dostluk ile ilgili atasözleri ve anlamları kısaca / Dostlukla İlgili Atasözleri ve Anlamları Açıklamaları, Dost Konulu Atasözleri

Dostluk Ile Ilgili Atasözleri Ve Anlamları Kısaca

dostluk ile ilgili atasözleri ve anlamları kısaca

Dostluk İle İlgili Atasözleri, Deyimler Ve Anlamları Nelerdir?

Son Dakika Haberler

EğitimDostluk İle İlgili Atasözleri, Deyimler Ve Anlamları Nelerdir?

Atasözleri ve Anlamları - En Çok Bilinen Atasözleri Sözlüğü - Kısa Uzun Atasözleri Örnekleri

Atasözleri anlatılmak istenen sözü farklı bir deyişle anlatmak isteyen ve geçmişte yaşanmış olaylardan örnek vererek kalıplaşmış sözlere yer vermeyi amaçlayan kişiler tarafından sıklıkla kullanılır. Atasözlerinin anlamları genellikle mecazdır ve direkt anlam yerine söylenmek istenen anlam çıkarılır. Örneğin “ağaç yaşken eğilir” atasözünde bir kişinin küçük yaşlarda eğitilebileceği büyüdükten sonra bazı özellikleri kazanamayacağı ya da zor kazanacağı vurgulanır.

EN ÇOK BİLİNEN ATASÖZLERİ VE ANLAMLARI – KISA, UZUN ATASÖZLERİ ÖRNEKLERİ

Abanın kadri yağmurda bilinir.

Her şeyin bir değeri vardır. Bir şeyin gerçek değeri (kadri) ise, ona gerçekten ihtiyaç duyulduğu zaman ortaya çıkar.

Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur.

Hemen herkesin ilgi duyduğu bir alanı, kendine özgü bir işi vardır. İlgi duyduğu alan ya da iş neredeyse kişi de orada bulunur.

Acele işe şeytan karışır.

Düşünüp taşınmadan, çabuk davranılarak yapılan işten iyi sonuç beklenmemelidir; o iş ya yanlış ya da bozuk olur.

Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık.

Telâşla, sabırsızca ve ivedilikle yapılan işler genellikle kötü sonuçlar doğurur; kişiyi pişmanlığın içine iter.

Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır.

Uzun süre bir şeyin yokluğunu çekip ona ihtiyaç duyan kimse, o şeyden ne kadar çok elde ederse etsin tatmin olmaz; kendisine yetmeyeceği duygusu içinde bulunur.

Adamak kolay, ödemek güçtür.

Bir işi yerine getireceğim demek, davranışıyla ya da tutumuyla o işi yapacağım duygusu uyandırmak, umut vermek kolaydır. Ne var ki yerine getirmek ve yapmak güçtür. Çünkü bu, bir çabaya, bir maddeye ya da bir paraya dayanır; bunlar da zor sarf edilir şeylerdir.

Ağaç yaş iken eğilir.

Çocuklar mutlaka küçük yaşta eğitilmelidirler. Bu yaşlarda işlenmeye, her türlü bilgiyle donatılmaya elverişlidirler. Zaman geçip de büyüdükçe eğitilmeleri zorlaşır. Yaşlı insan kolay kolay eğitilmez. Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidirler. Eğilmezler, buna zorlanırlarsa kırılırlar. Bu sebeple onlara yeni bir davranış kazandırmak imkânsız gibidir.

Ağır kazan geç kaynar.

1. Herkesin anlayış yeteneği bir değildir, öğrenme kabiliyetleri de farklıdır. Kimi kalın kafalı kimseler bir meseleyi oldukça geç ve zor kavrarlar. 2. Bazı beceriksiz, tembel kişiler işlerini geç yaparlar ve zamanında yetiştiremezler. 3. Ağırbaşlı, olgun kimseler bir olay karşısında hemen öfkelenip telâşlanmazlar.

Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer.

Değerli, güzel ve iyi şeyler çoklukla onlara lâyık olmayan kimselerin eline geçer ve onlarca kullanılırlar. Bu da gösteriyor ki, insanlar gelişen olaylara çok kez engel olamazlar.

Akıl akıldan üstündür.

Her insan aynı anlayış, bilgi ve düşünme gücüne sahip değildir. Bizim akletmediğimizi, bir başkası akledebilir. Biri bizden daha iyi düşünüp karanlık bir noktada bize ışık tutabilir. Bu bakımdan önemli işlerimizde güvenli, geniş düşünce sahibi kimselere danışmaktan, onların bilgi ve tecrübesine başvurmaktan kaçınmamalıyız.

Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme.

Hemen her alışverişin temelinde çıkar yatar. Bu çıkarlar insanları çatışmaya sürükleyip tatsızlıklara yol açabilir; sonuçta ortaya kırıcı, incitici davranışlar çıkar. Dolayısıyla alışveriş dostluğu bozucu bir işlev yüklenmiş olur. Bu ise devamlı görüşen insanlar için hoş bir durum değildir. Bu bakımdan özellikle kendine güvenemeyenler, dostluklarının devamını dileyenler alışveriş konusunda dikkatli olmalı, gerekirse birbirleriyle alışverişten kaçınmalıdırlar.

Allah dağına göre kar verir (verir kışı).

Yüce Allah, her kuluna kaldırabileceği ölçüde yük, sıkıntı verir. Bu kimine az, kimine çoktur. Herkesin dayanabileceği kadardır.

Allah kulunu kısmeti ile yaratır.

Her insan dünyaya rızkı ile gelir. Allah, onu mutlaka bir geçim yoluna ulaştırır; bu yol zor ya da kolay olabilir. Yeter ki insanlar birbirinin rızkına el uzatmasınlar.

Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste.

Zalim olma, kötülük yapıp da can yakma. Yoksa mazlumların bedduasını alır, yaptığın kötülüklerin cezasını feci şekilde çekersin.

Ateş düştüğü yeri yakar.

Bir felâket ya da üzücü olay gerçek anlamda ona uğrayana, yalnızca ilgili kimselere acı verir; onların yüreklerini yakar. Başkalarının, uzak kimselerin duydukları acı, gösterdikleri üzüntü ise yüzeyseldir; kalıcı değil, gelip geçicidir.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Bir olay ya da durumun varlığı, gerçekten ortada olup olmadığı, belirtisinin görülmesiyle anlaşılacak bir şeydir. Eğer meydanda bir belirti varsa, olay veya durum da var demektir.

Ava giden avlanır.

Bir çıkar sağlamak için birilerine tuzak kuran, onları aldatan, onlara zarar vermeye çalışan kimse, yapmaya çalıştığı kötülüğe kendisi düşer; zarara uğrar.

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.

Kimi becerikli, iyi huylu kadınlar vardır ki, yoksulluk içinde bile olsa onlar eve bir çeki düzen verir; temiz tutar, evi yaşanacak hâle getirirler; içten, samimî davranışlarıyla yuvalarını mutlulukla doldururlar. Kimi kadınlar da vardır ki, huysuzlukları, beceriksizlikleri, kötü davranışlarıyla ailenin düzenini ve mutluluğunu bozarlar. Bolluk içinde bile olsalar, onların tertipsizlikleri, düzensizlikleri, beceriksizlikleri yüzünden ailede huzur kalmaz; onların bu tabiatları yüzünden aile kötüye gider, perişan olur ve sonunda yıkılır.

Ayağını yorganına göre uzat.

Dengeli yaşamak isteyen insan mutlaka gelirini, giderine göre ayarlamalıdır. Harcamalar geliri aşmamalı, imkânlar zorlanmamalıdır. Aksine bir hareket bütçeyi sarsar, dengeyi bozar, insanı sıkıntıya sokup rahatsız eder.

Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.

İster bağ, ister iş yeri, isterse bir eşya olsun, ona gerekli bakımı gösterirsek beklediğimiz faydaya kavuşuruz. Bir bağa bakmaz, onu çapalamaz, budamasını yapmaz, yabancı otlardan temizlemez ve gübrelemezsek bir zaman sonra onu dağa, verimsiz bir yere dönmüş görebiliriz. Bakımı olmayan bir iş yeri, bir eşya için de durum bundan farklı değildir.

Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.

1. Aklî dengesini yitirmiş kimi insanların yaptıkları öyle işler vardır ki, bunu akıllı insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de çözebilirler. 2. Kimi zaman bir insan öyle delice bir iş yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akıllı kimse bir araya gelir ama bu zararı gideremez; işi de düzeltemez.

Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin.

Yardım yapmak bir insanlık görevi, dinî bir emirdir. Ancak bunu yapmanın da bir yolu yordamı vardır. Yoksula yardım ederken insanın amacı kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir. Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınların bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir. Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürür, yapılan iyilik de iyilik olmaktan çıkar.

Bir elin nesi var iki elin sesi var.

İnsanın gücü sınırlıdır. Bunun için büyük işlerin üstesinden tek başına gelemez. Bu tür işleri başarabilmek için başkalarıyla işbirliğine, dayanışmaya girer. Güçleri birleştirerek zor işlerin altından böylelikle kalkar.

Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge.

Bir suçu işleyebilir, kanunsuz bir işi yapabilir ve yakalanmayabilirsin. Hatta bunu birkaç kez de başarabilirsin. Ama bu böyle devam etmez, eninde sonunda yakayı ele verirsin.

Bükemediğin eli öp.

Kendisiyle mücadele ettiğin rakibinin kuvveti, bilgisi ve becerisi karşısında başarı gösteremeyip mağlûp olduysan rakibinin üstünlüğünü kabul et; bu onurlu bir davranış olacaktır.

Büyük balık, küçük balığı yutar.

Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok eder, ya da kendisine bağlı kılar. Bu durum insan için olduğu kadar, ticarî işletmeler ve devletler arasında da çoklukla söz konusudur. Kişiye düşen, yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir.

Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme.

İnsan çoklukla nefsine yenik düşer. Kendini pek çok konuda ön plâna çıkarmak, ne kadar becerikli ve akıllı olduğunu belirtmek ister. Bu durum onun böbürlenmesine, “ben olsaydım öyle değil, böyle yapardım; şunu yapsaydı kötü duruma düşmezdi; ben asla onun yaptığı gibi kötü bir şey yapmam; o sözler de söylenir miydi?” gibi sözler sarf etmesine sebep olur ki, böyle bir tavır sergilemek son derece zararlıdır. Dünya ve insanlık hâli bu, öyle bir gün gelir ki, yerip kınadığımız kişinin başına gelenler bizim de başımıza gelebilir ve gülünç duruma düşebiliriz. Bu sebeple ağzımızdan çıkacak söze dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçınmalıyız.

Cahile söz anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

Cahil kişi, okuyup öğrenim görmemiş, bilgisiz ve deneyimsiz kimsedir. Bu bakımdan söylenen bir sözün ne maksatla söylendiğini, hangi anlama geldiğini kavramakta zorluk çeker. O ne biliyorsa, doğru onlardır. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın kendi doğrularından başka bir doğru kabul etmez. Öyle de inatçıdır ki deve nasıl hendek atlamamak için direniyorsa, o da görüşünden vazgeçmemek için direnip durur.

Can boğazdan gelir.

Her canlı gibi insan da beslenmek zorundadır. Bedeni için gerekli olan gıdaları ancak bu şekilde alır. İyi beslenmeyen, yeterli gıdaları almayan bir vücut sağlıklı, dinç ve dayanıklı olamaz; bu kimselerin güçsüz kalıp hasta olmaları da kaçınılmazdır. O hâlde insan sağlığını korumak istiyorsa, iyi beslenmeye önem vermelidir.

Çam sakızı, çoban armağanı.

İnsanlar birbirlerini sevindirmek, mutlu etmek için karşılıklı hediyeleşirler. Bu hareket insanların gönüllerini okşar, onları birbirlerine yaklaştırır. İnsan ne kadar yoksul olsa da böyle bir eylemde bulunmak ister. Ne var ki o, varlıklı insanlar gibi değeri yüksek armağanlar veremez. Onun armağanı küçük bir şeydir. Ama taşıdığı değer büyüktür. Davranışı da soylucadır.

Çıkmadık candan umut kesilmez.

1. İnsanların ölüm ve dirimi Yüce Allah`ın takdirine bağlıdır. Bu bakımdan eceli gelmeyen kimsenin, ölümcül hâlde de olsan canı çıkmadığı sürece iyileşeceğinden umut kesilmez. 2. İşlerimiz içinde durum böyledir. Kötü giden, felâkete uğrayan işlerin yok olma kertesine gelmiş de olsa düzelmeyeceğini kim söyleyebilir? Yüce Allah`tan hiçbir durumda umut kesilmez.

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar.

Özellikle çıkarlarını düşünen insanların çoğaldığı, fedakârlığın azaldığı yerlerde yalan dolan, hile, ahlâksızlık artar ve insanlar iki yüzlü olurlar. Böyle bir ortamda doğru sözlü olan, sözünü esirgemeyen ve sakınmadan herkesi eleştiren kişiyi kimse sevmez. Herkes onu kınar, yanından ve yöresinden uzaklaştırmaya çalışır. Çünkü bu kişi doğru sözleriyle ahlâksızlık üzerine bina edilmiş menfaat düzenini bozmaya çalışır ve çok kimseyi rahatsız eder. Dolayısıyla çıkarları zedelenen, kusurları yüzüne söylenen, ikiyüzlülükleri yüzlerine çarpılan insanlar tarafından hor görülüp kovulurlar.

Düşmez, kalkmaz bir Allah.

Hayatta hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Hemen her şey değişip hâlden hâle girer. Sağlıklı bir insan hastalanabilir, zengin de yoksul düşebilir. Küçük imkânlar içinde olanlar büyük imkânlara kavuştukları gibi, büyük imkânlar içinde olanlar da ellerindekini yitirebilirler. Olumlu ve olumsuz tüm değişmelerin dışında kalan sadece Yüce Allah`tır. Bu bakımdan insan kendini büyük görmemeli, elindeki imkânların sürekli varolacağını düşünüp de kibirlenmemelidir.

Eceli gelen köpek cami duvarına işer.

Tutum ve davranışlarıyla herkesin nefretini kazanmış, büyük bir cezayı hak etmiş ve çaresiz kalmış kimse, şaşkınlığa düşer; sanki hak ettiği cezanın biran önce uygulanmasını ister gibi daha büyük suçlar işler; kendisini yargılayacak kimselere çatar, onları kötüler, öfkelerini üzerine çeker. Bütün bu hareketleri onu kötü bir sona ulaştırır.

Etme bulma dünyası.

Şurası muhakkak ki, yaptığı kötülük hiç kimsenin yanına kalmaz; cezasını çoklukla bu dünyada çeker. Bu dünyada görmese bile, öbür dünyada mutlaka görür.

Fırsat her vakit ele geçmez.

Ele geçirilen imkân veya durumdan en iyi biçimde yararlanmak gereklidir. Çünkü insanın karşısına çok seyrek çıkar.

Gülme komşuna, gelir başına.

Birinin başına gelen kötü bir durum, gün olur senin de başına gelir. Başına gelen felâkete başkalarının gülmesi seni nasıl incitirse, senin başkalarının kötü hâline gülmen de onları incitir. O hâlde birilerinin başına gelen kötü durumdan ötürü, onlarla sakın alay etme.

Gülü seven dikenine katlanır.

Seven kişi, sevdiği kimse veya sevdiği iş yüzünden başına gelecek sıkıntılara ses çıkarmadan katlanır. Bilir ki, sevdiğini elde etmek için birçok güçlüğe göğüs germek, fedakârlıkta bulunmak zorundadır.

Gün doğmadan neler doğar.

Yüce Allah’tan başka kimse yarının ne getireceğini bilemez. Yarın birçok değişikliklere gebedir. Beklenmedik bir sırada umut verici durumlarla da karşılaşma imkânı vardır.

Güneş girmeyen eve doktor girer.

Güneşin insan sağlığı açısından önemi tartışma götürmez. Güneşin girmediği yerlerde mikropların daha çabuk çoğaldığı, güneş yüzü görmeyen insanların da daha çabuk soluklaştığı bilinen gerçeklerdendir. Güneş birçok hastalığa iyi gelirken, sağlığın da baş koruyuculuğunu yapar. Görülüyor ki güneşli evde hastalık olmaz.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

Herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır. Çünkü kişilikleri, bilgileri, yetenekleri, yöntemleri ve yolları birbirinden farklıdır.

İki cambaz bir ipte oynamaz.

Kurnazlıkta eşit olan iki kimse bir iş üzerinde birlikte çalışamazlar; birbirlerini aldatmak, saf dışı bırakmak için uğraşırlar. Bunda ısrarlı olmaları, her ikisini de daha tehlikeli bir duruma iter.

Kaçan balık büyük olur.

Çok önemsiz, çok küçük de olsa, her nedense elden kaçırılan fırsat ah vah edilerek gözde büyütülür.

Kaçan balık büyük olur.

Çok önemsiz, çok küçük de olsa, her nedense elden kaçırılan fırsat ah vah edilerek gözde büyütülür.

Lâfla peynir gemisi yürümez.

Yalnız konuşarak, yaparım ederim diyerek bir yere varılmaz ve hiçbir iş gerçekleştirilemez. Atıp tutmaktan ziyade harekete geçip uygulamak ve çalışmak lâzımdır.

Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır.

Mart ayı şiddetli soğukların olduğu bir aydır. Zaman zaman güneş görünse ve havalar ısınıyor gibi olsa da soğuklar şiddetini azaltmaz. Çoklukla bugünlerde yakacak tükenir, insanlar zor durumda kalırlar, evde bulunan kazma-kürek saplarını bile yakmak zorunda kalırlar.

Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli.

Kişi ummadığı bir duruma ulaşabilir, varlıklı ve başarılı olabilir. Bu duruma ulaşan kimse çok şımarmamalı, sağında solunda bulunan kimseleri küçük görmemeli, bu durumun sürüp gideceğini düşünmemelidir. Yarın elinde olanı, bulunduğu konumu kaybedeceğini ve kötü duruma düşeceğini de hesaba katmalıdır

Nerde birlik, orda dirlik.

Hangi yerde, toplumda duygu, düşünce ve inanç birliği varsa dirlik ve düzenlik de oradadır. Orada insanlar mutlu, huzurlu, başarılı ve uyumlu bir hayat sürerler.

Nikâhta keramet vardır.

Nikâh evlenenleri sevgi bağıyla bağlar. Daha önce tanışmadan evlenenler, evlendikten sonra anlaşır ve birbirlerini severler. Bekâr durmaktansa evlenmek yeğdir.

Otu çek, köküne bak.

Bir kişinin kimliğini, nasıl birisi olup olmadığını öğrenmek için soyunu sopunu bilmek ve tanımak gerekir.

Öfkeyle kalkan, zararla (ziyanla) oturur.

Öfkesine kapılarak iş gören sonunda güç duruma düşer. Çünkü öfkeli, kızgın, sinirli insan iyi düşünemez, olup biteni iyi göremez, sonucu iyi hesaplayamaz. Bu yüzden de yanlış iş yapar.

Önce can, sonra canan.

İnsanlar bencil yaratıklardır. Can da kıymetlidir. Kaybedilmesi göze alınamaz. Bu bakımdan büyük fedakârlık gerektirecek konularda önce kendilerini, sonra sevdiklerini ve yakınlarını düşünür insanlar.

Papaz her gün pilâv yemez.

İnsanın önüne her zaman aynı nitelikte elverişli bir imkân çıkmaz. Çünkü şart, zaman ve imkânlar sürekli değil, değişkendirler.

Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz (bilinmez).

İman her şeyden önce içsel, yani kalbî bir olaydır. İnsanların imanlarını sözle dile getirmeleri mümkünse de, bunu çıkar için yapıyor olabilirler. Dolayısıyla gerçekten kimin iman ettiğini bilmemiz imkânsızdır. Para için de aynı şey söz konusudur. Kimse kolay kolay parasının olduğunu söylemez, gizleme yoluna gider. Kimi cimri olan ve yoksul bir hayat yaşayan insanların çok zengin, kimi cömert ve eli açık insanların da parasız olduğu çok görülmüştür. Bu bakımdan para ile imanın kimde olduğu pek bilinmez.

Parayı veren düdüğü çalar.

Para harcayan kimse istediğini elde edebilir. İş yapabilir, yaptırabilir; satın alabilir, aldırabilir; hemen her istediği maddî şeye kavuşması mümkündür.

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Bir iş, durum ya da olayın nasıl sonuçlanıp sonuçlanmayacağı şimdiki gidişinden anlaşılıp belli olur.

Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın.

Yararlı bir şeyi elde etmek isteyen insan sonuna kadar uğraşıp didinmeli, direnmeli ve mücadele etmekten kaçınmamalıdır.

Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz (dal oynamaz).

Meydana gelen her olayın, her durumun belli bir sebebi veya etkeni vardır.

Rüzgâr eken, fırtına biçer.

Kişi bir kötülük yaparsa, yaptığı kötülüğün çok daha kötüsü ile karşılaşır; büyük felâketlere uğrar, zarar görür.

Sabah ola, hayır ola (gele).

Sabah olsun, o vakte kadar işi belki düzelir. Çünkü gündüz geceden daha hayırlıdır. Bk. “Akşamın hayrından sabahın şerri…”

Sabrın sonu selâmettir.

Olan veya olacak tüm zorluklara göğüs geren, telâş ve öfkeye kapılmadan başına gelen felâketlerin geçmesini bekleyen, ses çıkarmadan bunları aşma erdemi gösteren kimse, sonunda esenliğe erecektir.

Sakınılan göze çöp batar.

Üzerine çok düşülen şeyler daha çok kazaya ve zarara uğrar. Olabileceği düşünülen kötü durumlara karşı önlem almak gereklidir, ancak orta bir yol izlemeli, aşırılığa düşülmemelidir.

Sakla samanı, gelir zamanı.

Gereksiz görülen, işe yaramaz kabul edilen şey günün birinde, ileride lâzım olabilir. Bu sebeple önemsiz gördüğümüz şeyleri bir kenara atıp elden çıkarmamalı, onları saklamalıyız.

Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.

Sert ve kırıcı olmayan, yumuşak, hoşa giden, gönül alıcı, okşayıcı, etkileyici, inandırıcı ve yerinde söylenmiş söz insanın hoşuna gider; bu söz en azgın kişinin bile inadını kırar, onu yumuşatır ve yola getirir.

Tereciye tere satılmaz.

Birine çok iyi bildiği bir şey öğretilemez, bir konuda bilgi verilemez. Böyle bir şeye kalkışan ya da çalışan kendisini gülünç duruma sokar.

Terzi kendi söküğünü dikemez.

İnsanlar başkalarına yaptıkları hizmetleri kendilerine gelince çoğu kez savsaklarlar, ya da yapmaya zaman ve fırsat bulamazlar.

Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur).

Ucuza alınan, mal edilen şeylerde nitelik bulunmaz; ya çürük, ya kötü, ya da hilelidir. Bu sebeple, bu tür mallardan istenildiği gibi fayda sağlanamaz.

Ummadığın taş baş yarar.

Küçük ve önemsiz görülen kişi ya da nesneler, çoğu kez büyük etkiler yaparlar; umulmadık işler görürler.

Umut, fakirin ekmeğidir.

Sıkıntı içinde bulunan, yokluk çeken yoksul kişi, içinde bulunduğu durumdan bir gün kurtulacağını, bolluğa ve rahata kavuşacağını umar ve bu umuşdan doğan güven duygusuyla yaşamaya çalışır.

Üzüm üzüme baka baka kararır.

Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden, bir çevrede yaşamaya çalışan kimseler birbirlerinden etkilenirler; birbirlerinin özelliklerini, huylarını ve alışkanlıklarını kaparlar. Bk. “Körle yatan…”

Vakitsiz öten horozun başını keserler.

Her işin olduğu gibi, her sözün de uygun bir yeri ve zamanı vardır. Uygun olan bir zamanda söylenmeyen, yerli yersiz ortaya atılan, densizce sarf edilen sözler birilerinin tepkisini çeker; rahatsızlığa neden olur, büyük zarara yol açar. Vakitsiz öten horozdan, ancak onu keserek kurtulan insanlar; yerinde ve zamanında konuşmayan insanı da cezalandırıp susturmakta hiç tereddüt etmezler.

Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.

Hayatını yalancılık üzerine oturtmuş olan insanlar, kendi yalanlarına destek olacak tedbirleri alırlar; bunun için de gerekli titizliği gösterip masrafa girerler.

Yarım elma, gönül (hatır) alma.

Sunulan armağan küçük de olsa, gönül almaya yeter. Çünkü önemli olan dostlarımızı unutmadığımızı, hatırladığımızı ortaya koymaktır.

Yuvayı yapan dişi kuştur.

Evin dışındaki işler erkekten, içindeki işler de genellikle kadından sorulur. Bu bakımdan tertipli, geçinmesini bilen, çekip çeviren, en önemlisi tutumlu olan kadın ailesini huzurlu kılar; evin içine mutluluk getirir.

Zahmetsiz rahmet olmaz.

Sıkıntı çekmeden, güçlüklere göğsü germeden, yorulup emek vermeden, uğraşıp didişmeden, kimi masraflara da girmeden olumlu, güzel, hoş bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Unutmayalım ki, Yüce Allah, çalışanları sever; onlara rahmet eder.

Zararın neresinden dönülse kârdır.

Zarar, bir şeyin ya da bir olayın yol açtığı çıkar kaybı veya kötü sonuçtur. Eğer zarar-ziyan devam ediyor ve önü alınamıyorsa, yapılan işi hemen kesmekle daha fazla zarardan kurtulmuş, zarardan kurtulmakla da kâr etmiş olursunuz.

Zenginin malı, züğürdün çenesi yorar.

Yoksul, züğürt kimseler çoklukla birinin zenginliğinden, malından ve parasından, kazancından, hatta yiyip içmesinden, gezip tozmasından söz ederler. Oysa böylesi bir konuşma son derece gereksiz ve yersizdir; ayrıca ellerine bir şey geçmediği gibi dedikoduya da bulaşmış ve yanlış bir iş yapmış olurlar.

İçinde dost geçen atasözleri ve anlamları dostlukla ilgili atasözleri ve anlamları. Dostlukla İlgili Atasözleri ve Anlamları

Dostluk ile ilgili atasözleri

Arka resim kaynak: pixabay.com

Dostlukla İlgili Atasözleri ve Anlamları

  • “abdalın dostluğu köy görününceye kadar”
    çıkarı dolayısıyla yakınlık gösteren kimse, işini yürütecek başkalarını bulduğunda sizinle ilgisini keser.
  • “aç ile dost olayım diyen peşin karnını doyursun”
    yakınlık kurduğumuz kimsenin sağlama olanağı bulunmayan şeyi, ondan beklemeden kendimiz elde etmeye çalışmalıyız.
  • “açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna”
    bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
  • “akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır”
    akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
  • “akil isen açma sırrın dostuna, çünkü dostun dostu vardır, o da söyler dostuna”
    bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
  • “arslan postunda gönül dostunda”
    her şey kendi yerinde değer kazanır.
  • “aslan postunda, gönül dostunda”
    canlı, cansız her şeyin bir yakışığı vardır, insan onları bu durumda görmek ister.
  • “ata dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli”
    Çalışanlarınızı iyi beslerseniz onun gücü artar ve daha verimli işler yapar.
  • “ata dostu oğla mirastır”
    baba dostları, babamızdan bize kalan miras gibidirler, bizi kollarlar ve bize her türlü yardımı yaparlar.
  • “ayıpsız yar arayan (dost isteyen), yarsız (dostsuz) kalır”
    kusursuz eş veya iş olmayacağı için böyle özellikte insan arayan eşsiz veya işsiz kalır.
  • “cahilin dostluğundan arifin düşmanlığı yeğdir”
    akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
DEVAMI
  • “bin dost az, bir düşman çok”
    dostun ne denli çok olursa olsun onlardan zarar gelmez ama bir tek düşmanın olsa hep zarar görme tehlikesi içerisinde yaşarsın.
  • “deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun”
    akılsız kimse iyi niyetli olsa dahi yaptığı işin ne gibi kötü sonuçlar doğuracağını hesap edemediğinden dostuna bilmeyerek fenalık edebilir, akıllı düşmanın yapacağı kötülükse akıl yoluyla sezilir ve gereken tedbir alınabilir.
  • “domuz derisi post olmaz eski düşman dost olmaz”
    birçok nedenin birbirini izlemesiyle sürüp gelmiş olan eski düşmanlık, dostluğa dönüştürülemez.
  • “dost acı söyler”
    yakınlarımız, eksikliklerimizi çekinmeden söylerler.
  • “dost ağlatır, düşman güldürür”
    dost olan kimsenin söylediği söz, acı da olsa insanın iyiliği içindir.
  • “dost (akraba) ile ye, iç, alışveriş etme”
    alışverişte iki taraf da kendi çıkarını düşündüğünden iki dost arasındaki alışveriş dostluğu bozabilir, bu nedenle de dostluklarını sürdürmek isteyenler birbirleriyle alışverişte bulunmamalıdırlar.
  • “dost başa, düşman ayağa bakar”
    iyi bir görüntü verebilmek için her zaman temiz giyinip kuşanmak gereklidir.
  • “dost bin ise azdır, düşman bir ise çoktur”
    dostlarını olabildiğince çoğalt, düşmanlarını olabildiğince azalt.
  • “dost dostun ayıbını yüzüne söyler” gerçek dost uyarmak, kusurun düzeltilmesini sağlamak amacıyla ayıbı yüze karşı söyler.
  • “dost dostun eyerlenmiş atıdır”
    gerçek dost, arkadaşının sıkışık zamanında yardımına koşmaya hazır durumdadır.
  • “dost (iyi dost) kara günde belli olur”
    gerçek dost üzüntülü, sıkıntılı günlerde insanı yalnız bırakmaz.
  • “dost sözü acıdır”
    yakınlarımız, eksikliklerimizi çekinmeden söylerler.
  • “dostluk başka, alışveriş başka”
    iki kişi arasındaki dostluk, alışverişte birinin ötekine özverili davranmasını gerektirmez.
  • “dostluk kantarla, alışveriş (hesap) miskalle”
    iş ilişkilerine dostluk karıştırılmamalıdır.
  • “dostluk okkayla, alışveriş dirhemle”
    dostluğun tartısı olmaz, alışveriş ise ölçüye göre olur.
  • “dostun attığı taş baş yarmaz”
    dostun acı sözü veya sert davranışı insana ağır gelmez.
  • “düğün aşıyla dost ağırlanmaz”
    ağırlamanın değeri, özel olarak hazırlanmasında, bir fedakârlık yapılmasındadır.
  • “düşenin dostu olmaz”
    varlıklı kişi yoksullaşınca çevresindeki dostlarından kimse kalmaz
  • “eski dost düşman olmaz olsa da dürüst olmaz”
    aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir.
  • “güvenme (inanma) dostuna, saman doldurur postuna”
    dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler.
DEVAMI
  • “her şeyin yenisi, dostun eskisi”
    dostluk eskidikçe güç ve değer kazanır.
  • “kazanırsan dost kazan, düşmanı anan da doğurur”
    sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır.
  • “kusursuz dost arayan dostsuz kalır”
    kusursuz kişi olmadığından, kendisine kusursuz bir dost arayan kimse aradığını bulamaz, dostsuz kalır.
  • “mal adama hem dost, hem düşmandır”
    malın insana yararı olduğu gibi zararı da vardır.
  • “parayla dost bulunmaz”
    para kazanmayı bildiği hâlde dost kazanmayı bilmediği için sevilmeyen, sayılmayan nice insan vardır.
  • “sadık dost akrabadan yeğdir”
    candan dost akrabadan daha hayırlı olur.
  • “sen dost kazan, düşman ocağın başından çıkar”
    sen dost kazanmanın yoluna bak, düşman kolay kazanılır.
  • “seyrek git sen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne”
    kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez.
  • “sık gidersen dostuna, yatar arka”
    kişi dostuna sık sık giderse seyrek gittiğinde gördüğü konukseverliği görmez.
  • “sırrını açma dostuna, o da söyler dostuna”
    bir sır en yakın dosta bile söylenmemelidir.
DEVAMI
  • “şeytanın dostluğu darağacına kadardır”
    kötü arkadaş kişiyi yoldan çıkartıp ölüme kadar sürükleyebilir ama ölümün eşiğinde onu kaderiyle baş başa bırakır.
  • “utanma pazar, dostluğu bozar”
    taraflar birbirine ne denli yakın da olsalar bir alışverişte açıkça konuşup anlaşmaları gerekir, “ayıp olur” kaygısıyla başta değinilmeyen konular yüzünden sonradan araya soğukluk, kırgınlık girer.
  • “yakın (hayırlı) dost (komşu) uzak (hayırsız) hısımdan (akrabadan) yeğdir (iyidir)”
    ilgi ve iyiliklerini görmekte olduğumuz komşu ve dostlarımız, hiçbir ilgisini görmediğimiz hısımlarımızdan bize daha yakındır.
  • “yeni dosttan vefa gelmez”
    aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar, yeni kazanılan dostlarla arada henüz sıkı bir bağ oluşmadığı için bu durum söz konusu değildir.
Adam Ahbabından bellidir
“Adam Ahbabından Bellidir” Atasözünün Anlamı

ANAFİKİR: Seçilen arkadaşlar, insanların kişiliklerini yansıtır.

İyi ya da kötü olarak tanıdığımız bir kişinin arkadaşını yakından tanımasak da onun niteliği hakkında bir hüküm verebiliriz. Çünkü kişiler karakter yapıları uyuşan insanlarla dostluk kurma yoluna giderler, iyi birinin kötüyle, kötünün de iyiyle anlaşması mümkün değil. Bu nedenle arkadaşların kişilikleri yansıttığı söylenir. Biz de toplumda kötü tanınmak istemiyorsak, arkadaş seçiminde titiz davranmalı, iyilerle dostluk kurmalıyız.

Aynı anlama elen bir diğer atasözü de “Arkadaşını Söyle Sana Kim Olduğunu Söyleyeyim” dir.

Utanma Pazar Dostluğu Bozar:

ANAFİKİR: Dostlar arasındaki alışverişte, koşulların utanma nedeniyle belirlenmemesi dostlukları bozar,

Dostluğun bozulmasında alışverişin büyük payı vardır. Çünkü alışveriş karşılıklı çıkar sağlamak amacıyla yapılan bir iştir. Oysa dostluk kavramında çıkar unsuru bulunmaz. Dostlukta karşılıklı fedakarlık vardır. Dostluğun bozulması istenmiyorsa, kesinlikle dostla alışveriş yapmamalı. Ama kimi durumlarda, belki dostun kırılacağı düşüncesiyle, dostlar birbirleriyle alışveriş yapmak zorunda kalabilirler. Böyle durumlarda ise yine dostluğun bozulmaması için, yapılacak alışverişin koşullarının çok açık bir şekilde ortaya konması gerekir. Utanma nedeniyle belirlenmeyen koşullar, ilerde dostluğun bozulmasına yol açar.

Eski Dost Düşman Olmaz Yenisinden Vefa Gelmez:

ANAFİKİR : Yeni edinilen dostlar hiçbir zaman eski dostların yerini tutamaz.

Eski dostlar kendileriyle birlikte acı tatlı anılarımız olan kişilerdir. Onlarla dostluğumuz beraber yaşanan olaylarla iyice pekişmiştir. Zaman zaman arada oluşan küçük kırgınlıklar bile dostluğu etkilemez, etkile memelidir. Çünkü dostluk bağlarının güçlülüğü, bu dostlukları asla düşmanlığa çevirmez. Yeni dostlar arasında böylesine güçlü bağlar daha oluşmamıştır. Belki de kişiler birbirlerini yeterince tanıma olanağı da bulamamışlardır. Bu nedenle, güvenmek sorunu ile karşı karşıya kalınca eski dost yeni dosta tercih edilmelidir.

Düşenin Dostu Olmaz:

ANAFİKİR : İyi durumumuzda bize dost görünenler, kötü durumumuzda bizi yalnız bırakır.

İnsanların çıkarcı olmaları vazgeçemedikleri biı özellikleridir. Çıkar sağlayacakları kişilerin etrafında döner, dolaşır, kendilerini onların en yakın dostları olarak gösterirler. Bu gerçek olmayan dostlukların kökeninde çıkar ilişkileri bulunur. Çıkarın kesildiği bir durum doğduğu zaman veya iyi durumdan kötü bir duruma düştüğümüz zamanlarda etrafımızda kimseleri göremeyişimizin veya çok az kimseyi görmemizin nedeni budur. Çünkü kötü durumumuzda, zamanında iyilik yaptığımız kişilerden bize yardımcı olmalarını bekleyeceğiz. Bu da onların fedakarlıkta bulunmalarını gerektireceğinden, gözümüzden uzaklaşmayı tercih ederler.

Can Canın Yoldaşıdır:

ANAFİKİR : İnsan tek başına yaşayamaz, başkalarının da varlığına ihtiyaç duyar.

Duyan düşünen bir canlı olarak insan, hep yanında birini ister. Duyduklarını düşündüklerini bir başkasına söylemek, başkalarının da duyduklarını, düşündüklerini paylaşmak ister. Bu, insanın en büyük ihtiyacıdır. Onu bir toplum içinde yaşamaya yönelten de bu ihtiyaçtır. Yaşadığının farkına ancak böyle varabilir. Bundan ötürü insana en büyük ceza olarak hapis cezası verilmektedir. Çünkü hapis cezasıyla insan, insanlardan ayrı yaşamaya mahkum edilmektedir.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.