hanefi mezhebine göre midye haram mı / Hanefilerin, midyenin haramlığı noktasındaki kanıtı nedir? | Sorularla İslamiyet

Hanefi Mezhebine Göre Midye Haram Mı

hanefi mezhebine göre midye haram mı

Hanefilerin, midyenin haramlığı noktasındaki kanıtı nedir?

Değerli kardeşimiz,

Bir mezhepte helal kabul edildiği halde, diğer bir mezhepte haram sayılan pek çok şey vardır. Her birinin de ayet ve/veya hadislerden delilleri vardır. Mesela;

- Şafii mezhebinde veli olmadan nikah kıyılamaz, yani bu fiil haramdır, halbuki Hanefî mezhebinde bu caizdir.

- Hanefî mezhebinde Vitir namazını kılmamak günahtır, Şafii’de ise -sünnet olduğu için- bazen kılmamak mekruh bile değildir.

- Eli kadına değen bir Şafii’nin o abdestle namaz kılması haramdır, caiz değildir. Hanefî mezhebinde ise -kerahetsiz- caizdir.

Asıl konuya gelecek olursak;

Alimlerin ekseriyeti deniz hayvanlarının helâl olduğu görüşündedirler. Ancak karada yaşayan ve yenmesi haram olan insan, domuz, köpek, ayı gibi hayvanların ismini taşıyan deniz hayvanlarında ihtilâf etmişler; bazıları bunların helâl olmadığını ifade etmişlerdir. İmam Mâlik'e göre yalnızca deniz domuzu mekruhtur. Bazı müçtehitler kurbağa ve timsahı, bazıları da yılanı istisna etmişlerdir.

Delilleri:

“Deniz avı ve deniz yiyeceği size helâl kılındı.”(Maide, 5/97)

“Denizin suyu temizdir ve temizleyicidir, ölüsü de helaldir.” (Neylu’l-Evtar, 8/)

“Allah Âdemoğulları için denizdeki ürünleri boğazladı (yani boğazlamaya gerek olmadan yenmeleri helaldir).” (Neylu’l-Evtar, 8/)

Cumhur için, daha başka sahih hadisler de vardır. (bk. V. Zhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 3/)

Özetle, Hanefilerin dışındaki üç mezhebe / alimlerin cumhuruna göre deniz / su ürünlerinin hepsi helaldir.

Hanefîlere göre ise deniz hayvanlarından yalnızca -bütün nevileriyle- balık helâldir. Bu hayvanın boğazlanması gerekmez. Kendiliğinden ölen yenmez. Dalga, taş, havasızlık, avlanma gibi sebeplerle öleni yenir. Diğer deniz hayvanları ya iğrenç oldukları veya balık olmadıkları halde boğazlanmadıkları için yenmez.

Hanefî mezhebine göre, balık dışındaki bütün deniz / su ürünlerinin yenilmesi haramdır.

Delilleri:

“Kendiliğinden ölen hayvanlar size haram kılındı.”(Maide, 5/3),

“Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil’de vasıfları yazılı o ümmî Peygambere tâbi olurlar. O Peygamber ki kendilerine meşrû şeyleri emreder, kötülükleri yasaklar, kendilerine güzel ve hoş şeyleri mübah, murdar şeyleri ise haram kılar.”(A'raf, 7/)

mealindeki ayetlerdir.

Onlara göre, balık dışındaki diğer deniz hayvanları tiksinti duyulan, murdar şeylerdir. Onların ölüsü yenmez.

Buna göre, Hanefîler Maide 3. ayette geçen “meyte” lafzını mutlak şe­kilde yorumlamışlar, ayrıca balık dışındaki türleri “habâis” (iğrenç şeyler) kapsamında kabul etmişlerdir.
İslam'da helal ve haram hükümlerin konulması “menfaatin celbi ve mazarratın defi (yararın sağlanması ve zararın önlenmesi) ilkesine dayanır. Kuran’da temiz ve yararlı olan şeyler için “tayyibât”, pis ve sağlığa zararlı gıdalar için “habâis” ifadesi kullanılır.

Nitekim, şu ayetlerde bunu görmekteyiz:

“De ki: Pis olan şeyle, temiz olan eşit değildir. Pis olanın çokluğu hoşuna gitse de bu böyledir.”(Maide, 5/)

“Ey Peygamberler! Temiz olan şeylerden yiyiniz.”(Müminûn, 23/51)

O peygamber, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.” (A'râf, 7/)

Kuran'da yiyecekler konusunda haramlıkla ilgili açıklamaların ortak noktası ise, insanın tabiatı itibariyle "tayyibât" (iyi ve temiz) görülemeyecek nitelikteki "habâis"(temiz görülmeyen ve iğrenilen) şeylerin yenmemesi gereğidir.

Burada geçen "habais"ten olma vasfı insan için zararlı olabilecek şeyleri içine aldığı gibi tabiatı gereği insanın iğrendiği tüm hayvanları da kapsayabilir. İslam alimleri yılan, fare, kaplumbağa, köstebek, kirpi, solucan, sinek gibi hayvanların bu gruba girdiğini ifade etmektedirler.

İşte Hanefi mezhebi, midye, kalamar, yengeç, istakoz, ahtapot vb. deniz ürünlerini bu kategoride değerlendirdiği için bu hayvanların etlerinin yenilmesini caiz görmemektedir.

İçtihat ile kulluk

Kulluk yalnız Allah'a olacaktır ve bu da O'nun kulundan ne istediğini; yani kulunun nasıl davranmasını, neye nasıl inanmasını, neyi nasıl yapmasını dilediğini bilmeye bağlıdır. 

Kur'an ve hadisler “Allah'a ve Resulüne itaat ve onların bildirdiklerine ittiba (uygun davranma) üzerinde ısrarla duruyor ve bunlarsız kulluğun olmayacağını” kesin olarak ifade ediyor.

Şu halde kulluk: Bilmek, itaat ve ittiba ile gerçekleşiyor.

Allah Teâlâ peygamber göndererek kulundan ne istediğini bildirmediği takdirde kul, ne yaparsa yapsın ona itaatsizlik etmemiş (mesela haram yememiş), bu sebeple de cezayı hak etmemiş oluyor.

Allah, peygamber gönderip kulundan ne istediğini bildirdiğinde, eğer belli bir konuda belli (açık ve kesin) bir bilgi gelmiş ise bunu, açıklandığı gibi yapmadıkça kulluk gerçekleşmez. Şarap, faiz, zina, domuz, yalan, iftira; cana, mala, namusa tecavüz haramdır; namaz, oruç, hac, zekat, gerektiğinde cihad farzdır; bu haramlar ve farzlarla ilgili açıklamalar (vahiy, âyetler ve hadisler) açık ve kesindir. İşte bu ve benzeri konularda itaat (kulluk) ancak açıklanana, bildirilene uygun davranmakla gerçekleşir.

Son din İslam'dır, insanlık var oldukça Allah'a kulluk bu dinin bildirdiklerine uymakla olacaktır. İnsan, eşya ve ilişkiler mahiyet veya nitelik bakımından durmadan değişiyor; Hz. Peygamber (asm)'in yaşadığı zamanda bulunmayan birçok nesne, ilişki biçimi, araç, âdet ve âlet ortaya çıkıyor. Eğer vahiy, hem geldiği zamanda hem de bütün zamanlarda olacak ve bulunacaklar için açıklamalar yapsaydı evler dolusu kutsal kitap ve hadisler olması gerekirdi. Ayrıca o günün muhataplarının hayatlarında bulunmayan şeylerden bahsetmek abes olurdu. Bu sebeple Allah Teâlâ o gün yaşayanlar ile daha sonra gelecek olanlar için zorunlu olanları açıkladı, geri kalanları ise 'açıkladıklarına bakarak bulup uygulamalarını' kullarına bıraktı.

İşte bu “açıkladıklarına bakarak bulup uygulama”nın adına içtihat denir. 

İçtihat kul/beşer işidir; o bakacak, anlayacak, düşünecek ve söylenmişten söylenmemişin bilgisine ulaşacak. Bu işte hatanın veya ihtilafın (farklı anlama, sonuç çıkarma, çözmenin) kaçınılmaz olduğu -insanın mahiyeti ve nitelikleri bakımından- kaçınılmazdır.

Buna rağmen Allah, “açıklamadıklarımı da açıkladıklarıma bakarak doğru (ben açıklasaydım nasıl açıklar idiysem öyle) bulun, aksi halde bana itaatsizlik etmiş olursunuz” deseydi kullarına “imkansızı teklif” etmiş olurdu. O imkansızı teklif etmeyeceğini de bildirmiştir.

Şu halde içtihatlık alanda itaat, kulun çabası sonunda ulaştığı zan ve kanaate göre davranmasıyla gerçekleşecektir. Bu zan ve kanaate göre haram bildiğinden uzak duracak, helal bildiğine yaklaşacak, farz ve vacip bildiğini yerine getirecektir.

İçtihat yapamayacak olanlar da yapanlara danışarak, onlardan fetva alarak itaat edeceklerdir. 

Yasak olan, vahyi göz önüne almadan (açıklananlara bakmadan) kendi aklı ve arzusuna göre hüküm çıkarıp uygulamaktır. Usulünce içtihat yapıldığında ise sonuç hatalı olsa da (mesela Peygamberimiz hayatta olsaydı da bu sonuç ona arz edildiğinde hatalı bulsaydı) yine de kul üzerine düşeni yapmış ve bir ecir (ahiret için değerli karşılık) almış olacaktır. İsabet etmiş olması halinde ise ecri artacaktır.

Bu ecir meselesinin de hikmeti, müçtehidi olanca gücünü sarf etmeye teşviktir.

İlave bilgi için tıklayınız:

- “Denizin suyu temiz, içindekiler helaldir.” hadisini nasıl anlamalıyız
- Mezhepler Dosyası - Birinci Bölüm.
- Mezhepler Dosyası - İkinci Bölüm.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Midye, kalamar yemek haram mıdır?

Değerli kardeşimiz,

Midye yemek Hanefi mezhebine göre caiz değildir. Zaruri bir hâl yoksa yememek evladır. Mezhepleri ihtiyaç olmadan taklit etmek doğru değildir.

“Taze et yemeniz için denizi sizin hizmetinize veren Allah’tır.”1

mealindeki âyet-i kerime ile

“Denizde avlanmak ve onları yemek size helâl kılındı ki; hem size hem de yolcu olanlarınıza faydalı olsun.”2

mealindeki âyet, denizlerin birer ilâhî nimet deposu olduğunu ve onlardan insanların faydalanabileceğini ifade etmektedir.

Âyet-i kerimelerde, Cenab-ı Hak belirli bir kısmını haramlaştırmadan ve başka hayvanlar gibi boğazlanma şartını koşmadan, bütün deniz hayvanlarının helâl olduğunu bildirmekte, kullarına kolaylığı ve genişliği temin etmektedir. Hattâ mümkün mertebe hayvana eziyet vermekten kaçınılması kaydıyla, onları yakalamak için insana her şeyi kullanabilme müsaadesini vermektedir.

Bilindiği gibi, yaşadıkları yerler bakımından hayvanlar kara ve deniz hayvanları olmak üzere ikiye ayrılır. Karada yaşayan hayvanların hangilerinin yenip yenmeyeceği fıkıh kitaplarında belirtilmiş, ayrılmıştır. Denizde yaşayan hayvanların hangilerinin yenilmesinin helâl, hangilerinin haram olduğu hususunda ise mezhepler arasında farklı görüşler mevcuttur.

Yukarıda meallerini verdiğimiz âyet-i kerimeden hareket eden Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî mezhebi âlemlerine göre, deniz hayvanlarının, yani suyun içinden başka bir yerde yaşayamayan hayvanların hepsi, nerede bulunursa bulunsun, ister balık şeklinde olsun, isterse başka cins ve şekide bulunsun, helâldir, yenebilir. Yine aynı mezheplere göre, bu hayvanların isimlerinin farklı olması, diri veya ölü olması; yakalayanların Müslüman veya gayri müslim olması hükmü değiştirmez.

Mâlikî mezhebi hiçbir deniz hayvanını istisna kılmazken, Hanbelî mezhebi yılan balığını habis saydığı için; Şâfiî mezhebi de kurbağa, yengeç ve timsah gibi hem denizde, hem de karada yaşayabilen hayvanların etinin yenilmesini haram olarak vasıflandırmaktadır.

Hanefî mezhebine göre ise, balık sûretinde olmayan deniz hayvanlarının etlerini yemek haramdır. Buna göre, daima suda yaşayan, suda barınan hayvanlardan her çeşit balık eti yenebilir. Kalkan balığı, sazan balığı, yunus balığı, yılan balığı bu kabildendir. Fakat, diğer su hayvanları caiz değildir. Midye, istiridye, istakoz ve yengeç gibi hayvanların yenilmesi helâl olarak kabul edilmemektedir, haram sayılmaktadır.3

Bu esaslara göre, midye, istiridye gibi deniz hayvanları Şâfiî, Mâlikî ve Hanbeli mezheplerine göre yenebilirken, Hanefî mezhebine göre yenilmemektedir. Hanefî mezhebinin haram saymasının sebebi, bu çeşit hayvanları gerek görünüş, gerekse yenen kısımları itibariyle hoş olmaması, çirkin ve pis sayılmasıdır.

İlave bilg için tıklayınız:

- Hanefilerin, midyenin haramlığı noktasındaki kanıtı nedir?

Dipnotlar:

1. Nahl Sûresi,
2. Mâide Sûresi,
3. el-Mezâhibu’l-Erbaa, II/5.

(bk. Mehmed PAKSU, Helal – Haram)

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

fazla oku

Aslında midye, karides, kalamar, yengeç, kurbağa ve ıstakoz gibi deniz ürünlerinin tüketilmesine ilişkin Diyanet'in fetvası yeni değil.

Ancak konu, Diyanet İşleri Yüksek Kurul Başkanlığı'nın geçmişte internet sitesinde yer verdiği sorular ile cevapları Twitter'dan paylaşmasıyla gündeme taşındı.

"Yengeç, ıstakoz, karides, kalamar, midye, kurbağa vs. gibi deniz ürünleri yenir mi?" sorusuna verilen yanıtla Diyanet, eleştiri oklarının hedefi haline geldi:

Kur'an-ı Kerim'de, denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmiştir (Mâide, 5/96; Fâtır, 35/12). Hz. Peygamber de (s.a.s.), 'Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir”'(Ebû Dâvud, Tahâret 41) buyurmuştur.

Hanefi mezhebi, zikredilen naslarda helal olduğu belirtilen 'deniz hayvanları' ifadesiyle balık türünün kastedildiği, dolayısıyla balık sınıfına girmeyen midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz hayvanlarının helal olmadığı görüşünü benimsemiştir (Kâsânî, Bedâi’, V, 35).

Şafii mezhebinde konuyla ilgili şöyle bir ayrım yapılmıştır: Deniz canlıları sadece suda yaşayabiliyor ve sudan çıktığında boğazlanmış hayvan gibi kısa sürede ölüyorsa, şekline ve ölüm durumuna bakılmaksızın yenmesi helaldir. Ancak aslen suda yaşayan fakat karada da yaşayabilme özelliğine sahip olan hayvanlara gelince bunlardan eti yenen kara hayvanlarına benzeyenlerin yenmesi, boğazlanması şartıyla helal, eti yenmeyenlere benzeyenlerin yenmesi ise haramdır. Buna göre kurbağa, yengeç, kaplumbağa ve su yılanının yenmesi helal değildir (Remlî Nihayetu’l-Muhtac, VIII, ,).

Diyanet: Yeni bir fetva değil

Diyanet İşleri Başkanlığı fetvanın yeni olmadığını açıklasa da tartışma sona ermedi. Zira verilen yanıtta, yeni olmasa bile geçmişte bu konuda fetva verildiği görüldü:

"Kurulumuz, geçmiş yıllarda vatandaşlarımız tarafından bazı deniz ürünleriyle ilgili sorulan bir soruya mezheplerin görüşlerini dikkate alarak klasik fıkıh kitaplarında da yer alan bilgileri aktararak bir cevap vermiştir. Söz konusu cevap, kurulumuzca verilen yeni bir fetva değildir."

Diğer taraftan pek çok kişi, deniz ürünleriyle ilgili yanıtın net olmadığını savundu. Girişte Kur'an-ı Kerim'in işaret edilip denizden çıkan yiyeceklerin helal olduğu belirtilirken, ardından mezhepsel ayrılığa dikkat çekilerek 'Hanefilikte bu ürünlerin haram olduğunun' ifade edilmesi, kafa karışıklığına neden oldu.

Independent Türkçe'nin görüş aldığı İlahiyatçı ve İslam hukukçusu Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır ve Araştırmacı-yazar Dr. Yahya Şenol, Kur'an-ı Kerim'deki Mâide ve Fâtır surelerine işaret etti.

İlgili ayetlerde deniz ürünlerinin helal kılındığını belirten Bayındır ve Şenol, bu konuda hadislerin de bulunduğunu söyledi.

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Helal-haram koyma yetkisi sadece Allah'tadır"

Deniz ürünleri konusunun Kur'an-ı Kerim'de net bir şekilde yer aldığını belirten Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır, ayet ve hadislerin yeterli olduğunu belirterek, konu hakkında daha fazla konuşmaya gerek olmadığını savundu.

Helal-haram koyma yetkisinin sadece Allah'ta olduğunu vurgulayan Bayındır, Mâide Suresi'nin ayetine işaret ederek, denizdeki tüm yiyeceklerin helal kılındığını dile getirdi:

"Kendinize ve yolculara geçimlik olmak üzere sularda avlanmak ve onu yemek size helal kılındı. Kara avı ise ihramda bulunduğunuz sürece size haram kılındı. Toplanıp huzuruna varacağınız Allah'tan korkun."

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır. Independent Türkçe. jpg

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır / Fotoğraf:  Independent Türkçe

"Ayet ve hadisten sonra söylenenler yararsız, boş tartışmalar"

Araştırmacı-yazar Dr. Yahya Şenol da Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır'la benzer görüşleri paylaştı.

Maide Suresi'nin yanı sıra Fâtır Suresi'nin ayetindeki "Şu iki çeşit su kütlesi birbirine eşit olmaz; birisi tatlıdır, susuzluğu giderir ve içimi güzeldir, ötekisi ise tuzlu ve acıdır. İkisinden de taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyaları çıkarırsınız" ifadelerine değinen Şenol, her iki ayette de denizden elde edilecek yiyeceklerin balıkla sınırlandırılmadığına vurgu yaptı.

"Yengeç, ıstakoz, karides, kalamar, midye, kurbağa gibi deniz ürünleri yenir mi?" sorusuna Diyanet'in önce "helal" yanıtı verip sonrasında 'Hanefi mezhebinde helal değil' demesini "hatalı" bulduğunu ifade eden Dr. Şenol, "Kur'an'dan iki ayet gösterilip, peşine de bu görüş Hazreti Peygamber'in sözüyle kuvvetlendirilmişken, cevap bununla sınırlı kaymalıydı" yorumunu yaptı.

Dr. Yahya Şenol Twitter @funduszeue.info

Dr. Yahya Şenol, ayet ve hadislerle durum netken, Diyanet'in verdiği yanıtta fıkıh mezheplerine geçip Hanefi ve Şafiilerin durumuna değinmesini eleştirdi / Fotoğraf: Twitter / @senolyahya

"Diyanet kendisini bu ihtilafa girmek zorunda hissetti"

Müslümanların çoğunluğu Hanefi ya da Şafii mezhebinden olduğu için Diyanet'in kendisini bu "ihtilafa" girmek zorunda hissettiğini öne süren Yahya Şenol, "Ama yanıtta kendi görüşünü ortaya koyamadı. Diyanet bu ürünlerin yenilmesinin helal mi haram mı olduğunu net ifade edemedi. Çünkü Diyanet, Kur'an'a göre helal, hadislere helal, Şafii mezhebine göre helal ama Hanefiliğe göre helal değil diyor! Ben vatandaş olarak hangisini seçeceğim? Beni neden arada bırakıyorsun? Din İşleri Yüksek Kurulu olarak sen görüşünü belirt. Mezhepler arasında ihtilaf bulunmasına rağmen, Kur'an-ı Kerim'de ve Hazreti Peygamber'in açıklamalarına bakıldığında biz bu ürünlerin serbest olduğu kanaatindeyiz" diye konuştu.

"Alevi, Şii olduğunu belirten ya da kendisini bir mezhebe dahil etmeyen Müslümanlar ne olacak?"

Diyanet'in açıklamasının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kafasını daha da karıştırdığını dile getiren Şenol'a Hanefi ya da Şafii mezhebinden olmayan veya kendisini hiçbir mezhebe ait hissetmeyen vatandaşların durumunu da sorduk.

Burada da bir belirsizliğin olduğunu söyleyen Şenol, tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

"Hanifilere ve Şafiilere göre bu durum değişiyor da o zaman diğer mezhepleri neden belirtmiyorsunuz? Örneğin Alevi, Şii olduğunu belirten ya da kendisini bir mezhebe dahil etmeyen Müslümanlar ne olacak? Ben kendimi tanıtırken 'Ben Yahya. Hanefiyim' demiyorum ki 'Müslümanım' diyorum. İhtilafa giriyorsanız, Diyanet olarak bunun sonucunu da yazmalı, görüşünüzü belirtmeliydiniz. Sorunun cevabı net değil. Diyanet'e aynı soruyu yeniden sormak gerekli!"

"Amaç Türkiye'nin sosyolojik mezheplerine yanıt vermek ve 'Farklı görüşlere temas ettik' diyebilmek"

Diyanet'in neden böyle muğlak bir yanıtı seçtiğini sorduğumuz Şenol'a göre amaç, Türkiye'nin sosyolojik mezheplerine yanıt vermek ve "Farklı görüşlere temas ettik" diyebilmek.

"Diyanet yeni bir yanıt versin"

Son olarak Diyanet İşleri Başkanlığı'na seslenen Şenol, kurumun yeni bir yanıtla kafa karışıklığının ortadan kaldırılması ve söz konusu ürünler 'yenir mi yenmez mi' konusunda net bir tavır ortaya konulması gerektiğini savundu.

İşte yanıtlar! Midye dolma haram mı? Kalamar haram mı? Karides yemek caiz mi?

Midye adet olur mu? sorusu merak ediliyordu. Midye dolma, kalamar ve karides gibi deniz mahsüllerinin tüketimi hakkında birbirinden farklı görüşler vardır. Birçok insan bu tatları severken birçok insan ise karides, midye ve kalamarın tadını beğenmediği gibi dinen haram olduğuna dair görüşler belirtiyor. Peki ama midye dolma, kalamar, karides yemek haram mı, caiz mi?

Haber devam ediyorHaberin devamı
Haber devam ediyorHaberin devamı

Midye, kalamar ve karides yemenin haram olduğu yönünde görüşler vardır. Diyanet'e göre; midye dolma yemek haram mı, kalamar tüketmek haram mı, karides yemek caiz mi? sorularının yanıtları haberimizde

Midye dolma haram mı?

Diyanet, Kur'an'da Maide Suresi'nde denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğunun ifade edildiğini bildirdi. Ancak İslamiyet'te Hanefi mezhebinde midye, kalamar, yengeç, ıstakoz, karides gibi deniz canlılarını yemenin helal olmadığını aktardı.

Sıradaki haberSıradaki haber
Sıradaki haberSıradaki haber

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası