Yazar:Jack London
Çevirmen: Levent Cinemre
Editör: Müge Karalom
Editör: Ruken Kızıler
Orijinal Adı: White Fang
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Jack London’ın Issız Diyarı, yabanı, buz kalpli Kuzey Toprakları’ndaki hayatı konu edindiği ikinci romanı Beyaz Diş’tir. Vahşetin Çağrısı’na kendini bırakmış bir annenin yavrusu Beyaz Diş’in diyarıdır anlatılan. Onun hayranlık uyandırıcı zekası ve içgüdüleriyle kendini var edişinin ve "insan tanrılar"ın yaşamına geri dönüşünün enfes hikayesi
Beyaz Diş. Çoğu insanın çocukken okuduğu, bir kurdun hayatını anlatan kitaptır Beyaz Diş. Peki sadece bir kurdun hayatı mı bu kitap? Eğer öyle olduğunu düşünüyorsanız buyurun bir de benim gözümden ne anlatıldığını okuyun. (Spoiler olabileceğini göz ardı etmemenizi tavsiye ederim.) Beyaz Diş, kurt ve köpeğin birleşiminden meydana gelen bir melez. Bence yazar/Jack-London'ın böyle bir karakter oluşturmasının sebebi var. Kurt, insanın içindeki özgür olma isteğini, vahşiliğini ve “kötü”yü temsil ederken; köpek, insanın evcil, uysal yanını ve “iyi”yi simgeliyor. Aslında hepimiz bu iki tarafı da benliğimizde taşıyoruz. Ancak yetiştirilme şeklimizden tutun da yaşadığımız her şey hangi tarafın baskın olduğunu etkiliyor. Bir insan hem iyi hem de kötü olma potansiyeliyle doğar, aynı Beyaz Diş’te de olduğu gibi. Nasıl ki yaşadığı ortam onu kötü olmaya ittiyse de sevgiyi bulduğunda aynı şekilde iyi yanını açığa çıkarmayı başardı. (Bknz 1: Sayfa “Beyaz Diş’in hamuru, olduğu şey haline gelene kadar böyle biçimlendi; aksi ve yalnız, sevgisiz ve acımasız, bütün türünün düşmanı bir köpek.” Bknz 2: Sayfa “Onun hamurunu yoğurup doğanın düşündüğünden çok daha acımasız bir şey haline gelmesini sağlayan, bu ortamdı, bu adamlardı.”) Beni bıraksanız üstüne daha saatlerce konuşabilirim ama bu kadarı yeter sanki. Eğer bu kitabı okumuş ama henüz “Vahşetin Çağrısı” kitabını okumadıysanız, şiddetle okumanızı öneririm. Birbirini tamamlayacak benzer hikayeler olduğu kanısındayım. Eğer ki iki kitabı da okumadıysanız, önce “Vahşetin Çağrısı” kitabını okuyup daha sonra da “Beyaz Dişi” okumanız sizin daha keyifli bir okuma yapmanıza yardımcı olacaktır. Teşekkür ederim. (Okuma Meraklısı)
BİR KURDUN DEĞİL, TÜM İNSANLIĞIN ÖYKÜSÜ: "Beyaz diş" Jack London'un macera türünde yazdığı bir romanıdır. Araştırdığım kadarı ile ilk kez Mayıs-Ekim arası "The Outing Magazine" adlı bir dergide yayınlanmaya başlamış ve daha sonraları birçok dile çevrilmiş ve birçok yayinevi tarafından yayımlanmıştır. Ben Türkiye iş bankası kültür yayınlarının modern klasikler dizisine ait, Levent Çinemre'nin çevirmenliğini yaptığı basımı okudum. Bu vesile ile emekleri için kendisine teşekkür ederim. Roman, bir kurdun destansı yaşamöyküsü. Yeri geldiğinde agresif, yeri geldiğinde dost, yeri geldiğinde sevecen olan bir kurdun hikâyesi. Bazı zaman neden agresif? Bazı zaman neden dost? Ve bazı zaman neden sevecen? İşte bunun hikayesi. Bu kurdun adı Beyaz diş. Beyaz diş yuvası olan mağaranın zifiri karanlık bir köşesinde açar dünyaya gözlerini. Tıpkı içinde bulunduğu karanlık ortam gibi, Beyaz Diş'te aydınlanmayı, şekil almayı bekleyen bir hiçtir daha. Daha tahlil içeren bir tabir söylemek gerekir ise, dünya ile içgüdüleri hariç bir bilgi, her hangi bir yönelimi olmayan günahsız bir canlıdır daha. Bu canlının serüveni anlatılır. Vahşi hayatın kucağında bazen bir sincabı avlarken, zamanı gelip te annesi onu terk ederken, kendisi gibi yırtıcı başka bir hayvan ile karşı karşıya kalıp hayatta kalmak için dövüşürken yoğurulur Beyaz Diş'in hamuru. İNSANLIĞIN SERÜVENİ Mİ? BEYAZ DİŞ'İN SERÜVENİ Mİ BU? Aslında Beyaz Diş üzerinden bize insanoğlunun serüvenini anlatmış Jack London. Vahşi hayatın bağrından kopup, bugün kurulu olan düzene hakim insanoğlunun serüvenini. Beyaz diş iç güdülerini yasaları olarak görüyordu, iç güdülerinin onu yönlendirdiği her seyi değiştirilemez yasalar olarak görüyor ve aklının köşesine o şekilde yazıyordu. Bir keresinde gezerken çalılıkların arasında bir ses duymuştu. Girip baktığında bu sesin tane kar tavuğu yavrularına ait olduğunu gördü. İç güdüleri, onları yemesi gerektiği duygusunu bırakmıştı benliğinin her tarafına. Bu onun ilk avı idi. Ve o zaman bir yasayı daha öğrenmişti; ⤵️ "Hayatın amacı et yemekti. Et, hayatın kendisiydi. Hayat, başka hayatlarla yaşamını sürdürüyordu. Yiyenler ve yem olanlar vardı. Yasa şöyleydi: YA YERSİN YA DA YEM OLURSUN." S/83 İlkel zamanların insanoğlu üzerinde bıraktığı en güçlü izlerden biri de bu değil mi? Güçlünün güçsüzü ezdiği, güçsüz birine el uzatmak isteyen herkesi zorlamıyor mu bu vahşi içgüdü. Hayır ezmelisin yoksa ezilirsin diye. Jack London Beyaz diş üzerinden, günümüz insanlığının nasıl da vahşi içgüdülerinin esiri altında haraket ettiğini çok iyi aktarıyor. Beyaz dişin vahşi yaşamdaki serüveni bir insansın onu esir alması ile son buluyor. Ve artık evcilleştirilmeye çalışılan bir kurt-köpek serüveni başlıyor. Buradan sonra, Beyaz dişi Beyaz diş yapan her şeyi, sahibinin ona davranışı belirliyor. Romanın en can alıcı noktaları da buralar. Günümüzün hırsızları, katilleri, faşistleri'de bir zamanlar çocuktu sözlerini çok duymuşuzdur. ⤵️ "Boz Kunduz'da biraz sevgi ve şefkat olsaydı Beyaz Diş'in doğasının derinliklerindeki çeşitli iyi ve hoş özellikleri ortaya çıkarabilirdi. Ama öyle olmadı. Beyaz Diş'in hamuru, olduğu şey haline gelene kadar böyle biçimlendi; aksi ve yalnız, sevgisiz ve acımasız, bütün türünün düşmanı bir köpek."S/ Canavar mı yaratıcaz? İnsan mı? Elbette insanın iç güdüleri var ve hiç bir insan tam manası ile mutlak doğru olamaz. Ama en azından canavar da olmaz doğru bir eğitim ve gelişim ile. Tarımın ilerlemesi ile avcı toplayıcılıktan yerleşik hayata geçilen bir dönem var. Yerleşik hayat düzeni ile asırlar geçirip, artık yerleşik hayatin sefiri olan kabileler var. Bu dönemde hala avcı toplayıcı olarak hayatına devam eden insanlar yerleşik hayata geçmiş kabileler için artık birer vahşi. Tıpkı insanın eline esir düşüp evcilleştirilmeye çalışılan Beyaz diş gibi. Günümüzün modern köleliğinin temellerinin atıldığı dönemler bunlar. Beyaz diş sensin, benim. Beyaz dişin sahipleri ise Vahşi kapitalizm. ⤵️ "Aylar geçtikçe insanla köpek arasındaki antlaşma giderek güçleniyor, güçleniyordu. Vahşi Doğadan gelip insanla anlaşan ilk kurdun yaptığı o kadim antlaşmaydı bu. Ve onu izleyen bütün kurtlar ve yabani köpeklerin yaptığı gibi, Beyaz Diş de kendi antlaşmasının koşullarını kendi oluşturmuştu. Koşullar çok basitti . Etten ve kandan meydana gelmiş bir tanrıya sahip olmak için özgürlüğünü veriyordu. Yemek ve ateş, tanrısının koruması ve yoldaşlığı, ondan aldığı şeylerin bazılarıydı. Bunların karşılığında tanrının sahip olduğu şeyleri koruyor, onun bedenini savunuyor, onun için çalışıyor ve ona itaat ediyordu."S/ Ayrıca söylemek istediğim, Fernando Pessoa'nın Anarşist Banker isimli kısa öyküsünü okuyan arkadaşların Beyaz Dişi, Beyaz Dişi okuyan arkadaşların Anarşist Bankeri okumasını tavsiye ediyorum. Beyaz Dişi tam manası ile okuyan bir kişi, Fernando Pessoa'nın Anarşist Bankerinin ne anlatmak istediğini çok daha iyi anlar. Anarşist Banker de insanlığın anlatılan iki hali var. Bunlardan bir tanesi, en ilkel zamanlarda iç güdülerinin yönlendirmesi ile yaşayıp, temeli sadece çoğalmak ve hayatta kalmak üzere kurulu olan insanlık. Birde şimdi ki, tamamen kurgu üzerine kurulu düzeni var. Mesela gerçekten var olan, içinde hiç bir kurgu barındırmayan iç güdülerimiz var. Mesela acıkmak tabirini kullanmamıza sebeb olan, aslında organlarımızın çalışabilmek ve bizi hayatta tutmak için ihtiyaç duyduğu maddeyi almamız gerektiğini bize o açlık hissi ile anlatan hayatta kalma içgüdüsü. Birde iç güdüymüş gibi davranan, ama aslında tamamen alışkanlık olan durum var. Mesela sigara içmek gibi. Vücudumuzun ara ara bizi belirgin bir hissiyat ile uyardığı ve sonradan kazanılmış aslında içgüdü değil tamamen alışkanlık olan durum. İşte anarşist bankerde bu anlatılır. İnsan doğal olani ister ama doğala dönemez, çünkü şimdi tıpkı içgüdü gibi davranan alışkanlıklarımız var. Kurgudan ibaret olan toplumsal düzeni yıkmak ister insan. Tıpkı Beyaz Diş'in vahşi hayattan koparılıp insanın emri altında yaşamak zorunda kaldığı dönem gibi. Oda vahşi ve özgür hayattan koparılıp, tamamı ile insanın kendisine dayattığı, insanın onun için hazırladığı kurgusal hayatı yaşamak zorunda kalmıştı. O dönemlerde hep vahşi hayatı özledi Beyaz diş. Hep o tadı aradı, hep ona ulaşmak istedi, ve kurulu düzeni yıkmak istedi. Ta ki bunun tamamen bir hayalden ibaret olduğunu anlayana kadar. Geçmişinin geri dönülemez bir biçimde değiştiğini anlayana kadar. Bizde aramıyor muyuz ilkel atalarımızın bizlere iç güdülerimiz vasıtası ile bıraktığı o tadı, o hissi, o duyguyu. Hep bir tarafımız yarım değil mi? Hep bir boşluk yok mu içimizde? Hep bir arayış içinde değil miyiz? Ve hep haksızlığa uğramış, hep bir şeyler yanlış gidiyormuş gibi değil mi? Tüm düzenin al aşağı edilip, eskiye, doğal olana dönülmesi ni isteyen bilinçsiz Anarşistler değil miyiz bir çoğumuz? Beyaz diş aradığı mutluluğu tamamı ile özgür olabileceği vahşi hayata dönme arzusunda olduğunu biliyor du, ama dönülemez olduğunu da öğrenmiş ti. Ve o mutluluğu artık kendisi için kurgulanmış mevcut hayatında aramak zorunda kaldı. Ve sonunda buldu o mutluluğu. Fernando Pessoa Anarşist Bankerinde, o kurulu kurgu üzerinde yaşamayı mümkün kılmamız gerekir diye uzun uzun anlatır. Fernando Pessoa'nın yarattığı karakter, tam bu sebepten dolayı hem Anarşisttir, hem de Banker. Tabi ki bizim Beyaz diş ne Anarşisttir ne de Banker. Beyaz diş vahşi hayattan koparılıp evcilleşen bir kurdun, ama aslında avcı toplayıcılıktan kopup modernleşen insanoğlunun öyküsüdür. Ve bu eserin içeriğin de, bireyin üzerinde eğitimin önemi, kapitalizmin doğuşu, sevginin gücü, ahlâk denilen kavrami ne belirledi? (Şu ahlâk dışı, bu ahlâka uygun gibi) ve Politika, yönetim, kanun, kural vs. vs aklınıza ne geliyorsa var. Jack London'un bu muazzam eser ile bir taş ile düzinelerce kuş vurmuş desem daha doğru tabir olur. Herkese iyi okumalar (Adem Yavuz)
Beyaz Diş Jack London’dan Vahşetin Çağrısı’ndan sonra okuduğum 2. kitap… Beyaz Diş; 25 bölümden ve toplamda sayfadan oluşuyor. Vahşetin Çağrısı’nda; Buck adlı evcil ve uysal bir köpeğin, baskı ve zorbalıkla nasıl vahşileşebileceği temele alınarak bir dizi olay anlatılıyordu. Beyaz Diş’te ise annesi köpek, babası kurt olan Beyaz Diş’in vahşilikten uysallığa evrilişi anlatılıyor. Beyaz Diş’in, konu itibarıyla Vahşetin Çağrısı ile ters bir anlatıyı oluşturduğunu söylemek mümkündür. Can Yayınlarından çıkan Beyaz Diş’in çevirisi Omca A. Korugan tarafından yapılmış. sayfada bir yazım yanlışı var. Genel olarak çok iyi bir çeviri okudum. Kitaptan bazı alıntılar: “Çünkü yaşam harekettir” (10). “Yenildiğini söyleyen kişi yarı yarıya yeniktir” (29). “ çünkü yaşam ancak yapmak için donatılmış olduğu şeyi sonuna dek yaptığında zirveye ulaşır” (75). “Ama bu sevgi bir günde ortaya çıkmadı. Hoşlanma ile başlayıp oradan yavaş yavaş gelişti” (). “ sevgisini ayağa düşürmeye niyeti yoktu” (). Okumalısınız. (Mahir)
12 Ocak ’da San Francisco’da doğdu. Gerçek adı John Griffith Chaney’dir. Evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelen Jack London, soyadını, henüz sekiz aylıkken annesinin evlendiği John London adlı savaş gazisinden aldı. Maddi sıkıntılar nedeniyle küçük yaşta okulu bırakıp gazete satıcılığı, tayfalık, balıkçılık, istiridye korsanlığı, gazetecilik, sahil koruma devriyeliği gibi çeşitli işlerde çalıştı ve Amerikan işçi sınıfını tanıdı. ’te serserilik suçlamasıyla otuz gün hapis yattı. Hapisten çıktıktan sonra hayatını değiştirmek arzusuyla liseye kayıt yaptırdı. Lise öğrenimini bir senede tamamlayarak yılında Kaliforniya Üniversitesi’ne girdi. Bir dönem okuyabildiği üniversiteden maddi zorluklar sebebiyle ayrıldı. ’de Klondike bölgesinde altın arayanlara katıldı ama bir yıl sonra yine yoksul ve işsiz olarak geri döndü. Yoğun bir çalışma programı hazırlayarak şansını yazarlıkta denemeye karar verdi. Soneler, baladlar, nükteli fıkralar, anekdotlar, korku ve serüven öyküleri yazmaya başladı. ’da yazdığı Martin Eden bu dönemi yansıtması bakımından otobiyografik izler taşır. İlk kitabı Kurt Dölü () büyük ilgiyle karşılandı. Aynı yıl Elisabeth Maddern ile evlendi ve bu evlilikten iki kızı oldu. Ancak bu beraberlik uzun ömürlü olmadı ve ’te sona erdi. Charmian Kittredge ile ikinci evliliğin ardından ’da Kaliforniaya’daki çiftliğinde hayatını kaybetti. London yazarlık kariyeri boyunca elliye yakın kitap yazdı ve döneminin en çok okunan yazarlarından biri oldu. Yazdıkları, yaşadıkları etrafında şekillenmiş, sosyalizmin de etkisiyle toplumcu bir dünya görüşüne ulaşmıştır. Başlıca eserleri arasında Beyaz Diş, Martin Eden, Uçurum İnsanları, Vahşetin Çağrısı yer alır.
© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. funduszeue.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.
Beyaz Diş ya da orijinal ismiyle White Fang romanı, Amerikalı gazeteci ve roman yazarı Jack London tarafından yazılan ve ilk kez seri halinde, yılı Mayıs ayından Ekim ayına kadar "The Outing Magazine" adlı dergide yayımlanmış, kardeşlerinden farklı olarak gri doğan bir kurt yavrusunun yani Beyaz Diş’in öyküsünü anlatan birçok dile çevrilmiş, birçok yayınevi tarafından yayımlanmış eserdir.
Jack London (12 Ocak , San Francisco - 22 Kasım , Kaliforniya) ya da doğumunda kendisine verilen ismiyle John Griffith London, yazarlık hayatına Amerika’daki düşük maliyetli popüler dergilerde yayımladığı öykülerle başlayan, elliden fazla kitap kaleme almış, Dünya ticari dergi romanının öncüsü ve yazarlıktan yüksek gelir elde edebilen ilk Amerikalı yazarlardan biri olan gazeteci ve roman yazarıdır.
Beyaz Diş kitabının fiyat aralığı 4 TL ve özel baskılar dahil 40 TL arasında değişiklik göstermektedir. Beyaz Diş kitabının fiyatını belirleyen etkenler aşağıda listelenmiştir:
Beyaz Diş kitabının yazarı Jack London’dır. Jack London, 12 Ocak yılında San Francisco’da spiritüalist bir müzik öğretmeni olan Flora Wellman’ın oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Doğduğunda kendisine verilen isim John Griffith London’dır. Üvey babası Chaney John London, annesi ile evlendiğinde henüz 8 aylık olan yazar Jack London, baba sevgisini üvey babasından almıştır. Üvey babası kendisine karşı sevgi dolu ve ilgili olsa da yazar gerçek babasını hiçbir zaman tanıyamamıştır. Jack London’a doğumundan sonra belli bir döneme kadar bakan kişi eski bir köle olan Virginia Prentiss’tir. Yazar için anne imgesi her zaman Virginia Prentiss olmuştur.
Jack London, 14 yaşına dek John London ismini kullanmıştır ve evde Johnny olarak çağrılmıştır. İlkokulu Oakland’da okuyan yazar, kitaplarla küçük yaşta tanışmıştır. Kendisini yerel kütüphaneden aldığı kitapları okuyarak geliştiren Jack London’ın 8 yaşındayken okuduğu "Signa" kitabı hayatında önemli bir yere sahiptir. Oakland Yerel Kütüphanesi’nde kütüphanecilik yapan Ina Coolbrith, Jack London’a kitaplar vermiş ve hayatında önemli gelişmelere neden olmuştur.
Jack London, ailesinin maddi açıdan zorluk yaşaması nedeniyle çalışma hayatına küçük yaşta başlamıştır. İlk işi 10 yaşında yaptığı gazete dağıtıcılığıdır. Bu işinin ardından yılında evine yakın olan Hickmott konserve fabrikasında çalışmaya başlamıştır. Uzun saatler çalıştığı ama az bir ücret aldığı bu ağır iş koşullarından kurtulmak için istiridye korsanlığı yapmaya karar vermiştir. Bu işi yapabilmesi için gereken ücreti sütannesi Virginia Prentiss’den borç olarak almış ve bu parayla da kendisine Razzle-Dazzle adlı şalopa satın almıştır. Birkaç ay boyunca bu iş ile uğraşan Jack London’ın yelkenlisi tamir edilemeyecek düzeyde zarar görünce yazar Kaliforniya Balık Devriyesi’nin bir üyesi olmuş ve işini değiştirmiştir. yılında da Japonya sahillerine gidip orada çalıştır. Ülkesine Krizi’nde dönen yazar, bir süre hint keneviri fabrikasında ve bir elektrik santralinde çalışsa da daha sonrasında bu işleri bırakmış ve bir süre çalışmadığı bir dönem geçirmiştir. Çalışmadığı bu dönemde serseriliği nedeniyle Buffalo’daki Erie County Cezaevi’nde 30 gün hapis yatmıştır. 30 gün süren bu hapis yaşamını "düşünülemeyecek" korkunçlukta, "insanın düşebileceği en derin çukur" ifadeleriyle anlatmıştır.
Jack London, denizcilik ve hapis döneminden sonra Oakland’a dönmüş ve Oakland Lisesi’ne kaydolmuştur. Yazarın yazdığı bazı eseri de bu dönemde Aegis isimli okul dergisinde yayımlanmıştır. Üniversite eğitimi de almak isteyen Jack London, Berkeley Üniversitesi’ne girmeyi başarmış olsa da maddi zorluklar nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalmıştır.
Jack London, 25 Temmuz yılında Klondayk Altın Avı’na katılmıştır. Başarılı kabul edilen ilk öykülerini burada kaleme alan Jack London, sağlığı açısından olumsuz bir dönem geçirmiştir. Beslenme yetersizliği nedeniyle iskorbüt hastalığına yakalanmış, hastalık sebebiyle dişetleri şişmiş ve dört ön dişini kaybetmiştir. Dişlerinin kaybetmesinin yanında karın ve bacak kasları da ağrıyan Jack London, bir Cizvit papazının ona ve onun gibi çeşitli hastalıklarla boğuşan birçok insana yardım etmesi sayesinde sağlığına kavuşmuştur. Bu dönemde yaşadıkları ve hayatta kalmak için gösterdiği çabadan ilham alarak "Ateş Yakmak" isimli kitabını kaleme almıştır.
Jack London, yazarlık kariyerine Amerika’da düşük maliyetli popüler dergilerinde yayımlanan öyküleriyle başlamıştır. yılında "Yoldaki Adam" isimli öyküsü yayımlanan yazar, bu öyküsünün ardından birçok öyküsünü dergi ve gazetelere satmıştır. Felsefi ve bilimsel konulara meraklı olan yazar, Marx, Engels, Nietzsche ve Spencer gibi düşünürlerin eserlerini okumuş ve onlardan etkilenmiştir. Oakland’a döndükten sonra yazdıklarını yayınlatmak için ciddi bir çaba gösteren Jack London, bu dönemini "Martin Eden" adlı romanında anlatmaktadır. Bir dönem yazarlığı bırakmayı da düşünmüş olan Jack London, "The Black Cat" dergisi "A Thousand Deaths" adlı öyküsünü yayınlamak için 40 dolar ödeyince bu fikrinden vazgeçmiştir. Saturday Evening Post için yazdığı "Vahşetin Çağrısı" isimli öyküsünde de evcil bir kızak köpeğinin, vahşi ortama sokulması sonucunda vahşi doğaya adapte olmasını anlatmaktadır.
Jack London, ilk evliliğini 7 Nisan tarihinde Bess Maddern ile yapmıştır. Aynı tarihte " Kurdun Oğlu
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası