kuranı kerimi kitap haline getiren kimdir / Kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır

Kuranı Kerimi Kitap Haline Getiren Kimdir

kuranı kerimi kitap haline getiren kimdir

KUR’AN-I KERİM NASIL MUSHAF HÂLİNE GETİRİLDİ?

Hazret-i Peygamber’in arkadaşları, Müslümanların mukaddes kitabının sonraki nesillere nakledilmesinde çok büyük hizmette bulundu. Kur’an-ı kerîm daha Hazret-i Ebû Bekr zamanında bir kitap hâlinde toplanmıştı. İşte mushaf böylece meydana gelmiştir.

Kur’an-ı kerîmin orijinal hâliyle bugüne kadar ulaşması, daha önceki mukaddes kitaplardan hiç birisinin sahip olmadığı bir hususiyettir. Bunda Hazret-i Muhammed’in arkadaşları olan büyük insanların mühim rolü olmuştur. Bunun da alâka çekici bir hikâyesi vardır.


12 Kişi

23 sene boyunca Kur’an-ı kerîm âyetleri nâzil oldukça, sayıları 42’yi bulan vahy kâtibleri kâğıt, kumaş, kemik parçası, deri gibi ne bulurlarsa yazarlar; Hazret-i Peygamber ve Sahâbe-i kiram ezberlerdi. Hazret-i Peygamber'in vefatında eshâbından haylisi Kur'an-ı kerîmin tamamını ezbere bilmekteydi. Hazret-i Ebû Bekr'in hilâfeti zamanında mürtedlerle yapılan Yemâme harbinde Kur'an-ı kerîmi ezbere bilenlerden (o zamanki ismiyle kâri') yetmişi şehid olunca, Hazret-i Ömer endişelenerek Kur'an-ı kerîm âyetlerinin bir kitap hâlinde toplanması için halîfeye mürâcaat etti. “Hazret-i Peygamber’in yapmadığı bir işe ben nasıl girişebilirim?” diyen halîfe Hazret-i Ebû Bekr, daha sonra meselenin ehemmiyet ve lüzûmuna kanaat getirerek; vahy kâtiplerinin önde gelenlerinden Zeyd bin Sâbit riyâsetinde bir heyet teşkilini emretti.

İçlerinde Hazret-i Osman, Ali, Talha, İbn Mes’ud, Übeyy bin Kâb, Hâlid bin Velid, Huzeyfe ve Sâlim’in de bulunduğu 12 kişilik bu sahâbi heyeti, Hazret-i Ömer’in evinde toplanarak, ellerde mevcud bütün Kur'an-ı kerîm sahifelerini topladı. Ayrıca sahâbenin ezberindeki âyetler de dinlenildi. Her sahâbinin okuduğu âyete iki şahit istendi. Böylece bütün âyetler bir cild hâlinde toplandı. Her âyet-i kerimenin yeri ve hangi sûreye ait olduğu, Hazret-i Cebrâil'in tâlimine ve Hazret-i Peygamber'in işaretine dayanmaktadır.

Yazısının güzelliği ile meşhur Saîd bin el-Âs bunları ceylan derisine yazdı. Burada kullanılan yazı, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi bulunan ve o sıralarda Hicaz'da câri olan Arap yazısıdır. Bu yazı Hazret-i Peygamber tarafından da kabul görmüş; İslâm yazısı olduğuna dair Eshâb-ı kirâmın icma'ı (ittifakı) meydana gelmiştir. Yazılan nüsha, umumî bir toplantıda Sahâbe-i kirâma okundu. İtiraz eden olmadı.  Böylece İbn Mes’ud’un teklifi üzerine mıshaf (veya mushaf) adı verilen bir kitap meydana geldi. Mushaf, sahifeler demektir. 33 bin sahâbî mushafın her harfinin tamı tamına yerinde olduğuna sözbirliği yaparak karar verdi. Sonra bu mushaf, Hazret-i Ömer’e tevdi edildi. Vefatından sonra da kızı ve Hazret-i Peygamber'in hanımlarından Hazret-i Hafsa'ya intikal etti.

Kureyş lehçesi

Hazret-i Osman zamanındaki Ermeniyye muharebelerinde Şamlılarla Iraklılar arasında kıraat bakımından bir farklılık müşahade edildi. Sefer dönüşü Huzeyfe hazretleri, halîfeye müracaat ederek bu farklılıkların önüne geçmesini istedi. Hicretin senesinde Halîfe Hazret-i Osman, vahy kâtiplerinden Zeyd bin Sâbit riyâsetinde ve Abdullah bin Zübeyr, Saîd bin Âs ve Abdullah bin Hâris bin Hişâm’ın da iştirak ettiği bir heyet topladı. Bunların Zeyd hâriç tamamı Kureyşli sahâbedendi. Hazret-i Osman heyettekilere, lehçe hususunda Zeyd ile ihtilâfa düşülecek olursa, Kureyş lehçesinin tercih edilmesini söyledi. Kur’an-ı kerîm Arapça’nın yedi lehçesine (Kureyş, Huzeyl, Hevâzin, Yemen, Temîm, Tay ve Sakif) uygun okunabilecek bir şekilde indirilmişti. “Kur'an-ı kerîm yedi harf üzere indirilmiştir” hadîs-i şerifinin mânâsı budur. Önceleri hareke ve nokta olmadığından ilk Müslümanlar kendi lisanlarının yazısını kolayca, ama biraz farklı okuyabilirdi. Meselâ Temîmîlersin yerine te söyler, nâs kelimesini nât okurdu. Bu bir çeşitlilik ve kolaylık olup, mânâyı değiştirmezdi. Zamanla lehçe farklılıkları kaybolduğu için Kureyş lehçesi hepsinin yerini almıştır.

Heyet Hazret-i Hafsa'daki mushafı getirtti. Bu mushafta sûreler biribirinden ayrılmış değildi. Sûreler, Hazret-i Ali’deki mushafta iniş sırasına göre, İbni Mes’ud’unkinde ise uzunluklarına göre dizilmişti. Şimdi âyetler Kureyş lehçesiyle yazıldı. Meselâ tâbut kelimesi kapalı te ile değil, Kureyşlilerin yaptığı gibi açık te ile yazıldı. Sûreler, birbirinden ayrılıp, uzunluk sırası ve birbirleriyle münasebetine bakılarak sıraya dizildi. Sûrelerin tertibi, âyetlerin tertibinden farklı olarak, Hazret-i Cebrâil’in bildirmesi ve Hazret-i Peygamber’in işâretine değil, Sahâbe-i kirâmın icma’ına (ittifakına) dayanır. İleride ihtilâf çıkmasını önlemek için bu eski nüsha ve diğerleri imhâ edilerek, yeni nüshadan ayrıca parşömen üzerine birer mushaf daha yazdırılıp, birer kâri ile beraber Bahreyn, Şam, Basra, Kûfe, Yemen ve Mekke'ye gönderildi. Mısır ve Cezîre’ye de gönderildiği rivayet olunur. [Bunu bahane ederek bazı Şiîler Hazret-i Osman’ı Kur’an-ı kerîmi değiştirmekle itham eder.] Halîfenin yanında kalana imam mushaf dendi. Bugün dünyâdaki mushafların tamamı bunlardan çoğaltıldığı için aralarında fark yoktur.

Orijinal mushaflar nerede

Orijinal mushafların bir kısmı zaman içinde kaybolmuştur. Medine’deki mushaf bir ara Hums kalesinde muhafaza olunuyordu. Emir Timur’un Irak’tan Taşkent’te getirdiği mushafın bu olduğu zannediliyor. ’te Bolşevikler tarafından Moskova’ya götürülen bu mushaf sonra iade edilmiştir. İstanbul Türk-İslâm Eserleri Müzesi’ndeki mushafın Basra mushafı olduğu söyleniyor. Mısır’daki nüsha Amr bin Âs câmiinde iken, Mısır’ın fethinden sonra Yavuz Sultan Selim’e takdim olunarak Topkapı Sarayı’na getirildi. İstanbul’da bugün ikisi Hazret-i Osman ve üçü Hazret-i Ali’den kalma beş mushaf bulunmaktadır. Bunlardan biri Hazret-i Osman’ın, ikisi Hazret-i Ali’nin el yazısı iledir. Sahâbe devrine ait başka mushaflar, İstanbul, Kâhire, Mekke, Paris, Londra, Petersburg gibi dünyanın çeşitli beldelerinde mevcuttur.

Kur'an-ı kerim nasıl mushaf haline getirildi?

PROF. DR. EKREM BUĞRA EKİNCİ

Kur'an-ı kerimin orijinal haliyle bugüne kadar ulaşması, daha önceki mukaddes kitaplardan hiç birisinin sahip olmadığı bir hususiyettir. Bunda Hazret-i Muhammed'in arkadaşları olan büyük insanların mühim rolü olmuştur. Bunun da alaka çekici bir hikayesi vardır.

12 Kişi

23 sene boyunca Kur'an-ı kerim ayetleri nazil oldukça, sayıları 42'yi bulan vahy katibleri kağıt, kumaş, kemik parçası, deri gibi ne bulurlarsa yazarlar; Hazret-i Peygamber ve Sahabe-i kiram ezberlerdi. Hazret-i Peygamber'in vefatında eshabından haylisi Kur'an-ı kerimin tamamını ezbere bilmekteydi. Hazret-i Ebü Bekr'in hilafeti zamanında mürtedlerle yapılan Yemame harbinde Kur'an-ı kerimi ezbere bilenlerden (o zamanki ismiyle kari') yetmişi şehid olunca, Hazret-i Ömer endişelenerek Kur'an-ı kerim ayetlerinin bir kitap halinde toplanması için halifeye müracaat etti. "Hazret-i Peygamber'in yapmadığı bir işe ben nasıl girişebilirim?" diyen halife Hazret-i Ebü Bekr, daha sonra meselenin ehemmiyet ve lüzümuna kanaat getirerek; vahy katiplerinin önde gelenlerinden Zeyd bin Sabit riyasetinde bir heyet teşkilini emretti.

İçlerinde Hazret-i Osman, Hazret-i Ali, Talha, İbn Mes'ud, Übeyy bin Kab, Halid bin Velid, Huzeyfe ve Salim'in de bulunduğu 12 kişilik bu sahabi heyeti, Hazret-i Ömer'in evinde toplanarak, ellerde mevcud bütün Kur'an-ı kerim sahifelerini topladı. Ayrıca sahabenin ezberindeki ayetler de dinlenildi. Her sahabinin okuduğu ayete iki şahit istendi. Böylece bütün ayetler bir cild halinde toplandı. Her ayet-i kerimenin yeri ve hangi süreye ait olduğu, Hazret-i Cebrail'in talimine ve Hazret-i Peygamber'in işaretine dayanmaktadır.

Yazısının güzelliği ile meşhur Said bin el-As bunları ceylan derisine yazdı. Burada kullanılan yazı, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişi bulunan ve o sıralarda Hicaz'da cari olan Arap yazısıdır. Bu yazı Hazret-i Peygamber tarafından da kabul görmüş; İslam yazısı olduğuna dair Eshab-ı kiramın icma'ı (ittifakı) meydana gelmiştir. Yazılan nüsha, umumi bir toplantıda Sahabe-i kirama okundu. İtiraz eden olmadı. Böylece İbn Mes'ud'un teklifi üzerine mıshaf (veya mushaf) adı verilen bir kitap meydana geldi. Mushaf, sahifeler demektir. 33 bin sahabi mushafın her harfinin tamı tamına yerinde olduğuna sözbirliği yaparak karar verdi. Sonra bu mushaf, Hazret-i Ömer'e tevdi edildi. Vefatından sonra da kızı ve Hazret-i Peygamber'in hanımlarından Hazret-i Hafsa'ya intikal etti.

Kureyş lehçesi

Hazret-i Osman zamanındaki Ermeniyye muharebelerinde Şamlılarla Iraklılar arasında kıraat bakımından bir farklılık müşahade edildi. Sefer dönüşü Huzeyfe hazretleri, halifeye müracaat ederek bu farklılıkların önüne geçmesini istedi. Hicretin senesinde Halife Hazret-i Osman, vahy katiplerinden Zeyd bin Sabit riyasetinde ve Abdullah bin Zübeyr, Said bin As ve Abdullah bin Haris bin Hişam'ın da iştirak ettiği bir heyet topladı. Bunların Zeyd hariç tamamı Kureyşli sahabedendi. Hazret-i Osman heyettekilere, lehçe hususunda Zeyd ile ihtilafa düşülecek olursa, Kureyş lehçesinin tercih edilmesini söyledi. Kur'an-ı kerim Arapça'nın yedi lehçesine (Kureyş, Huzeyl, Hevazin, Yemen, Temim, Tay ve Sakif) uygun okunabilecek bir şekilde indirilmişti. "Kur'an-ı kerim yedi harf üzere indirilmiştir" hadis-i şerifinin manası budur. Önceleri hareke ve nokta olmadığından ilk Müslümanlar kendi lisanlarının yazısını kolayca, ama biraz farklı okuyabilirdi. Mesela Temimiler sin yerine te söyler, nas kelimesini nat okurdu. Bu bir çeşitlilik ve kolaylık olup, manayı değiştirmezdi. Zamanla lehçe farklılıkları kaybolduğu için Kureyş lehçesi hepsinin yerini almıştır.

Heyet Hazret-i Hafsa'daki mushafı getirtti. Bu mushafta süreler biribirinden ayrılmış değildi. Süreler, Hazret-i Ali'deki mushafta iniş sırasına göre, İbni Mes'ud'unkinde ise uzunluklarına göre dizilmişti. Şimdi ayetler Kureyş lehçesiyle yazıldı. Mesela tabut kelimesi kapalı te ile değil, Kureyşlilerin yaptığı gibi açık te ile yazıldı. Süreler, birbirinden ayrılıp, uzunluk sırası ve birbirleriyle münasebetine bakılarak sıraya dizildi. Sürelerin tertibi, ayetlerin tertibinden farklı olarak, Hazret-i Cebrail'in bildirmesi ve Hazret-i Peygamber'in işaretine değil, Sahabe-i kiramın icma'ına (ittifakına) dayanır. İleride ihtilaf çıkmasını önlemek için bu eski nüsha ve diğerleri imha edilerek, yeni nüshadan ayrıca parşömen üzerine birer mushaf daha yazdırılıp, birer kari ile beraber Bahreyn, Şam, Basra, Küfe, Yemen ve Mekke'ye gönderildi. Mısır ve Cezire'ye de gönderildiği rivayet olunur. [Bunu bahane ederek bazı Şiiler Hazret-i Osman'ı Kur'an-ı kerimi değiştirmekle itham eder.] Halifenin yanında kalana imam mushaf dendi. Bugün dünyadaki mushafların tamamı bunlardan çoğaltıldığı için aralarında fark yoktur.

Orijinal mushaflar nerede

Orijinal mushafların bir kısmı zaman içinde kaybolmuştur. Medine'deki mushaf bir ara Hums kalesinde muhafaza olunuyordu. Emir Timur'un Irak'tan Taşkent'te getirdiği mushafın bu olduğu zannediliyor. 'te Bolşevikler tarafından Moskova'ya götürülen bu mushaf sonra iade edilmiştir. İstanbul Türk-İslam Eserleri Müzesi'ndeki mushafın Basra mushafı olduğu söyleniyor. Mısır'daki nüsha Amr bin As camiinde iken, Mısır'ın fethinden sonra Yavuz Sultan Selim'e takdim olunarak Topkapı Sarayı'na getirildi. İstanbul'da bugün ikisi Hazret-i Osman ve üçü Hazret-i Ali'den kalma beş mushaf bulunmaktadır. Bunlardan biri Hazret-i Osman'ın, ikisi Hazret-i Ali'nin el yazısı iledir. Sahabe devrine ait başka mushaflar, İstanbul, Kahire, Mekke, Paris, Londra, Petersburg gibi dünyanın çeşitli beldelerinde mevcuttur.

Bu Habere Tepkiniz

Kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır

Kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır

sadık kul
kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır?
2 &#; kuranı kerimde yer alan konular nelerdir?


Cevap: kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmı

Desert Rose
Kısaca Hz Ebubekir döneminde bir kitap haline getirilmiş ve Hz Osman döneminde de bu kitap çoğaltılmıştır.

&#;-

Vahiy Katipleri indirilen ayetleri o dönemin yazı malzemesi olan deri, ağaç kabuğu, papirüs kağıdı ve kemik gibi malzemeler üzerine yazıyorlardı. Bu belgeler üzerinde ayetlerin ve surelerin yer ve sıralarına ait bilgiler de yer alıyordu. Bu malzemelerin düzgün bir şekilde yazılıp kitap haline getirilmesi gerekiyordu.
İlk Halife Hz. Ebubekir, halifeliği döneminde Kur&#;an sayfalarını toplayarak bir araya getirmeyi kararlaştırdı. Bu amaçla Vahiy Katibi ve hafız olan Zeyd bin Sabit başkanlığında bir komisyon oluşturuldu. Bu komisyon çok büyük bir titizlikle Kur&#;an&#;ı bir araya getirerek kitaplaştırma işine başladı. Her ayet, Peygamberin huzurunda yazıldığına dair en az iki şahitle birlikte kabul ediliyordu. Bu şekilde iki kapak arasında toplanan Kur&#;an Mushafı oluşturulmuş tur. Bu asıl Mushaf daha sonra Peygamberimizin hanımı Hz. Hafsa&#;ya emanet edilmiştir.
Üçüncü Halife Hz. Osman zamanında ise Kur&#;an, elde var olan asıl mushaf üzerinden çoğaltılarak Mekke, Basra, Kufe, Bahreyn ve Yemen gibi çeşitli merkezlere gönderilmiştir. Böylece lehçe farklılıklarından oluşabilecek kargaşaların da önüne geçilmiş oldu.
Bu gün de Topkapı Sarayında Hz. Osman zamanında çoğaltılan Mushaflar bulunmaktadır. Böylece Kur&#;anı Kerim hem ezberlenmek hem de kitaplaştırılmak suretiyle asırlar boyunca korunarak günümüze kadar gelmiştir.

Dr. Mustafa Akman


Cevap: kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır?2 kuranı k

Kayıtsız Üye

Kur&#;an&#;ın temel konuları

1.İman ve tevhid: Allah&#;ın varlığı ve birliği başta olmak üzere sıfatları, isimleri ve yaratıcılığıyla ilgili ayetler.

2. Nübüvvet: Başta Hz. Muhammed (sav) olmak üzere peygamberler ve peygamberlik, kitaplar ve melekler ile ilgili ayetler.

3.Ahiret (Kıyamet): Öldükten sonra hayatın varlığı, hesap, mizan.

4.Cennet ve Cehennem (Vaad ve vaid): Allah&#;ın emirlerine uyan ve yasaklarından kaçınanların cennetle mükâfatlandırılacağı, Allah&#;a isyan edenlerin de cehennemle cezalandırılacağı.

5.İbadetler: Bir müminin yapmakla yükümlü olduğu namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetler.

6.Muamelat (İslam Hukuku): Fert, toplum ve devlet ilişkilerini düzenleyen bir takım hükümler, hukuk kuralları. Alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi temel hükümler.

7.Ukubat (İslam Ceza Hukuku): Toplumun düzenini bozan, temel hak ve hürriyetleri tehdit eden ve insan haklarını çiğneyen kişilere uygulanacak cezalar.

8.Ahlak: Kişinin her zaman ve zemine uyması gereken; ana-babaya hürmet, insanlara iyi davranma, haram olan şeyler, kötülükler ve bunlardan kaçınma, doğruluk, merhamet, sevgi&#; gibi konular.

9.Nasihat ve tavsiyeler: Allah&#;ı, ahireti, hesabı unutmama, dünyaya bağlanmama gibi konulardaki tavsiyeler.

İlmi gerçekler ve tefekkür: Aklımızı kullanma, tefekkür etme, kâinatta var olan hakikatleri araştırma emirleri.

Geçmiş milletlerin kıssaları: Eski dönemlerde yaşamış peygamberler, kötülük önderleri ve değişik toplumlardan bahseden olaylar.

Dua ve zikir: Allah&#;la irtibatı sürekli kılacak dua ve Allah&#;ı anma ifadeleri.

Cihad ve şehadet: Dini ve kutsal olanı korumaya yönelik, sürekli diri ve canlı olmayı, hazırlıklı olup gerektiğinde Allah yolunda canımızı vermemizi emreden ayetler.

Milli Gazete


Cevap: Kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirilmiş ve kim zamanında çoğaltılmıştır

Kayıtsız Üye
Kur an ı kerim Hz. Osman zamanında çoğaltılmştır

çok teşekkürle ödevime yazılıma büyük katkı sağladı


Kayıtsız Üye
Kuranı Kerim Hz. Ebû Bekir döneminde kitap haline getirildi. Hz. Osman döneminde çoğaltıldı.


Kayıtsız Üye
Çok saolun öğrenmiş oldum sınavdada yardımcı oldu Hz Osman zamanında cogaltılmıstır


#UguR
funduszeue.infoir zamanında kitap haline getirilmiş ve funduszeue.info zamanında çoğaltılmıştır.

funduszeue.infoir kitap haline getirilmesini istememiştir peygamberimize tek tek indi diye sonra bir gün rüya görmüş ve kitap haline getirilmiştir.


Kayıtsız Üye
Kuran-ı Kerim , funduszeue.infoed zamanında,funduszeue.info Bekir tarafından kitap haline getirilmiş,funduszeue.info zamanında da çoğaltılıp dağıtılmaya başlanmıştır.


Kayıtsız Üye
Kuran-ı Kerimde hz. Ebubekirin zamanında kitap haline dönüştürüldü. hz. Osmandada çoğaltıldı


Kayıtsız Üye
Kur&#;an&#;ı Kerim H.z. Ebubekir tarafından kitap &#; haline getirilmiştir. H.z. Osman tarafından çoğaltırılmıştır &#;.


Kayıtsız Üye
Hz. Osman döneminde çoğaltılmış

Hz. Ebubekir döneminde kitap haline getirilmiştir


Kayıtsız Üye
Hz ebubekir zamaninda kitap haline gelmiş hz. Osman zamaninda çoğaltilmiştir
herkese iyi dersler &#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;&#;


Kayıtsız Üye
Kuranı Kerim Hz. Ebû Bekir döneminde kitap haline getirildi. Hz. Osman döneminde çoğaltıldı.


Kayıtsız Üye
çoook saolun sizlerde olmasananız neapardık biz ve burdan serkan uzun hocama sevgilerrrr öpüyorum onuuuu


Kayıtsız Üye
Kuran Hz. Ebubekir zamanında kitap haline getirilmiş ve Hz. Osman zamanında çoğaltılmıştır&#; herkese iyi dersler&#;
Bu arada güzel bir uygulama beğendim&#;


kuranı kerim kimin zamanında kitap haline getirildi, kuran kimin zamanında kitap haline getirildi, kuranı kerim kim zamanında kitap haline getirildi

Bu kategoride yer alan Devlet malından yemek haram mıdır? başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

Bu çok sorulan ve çok önemli konuyu çeşitli başlıklar altında cevaplayacağız:

 

Peygamberimize gelen vahiy nasıl muhafaza edilmiştir? Gelir gelmez Kur’an’a mı yazılmıştır, yoksa ezberlenmiş midir?

Peygamber Efendimiz (sav) vahyin muhafazası için azami dikkati gösterirdi. İlk zamanlar gelen vahyi unutmamak için, vahiy nazil olduğu zaman ezberlemeye çalışması ve unutmamak için yaşadığı heyecan Kıyamet suresinde şöyle anlatılır:

“Vahiy esnasında, hemen alabilmek için, onunla birlikte dilini hareket ettirme! Doğrusu vahyin kalbine yerleştirilmesi ve okuman bize aittir. Biz vahyi okurken, sen sadece okunmasını dinle! Sonra O’nun açıklanması bize aittir.”

Kur’an’ın ifadesiyle Peygamberimiz okur yazar değildi. Ancak Allah’ın hususi bir ikramı olarak gelen hiçbir vahyi unutmayacak bir hafıza ile donatılmıştı. “Sana okutacağız ve sen Allah’ın diledikleri dışında unutmayacaksın.” ayeti bunun delilidir.

Rasûl-u Ekrem, gelen vahiyleri önce kendisi namazlarda okuyarak ezberini kuvvetlendirirdi. Günlük namazların kılınması esnasında Kur’an ayetlerini yüksek sesle okurdu, ashabında böyle yapmasını isterdi. Bunun neticesinde, zaten son derece zeki ve hafızası güçlü olan Müslümanların Kur’an’ı hıfz etmesi kolaylaştı. 

Rivayetlerden öğrendiğimize göre “Kur’an’dan ne zaman bir parça nazil olsa Rasulullah bunu önce erkeklerin iştirak ettiği bir topluluk huzurunda okur, tebliğ eder ve sonra kadınlardan müteşekkil ayrı bir topluluğa tebliğ ederdi.”

Bu şekilde Kur’an’ın bütününü ezberleyebilen pek çok sahabe yetişti. Kur’anın bütününü ezbere bilen bu sahabelere “kurra” deniliyordu. İbnu Mes’ud, Muaz, Salim, Ubey ibn Ka’b, Aişe, Hafsa, Ümmü Seleme, Ebu Zeyd bunlardan sadece birkaç tanesidir. Merhum Muhammed Hamidullah, Resulullah vefat ettiği zaman Kur’an hafızlarının sayısının üç bin kadar olduğunu ifade eder.

Peygamber, kalbine indirilen Kur’an’ı insanlara yalnız ezberlemekle, ezberletmekle ve okumakla kalmadı, aynı zamanda yazılmasını da emretti. “ ince deri sayfalara düzenle yazılmış kitaba yemin olsun” ayetinin de gösterdiği gibi, Kur’an başlangıçtan itibaren çeşitli yazı araçları ile yazılmaktaydı. Yazı materyali olarak hurma dalları, ince beyaz taşlar, kürek kemikleri, işlenmiş ince deri parçaları, tahta, çanak, çömlek parçaları ve qırtas adı verilen kağıtlar, deri, bez, hurma lifi ve taşlar kullanıldı. 

Resulullah’ın gelen vahyi yazdırmak konusunda çok titiz davrandığını çeşitli rivayetlerden öğreniyoruz. Bera ibnu Azib’den gelen bir rivayet de şöyle denilmektedir:  “en-Nisa ayeti nazil olunca; Rasulullah Zeyd’i çağırttı, elinde yazı aletleriyle gelen Zeyd’e bu ayeti yazmasını söyledi.” Ayrıca rivayetlerde Zeyd bin Sabit’in Rasulullah’ın yanında bulunduğu bir sırada Resulullah’da (sav) vahiy halinin belirdiği, bu hal geçince, kendisine “Zeyd yaz!” dediğini, bunun üzerine bir kürek kemiği alarak üzerine gelen ayeti yazdığını, sonra Resulullah’da tekrar vahiy halinin belirdiğini, her defasında gelen ayetleri yazdırdığını, vahiy tamamlanınca da Zeyd bin Sabit’e “oku” dediğini, yazdığı ayetleri okuttuğunu, gerektiğinde düzeltmeler yaptığını öğreniyoruz.

İnen ayetlerin hangi surelere yazılacağı Peygamber’in talimatı ile belirleniyordu. Konuyla ilgili bir örneği de Osman ibnu Ebi’l-As şöyle anlatıyor: 

“Bir gün Rasulullah’ın yanında bulunduğum bir sırada gözleri birden sevinçle parladı ve bir noktaya bakarak şöyle buyurdu: Cibril bana geldi ve en-Nahl 90 ayetini yerine koymamı emretti.”

Tarihçilerin verdiği bilgiye göre bazen de inen bu parçalar içinde birkaç sureye ait ayrı parçalar aynı anda nazil olabiliyordu. İbnu Abbas bu konuda şöyle diyor: 

“Rasulullah, bir sure nazil olunca, vahiy katiplerinden bir veya birkaçını çağırtır ve onlara şöyle derdi: “Bu ayetleri, şu şu ayetleri olan sureye yazın.”

Siyer kaynaklarından daha Mekke devirlerinde bile Kur’an’ın yazılı bölümleri bulunduğunu öğreniyoruz. Örneğin Ömer’in, kız kardeşinin evindeki Taha suresinin yazılı olduğu kağıdı okuyarak müslüman olduğunu biliyoruz. Ömer’in Müslüman oluşu, peygamberliğin 5. yılına, İslam’ın genele yayılmasının 2. senesine tekabül eder. Merhum Muhammed Hamidullah’ın ifadesiyle:

“Nakledilen bu vakanın doğrululuk ve gerçekliğinden şüphe etmemiz için bir sebeb göremiyoruz, zira ilk vahyedilen Hicret öncesi surelerin bir çoğu, “yazılı Kur’an nüshaları”ndan bahsetmektedir. el-Furkan 5. ayeti ve el-En’am 79 ayeti bu vakaya örnek gösterilebilir. Bizzat Kur’an’da, Kur’an için devamlı “Kitab” kelimesi kullanılır; muhakkak ki bu kelime “yazılı bir vesika” manasına da içine almaktadır.”

Mekke döneminde Ebu Bekr, Osman, Ali, Zübeyr ibnu Avvam, Amir ibnu Fuheyre gelen vahyi yazan katiplerden bazılarıydı. Medine döneminde ise Ubey ibnu Ka’b, Zeyd ibnu Sabit, Abdullah ibnu Revaha gibi yeni vahy katipleri de edindi. Askalani bu yazım işinde görev alan kırka yakın sahabiden söz eder.

Her Ramazan’da Resulullah’ın (sav) o seneye kadar inen ayetleri Cibril ile okuyup karşılaştırdıklarına dair rivayetleri vardır.

Hz. Peygamber halkın huzurunda baştan sona kadar Kur’an’ı çeşitli zamanlarda okurdu. Etrafında toplanan ashab, yanlarında bulunan Kur’an nüshalarını getirirler ve bunlarla O’nun okuduklarını karşılaştırırlar ve icabında ellerindekileri düzeltirlerdi. Hayatının son Ramazan ayı esnasında bunu daha ileri bir ihtiyat tedbiri olarak iki defa tekrarladı. Bu tarz “mukabeleler” ve halk huzurunda okumalar arza (takdim) adını alır ve bunların işaret ettiğimiz en sonuncusuna arza ahira, Kur’an tarihinde unutulmaz olarak kalmıştır.”

 

Peygamber Efendimiz Kur’an’ı toplama işini hayattayken neden kendisi yapmamış ve kendisinden sonra yapılmasını vasiyet etmemiştir?

Peygamber Efendimiz (asm) birçok hadislerinde, kendinden sonra özellikle dört halifeye ve genel olarak da sahabelerine uymayı emreder. Eğer Peygamber Efendimiz (asm) her konuda vasiyet etseydi, o zaman yeni olaylar karşısında “Vasiyet olmadığı için yapamayız.” gibi düşüncelerle çözümler üretilemezdi. Bu nedenle Halifelik ve Kur’an’ın toplanması gibi önemli konularda bile vasiyet edilmemiştir. Böyle çok önemli konularda bile ashabın çözüm yollarına uyulması, diğer konularda onların örnek alınacağına ayrıca bir delil olabilmiştir. Diğer taraftan bu ve buna benzer konularda ashabın çözüm yolu bulması, bundan sonra meydana gelecek olaylarda nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiği de gösterilmiş olmaktadır.

 

Peygamberimiz (sav) hayatta iken Kur’an neden mushaf haline getirilmemiştir?

Peygamber Efendimiz (asm) hayatta olduğu sürece vahiy devam ettiğinden, Kur’an metni, iki kap arasında mushaf haline getirilemezdi. Böyle yapılmış olsaydı sık sık değişiklik yapmak, araya girecek birkaç ayeti yerleştirmek için, ikide bir çok sayıda yazılmış metni imha etmek mecburiyeti hasıl olacaktı. Diğer taraftan Kur’an metni birçok hafız tarafından ezberlenip devamlı surette okunuyor ve ashabın bir kısmının nezdinde yazılı nüshalar da bulunuyordu. Üstelik Hz. Peygamber (asm) gibi bir teminat mercii vardı. Bu yüzden metnin muhafazası konusunda endişeye sebep yoktu.

Ayrıca El-Hakim Müstedrek isimli kitabında “Kur’an metninin bir araya getirilmesi üç defa yapılıp, bunların ilki Resulullah’ın huzurunda olmuştur.” dedikten sonra, bu hükmüne esas teşkil eden şu hadisi, Zeyd İbn Sabit’den (Buhari ve Müslim’in rivayet şartlarını taşıyan bir senetle) nakleder. Zeyd diyor ki: “Biz, Hz. Peygamber’in huzurunda Kur’an’ı birtakım parçalardan telif ediyorduk (topluyorduk).” Beyhaki bu hadis hakkında: “Kanaatimce bundan maksad, birkaç ayrı defada indirilen ayet gruplarını, Hz. Peygamber’in nezaretinde sureler halinde derlemektir.” demektedir.

Şu halde vahyi tamamlanan sureleri Peygamberimiz (asm), mevcut en uygun malzemeye, birtakım sahifeler halinde temize çektirip muhafaza ediyordu. Peygamberimizin (asm) hayatında birçok sahabi Kur’an’ı hem hafızalarında hem de sahifelerinde toplamış bulunuyorlardı. O’nun ahirete irtihali üzerine funduszeue.info (ra) derhal evine kapanmış, “Kur’an’ı cemetmedikçe cuma namazına çıkmak hariç, ridamı giymemeye yemin ettim.” diyerek, sözünü yerine getirmiş, Kur’an’ı cemetmedikçe Hz. Ebu Bekir’e biat etmemişti.

 

Kur’an’ı Kerim’in mushaf haline getirilmesi nasıl olmuştur?

Hz. Peygamber (asm)’in vefatından sonra, Kur’an’ın, mushaf haline getirilmesi ihtiyacı doğmuştur. İlk halife Hazreti Ebubekir bu vazifeyi vahiy katiplerinden olan Zeyd bin Sabit’e vermiştir. Zeyd bin Sabit bu vazifenin verilmesini ve sonrasını kendisi şöyle anlatmaktadır:

“Yemame savaşında ashabın öldürülmesini müteakip, Hz. Ebu Bekir (ra) beni çağırttı. Yanına vardım. Hz. Ömer de orada idi. Ebu Bekir bana dedi ki:

- Ömer bana gelip dedi ki:

- Yemame’de Kur’an hafızları çok zayiat verdi. Bu gibi vakalarda hafızların ölmeleriyle Kur’an’ın birçoğunun zayi olmasından endişe ederim. Bana kalırsa Kur’an’ın cem edilmesi için bir emir çıkarman gerekir. Ben de Ömer’e şöyle cevap verdim:

- Resulullah’ın yapmadığı bir işi nasıl yapabilirsin?

Ömer:

- Vallahi bu hayırlı bir teşebbüstür. dedi.

Sonra bu iş üzerinde o kadar durdu ki, bana söyleye söyleye neticede Allah kalbime bu işi yatırdı, ben de onun görüşünü benimsedim.”

 

Zeyd devamla diyor ki: “Ebu Bekir bana dönüp şöyle dedi:

“Sen genç, dinç, zeki bir adamsın. Kimse ittiham edemez. Zaten Resulullah’ın da vahiy katibi idin. Kur’an metnini topla.”

“Vallahi bir dağı yerinden nakletmemi isteselerdi, Kur’an’ı toplama mesuliyeti kadar bana ağır gelmezdi. Neticede Kur’an’ı hurma dallarından, yassı taşlardan ve insanların hafızalarından derlemeye başladım.”

Kaynakların ittifakla bildirdiğine göre, Hz. Ebu Bekir (ra), Zeyd’e asla hafızasına güvenmemesini, her ayet için iki delil olmak üzere, iki şahıstan yazılı nüsha aramasını emretti. Bu iş için Zeyd, Hz.Ömer (ra)’in yardımını şart koşmuş, O da ciddi bir şekilde kendisine yardım etmiştir. Zeyd bizzat kendisi iyi bir hafız olduğu halde, kendisi gibi başka hafızlarla da yetinmeyip, her ayet hakkında mukabele görmüş iki yazılı şahid aramak gibi son derece titiz ve ilmi bir usul takib etmiştir. Yalnız Tevbe suresinin sonundaki iki ayet hakkında, araştırmasına rağmen iki yazılı şahidi bulamamış, Ebu Huzeyme’deki yazılı nüshaya istinad etmek durumunda kalmıştır. Ancak buradaki latif tevafuk da şudur ki, Allah Resulü (sav) hayatta iken Huzeyme hakkında şöyle buyurmuştur:

“Huzeyme kimin için şahitlik yaparsa, onun şehadeti iki kişi yerine geçer.”

Bu şekilde funduszeue.info Bekir (ra) devrinde bir araya getirilen sahifelere “el- Mushaf” denilmiştir.

Sonuç olarak, Kur’an vahyinin inmesinde Hz. Peygamber (asm) dahil hiçbir kimsenin müdahalesinin söz konusu olmadığını aşağıdaki ayet bize bildirmektedir:

“Eğer o Peygamber bazı sözler uydurup bize isnat etmeğe kalkışsaydı muhakkak ki biz onu kuvvetle yakalar (ve ondan intikam alırdık). Sonra da muhakkak ki, onun kalb damarını keserdik. O zaman sizden hiç kimse O’nu koruyamaz” (Hakka, 69/)

 

Kur’an mushaf haline getirilirken çok az hafız kaldığı, hafızların çoğunun savaşlarda şehit edildiği doğru mudur?

Buhari’nin Es-Sahih’inde rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (asm) henüz hayatta iken meydana gelen ‘Bi’ru Maune’ olayında şehid olan ‘kurra’nın sayısı yetmiş kadardır. Hz. Peygamber (asm)’in vefatını takip eden yıl içinde meydana gelen dinden dönme olayları üzerine yapılan savaşlarda, Yemame’de şehid olan ‘kurra ve huffaz’ın sayısı da bazı alimlere göre kadar bazılarına göre ise kadardır.

Fakat şehit edilen bu hafız sahabelerin olması hafızların hepsinin şehit edildiği anlamına gelmiyor. Hamidullah’a göre Peygamberimiz (asm) vefat ettiğinde kişi Kur’an’ı ezbere biliyordu. Zeyd B. Sabit (ra)’in mushaf haline getirdiği Kur’an ile Hz. Muhammed’e (sav) indirilen Kur’an arasında hiçbir fark yoktur. Çünkü, Kur’an’ı herkes ezberliyor, ayrıca ezberlediklerini yazılı vesikalarla teyit ediyorlardı. Her gün namazda okunan ve ona göre amel edilen şey nasıl unutulabilir? Kur’an ayetleri öyle ahenkli iniyordu ki, herkesin kolayca ezberleyebileceği kadar azar azar iniyordu.

Eğer onbinlerce sahabenin hayatta olduğu bir dönemde, yüzlerce hafızın yaşadığı, namazlarda okunan Kur’an’ın mushaf haline getirilmesinde en ufak bir şüphe bulunsaydı bu bilinmez ve günümüze kadar ulaşmaz mıydı? 

 

Kur’an’ın ilk yazılmış nüshaları neden ortadan kaldırıldı?

Hz. Ali, Hz. Abdullah b. Mesud, Hz. Aişe, Hz. Abdullah b. Abbas gibi bazı sahabilerin elindeki Mushaflar, hususilik arz ediyordu. Daha Kur’an’ın vahyi tamamlanmadan, bu zatlar peyderpey gelen ayetleri kendilerine yazmaya başlamışlardı. Bu Mushaflar, onların kendilerine özel mushaflar olduğu için, ayetin manasını açıklayan bazı haşiye türü eklemeleri yazmakta bir sakınca görmemişlerdi. Halbuki daha sonra bu farklı ifadeler veya açıklamalar başkaları tarafından ayetin kendisi olarak değerlendirilebilirdi.

Misal olarak, Abdullah b. Mesud’un mushafında Hac ile ilgili notlarını ayetlerin yanına yazması veya Aişe annemizin ikindi namazı ile ilgili notunu kendi mushafının yanına yazması gibi hususi notlar bu mushafların içinde yer almaktaydı.

Bunlara ek olarak lehçe, telaffuz ve benzeri sebepler de eklenince ileride doğabilecek büyük bir problemin daha doğmadan Hazreti Ebubekir döneminde fark edilip, tek mushaf olarak hazırlanması sağlandı. Bu mushaf Hafsa annemize emanet edildi. Ümmet içinde bu konuda birlik sağlamak maksadıyla, bazı kimselere özel olan farklılık arzedebilecek mushaflar ashabın ittifakıyla yakıldı.

Hz. Osman (ra), Hafsa (ra) annemize verilen mushafı esas alıp, bundan dört veya yedi adet çoğaltarak fetihlerle büyüyen yeni İslam topraklarına gönderdi. Böylece İslam’ın ilk yıllarında mushaf birliği sağlanıp, tüm İslam topraklarında aynı mushafın esas alınması temin edildi.

Son olarak cevabımızı burada sonlandırırken Kur’an’da asla şüphe olmadığına dair şu ayetleri nazarınıza sunuyoruz: 

 

“Muhakkak ki bu Kur’an’ı biz indirdik ve onu koruyacak, muhafaza edecek, devam ettirecek de biziz”

Bu ayetin bir tecellisi olarak bugün yeryüzündeki bütün Kur’anlar aynıdır; hiçbir farklılık ve değişiklik yoktur. 

O kitap (Kur’an!), Onda asla şüphe yoktur.”

Unutmayın ki bu ayetleri okuyan sahabelerin Kur’an hakkında en ufak bir şüpheleri olsaydı bu ayetler günümüze asla ulaşmazdı. Onlar bu ayetlerin hak ve hakikat olduğuna bizzat hayatlarıyla şahit olup, Kur’an’ı hakkıyla muhafaza edip bizlere ulaşmasına vesile olmuşlardır. Allah hepsinden razı olsun. Bizlere de Kur’an’ı hakkıyla anlayıp, yaşayıp içindeki hakikatleri tebliğ ederek sonraki nesillere aktarabilmeyi nasip etsin. Amin.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası