osmanlıda sadaka taşları / Sadaka Taşı geleneğiyle 'e yakın öğrenciye burs veriliyor

Osmanlıda Sadaka Taşları

osmanlıda sadaka taşları

kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız[değiştir kaynağı değiştir]

  1. ^Sadaka taşı. 19 Ekim tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. funduszeue.info Erişim Tarihi
  2. ^Acun, Hakkı: Taş, TDV İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İst. , c, s
  3. ^Sevim, Nidayi. Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları, Kitapdostu, İst. , s
  4. ^Özemre, Ahmet Yüksel. Üsküdar Ah Üsküdar, Kubbealtı Neşriyat, İst. , s

Osmanlı'nın zarafetini gösteren gizli taşlar

Bir şefkat medeniyeti olan Osmanlı, hayatın her anında, canlıya verilen değeri gözler önüne seren geleneklere sahipti. Cami duvarlarına oyularak yapılan; yardımlaşmanın gizliliğini esas alan "sadaka taşları", güven duygusunun pekiştiği "yitik taşları", atlı araçlara binmeye kolaylaştıran "binek taşları" ve hamalların yol boyunca dinlenmesini sağlayan "mola taşları" ile zarafetini yansıtır. Gelin, Osmanlı'nın unutulan bu taşlarına daha yakından bakalım.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Sesli dinlemek için tıklayınız.

BİNEK TAŞLARI

BİNEK TAŞLARININ BULUNDUĞU TARİHİ YAPILAR

BİNEK TAŞLARININ BULUNDUĞU TARİHİ YAPILAR
MOLA TAŞLARI

Osmanlı’da toplumsal dayanışmanın zirvesi: Sadaka taşları

Osmanlı, iffet ve hayâsından dolayı fakirliğini gizleyenler, onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için ince ve farklı yardım ve himaye yöntemleri bulmuştur. Fakir fukara için gayet zarif yardım şekilleri geliştirmiştir. Böylece alan el hicaptan, veren el de gurur ve riyadan korunmuştur.

“NE harâbiyim, ne harâbâtiyim; kökü mazide olan atiyim…”

Büyük şair ve mütefekkir Yahya Kemal Beyatlı’nın yukarıda yer alan sözü, aslında Hunlardan Göktürklere, Uygurlardan Gaznelilere, Selçuklu’dan Osmanlı’ya iki bin küsur yıllık medeniyet tarihimizde geçmişe ve geleceğe bakışımızı özetliyor.

Ecdadımız devletler kurdu, devletler yıktı. Zaferler yaşadı, yenilgiler tattı. Bolluk zamanları da oldu, kıtlık zamanları da. Ama ne olursa olsun, tarihte hep var oldu. Allah’ın izniyle var olmaya da devam edecek. Bizler yani kökü mazide olan atiler, ufka bakarken geçmişten ders alacağız. Mazideki güzellikleri yaşatacağız. Yaşatacağız ki, geleceğe baktığımızda gözlerimiz kamaşsın, güneş her daim tepemizde olsun.

Mazinin tozlu yapraklarını çevirdiğimizde, Osmanlı, illâki önemli bir yer tutuyor. Nasıl tutmasın? Peygamber sancağını uzunca bir müddet şanı şerefi safiyyih ile taşımış, üç kıtada hüküm sürmüş, aman dileyene kılıç kaldırmamış, kadına, çoluğa çocuğa, düşküne dokunmamış, fakir fukarayı doyurmuş, garip gurebanın hakkını vermiş yüce gönüllü koca bir çınar

Nimetleri olduğu kadar külfetlerine de katlandığımız ahir zamanda unutulmaya yüz tutan bir mefhumu yeniden hatırlatmak istedim kıymetli okuyucularıma. Osmanlı zamanında toplumsal dayanışma adına teessüs eden önemli bir müesseseyi, “sadaka taşlarını” birlikte yâd edelim isterseniz…

Parlak bir ati için maziye kök salan bu güzelliği bir kez daha hatırlayalım.  

Sadaka

İnsanoğlu ister maddî olsun, ister manevî, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için dünya var olduğundan beri başkalarının yardımına ihtiyaç duymuştur. İnsanların ihtiyaçlarının giderilmesi hem yüce dinimiz İslâm’ın öngördüğü toplum düzeninin vazgeçilmez bir parçasıdır, hem de dünyevî anlamda toplum hayatının devamı ve huzuru için hayatî bir önem taşımaktadır. Kur’ân’da defaatle mümin kulların birbirlerinin dost ve yardımcıları olduklarına vurgu yapılmaktadır. Günümüzde her ne kadar birbirimizin dost ve yardımcısı olduğumuzu unutmuş gibi görünsek de Allah’tan korkan ve kuldan utanan her mümin, ihtiyacı olan diğer insanlara yardımda bulunma eğilimdedir. Özünde bu duyguyu taşır. Hele salgın hastalık, kuraklık veya savaş gibi toplum düzenini derinden sarsan olaylar esnasında yardımseverlik çok daha önemli hâle gelmektedir.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği uzun nasihatinde üç kıtaya hüküm sürecek Osmanlı’nın temellerinin atıldığını biliyordu kuşkusuz. Biliyordu ki, ona “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” dedi. Bu cümle, cihan devletinin ideolojisini ve amentüsünü oluşturdu yüz yıllar boyunca. Osmanlı insanı yaşattı, devlet yaşadı. Bu cümle çok önemli; çünkü kuruluş felsefesini Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın temelleri üzerine kuran Osmanlı’da insan onuru her şeyin üstünde tutulmuştur. Allah’ın yarattığı her kul gibi fakir insanların da onuru olduğu unutulmamış, onlara yardım ederken hep bu bilinç ve incelik içinde davranılmaya özen gösterilmiştir.

Sayıları gün geçtikçe azalan ancak bir zamanlar payitahtta ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde çok sayıda bulunduğu tahmin edilen sadaka taşları, gayet sade ve mütevazı olmanın yanında derin mânâlar içermektedir. Çünkü sadaka taşları, Osmanlı toplumundaki yardımlaşma kültürünün elle tutulur, gözle görülür tezahürlerinden biridir.

Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’nde, yardımseverlik kavramı “hayırseverlik, hayırsever olma durumu, iyilikseverlik” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımda yer alan “hayırsever” kavramı, aynı sözlükte iki farklı şekilde ifade edilmektedir. Bunların birincisi; yoksullara, düşkünlere, yardıma muhtaç olanlara iyilik ve yardım etmeyi seven, iyiliksever, yardımsever, hayırperver kimselerdir. İkincisi ise, halkın yararı için okul, çeşme, hastane gibi hizmetler yaptıran kimselerdir.

İngilizce karşılığı “philanthropy” olan bu terimin Türkçedeki karşılığı hayırseverlik olmakla birlikte, aslında bu kelimenin tam anlamını karşılayamamaktadır. Dilimizde hayırseverlik veya yardımseverlik, çoğunlukla tarihî gelişimi sebebiyle bireylerin dinî, vicdanî veya duygusal güdülerinden hareketle yapılan yardımları çağrıştırmaktadır. Ancak uluslararası düzeyde philanthropy terimi, bu çağrışımlardan ziyade birey ve kurumların içinde bulundukları toplumların refah seviyesini yükseltmek amacıyla (çoğunlukla sivil toplum kuruluşlarına ve stratejik bir plânla) bağışta bulunmaları şeklinde tanımlanmaktadır. Görüyorsunuz ya, medeniyetimizi üzerine inşâ ettiğimiz “hayırsever ve yardımsever” kelimelerinin İngilizcede doğru düzgün bir karşılığı dahi bulunmamaktadır.

Bireyleri yardımseverliğe yönlendiren en önemli neden, kuşkusuz dinî inanca dayanan nedenlerdir. İslâm dinine göre zenginlerin mallarında muhtaç insanların hakları vardır. İslâmî bir yardımlaşma kurumu olan zekât, bu kişilere haklarını vererek “malı temizlemek” anlamına gelir. Aslında burada zekâtı verene de, alana da mesaj vardır. Bu mesaj, zenginliği dolayısıyla zekât veren kişinin kibirlenmemesi, zekâtını verirken ona göre davranması, Allah’a malı mülkü için şükretmesi; zekât alan içinse kendine zekât verene karşı teşekkür etmesi, ama hepsinden önemlisi bu müessese için Rabbine karşı duyduğu minnet duygusunu içerir. Ramazan Bayramı’nda yoksul Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak, onların bayram sevincine katılmalarını sağlamak ve oruçlarını rahat bir şekilde tutabilmelerine yardımcı olmak için verilen fıtr sadakası da İslâm dinine dayanan güzel bir ibadet çeşididir.

Yardımseverlik kavramının dünyevî boyutları da vardır. Her şeyden evvel yardımseverliği bireysel yardım ve kurumsal yardım olarak ikiye ayırabiliriz. Özellikle bireylerin aile yakınları, komşular ya da tanımadıkları bireylere ya da kurumlara yaptıkları her türlü bağış, yardım, iyilik, destek gibi bağışlar bireysel yardımlardır. Bu tür yardımlar bireylerin dinî, vicdanî ya da duygusal olarak yaptıkları yardım faaliyetleridir. Kurumsal yardım ise işletmelerin toplumun refahını arttırmak amacıyla bir vakfa bağlı bir biçimde gerçekleştirdikleri yardımlardır. Bu yardım türü bazen kâr amacı gütmeyen herhangi bir vakfa, bazen de bilinen veya bilinmeyen belirli kişilere yapılan gönüllü bağışlar şeklinde gerçekleşmektedir.

Aslında kurumsal yardımın temelinde de bireysel yardım yatmaktadır. Bu amaçla öncelikle bireyleri yardıma yönelten nedenlere bakılmalıdır. Bu nedenlerin ilkini psikolojik nedenler oluşturmaktadır. Psikolojik rahatlama, mutlu olma, suçluluk duygusunu bastırma, paylaşma, iyilik yapma, topluma katkı sağlama gibi davranışlar gösteren birey, hayır işleyerek deyim yerindeyse ruhunu rahatlatır. Meselâ, yardım kermeslerinde satılmak üzere tüketim malzemesi bağışında bulunanlar, dinî duygu birikimi ve grup içi dayanışma duygularının dışavurumuna aracılık ettiği oranda vicdanî bir rahatlama sağlamakta ve bu tür organizasyonlara daha fazla katılım için motive olmaktadırlar.


Yardımlaşma ve paylaşma sosyolojisi

Yardım etmenin diğer bir nedeni de kültürel yapıdır. Aile büyüklerinden öğrenilen yardımseverlik, sonraki kuşaklar tarafından devam ettirilmektedir. Osmanlı toplumunda şehir meydanlarına, camilerin, imaretlerin veya çeşitli hayır hizmeti veren binaların avlularına veya yalınlarına yerleştirilmiş sadaka taşları bunun güzel bir örneğidir.

İbn-i Haldun, meşhur eseri Mukaddime’de, toplumların maddî kültür değerlerinin yanında manevî kültür değerlerini de ayrıntılı olarak ele almış, bir toplumun gücünde ve ömrünün süresinde manevî değerlerinin yani zihniyeti oluşturan değerlerin belirleyici olduğu sonucuna varmıştır.

Sözlükte “gerçek olmak, doğruluk” gibi anlamlara gelen ve “sıdk” kökünden türeyen sadaka kelimesi, İslâm inancına göre Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için ihtiyaç sahiplerine yapılan gönüllü veya zekât gibi dinen yapılması zorunlu, nakdî ve aynî yardımları ifade eder. İnsanlığın doğasında bulunan yardımlaşma ve muhtaç olana yardım etme duygusu dinî bir kaideye bağlanarak zorunluluk hâline getirilmiştir. “Zorunluluk” deyince kimseler ürkmesin, bu zorunluluk, hayırlı ve güzel bir zorunluluktur. Fakirin fukaranın hakkını gözetir. Toplumsal dayanışmayı pekiştirir. Adil bir düzen kurulmasına yardımcı olur.

Osmanlı toplumunda varlıklı insanların ihtiyacı olan insanlara yardımcı olması için geliştirilen çok sayıda ve farklı yöntemlerle hizmet veren yardım kurumu mevcuttur. Halk tarafından kurulan çeşitli vakıflar aracılığı ile insanların hizmetine sunulan binek taşları, mola taşları ve sadaka taşları gibi eserler insanı hayrete düşürecek türden çok ilginç örneklerdir. Osmanlı toplumu, vakarından dolayı fakirliğini gizleyenlere, ihtiyaçlarını kimseye açamayanlara, alan el olmanın mahcubiyetini yaşatmamak ve onları istemek zorunda bırakmamak için gayet zarif bir yardım yolu olarak sadaka taşını geliştirmiştir.

Müslüman toplumlarda, hemen her dönemde sadakanın insan onurunu kırmayacak biçimde verilmesine büyük önem verilmiştir. Bu yapılırken dilenme ve dilencilik insan onuruna uygun görülmemiştir. Osmanlı toplumunda sadak taşı, sadak çukuru, zekât kuyusu, zekât taşı ve hayrat deliği gibi muhtelif isimlerle bilinen ve Tanzimat dönemine kadar da yaygın olarak kullanılan bu yardımlaşma uygulaması, insan onurunu kırmadan yardımlaşmayı sağlamak amacıyla geliştirilmiş bir yöntemdir.

Osmanlı, iffet ve hayâsından dolayı fakirliğini gizleyenler, onur ve vakarından dolayı ihtiyaçlarını kimseye açamayanlar için ince ve farklı yardım ve himaye yöntemleri bulmuştur. Fakir fukara için gayet zarif yardım şekilleri geliştirmiştir. Böylece alan el hicaptan, veren el de gurur ve riyadan korunmuştur. İşte her türlü tebrik ve takdire lâyık yardımlaşma vasıtalarından biri, hatta bir bakıma birincisi sadaka taşlarıdır.

Sadaka taşları, genellikle birkaç sokağın birleştiği bir köşede, imaret veya diğer sosyal yardım kurumlarının yakınlarında, tekke, dergâh, zaviye, mezarlık, türbe gibi yerlerin yakın çevresinde ve mescit, cami gibi ibadethanelerin yakın çevresinde bulunmaktadır. Sadaka taşları aracığı ile çoğunlukla nakdî yardım yapılsa da bazen aynî yardım da yapılmıştır. Nakdî yardım, isminden mütevellit, gelir durumuna göre altın, gümüş, sikke ya da madenî para bırakılarak yapılırdı. Aynî yardım ise giyim kuşam eşyaları ve çeşitli besinler bırakılarak yapılıyordu. Fakirler sadaka taşında birikenlerden sadece ihtiyacı olan şeyleri ve muhtaç olduğu miktar kadarını alarak kalanını başkalarına bırakmaya özen göstermişlerdir. Bu kanaat ve diğerkâmlık her türlü takdire lâyıktır.


Yaşayan sadaka taşları

Maalesef günümüzde sadaka taşlarının büyük kısmı bir kenarda unutulmuştur. Bir kısmı da değişen dünya şartları ve sosyal, kültürel hayat sebebiyle kullanılmaz hâle gelmiştir. Kullanılmadıkları için neye yaradıkları bilinmediğinden, kıymeti ve görevi anlaşılamayan bu fazilet abidesi sadaka taşlarından mevcut olanlarının koruma altına alınması gerekmektedir.

Eski İstanbul’u, İstanbulluları, eski mahalleleri ve mahalle kültürünü “Üsküdar Ah Üsküdar” adlı eserinde şiirsel bir üslupla dile getiren Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre, vakt-i zamanın Üsküdar’ında sadaka taşlarını bakın nasıl anlatıyor: “Üsküdar’da bazı mahallelerde sadaka taşı bulunurdu. Mahalle sakinleri yatsı namazına camiye giderken taşın kovuğuna bir miktar para bırakırlardı. Yatsı namazından sonra camiden ihtiyacı olanlar en son çıkar ve taşın yanından geçerken taşın kovuğuna ellerini daldırarak bir miktar para alırlardı. Kimse paranın hepsini kaldırmayı düşünmezdi. Ertesi günün ekmek parasını almak onlara yeterdi. Öyle ki, ertesi sabah sadaka taşında hâlâ para kalmış olduğu dahi vâki idi. Üsküdar ahalisi sokağa çıkarken fakirlere vermek üzere cebinde daima bozuk para bulundururdu. İsteyene sadaka mutlaka verilirdi. Fukara, sarhoş bile olsa, asla tahkir edilmezdi. Sarhoşa nasihatin tesir etmeyeceğini iyi bilen Üsküdarlılar yalnızca, ‘Allah ikrahlığını versin, umurunu hayra tebdil etsin, evlâdım’ diye dua eder, cevap olarak da ‘Âmin efendim, Allah sizden razı olsun’ duasını alırlardı”

Peki, neredeydi bu sadaka taşları? Sadece İstanbul’da mıydı? Tabiî ki hayır. Osmanlı başkenti olan İstanbul’un hemen hemen her semtinde bulunan sadaka taşlarına Anadolu’nun eski yerleşim yerlerinde de rastlamak mümkündür.

İstanbul Üsküdar Doğancılar’daki İmrahor Camiî yanında, Sultan Türbesi karşısında bulunan Fethi Ahmet Paşa Camiî yanında, Karacaahmet’te Aşçıbaşı Camiî avlusunda, İstanbul Fatih’teki Mehmet Ağa Camiî avlusunda, İstanbul’un Kocamustafapaşa semtinde bulunan Sümbül Efendi Camiî avlusunda, Süleymaniye Camiî avlusunda, Yeni Camiî avlusunda, İstanbul’un Beyoğlu ilçesinin Karaköy semtinde bulunan Arap Camiî’nin avlusunda, Laleli Camiî’nin avlusunda, Nuruosmaniye Camiî’nin avlusunda, İstanbul’un Eyüp ilçesinde bulunan Cafer Ağa Medresesi avlusunda sadaka taşları mevcuttur.

Anadolu’da ise Kayseri Yahyalı’daki Ulu Camiî’de, Ankara’daki Kesikbaş Türbesi’nin kuzeybatısında, Ankara’daki Yeşil Ahi Camiî’nin avlusunun içinde, Ankara’daki Hacı Bayram Veli Türbesi’nin içinde, Ayaş Ulu Camiî’nin batı kapısının yanında, Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Camiî’nin son cemaat yerinin hemen önünde, Sivas Kale Camiî’nin kuzeydoğusunda, Bafra Büyük Camiî’nin avlu giriş kapısının yanında, Yozgat Çapanoğlu Camiî’nin avlusunun kuzeydoğu dış köşesinde, Salihli Camiî’nin kuzeydoğu dış köşesinde, Çankırı’daki Çivitçioğlu Medresesi’nin giriş kapısının hemen sağ tarafında ve Çorum’daki Dördüncü Murat (Ulu) Camiî avlusundaki şadırvanın hemen önünde bulunan sadaka taşları, Anadolu’daki toplumsal dayanışmanın ve irfan medeniyetinin güzel örneklerindendir.

Osmanlı toplumunda dinî kural ve kaideler, hayatın neredeyse tamamını kaplamıştır. İnsanlar günlük işlerini yaparken, çarşıda, mahallede ve evde davranışlarını dinî esaslara göre düzenlemeye özen göstermişlerdir. Muhtaç olana yardım elinin uzatıldığı sadaka taşları, medeniyetimizin ve dinimizim insana verdiği değeri yansıtan en önemli maddî kültür unsurlarından biridir. Sadaka taşları Osmanlı toplumunun zihniyet dünyasının dışavurumudur âdeta. Bu uygulama, insanın ne kadar incelebileceğini göstermesi açısından son derece güzel bir örnektir.

Bazen bir duvara örülmüş, bazen bir cami avlusunda, bazen de bir sokak ya da meydanda karşımıza çıkan bu sade ve mütevazı sadaka taşları, kendine ve kültürüne yabancılaşmış bir toplumun sessiz şahitleri olarak durmaktadırlar. Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu coğrafyada yaygın olarak kullanıldığı anlaşılan ve günümüzde korunması gerekli kültürel varlıklar arasında anılan sadaka taşları, Osmanlı toplumunda, mutluluğu başkalarını mutlu etmekte bulan insanların varlığının sessiz tanıklarıdır âdeta.


İnceliğin kültür nakşı

Türkçede “kaş yaparken göz çıkarmak” diye bir deyim vardır. Yani iyi de olsa bir şey yaparken bir zarara neden olmamak gerekir. Bir insanın maddî ihtiyacını giderirken onun kişiliğine zarar verici davranışlardan kaçınmak gerekir. Osmanlı toplumunda buna her semtin muhtelif yerlerine yerleştirilen sadaka taşları bu iş için harika bir çözüm olmuştu. Sadaka taşları maddî yönüyle son derece sade, taşıdığı anlam ve yerine getirdiği işlev açısından Osmanlı medeniyetinin zirve noktalarından biridir. Bir bölgede sadaka taşı olması, fakiriyle zenginiyle o bölgede yaşayan insanların zihniyetini ve dayanışmasını ortaya koyması bakımından çok önemlidir.

Dış görünüşü genelde çok sade olan sadaka taşları, genel olarak bir buçuk iki metre yüksekliğinde, otuz santimetre çapında, en üstünde bir elin girebileceği kadar bir çukurluk bulunan mermer veya taştan yapılardır.

Bu taşlar sokak başlarına, mahalle meydanlarına ve cami avlularına yerleştirilmişlerdir. Buraya zenginler para bırakmak, fakirler de ihtiyacı kadar para almak için gelmişlerdir. Buraya para bırakan kadar, oradan para alanlar da onurlu ve ince insanlardır. Derdini kimseye açamayan, gerçekten ihtiyaç sahibi bir kimse, ihtiyacı olunca oraya gelir ve kimsecikleri rahatsız etmeden oradaki paradan bir günlük ihtiyacını karşılayacak kadar parayı alır ve rızkını aramaya devam ederdi. İhtiyacından fazlasını almazdı; çünkü o bilirdi ki, ihtiyacı olursa yarın da orada o para olacaktır ve yine biliyordur ki, kendisi gibi ihtiyacı olan başka insanlar da vardır. Şu inceliğe, naifliğe bakar mısınız?

Toplumda yapılan iyilikler bu anlayış içinde olunca, başa kakma ve yaptığı iyilikten dolayı başkalarına üstünlük taslama gibi sorunlar yaşanmıyordu. Diğer taraftan, yardımda bulunan varlıklı insanlar yardımda bulundukları kimselerin herhangi bir mahcubiyet hissetmemeleri için son derece hassas davranmışlardır.

Bir zamanlar sadece İstanbul’da yaklaşık adet sadaka taşının olduğu bilinmektedir. Sadaka taşları, halkın kolayca ulaşabileceği yerlerde bulunurlardı. Bunlarla ilgili müstakil vakıflar kurulduğu, sadakaların günlük olarak takip edildiği ve bu taşların muhafazasıyla görevli kişilerin bulunduğu bilinmektedir.

Sadaka taşlarının, medeniyetimizdeki yardımlaşma örneklerinden biri olan “askıda ekmek” uygulaması kadar bilinmemesi veya anlatılmaması, yapısı ve işleyişindeki tevazuun bir tezahürü olsa gerek. Gösterişten uzak yapısı ve kullanım şekli ile fazla detaya sahip olmayan bu mermer sütunlar, Osmanlı toplumunun yardım konusunda ihtiyaç sahibini rencide etmemek adına ne derece hassas olduğunun bir delilidir. Askıda ekmek uygulaması da oldukça hoş ve güzel bir müessesedir, lâkin askıya ekmek bıraktığınızı dükkân sahibi bilmektedir. Oysa sadaka taşlarındaki hayrın ve yardımın yegâne şahidi Allah’tır.

Kaynakça

Prof. Dr. A. Y. Özemre, Ah Üsküdar Ah, Kaknüs Yayınları, İstanbul

E. Çetin, Bir Sosyal Yardımlaşma Pratiği Olarak Askıda Kahve ve Sadaka Taşı, Akademik Bakış Dergisi Sayı: 41, Celalabat-Kırgızistan

N. Sevim, Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları, Kitap Dostu Yayınları, İstanbul

S. Kiraz, Osmanlı’da Sadaka Taşları, Balkan Sentezi Bülteni sayı: 51, İstanbul

 

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

Technology

Slipknot’s Concert in Phoenix Showed Why Mayhem Fest Died

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası