örümcek hüsrev in sarayında perdeci olmuş / İskender Pala - Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü | Burak Bilgiç - funduszeue.info

Örümcek Hüsrev In Sarayında Perdeci Olmuş

örümcek hüsrev in sarayında perdeci olmuş

Fatih Sultan Mehmed Han’ın İstanbul’u Fethi ile Âlem-i İslâm’a Hediye Ettiği Ayasofya

 

 

29 Mayıs Salı günü, henüz güneş doğarken Fâtih Sultan Mehmed Hân ve Osmanlı askerleri İstanbul’a girdiklerinde, şehrin her tarafında İslâm sancakları dalgalanıyordu. Umûmî fetih sabahın çok erken saatlerinde gerçekleştiği için, Sultan Mehmed Hân şehre öğle vakitlerine doğru girmek istemişti.

Öğle saatlerine doğru kır atının üzerinde, berâberinde hocaları ve ordu kumandanları olduğu hâlde, muhteşem bir alayla Topkapı’dan İstanbul’a giren pâdişâhın yanında, o anda çok sevdiği hocası Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri de vardı. Devlet erkânı ile birlikte şehrin içine doğru vakarla ilerleyen pâdişâhın berâberinde; yanındaki çavuşlarından başka, sağında ve solunda yer tutmuş olan iki yüz kişilik bir de solaklar kuvveti bulunuyordu. Bu muhteşem manzarayı izlemeye can atan yerli halk bütün yolları doldurmuştu.

Fâtih Sultan Mehmed Hân çok genç olduğu için herkes Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri’ni pâdişah sanıyor ve ona demet demet çiçekler sunuyordu. Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri onlara genç pâdişâhı göstererek; "Sultan Mehmed ben değilim, odur!" derken, Sultan Mehmed de; "Siz ona gidiniz! Sultan Mehmed benim amma, o benim hocamdır; şehrin mânevî fâtihi odur!" diyordu.

Sultan Mehmed Hân ve ordusu şehre girdiği sırada, Bizanslılar’ı müthiş bir şaşkınlık ve perişanlık sarmıştı. Asker, sivil bütün halk sağa-sola koşuşuyor ve ne yapacaklarını bilemiyorlardı. Halktan ve askerlerden Haliç’teki gemilere kaçanlar, hattâ intihar edenler bile vardı. Fakat halkın büyük bir kısmı, kurtuluşun en büyük kiliseye sığınmakla gerçekleşeceğine inandığından Ayasofya’ya doluşmuştu.

Yenilginin ve işgâlin meydana getirdiği bu şaşkınlıkla birlikte, son bir ümitle Ayasofya’ya koşuşan halk, şehrin düştüğü gün Ayasofya’yı ağzına kadar doldurmuş; içeriye girdikten sonra kilisenin kapılarını sımsıkı kapatmışlardı.

Pâdişahtan başka herkesin yaya yürüdüğü muhteşem alay, büyük bir azâmetle ilerleye ilerleye, şehrin içlerine kadar gelmişti. Fâtih Sultan Mehmed Türk askerlerinin kale burçları dâhil, şehrin her tarafından göklere yükselen tekbîr ve ezân sesleri arasında, nihâyet Ayasofya önlerine geldi.

Ayasofya’ya gelince atından inen pâdişah, burada büyük bir kalabalığın toplanmış olduğunu gördü. Mâbedin sımsıkı kapanan kapıları içeridekiler tarafından açılmayınca, Osmanlı askerleri tarafından kırılarak içeri girildiği zaman, pâdişah; kadın, erkek, çoluk-çocuk her sınıftan insanın meşhur mâbede sımsıkı doluşmuş olduğunu gördü. Muzaffer Türk pâdişâhını karşılarında gören halk ve papazlar, hemen ağlayarak yerlere kapandılar. O zaman, büyük bir kumandan olduğu kadar, zımmîler hakkındaki ilâhî hükme riâyetkâr da bir mümin olduğunu gösteren pâdişah, karşısında eğilen kalabalığın önünde bulunan eski ortodoks patriğine ve etrâfındaki halka;

"Kalkınız! Ben Sultan Mehmed; sana, emsâllerine ve bütün halka söylüyorum ki; bu günden itibâren artık ne hayâtınız ve ne de hürriyetiniz husûsunda benim gazâbımdan korkmayınız!" diye hitapta bulundu.

Sonra da, can ve mal korkusu taşıyan Hristiyan halkın hayâtına dokunulmaması için; aralarında Cenevizliler’in de bulunduğu bütün sanat ve ticâret erbâbı ile halkın, din ve mezheb yönünden hür olduklarını ilân eden bir ferman yayınlattı.

Fâtih Sultan Mehmed, Bizans’ın en büyük şâheserlerinden biri olan bu muhteşem mâbedin, Cumâ gününe kadar derhâl câmîiye dönüştürülmesini emretti. Hükümdâr’ın fetihten sonraki ilk Cumâ namazını burada kılmayı arzu ettiğini gören vazîfeliler; pâdişah Ayasofya’dan ayrılıp otağına döner dönmez derhâl faaliyete geçtiler. Hıristiyanlığa âit kutsal eşyâları dışarı çıkarıp, müslümanların ibâdet edebilmeleri için gerekli olan; mihrap, minber gibi şeyleri üç gün içerisinde hazırlayıp tamamladılar. Nihâyet 1 Haziran Cumâ günü mâiyyetiyle birlikte Ayasofya’ya gelen Fâtih, fetihten sonraki ilk Cumâ namazı’nı bu muhteşem mâbedde kıldı; Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri de burada onun adına bir hutbe okudu.

Akşemseddîn -kuddise sırruh- Hazretleri’nin, 1 Hazîran târihindeki hutbesiyle ibâdete açtığı Ayasofya Câmii, fethin en büyük timsâli ve Fâtih Sultan Mehmed Hân’ın en büyük fetih ganîmetiydi. Fâtih, fetihten sonra kendisine sunulan Bizans servet ve hazînelerinin hepsini reddetmiş; fetih ganîmeti olarak ancak Ayasofya ile birlikte yedi kiliseyi kabul etmeye râzı olabilmişti.

Peygamberî övgüye mazhar olan cihân sultânı, fethin mânevî timsâli olan Ayasofya’yı, kıyâmete kadar câmiî olması şartıyla Allah yolunda vakfederek, orada hazır bulunan müslüman gâzîlere şu sözleri söyledi:

"Benim bu mâbedim, dünya durdukça cami olarak kalacaktır. Her kim benim bu mâbedimi camilikten çıkarıp başka bir şeye çevirirse; Allah'ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onun üzerine olsun! Onlar, hiç hafiflemeyen bir azâbın içinde kalsınlar! Öyle ki, yüzlerine bakan ve kendilerine şefaat eden hiç kimse bulunmasın!.."

Fâtih, haklı bir ganîmet olarak kendisine bağışlanan Ayasofya’yı yeniden tâmir ettirip, binânın güneybatı köşesine ahşap bir minâre yaptırdı. Ayasofya'nın tapusu Fâtih'in üzerine idi ve dört yüz seksen bir yıl boyunca da hep öyle kaldı.

Cihân pâdişâhı Fâtih Sultan Mehmed, büyük Rum şehrinin en büyük kilisesini câmiîye çevirerek, Kostantîniyye’nin artık bir İslâm şehri olduğunu; ’ten ’e kadar devâm edegelen İslâm akınlarının artık hedefine ulaştığını ve büyük bir İslâm gâyesinin gerçekleştiğini bütün dünyâya ilân etti.

Ayasofya Câmiî 27 Ağustos ’te, müzeye çevrilmek üzere ibâdete kapatılmış, içindeki İslâm nişâneleri kaldırılmış ve etrâfındaki medreseler yıkılmıştır. Hattâ ünlü Osmanlı hat üstâdı Kazasker Mustafa İzzet Efendi’ye âit olan, üzerlerinde "Allah Celle Celâlühû", "Muhammed Aleyhisselâm" ve dört halîfenin isimlerinin yazılı bulunduğu 7,5 m. çapındaki levhalar, Ayasofya'dan çıkarılmak için yerlerinden sökülmüş ise de; mâbedin hiçbir kapısından sığmayınca tekrar yerlerine asılmıştır.

 

Fâtih Sultan Mehmed Han,
Ayasofya’nın bakımsız hâlini görünce hüzünlenmiş ve
duygularını Farsça bir beyitle dile getirmişti:

"Tursun Bey Târihi"nde kaydedildiğine göre; fetihten sonra Ayasofya’ya gelen Pâdişâh, mâbedin iç kısımlarına şöyle bir göz attıktan sonra, kubbeye çıkıp bir de etrâfındaki binâlara bakmış; yapının ve çevresindeki ek binâlarının tamâmen harâbe hâline gelip, yıkılmaya yüz tutmuş olduğunu görünce, buruk ve hüzünlü bir ifâde ile şu meşhur Farsça beyiti söylemişti:

"Örümcek Hüsrev’in sarayında perdeci olmuş,
Baykuş Afrasiyab kalesinde nöbet borusu çalar!"

Peygamberî müjdeye eren yüce pâdişâh, bu sözleriyle; dünyânın gelip-geçiciliğini, Hüsrev ve Afrasiyab gibi, kudretiyle tanınmış büyük hükümdarların bile eninde sonunda bu köhne âlemi bırakıp gittiklerini, dünyânın mâmur yerlerinin er-geç harâbeye dönüşeceğini unutmamak; onun aldatıcı câzibesine gönül kaptırıp, aldanmamak gerektiğini ifâde etmek istemişti.

 

Ayasofya’nın Yıkılan Kubbesi,
Ancak Resulullah Aleyhisselâm’ın
Tükrüğü ile Tutturulabilmişti:

Evliyâ Çelebi’nin "Seyahatnâme"sinde; Ayasofya’nın, Resulullah –sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in doğum târihi olan mîlâdî yılında geçirdiği bir depremden bahsedilirken, kubbesinin onarılışı ile ilgili şu ilginç rivâyet göze çarpar:

"Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm’ın doğduğu gece vukû bulan zelzeleden; Kisrâ sarayı, Kızılelma ve Ayasofya’nın kubbesi yıkılmış idi. Bir müddet zamân geçtikten sonra, Hızır Aleyhisselâm’ın hatırlatması ile Busrâ’da ikâmet eden üç yüz keşiş, râhib Bâhirâ’nın öncülüğünde Mekke’ye geldiler. O zamân küçük yaşta olan Muhammed Aleyhisselâm’ın ağzından bir mikdar tükürük ile, mübârek ellerinin sûretini aldılar. Ebû Tâlib’in el yazısı ile ceylân derisi üzerine resmedilen bu sûret, hâlen bir kutuda saklıdır.

Elhâsıl Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem-in ağız suyundan, zemzem suyundan ve Mekke’nin pâk toprağından bir mikdar alan papazlar İstanbul’a geldiler; Ayasofya’nın yıkık olan kısmını bununla tâmir ettiler.

Peygamber Aleyhisselâm’ın tükrüğü ile yapılan yer, kubbenin kıble cihetinde, otuz iki nakışlı olarak hâlen bellidir. Bunu bilenler o yere nazar ettiklerinde; ‘Allâhümme salli alâ Muhammed!’ derler. Zîrâ bu kısım, kubbenin diğer yerlerinden daha parlaktır. Fetihten sonra Fâtih; ‘Bu kubbe Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-in ağız suyu ile ayakta tutuldu!’ diye, tâ kubbenin ortasına zincir ile altın bir top asmıştır ki, bunun içi elli Rum kilesi buğday alır.

Bu top altında Hızır’ın ara sıra sâlih müslümânlar ile buluştuğunu söylerler." (Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi; c.1, s)


  ÖncekiSonraki  

İskender Pala - Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü

Aynı malzemeyle üreten iki sanatçının birbirine olan üstün-lükleri malzemeyi kullanma şeklinden kaynaklanır. Sanatçının ustalığı sanat eserinin değerini belirlemede başat rol oynarken sanat eserinin başarısını da ortaya koyar. Plastik sanatlarda görsel malzemenin estetik biçimde kullanımı biçim ile ilgili ol-masına rağmen, yazılı eserlerde işitme duyusu sanat eserini değerlendirmek için kullanılır. İster plastik sanatlarda isterse yazılı sanatlarda olsun eserin başarısı, anlatımındaki ustalığa bağlıdır. Yazılı eserlerde bu ustalık kelime ve kelimelerin kulla-nılma biçimlerinde ortaya çıkar. Üzerinde araştırma yapılacak sanat eseri şiirse ve oluşturulduğu dönemin sosyal, ekonomik, psikolojik ve kültürel bağlamından kopmuş ve uzaklaşmış bir sanat eserinden söz ediliyorsa, sanatçının üslubunu belirlemek bir kat daha zor hâle gelecektir. Bâkî'nin Semiz Ali Paşa'ya sunduğu Hâtem Kasidesi, anlam ve anlatım olanakları bakımından son derece dikkati çeken bir yapıya sahiptir. 57 beyitlik kasideyi bir sadrazama sunulmuş, sanatlı süslü söyleyişleri olan bir şiir olarak okumak mümkün; fakat şairin üslubu ve kelimeler arasındaki ilişkiler çözüldü-ğünde şiirin sadece caize almak için sunulan veya şairin sanat gücünü göstermek için yazılan satırlardan ibaret olmadığı an-laşılmaktadır. Bâkî'nin kasidesi iç içe geçmiş çeşitli anlam katmanlarından oluşmuştur. Bunlar sayesinde anlam yelpazesi genişletilmiş şi-irde adeta anlam yumağı oluşturulmuştur. Beytin ilk okundu-ğundaki anlamı, kelimeler arasındaki anlam ilişkileri değerlen-dirildiğinde daha sonra farklılaşmaktadır. Şairin dili ustaca kullanması sayesinde ortaya çıkan bu durum sonucunda şiir değişik anlamlara gelecek şekilde okunabilmektedir. A B S T R A C T The superiority of the two artists who produce with the same material is due to the way they use the material. The master of an artist plays a key role in determining the value of a work of art, but also reveals the success of the work of art. Although the use of visual material in aesthetic form is related to the form in plastic arts, the sense of hearing in written works is used to evaluate the work of art. Whether it is in plastic arts or written arts, the success of the work depends on the mastery of the expression. This mastery in written works, has revealed words and the way words are used. If the artwork to be investigated is poetry and If you are talking about a work of art that has broken away from the social, economic, psychological, and cultural context of the era it will become a bit more difficult to determine the style of the artist. Hâtem Ode, presented by Bâkî to Semiz Ali Pasha, has a very remarkable structure in terms of meaning and expression possibilities. It is possible to read it as a poem with artful ornate pronunciations, 57 couplets eulogy was presented to a grand vizier. However, when relations between poetry style and words are resolved, it is understood that poetry is not merely the lines presented to show or to show the artistry of the poet. Apart from the composition brought by the form on the ode, on account of the composition feature created by Bâkî, continuity of narration and changes in narrative can be observed. One characteristic of Hâtem Ode is that there are all traceable tracks among the couplets. So much so that in the beginning the features of a seal, the materials used in

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası