robert greene ekşi / robert greene - ekşi sözlük

Robert Greene Ekşi

robert greene ekşi

Robert Greene

— “İnsan Doğasının Yasaları” için insan doğası üzerine on yıllarca çalışıp araştırma yaptınız. İnsan doğası üzerine daha önce anlamadığınız veya insanların anlayamadığını düşündüğünüz neler öğrendiniz?

Yazması eziyet verici bir kitaptı, çünkü insanlar o kadar anlaşılması güç ve kompleks ki, ne zaman bir şey yazsam veya bir fikir bulsam derhal istisnalar aklıma gelir – “bu böyledir ama şu şekilde de olabilir” gibi. Her şeyin algoritma ve formüllerden ibaret olduğu bir bilgisayar çağında yaşıyoruz, fakat insanlar herhangi bir makina veya bilgisayardan çok daha komplekstir. Reaksiyonlarını öylece hesaplamaya başlayamazsınız. Her insan birbirinden farklı ve komplekstir fakat onları basitleştirmeye meylederiz. İnsan davranışını basite indirgeriz. Her şeyin tek bir sebebe dayandığını düşünürüz – “şunu yapmalarının sebebi budur” gibi.

Kendi davranışlarımıza baktığımız zaman, “kötü davrandım çünkü şartlar beni buna zorladı” demeye istekliyizdir. Fakat diğer insanlara bu hakkı vermeyiz. Sadece kötü biri olduklarını söyleyemeye eğilimliyizdir. İnsanları çizgi filmlere ve karikatürlere dönüştürürüz, fakat herkes hayatta son derece kendine özgü bir konumdan gelir. Bütün değişkenleri hesaba katarsanız, tarihin belirli bir anında, belirli bir sosyal tabakada, onların da kendi ailelerinden devraldıkları tuhaflıkları olan belirli bir ailede doğmuşlar ve kendi hayatları üzerinde etkileri olan farklı insanlarla karşılaşmışlardır. İki insan birbirinin aynı değildir.

Sonuçta insan doğasının yasaları üzerine bir kitap yazmak neredeyse beyhude bir uğraş ve ümitsiz bir görevdir. Kalkıştığım şeyi perçinlemeye çalışmıyorum, fakat tam da bu yüzden çok dikkatli davranmak ve her şeyi derinlemesine düşünmek zorundaydım. Benim bile insanları basite indirgediğimin farkında olduğum bir yolculuktu bu. Verdikleri tepkinin sebebinin bu olduğunu her zaman söylüyorum. Ama bu huyum değişti. Bu keşfettiğim temel şeydi.

Kitap benim için oldukça yorucuydu çünkü sadece basit konular üzerinde durmak istemedim. Sebepleri gerçekten anlamak istedim. Örneğin, narsisizmi ele alalım, narsistleri belli bir kalıba oturturuz. Onların kendilerine âşık veya sadece kendi dünyalarında yaşayan insanlar olduklarını düşünürüz. Sonra onlar hakkında teşhisler koyarız. Fakat bunlar doğru değil, konu bundan çok daha karmaşık. Her insan, doğamız gereği, narsisttir. Bununla savaşamayız. Sonuçta neden böyle olduğunu ve narsisizmin köklerini görmek istedim. Narsisizm herkes için aynı şekilde geçerli değil. Fakat bir özbenlik bilincinin olması, kendinle olan ilişkin ve bu ilişkinin seni nasıl tanımladığı, insanları yüzeysel şekilde narsist olarak etiketlemekten çok daha karmaşık bir konudur.

— Stocılar, muhakeme yeteneği ve mantığın önemi, akla başvurmak ve akılcılığın önemi gibi şeylerden bahsediyorlar, fakat bariz şekilde kitabınızın teması insanların nasıl da irrasyonel ve akılsız oldukları üzerine. Bunu nasıl bağdaştırıyorsunuz?

Kitabım insanların, basitleştirilmiş bir ifadeyle, bir “alt benlik” bir de “üst benlik” taşıdıkları varsayımı üzerine kurulu. Stoacıların da benzer şekilde bunu ifade ettiklerine inanıyorum. Alt benlik bizim hayvani ve ilkel doğamız. Şempanzelerle ortak bir atadan türedik. Gözümüzün önünde olan şeye derhal reaksiyon göstermeye meyilliyiz, tıpkı bir inek veya bir köpek ya da başka bir hayvanın yaptığı gibi. Sadece havlıyoruz ve biz buyuz. Ve en az direnç gösterecek yolu seçmek için her şeyin her zaman daha kolay olmasını istiyoruz. Hepimizde doğamızın bu alt parçası var ve çok daha güçlü, fakat aynı zamanda ulaşmak için büyük çaba harcadığımız bir üst benlik var. Belki optimist bakıyorum ama herkeste üst benliğine ulaşma arzusu bulunmaktadır.

Hepimiz zaman zaman rasyonelizdir. Fakat hayatta genel olarak duygularımızın kölesiyiz. Çünkü insan beyni bu şekilde tesis edilmiştir. Mantık ve idrak kabiliyeti, beynin duyguları işleyen kısmından tamamen farklı bir yerdedir. Öfkeli olduğumuzda, bu, beynimizin düşünceleri işleyen kısmına kaydedilmiyor. Neden gerçekten öfkeli olduğumuzu hiçbir zaman bilemeyiz. Bu bilinçdışı bir yerden geliyor ve bu yüzden bunu analiz etmemizin bir yolu yok. Her zaman duygularımıza tepki veriyoruz. Sonuçta duygular önce geliyor ve düşünceler onu takip ediyor, düşündüklerimizin çoğu duygularımızı destekleme işlevi yürütüyor. Bir durumu veya insanı sevmediğimizde, bunu desteklemek için sebepler buluyoruz.

Rasyonel olmak bir idealdir. Bunun için, duygularınızdan bir adım uzaklaşabilmek ve onları analiz edebilmek gerekir, “bu şekilde hissetmek zorunda değilim ve belki de dünyada neler olup bittiği benim düşündüğüm gibi değildir” diyebilmek gerekir. Meditasyon yaparken, hissettiğim şeylerin dünyada gerçekten olan bitenle bir ilgisi olmadığı düşüncesine kapılırım. Dünya dediğimiz, milyonlarca, milyarlarca yıldır var olan bu yerdir. Hayat devam etmektedir. Her şey değişir ve hiçbir şey kalıcı değildir, ve duygularımın gerçeklikle hiçbir ilgisi yoktur. Duygular ve gerçeklik iki ayrı dünyadır. Sokrates bilgisizlik varsayımıyla başladı. Merak ediyor ve sorguluyordu, Sokratesçi bilgeliğin ve Sokratesçi metodun kaynağı budur.

Gerçek hayatta böylesi bir rasyonelliğe başvuran, bilgisizlik varsayımından başlayan kaç kişiyi şahsen tanıyorsunuz? “Bu fenomeni tam olarak anlamıyorum. Aslında yanılıyor olabilirim. Tüm fikirlerim yanlış olabilir. Her birinde kendimi eğitmem gerekiyor.” diyen kaç tane insan var? Son derece nadir. İnsanlar bin tane andan sadece birinde böyle bir rasyonelliğe başvurur. Bu şekilde düşünenlere örnek gösterebileceğimiz, Abraham Lincoln gibi insanlar, tarihte çok nadir bulunur. Sonuçta, rasyonel olduğumuzu sandığımız fakat aslında öyle olmadığımız, yine de rasyonelliğin ulaşmayı arzuladığımız bir ideal olduğu fikriyle konuya başlamak istiyorum.

Marcus Auerlius

— Marcus Aurelius’un sıklıkla bahsettiği şeylerden biri de sizi çıldırtan insanları anlamaya çalışmak. Onların doğasını ve motivasyonlarının ne olduğunu kavramak. Biri size bir şey yaptığı zaman, aynı şeyi sizin de daha önce başkalarına yaptığınızı düşünmenizden bahsediyor. Kitabınızda buna benzer bir yorumla empati kavramından bahsediyorsunuz. Bu kavram neden bu kadar önemli? Size nasıl bir faydası var?

İnsan doğasının temel yasasından başlayalım. İnsan doğasının temel yasasının ne olduğunu söylemem gerekseydi, insan doğasının temel yasasının insan doğasını inkâr etmek olduğunu söylerdim. Bu yasalara tabi olduğumuzu inkâr etmek. Daima aksi yönden düşünür ve “Ben mantıksız değilim, ben saldırgan değilim, kıskanç değilim, narsist değilim” deriz. Sorun Cumhuriyetçilerdedir, Spartalılardadır ya da Ethiopyalılardadır, saldırgan ve mantıksız olanlar onlardır. “Ben? Hayır.” Bu içimizde kökleşen pis huydan kurtulmanız için uğraşıyorum aslında.

Gerçek şu ki aynı kaynaktan, ufak sayıda bir grup insandan evrimleştik. Beyinlerimiz temel olarak aynı, birbirine benzer şekilde kodlanmış durumda. Duygusal düzlemde, dünyayı, avcı-toplayıcıların algıladığına benzer şekilde algılıyoruz. Bu açıdan çok az şey değişti. Eğer aynı kaynaktan geliyorsak, neden insanların sadece az bir kısmı mantıksız veya saldırgan olsun ki? Hepimiz aynıyız. Stoacılar bundan bahsediyor, logos’tan. Logos “her şeyi birleştiren (anima mundi)” anlamına gelir. Bu da insan doğasının logos’udur. Marcus Aurelius’un favori deyişlerimden biri de şudur: “Kovana zarar veren şey arıya da zarar verir.”

Hepimiz birbirimize bağlıyız ve hepimiz aynı doğaya sahibiz. İşin uygulama kısmı bunu diğer insanlarda da görebilmek. Örneğin, onların şartlarında bulunsaydınız, onların anne-babasına, onlara has yaşam tecrübelerine sahip olsaydınız, muhtemelen onların davrandığı gibi davranıyor olacaktınız. Bu farkındalık size bir nebze alçak gönüllülük katacaktır.

Kolay değil. Bunu anlamak çaba gerektirir, çünkü doğal olarak kendimizin üstün olduğunu var sayarız. Kendimizi başkalarından ayırırız. “Ben daha zekiyim, ben daha ahlâklıyım, ben daha rasyonelim, ben daha iyi görünüyorum, ben doğru kişiye oy veriyorum” diye düşünürüz. Bu o kadar kökleşmiş ve fena bir şey ki, kendim şahsen bundan dolayı suçluyum; bu daha önce bahsettiğim üst benliğe giden yoldaki başlıca engeldir.

— Birkaç hafta önce bir sürpriz yaşadınız, ölümcül olabilecek bir felç geçirdiniz. Bu muazzam bir engel. Ve tam da kitabınızı yayımlamaya başlarken. Engellenmek, hayal kırıklığı ve korkuyla nasıl başa çıktınız?

Elbette kolay değil ve bunu yaşayanlar muhtemelen anlayacaktır. Sabırsızlık ve engellenme hissi çok kuvvetliydi. Sol elimin serçe parmağını kımıldatmayı öğrenmek pound bench-press yapacak kadar bir efor gerektiriyor gibiydi, şaka yapmıyorum. Serçe parmağımı kaldırmaya çalışıyorum ve ter içindeyim, o kadar zor ki gittikçe sabırsız, yılgın, kızgın bir hale geliyorsunuz ve kendinizi suçluyorsunuz. Neden bu benim başıma geldi? Veya eğer böyle bir şey olmasaydı diyorsunuz. Ama hayat böyle değildir.

Ve kitabımın açısından bakarsak, okuyucuyu suçladığımı söylemiyorum. Okuyucunun narsist veya kötü biri olduğunu söylemiyorum. Belli durumlara belli tepkiler vermenin doğal olduğunu söylüyorum. Toksik bir insanla veya benimki gibi kötü bir durumla uğraştığınız zaman, kendinize acımak, neden ben demek, yılgın ve sabırsız hale gelmek doğaldır. Fakat tüm kitaplarımda bahsettiğim süreç, bunun ötesine geçip kendinizi analiz etmeniz ve “böyle olmak zorunda değil” diyebilmenizdir, böylece başka bir yüksek gaye edinmenize ön ayak olabilirim.

Muazzam miktarda bir sabırsızlığa karşı mücadele ediyorum, çabalıyorum ve bazen onun karşısında mağlup oluyorum. Daha önce hiç böyle bir şeyle uğraşmak zorunda kalmamıştım çünkü her zaman sağlıklı ve fiziksel olarak aktif bir insan oldum. Bu yüzden bu oldukça can sıkıcı ve aşağılayıcı, bu tür bir sorunla başa çıkmakta sandığım kadar iyi değilmişim.

Felç geçirdiğimde hastanedeydim ve gayet pozitif bir tutumum vardı, başlangıçta iyi yönde tepki veriyordum. Fakat sonra haftalar geçtikçe, yürüyemedikçe veya kendi kendime idrara çıkamadıkça, bu oldukça aşağılayıcı bir hal aldı. Halen bunun üzerinde çalışıyorum.

— Kitabınızda ölüm hakkında bir bölüm var; ölümü ya tümden inkâr edişimiz ya da ona son derece kaygılı bakmamızdan söz ediyorsunuz. Marcus Aurelius, Seneca ve Epictetus’un bahsettiği şeylerden biri de faniliği kabullenmek ve böylece onunla tanımlanmamak. Kitapta bunun hakkında neler söylüyorsunuz, neden bunu yapmamız gerekiyor?

Orası kitabımın son bölümü. Bütün kitaplarımda son bölüm en önemli bölümdür. Ölüm korkumuzun sadece bir ölüm korkusu olmadığını söylemeye çalışıyorum. Bu, olduğumuz her şeye sirayet ediyor. Yaşam korkusuna yol açıyor. Bu gizli, kronik anksiyete faniliğimizle yüzleşebilme acziyetimizden kaynaklanıyor. Ölümü inkâr etmenin had safhada olduğu bir kültürde yaşıyoruz. Ölümden korkmak insanlar için tabiidir, kim korkmaz ki?

Fakat ilkel insanların bu korkuyla başa çıkabilme yöntemi dinleri icat etmekti. Dinleri alçaltmıyorum, öyle biri değilim, dinlere büyük saygım var, fakat ölümden sonra hayat, mitoloji ve ritüeller bu şoku yumuşatma amacını taşır. Eğer bir cennetin var olduğuna veya ölümden sonra bir şeyler olacağına inanırsanız, ölüm daha az nahoş bir hal alır.

Son derece insani bir dürtü olan ölüm korkusu ezici derecede korkunç bir düşüncedir, fakat biz rasyonel ve modern insanlar bu tür batıl şeyleri artık geçmişte bıraktığımızı düşünürüz. Gerçekte yaptığımız tek şey ise inkârın başka bir türlüsünü yaratmaktır, süper kahramanın 30 kişiyi öldürdüğü bir filmdeki gibi ölümü karikatürize etmek ve böylece ölümü anlamsızlaştırmak. Adeta bir çizgi film gibi, öldürdüğümüz hayvanları veya sokaklarda ölen insanları asla görmeyiz.

Bütün hayatımı göz önüne alırsam, 60’ıma yaklaşırken, sadece tek bir insanı ölürken gördüm, o da babamdı. Geçmiş çağlarda ise, ölüm her taraftaydı. Bütün ailenizin ölümünü görürdünüz, sokaklarda ölümü görürdünüz, ölümün farkındaydınız. Şiddetli bir inkâr içindeyiz, ölümü reddettiğinizde yaşamı da reddedersiniz çünkü ikisi birbirine eşlik ederler. Söylemeye çalıştığım şey şu ki, böyle bir engele sahibiz. Ölüm korkunuz onun ötesine geçmemize engel oluyor. Kendinizi ölümün ötesine geçebilecek şekilde hazırlamak ve ölümün gözünün içine bakmak olağanüstü derecede özgürlük verici bir his.

Death

Bu, devasa bir okyanusun kıyısında durmaya benziyor. Karanlık okyanusa duyduğunuz korkudan dolayı geri çekiliyor ve ona sırtınızı dönüyorsunuz. Bense sizden küçük teknenize binip okyanusa açılarak onu keşfetmenizi istiyorum. Ve nasıl keşfedeceğinizi söylüyorum. Kendi faniliğinize bakın. Ölüm ile derinde yatan bir bağ hissedeceksiniz.

Meditasyon yaparken şunu düşünürüm, Samuray savaşçılarının yaptığı gibi: Onlar ölümün yerinin Hara(miğde) olduğunu düşünmüşlerdir ve bu Seppuku’nun bir parçasıdır. İntihar ederlerken, ölümün yeri miğdedir, böylece kendi ölümünüzü tam manasıyla kendi bedeninizde hissedersiniz. Bazen de uyuyakaldığınız veya bilincinizi yitirdiğiniz anlarda bunu hissedersiniz. Böyle anlarınız vardır. Sizden, korkmamanızı, gözünün içine bakmanızı ve o okyanusu keşfetmenizi istiyorum. Ve bunun için alıştırmalar veriyorum. Bu temel korkuyu aşmak için kendinizi zorlamak olağanüstü bir güç ve terapidir, çünkü ölüm korkusu yüzbinlerce yıldır insanlığa azap veren şeydir. Bizi sapkın bir şeye dönüştürmüştür ve bunun üstesinden gelmek özgürlüğün nihai formudur. Kitabın sonunda Montaigne’den yaptığım bir alıntı var: “Ölüm korkusunu yenmedikçe özgürlüğün anlamını bilemezsiniz.”

Ölüme yakın tecrübeler yaşamış insanların yazdıkları kitaplar vardır ve ben onları büyüleyici bulmuşumdur. Fakat hepimiz kendi yaşamımızda buna benzer tecrübeler yaşamışızdır. Bir insana elveda derken, bu da biraz ölüme benzer çünkü onu bir daha hiç göremeyebilirsiniz.

Öte yandan, ölüm empatiyi geliştirmek için nihai vasıta olmalıdır. Böyle bir alıştırmam var. New York’tayken yapmıştım ve oldukça güçlüydü. Her tarafta birçok farklı yerden gelen yığınla insanın olduğu New York’ta yürürken herkesin ölümünü hayal ettim, onları kendi ölüm korkularıyla yüzleşen biri gibi gördüm. Tıpkı Xerses’in kendi ordusuna bakarak “Şu insanlara bak, hiçbiri yüz yıl sonra hayatta olmayacak.” demesi gibi.

Kalabalığın ortasında insanlara bakmak onlarla entelektüel seviyede olmayan derin bir bağ kurmanızı sağlar ve bu çok güçlüdür. Böylece, faniliği bir realite olarak görmek (memento mori), onu midenizde ve derinde bir şey olarak addetmek, insanlarla ve hayatla daha derin bir bağ kurmanızı ve hayatın ne kadar kıymetli olduğunu anlamanızı sağlar.

— Ölümden olabildiğince kaçınmak veya onu tamamen ortadan kaldırmak şeklindeki günümüz Silikon Vadisi saplantısı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bence bu aptallık ve buna yıllardır karşı çıkıyorum. Bu var olan tek gerçeklikten kaçmaya benziyor. Gerçekliğin ne olduğunu tartışabiliriz. Kendi gerçekliğimiz vardır. Bizim gerçekliğimiz bir yarasanın veya sineğin gördüğü gerçeklik değildir. Yankıya dayanarak yer-yön belirleyemeyiz. Her yaratığın kendi gerçekliği vardır. Fakat söyleyebileceğimiz tek bir şey varsa, o da nasıl doğduysak öyle öleceğiz. Bunu inkâr etmek ve buna karşı savaşmak insan aptallığının nihai formudur ve insan doğasına hakarettir, sanki doğanın üstesinden gelebilecekmişiz gibi. Doğayı aşamazsınız, doğa sizi tanımlar.

Kitapta sizi tanımlayan 18 tane yasa var. Sen busun ey okuyucu. Bundan kaçamazsın. Kıpırdayıp kaçmak istiyoruz, “ben saldırgan değilim, ben mantıksız değilim” demek istiyoruz. Hayır, kusura bakma, unut bunu. Biz buyuz. Bundan kaçış yok. Tıpkı bir koyunun veya keçinin belli durumlarda belli şekilde davranması gibi, biz de kendi hayvani doğamızla tanımlandık. Biz daha komplikeyiz, ama bundan kaçamayız. Biz buyuz.

Yani ölümden kaçma ve yaşamı uzatma konusu – öncelikle, kim yıl yaşamak ister ki? Hayat zorluklarla dolu. Ölmek istemiyorum, ama tanıdığım herkesin yok olduğunu görmeyi ve bir yığın yabancının arasında yapayalnız olmayı da istemiyorum. Bir ailem var, öyleyse neden yıl, yıl yaşamayı isteyeyim? Bu bir kâbus olurdu. Ölüm bir gerekliliktir, bir senettir. Ölürsünüz çünkü sizden sonra başka insanlar yaşayacaktır.

Daha fazla enerji tüketmeye, yeryüzünde daha fazla yer kaplamaya devam mı edeceksiniz? 8 milyar yerine, şimdi yeryüzünde 15 milyar insan mı olacak? Bu ne tür bir çılgınlık? Bu aptallığın ve çılgınlığın son raddesidir. Bundan nefret ediyorum, beni daima öfkelendirmiştir.

— Kitaplarınıza yöneltilen eleştirilerden biri de, etik dışı olmaları, güç, başarı ve baştan çıkarıcılığın peşinde koşmanın felsefi, iyi ve ahlaki bir yaşamla uyumsuz olduğu savı. Bu eleştiriler hakkında ne diyorsunuz?

Bu yeni kitabımda işleniyor. Biz buyuz. Bu kitap Gücün 48 Yasası kadar Makyavelist değil, bu nedenle insanlar “Robert, biraz yumuşadın” diyebilirler. Hayır. İnsanlar güç ister.

İnsanlar, kontrol edebilme gücünden yoksun hissetmeyi sevmezler. Dolayısıyla kitaplarımın etik olmadığını düşünebilirsiniz, veya güce sahip olma ve insanları manipüle etme dinamiğinden kendinizi her nasılsa kurtarmışsınızdır. Ama bundan kaçamazsınız çünkü kendi doğanıza hapsolmuş durumdasınız. Olduğunuz kişiye hapsolmuş haldesiniz. Yaratıldığınız halin kapanına kısılmış durumdasınız.

İnsanın en temel gereksinimlerinden birinin başka insanlara etki etmek olduğunu söyleyen psikologlar vardır. Çocuklarınıza, eşinize, meslektaşlarınıza ve etrafınızdaki dünyaya etki edememe hissi büsbütün bir ızdıraptır. Güce sahip olmak isteriz. İnsanları etkilemek isteriz. İnsanları baştan çıkarabilmek isteriz. Bir eş bulmak ve onu büyülemek isteriz. Kaderimize hükmetme gücü isteriz. Dolayısıyla kitaplarım etik dışı değildir. Gerçeği anlatır. Kitaplarım gerçekçidir ve ben bu tür eleştirileri bir kompliman veya onur nişanı sayarım.

Bu gibi inkâr ve saçmalıklarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. Televizyon izlediğinizde ya da televizyondaki şovlar ve reklamlarla dünyayı tüketen insanlara baktığınızda gördüğünüz şey koca bir saçmalıktır. Her şey hakikati, gerçeği reddetmek üzerine kuruludur. İnsanlar dünyada gerçekten neler olup bittiğinden kaçmakla meşguldür. İnsanların kendi güce aç, manipülatif, saldırgan hayvani doğalarının gözünün içine bakmalarını istiyorum. İnsanların içlerinde iyi kalpli bir melek var olduğuna ve aydınlanmış olduklarına inanarak bu gerçekten kaçmalarını istemiyorum.

— Lafı ağzınıza tıkmak gibi olmasın ama 48 yasanın hepsini uygulamamız gerektiğini söylemiyorsunuz. Düşmanlarımızı yok etmek zorunda olmasak da bu dinamiğin farkında mı olmak zorundayız?

Evet bu eleştirinin farkındayım, “düşmanını tamamen yok et” mevzusu. Herkes bunu öne sürebilir. Bunun bir licentia poetica olduğu bariz. Çıkıp size düşmanınızı tamamen yok etmenizi söylemiyorum. Bu sadece belli bir durum için geçerlidir.

Açıklamam gerekirse, örneğin Facebook, Amazon veya diğer Silikon Vadisi şeylerine bakın. Öncelikli motivasyonları nedir? Rakiplerini tamamen ortadan kaldırmak ve düşmanlarını tamamen yok etmek. Böylece rekabet edebilecekleri hiçbir şey kalmaz. Büyük işlerin arkasındaki monopolcü güdü budur. İnsanlık adına üzgünüm ama bunun adı “düşmanını tamamen yok et”tir. Bu iş dünyasındaki asıl unsurdur.

Bunu savunmuyorum. Sadece dünya böyle bir yerdir diyorum ve bunu anlamak zorundasınız. Sıfır toplamlı bir oyunun adamı olduğumun farkındayım, ama size çıkıp bu yasaları kullanın demiyorum. Bunların farkında olun diyorum. Bu, inkâr içinde olmamakla, kendi doğanızı reddetmemekle ilgilidir.

Zihnimde taşıdığım belirli bir “ideal insan” vizyonu var. Bu kendisiyle barışık olan bir insandır. Bu insan, bir melekmiş gibi davranmaya, her şeyi biliyormuş, şu veya bu konuda üstünmüş gibi davranmaya ihtiyaç duymayan insandır. Kendi hataları, zaafları ve kusurlarıyla barışık olan insandır. Bunlar, bu ideal insanın tamamlayıcı unsurlarıdır. Lincoln ve Pericles gibilerini bunu bünyesinde taşıyan kişiler olarak düşünebilirim.

&#;
Daily Stoic &#; The Laws Of Human Nature: An Interview With Robert Greene, çeviri: Yin

Çevirenin notu: U.G. Krishnamurti, Alan Watts, Jaggi Vasudev, Richard Feynman videoları, konu üzerinde farklı açılardan derinleşmek isteyenler için röportajı çevirirken eklediğim bonuslardır.

Share this
Share on FacebookShare on Google+Tweet about this on TwitterShare on LinkedIn

Bloglar

1. funduszeue.info

Serdar Kuzuloğlu'nun teknoloji, web dünyası, yazılım, seyahat, felsefe, sosyoloji gibi alanlarda ufuk genişletici yazılarını paylaştığı şahane bir blog. 

2. funduszeue.info

Daha bilinçli bir vatandaş olmak, sistemin işleyişini daha iyi anlamak istiyorsanız Mahfi Eğilmez'in blogu çok okunanlar listenizde olmalı. Ben anlamam demeyin. Hocamız tüm o karmaşık ekonomik terimleri, teorileri herkesin anlayacağı dilden aktarıyor. 

 

3. funduszeue.info

Bilim anlatıcılığı denildiğinde akla ilk gelen isim şüphesiz ki Evrim Ağacı. Çünkü arkasında toplumu aydınlatma amacıyla yola çıkmış çok çalışkan, çok parlak insanlar var. 

 

4. funduszeue.info

Pazarlama dünyası, girişim dünyası ve bu dünyalardaki gelişmeler ile ilgili neredeyse her türlü bilgiye ulaşabileceğiniz bir blog. 

 

5. funduszeue.info

Ekşi sözlük'teki en sevilen entry'lerın toplanıp düzenlendiği içeriklerden oluşan hem eğlenceli hem öğretici bir web sitesi.

 

6. funduszeue.info

İstediğiniz her konuda eğitici ve ufuk açıcı içeriklere ulaşabildiğiniz, isterseniz yazılarınızı paylaşabildiğiniz şahane bir platform.

 

7. funduszeue.info

Pocket de medium gibi çeşitli kaliteli içeriklere ulaşabileceğiniz bir site. Ama artı bir özelliği daha var. Online ortamda bir yazı okuyorsunuz fakat zamanınız olmadığı için yarıda bırakmak zorundasınız. “add to pocket” diyerek Pocket'e ekliyorsunuz ve yarım bıraktığınız yazıyı daha sonra okuyabiliyorsunuz. 

 

8. funduszeue.info

İnternet ve dijital teknoloji, yatırım ve girişim alanlarındaki gelişmeleri paylaşan değerli bir platform. 

 

9. funduszeue.info

Yazar Mümin Sekman öncülüğünde kurulmuş çok başarılı bir kişisel gelişim platformu.

 

Girisimcikafası.com

Girişimcilik, motivasyon, inovasyon gibi alanlarda oldukça ilgi çekici içerikler paylaşan bir platform. 

 

 

Youtube Kanalları

 

1. Açık Beyin

İnsanı ve insan zihnini daha iyi anlamak istiyorsanız tam sizlik bir kanal. İzlediğiniz her bir içerikle hayata ve insana bakışınız değişecek. 

 

2. Barış Özcan

Çektiği her içeriğin hakkını veren, bildiklerini çok etkileyici bir biçimde aktaran bir adam Barış Özcan. 

 

3. Zihnimin Kıvrımları

Serdar Kuzuloğlu’nun zihnine yolculuk yaptığınız, harika konular ve tespitleri ile not alarak dinlenesi, ufuk açıcı bir video kanalı. Bu arada aynı isimli podcast kanalı da var. 

 

4. Çeviri Konuşmalar

Dünyada bir iz bırakan değerli insanların konuşmalarının ve röportajlarının çevirilerinin yer aldığı çok faydalı ve çok değerli bir platform. 

 

5. Haluk Tatar

Kişisel gelişim, yabancı dil, finans, girişimcilik ve daha birçok alanda etkileyici içeriklerin paylaşıldığı, oldukça başarılı bir kanal. 

 

6. Güçlü Psikoloji

Psikoloji ve kişisel gelişim ile ilgilenenlerin kaçırmaması gereken, ilgi çekici içeriklerin yer aldığı bir kanal. 

 

7. Gelecek Bilimde

Bilime dair her türlü konunun konuşulduğu, zaman zaman alanında uzman konukların da ağırlandığı şahane bir kanal. 

 

8. StoryBox

İnsan hikayeleri anlatan, oldukça ilham verici bir kanal. Girişimcilikten spora, güncel konulardan yeni dünyaya kadar birçok alanda içeriğe ulaşabilirsiniz. 

 

9. Hikmet Anıl Öztekin

"Ne için varsan, O'nun için yaşa." sloganıyla yola çıkan Anıl Bey'in insanı motive eden, verimlilik, farkındalık ve minimalizm içeriklerinin yer aldığı bir kanal. 

 

BiyOOgrafi TV

Dünyada bir iz bırakmış insanların yaşamlarının anlatıldığı, çok keyifli ve ilham veren bir kanal. 

 

 

Podcast Kanalları

 

1. Lumost

Mümtaz Demirci’nin güncel strateji ve finans konuları üzerine çok kaliteli bir podcast serisi.  

 

2. Değer Yaratmanın Formülü

Mete Yurtsever'in podcasti şirketlerin değer yaratmasının çalışan ve müşterilerine insan odaklı yaklaşmalarıyla mümkün olacağını, tasarım odaklı düşünme, davranış psikolojisi, inovasyon ve yaratıcılık alanında uzman yerli ve yabancı, profesyonel ve akademisyenlerin görüşleri ışığında ele alıyor.

3. Girişimci Muhabbeti

Girişimcilik ve yatırımcılık ile ilgileniyorsanız kaçırmamanız gereken, çok kaliteli, hem eğlenceli hem öğretici bir podcast yayını.

4. Açık Bilim

Bilime aşık iki insanın, birbirinden ilgi çekici bilim konseptli konuları, Muhabbet Teorisi, Yarından Hikayeler gibi belli ana başlıklar altında işledikleri bir podcast yayını.

5. Ha Geldi, Ha Gelecek

Aykut İbrişim’in ‘’Teknoloji hayatımızı nasıl etkiliyor?’’, ‘’Gelecekte nasıl etkileyecek?’’ gibi sorular ışığında ele aldığı konulardan oluşan bir podcast yayını.

6. Nasıl Olunur

Nilay Örnek'in alanında başarılı ve iz bırakmış kişileri konuk aldığı ve birlikte çok keyifli ve ilham verici sohbetler gerçekleştirdiği, oldukça geliştirici bir kanal. 

7. Esmiyor Podcast

Çağımızın en önemli sorunlarından biri olan iklim krizini çok başarılı şekilde ele alan bir podcast kanalı. 

8. Bir Yaşam Felsefesi Olarak Girişimcilik

Fikirlerinizi hayata geçirme yolunda sizi motive edecek bir kanal.  

9. Capslock

Başarılı girişimciler ve iş insanlarıyla sohbet edilen, epey ufuk açıcı bir podcast kanalı. 

Finansal Özgürlük

Finansal özgürlük kazanma yolunda size rehber olabilecek bir kanal. Kişisel yatırım ve finans alanındaki konuların oldukça basit bir dille anlatılıyor olması ile öne çıkıyor. 

Biyografik Bilim: Bilim İnsanlarının Ağzından Hayatları

Tesla'dan Marie Curie'ye, Newton'dan Einstein'a dünyaca ünlü bilim insanlarının hayatlarının kendi anlatımları ile aktarıldığı şahane bir kanal. 

 

 

Twitter Hesapları

 

1. @TansuYegen

Teknoloji ve bilimle ilgili etkileyici videoları ile twitter kullanıcılarına katkıda bulunan bir hesap. 

 

2. @cagrimbakirci

Yıllardır bilgi ve tecrübelerini paylaşmayı, bilimi yaymayı görev edinmiş çok değerli bir insan Çağrı. 

3. @UmbertoArte

Eğer görsel sanatlarla ilgileniyorsanız mutlaka göz atmanız gereken bir hesap. 

 

LinkedIn Hesapları

 

1. Serhat Tatlı  

Sağlam bir bilgi birikimine sahip olan ve bildiklerini paylaşmaktan çekinmeyen insanlara her zaman ayrı bir hayranlık beslerim. İşte Serhat da onlardan birisi.  

 

2. Hülya Mutlu 

Hem eğlendiren hem düşündüren, LinkedIn’i daha renkli bir hale getiren, samimi birisini mi arıyorsunuz? Hülya Mutlu’nun ta kendisi.  

 

3. Gamze Nurluoğlu 

Sosyal medya, dijital kimlik, kişisel markalama alanlarında paylaşımlarıyla öne çıkan, öğrenmeye ve öğretmeye aşık, çok değerli bir insan Gamze.  

4. Mürsel Çavuş

Eğer okumaya ve yazmaya karşı tutkunuz varsa Mürsel Hanım, LinkedIn üzerinden ilk takip edeceğiniz kişilerden biri olmalı. Hem öğretici hem de geliştirici paylaşımlarıyla sizi aydınlatacak bir insan. 

5. Leyla Alaton

Kadın hakları ve girişimcilik konularında bilgi ve tecrübelerinden her insanın yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Çevresini aydınlatmaktan asla vazgeçmeyen çok değerli bir insan Leyla Hanım. 

6. Umut Ekmekçi 

İnovasyon, teknoloji, girişimcilik gibi alanlarda değerli bilgi ve tecrübelerini paylaşan, öğretici ve geliştirici içerikleriyle ufuk açan çok başarılı bir isim. 

7. Sude Belkıs Akgün

Özellikle sektör eleştirileri ile Linkedin'de Y kuşağının en eğlenceli, en özgün temsilcisi. 

 

Kitaplar

1. İnsanın Fabrika Ayarları (Sinan Canan)

Sinan Canan, üç ciltlik kitap serisiyle (Beden - ilişkiler ve stres - sınırları aşmak) her yönümüzle kendimizi anlamaya ve doğru bir hayat yaşamaya davet ediyor.

 

2. İnsan Olmak (Engin Geçtan)

İnsana kendini tanıtan, sorgulatan çok değerli bir kitap. Okuduktan sonra insanlar, hayat ve ilişkilere karşı bakış açınız değişecek ve katbekat gelişecek. 

 

3. Ne Yapabilirim? Geleceğe Kartpostallar (Gündüz Vassaf)

Vassaf'ın modern çağın toplumsal sorunları karşısında ezilen, kendini küçük gören, çaresiz görünen düşünceli ve çaresiz insanların “ne yapabilirim?” sorusuna cevap vermeye çalıştığı bir kitap. 

 

4. Şu Hortumlu Dünyada Fil Yalnız Bir Hayvandır (Ahmet Şerif İzgören)

Kısa sürede bitireceğiniz, hem çok samimi ve eğlenceli hem de hayatınızı sorgulatacak bir İzgören eseri. 

Eğer motivasyon eksikliği yaşıyorsanız size gerekli enerjiyi vereceğine de emin olabilirsiniz. 

 

5. Dansla İşe Gitmek (Warren Buffett)

Warren Buffett’in 46 yıllık kariyerine ışık tutan, ufuk açan ve ilham veren bir kitap.  

 

6. Sıfırdan Bire (Peter Thiel)

Bir girişim neden başarısız olur? Girişimde yapılan en büyük hatalar nedir?  Girişim neden başarılı olur? gibi soruların yanıtını bulacağınız, birbirinden farklı bakış açıları kazanmanızı sağlayacak bir kitap. 

 

7. Orijinaller (Adam Grant)

Yeni bir iş kurmak istiyorsanız veya alanınızda fark yaratmak, haddinizi aşmak istiyorsanız orijinal olmanız, diğer insanlardan ayrılmanız gerekiyor. 

Peki ama nasıl? Adam Grant size orijinal olma becerisi kazanmanız için harika ipuçları sunuyor.  

 

8. Einstein: Yaşamı ve Evreni (Walter Isaacson)

Einstein’ın hayatının en kapsamlı şekilde anlatıldığı kitap diyebiliriz. Karakteri, çalışmaları, çalışma biçimi, özel hayatı ile dünyanın en zeki adamını tanıyorsunuz.  

 

9. Bir Tek Şey (Gary Keller)

Olağanüstü başarılara imza atabilmemizin önündeki en büyük engellerden birisi de çalışma verimliliğimizin olmayışıdır. Peki çalışma verimliliğimizi nasıl arttırabiliriz? Cevabı kitapta. 

 

Ye O Kurbağayı (Brian Tracy)

”İşleri savsaklamaktan vazgeçmenin, ataletten kurtulmanın ve her koşulda başarılı olmanın 21 olağanüstü yolu.” alt başlığı ile sunulmuş, etkili ve motive edici bir kitap.  

Okurken tüm hayatınızı gözden geçireceksiniz.

 

Ortalamanın Sonu (Todd Rose)

Yaşadığımız yüzyılda ’’ortalama olmak’’ artık bir sorun haline geliyor. Bu yüzyıl, başarılı olmak için ortalamanın dışına çıkmamız, kendi yolumuzu kendimiz çizmemiz gereken bir yüzyıl.  

”Peki ortalamadan sapmanın tehlike olarak görüldüğü bir dünyada bunu nasıl başaracağız?” sorusunu cevaplayan, tüm hayatınızı sorgulatacak ve sizi harekete geçirecek bir kitap.  

 

Yaratıcı Tür ( David Eagleman ve Anthony Brandt)

”Fikirler dünyayı nasıl yeniden yaratıyor?” alt başlığı ile bir çırpıda okunan, insanın ufkunu genişleten tespit ve önerilerle dolu bir kitap.

 

Ustalık (Robert Greene) 

Dahi olarak nitelendirilen insanların hayat hikayelerinden örnekler vererek, bu insanların izledikleri yolları, güce ve başarıya nasıl ulaştıklarını, sırlarını anlatıyor bu kitabında Greene.

Alışkanlıkların Gücü (Charles Duhigg)

İnsanın kazandığı alışkanlıkların, hayatındaki inanılmaz etkisini, örneklerle birlikte anlatıyor Duhigg.  Gerçekten özümsenerek okunursa insanın hayatını değiştirebilecek bir kitap.

 

Outliers (Malcolm Gladwell)

Gladwell, başarının asla şans eseri olmadığını bir çok parametreye dayanarak ve bu parametrelere örnekler vererek anlatıyor.  

Büyük başarıların asıl belirleyicilerinin neler olduğunu öğreneceğiniz, şahane bir kitap.  

 

Akıllı Yatırımcı (Benjamin Graham)

Her yatırımcının veya yatırım dünyasına yeni gireceklerin mutlaka okuması gereken, gayet anlaşılır dille yazılmış, rehber niteliğinde bir başyapıt.  

 

Geleceği Keşfedenler Dijital Çağın Biyografisi (Walter Isaacson)

Dijital çağa nasıl, hangi yollardan, kimlerin katkılarıyla geldiğimizi anlatan enfes bir biyografi romanı.

 

Bir Atı Kanatlandırma Sanatı  (Kevin Ashton)

“Yaratıcılığın sihirli değneği sadece özel insanların mı eline tutuşturulmuştur? Yaratıcı zekâya ulaşmanın kılavuzu var mıdır?” gibi sorular ışığında  yaratıcılığın istisnasız hepimizin içinde olduğu ve bunu nasıl kullanmamız gerektiğini yaşanmış hikayeler ile anlatıyor Ashton.  

 

Statü Endişesi (Alain De Botton)

İnsanı yiyip bitiren statü endişesinin nereden kaynaklandığını ve onu yenmek için neler yapabileceğini anlattığı, çok vurucu  ve ufuk açıcı tespitlerin yer aldığı şahane bir Botton kitabı.  

 

Sanatçı Gibi Düşün (Will Gompertz)

”Hepimiz sanatçıyız” diyerek başlayan kitap, daha verimli ve daha yaratıcı bir hayata kavuşmak için nasıl düşünmeli, nasıl hareket etmemiz gerektiğini harika örneklerle anlatıyor.  

Haftanın Kitapları

Özkan Saçkan'dan Haftanın Kitapları

Özkan SAÇKAN

Yayınlanma: - 28 Kasım Güncellenme:

Haftanın Kitapları

Dönemi anlamak isteyenler için…

Oktay Ekşi'den Gazetecilikte Geçen O Yıllar – 3. Duayen gazeteci, anıları, dönemi anlamak isteyen meslektaşları ve okurları için eşsiz bir kaynak. Basın kartımın iptal edilmemesi için mücadele ediyorum • Mehmet Ali Birand'dan “Gazetecilik dersi” • İsmet Paşa'nın beklenmedik sorusu • Cüneyt Arcayürek bana karşı kavga veriyor • İsmet İnönü-Celâl Bayar ihtilafının içyüzü • Sendika bizi sattı • Erol Simavi'nin verdiği gizli talimat • TRT'de 12 Mart baskısı • Faruk Gürler'in Cumhurbaşkanlığı adaylığı • İsmet İnönü'yü kaybettik • Hürriyet Haber Ajansı'na Genel Müdür oluyorum • Abdi İpekçi suikastı • Tehdit ediliyorum: Sıra sende, sen de öldürüleceksin! • İşsizlik, Güneş gazetesi… Tekrar işsizlik • Hürriyet'e Başyazar oluyorum • Hürriyet'i Aydın Doğan alıyor • Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen'le ilişkilerim • PKK beni öldürmek için üç kişi göndermiş. (Doğan Kitap)

Bu şehir bize kaç kere ateş etti

Celil Oker'den Ateş Etme İstanbul. Uzun süredir bir vaka almadığı için artık paslanmakta olduğunu düşünen Dedektif Remzi Ünal'ın kapısı nihayet çalındığında, karşısında onun bütün “şartlarını” koşulsuz olarak kabul eden bir müşteri adayı vardır. Bu kişi, kayıp hemşire sevgilisini arayan genç doktor Kemal Arsan'dır. Bir hafta önce sırra kadem basan hemşire Begüm Kalyon ne telefonlara cevap vermektedir ne de onu bir gören olmuştur. Evinde ise in cin top oynamaktadır. Araştırmalarına kayıp hemşirenin yakın çevresini sorgulayarak başlayan Remzi Ünal, onun bir şeylerden çok korktuğuna kanaat getirir ve samimi arkadaşlarından birinin evinde saklandığından şüphelenerek oraya gider. Karşısında sıradan bir kayıp vakasını planlı bir cinayet davasına dönüştüren alışılmadık bir manzara vardır: kalbinden tek kurşunla vurularak öldürülmüş genç bir adamın cesedi. Gördüğü bu manzaradan daha da şaşırtıcı olan şey ise maktulün kimliğidir… (Altın Kitaplar)

Ailesinin trajik geçmişiyle yüzleşecek

Dina Rubina'dan Cordoba’nın Beyaz Güvercini. Zahar Kordovin. Gizli bir dâhi, gerçek bir entelektüel ve uslanmaz bir sahtekâr. Yaşama, sanata ve suça tutkuyla bağlı tehlikeli bir yetenek. Sahteciliğin ve işlediği tüm sanat suçlarının yanı sıra ailesinin yüzyıllar süren tarihine nüfuz etmiş dramalar için de büyük bir bedel ödeyecek. Onu çağıran hayaletlerin ve gizemlerin peşine düşen Kordovin tüm iplerin tek bir ölümcül düğüm haline geldiği Cordoba'da ailesinin trajik geçmişiyle yüzleşecek. Dina Rubina, her karakterine tekil bir hikâye anlatan benzersiz sesler bahşediyor. Dili, kahramanının geçtiği şehirleri canlı bir havayla kuşatıyor. (Alfa Yayıncılık)

Söyleşiler bir tanıklık, sözlü tarih çalışması

Esme Aras'tan Yaz'Ankara. Yazar “merak”ına yenilerek Ankara'da yazmış ya da Ankara'yı yaşayarak yazmış, ömrünü bu kente vermiş, hayatının bir dönemini burada geçirmiş yazarlar ile edebiyat ve kent kültürü üzerine röportajlarını bu kitapta bir araya getiriyor. Bu söyleşiler aynı zamanda bir tanıklık, sözlü tarih çalışması. Kentin kendisi bir hafıza mekânı; pek çok semti, kahvesi, lokantası, sineması, dükkânı ayrı ayrı birer anı durağı, geçmişin sığınağı. Mekânlar belleğimizi kışkırtır, anılar saklandıkları yerlerden fırlayıverir; bu söyleşilerde edebiyatçılar mekânları anımsatıyor, kaydediyor ve yaşamın yara izlerini işaret ediyor. Bu röportajlar bir dönemi, dönemin gündelik yaşantısını, kültürel dönüşümünü, toplumsal çalkantısını da belgeliyor tabii edebiyatı odağına alarak. Edebiyatçılar bu kez kendilerini anlatıyor. “Röportaj bal gibi edebiyattır.” (h2o Kitap)

Bir tefecinin dahil olduğu aile dramını

Honore de Balzac'tan Tefeci Gobseck. Balzac İnsanlık Komedyası'nda yüzyılın ilk yarısını ve Fransa'yı kapsayan, yaşanmış gerçeklikten çok onun bir tür aynası niteliğini taşıyan, kendi tarihi, coğrafyası, soyluları ve burjuvazisi, esnafı ve köylüleri, politikacıları ve züppeleri daha da önemlisi kendi yasaları, felsefesi, bilimi bulunan alabildiğine özgün bir roman evreni yarattı. Yüz otuz yedi eserden oluşan yirmi altı ciltlik devasa yapıtın Özel Yaşamdan Sahneler bölümünde yer alan kitapta, yazar bu kez bir tefecinin de dahil olduğu bir aile dramını genç avukat Derville'in gözünden anlatıyor. (Can Yayınları)

Son nefesimi kendi ellerimde verdim

Ebru Ojen'den Et Yiyenler Birbirini Öldürsün. “Hatırlıyorum o günü. Güneş yeni doğmuştu. Cesedim ışıl ışıl parlıyordu. Kardeşim sandım kendimi. Hemen sarıldım. Kafamı ellerimin arasına aldım. Son nefesimi kendi ellerimde verdim. En son kendi yüzüme baktım. Kollarım soru sorar gibi açılmış, saçlarım dağılmıştı. Ne güzel bir gömlek giymiştim o gün. Tenim renklerin içinde parlıyordu. Güzelce uzanmıştım. Boynumda parmak izleri vardı. O izi tanımıştım. Bak demişti, bu senin kardeşin. Hırsızlık yaptı. Beni gösterdi bana. Ölmüştüm. Boynumda bir ip vardı.” (Everest Yayınları)

Açlık, parasızlık, baskı ya da savaş

Orhan Bahtiyar'dan Muhsin. 16 yaşında tiyatro sevdasına mani olmaya çalışan ailesine başkaldırıp kendi yolunu çizen ve sahnede devleşerek sonsuzluğa ulaşan bir sanat devrimcisi. Açlık, parasızlık, baskı ya da savaş. O, hiçbirini engel olarak görmedi; onun için imkânsız yalnızca içi boş, kof bir kavramdı. Ve aldığı her nefesi tiyatro için harcadı. İstanbul'dan Paris'e, Paris'ten Berlin'e, Berlin'den Stockholm'e uzanan bir tiyatro aşkının ayakta alkışlanası görkemli romanı. Muhsin Ertuğrul, yazarın usta kaleminde alışık olduğu tiyatro sahnesinden inip, sürükleyici bir romanın başkahramanı oluveriyor. O mesleği uğruna sınır tanımadan diyar diyar dolaşırken yazarın baş döndüren kurgusuyla sadece akıllara değil kalplere de kazınıyor. Dünya sahnesinden bir Muhsin Ertuğrul geçti ardında ışıltılı bir iz bırakarak… (İnkılap Kitabevi)

Olağanüstü bir gezinin öyküsü

Loukianos’tan Hakiki Hikâyeler. Loukianos (??): MS 2. yüzyılda, Roma İmparatoru Marcus Aurelius devrinde yaşamıştır. “Komik” diyalog, hiciv ve parodi türlerinde eser vermiş olan Loukianos'un etkileri Bizans'tan, günümüzde yüksek fantastik edebiyat ve bilimkurguya kadar uzanır. Kimi eleştirmenlerce ilk bilimkurgu eser sayılan kitap hayalî diyarlarda olağanüstü bir gezinin öyküsünü anlatırken, “hakiki” olma iddiasındaki eserleri zekice hicveder. Fakat asıl etkileyiciliği modernliğindedir: Parodi, anıştırma gibi yöntemlerle kurulmuş kuvvetli bir metinlerarasılığa sahiptir ve edebiyatın hakikatle ilişkisi üzerine düşünür. Loukianos'un Hakiki Hikâyeler'i, Erman Gören ve Ertuğrul İnanç'ın titiz incelemesi ve notlarıyla okurlarla buluşuyor. (İş Bankası Kültür Yayınları)

Bir kadın sokaklarda yaşamaya karar veriyor

Lauren Groff'tan Florida. Granta dergisi tarafından en iyi genç Amerikalı yazarlar arasında gösterilen, kitapları New York Times çoksatanlar listesine giren, 'de Guggenheim edebiyat bursuna layık görülen yazar aynı yıl Ulusal Kitap Vakfı Kurgu Ödülü için finale kaldığı Florida'da okurun elinden tutup onu yabanın ve kentin birbirine karıştığı bir âleme, turistik reklamların ötesinde bir dünyaya götürüyor. Kitaptaki öykülerin satırlarının arasında bir panter geziniyor, kasırga iki kız kardeşin hayaletiyle beraber geliyor, anneler çocuklarını yetiştirmeye çalışıyor, bir yazar Maupassant'ın edebiyatının peşine düşüyor, bir kadın hayatını kökünden değiştirip sokaklarda yaşamaya karar veriyor. (İthaki Yayınları)

Sanatın gücüyle doğaya bir meydan okuyuş

Georg Wolfgang Krafft'tan Buz Sarayı. yılının hemen başında, tüm Avrupa'yı etkisi altına alan şiddetli bir kış mevsiminde, Çariçe Anna'nın emriyle St. Petersburg'da inşa ediliyor. Yapı malzemesi saf buz. Sadece yapı da değil, dekorasyonu, mobilyası ve hatta yatak odasındaki terlikler dahil tüm eşya buzdan. Ölüm ve açlığın kırıp geçirdiği bir dönemde gözleri üzerine çeviren olağanüstü bir şaşaa. Sanatın gücüyle doğaya bir meydan okuyuş olduğu kadar aynı zamanda, ardındaki niyetin tersine, her despotik rejimin er geç çökeceğinin simgesi bir bakıma: Havalar ısınınca buzlar erir. (Kırmızı Kedi Yayınevi)

Kendinizle mutlu olmanın reçetesi

Serhat Yabancı'dan Zihin Tuzakları-Kendine Yardım Kitabı. Aile ve ilişki danışmanı yazar, kitabında kendi kazdığımız çukurlara nasıl düştüğümüzü ve oradan nasıl çıkacağımızı anlatıyor. Kitap, insanın yaşadığı duygusal açmazları ele alıyor ve kendinizle mutlu olmanın reçetesini veriyor. Dilediğiniz kadar okuyabilirsiniz. 1. Zihin Tuzakları nedir ve ne için kullanılır? 2. Zihin Tuzakları nasıl kullanılır? 3. Olası yan etkiler nelerdir? – Endişelerden arınma, – Özgüven, – Özsaygı, – Kendin olma, – Gerçek mutluluk. (Mona Kitap)

Şirketlerin, bir dış gözün bakış açısına ihtiyaçları var

S. Can Karaşıklı'dan Ona Ne Danışacağız ki? Bir Şirket Danışmanı Ne Yapar… “Profesyonel yöneticilik yaşantımın ardından danışman olarak çalışmaya başladığım ilk şirketlerden birinde karşılaştığım soruydu bu. Oysa boyutları ne olursa olsun, şirketlerin bir dış gözün bakış açısına ihtiyaçları var diye düşünüyorum. Elinizdeki kitapta bu dış gözün şirketlerde neler yapabileceğini, nasıl faydalı olacağını anlatmaya çalıştım. Danışmanlardan faydalanabilmek için onların ne yaptıklarını bilmek de önemli. “Ona Ne Danışacağız ki?” deki hemen hemen her konu iş hayatında bire bir yaşadığım, gördüğüm şeyler. Bu gerçek hayat deneyimlerinin teorik bilgilerle kesiştiği noktalardan yola çıkarak şirket yönetimiyle ilgili konularda da bazı yorumlar yapıp öneriler getirmeye gayret ettim.” S. Can Karaşıklı. (Remzi Kitabevi)

Sharon Stone'nun hayatını yeniden inşa etme çabaları

Sharon Stone'den İki Kez Yaşamanın Güzelliği. Gözlerimi açtım, tam tepemde duruyordu, yüzümün birkaç santim uzağında. O yabancı bana öyle şefkatle bakıyordu ki öleceğime emin oldum. Başımı, saçlarımı okşuyordu; Tanrım, ne kadar yakışıklıydı. Keşke beni seven biri olsa o, dedim içimden, oysa onun ağzından şu sözcükler çıktı: “Beyin kanaması geçiriyorsun!” Dünyaca ünlü aktris Sharon Stone, sadece sağlığına değil, kariyerine, ailesine, servetine ve dünya çapındaki şöhretine de mal olan ağır bir felç geçirdi. Ölümden döndü. Bu kitapta, hayatını yeniden inşa etme çabalarını, iç huzuruna ve sağlığına yavaş yavaş nasıl kavuştuğunu anlatıyor. Başarısızlığı kabul etmeyen bir sektörde, pek çok sesin susturulduğu bir dünyada Stone, geri dönme direncini, düşündüğünü söyleme cesaretini ve pek çok erkeğin, kadının ve çocuğun hayatında bir fark yaratma gücünü buldu kendinde. (Sia Kitap)

Kader ve gelecekle ilgili hikâyeler

Anthony Aveni'den Yıldız Hikayeleri – Dünya Kültürlerinde Takımyıldızlar. Gökyüzünün farklı çağlarda ve farklı kültürlerde hayatın anlamı, kader ve gelecekle ilgili hikâyelerle birlikte anılması insanların ilgisini çekmeyi hep başarmıştır: Yunan ve Roma mitlerinden Çin mitolojisine, kadim kâhinlerden modern falcılara varıncaya dek, bilinmezi bilmenin başrolü olmuştur gökyüzü ve yıldızlar. Kozmoloji üzerine kültürel çalışmalarıyla tanınan yazar, nesillerden beri sevilerek anlatılan hikâyeleri bir araya getirerek yıldızlarla dolu gökyüzünün sıra dışı bir haritasını çıkarıyor: Orion, Pleiadlar, Samanyolu'nun karanlık bulut takımyıldızları, Kutup takımyıldızları vb. (Yapı Kredi Yayınları)

Onu her daim büyüleyen kadınlar

Philippe Sollers'den Arzu. Kitaplarını ilginç tarihlerde yayınladı Meçhul Filozof; İlluminizmin açık devrimci bildirisi olan Arzu İnsanı 'da, İnsan-Ruh Bakanlığı ise 'de okuyucularla buluştu. “Fikrimin varlığa kavuştuğu parlak ışık, ebedi ışığın bariz görkemi, Tanrı seni kutsasın”… Yazar bu noktadan, hızla, mevcut dünyamıza geçiyor; onu her daim büyüleyen kadınlara, arzuya ve karşı-arzuya, “sınırsız ve şiddetli şiddete” geliyor… (Alfa Yayıncılık)

İnsan doğasına dair her şey

Robert Greene'den İnsan Doğasının Yasaları. İnsan doğasına dair her şeyi öğrenmek üzeresiniz. Kitap sizi sakinleştirecek, insanları daha stratejik bir şekilde gözlemlemenizi sağlayacak, sizi gereksiz yere tüketen duygusal krizlerden kurtulmanıza yardım edecek. Bu yasalar, insanların davranışlarını yorumlama konusunda ustalaşmanıza yardımcı olacak, onların karakterini anlama yeteneğinizi geliştirmenizi sağlayacak. Yasalar size, kaçınılmaz biçimde yolunuza çıkan zehirli tipleri yenilgiye uğratma gücü verecek. İnsanları motive etmenin ve etkilemenin gerçek yollarını öğretecek. Kendi olumsuz davranış örüntülerinizi değiştirme gücü kazandıracak. (Altın Kitaplar)

Toprağın gizlediği ürpertici sırlar

Dolores Reyes'ten Toprakyiyen. Toprağı okşadım, avucumu kapadım, María'nın ve onca kızın, başka bir kadının bedeninden olma sevgili kızların gittiği yere açılan anahtarı elimde tutarak ayağa kalktım. Toprağı tutup yuttum, biraz daha, biraz daha, yeni gözlerim ortaya çıksın ve görebileyim diye. Her köşesinden adaletsizlik fışkıran Buenos Aires varoşlarında yaşayan isimsiz kız dürtülerine uyarak toprak yemeye başlayınca doğaüstü bir yeteneği ortaya çıkar: Toprakla temas edenlere dair gaipten görüntüler görebilmektedir. Kaybettiklerinin izini bulmak isteyen insanlar bahçesine toprak dolu şişeler bırakmaya başlar. Artık Toprakyiyen diye anılacak kız toprağın gizlediği ürpertici sırları çözerken bir yandan da kendi kaderini çizmeye çalışacaktır. (Can Yayınları)

Gerçeklik ile cehennem arasındaki garip ara bölge

Anna Kavan'dan Julia ve Bazuka. Yazar kitabında yer alan, ilk bakışta birbirinden bağımsız görünen ama görünmez ilmiklerle –belki de yazarının deyimiyle kozmik ışınlarla– birbirine dokunmuş bu kısa öykülerde kimi zaman otoportresini, kimi zaman gerçekle hayalin iç içe geçtiği esriklik anlarını ortaya koyuyor. Virginia Ironside'ın öykülere ışık tutan önsözünde belirttiği gibi yazar, “Gerçeklik ile cehennem arasındaki bu garip ara bölgenin gerçek bir vatandaşı olarak yazıyor.” “Modern yazarların en gizemlilerinden biri olan yazar, eşsiz büyüleyicilikte bir kurmaca dünya yarattı. Onun görüş gücünün yoğunluğuyla çok az çağdaş romancı boy ölçüşebilir.” J. G. Ballard. (Everest Yayınları)

Kendi fırtınasında korkusuzca kürek çekiyor

Ali Deniz Uslu'dan Mor Saki. Yazar kitabında şiir ile kısa öyküler arasında kurduğu ilişkiyi, bir adım daha ileriye taşıyarak, cüretkâr tavrını koruyarak sürdürüyor. Uzlaşmayan, tehditkâr sözcüklerle dolu yazı ikliminde, kendi fırtınasında korkusuzca kürek çekiyor. Varmak istediği coğrafyaya sanki bir an önce ulaşmak ister gibi. Algı kırılmaları, anlam bölünmeleriyle zamandan parçalar koparırken geçmiş, şimdi ve gelecek koridorunda hayata dair sorular sormaya, cevaplar bulmaya devam ediyor. Yazarın dizeleri keskin, yüzleşmekten korkanların eline almaması gereken türden. (İnkılap Kitabevi)

Evrene bakış açımızda köklü değişiklikler

John Gribbin'den Galaksiler: Kısa Bir Giriş – Bilim Bugün evrenle ilgili giderek artan bilgilerimizin büyük bir kısmını galaksiler üzerine yapılan araştırmalara borçluyuz. yüzyılın başından itibaren yaşanan kuramsal ve teknolojik gelişmeler sayesinde galaksilere, dolayısıyla evrene bakış açımızda köklü değişiklikler yaşamaya devam ediyoruz. Uzayın derinliklerine bakmayı sürdürdükçe bu maceramız da devam edecek. Yazıları New Scientist ve Nature gibi dergilerde yayımlanmış, Bilim Tarihi ve Schrödinger'in Kedisinin Peşinde kitaplarının yazarı John Gribbin bizleri evrende bir seyahate çıkararak bu maceraya davet ediyor. (İş Bankası Kültür Yayınları)

Güncel olanın edebiyatı nasıl yapılır?

Selim Erdoğan'dan Sabotaj: Anadolu’da Hazin Bir Komplo Öyküsü. Dünya artık komplo teorileri, kifayetsiz yöneticileri ve akıl almaz yöntemleriyle üzerimize çullananların oyun hamuru. Güç öyle bir sızıp kirletmiş ki ruhlarını ellerinden gelse devasa bir cımbızla söküp atacaklar bizi buradan. Kendi evimizde her an kapıya konacak misafirler gibiyiz. Yazar, romanı ile Güncel olanın edebiyatı nasıl yapılır? sorusuna cevap veriyor. Fizikçi Gürler Gür'ün sabotajın yöntemini raporlamak için gönderildiği Konya'da başına gelenler, içinde olduğumuz politik atmosferin fotoğrafını çekerken bizi hem güldürüyor hem de öfkelendiriyor. Sadece bir roman değil, aynı zamanda insana, zaaflara ve ilişkilere tutulan bir ayna. Sabotaj şaşırtıcı kurgusu ve sahici karakterleriyle bizi bu aynaya bakmaya davet ediyor. (İthaki Yayınları)

Dönemin edebiyat, sanat dünyası

Halit Ziya Uşaklıgil'den Mai ve Siyah. Ahmed Cemil'in kişiliğinde, kuşağının düş kırıklığının romanıdır. Halit Ziya bu ustalıklı eserinde döneminin edebiyat, sanat dünyasını ve sosyokültürel ortamını da gözler önüne serer. Babasının ölümü üzerine evin geçimini üstlenen Ahmed Cemil, bir yandan özel öğretmenlik yaparak bir yandan Babıâli'de çevirmenlik yaparak hayatını kazanmak durumundadır. Diğer yandan büyük ümitler bağladığı eserini kaleme almaktadır. Her şey istediği gibi gittiği takdirde zengin olacak ve arkadaşı Hüseyin Nazmi'nin kardeşi Lamia ile evlenecektir. Oysa gerçek hayatın Ahmed Cemil için farklı planları vardır… (Kırmızı Kedi Yayınları)

Bibliyofili, kitap nesnesine duyulan aşk

Umberto Eco'dan Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar. Yazar kitabın, ortaya çıktığı andan itibaren uygarlıkların evrimi ve büyük tek tanrılı dinlerin doğuşu açısından önemini anlatıyor. Ve bir bibliyofil gözünden bakıyor kitap dünyasına. Peki, nedir bibliyofil? Bibliyofil kitabı sevendir, ama sadece kitap okumakla yetinmeyen, aynı zamanda ona nesne olarak da sahip olmak isteyendir. Bu nedenle bibliyofili, her şeyden önce kitap nesnesine duyulan aşktır. Her zamanki keskinliği, mizahı ve yetkinliğiyle Eco, bibliyofili açısından önemli gördüğü eserleri gözden geçiriyor, anekdotlar anlatıyor, bir değerin izini sürüyor, kısacası bibliyofilinin büyülü dünyası için bize rehberlik ediyor. (Alfa Yayıncılık)

Sessizce yaşayıp, sessizce gitme cesareti

Ahmet Güntan'dan Esrariler. İlk baskısı yılında yapılan kitap, yazarın yüzyıl dönümündeki dünya haline Esrârîlerin gözünden baktığı benzersiz bir metin. Felsefi ve şiirsel fragmanlardan oluşan, saflıktan şiirin hareketine, günlük siyasetten vicdanın sesine, yoksulluktan ideal ahlaka, küresel sorunlardan mukadderata, oldukça geniş bir alana yayılan meseleleri ele alan kitap, “sonrasızlığın ürkünçlüğüne göğüs gerebilmiş, sessizce yaşayıp sessizce gitme cesareti gösterebilmiş” olanlarla dünyamıza ışık tutuyor. (Can Yayınları)

Bu yolculuk yeni, farklı bir durağa varıyor

Georges Perec, Oulipo'dan Kış Yolculuğu ve Peşindeki Öyküler. Yolculuğun öyküsü 'da başladı. Perec o yıl Kış Yolculuğu adında bir öykü kaleme aldı. “Henüz yazılmamış olması gereken” dizeler ve satırlarla örülmüş “imkânsız” bir kitabın öyküsüydü bu. “Gerçek” olması halinde, dünya edebiyat tarihini devasa bir “önceden intihal” vakasına indirgeyecek bir başyapıt. Yazarın öyküsünden kırk iki yıl sonra, bugün, bu yolculuk yeni, farklı bir durağa varıyor. Ayberk Erkay'ın davetiyle bir araya gelen Türkiye'nin önde gelen çevirmenleri bu çoğul yaratının Türkçedeki sesleri oluyor, bu ünlü Oulipocu yolculuğa katılıyorlar. (Everest Yayınları)

Gölgelerin sardığı pazarlar, gizemli şeylerin ticareti

Silsile: Bilimkurgu Öyküleri… Sınırları belki ancak uzayın sınırlarıyla kıyaslanabilecek hayal güçlerinden doğmuş, bazısı fazlasıyla tanıdık bazısı ise olabildiğince yabancı metinler… Hiçbir görgü kuralı, hiçbir nezaket, hiçbir şeye saygı yok bu dünyada. Yalnızca oluk oluk akan para, yalnızca zehirli neon ışıklar, yalnızca kaçış ve kovalamaca. Gölgelerin sardığı pazarlar, naylonla sarılmış bedenler, gizemli şeylerin ticareti. Kaybolursun çoğu zaman. Orada hayat kovalar seni, bazen arzular, bazen de ismini bilmediğin bir düşman. Türkiye Bilişim Derneği Bilimkurgu Öykü Yarışması'nda yılları arasında derece alan öykülerden yapılmış bir seçki, bir silsile… (İthaki Yayınları)

aileaşkAvrupaAvukatbalcanlıCinayetHaberHürriyetkavgaKediÖlümPKKRecep Tayyip ErdoğanSanat

robert greene

  • bilim; insanları hayvanlardan ayıran şeyler selebral korteks, düşünebilme, irade sahipliği, konuşabilme ve bilinçtir.

    robert greene; bizi hayvanlardan ayıran şey yalan söyleme ve aldatma yeteneğimizdir.

    bir değişik bakan insan.

  • faydalı bir arkadaş gibi yeni tanıştım kendisiyle iktidar kitabını okuyorum şu an sayfa olmasına rağmen ( uzun kitap dan korkarım genelde ) tekrar tekrar okuyorum bazı yasaları sevdiğim açılardan olaya bakışı sürekli tarih den örnekler oldukça hoş

  • 33 stratejide savaş isimli kitabını okumaktayım. normalde kişisel gelişim kitaplarını pek sevmesemde vermek istediği mesajı net bir şekilde sunması ve çeşitli tarihi örneklerle desteklemesi harika olmuş. hem hayat ile ilgili dersler çıkarıyor hemde bir sürü ilginç bilgi öğretiyor. kesinlikle tavsiye ederim.

  • kitaplığımın belki de en nadide eserlerini yazmış olan üstadı, karantina günleri boşluğunda merak edip araştırdım.

    son kitabı the laws of human nature ın çıktığını dahi yeni öğrendim. bu kitabın türkçeye hala çevrilmediğini de. galiba yakın vakitte ciddi bir sağlık sorunu, inme / felç geçirmiş. instagram sayfasından öyle anlaşılıyor.

    tarihten gelen binlerce farklı karakteri ve hikayeyi, imbiğinden geçirip günümüz okuruna bu kadar güzel sunan başka bir yazar yok.

    üstada acil şifalar.

  • ryan holiday'in daily stoic'ine verdiği röportajı beni oldukça etkilemiş, yıllardan beri takip ettiğim, bana çok güzel kapılar açmış rational mind ile hemen hemen insan hayatındaki birçok çözülmesi anlamsız/duygusal/kasvetli bir çok üzerine gidilemeyen konuyu gözümde çözmüş ve bana da çözdürmüş şahsiyettir.
    bu arada bahsettiğim video bu linkten
    alive time ve dead time neymiş izleyip bilgilenelim.

  • david gilmour ile birlikte hayatımı şekillendiren, eve çıkmak istediğim üstat.

    (bkz: david gilmour ve robert greene ile eve çıkmak)

    hala dönüyorum kitaplarını, birer birer aldığım notları tekrar tekrar okuyorum. audible üzerinden dinlerken tekrar gidiyorum kitabın üzerinden
    sadece şu adamın 5 kitabını okumak bile başlı başına bir ustalık'tır bence. ne okursam okuyum, hangi "başyapıt"a başlarsam başlayım, yolum hep bu üstadın kitaplarına geliyor gene. hep diyorum: "lan bunların alayını toplasan 1 tane bölüm yapmıyor reisin kitaplarından. breh beee!"

    (bkz: mastery)
    (bkz: the art of seduction)
    (bkz: the 48 laws of power)
    (bkz: the 33 strategies of war)
    (bkz: the laws of human nature)

    edit: (bkz: #)

  • yazdığı şeyleri sert bulanlar, youtubedan videolarını izleyebilir.
    şeker gibi adam.

    video nun 1 saat dakikasında kendi de ne kadar tatlı olduğunu söyluyor. bebeyim ya (kalp)

  • yazdığı şeyleri sert bulanlar siktirip gidebilirler. çoktan oyuna gelmişsinizdir ve birilerinin dümeni altında yaşıyorsunuzdur. hatta bunun farkında bile değilsinizdir.

  • kişisel gelişim kitaplarını sevmeyen biriyim. ama bu adam diğerlerinden farklı. bu yüzden yazdıkları bazı insanlara sert geliyor. okumanızı tavsiye ederim.

  • uzun bir süredir büyük çoğunluk tarafından ''kişisel gelişim'' başlığı altındaki kitapların birçoğuna -haklı olarak- büyük eleştiriler yapıldı, dalga geçildi. geçiliyor.

    ben de sözünü ettiğim büyük çoğunluğun içerisindeki bireylerden biriydim lakin son yıllarda bu başlık altında çıkan ve kendini gerek tarihi örneklere gerek de bilimsel çıkarımlara dayandırarak 'tavsiyelerini' bu güvenilir kaynaklar dahilinde sunan yazarları bulup ayırt etmeye başladım.

    robert green'i uzun yıllar önce duyup, okumuştum.
    (bkz: iktidar)
    (bkz: talking to my self)
    bazı eserlerin/yazarların anlatmak istediklerini tek seferde okuyup anlayamadığım çok olmuştur. robert greene bu konuda en güçlü örneklerimden bir tanesi muhtemelen. belirtmiş olduğum iki kitabını okuyunca biraz tekdüze - böyle düşünmüş olduğuma inanamıyorum- gelmişti. ben de geri kalan kitaplarını ilerleyen zamanlara bırakmanın daha doğru olduğunu düşündüm.

    son 3 ayımın tüm okuma vakitlerini kendisine ayırdım. yaklaşık 6 kitabını bitirdim. bir kitaptan alabileceğim en yüksek düzeyde verimi aldım. birçok inceleme okudum. sanırım kendisi ve eserleri hakkındaki eleştirileri okumadan 'okudum' demek çok da doğru olmaz. bu doğrultuda sert denebilecek eleştirileri de okudum, bunlara verdiği cevaplarda ve üslubunda şüphesiz ki öğrenilecek çok şey oldu benim için.

    okumaya başlamayı düşünenlere (bkz: iktidar- güç sahibi olmanın 48 yasası) ile başlamalarını öneriyorum zira kendisinin üslubunu ve tarzını en iyi anlayabileceğiniz kitabı budur. bu kitabı diğerlerinden ayıran en önemli özellik greene'nin birçok - inşaat, paketleme, kargo, çevirmen vs- işte çalıştıktan sonra kaleme aldığı bir kitap olmasıdır. ciddi emeklerin ve yapılan zor mesleklerin neticesinde gözlemler ortaya koyan birinin tavsiyelerini ve tecrübelerini geçmişteki-tarih- doğru/yanlış örneklere dayandırarak yapmasını okuyacak olmak ilk başladığım an beni heyecalandırmıştı.
    bu kitaptaki 'öğüt'lerin bir kısmı ahlaki olarak doğru gelmeyip etik sınırlarınıza dokunabilir bu noktada benim tavsiyem bunu görmezden gelip sonraki anlatmak istenen 'tavsiye'ye geçmektir.

    merak eden okuyucular için şuraya bir google konuşmasını bırakayım:
    the laws of human nature- robert greene

    edit: link eklendi.

  • nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası