sessiz ev karakterleri / Sessiz Ev Özet - Orhan Pamuk

Sessiz Ev Karakterleri

sessiz ev karakterleri

Duisburg-Essen Üniversitesi Kış Dönemi /19 Ders: Zeitgenössische Literatur (Çağdaş Edebiyat) Dr. Hilmi Tezgör Orhan Pamuk’un Sessiz Ev Adlı Romanı Üzerine bir İnceleme Ahsen Sena Yüksel 2-Fach-Bachelor Türkeistudien und Geschichte 1. Dönem [email protected] Teslim Tarihi: İÇİNDEKİLER ROMANIN ÖZETİ 2 GİRİŞ 3 1. KAHRAMANLAR 3 2. ANLATICILAR 4 3. ZAMAN 5 4. MEKÂN 6 5. OLAY 7 SONUÇ 9 KAYNAKÇA 11 1 Romanın Özeti Fatma hanım İttihat ve Terakki1 zamanında eşi Selâhattin Bey ile İstanbul’dan taşınıp Cennethisar’a yerleşmiştir. Hayatını Ansiklopedi yazmaya adayan Doktor Selâhattin, yaşamını yitirdikten sonra, Fatma Cennethisar’da yaşamaya devam etmiştir. Roman üç kuşağı konu edinmektedir; İttihat ve Terakki döneminde Selâhattin ve Fatma ile başlayan hikâye Cumhuriyetin ilanı ve darbelerle birlikte oğulları Doğan Bey ve gelinleri Gül Hanım ile devam etmektedir ve torunları ile 12 Eylül darbesinden bir ay kala son bulmaktadır. Ancak roman yılının temmuz ve ağustos aylarında geçmektedir, geçmişte yaşanan olaylar ise genellikle Büyükhanım Fatma tarafından aktarılmaktadır. Torunlarının gelmesiyle hikâye akışına kavuşur. Faruk vaktini araştırma yaparak ve içki içerek, Nilgün sabahları yüzmeye giderek ve kitap okuyarak, Metin ise arkadaşlarıyla her gün eğlenerek geçirir. Bu üç kardeş ise birbirinden zıt karakterlere sahiptir. Faruk tarihçi, Nilgün devrimci ve Metin ise zengin olma hayalindedir. Hikâyede önemli bir rol oynayan diğer kişi ise Hasan’dır. Kendisi Fatma’nın hizmetkarı olan Recep’in yeğenidir ve Nilgün’ün çocukluk arkadaşıdır. O’na karşı platonik bir aşk beslemektedir fakat milliyetçi olduğundan dolayı Nilgün’e karşı olan ilgisini kimseye çaktırmaması gerekir ve bu yüzden ülkücü arkadaşları tarafından baskı altındadır. Bu baskı ise Nilgün’ün ölümüne sebep olur. 1 İttihat ve Terakki Cemiyeti yılında ikinci Meşrutiyetin ilanı ile Sultan II. Albüldamid’i tahttan indirirek, yılına kadar devlet yönetimini ele geçirmiştir. 2 Giriş Bu çalışmada Orhan Pamuk’un yazmış olduğu, yılında yayınlanan Sessiz Ev adlı ikinci romanı incelenecektir. Bu bağlamda kahramanlar, anlatıcı/yazar, zaman, mekân ve olay analiz edilip kişisel yorum ile sonuçlandırılacaktır. 1. Kahramanlar Başkahramanlar: Kitabın birçok Başkahramanları mevcuttur ancak hikâye ilk olarak Recep ile başlar. Recep Doktor Selâhattin’in gayrimeşru iki oğlundan biridir ve yaşamını Büyükhanım Fatma’ya bakarak, evin temizliğini, alışverişini, yemeğini yaparak geçirmektedir. Kendisi bir cüce olduğundan dolayı başkaları ve aynı zamanda büyükhanım tarafından hor görülmektedir. Fatma Hanım torunlarının babaannesi, Recep’in ise Büyükhanımdır. On altı yaşında Doktor Selahattin ile evlendirilmiştir (s) ve evlendikten birkaç yıl sonar Cennethisar’a yerleşmiştir, eşinin ölümünden sonra da yaşamını burada sürdürmüştür. Huysuz bir kadındır, korkuları vardır, Selahattin’in aksine dinini yaşamaya çalışır. Selâhattin, Fatma’nın ölmüş eşidir. Romanın geçmişi anlatan kısımlarında yer almaktadır. Ömrünün sonuna kadar Ansiklopedisini bitirmeye çalışmıştır ancak başarısız olmuştur, amacı Türkiye’yi doğu kültüründen kurtarıp batılılaştırmaktır ve batının fikirlerini aşılamaktır. Faruk büyükhanımın ilk torunudur ve tarihçidir. Bir evlilik yapmış fakat boşanmıştır ve çocuğu da yoktur. Cennethisar’daki günlerini Gebze Kaymakamlığı Arşivi’nde Osmanlı zamanından kayıtlı mahkeme tutanaklarını vs. araştırarak geçirir. Genellikle içki içer ve mutsuzdur. Nilgün üç kardeşin ortancasıdır. Üniversite ikiye geçmiştir ve Sosyoloji bölümünü okumaktadır. Devrimci bir görüşe sahiptir ve tatilde vaktini yüzerek ve kitap okuyarak geçirmektedir. Metin Faruk’un en küçük kardeşidir ve lise ikiyi yeni bitirmiştir. Hayali zengin olup Amerika’ya yerleşmektir, bu yüzden zengin çocuklara ders vermektedir ve para biriktirmektedir. Cennethisar’da zengin arkadaşlarıyla her gece eğlenir ve parti yapar. Orada hoşlandığı kız Ceylan da vardır Hasan, Recep’in yeğeni, İsmail’in oğludur ve ülkücüdür. İngilizce ve Matematik dersleri kötü olduğu için vaktini ders çalışarak geçirmesi gerekir ancak buna uymaz, bunun yerine davası uğruna çalışmak ve sevdiği kız Nilgün’ü takip etmek ister. 3 Yankahramanlar: İsmail, Recep’in kardeşi ve Hasan’ın babasıdır. Milli Piyango satıcısıdır ve çocukluktan beri topaldır. Oğlu Hasan ders çalışmadığı için onunla çatışma halindedir. Mustafa ve Serdar, Hasan’ın ülkücü arkadaşlarıdır. Birlikte duvarlara yazılar yazarlar. Ceylan, Metin’in sevdiği kızdır ve zengindir. Arkadaşı Fikret’in de ona karşı bir ilgisi vardır. Doğan Darvinoğlu Selâhattin ve Fatma’nın tek oğludur, aynı zaman Faruk, Nilgün ve Metin’in babalarıdır. Zamanında kaymakamlık yapmıştır, daha sonra annesinin yanına yerleşip babasının bitiremediği ansiklopediyi bitirmek istemiştir, ancak başarısız olmuştur. 2. Anlatıcılar Roman postmodern bir şekilde yazılmıştır ve toplam beş anlatıcı vardır. Bunlar Recep, Büyükhanım Fatma, Faruk, Metin ve Hasan’dır. Hepsi aynı hikâyeyi anlatmaktan ziyade, kendi günlük yaşamlarından, yani kendi hayatlarından ve iç dünyalarından bahsetmektedir. Böylelikle yazar her bölümde bu beş kahramandan birine bürünmektedir ve her büründüğü kahramanda aslında kendi fikrini ve düşüncülerini aktarmaktadır. Birçok anlatıcı oluşturarak kendi, farklı konulardaki düşüncelerini yansıtır. Romandaki hikayeleri aynı zamanda geçse de, hepsi farklı anlatılara sahiptir. Faruk eşinden boşanmış ama mutsuzluğunu üstünden atamamıştır ve hep içki içmektedir. Kendini tarihi araştırmalarla iyi hissetmektedir ve bu kimliği romanın yazarı Orhan Pamuk ile bağdaştırılabilir. Hasan ve Metin gençliğin verdiği asi ve hırslı bir ruh halindedir. Siyasi hareketlerin karmaşasında olan Hasan adını davası uğrunda duyurmak ister. Metin ise rahat yaşamanın peşindedir. Recep sürekli o an ne yaptığından bahsetmektedir ve bunlar başkalarına hizmet etme, alışveriş gibi şeylerdir. O romanın vicdanı gibidir. Bu demek oluyor ki, başkaları adına genellikle iyi veya kötü bir şey dememektedir, duyguları hakkında pek bahsetmemektedir. Fakat ilk bölümde cüce olduğu için hakkında konuşulduğunu ve küçümsetildiğini duyunca üzülür. Kahramanlar kuru bir şekilde, geçmiş zaman halinde anlatmak yerine, olayların yaşandığı ânı, yani şimdiki zaman ile aktarmaktadırlar, ancak bazı bölümlerde, özellikle Büyükhanımın kısımlarında geçmişten bahsedilmektedir: ”…ama hala gelmedik, ben ağlayacağım, mendilimi gözlerime dokundurmaya başladım, zaten benim bu kederli günümde bunların arabaya oturup havadan sudan sanki gezmeye gidiyormuşuz gibi, eskiden, kırk yılın tekinde, gezmeye, bir kere 4 tek atlı araba gelmişti de Selâhattin’le bitmeyen yokuşu at arabasıyla tiki-taka, tiki-taka çıkmıştık…” (s). Bunun haricinde Fatma, daha birçok yerde Selâhattin’den bahsetmektir. Onun hakkında birçok bilgiye Fatma üzerinden ulaşılır. Roman sadece monolog ve diyalog şeklinde yazılmamıştır. Kahramanın düşüncesi ve yaşantısı veya olayı haricinde karşılıklı ve çevredeki diyaloglara da yer verilmiştir. 3. Zaman Başta da belirtildiği gibi Sessiz Ev romanı üç kuşağı içermektedir, böylece ülkenin gelişimini aktarır, ancak tam olarak 12 Eylül darbesinden kısa süre öncesinde geçmektedir. Ön planda olan konulardan biri de dönemin sağ-sol çatışmasıdır. Metin, Hasan ve Nilgün 12 Eylül darbesi öncesi gençliği temsil etmektedir. Nilgün bir anlatıcı olarak karşımıza çıkmasa da, Hasan’la olan sağ-sol çatışması sebebiyle önemli bir konumdadır. Nilgün Hasan’a:” Manyak faşist, bırak beni!” der, bunun üzerinde Hasan’ın düşünceleri şu şekildedir: “İşte, böyle ötekilerle birlik olduğunu itiraf etmiş oldu. Ben önce çok şaşırdım, ama sonra hemen oracıkta onu cezalandırmaya karar verdim ve vura vura cezalandırdım.” (s). Kitabın bu bölümünde aradaki çatışmanın şiddeti aktarılmaktadır. Öncesinde ise Hasan üzerinden daha çok ülkücü hareketler (örneğin duvarlara yazı yazmak, bölgede ülkücülerin daha çok aktif olması vb.) gösterilmektir, Nilgün’ün siyasi kimliği üzerinden neredeyse hiçbir bilgi verilmemektedir, fakat Metin sayfa 48’de ablası hakkında “Tam bir komünist o.” diye bahsetmektedir. Bunun haricinde Hasan, Nilgün’e aşık olduğundan dolayı sürekli peşindedir ve her adımını takip etmektedir. Nilgün’ün Cumhuriyet gazetesini almasıyla birlikte devrimci olduğunu farkeder. Babası ile olan çatışması sebebiyle ders çalışmak yerine sürekli odasının camından kaçmaktadır ve babası farketmeden eve geri dönmektedir. Metin ise dönemin zengin olma ve Amerika’da yaşama hayali ile büyüyen gençlerindendir. Zengin arkadaşlarıyla takılır, onlarla vakit geçirir, partilere gider ve araba yarışları yapar2. Kendince geleceğe dair planlar yapmaktadır, örneğin babaannesinin yaşamakta olduğu eski evi yenileyip bir bina dikmek ister ve ailesini buna ikna etmeye çalışır. Bu durum ise şehirlerdeki gelişimi, herkesin kendine göre binalar dikmesi, kendilerince kentsel dönüşüme kaçak bir şekilde katkı sağlamasını destekler. Bunun haricinde ilk kuşak olarak gösterilen Fatma ve Selâhattin’in hikayesi Osmanlı döneminde başlamaktadır. İttihat ve Terakki’nin yönetimiyle geçinemeyen Selâhattin, Enver Paşa’nın tavsiyesi üzerine eşi ile şehri terk etmek zorunda kalır ve Cennethisar’a yerleşirler. yılında oğulları Doğan dünyaya gelir. Böylelikle üçü de Cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık 2 15 bölümde, geceleyin yaptıkları yarıştan bahseder 5 etmiş olur. Selâhattin ilk darbeyi göremeden yılında yaşamını yitirir, ancak onun asıl yansıttığı olay Türkiye’nin Doğu ve Batı kültürünün arasında kalmış olması ve batılılaşmaya çalışmasıdır. Selâhattin’in bu uğraşı yazmaya çalıştığı ansiklopediden anlaşılmaktadır. Doğan ise ilk darbeden yedi yıl sonra hayatını kaybeder3 . O’na çok fazla değinilmese de, arada kaynamış ve mutsuz olduğundan ötürü, ülkenin kalkınmaya çalıştığı ve yeni bir sistemin kurulma çabasındaki zorluklar olarak yorumlanabilir. Fatma, romanda her üç döneme şahitlik etmiş tek kişidir ve geçmişte yaşanan olaylar çoğu zaman onun açısından anlatılır. Genellikle negatif bir bakış açısına sahiptir ve hep endişe içindedir. Türkiye’nin bütün zor yıllarına şahitlik etmiştir ve bu tutumu muhtemelen yaşadıklarından gelmektedir. Diğer kişi ise Recep’tir. Bazı bölümlerde o da geçmişten, babasında, annesinden, kendisinden vs. bahseder. Aralarda ise özel geçişler yoktur. Kahraman kendi düşüncelerinden veya olaylardan bahsederken, bir andan geçmişten bahsedebilir; “Ama uyuyamadım, renkleri düşündüm, renklerin sırrını hemen keşfettiği günü. Boyaların ve renklerin sırrı çok basittir Fatma, demişti bir gün Selâhattin.” (s). Ancak bu olayların tam olarak hangi tarihlerde yaşandığı bilinmemektedir. Fatma yaşadığı dönemden memnun değildir ve eski günlerine. Gençlik zamanına dönmek ister. Romanda geçen her karakter tekrar ortaya çıkar. Örneğin Recep’in ilk bölümde görüştüğü eczacı hanımefendi, son bölümlerde Nilgün’e yardımcı olur ve ilk yardımını yapar. Ya da Hasan’ın arkadaşları Mustafa ve Serdar romanın başında ve sonuna doğru görülür. 4. Mekân Romanın adından da belli olduğu üzere asıl mekân babaannenin yaşadığı eski evdir. Bu ev Gebze’nin Cennethisar adlı kasabasındadır fakat gerçekte adı Eskihisar’dır. Hikâyede geçen birçok karakter bu evde yaşamıştır ya da bir bağlantısı vardır. İlk olarak Selâhattin ve Fatma bu evde yaşamaya başlarlar, ardından Doğan dünyaya gelir Selâhattin’in gayrimeşru çocukları İsmail ve Recep de eklenir. İlerde kaymakamlığı bırakıp tekrar bu eve geri döner ve oradan çocukken taşınmış olan kardeşlerini de getirir. İsmail kendine bir hayat kurabilmiştir fakat Recep Büyükhanım Fatma’ya hizmet etmektedir. Torunları Faruk, Nilgün ve Metin bu evde büyümüş olmasalar da, yaşanmışlıkları vardır ve buna Hasan da dahildir. Kısacası bu kitap bir evde bulunmuş olan birçok kişin hikayesini anlatmaktadır. Ancak tek mekân burası değildir. Bazı kahramanların sürekli uğradığı başka yerler de vardır. Bunlardan bir Nilgün’ün her sabah denize girmesidir veya Faruk’un araştırma yapmak için her gün gittiği Gebze Kaymakamlık Arşivi’dir. Hasan Nilgün’ü takip ettiği ve ders 3 Doğum ve ölüm yılları sayfa 68 ve 71’de yazılıdır 6 çalışmak istemediği için genellikle dışardadır. Metin ise eğlencelere gittiği için birçok mekan değiştirmektedir. Faruk ve Nilgün sıkça evin bahçesinde veya oturma odasında muhabbet ederler fakat bir bölümde Cennethisar’ın bir tepesinde dertleşirler buradaki bağlantı birinin mutlu olma diğerinin ise hür, yenilikçi olma arzusudur. Ailenin bir arada göründüğü nadir bölümlerden biri babaannenin torunları ve Recep ile birlikte kocasının, oğlunun ve gelininin mezarlığını ziyaret etmesidir. Bunun haricinde babaanne sürekli odasındadır. Geçmişten bahsettiği kısımlarda ise Selâhattin sürekli çalışma odasında ansiklopedisini bitirmeye çalışır. Recep’in bulunduğu temel mekân ise mutfaktır, bunun sebebi de başkalarına hizmet etmesidir. 5. Olay Romanın asıl hikayesi torunların Cennethisar’a gelmesiyle başlar. Kahramanların her birinin kendi hikayesi mevcuttur fakat anlatıcı olmayan Selâhattin ve Nilgün olayların dahilindedir. Selâhattin ve Fatma’nın hikayesi siyasi bir çatışma sebebiyle başlar ve roman siyasi bir çatışma sebebiyle dramatik bir şekilde son bulur. Sürekli Doğu ve Batı sentezinin içinde bulunan Selâhattin ülkenin geleceği için bir ansiklopedi çalışması yapar fakat bunu bitiremez. Bu süreçte Fatma onun yanındadır ve birbirlerinden ne kadar farlı oldukları anlaşılmaktadır. Dünya ve hayata bilimsel yaklaşan Selâhattin’e karşı, dinini (Müslümanlığı) yaşamaya çalışan Fatma vardır. Bu durum okuyucuya Fatma üzerinden aktarılmaktadır ve onun sürekli şikayetçi olduğu görülmektedir. Selâhattin ona fikirlerini anlatarak ikna etmeye çalışır ancak bir sonuca varamaz. Aralarındaki geçimsizlik sebebiyle Selâhattin başka bir kadınla birlikte olur ve bu ilişkiden iki çocukları dünyaya gelir. Ayrılmama sebepleri ise birbirlerine farklı nedenlerden dolayı bağlı olmalarıdır. Fatma geleneksel bir kadındır ve bu yüzden eşinin yanından ayrılmaması gerekir, Selâhattin ise asıl mesleği olan doktorluğu yapmadığı ve bir işte çalışmadığı için Fatma’nın mücevherlerini bozdurarak geçinmektedir. Bir gün Fatma, Selâhattin’in oğulları Recep ile İsmail’le şiddet uygular, bu yüzden biri cüce diğer de topal kalır. Recep büyükhanımın yanında çalışmasına rağmen Fatma ona hiç güvenmemektedir ve yaptıklarını torunlarına anlatacağına dair şüphe ve korku içindedir. Recep’in hakkında kötü konuştuğunu savunur: “Aklıma geldi: Cüce anlatıyor mudur? Çocuklar, diyordur, Babaanneniz elindeki o bastonla bizi… Korktum, düşünmek istemedim, ama plajın Cumartesi uğultusunu işitirken uyuyamam ki ben!” (s). Faruk daha önce de Gebze’de yapmış olduğu araştırmalar gibi bu sefer araştırma yapmaktadır ve okuduklarından ilginç hikayeler keşfeder ve bunlar hakkında bir kitap yazma fikri aklına düşer 7 Hasan romanda en fazla bölüme sahip olandır ve hikayesinde Nilgün kilit kişidir. Yaz tatilini aslında ders çalışmakla geçirmesi gerekirken, Nilgün’ün kasabaya gelmesiyle allak bullak olur. Ondan etkilendiğini itiraf etmek ester ancak karşısına çıkmaya utanır, sürekli takip eder. Bir yandan da davası uğruna çalışmak, etkinliklere katılmak, sesini duyurmak ister. Ders çalışmadığından dolayı babasıyla anlaşamamaktadır ve ona karşı sempati duymamaktadır. Hayali ülkücülüğü yaymak ve komünistleri ülkeden yok etmektir4: “… Ülkücü Yıldırım Harekâtı şu anda sonuçlanmış bulunuyor, Tunceli ve serhat şehrimiz Kars’taki kızıl direnme yuvalarını da ezdiğimizi şu anda öğrenmiş bulunuyorum…” (s). Hoşlandığı kız bir solcu olduğundan dolayı ülkücü arkadaşları tarafından hoş görülmez ve siyasi görüşü sebebiyle Nilgün’ü cezalandırmak isterler. Hasan ilgisini belli edemediği için karşı çıkamaz fakat Nilgün’ü tembihlemek ister, bu sebeple her sabah yaptığı gibi diğerlerine görünmeden plajdan dönmesini bekler. Aralarındaki gerçekleşen çekişme sebebiyle Nilgün Hasan’a “Manyak faşist, bırak beni!” (s) der ve bu sebeple Hasan Nilgün’ü döverek cezalandırmış olur. Olanları gören Recep Nilgün’ü eczaneye götürür. Hastaneye gitmesi tavsiye edilmesine rağmen Nilgün eve gitmekte ısrarcı olur ve o akşam beyin kanaması sebebiyle hayatını kaybeder. Hasan ise kasabayı terk etmek üzere istasyona ve orada başkasının cüzdanına el koyarak kimliğini değiştirir. Nilgün hakkında haberler çıkmış mı diye gazetelere bakar fakat sonuç bulamaz. Yaptıklarından ise hiçbir pişmanlık duymamaktadır, hatta daha beterini, sesini duyurmanın hayalini kurar. Metin ise zengin olma hayalinin peşindeyken eğlence dolu hayatı bir anda mahvolur. Ceylan’ı kazanmak ister ve arkadaşı Fikret’e kaptırmaktan korkar, lakin Ceylan’a yapmış olduğu ilan-ı aşktan ve hatalı yaklaşımından dolayı onu kaybeder, ardından ders çalıştırarak biriktirmiş olduğu 12 bin lirayı ülkücülere kaptırır. Sarhoş olup eve geldiğinde babaannesini evi yıktırmaya ve yerine yeni bir apartman yaptırmaya ikna etmeye çalışır fakat babaannesi onu kale almaz. 5 Babaanne aşağıda bir şeylerin olduğunun farkındadır, ancak torunu Nilgün’ün hayatını kaybettiğinden habersizdir. 4 S. 5 S. 8 Sonuç Orhan Pamuk’un yazmış olduğu Sessiz Ev adlı romanı birçok anlatıcı barındırdığı için, birçok insana da hitap etmektedir. Her kahramanın farklı bir yapısı vardır, bu sayede okuyucu kendinden bir parça bulabilir ve kitabı kısa sürede okuma arzusu doğabilir. Her bölümde anlatıcı değiştiği için hikâye de değişir ve bu romanı dinç tutar. Başta eleştirmiş olduğum nokta, Nilgün’ün bir anlatıcı olarak karşımıza çıkmamış olmasıdır fakat böylece sonu daha şaşırtıcı olmuştur. Onun sessizliği, susturulmuş komünizm sembolüdür. “Delikanlılığı” dinmeyen Hasan ise dönemin aktif ve hareketli milliyetçisini, kendini araya bir genci temsil etmektedir ve: “korkun benden, elime tabanca geçer hepinizi öldürürüm, gazeteler benden bahseder…” (s) gibi tehditler savurur. Bu durumda akla ilk sağ-sol çatışmaların yaygın olduğu terör olayları, üçüncü sayfa haberlerinde hayatını kaybetmiş insanlar gelmektedir. Bu tür konular okuyucu olarak gençleri de daha çok ilgisini çekmektedir. Babaanne din ve kültür bakımından tipik bir Anadolu kadının temsil etmektedir. Kocasının anlattıklarını dinlerken kendini günaha girmiş gibi hisseder fakat kendisi de günahsız değildir. En büyük kötülüğü masum olan Recep ve İsmail’e yapmıştır ve bu kinini hala sürdürmektedir. Hayatında en çok sevdiği kişi oğludur ve torunlarından beklediği ilgiyi göremez. Bu özelliği de günümüzde birçok annede hala bulunmaktadır. Selâhattin’in ülkeyi Batılılaştırma çabası günümüzde hala sürmektedir, bu yüzdende de ansiklopedisinin sonu bulunmamaktadır ve bu Doğu ve Batı farklılıklarını Türkiye tam olarak içinde barındırır (Ege ve Doğu Anadolu Bölgesi), doğuyu cahil, geride kalmış, batıyı ise bir “Akıl Cenneti” gibi tanımlar. Türkiye’nin bu hususta keskin değişimi Cumhuriyetin ilanı ile başlamıştır, bunun sebebi de savaştan çıkmış bir ülke olarak müttefikleri güçlü ve düzenini kurmuş olmasından dolayı bir rol model olarak örnek almış olmasıdır. Cahilliği ise dinle bağdaştırır, bu yüzden ansiklopedisinde her şeyi bilimle kanıtlamaya çalışır. Bu noktada beni etkileyen, ölüme karşı bir şey bulamamış olması ve bundan korkmuş olmasıdır. Selâhattin: “Allah kahretsin, aklıma geldikçe, dehşete kapılıyorum, ölmek istemiyorum, ölmek aklıma gelince isyan etmek istiyorum, Yarabbi, ne âsap bozucu bir şey…” (s). Aslında her şeye bilimle yaklaşan Selâhattin bu hususta bir açıklama bulamaz inanmadığı Allah’a isyan eder. Bu durum ölüme bir çare olmadığını simgeler. İnsan dünyaya gelir, bir şeyler değiştirmeye çalışır, birbirinden farklı hayatlar yaşanır fakat sonu hep aynıdır ve bunu değiştirme imkânı yoktur. Romanın genel boyutuna bakıldığında mutlu bir durum yoktur. Genellikle negatif düşünceler içermektedir ve böylece en küçük pozitif bir durum okuyucuyu mutlu eder. Evin kendisi de çevredekiler tarafından “sessiz” olarak betimlenir. Bunun sebebi ise hep içine kapanık olmasıdır. Selâhattin o eve, hatta odaya kendini kapatıp ansiklopedi yazmaya 9 çalışmıştır. Fatma yaşlılığından dolayı hareketsizidir ve Recep ona hizmet etmekle sorumludur. Torunlar ise sadece tatil için gelmiştir. Kitaptaki farklılıklardan dolayı her okumada yeni bir şey, okuyucu tarafından farkedilebilir. Bunu destekleyen ise Fatma’nın romanın sonunda söylediği cümledir: “Hayata, o bir seferlik araba yolculuğuna bitince yeniden başlayamazsın, ama elinde bir kitap varsa, ne kadar karışık ve anlaşılmaz olursa olsun, o kitap, bittiği zaman, anlaşılmaz olan şeyi ve hayatı yeniden anlayabilmek için istersen başa dönüp biten kitabı yeniden okuyabilirsin, değil mi Fatma? “(s). Sessiz Ev farklı çatışmalar ve duygu durumları sebebiyle günümüze hala yansımaktadır ve özellikle gençlere de hitap etmektedir. Birçok konuya değindiğinden dolayı da okuyucunun kendi düşünce ve fikirlerini farketmesine yardımcı olur. 10 Kaynakça Pamuk, Orhan (). Sessiz Ev. İstanbul: İletişim Yayınları 11

Biri tarihçi, biri devrimci, biri de zengin olmayı kafasına koymuş üç torunun, yazında İstanbul'dan elli kilometre uzakta, Cennethisar'da yaşayan babaannelerini konağında geçirdikleri bir haftanın öyküsüdür. Sessiz Ev Özeti: Yüzyılın başında, siyasetle uğraştığı için İstanbul'dan uzaklaştırılan, sürgüne gönderilen dede, Cennethisar'da bir konağa yerleşmiş Bütün yaşamını Doğu ile batı arasındaki uçurumu bir çırpıda kapatacağını sandığı büyük bir ansiklopedinin yazımına vermiştir. Öldükten sonra babaanne ve yanında çalıştırdığı cüce bir kahya tek başlarına yaşayıp gitmektedirler. Her yaz olduğu gibi bu yaz da şehirden gelecek torunları beklemektedirler. Torunlar gelince, tam babaannenin düşündüğü gibi aynı konuşmalar yapılır ve herkes kendi odasına ve kendi dünyasına çekilir. Babaanneyle beraber dedelerinin mezarını ziyaret ederler. Kitapta bekirki bir konu işlenmemekte. Aslında kitapı ilginç yapan da bu. Olaylar sırasında kişilerin kendi bakış aöılarından düşüncelerini anıarını öğreniyorsunuz. Genel olarak iki aşk hikayesi işlenmiş. Aslında ikisi de platonik. Torunlardan biri olan Nilgün'e hala Cennethisarda oturan eski çocukluk aşkı ilgi gösteriyor. Adı Hasan olan bu platonik aşık geçen zaman içinde solcu görüşlerin etkisinde kalmış ve kasabada sanki onların bir adamı olarak yardım parası manasında haraç toplamaktadır. Diğer bir torun olan Metin ise Ceylan adındaki zengin bir kıza aşıktır. Bir süre sonra evdekilerin de bundan haberleri olacaktır. Faruk Bey uzun zamandır aşırı derecede içki içmektedir. Ev halkı ve babaane bunu görüp elinden bir şeyin gelmemesi nedeniyle üzülmektedirler. Olaylar çoğu zaman kişilerin kendi anılarıyla kesilemktedir. Kitabın sonlarına doğru Nilgün'ün cumhuriyet gazetesi aldığını gören Hasan Nilgün ile tartışırlar. Tartışma sonucu yere düşen Nilgün bir gün sonra beyin kanamasından hayatını kaybeder. Sessiz Ev Ana Fikri: Doğu ile batı arasındaki uçurumun bir anda bulunan bir buluşla değil ancak ve ancak insanların kafalarındaki değişimle kapatılabileceği. Sessiz Ev Kitabındaki olaylar ve şahısların değerlendirilmesi: Babaanne : (Fatma Hanım)90 yaşına gelmiş, torunlarını seven ancak onların babaannelerine soğuk davranmalarınından hoşlanmayan, daha fazla ilgi isteyen evin sahibesi. Faruk Bey : Kendisini içkiye kaptırmış, hayatta kaybettiklerini unutmaya çalışan ve gelecekten umudunu tamamen kesmiş biri. Nilgün : Torunlardan ikincisi. Belkide babaanneyi anlayan en iyi insan. Küçük yaşta anne ve babasın kaybetmiş olması ve kız torun olmasından dolayı hayaa biraz daha farklı bakan bir kişi. Hasan'ın kendisine aşık olduğundan uzun bir süre habersiz. Metin : Cennethisar'a biraz olsun eski günleri tazelemek ve yeni aşklar yaşamak için gelmiş biri. Kasabadaki arkadaşlarıyla birlikte dolaşıp zaman öldürür. Recep : Evin cüce uşağı. Babaanneye bakıyor. Kasabalılar cüce olduğu için biraz garip davranıyorlar. Kalabalıktan ve değişimden babaanne gibi pek hoşlanmayan biri. Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (İstanbul: Varlık, ), s. 'da Sessiz Ev'in olay örgüsünü şöyle özetler: Roman, Gebze'ye bağlı Cennethisar'da eski, büyük, sessiz bir evde başlar. Evin sahibi yaşlı, yalnız, acılı bir kadındır: Fatma Hanım [roman boyunca Büyükhanım ve Babaanne olarak da anılır]. Evin bütün işlerinden cüce Recep sorumludur. Büyükhanım'ı yedirip içirmek, kaldırıp yatırmak, bulaşıkları yıkamak, evi silip süpürmek, çarşıya gidip gelmek hep onun görevidir. Büyükhanım'ın üç torunu bir hafta kalmak üzere ertesi gün buraya geleceklerdir. Bunun için evde yapılması gereken hazırlıklar tamamlanmıştır. Fatma Hanım gece yatağında torunlarını düşünür, onlarla neyi, nasıl konuşacağını tasarlar. Sonra zihni geçmişe dalar. Ölü kocası Selâhattin Bey'i anımsar. Bir film şeridi gibi yaşamı gözlerinin önünden geçer. Doktor Selâhattin Bey özgür düşünceli bir kişidir. İttihat ve Terakki yönetimini beğenmez. Bundan ötürü, Talat Paşa'nın da baskısıyla İstanbul'dan ayrılmak, Gebze'ye gitmek zorunda kalmıştır. Şimdi Fatma Hanım'ın oturduğu ev işte o sürgün yıllarında yapılmıştır. Belirlenen günde torunlar gelirler. En büyükleri Faruk tarihçidir, üniversitede doçenttir. Nilgün toplumbilim öğrencisidir, devrimcidir. Metin lisede okumaktadır. Amerika'ya gidip orada zengin olmayı kurmaktadır. Konuşmalar sürerken Recep sofrayı kurar. Yemekten sonra Faruk'la Nilgün uzun bir söyleşiye dalarlar. Metin kapağı dışarı atar, arkadaşı Vedat'ı arayıp bulur. Birlikte zengin çocuklarının oluşturduğu topluluğa katılırlar. Metin onlar arasında karşılaştığı Ceylan adlı kızdan pek hoşlanır. Ertesi gün Büyükhanım'la torunları Selâhattin Bey'in mezarına giderler. Dua ederler. Fatma Hanım kendini tutamaz, ağlar. Torunlarının duyarsızlığına üzülür. Faruk Gebze Kaymakamlığı Arşivi'nde araştırma yapar. Eski gazete ve dergilerle mahkeme dosyalarını incelemeye girişir. Bundan büyük bir tat alır. Amacı, yörenin geçmişini gün ışığına çıkarmaktır. Akşamleyin yemekte o gün okuduğu belgeler üzerinde tartışırlar. Metin her gün çılgınlar gibi gezip eğlenir. Yiyip içer. Sarhoş olduğu bir sırada Ceylan'a sevgisini açıklar, ama kız oralı olmaz. Recep evdeki işleri bitirdikten sonra geceleyin gezmeye çıkar. Yalnız başına sokaklarda dolaşır. Gençlerin boyunun kısalığıyla eğlenmesinden çekinir. Recep'in yeğeni Hasan sağcı bir teröristtir. Örgüt arkadaşlarıyla geceleri yollara, duvarlara afişler asar, sosyalizmi, komünizmi kötüleyen sözler yazarlar. Gündüzleri tehditle ve uydurma makbuzla esnaftan para toplarlar. Hasan, Nilgün'ün çocukluk arkadaşıdır ve ona eğilim duymaktadır. Kız bunu sezer, ama Hasan'a yüz vermez. Her sabah erkenden bir kitapla kıyıya gider, orada hem okur, hem de denize girer. Dönüşte bir Cumhuriyet Gazetesi alır. Hasan onu izler ve solcu olduğunu anlar. Durumu arkadaşlarına açar. Onlar böyle bir kıza ilgi duymasını hoş görmezler. Kızarlar. Aralarında anlaşırlar: Kızın yolunu kesecek ve ona bir kötülük yapacaklardır. Hasan denizden dönerken Nilgün'ün karşısına çıkar. Amacı, arkadaşlarının kurduğu planı ona bildirmektir. Fakat Nilgün onu dinlemez, "Pis faşist!" diye bağırır. Bunun üzerine Hasan'ın tepesi atar, kızı sokakta kıyasıya dövüp kaçar. Nilgün'ü Recep'le eczacı hanım eve götürürler. Eczacı hastaneye yatırılmasını önerir, ama Nilgün razı olmaz. Oysa yüzü morarmıştır, vücudu çürükler içindedir. Geceleyin üç kardeş toplanır, gündüz olup bitenleri konuşurlar. Ertesi gün İstanbul'a dönmeyi kararlaştırırlar. Sabahleyin Recep torunlarının kararını Büyükhanım'a haber verir. Gençler kahvaltıdan sonra yukarı çıkıp onunla vedalaşacaklardır. Kahvaltıdan kalkınca Nilgün'ün başı döner, midesi bulanır. Gidip uzanır. Durumu gitgide ağırlaşır. Sonunda beyin kanamasından ölüverir. Gençler şaşırırlar, üzüntüden ne yapacaklarını bilemezler. Büyükhanım ise yukarıda, onların gelip vedalaşmasını bekler. Recep'i çağırır, ama o da gelmez. Aşağı inmeye çabalar, beceremez. Yatağına uzanır, yorganını başına çeker. Ev tam bir sessizliğe bürünmüştür. Hasan istasyona gider. Büfeden aldığı gazeteleri merakla, kaygıyla gözden geçirir. Nilgün'le ilgili bir haber çıkıp çıkmadığına bakar. Trene binerek Cennethisar'dan ayrılır. Orhan Pamuk’un ikinci romanı Sessiz Ev, üç kardeşin Cennethisar’da yaşayan babaannelerinin evinde geçirdikleri bir haftalık tatillerini anlatır. Bu tatil boyunca hem kahramanların o bir hafta içinde yaşadıklarını, hem de geriye dönüşlerle bir ailenin üç kuşağının anlatıldığını görürüz. Romanda anlatıcı olarak babaanne Fatma Hanım, torunları Faruk ve Metin, cüce Recep ve cücenin yeğeni Hasan’ı (aynı zamanda Faruk, Metin ve Nilgün’ün kuzeni) görürüz. Roman boyunca bu beş kişinin hikâyesini birinci ağızdan dinleriz. Fakat bu beş kişi dışında başka kişilerin de romana dâhil olduğunu görürüz. Fatma Hanım’ın ve Recep’in geri dönüşleriyle ansiklopedi yazarı Selahattin Bey’i ve oğlu Doğan’ı tanırız. Bu iki karakter her ne kadar artık ölmüş de olsalar romanda büyük yer tutarlar. Hatta yer yer romanın geçtiği zaman diliminde Sessiz Ev’de bulunan Nilgün’ün sesinden bile daha çok duyarız onların seslerini. Kitap boyunca biz Nilgün’ün hikâyesini, diğer anlatıcıların aktarımlarıyla takip ederiz. Nilgün, romanda kendi sesini az da olsa duyurabilmekle birlikte hep başka karakterlerin, çoğunlukla da ağabeyi Faruk’un bölümlerinde karşımıza çıkar. Klasik roman tekniği kullandığı Cevdet Bey ve Oğulları’ndan sonra Pamuk Sessiz Ev’de farklı bir anlatım biçimini dener. Bilinç akışı tekniğini kullandığı bu romanda biz Orhan Pamuk’un daha sonraki romanlarında da karşımıza çıkacak olan bazı unsurlarla karşılaşırız. Bunlardan biri bir başkası olma hayalidir. Romanda yoğun bir şekilde işlenen bu konu, Pamuk’un bir sonraki romanı Beyaz Kale’nin de temelini oluşturur. Bir başkası olma hayali, sürekli yalnız kalıp hayaller kurma isteği Orhan Pamuk’un romanlarının önemli izleklerinden biridir. Küçükken, bir başka evde bir başka Orhan’ın varlığı düşüncesine sahip olduğunu dile getiren Orhan Pamuk’un hayatında hayal kurmanın büyük bir yeri olduğunu söyleyebiliriz. Pamuk, bu kitapla ilgili olarak “Sessiz Ev’de yer alan gençlerin her biri bendim. Her birinde gençliğin ayrı ayrı ruh hallerini kurcaladım ve eğlendim.”[1] der. Bir başkası olmayı sık sık hayal ettiğini söyleyen Pamuk’un kitabındaki karakterlerinin de tıpkı kendisi gibi sürekli hayal kurduklarını görürüz. Romanda hiç kimse olduğu durumdan memnun değildir, hepsi başka biri olmanın hayalini kurarlar. Murat Gülsoy’un da dediği gibi “Sessiz Ev’de hep bir başkası olma hayaliyle yaşayan kahramanlar, gerçekçi bir bakış açısıyla herkesin kurduğu türden hayaller kuruyor gibidirler, ama derininde hepsinin hissettiği o büyük sıkıntı –her ne kadar romanlarda bu sıkıntı Doğu’nun bir özelliği gibi sunulsa da- çok daha evrensel ve varoluşsal bir endişedir. Çünkü bir başkası olma hayali kolaylıkla kendi olamamak endişesine dönüşür.”[2]Bunun yanı sıra kitaptaki tüm hayalperest karakterlerin büyük şeyler başaracaklarına dair düşünceleri olduğunu da görürüz. Kitapta hiçbir karakter yaşadığı çevreden ve kendisinden memnun değildir. Bu karakterler, bir kırılma anını yaşayarak bambaşka kişiler olmayı düşlerler. Selahattin Bey, Doğu’nun geri kalmışlığını Doğu’daki bilimsizliğe bağlar ve bu eksiği gidermek için tüm ömrünü ansiklopedi yazmaya verir. Yazdığı ansiklopedisinde Doğu’da söylenmesi gereken bütün temel düşünceler ve sözleri söyleyip Doğu’daki bu büyük boşluğu dolduracağını hayal eder. Selahattin Bey, yazdığı ansiklopedi sayesinde Bankalar Caddesi’nin karışacağını, Sirkeci’nin birbirine gireceğini, ansiklopediyi okuyanların intihar etmeye başlayacağını ve herkes onu anladıktan sonra muzaffer bir edayla İstanbul’a geri döneceğini söyler.[3]Selahattin Bey’in hayali Tanrı’nın öldüğünü ispat ederek müslümanların yeni tanrısı olmaktır. Selahattin Bey’in eşi Fatma Hanım’a baktığımız zaman ise Selahattin Bey’in tam tersi bir karakter olduğunu görürüz. O da tıpkı Selahattin Bey gibi yaşadığı çevreden ve kendinden memnun değildir fakat Fatma Hanım, eşinin tersine geçmişe sıkı sıkıya bağlıdır. O, kitaptaki diğer karakterlerden farklı olarak ileride büyük ya da şöhretli biri olmak yerine eskiye, gençliğine dönüp tüm hayatını günaha hiç bulaşmadan bir genç kız olarak geçirmek ister. Yeniye, içinde bulunduğu dünyaya karşı nefretini sık sık dile getiren Fatma Hanım, Selahattin Bey’in cehenneminin dünyaya indiğini söyler. Fatma Hanım, her şeyin yapay bir hâle geldiğini düşünür, artık kolonyalar cam şişelerde değil plastik şişelerde satılmaktadır, at arabası yerine plastik bir arabayla gezmeye çıkılır hatta torunlarının kalbinin bile plastik olduğunu düşünür. Fatma Hanım’ın, değişen dünyaya olan nefretini dile getirirken plastik kelimesini sık sık kullandığını görürüz. Sessiz Ev’de başka biri olma isteğini oldukça yoğun hissettiğimiz bir diğer karakter de Hasan’dır. Henüz liseye giden bir ülkücü olan “Hasan, parasızlık nedeniyle zenginlerden, kadınsızlık nedeniyle kadınlardan, mutsuzluk nedeniyle mutlu insanlardan nefret eder.”[4] O da tıpkı Selahattin Bey gibi büyük işler başaracağı günlerin hayaliyle yaşar. Yaşadığı hayatla yetinemeyeceğini sürekli dile getiren Hasan ya ülkücü bir fabrikatör ya da bir başbuğ olabilmeyi düşler. Aşağılık kompleksi içinde olan Hasan, on beş yıl sonra yanında müslüman yardımcı bir kızın çalıştığı, emrinde yedi bin işçinin bulunduğu fabrikasına arkadaşları Mustafa ve Serdar’ın utana sıkıla gelişlerini ya da başbuğ olduğu zaman Nilgün’ün onun karşısına getirileceği ve kurtulmak için ona yalvaracağı günlerin hayaliyle yaşar. Metin de tıpkı Selahattin Bey ve Hasan gibi bambaşka, özellikle de zengin ve şöhretli biri olabilmeyi hayal eder. Metin için bu dünyadaki en önemli şey paradır. Metin’in anne ve babasının ölümlerinden ziyade ona bir miras bırakmamalarına üzüldüğünü bile söyleyebiliriz. Metin, bazen uluslararası zengin bir çapkın, bazen büyük Türk fizik bilgini, bazen de büyük bir medya patronu olmak ister. Bütün bu hayallerinde değişmeyen tek unsur çok ünlü ve çok zengin olma isteğidir. Recep’in ise başka biri olmaktan ziyade geçmişe dönebilmeyi arzu ettiğini görürüz. O, annesinin ona anlattığı masalları özlemiştir ve o günlere geri dönebilmek ister. Faruk’a baktığımız zaman ise onun da başka biri olmak gibi bir isteğinin olmadığını görürüz. Aksine o iki ruhla yaşayamadığından bahseder ve tek bir ruh, tek bir kişi olabilmek için kendiyle mücadele eder. Faruk’un kitabın diğer kahramanları gibi büyük işler başarma, şöhretli ve bambaşka biri olma hayalleri yoktur. Onun asıl isteği “tek kişi, bir bütün, tastamam sağlıklı bir insan olmak”tır.[5] Kitaptaki bütün karakterler kendilerini anlatıp başka biri olma isteğini bize duyumsatırken romandaki diğer karakterlerin gözünden anlatılan ve iç konuşmalarını takip edemediğimiz Nilgün, Faruk’un da dediği gibi belki de kitaptaki karakterlerin içinde en iyi olanıdır. Naif bir devrimci olarak nitelendirebileceğimiz Nilgün’ün kendi ağzından duymamış olsak bile değişmesini isteyeceği tek şeyin yaşadığı toplumun düzeni olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazıda bir başkası olma izleği üzerinden değerlendirmeye çalıştığımSessiz Ev içinde birçok başka izlekler de taşımaktadır. Roman, Doğulu olmak, Doğu-Batı karşıtlığı, karakterler arasındaki yoğun sevgisizlik, tahammülsüzlük bağlamlarında da okunabilir. Romanla ilgili son olarak, Engin Kılıç’ın “Sessiz Evin Sesleri” makalesinden alıntılayarak; “Romanda herkes mutsuzdur; herkesin fakirlik, gerilik, Doğululuk, babasızlık gibi bir aşağılık kompleksi vardır; herkes gece yaşar ve birçoğu umutsuzca yanlış kişiyi sevmektedir. Ama bu, arabesk bir melankoli biçiminde çıkmaz karşımıza, hatta pek çok yerde hayli neşelidir de. Ama roman sona erdiğinde, okurun elinde iyimserlik adına hiçbir şey kalmaz.“ diyebiliriz. [6]

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası