde bıraktığı derin tesirlerin delilleridir. Örneğin Demîrî, Hayâtü’l-hayavâni’l-kübrâ [(Kahire): Şeriketu ve Matba‘ati Mustafâ el-Bârî el-Halebî ve Evlâdih, 1 Şam’daki Mescidü’l-Ehli’l-Kehf’te bulunan Yedi Uyurlar’a hitabeden sayısız duvar yazısından en eskisi Hicrî () tarihini taşımaktadır.[42] Tarih boyunca gerek Ashâb-ı Kehf ile birlikte, gerekse kendi başına, Kıtmîr’den birçok konuda şefaat dilenmiştir. [43] Nitekim  yüzyıldan itibaren Osmanlı donanmasının gemileri Ashâb-ı Kehf’e ithaf edilmiş, renkli yahut yaldızlı harflerle yazılıp gemilere konan isimlerinin koruması altına alınmıştı.[44] On yedinci yüzyılda Osmanlı diyarından geçerek Hindistan’a kadar aşağıda Kıtmîr’in fevkalâde şirin giden, ilk defa ’de yayınlanan seyahatnamesi uzun süre resimleri. (Kemâleddîn Avrupa’da etkinliğini kaybetmeyen Jean de Thévenot (–67), Muhammed ibn Mûsâ ed-Demîrî, Ashâb-ı Kehf hikâyesini anlattıktan sonra sözlerini şöyle sürdürüyor: Hayâtü’l-hayavâni’l-kübrâ “Birlikte mağaraya girdiler ve orada kaldılar. Köpek eşikte yatıyor, [(Kahire): Şeriketu Mektubeti ve ‘Hû’ diye ses çıkarıyordu. Bu da Arapça ‘O’ demektir, yani Tanrı Matba‘ati Mustafâ el-Bârî el- anlamına gelir.”[45] Thévenot’nun bu güzel ayrıntıyı kimden Halebî ve Evlâdih, ].) duyduğunu bilemiyoruz; ancak şu kadarı açıktır ki, bunu ona anlatanın nazarında Kıtmîr’in yattığı yerde Allah’ı zikretmesi, kutsallığına bir boyut daha eklemiş olmalıdır. * Bu metin, yazarın uzun yıllardır üzerinde çalışmakta olduğu, İslâm âleminde köpek konulu kitabın müsveddesinden alınmıştır. Çalışmanın bitmesini yıllardır sabırla bekleyen Kitap Yayınevi sahibi Çağatay Anadol’a bu vesile ile teşekkür etmek ve kendisinden bir kez daha gecikme için özür dilemek boynumuzun borcudur. [1] Üzerlerinde yedi uyurlarla köpeklerinin adları yazılı olan nesne örnekleri için bkz. Erginer (); Porter (). [2] Konuyu burada derinlemesine ele almam elbette mümkün değil. Daha fazla bilgi için bkz. Koch (): –52; Huber (): 18–32, –; Yazır (–8), 4: –44; Kum (); Yıldız (): 15–85; Jourdan (): 16–39, 80–; Sümer (): 11–22, 59–66, 71–9; Kandler (): 13–73; Sert (): 29 – Anılan çalışmaların kimisinde birincil kaynakların ayrıntılı dökümleri de yer almaktadır. funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 12 of 15 [3] Bkz. Huber (–8): 26–32; Huber (): 1–17; Jourdan (): 59– [4] Bkz. Aelfric (). [5] Bu isim değişik kaynaklarda birtakım farklılıklar gösterdiği gibi, halk arasında da ilginç biçimler almıştır. Örneğin Samedoğlu (t.y.), zalim hükümdardan “Dağ Yunus” diye söz etmektedir! [6] Örneğin bkz. Lemercier-Quelquejay (): [7] Theodosius (): 9. [8] Horovitz (): “Viricanus”a ilişkin başka yorumlar konusunda bkz. Koch (): [9] Mehmed Emin (): (Metnin okunmasını kolaylaştırmak için noktalama işaretleri ilâve ettim.) Kelimenin birçok başka yorumu daha vardır. Örneğin Bellamy (), ve’r-Rakıym sözcüğünde istinsah hatâsı bulunduğunu, ibarenin doğrusunun Ashâbü’l-Kehf ve’r-Rakıym değil, Ashâbü’l-Kehfi’l-Rukūd (yani “uyuyan mağara arkadaşları”) olması gerektiğini iddia etmektedir. Ancak böyle bir hatânın yapılabilmiş olduğunun delili olarak sunduğu, bambaşka yazmalardaki benzer hatâlar, ikna edici olmaktan pek uzaktır. Üstelik Kur’ân metninin bu şekilde tahrif edilmiş olabileceği, inanan Müslümanlar’ın kabul edebileceği bir iddia değildir. [10] Huber (–8): 28; Jourdan (): Bazı İslâmî kaynaklarda hem köpekten, hem de melekten söz edilir. Örneğin Yûsuf-ı Meddâh’ın Dâstân der cihân-ı fânus der hikâyet-i Tâkyanûs’unda ve Mehmed Emîn ile Hindî Mahmûd’un Ashâb-ı Kehf mesnevilerinde gençler uykudayken bir meleğin (bazılarında Cebrail’in) gelip onları bir sağa, bir sola döndürdüğü belirtilir. (Yekbaş []: 54, , ) Bazen de Kıtmîr’in hem köpek hem melek olduğu belirtilir. Örneğin Râşih’in Ashâb-ı Kehf mesnevîsinde şöyle deniyor: Seg değil zâtında ol hayvân melek/ Kim anın ahvâline hayrân felek [] Sûretâ hayvân hakīkatda melek/ Görmemiş emsâlini çeşm-i felek. (Yekbaş []: , ) [11] Bousquet (): Üç dinin hayvanlar karşısındaki tavırlarının karşılaştırılmasına ilişkin aşağıda yazdıklarım, büyük ölçüde Bousquet’nin bu eserine dayanmaktadır. [12] Demîrî (), 2: Demîrî’ye göre İbn-i Atiyye bu sözleri babasından, o da Ebü’l-Fazl ibn-i Cevherî’den nakletmiştir. İbn-i Cevherî’nin kim olduğunu tesbit edemedim ama, bunu Hicrî yılında söylediği belirtildiğine göre, İbn-i Atiyye, Endülüslü Ebû Muhammed Abdülhak ibn-i Galib (ö. /) olmalıdır. Metnin Türkçe çevirisi için bkz. Demîrî (); ne yazık ki bu çeviri kısmî ve hatâ doludur. Bu son derece önemli eserin eksiksizce dilimize kazandırılması çok yararlı olurdu. [13] Ashâb-ı Kehf’in köpeği konusunda bkz. Huber (): –51; Behcet (): –77; Hamid (?): 74–9; Jourdan (): 97; Kandler (): 56–8; Akıyl (), 2: –9. [14] Lévy (). [15] Bkz. Quelquejay (). [16] Bu kıt’a bir kelime fark ile (dördüncü mısrada “dem” yerine “ser”) Râşih’in Ashâb-ı Kehf mesnevîsinde de mevcuttur. Bkz. Yekbaş (): [17] Mehmed Emin (): 11–13 ve (Metnin okunmasını kolaylaştırmak için noktalama işaretleri ilâve ettim.) En sondaki Arapça söz, Kehf suresinin yukarıda zikrettiğim âyetinden bir kısımdır: “Ve köpekleri iki kolunu eşiğe doğru uzatmıştı.” Metinde adları geçen râvilerden ilki, Ebû Abdillah Muhammed İbn-i İshak (ö. ), üçüncüsü ise Ebü’l-Abbas Abdullah İbnü’l-Abbas (ö. –8) olmalıdır. İkinci râvinin adı metinde Ka’bü’l-İhyaz (yahut Ahyaz) diye geçiyorsa da, sanırım bu bir istinsah hatasıdır. Doğrusu, bundan sadece noktalama farklarıyla ayrılan Ka’bü’l-Ahbar (Ebû İshak Ka’b ibn-i Mâti, ö. –3) olsa gerektir. Ka’bü’l-Ahbar’ın Ashâb-ı Kehf’e dair rivâyeti konusunda bkz. Koch (): –6; Huber (): [18] Aktaran Yekbaş (): [19] Aktaran Yekbaş (): [20] Bkz. Yekbaş (): 88, , , , , , funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 13 of 15 [21] Attâr (): 10; Attâr (): Öte yandan sûfî olmadığı halde sûfîlerin arasında bulunan kimseye “Kıtmîr” dendiği de unutulmamalıdır (Uludağ []: ). Demek ki her şeye rağmen Ashâb-ı Kehf’in köpeği, onların eşiti sayılmamış olmalıdır. [22] Mevlânâ (–72), 3: 9. Mevlânâ Celâleddîn’in Mesnevî’si bilindiği gibi aslen Farsça’dır. Burada verdiğim Osmanlıca manzum çeviri, Süleyman Nahîfî’nin, günümüzde malesef lâyık olduğu düzeyde tanınmayan dev eserindendir. Metnin Farsça aslı aynı yerde, karşı sayfada mevcuttur. [23] Mevlânâ (–72), 5: [24] Attâr (): [25] Taberî (), “ ve kāle ba‘zuhum kâne insânen mine’n-nâs.” [26] Sa‘dî (): [27] Yekbaş (): – [28] Mevlânâ (–72), 2: [29] Demîrî (), 2: “… kelbun ehli’l-kehfi kâne min cinsi’l-kilâb.” [30] Mehmed Emin (): Ayrıca bkz. Demîrî (), 2: –6. [31] Yekbaş (): [32] Yazılı bir kaynakta rastlamadığım bu çok güzel rivâyeti İranlı bir arkadaşımdan duydum. [33] Mevlânâ (–72), 1: [34] Uludağ (): –20; Cebecioğlu (): ; Gölpınarlı (): [35] Uludağ (): Resimde görülen, Hâfız Kemal Batanay’ın celî ta‘lik levhasında bir kelime farkla bu ibare yer almaktadır: levhada kurb, yani “yakınlık” yerine lutf, yani “lütuf” denmektedir. [36] Kuşeyrî (): ; Kuşeyrî (): [37] Ca‘fer ibn-i Mansûr el-Yaman’ın Leiden Kütüphanesinde mahfuz bulunan Ta‘vîlü’z-zekât başlıklı elyazması eserinden aktaran: Massignon (–62), [38] Jourdan (): [39] Demîrî (), 2: [40] Yekbaş (): [41] Kum (); Massignon (–62), 75–92; Yıldız (): –; Jourdan (): –51; Sümer (): 26–50; Kandler (). [42] Massignon (–62), [43] Lemercier-Quelquejay (): 39; Ash (t.y.): 45; Demîrî (), 2: ; Massignon (–62), 72 ve 89; Sümer (): 20–1. [44] Massignon (–62), 9– [45] Thévenot (): Arapça müzekker üçüncü tekil şahıs zamiri huwa (yahut Türkçe okunuşuyla hüve) olmakla birlikte, bu sözcük Türkiye’de —özellikle Tasavvuf erbabı arasında— hû şeklinde telâffuz edilmiş, böylece “O” denmekle Allah amaçlanmıştır. Zikirlerde Allah adının anılması, “hû çekmek” tabir edilir. Resim 1'de görülen, Hattat Mehmed Şefik Bey’in kaleminden şiir: Sırr-ı aşkı duydu Yemlîhâ olup lâl ü hamûş Mekselînâ oldu hemrâz-ı mezâyâ-yı sürûş funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 14 of 15 Bâde-i tevhîdi Mislînâ’ya irâb etdiler Bîtevakkuf içdi Mernûş û Debernûş Şâzenûş Cur’a kalmışdı meğer câm-ı Kefeştatyûş’dan Kâselîs-i bezm olup Kıtmîr dahî kalmadı boş Resim 6'da görülen, Hattat Hâfız Kemal Batanay’ın kaleminden Farsça şiirin meâli: Rabb’in lûtfuna nail olmak istersen pîrlerin kapısında köpek ol Zira arslanlardan daha şereflidir Geylânî’nin kapısındaki köpek köpek (funduszeue.info) kahraman hayvanlar (funduszeue.info hayvanlar) kıtmir (funduszeue.info) ashabı keyf (funduszeue.info keyf) irvin cemil schick (funduszeue.info cemil schick) Bu dosyadan diğer yazılar ELİF TÜRKER Dosya Mikasa’nın söylediği tevatür; ya Haw’ın söylediği? (/k24/yazarlar/elif- (/k24/kategori/dosya) (funduszeue.info,) turker,) ARMAĞAN EKİCİ Dosya Kitap kedilerinin şahı, Behemot (/k24/yazarlar/armagan- (/k24/kategori/dosya) (funduszeue.info,) ekici,) BAŞAK BİNGÖL Dosya “İnsan olmayan”ı yeniden düşünürken edebiyatın imkânları (/k24/yazarlar/basak- (/k24/kategori/dosya) (funduszeue.info bingol,) dusunurken-edebiyatin-imkanlari,) EMRE KUNDAKÇI Dosya Faruk Duman öykülerinde hayvanların dönüştürücülüğü (/k24/yazarlar/emre- (/k24/kategori/dosya) (funduszeue.info,) kundakci,) ÇAĞLAYAN ÇEVİK Dosya "Çünkü hayvanlar beni ıslah (/k24/yazarlar/caglayan- (/k24/kategori/dosya) etti" (funduszeue.info cevik,) etti,) ELİF BEREKETLİ Dosya “Dil, hayvanlara yapılan zulmü (/k24/yazarlar/elif- (/k24/kategori/dosya) maskeliyor” (funduszeue.info,) bereketli,) Sonraki Yazı Önceki Yazı funduszeue.info, 6/3/ İslâmiyet’in en Kutlu Köpeği Kıtmîr* / K24 Page 15 of 15 Komün'ün hâlâ yazılmakta Şule Gürbüz edebiyatını olan hikâyesi okumak (funduszeue.info,) (funduszeue.info (http://tcom. (funduszeue.info gurbuz- gurbuz-edebiyatini- edebiyatini- okumak,) okumak,) (http://platformorg/) ↑ Yukarı çık T24 ana sayfasına dön (funduszeue.info) Hakkında (/k24/hakkinda) İletişim (/k24/iletisim) Facebook (funduszeue.info) Twitter (funduszeue.info) © Tüm hakları saklıdır. funduszeue.info, 6/3/

Ashab-ı Kehf’in Köpeği; Kıtmir

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası