dr lütfi kırdar kimdir / Gezi Parkı'nı inşa eden Lütfi Kırdar'ın zindandan ailesine yazdığı son mektup

Dr Lütfi Kırdar Kimdir

dr lütfi kırdar kimdir

kaynağı değiştir]

Lütfi Kırdar

Türk doktor, devlet adamı, asker ve siyaset adamı.
Lütfi Kırdar, 15 Mart tarihinde Kerkük'te doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Kerkük'te, lise öğrenimini de Bağdat'ta tamamladı. Daha sonra, yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'ne girdi fakat Balkan Savaşı çıkınca öğrenimini yarıda bırakıp savaşa katıldı. Savaş bittikten sonra tekrar Tıp Fakültesi'ne dönen Kırdar, buradan yılında mezun oldu. Mezuniyetinin ardından Necef ve Musul'da doktorluk yaptı. İstiklâl Savaşı sırasında Kızılay Sağlık ve Sıhhi İmdat Ekibi Başkanı olarak bulundu. Hayatının neredeyse on yılı sıcak savaşın yaşandığı bölgelerde geçen Kırdar, Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşmasından sonra İzmir Sağlık Müdürü oldu.

Yunanistan ve Türkiye arasında yaklaşık milyon insanın yer değiştirdiği bu dönemde, İzmir önemli bir liman olarak yoksul, çaresiz ve hasta insanlara kalıcı ya da geçici olarak ev sahipliği yapmıştı. Savaşın bitmesine rağmen binlerce insan salgın hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyordu. Kırdar, gecesini gündüzüne katarak bu salgın hastalıklara karşı büyük mücadeleler gösterdi ve daha fazla insan ölmeden salgın hastalıkların giderilmesinde başarılı oldu. Buradaki başarılarından ötürü Manisa Valiliği'ne atandı. Bu görevi sırasında sadece doktorlukta değil şehircilikte de oldukça yetenek sahibi olduğunu ispatlayan Kırdar, 8 Aralık 'de İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığı'na atandı.

Dr. Kırdar, ilk olarak İstanbul'un su ve elektrik işlerine el attı ve çok kısa bir zaman içinde Terkos suyunu kişi başına 48 litreden litreye yükseltti. Anadolu yakasındaki su tesislerini de genişleterek Elmalı Bendi’ne verilen metreküp suyu 10 bin metreküpe çıkardı. Temizlik işlerinin ödeneğini bin liradan milyon liraya yükseltti. Bu arada imar işlerine de el atan Kırdar, yeni yollar yapmaya koyuldu. Taksim Meydanı'nın düzenlenmesi de Kırdar döneminde yapıldı. Meydanın Şişli tarafında bulunan Taksim Kışlası'nı yıktırarak Halaskargazi Bulvarı'nı Taksim'e bağladı. O dönemde stadyum olarak kullanılan ve İstanbul'un en zarif tarihi eserlerinden biri olan Taksim Kışlası'nın yıkılmasının hata olduğunu yıllar sonra kabul etti. Buradaki stadyumu kaldırdı, ardından da Dolmabahçe Stadyumu'nu yaptırdı. Eminönü'ndeki Yeni Cami ve Mısırçarşısı'nın çevresinin düzenlenmesini sağladı.

Daha sonra Kırdar, Yıldız Parkı'nı ve Emirgan Korusu’nu halka açtı ve içindeki köşkleri restore ettirdi. Bu arada eşsiz güzellikte bir kumsala sahip olan Florya'nın turistik bir belde olması için gereken yatırımı yaptı. Açtığı bu tesisler sayesinde belediyenin gelirleri kat kat arttı ve bu sayede belediye, şehrin en uzak beldelerinde yaşayan insanların kentle ulaşım bağlantısını sağladı. Açık Hava Tiyatrosu'nu İstanbulluların hizmetine de sunan Lütfi Kırdar, modern kent insanının tüm ihtiyaçlarını karşılayacak kalitede konut yapımına da önem verdi. Levent'teki iki katlı, bahçe nizamlı, geniş sokaklı ve sağlam altyapılı konutlar onun döneminde inşa edildi ve halka taksitle satıldı. Şişli'de Atatürk, Aşiyan'da Tevfik Fikret ile Fatih'te Belediye Müzesini kurdu. Şimdi isminin verildiği Spor Sergi Sarayı'nı ve Tepebaşı Tiyatrosu'na ilaveten yeni şehir tiyatroları yaptırdı. Lütfi Kırdar'ın en önemli özelliği zorunlu olmadığı halde şeffaf olmasıydı. Her ay, basın mensuplarını belediye binasında toplayarak aylık icraatlerini anlatır, hesaplarını açıklar, yaptığı işlerin niteliği ve estetik kalitesi konusunda gazetecilerin görüş ve önerilerini alırdı.

'da görevinden ayrılarak Stockholm Büyükelçiliği'ne atanan Kırdar, aynı yılın aralık ayında yapılan ara seçimlerde CHP'den Manisa Milletvekili olarak TBMM'e girdi (). ve seçimlerinde DP listesinden İstanbul Milletvekili oldu. Son Adnan Menderes hükümetinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı () olarak görev yaparken, 27 Mayıs'ta tutuklandı. Yargılandığı Yassıada'da 17 Şubat ’de geçirdiği bir kalp krizi sonucu yaşama veda etti.

Kaynak:seafoodplus.info

Mahkeme sorgusunda böyle kalp krizi geçirmişti

Olcay Soğuk’un ilk kitabı olan “Efsane Vali”de eski İstanbul valisi Dr. Lütfi Kırdar’ın yaşam öyküsü kaleme alındı.

Kitapta, İstanbul Valiliği, İstanbul Belediye Başkanlığı, bakanlık görevi üstlenen Kırdar’ın demokrasiye inancı ile siyasi ilkeleri uğruna verdiği mücadeleye değinildi.

Yazar Soğuk, 27 Mayıs Darbesi’nden sonra Yassıada Davaları’nda yargılanan Kırdar’ın, mahkemede kalp krizi geçirip hayatını kaybedişini ve oğul Erdem Kırdar’ın yayımlanmamış hatıratlarından Yassıada’da yaşananlara da kitabında yer verdi.

Kitapta, Erdem Kırdar’ın yayımlanmamış hatıratında, babasıyla son karşılaşmasını ve gözle selamlaşmasından bahsedildi. Soğuk ayrıca, Lütfi Kırdar’ın hayatını kaybetmeden üç gün önce ailesine yazdığı mektubu da okurlarıyla paylaştı.

İşte “Yassıada Yargılamaları ve Dr. Lütfi Kırdar” başlıklı kısımda yer alan o yaşananlar:

“16 Şubat , benim için fevkalade heyecanlı ve asabi bir gündü. Sebepler çok mütenevvi idi. Fakat en barizi, günlerce uğraştıktan, bekledikten, gidip geldikten sonra Dolmabahçe Valide Sultan Camii’nde kurulan Yassıada İrtibat Bürosu’ndan, davayı takip için adaya gidiş izni alabilmem. Her aileden en az bir kişiye izin veriliyor. O günü ve geceyi çok heyecanlı geçirdim. Zira ilk defa bir mahkeme salonuna gidecek ve dinleyici olacaktım. Mahkeme de normal adli bir sulh hukuk mahkemesi değil, koskoca ‘Yüksek Adalet Divanı.’ Anayasadaki ‘yüce Divan’ yerine, günün malım şartlarına göre tertiplenmiş nevi şahsına münhasır bir mahkeme. Yargılanacak olan da babam. Memlekete bu kadar hizmet etmiş, ömrünü hizmete adamış bir kimse. Onurlu, şerefli, namuslu babam.”

“YASAK OLMASINA RAĞMEN GÖZLE SELAMLAŞMA”

“O gece, kabuslu birkaç saatlik uykudan sonra, erkenden uyandım. 17 Şubat Cuma günü. Müsekkin ilaçlarımı alıp, Dolmabahçe’ye gittim. Kalabalık çok. Hevesli ve meraklı dinleyiciler, gazeteciler, özel davetliler, avukatlar, bir de lütfen sanık yakınları. Birkaç kontrolden, üst aramasından geçtikten sonra Fenerbahçe vapuruna binebildik. Her zaman adalara giderken, kaptan köşkünde seyrettiğimiz gemi, o anda bana zindan gibi geldi. Biz sanık yakınlarına daha kötü yer olmadığı için önde ikinci mevkiinin bodrum katını münasip görmüşler, oraya oturttular.

Adaya çıktık. Mahkeme salonuna gittik. Salona sıra halinde ve silah tehdidi altında girişler ve çıkışların, üzerimdeki tesirini ifade edemeyeceğim. Celse açıldı. Dava konusu Nisan Üniversite olayları. Sorgulara devam edildi. Mahkeme öğle yemeği tatili verdi. Sıra ile çıkarılırken babamla göz göze geldik. Soluk, sararmış bir beniz ve asabi bakışlar. İşte rahmetli babacığımla son karşılaşmamız. Yasak olmasına rağmen gözle selamlaşma. Kendisine moral takviyesi yapmaya gayret edişim. Öğleden sonraki celsede sıra kendisine geldi. Heyecandan ve asabiyetten titriyordu ve bu hali uzaktan dahi fark edilebilecek durumda idi.

(…)

“MÜSAADE EDERSENİZ BİRAZ OTURAYIM”

“Mahkeme Başkanı Salim Başol, Kırdar’ı tekrar huzuruna çağırmış ve ne mahkemeyle, ne davayla ne de resmi göreviyle hiçbir alakası olmayan şu soruyu sormuştur:

İstanbul’a büyük hizmetler yapmış bir kimsesiniz neden CHP’den istifa ederek DP’ye geçtiniz?

Soru üzerine heyecanlanan ve yüzü sararan Lütfi Kırdar, ‘Demokrat Parti’ diyerek söze başlamış, devam edemeyeceğini anlayınca ‘Müsaade ederseniz biraz oturayım’ dediği anda geçirdiği kalp krizi nedeniyle yere yığılmıştır. O sırada mahkemede bulunan sanıklardan Fatin Rüştü Zorlu ve Medeni Berk ‘Doktor çağırın!’ diye bağırmış, Kemal Aygün ise Kırdar’ın etrafındaki askerlere ‘Cebinde ilacı var’ diye seslenmiştir. Dinleyiciler arasından bulunan Lütfi Kırdar’ın oğlu Erdem Kırdar, olup bitenleri fark ettiği anda yerinden fırlamışsa da nöbetçi askerler tarafından engellenmiştir. Dr. Lütfi Kırdar sedye ile salondan çıkarılmış ve celse mahkeme başkanı tarafından kapatılmıştır.”

“VİCDANEN ÇOK HUZURLUYUM”

“Lütfi Kırdar, ölümünden üç gün önce ailesine yazdığı mektubunda, yaşadıklarından ötürü haksızlığa uğradığını düşündüğü ve her ne kadar üzgün, kırgın ve yorgun olsa da her zamanki vakur duruşunu yitirmediğini göstermiştir. Kırdar, üç gün sonra yaşanacakları tahmin etmiş gibi, mektupta şunları dile getirmiştir:

Muhterem eşim, azîz oğlum: İnşallah hep iyisiniz. Ben de iyiyim. Şimdi şu mektubu yazdıktan sonra hazırlanarak vazifeye gideceğim (Mahkemeye çıkacağım’ demek istiyor. O. S.) ‘Vazife’ diyorum, çünkü yazdığınız gibi kabul etmek lâzım. Bu da hizmetlerimizin bir hesap vermesi… Hayırlısı, Allah’tandır. Hakikaten vicdanen çok huzurluyum, çok rahatım, çünkü hayatımda daima yalnız dürüst değil, aynı zamanda feragatle çalıştım. Bu sıkıntılarımı kadere atfediyorum. Ne olacaksa olsun. Siz de üzülmeyin. Görüşmek için müracaat ettiniz mi? Sizi bir defa daha olsun görmek istiyorum.

Kırdar, bir defa daha görmek istediği ailesini görememişti. Ancak çıkarılacağı mahkeme salonundaki duruşmayı dahi bir görev addedecek kadar devlet adamlığı vasıflarını taşıyan, vakur bir siyasetçi olarak hayata veda etti.”

seafoodplus.info

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir