temsil heyeti ilk defa hangisinde seçilmiştir / TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

Temsil Heyeti Ilk Defa Hangisinde Seçilmiştir

temsil heyeti ilk defa hangisinde seçilmiştir

Sivas Kongresi nedir? Sivas Kongresi'nde alınan kararlar? Sivas Kongresi'nin önemi nedir?

Sözcü''nün derlediği habere göre, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk başkanlığında Eylül tarihlerinde gerçekleştirilen Sivas Kongresi ile Mustafa Kemal Paşa''nın gençlik yıllarından beri düşündüğü ve seslendirdiği, Samsun''a çıktığı andan itibaren resmi yazışmalarında en önemli mesele olarak yer verdiği “milli egemenlik” ve “milli irade” kavramları devlet hayatına yansıtılmaya başladı.

Yedi günlük çalışmayla Sivas Kongresi, devletin önündeki engelleri ortadan kaldırarak halkı bir bütün halinde, çizdiği program doğrultusunda harekete geçirmeyi sağladı. Bu hareket, 9 Eylül ''de büyük bir zafere kapı açıp 29 Ekim ''te Cumhuriyet''in ilanıyla taçlandı.

SİVAS KONGRESİ NEDİR?

Sivas Kongresi, Mustafa Kemal’in Amasya Genelgesi’ni açıkladıktan sonra bir çağrı üzerine I. Dünya Savaşı’ndan sonra işgale uğrayan Türk topraklarını kurtarmak ve Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak için çareler aramak amacıyla seçilmiş ulus temsilcilerinin Sivas’ta bir araya gelmesiyle, 4 Eylül – 11 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen ulusal nitelikte bir kongredir.

Sivas Kongresi’nde alınan kararlar, daha önce gerçekleştirilen Erzurum Kongresi kararlarını genişleterek tüm ulusu kapsar bir nitelik kazandırmış ve yeni bir Türk Devleti’nin kuruluşuna temel olmuştur; bu nedenle Sivas Kongresi’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki önemi büyüktür.

Sivas Kongresi’nde, Erzurum Kongresi’nde alınan vatanın bütünlüğü ve bağımsızlığıyla ilgili kararlar aynen kabul edilmiştir. İrâde-i Milliye gazetesinin çıkarılmasına bu kongrede karar verilmiştir.

sivaskongresi-foto1-ejpg

SİVAS KONGRESİNDE ALINAN KARARLAR

1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekûn kendisini savunacak ve direnecektir.
3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
4. Kuvay-ı Milliye''yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.
5. Manda ve himaye kabul edilemez.
6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan''ın derhal toplanması mecburidir.
7. Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.

Sivas Kongresi Temsil Heyeti’ni, Erzurum Kongresi''nde seçilmiş olanlar, Heyet-i Temsiliye tarafından seçilmiş olanlar ve Sivas Kongresi''nde seçilenler oluşturuyordu. Temsil Heyeti 16 kişiden oluşmaktaydı. Oluşturulan yeni Temsil Heyeti’nin başına Mustafa Kemal getirildi.

funduszeue.info

MADDELERLE SİVAS KONGRESİNİN ÖNEMİ

1. Kongreler dönemi kapandı
2. Misak-ı Milli esasları belirlendi
3. Heyet-i Temsiliye bütün vatanı temsil eder hale geldi
4. Milli birlik ve beraberlik büyük oranda sağlandı
5. Ulusal örgütlenme tüm vatanı kapsadı
6. Gücünü halktan alan yeni bir otorite ortaya çıktı
7. Mustafa Kemal lider olarak benimsendi
8. Erzurum Kongresi kararları ulusallaştı
9. Mondros Mütarekesi reddedildi
 Sivas Kongresi milleti temsil eden tek kurul oldu
 Tam bağımsızlık ve milli egemenlik ilkeleri temel prensip olarak kabul edildi
 Mandacılık kesin olarak reddedildi
 Kuva-yı Milliye cepheleri arasında kumanda bir­liği sağlandı.

KONGRE DELEGELERİ

Kongrede doğu illeri adına delege olarak Erzurum Kongresi’nde seçilen Heyet-i Temsiliye (Temsil Kurulu) üyeleri bulunuyordu. Batı ve Orta Anadolu illerinden gelen diğer temsilcilerin de katılımı sayesinde Sivas Kongresi, ulusal bir kongre niteliği kazanmıştı.

Kongreye katılan delege sayısı tartışmalı bir konudur. Ankara gibi bazı illerde vâlilik baskısı ile delege seçimi gerçekleşememiş, bazı illerden seçilen delegelerin ise yola çıkması engellenmiş, bu nedenle kongreye katılamamış veya kongre çalışmaları bittikten sonra Sivas''a gelebilmişlerdi. Sonradan katılanlar’la birlikte delege sayısının 41’i bulduğu söylenebilir (Farklı kaynaklara göre 31, 33, 38 katılımcı vardır.)

Delegeler kongrenin ilk oturumunda İttihat ve Terakki ile bir bağları olmadığını ispat için bir yemin metni hazırlamış ve bu metni okumuştur.

“Makam-ı celil-i hilafet ve saltanata, İslamiyete, devlete, millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye ve emelimiz olmadığına binaen kongrenin müzakeresi devamı müddetince ihtirasat-ı şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amalinden münezzeh bir azim ve iman ile çalışacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah, billah”.

Hey’et-i Temsiliyye

                    Başkanlığını Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı, 23 Temmuz-7 Ağustos tarihleri arasında toplanan Erzurum Kongresi’yle oluşturulan, Eylül tarihleri arasındaki Sivas Kongresi’yle kadrosu genişletilen, 23 Nisan ’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılışına kadar faaliyette bulunan kuruldur. Hey’et-i Temsiliyye’nin “Tutanaklar”ı[1] ve “Kararlar”ı[2] mevcuttur[3].

         

        Hey’et-i Temsiliyye, “temsil kurulu” anlamını taşımaktadır ve oluşturulduğu andan itibaren “harekât-ı milliye” olarak anlaşılmış ve buna uygun bir çalışma sergilemiştir[4]. Türk Millî Mücadelesi’nin ihtilalci yönünü gösteren bir organ olarak görülmüştür[5]. Erzurum Kongresi Nizamnamesi’nde vatanın bütünlüğü ile milletin bağımsızlığını sağlama yolunda Hey’et-i Temsiliyye’ye geniş yetkiler verilmiştir. Hey’et-i Temsiliyye, kurulacak devletin geçici hükümeti gibi faaliyet göstermiştir[6], ilerideki siyasî mücadelelerin aracı olmuş[7] ve müstakbel devletin orijinini oluşturmuştur[8].

         

         

         

                    A) Oluşumu ve Üyeleri

         

        Mustafa Kemal Atatürk’ün 9. Ordu Müfettişi olarak, 19 Mayıs ’da Samsun’a geldiği günlerde Doğu Anadolu, Mondros Mütarekesi sonrasında belirsiz bir durumda idi. Ermeni ve Gürcü işgaline uğramamak için, İtilaf Devletleri’nin birer kanunla benimsedikleri Wilson Prensipleri’ne dayanarak, Kars’ta “Millî İslam Şurası” adıyla 5 Kasım ’de yerel bir hükümet kurulmuştu[9]. Doğu illerindeki bu telaş, İtilaf Devletleri’nin, Mondros Mütarekesi’nin 7. ve maddelerinden yararlanarak, güvenliklerinin tehlikeye düştüğü veya karışıklık çıkması ihtimali gerekçesiyle işgal edebilmelerinden de kaynaklanıyordu. Ermeni ve Rum komita ve çeteleri de bölgedeki asayişi bozucu olaylar yaratarak, işgali kolaylaştırmaya çalışıyorlardı[10].

         

        Bu tehlikelere karşı koyabilmek için ilk adım, Erzurum Kongresi olarak anılan “Şark Vilâyetleri Kongresi”nde atıldı. Kongre, 5 Ağustos’a kadar 14 gün sürdü. Bir nizamname ve bir beyanname yayımladı. Ayrıca bir de, “Hey’et-i Temsiliyye” seçti. Bu temsil heyeti, tebligat yapmadıkça göçün yasak olduğu ilan edildi[11].

         

        Kongre’de Hey’et-i Temsiliyye’nin yapısı üzerinde karşılıklı görüşler ortaya çıkmıştır. Trabzon delegeleri, bu kadar küçük bir heyete, büyük yetkilerin verilmesini uygun bulmuyorlar ve gerektiğinde kongrenin olağan veya olağanüstü toplantıya çağırılmasını ileri sürüyorlardı. Tartışmalar sonunda Kongre, Hey’et-i Temsiliyye’nin gerekli niteliğe sahip en az 9, en çok da 16 üyeden oluşacak bir kurul olmasına karar verdi. Üyeler, aralarından birini başkan yapacaklardı. Vatanın bütünlüğü ve memleketin bağımsızlığını sağlama konusunda her türlü tedbiri ve siyasî kararı almaya ve yürütmeye yetkili idi. Ancak, milletin ve memleketin kaderiyle ilgili önemli konularda merkez heyetlerinin de düşüncelerini sorup, oylarını alacaktı. Millet ve memleketin kaderiyle ilgili kararlar ise kongrelerde alınacak, gerektiğinde Hey’et-i Temsiliyye, Kongreyi olağanüstü toplantıya çağıracaktı. Kurul, önemli meselelerde yetkili gördüğü kimseleri üye sayarak, görüşebilecekti[12].

         

        Erzurum Kongresi sona ererken, “Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin tüzüğü kabul edilmiştir. Bu yeni cemiyet oluşunca, merkezi İstanbul’da bulunan “Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti”nin kuzeydoğu Karadeniz bölgesindeki bütün kuruluşları “Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti” bünyesinde birleştirildi. Tüzüğe göre, cemiyetin merkez yönetim organı olan Hey’et-i Temsiliyye, her yıl Temmuz arasında yapılacak genel kurul toplantısında oluşturulacaktı. Ancak, ilk Hey’et-i Temsiliyye aynı zamanda Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucuları da olacak ve Erzurum Kongresi tarafından seçilecekti[13]. Erzurum Kongresi’nin 7 Ağustos ’daki son toplantısında Hey’et-i Temsiliyye seçimleri yapılmıştır[14].

         

        Erzurum Kongresi’nde oluşturulan kurul için 24 Ağustos tarihinde Erzurum Valiliği’ne yapılan müracaatla, Cemiyetler Kanunu’na göre izin alınmıştır. Doğu Anadolu’da bulunan, aynı amaçla kurulmuş bütün millî cemiyetlerin Erzurum’daki Kongre ile “Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” ortak adı altında birleştirildiği belirtilen yazıda, Cemiyet’in merkezinin o gün için Erzurum olduğu söylenmiştir. Cemiyet’in idare heyeti olarak ifade edilen Hey’et-i Temsiliyye ve üyelerinin isim ve kimlikleri de Erzurum Valiliği’ne bildirilmiştir[15]. Kongre’nin 6 Ağustos ’da oluşturduğu Hey’et-i Temsiliyye’nin bütçesi lira olarak kabul edilmiştir[16].

         

        Erzurum Kongresi nizamnamesi gereğince Hey’et-i Temsiliyye üyeleri, askerlikten ayrılmış olan, Eski III. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Eski Bahriye Nazırı Rauf Bey, Eski Erzurum Mebusu Raif Efendi, Eski Trabzon Mebusu İzzet Bey, Eski Trabzon Mebusu Servet Bey, Erzincanlı Nakşî Şeyhi Şeyh Fevzi Efendi, Beyrut Eski Valisi Bekir Sami Bey, Eski Bitlis Mebusu Sadullah Efendi ve Mutki Aşireti Reisi Hacı Musa Bey’di[17].

         

        Kazım Karabekir Paşa’nın “Günlükler”inde ise Hey’et-i Temsiliyye’yi oluşturan 9 kişi farklıdır[18]. Karabekir Paşa’nın belirttiği listede Sadullah Efendi ile Hacı Musa Bey yer almamaktadır. Onların yerine kendi ismini ve Hüsrev ismini vermiştir.

         

                    Ancak, Erzurum Kongresi ile oluşturulan Hey’et-i Temsiliyye’nin üyeleri sürekli ve düzenli bir çalışma ortaya koyamamışlardır. İzzet, Servet, Hacı Musa ve Sadullah hiç gelmemişlerdir. Raif ve Şeyh Fevzi ise Sivas Kongresi’ne katılmakla birlikte Raif Erzurum’a, Şeyh Fevzi ise Erzincan’a dönmüşler ve bir daha da toplantılara katılmamışlardır. Rauf Bey ve Sivas Kongresi’ne katılan Bekir Sami Bey ise İstanbul’da Mebusan Meclisi’ne gidinceye kadar, Hey’et-i Temsiliyye’de görev yapmışlardır[19]. Erzurum’da kalan Hey’et-i Temsiliyye üyelerinin tamamı, Mustafa Kemal Paşa, Rauf Bey ve Raif Efendi’den ibaret kalmıştır. Bu durum karşısında Mustafa Kemal Paşa, Hey’et-i Temsiliyye’nin Trabzonlu üyeleri İzzet Eyüboğlu ile Servet Hacısalihoğlu’nu Erzurum’a çağırmaya karar verdi. Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal Paşa ile işbirliği yapan bu kişiler, o sırada İstanbul’dan gelmiş olan bir soruşturma kurulunun Trabzon’da bulunuşunu bahane ederek, oradan ayrılamayacaklarını bildirmişlerdir[20].

         

        Üyelerden Bekir Sami Bey ise Erzurum Kongresi’ne katılmamış, Sivas’ta beklemişti. Mutki’de Aşiret Reisi Hacı Musa ise kendisine karşı olan aşiretlerin menfi hareketlerinden çekinerek, kongreye gelmemiştir. Eski Bitlis Mebusu Sadullah ise rahatsızlığı sebebiyle özür dilemiş ve Hey’et-i Temsiliyye’ye katılmamıştır[21]. Bu kişilerin -Kongre’de bulunmadıkları halde- Hey’et-i Temsiliyye üyeliğine seçilmeleri bölgenin nüfuzlu kimseleri olmalarındandır[22].

         

        Erzurum Kongresi’ndeki Hey’et-i Temsiliyye’nin üye sayısının 9 kişi olduğu genel kabul olsa da Kazım Karabekir, kendisine gönderilen bir yazıya dayanarak, Hey’et-i Temsiliyye üyesi olduğunu söylemektedir. 9 Ağustos tarihli yazı ile Hey’et-i Temsiliyye, Erzurum’da III. Ordu Müfettişi Vekili ve Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa’nın Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin nizamnamesinin özel maddesi gereğince, Hey’et-i Temsiliyye üyesi olduğunu bildirmiştir[23]. Erzurum Kongresi’nin işlerini yürütmek için 10 kişiden oluşan Hey’et-i Temsiliyye seçtiği ve Kazım Karabekir’in de bu kişiler arasında olduğunu[24] ve Kazım Karabekir’in askerî görevinden dolayı valiliğe verilen listede adının olmadığını[25] belirten görüşler vardır.

         

        Ancak Mustafa Kemal Paşa, Hey’et-i Temsiliyye’ye istişarî üyeler de seçmiştir. Alfred Rüstem Bey bunlardan biridir.[26] Kazım Karabekir Paşa’nın da Erzurum Kongresi ile oluşan Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğü’nün özel maddesine dayanarak, Hey’et-i Temsiliyye’nin istişarî üyesi olduğu kabulü de vardır[27]. Ali Rıza Paşa Hükümeti’nde Harbiye Nazırı olan Mersinli Cemal Paşa da bu maddeye dayanılarak, Hey’et-i Temsiliyye üyesi sayılmıştır[28].

         

        Erzurum ve Sivas Kongreleri arasında ise Refet Bey, Hey’et-i Temsiliyye’ce Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Tüzüğü gereğince yeterli sayıya ulaşabilmek için üye seçilmiştir[29].

         

***

 

        Erzurum Kongresi’nde ortaya çıkan tartışma mevzularından biri Mustafa Kemal Paşa’nın, Hey’et-i Temsiliyye’ye katılıp, katılmaması olmuştur. Kongre’nin bitiminden önce, Mustafa Kemal Paşa’nın, Hey’et-i Temsiliyye’ye dâhil olmasını mahzurlu bulunanlar arasında arkadaşları da vardı. Bu millî girişim ve faaliyetlerin tamamen milletten doğduğunu ve gerçekten millî olduğunu göstermek gereğinden hareket eden bu kimseler, böylece yapılanların daha kuvvetli olacağını, kimsenin kötü yorumuna ve özellikle de yabancıların olumsuz düşüncelerine yer bırakmayacağını savunuyorlardı. Mustafa Kemal Paşa gibi hem tanınmış hem de hükümet ve saltanata karşı asi konuma düşmüş bir kişinin bütün bu millî girişimlerin başında bulunduğu görülürse, faaliyetin millî maksatlara dayanmaktan çok özel amaçlar elde etmeye yönelik olacağı düşüncesi vardı. Bu yüzden, Hey’et-i Temsiliyye’ye katılacakların vilâyet ve müstakil sancakların seçeceği kişiler olması fikri savunuluyordu. Ancak bu şekilde millî bir güç ortaya konulabileceğine inanılıyordu. Bu düşünceler karşısında Atatürk, millî iradenin faaliyete geçirilmesi için, milletin bizzat ve silahlı olarak tedbirler alması gerektiğine inandığını ve bunlar için de Kongre’ye katılıp, onu idare etmesinin gerektiğini söylemiştir[30]. Hey’et-i Temsiliyye’nin başına geçmesi, Amasya’da oluşturduğu Sivas Kongresi’ni hazırlamasına yol açmıştır[31].

         

***

 

        Sivas Kongresi’nde kabul edilen tüzük ve bildirge gereğince, Mondros Mütarekesi’nin çizmiş olduğu sınırlar içerisindeki Osmanlı ülkesinin birçok yerlerinde meydana gelen; fakat aralarında organik bağ bulunmayan bütün örgütler[32] “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” adı altında birleştirilmiştir. Kongrenin son gününde 6 üye daha seçerek, Hey’et-i Temsiliyye üyeleri 16’ya çıkarılmıştır[33]. Sivas Kongresi Beyannamesi’nin 10 numaralı son maddesinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin 4 Eylül tarihinde Sivas’ta toplanan Kongre tarafından bir Hey’et-i Temsiliyye seçilmiş olduğu bildirilmiştir. Köylerden, vilâyet merkezlerine kadar bütün millî kuruluşların birleştirilmiş olduğu ilan edilmiştir[34].

         

        Kongre’nin 7 Eylül tarihindeki oturumunda Mustafa Kemal Paşa, Hey’et-i Temsiliyye’nin tamamlanması için 6 kişi daha seçilmesini istemiştir. Hey’et-i Temsiliyye’nin Doğu Anadolu’nun genel heyetini temsil ediyor oluşu yanında burada vatanın bütününü temsil ettiği belirtilmiştir[35]. Seçilen bu üyeler; Antep delegesi Kara Vasıf Bey, Eskişehir delegesi Hüsrev Sami Bey, Denizli delegesi Hakkı Behiç Bey, Hakkâri delegesi Mazhar Müfit Bey, Ankara delegesi Ömer Mümtaz Bey ve Niğde delegesi Ratipzade Mustafa Beylerdi[36].

         

                    “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, Osmanlı Devleti’nin çözülme tehlikesine karşı Halifelik ve Saltanatın varlığını korumak amacı ile hareket ettiğini ilan ederken, Sivas Kongresi’nde belirlenen tüzüğüne göre, Hey’et-i Temsiliyye’nin görev ve yetkileri belirlenmiştir. Her şeyden önce, Hey’et-i Temsiliyye’nin vatanın tümünü temsil ettiği söyleniyordu. Anayurdun bir parçasını Osmanlı Hükümeti, İtilaf Devletleri’nin baskısı karşısında bırakma durumunda kalacak olursa, halifelik ve saltanata bağlılığın sağlanması ve korunması ve vatanı Rum ve Ermeni ayakları altında çiğnetmemek için derhal geçici bir yönetim görevini üstlenecekti. Hey’et-i Temsiliyye, düşmanın istila etmesi ihtimali yüksek olan yerleri göz önünde tutarak, bu yerlerin savunulması ve halkın göç ettirilmesini planlayacak ve göçmenlerin perişan olmamaları için gerekli önlemleri alacaktı. Bir bölge halkının göç edebilmesi de Hey’et-i Temsiliyye’nin iznine bağlandı[37].

         

                    Hey’et-i Temsiliyye, Kongre’nin aldığı kararları, bu konuda izlenen yolu, milletin emel ve isteklerini Türk Milleti’ne, İstanbul Hükümeti’ne ve yabancı devletlere duyurulacaktı[38].

         

                    Sivas Kongresi’nde oluşturulan Hey’et-i Temsiliyye, Erzurum Kongresi’ndeki Hey’et-i Temsiliyye’den yetki ve görevler bakımından farklı idi. Erzurum Kongresi, Vilâyât-ı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin Erzurum Şubesi’nce düzenlenmişti. Sivas Kongresi’nde doğu illeri de temsil edilecekti; ancak Sivas’ta bu kurul çoğunluk sağlanamadığı için çalışamaz bir duruma gelmişti. Bunun üzerine tüzüğün verdiği yetki ile temsilcileri bulunmayan bölgelerden 6 üye daha katılarak, üye sayısı 16’ya çıkarıldı[39].

         

                    Sivas Kongresi’nden sonra, Cemiyetler Kanunu’na göre, Hey’et-i Temsiliyye’ye seçilen 16 kişinin isimleri 11 Eylül ’da valiliğe verilerek, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin oluştuğu bildirilmiştir. Cemiyetin merkezinin de o gün için Sivas olduğu belirtilmiştir[40].

         

                    Hey’et-i Temsiliyye’nin oluşmasıyla Anadolu’da yeni bir iktidar odağı daha oluşmuş oldu. İstanbul’daki iktidar yanında, 30 Ekim ’deki Mondros Mütarekesi’nden itibaren İtilaf Kuvvetleri’nin iktidarı oluşmuştu. Hey’et-i Temsiliyye ise Amasya Tamimi’nden itibaren gelişen mücadele fikrinin Erzurum ve Sivas Kongreleri ile ortaya çıkan organı oldu[41]. Askerî kuvvetler de Sivas Kongresi’yle oluşturulan Hey’et-i Temsiliyye’ye bağlı oldular[42].

         

        Aslında, Erzurum Kongresi’yle oluşturulan Hey’et-i Temsiliyye’nin yurt genelinde yetkisi sınırlı idi. Bunun için ilk direniş hareketlerinin Kuva-yı Milliye Cepheleri’nin problemleri ve düzenlenmesi Sivas Kongresi’nde oluşturulan Hey’et-i Temsiliyye ile sağlandı[43].

         

        Hey’et-i Temsiliyye, Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinin oluşması yolunda ilk adım oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulmasına kadar Hey’et-i Temsiliyye’nin başkanı olarak, sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisi ve devletin başkanı olarak, liderliğini oluşturacaktır[44].

         

         

         

                    B) Faaliyetleri

         

                    Hey’et-i Temsiliyye’nin kurulmasından itibaren gerçekleştirmek için çalıştığı asıl konu, Mebusan Meclisi’nin açılmasını sağlamaktı. Sivas’tan Ankara’ya geliş, Mebusan Meclisi’nin açılması ve Misak-ı Milli’yi kabul etmesi, İstanbul’un işgali, Meclis’in Anakara’da toplanmasının sağlanması birbirini takip eden gelişmeler oldu.

         

         

                        a) Mebusan Meclisi’nin Açılması için Çalışmalar                   

         

        Millî bir nitelik kazanan Hey’et-i Temsiliyye, Mebusan Meclisi’nin açılmasını sağlamak ve Ferit Paşa’yı düşürerek, millî görüşleri destekleyen bir hükümeti başa geçirmek istiyordu[45]. Bu yoldaki çalışmalar sonuca ulaştı. 1 Ekim ’da Damat Ferit Paşa’nın hükümetten çekilmesiyle, -Mustafa Kemal Paşa’nın tamamen lehinde olmasa da, faaliyetleriyle ona karşı olmayan-  Ali Rıza Paşa kabinesinin 2 Ekim ’da işbaşına gelmesi, İstanbul ile Hey’et-i Temsiliyye arasındaki münasebetlerde bir düzelmeyi beraberinde getirdi[46]. 4 Ekim’de Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi kararlarını yeni sadrazama bildirmiştir[47]. Bunun sonucu olarak, Ali Rıza Paşa hükümeti ile Hey’et-i Temsiliyye arasında bir anlaşma olması genel bir memnuniyete sebep olmuştu. O zamana kadar olan anlaşmazlıkların özellikle eski Sadrazam ve Dâhiliye Nâzırı tarafından çıkarıldığı ilan olunarak, padişah bundan ayrı tutulmuş ve onun tutumu hakkında herhangi bir şüpheye düşülmemesi istenmişti. Mustafa Kemal Paşa hükümetin beyannamesine karşı, padişaha millet adına teşekkürü içeren bir telgraf gönderdi. Hey’et-i Temsiliyye’nin bu konudaki düşüncelerinden 9 Ekim tarihli gazetelerde bahsedildi[48].

         

        Görüldüğü üzere Erzurum ve Sivas Kongreleri ile ortaya çıkan ve Anadolu’dan gelen ortak sesin temsilcisi olarak faaliyet gösteren Hey’et-i Temsiliyye, ülkenin geleceği ile ilgili söz sahibi olmaya başladıktan sonra, İstanbul’daki hükümet tarafından da muhatap alınmıştır[49]. Ekim tarihleri arasında Amasya’da gerçekleşen görüşmede, Hey’et-i Temsiliyye ile Bahriye Nâzırı Salih Paşa arasında 5 adet protokol imzalandı[50]. Salih Paşa ile Hey’et-i Temsiliyye arasındaki görüşmeler sonucunda Osmanlı Parlamentosu’nun yeniden açılması için seçimler yapılması kabul edildi[51]. İstanbul gazeteleri 24 Ekim tarihli nüshalarında “Amasya müzakeratı tam bir anlaşma ile neticelendi” başlığı ile neşrediliyordu[52].

         

        Yine de Mustafa Kemal Paşa ile İstanbul Hükümeti arasındaki anlaşmazlıklar sürmüştür. Anlaşmazlık konularından biri, Meclis-i Mebusan’ın nerede toplanacağı konusu olmuştur[53]. Ali Rıza Paşa Hükümeti ile anlaşmazlık noktalarından biri de Hey’et-i Temsiliyye’nin İttihatçılıkla ilgili olup, olmadığı hususudur. Harbiye Nazırı Mersinli Cemal Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa’ya 9 Ekim ’da gönderdiği yazı ve Mustafa Kemal Paşa’nın 10 Ekim’de verdiği cevap bu konuya ayrılmıştır. Hey’et-i Temsiliyye’nin İttihatçılıkla ilgisinin bulunmadığını ilan etmesini isteyen Harbiye Nazırı, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesine neden olanların cezalandırılması gereğini dile getiriyordu[54]. Mersinli Cemal Paşa’nın sözlerine Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği cevap ise dikkat çekicidir. İttihatçılıkla, Hey’et-i Temsiliyye’nin bir ilgisinin olmadığını söyledikten sonra, Birinci Dünya Savaşı’na girmenin de birkaç kişinin oyunu olacak dereceye indirilmemesini istemiştir. Savaştan uzak durmanın mümkün olamayacağını izah etmiştir[55].

         

***

 

        İstanbul’da Mebusan Meclisi’nin açılmasıyla birlikte Hey’et-i Temsiliyye’nin durumunun ne olacağı da üzerinde durulan konulardandı. 16 Kasım’da Hey’et-i Temsiliyye üyeleri ile Kolordu Komutanı Kazım Karabekir, XX. Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy, 3. Kolordu Komutanı Selahattin ve Kolordu Kurmay başkanı Şemseddin’in katıldığı toplantıda bu konu ele alınmıştır[56].

         

        Bütün bunların sonucunda İstanbul’da toplanacak Meclis’in bağımsız olarak yasama görevini yerine getirdiğini gösterdiği zamana kadar Hey’et-i Temsiliyye’nin dışarıda çalışmaya devam edeceği ortaya çıktı. Böylece Hey’et-i Temsiliyye İstanbul’da Mebusan Meclisi toplansa ve çalışmaya başlasa bile, varlığını sürdürmeye kararlı idi. Hey’et-i Temsiliyye’nin ortadan kalkması ancak bir kongre ile olabilecekti. Ancak kongrenin toplanmasına karar verecek olan yine heyetin kendisi idi[57].

         

         

         

        b) Ankara’ya Geliş ve Büyük Millet Meclisi’nin Açılmasına Kadarki Çalışmalar

         

        Mustafa Kemal Paşa’nın Hey’et-i Temsiliyye’yi Ankara’ya taşıması, İstanbul’a yakın bir merkeze sahip olmak istemesi yanında, Ali Fuat Paşa’nın XX. Kolordusu’nun Ankara’da bulunmasıyla da ilgilidir. Emniyet açısından XX. Kolordu önemli bir kolaylık sağlamaktaydı[58].

         

                    Kasım tarihleri arasında Hey’et-i Temsiliyye ile komutanlar arasındaki Sivas toplantısı sonrasında Ali Fuat Paşa, Ankara’ya dönerken, Hey’et-i Temsiliyye’nin takip edeceği yolda çalışmalar yapmıştır. Konaklama yerleri ve görüşülecek kişilerle ilgili düzenlemeler sonrasında Hey’et-i Temsiliyye’nin hareketi için rapor sunmuştur. Hey’et-i Temsiliyye,  18 Aralık ’da Sivas’tan yola çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları Sivas’tan ayrıldıktan sonra, Kayseri - Mucur - Kırşehir - Kaman yolunu izleyerek, 27 Aralık ’da Ankara’ya ulaşmışlardır[59].

         

***

 

                    Hey’et-i Temsiliyye, Ankara’ya geldikten sonra ele alınan ilk önemli konu Meclisi-i Mebusan’ın İstanbul’da açılması hazırlıkları oldu. Mustafa Kemal Paşa, Ankara’ya geldikten sonra, 29 Aralık’ta Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Merkez Heyetleri’ne bir genelge göndermiştir. 17 Aralık’taki genelgenin tekrarı olan bu yazıda Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da toplanmasından önce millî istiklal ve mülkî tamlığı sağlanması gibi meseleleri incelemek ve gereken tedbirleri almak üzere Hey’et-i Temsiliyye’ye üye olarak, her livadan bir kişinin seçilmesi istenmiştir. Bu seçilenlerin Hey’et-i Temsiliyye’nin bulunduğu yerde toplanması ve artık Hey’et-i Temsiliyye’nin Ankara’da olması dolayısıyla mebusları 5 Ocak’tan itibaren Ankara’da beklediğini bildirmişti. Bu müzakerelere mümkün olduğunca çok mebusun katılması arzu ediliyordu[60].

         

        Mustafa Kemal Paşa kendisi de Erzurum Mebusu seçildiği halde, Mebusan Meclisi’nin İstanbul’da açılmasına karşıydı. Ancak Sivas’ta arkadaşlarının ısrarları karşısında onlara uymuştu. Yine de İstanbul’a giden mebusların Hey’et-i Temsiliyye ile görüşmeleri ve Meclis açılınca da güçlü bir Müdafaa-i Hukuk Grubu oluşturmalarını istemişti. Grup, Meclis başkanlığına Mustafa Kemal Paşa’yı teklif edecekti. Gerçi o seçilse de İstanbul’a gitmeyecekti; ama böylece Meclis’te Hey’et-i Temsiliyye’nin görüşleri savunulabilecekti[61].

         

        Böylece Mustafa Kemal Paşa, Mebusan Meclisi için İstanbul’a giden Mebuslar ile Ankara’da görüşmeler yapmıştır. İstanbul’da Mebusan Meclisi’nin 12 Ocak ’de açılmasıyla Meclis-i Mebusan’a katılan Hey’et-i Temsiliyye üyelerinden Rauf Bey, Bekir Sami, Kara Vasıf Beyler’le İbrahim Süreyya, Câmi, Yunus Nâdi, Adnan Beyler, “Felâh-ı Vatan Grubu”nu kurarak, yönetim kurulunu oluşturmuşlardı. Felah-ı Vatan Grubu’na Meclisi’nin bütün üyeleri neredeyse tamamen katılmışlardı. Grup, siyasî bir parti olarak kurulmadığı için program ve tüzüğe sahip değildi. Amacı, Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarının Mebusan Meclisi’nce sahiplenilmesine çalışmıştır. Grup daima Ankara’daki Hey’et-i Temsiliyye ile irtibat halinde olmuştur. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Grubu kurulamamış olsa bile, Felâh-ı Vatan Grubu Meclis’e “Misak-ı Milli”[62]yi kabul ettirmiştir[63].

         

                    Mustafa Kemal Paşa, Hey’et-i Temsiliyye’yi geçici bir hükümet olarak çalıştırmak ve için Ankara’da bir meclisin toplanmasını da gerekli görüyordu. İstanbul’un 16 Mart ’deki işgali ile de artık askerî ve sivil bütün mekânlar için tek mercii Hey’et-i Temsiliyye olduğunu bildirdi. Böylece Hey’et-i Temsiliyye İstanbul’un işgalinden iki gün sonra bağımsız bir devlet şeklini almıştı[64]. İstanbul’un işgali üzerine Hey’et-i Temsiliyye adına Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart tarihli tebliğ ile kurucu yetkilere sahip bir Meclis’in 23 Nisan ’de, Anadolu’nun emin bir yeri olan Ankara’da toplanacağını bildirmiştir[65]. Böylece, İstanbul’un işgali ile olağanüstü yetkilere sahip bir Meclis’in Ankara’da toplanması hakkında Mustafa Kemal Paşa’nın aldığı tedbirler, Hey’et-i Temsiliyye tarafından uygulamaya konuldu[66].

         

        Başkentin işgali, Hey’et-i Temsiliyye’nin çalışmaları için bir dönüm noktası olmuştur. 16 Mart ’ye kadar artık Hey’et-i Temsiliyye’nin varlığına sebep kalmadığını iddia edenler, Mustafa Kemal Paşa’nın görüşlerine katılmışlardır. Ankara’da Meclis’in açıldığı tarihe kadar artık Hey’et-i Temsiliyye tek otorite haline gelmiştir[67].

         

***

 

        Hey’et-i Temsiliyye’nin faaliyette bulunduğu dönemde, dış ilişkiler açısından girişimleri dikkat çekmektedir. 6 Mayıs tarihli bir İngiliz istihbarat raporu Hey’et-i Temsiliyye’nin bu konudaki çalışmalarına değinmiştir. Azerbaycan, Afganistan, Bolşevik Rusya, İtalya, Bulgaristan ve diğer ülkelerle iletişim kurmak için yapılan gizli temaslar hakkında bilgi verilmiştir. Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa aracılığıyla Azerbaycan yönetiminden sterlin tutarında yardım sağlamaya çalıştığı üzerinde duruluyordu. Azerbaycan’daki iç siyaset ile ilgili konular yanında, Hey’et-i Temsiliyye’nin örgütü ve Bakanlıkları hakkında bilgi veriliyordu[68].

         

        23 Nisan ’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla Hey’et-i Temsiliyye dönemi sona ermiştir[69]. Oluşan İcra Vekilleri Heyeti, Hey’et-i Temsiliyye’nin fiilîlikten kurtulmasını sağlamıştır[70].

         

         

         

        Sonuç                         

         

        Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşum sürecinde Hey’et-i Temsiliyye dönemi, iki bakımdan dikkat çekici sonuçları beraberinde getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Anadolu’ya gelen yabancı güçlerin varlığına son verilmesi ve yeni bir yönetim şekline gidişin altyapısının hazırlanması yolunda yapılan çalışmalar bu dönemin belirgin özellikleridir. Hey’et-i Temsiliyye, Erzurum Kongresi’nden itibaren, Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına kadar, Mustafa Kemal Atatürk’ün otoritesinin oluşmasını sağlayan ilk kurul olarak da tarihe geçmiştir. İlerleyen zamanlarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, İcra Vekilleri Hey’eti Reisi, Başkomutan ve Cumhurbaşkanlığı görevleriyle günümüz Türkiye’sinin doğmasını sağlamış olan Mustafa Kemal Paşa, başlangıçta Hey’et-i Temsiliyye’ye başkanlık yaparak siyasî liderliğini sağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Hey’et-i Temsiliyye, İmparatorluğun ortadan kalktığı bir süreçte, boşluğu doldurarak, siyasî, askerî ve idarî kurumların, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasına kadar, Millî Mücadele’yi yürütebilecekleri bir zamanı kazandırmıştır.

         

         


        


        

        [1] Uluğ İğdemir, Heyet-i Temsiliye Tutanakları, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, (Tutanaklarda 16 Kasım ’dan 28 Aralık ’a kadar yapılan toplantılardaki konuşma metinleri vardır).


        

        [2] Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, , (Kararlar 8 Eylül ’dan, 13 Aralık ’a kadar geçen süresi kapsar).


        

        [3] Hey’et-i Temsiliyye’nin bu, karar ve tutanaklarından başka herhangi bir kaydı bulunmamaktadır. Hey’et-i Temsiliyye, belirli sürelerde düzenli toplantılar yapamamıştır, Yazışmaları, genelgeleri Atatürk, alınan kararlara uygun olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşuna kadar Hey’et-i Temsiliyye adına yapmış ve yayınlamıştır (Uluğ İğdemir, Heyet-i Temsiliye Tutanakları, s. XIII).


        

        [4] Uluğ İğdemir, Heyet-i Temsiliye Tutanakları, s. 3.


        

        [5] Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi II, Sivas Kongresi, Türkiye İş Bankası Yayını, İstanbul, , s.


        

        [6] Fethi Tevetoğlu, “Hey’et-i Temsiliye”, Türk Ansiklopedisi, Cilt: XIX, Millî Eğitim Bakanlığı Yayını, Ankara, , s.


        

        [7] Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çeviren: Metin Kıratlı, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, , s.


        

        [8] E. Semih Yalçın, Salim Koca, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya Geçişi, Berikan Yayınları, Ankara, , s.


        

        [9]Bütünüyle Erzurum Kongresi I. C., V.Ş.M.H.M.C. Merkez ve Şubeleri’nin Kuruluşu, Hazırlıkları Erzurum Vilayet Kongresi ( Haziran ), Resmî Arşiv ve Ailelerdeki Belge ve Hatıralara Göre Yayına Hazırlayan: Fahrettin Kırzıoğlu, Kültür Ofset Ltd. Şti. Yayını, Ankara, , s. 3.


        

        [10] Mahmut Goloğlu, Millî Mücadele Tarihi I, Erzurum Kongresi, Türkiye İş Bankası Yayını, İstanbul, , s. 9.


        

        [11] M. Tayyib Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken, Mondros Mütarekesi’nden Sivas Kongresi’ne, I. Kitap, Türkiye İş Bankası Yayını, Ankara, , s.


        

        [12] Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.


        

        [13] Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.


        

        [14] Haluk Selvi, Millî Mücadele’de Erzurum (), Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, , s.


        

        [15] Kemal Atatürk, Nutuk, Vesikalar, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, , s.


        

        [16] Haluk Selvi, a.g.e., s.


        

        [17]Gazi Mustafa Kemal Tarafından Nutuk, Ankara, , s.


        

        [18] 8 Ağustos günkü notlarında Karabekir, Şarkî Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Hey’et-i Temsiliyyesi olarak, Hüsrev, Raif Hoca, Rauf Bey Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir isimlerini veriyor. Kağıtları böyle imzaladıklarını ve Trabzon’dan İzzet ve Servet Beyler’in kendi belgesinde olduğunu, böylece sayının 7’yi bulduğunu, eski vali Bekir Sami ve Şeyh Fevzi ile de 9 kişiye ulaşıldığını ifade ediyor (Kazım Karabekir, Günlükler I (), Çeviri yazı: Budak Kayabek, Hazırlayan: Yücel Demirel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, , s. ).


        

        [19]Gazi Mustafa Kemal Tarafından Nutuk, s.


        

        [20] Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, s.


        

        [21] Fethi Tevetoğlu, a.g.m., s.


        

        [22] Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, Cem Yayınevi, İstanbul, , s.


        

        [23] Kazım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Merk Yayıncılık A.Ş., İstanbul, , s.


        

        [24] Salahi S. Sonyel, Kurtuluş Savaşı Günlerinde İngiliz İstihbarat Servisi’nin Türkiye’deki Eylemleri, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, , s.


        

        [25] Fethi Tevetoğlu, a.g.m., s.


        

        [26] Mahmut Goloğlu, Sivas Kongresi, s.


        

        [27] Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, s.


        

        [28] Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Millî Mücadele, II. C., Son Meşrutiyet (), Türkiye İş Bankası Yayını, Ankara, , s.


        

        [29] Uluğ İğdemir, Heyet-i Temsiliye Tutanakları, s. XII.


        

        [30]Gazi Mustafa Kemal Tarafından Nutuk, s.


        

        [31] Klaus Kreiser, Atatürk, Bir Biyografi, Çeviren: Dilek Zaptçıoğlu, İletişim Yayınları, İstanbul, , s.


        

        [32] Bekir Sıtkı Baykal, Heyet-i Temsiliye Kararları, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, , s. VII.


        

        [33] Fethi Tevetoğlu, a.g.m., s. , Rauf Orbay, Cehennem Değirmeni, Siyasî Hatıralarım I, Emre Yayınları, İstanbul, , s. ; M. Tayyip Gökbilgin, Millî Mücadele Başlarken Sivas Kongresi’nden Büyük Millet Meclisi’nin Açılmasına (4 Eylül Nisan ), II. Kitap, Türkiye İş Bankası Yayını, Ankara, , s. 9; Sabahattin Selek, a.g.e., s.


         <


Meclis-i Mebusan (Mebuslar Meclisi)

Meclis-i Mebusan, iki meclisten oluşan Osmanlı Parlamentosunun halk tarafından seçilen kanadıdır. Osmanlı Devleti’nde ilk defa 23 Aralık tarihli Kanun-ı Esasi’sine göre kurulan milletvekilleri meclisi, hükümet organlarının kendi yetki ve görev alanları içerisinde çalışmasını belirten, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre; bu güçler yasama, yürütme ve yargı başlıkları altında toplanmıştır.

İlk Türk parlamentosu “Meclis-i Umumi (Genel Meclis) adı altında ve iki dereceli meclis olarak, 20 Mart tarihinde çalışmalarına başladı. Yasama görevini üstlenen meclisler, Anayasa’sına göre Ayan ve Meclis-i Mebusan adı altında Osmanlı parlamentosunu (Genel Parlamento) oluşturmuşlardır. İki dereceli seçimler sonucu oluşan “Heyet-i Mebusan” veya bazen ifade edildiği gibi “Meclis-i Mebusan”, 69’u Müslüman ve 46’sı Gayrimüslim üyeden oluşuyordu. Mebusan Meclisi’nin üye sayısı her Osmanlı vatandaşına bir temsilci düşecek şekilde seçiliyordu. Seçim gizli oy ile yapılmaktaydı. Meclise Osmanlı vatandaşı olmayan, Türkçe bilmeyen, 30 yaşını doldurmamış, iflas ile mahkum olup da suçsuzluğu henüz kanıtlanmamış, yüz kızartıcı davranışlarda bulunan, medeni haklardan mahrum bulunan kimseler seçilemezlerdi. Mebus seçilebilmek için Türkçe okumak ve mümkün olduğu ölçüde yazmak şartı aranıyordu. Meclisi Mebusan’ın vekilleri, seçildikleri bölgeye değil tüm Osmanlı halkına karşı sorumluydular. Doğrudan doğruya padişahça atanan “Heyet-i Ayan” veya diğer adıyla “Meclis-i Ayan” (Seçkinler Meclisi) ise, 26 üyeden kurulmuştu. Ayan Meclisi üyelerini, padişah tayin ederken Meclis-i Mebusan üyeleri, iki dereceli seçim sistemiyle seçilirlerdi. Kanun-ı Esasi’nin ilk şekli ve kısa süren uygulamasına göre Mebusan Meclisi, aksi kararlaştırılmadıkça açık olarak görüşmeler yapabilen, kanun teklif ve görüşme yetkileri oldukça sınırlı bir meclisti. Mebusların kanun teklifi yetkileri kendi görev alanlarıyla sınırlıydı. Ayrıca görüşülecek kanun teklifleri için padişahtan izin almak gerekiyordu. Osmanlı Devleti’nin Parlamenter Meclisi dönem dönem duraksamalara uğraşmıştır.       

Genel Meclis’in çalışmaya başlamasından kısa bir süre sonra 23 Nisan ’de Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Savaş sırasında, millet temsilcilerinin hükümeti eleştirmeleri ve sert çıkışları karşısında, Heyet-i Mebusan 28 Haziran ’de padişahça dağıtıldı. Ardından yapılan seçimler sonucu 13 Aralık ’de, Türk tarihinin ikinci millet temsilcileri meclisi toplandı. Ancak, Rus savaşının kötü bir şekilde gelişmesi üzerine, bu yeni Meclis de 14 Şubat ’de padişah tarafından tekrar dağıtıldı. Dönemin padişahı olan II. Abdülhamit ’den yılına kadar Meclis’i toplamadan ülkeyi idare etti. yılı başlarında giderek artan dış gelişmeler ve son derece şiddetlenen aydınlar muhalefeti nedeniyle, Meclis-i Umumi’yi 23 Temmuz ’de toplantıya çağırmak zorunda kaldı.

Böylece, II. Meşrutiyet dönemi başlamış oldu. Aynı zamanda Anayasanın yeniden uygulamaya konduğu bu dönem, Türk siyasi hayatında “Özgürlükçüler Partisi” (Ahrar Fırkası) dönemi olarak da anılmaktadır. Anayasa, , , , yıllarında sekiz kez değiştirildi. Bu yolla Anayasasının yapısı çoğu kez önemli değişikliklere uğradı. İttihat ve Terakki Partisi’nin katıldığı seçimlerde çoğunluğu sağladı ve seçimleri kazandı. İttihat ve Terakki 4 Aralık ’de 3. Meclis-i Mebusan’ı açtı. Bu parlamento, 31 Mart Olayı ve II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesi sonrasında Mayıs ’da Anayasa üzerinde değişiklik yaparak padişahın ve Ayan Meclisi’nin yetkilerini daralttı, kendi yetkilerini arttırdı. Değişiklikler sonucunda, padişahın zararlı faaliyetleri iddiasıyla vatandaşları yurtdışına sürgün etme hakkı kaldırıldı. Basın özgürlüğü genişletildi ve sansür yasağı kaldırıldı.

Vatandaşlara toplantı ve dernek kurma özgürlükleri tanındı. Artık siyasi partiler de kurulabilecekti. Ayrıca, hükümet Meclis’e karşı sorumlu tutulmuştu. Padişahın dilediği zaman Meclis’i dağıtması hükmü sıkı kayıtlar altına alındı. Gensoru kurumu yerleşti. Padişahın yasama yetkisine belli sınırlar getirildi. Meclis üyelerine doğrudan doğruya kanun teklifi verme hakkı tanındı. Meclis Başkanını, padişah müdahalesi olmadan Meclisin seçmesi kabul edildi. Bir padişah tahta çıktığı zaman, Meclis-i Umumi önünde Anayasa hükümlerine uymaya ve millete sadakat yemini edecekti. yılında yapılan bu anayasal değişikliklerin getirdiği demokratik parlamenter sistem, iç ve dış olaylar nedeniyle uzun süre yaşayamadı. Yıpratıcı bir siyasal müdahale ortamına, ’deki Trablusgarp Savaşı ve Ekim ’de başlayan Balkan Savaşlarının acılı günleri de eklenince, ve yıllarında Anayasada yapılan değişikliklerle Meclis’i dağıtma yetkisi aşama aşama artırıldı. Ayrıca, en güçlü parti durumunda bulunan “İttihat ve Terakki”nin tek parti diktatörlüğü, demokratik gelişmenin önünü tıkayan önemli nedenlerden biri oldu. İttihat ve Terakki 23 Ocak ’teki Bab-ı Ali Baskını ile iktidarı ele geçirdi.

Balkan Savaşları’nın sonbaharında yapılan antlaşmalarla sona ermesinden bir yıl sonra Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşına katılmak sorunda kaldı. Bilindiği üzere Osmanlı Devleti’nin savaşa sokan da bu Alman taraftarı partidir. Bu şartlarda tek parti düzeninde ’te seçime gidildi ve 5. Meclis-i Mebusan vekilliklerinin tamamını İttihat ve Terakki elde etti. Bu parlamento I. Dünya Savaşı boyunca bu haliyle faaliyetlerde bulundu. Savaşın bitim yılında, 3 Temmuz ’de VI. Mehmet (Vahdettin) Osmanlı Devleti’nin son padişahı olarak tahta geçti. Birinci Dünya Savaşı yenilgiyle sonuçlandı. 30 Ekim tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nden sonra da Padişah VI. Mehmet, 21 Aralık ’de Meclis-i Mebusan’ı dağıttı. Halkın bütün tepkisine rağmen, Meclis-i Mebusan’ı Anayasanın açık hükmünü çiğneyerek ancak 12 Ocak ’de yeniden toplantıya çağırdı. 16 Mart ’de İstanbul’un işgali üzerine, genel meclis, işgal güçlerinin baskısıyla 11 Nisan ’de resmen kapatıldı (Mondros Mütarekesinin geçerliliği için Meclis-i Mebusan tarafından onaylanması gerekiyordu. Fakat imzalanan antlaşma, genel hükümleriyle tam bir işgal antlaşması niteliği taşıdığı için vekiller tarafından reddedilmiş ve bu durum işgalci güçlerin hiç hoşuna gitmemiştir.) ve Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından Osmanlı Devleti resmen geçerliliğini yitirmiş ve Anadolu’nun dört bir yanından seçilerek Ankara’ya gelen vekillerle 23 Nisan ’de Ankara’da “Büyük Millet Meclisi” (TBMM) faaliyetlerine başlamıştır.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası