hayat öyle ilginç bir döngü ki! yeryüzünde var olan bütün döngülerin belli bir işleyişi ve bilinirliği vardır, bir sonraki adım bellidir.ama her şeyden yalın olarak hayat tek başına düşünüldüğünde diğer döngülerle benzerlik gösterdiği gibi aslında onu benzersiz kılan kendine has özellikleri de mevcuttur! ne zaman ne olacağı, bireyin nelerle karşılaşacağı asla belli değildir… bir plan yapmışsınızdır, ama bir an geçici olarak girdiğiniz bir durum sizi çok farklı bir evrene götürüvermiştir!ve artık planlarınız o evrenin kurallarına ve gereksinimlerine göre şekillenmek zorundadır! “nerden , hangi hesapla,hangi niyetle karşıma çıktın ki sen?”diye sorarsın, ama nafiledir, o soru o an cevaplanmaz asla!hayatının akışını o evrene göre şekillendirirken geride bıraktıklarınız da sessizce arkandan haykırırlar:
nereye kayboldun sen?
arkana dönüp bakmazsın bile, onlar senin için artık önemli değildir. bu aşamada oldukça bencilsindir,adeta sarhoş olmuşsundur, hatta sarhoşluktan beterdir,denge organın olan beyinciğin sarsılmıyordur,adeta yerinden çıkarılmıştır. sonra bir gün aniden her şey yerine oturur , kaybettiğin denge organına aniden ve hiç beklenmedik bir biçimde kavuşursun, bunun olmasını asla istememiş olmana rağmen. haklı olarak sorarsın:,ne oldu ?” cevap ise basittir: aşk bitmiştir…
ama o senin ilk aşkındır, hiç bir zaman bir köşeye fırlatıp atamadığın kıymetlindir...artık seni bir saat bekletmesini özleyeceksindir buluşma öncesi;istiklalde yanyana yürürken onun sağında yürüdüğünü farkedip "dur bir dk,soluma gec sen canım benim öyle tikim var insanlar sağımda yürüyünce balans ayarı bozulmus ya da direksiyonunda bosluk olan bir araba gibi sağa çekiyorum "diyemeyeceksindir, ve en önemlisi söylediğin bu sözlerden sonra ne kadar mal olduğunu ve "acaba benim deli olduğumu mu düşünüyor?" hezeyanlarını yasarken onun da " aaa ! bir dk benim de öyle bir tikim var, ben de neden sana çarpıyorum diye deminden beri düşünüyorum" gibi beklenmeyen ama bünyeyi mutlu eden, sana doğru yerde ve doğru kişinin yanında olduğunu hissettiren anları yasayamayacaksındır!
evet aşk bitmiştir... bu yaşanmışlıkları her zaman ilk andaki tazeliği ve güzelliğiyle hatırlasan da, aklına sadece içerken değil de son derece normal ve ayık bir günde gelmesi ne kadar acı olsa da ve bu durum onu hala unutmadığını ve belki de hiç unutmayacağını gösterse de .....
sonra da yol alırsın işte, kim bilir nereye ? belki de saflığını ve inanma, güvenme isteğiyle dolu kalbini tamamen yitireceğin saçma sapan tüketim ilişkilerine....
" 'her şeyden biraz kalır' diyor bir italyan atasözü. en inandığım doğrulardan biri. söylemeden edemeyeceğim bir doğru da şu :
aşk söz konusu olduğunda, ikinci de, üçüncü de, sonuncu da ilk'tir." {turgut uyar}
her kalp sızısında akla ilk gelen....
değmeyen biriyle olduysa siktir edin. genelde öyle olur zaten.
ilk öpücüğe verilen tepki.
aşk ile birlikta ağlamanın da anlamını öğrenmek.
yönetmenliğini nihat durak'ın yaptığı, senaryosu ada film yazı grubu tarafından yazılmış 2006 yapımı türk filmi. öyle ahım şahım bir konusu, müthiş bir kurgusu olmamakla birlikte, çocukluk yılları sahil kasabalarında geçenlerin içini sızlatacak noktalara sahip. gazoz satılan plajlar, yazlık disko, tayine bağlı yaşamlar, kasaba dostlukları gibi mazide kalan iç ısıtan yaşam kesitlerini hatırlattırıyor..
--- spoiler ---
filmin en başarılı bölümü sonucu kanımca. 40 senedir ayrı olan aşıklar birleşseydi, alkolik ve üçkağıtçı olan koca birden kafasına taş düşüp de ailesinin değerini anlayıp mutlu mesut hayatına devam etseydi, sanırım bu kadar tatlı ve dokunaklı olmazdı film. oysa tamamen ayaklar yere basarak hazırlanmış final. mutlu aşk yoktur, her zaman mutlu son yoktur...
--- spoiler ---
çocukluk yıllarında ilk kalbinizin çarpma hızını arttıran şey değildir ilk aşk. 30 yaşına yaklaştığınızda, herşeyi planlı ve programlı yaparken, kurallarınız, kriterleriniz varken, neler yapıp neler yapmayacağınızı artık biliyor ve buna göre yaşıyorken, ayrılıktan sonra kendini yıpratmamayı öğrenmiş, hayatınızı böyle yaşarken, size çocukken bile yapmayacağınız şeyleri yaptıran, neler oluyor bana diye düşünmenize rağmen kurallarınızı seve seve yıktıran, bir ömür böyle geçmeli dedirten ve sizi tekrar 18 yaşınıza döndüren kişiyle yaşadığınız şeydir ilk aşk...
benimkisi facebook'umda ekli duruyor. başka da bir faydasını görmedim. şaka şaka, zamanında sevmiştik birbirimizi. sevmek nedir biliyor muyduk acaba? her şeyin ilki güzeldir derler ama, herkes mevcut aşkını şimdiye kadarki tüm olanlardan üstün görür. ya da öyleymiş gibi yaparlar. şahsen ben sevgilimi "ilk aşkım ne güzeldi be, şimdi şuracıkta yanımda oturuyor olsa" derken duymak istemezdim. lafın kısası fazla kurcalamamak lazım. herkesin ilki kendine.
platonik olursa daha da unutulmaz olan. ilk aşk genellikle komsu kızıdır, lojmanda oturandır, sıra arkadaşıdır. zaten ilk aşk genelde gofretini paylaştığın, bebeklerinin kolunu tamir ettiğin ve en fazla yanağına cok masum bir öpücük atıp kızardığındır. ama en güzel yerinden kırılmış gofret kabul edilmez ve anneye söylenirse, gercekten çok acıtandır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
son ask hayatinda, ilk ask aklinda kalir
hem ilkim hem sonuncusu çok şükür
bütün aşklar sondur hayatta. dur şuna aşık olayım sonra da öbürüne ondan sonra da başka birine diye bi şey mi var?
ilkinden sonra olmadı. kavuşabilmiş olsam ilkim sonumdu derdim ancak şuan ilkim var sonum yok
aşk yok siz abazansınız...
ilk aşkım halen daha karşı binada oturuyor, son aşkım çayyolun'da kaldı.
arasında uçurumlar var
ilki tam bi fiyaskoydu adını bile unuttum, sonuncusunu çok severdim adımı bile unuttu..
beni tam ifade etmiyor da çok iyi bi sansar salvo sözü. ulan lise yıllarıma gittim.
müslüm gürses'in de dediği gibi
ilk ve son aşkımdın gençlik çağımda
ben hep sonsuz aşkı aradım ta ki son aşkım ilk aşkını hala unutamadığını söyleyene kadar yani diyeceğim o ki ilk aşk hem son aşktan hem de sonsuz aşktan daha önemlidir
vahide gördüm, çetin tekindor, tarık pabuçcuoglu, halit ergenç, dolunay soysert'in rol aldığı nihat durak filmi.
--- spoiler ---
ege'de bir sahil kasabasında 1990'ların başındayız. kasabanın önde gelen ailelerindne arifoğulları eski ihtişamlı günlerinden çok uzaktadırlar. mal varlıklarının çoğunu kaybetmiş hayatın bireysel ayrıntılarıyla boğuşmaktadırlar. ailenin büyük babası arif arifoğlu ölünce aile içinde gizlenen büyük bir sır ortaya çıkar. ortanca kardeş asaf 40 yıl önce kore savaşına gitmiştir. savaşta esir düşüp bir daha haber alınamayınca aile tarafından ölü kabul edilir. kardeşinin nişanlısı nevin'i seven asaf onun ölümünden faydalanıp nevinle evlenir. bir süre sonra asaf'ın ölmediği ortaya çıkar fakat gelişen olaylar yüzündne kasabaya bir daha dönmez. taki babasının ölümüne dek. asaf'ın dönmesiyle asaf, azmi, nevin arasında büyük bir hesaplaşma yaşanacaktır.
--- spoiler ---
sadece bir defa sevebilecek olan insan için aynı zamanda tek aşktırda diğer hayata giren kişiler fasafisodur çünlü aşk hiçbir zaman vazgeçmemektir ve ilk aşk biterse bida aşık olunmasıda mümkün diğildir
kesinlikle unutulmayacak olan aşklarımızın ilk olanıdır. yani listede birinci sıra.
aşk aşk aşk.. kac tane olursa olsun, sırası ne olursa olsun, etkisi aynı, yaptırdıkları aynı olandır.
hangi aşkımız için saatlerce aynaya bakmadık?
hangi aşkımız için kalbimiz ağzımızdan firlayacak gibi atmadı?
hangi aşkımız için saatlerce aglamadik?
hangi aşkımızla saatlerce gülmedik?
hangi aşkımızın acısı bir diğerinden farklı oldu?
hangi aşkımızın tatlısı bir diğerinden daha tatlıydı?
aşk aşk aşk...
a ciklanamaz
ş aibeler
k armaşası...
ilki de aynı, sonuncusu da...
aşkın ne olduğu konusundaki fikrinizi hala tam olarak oluşturamadıysanız, henüz kiminle yaşamış olduğunuza karar veremeyeceğiniz deneyimdir.
hep masum kalan aşktır.artık büyüdüğünüz, çocukluğunuzun bittiğini anlamanızdır. hep sizi düşünenlerin yerine, artık siz başkasını düşünürsünüz. küçücük kalbiniz, doğduğunuz andan beri ilk kez çılgınlar gibi atar. onu düşündüğünüz her an kulaklarınız uğuldar, gözlerinizin önünde ufacık benekler uçuşur. bu duyguları yalnız size özel, başka hiç kimsenin yaşamadığı, yaşayamayacağını sanırsınız. eğer o gün size hiç bakmadıysa geceleri gizli gizli ağlarsınız.
ya da size uzaktan bile gülümsediyse güneş bambaşka parlar,yağmurlar kristalleşir, dünya cennet olur. defterlerinizin en gizli köşelerine kalpler yapar içine adlarınızın baş harflerini yazarsınız. hiç kimse sizin ona duyduğunuz aşkı anlayamaz sanırsınız. oysa yüzünüzde öyle boş bir ifade, gözlerinize o denli parlaklık gelmiştir ki, kilometrelerce öteden aşık olduğunuz neon lambalı reklam panoları gibi görünür. farkında bile olmadan o şekilde dolanır durursunuz.
onun düşürdüğü kalemini, silgisini ya da bir defter kağıdını gizlice alır ve gecelerce uyurken sıkı sıkı elinizde tutarsınız.
sonra gün gelir anneniz artık taşınacağınızı söyler. içiniz kan ağlayarak kentin bir ucundan bir ucuna taşınırsınız. yüreğiniz yanar. bir daha böyle asla sevemiyeceğinizi için için hissedersiniz. doğaldır ki sonraları başkasını da severseniz. ancak asla o sıcaklık, o masumiyet olmaz aşkınızda. artık duygular biraz kirlenmiş, biraz yozlaşmıştır sanki. hep o ilk aşkınızdaki duygudaki saflığı arasınız.
bir gün ezginin günlüğünü dinlersiniz. ezginin günlüğünü dinlerken hemen aklınıza gelen ilk aşkınız olur. sonra oturur dudaklarınızda ince, muzip ve buruk bir tebessümle sözlüğe bunları yazarsınız.
einstein soyle buyurmustur:
no, this trick won't work... how on earth are you ever going to explain in terms of chemistry and physics so important a biological phenomenon as first love?
kalbin, midenin, gözlerin, parmak uçlarının, saç diplerinin... kısacası vücuttaki ilgili ilgisiz tüm yerlerin "his"li olduğunun anlaşıldığı, ne kadar zaman geçerse geçsin keyifle karışık bir hüzünle hatırlanandır.
(keyif; çünkü çok güzeldi, büyüleyiciydi, yeniydi, bilinmezdi, gizemliydi, ilkti. hüzün; çünkü bir sonraki asla ilki gibi olamadı, olamayacaktır da. ilk aşkınızla birlikte olsanız da o bile eskimiştir artık, o "ilk" olduğu kıvamda değil artık.)
ilk aşk aslında hiç romantik bir tanım değildir sadece birden fazla aşık olunabileceği söyleyen iki kelimedir. ikincisi olmayan bir şeyi neden ilk aşk diye tanımlar yoksa bu insanoğlu.
tek özelliği şudur ki;
ilk aşk saftır, çünkü daha temkinli olmanın gerekliliğini test etmemiştir bünye. her hareket özgürdür, pervasızca yaşanır herşey. ölçüp biçmek yoktur. yapmak istediği herşeyi o anda yapar insan, bekletmez hiçbir duygusunu. kalbi aklından önde gider.
bu yüzdendir unutulmaz oluşu, yoksa bunun devam filmleri var, ikinci aşk, üçüncü aşk diye giden ama hiçbir zaman ilkinin gişe hasılatına erişemeyip, onun tadını vermeyen...
hayatta tadılan ilk yenilgi olmasıyla beraber kabullenilen ilk yenilgi de olmalıdır. insanın hayattaki her şeyini kaybetmesi bakımından, tutulan borç defterinin büyük bir alevin içine atılması hissi yaratsada susabilmenin asaletini yaşadığınız takdirde yalnızlığının büyüklüğünüde yaşıyacaksınızdır.
(bkz: pervaya lyubov)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
Aslında ilk ve sonu saptamak zordur. ilk aşk dedıgınız sadece bir sevgi olabilir ya da son dediğinizden sonra başka bir aşk da olabilir.
elde edilsede hayatımızda sadece güzel bir anı olarak kalacak * kişidir.eğer bu aşkınız platonik ise hiç bir zaman unutamayız.çünkü elde edilemeyen herşey insanoğluna daha cazip gelir.
en temiz aşktır çünkü genelde çok küçükken yaşanılmıştır. ne bi çıkar, ne bi cinsellik vardır işin içinde. keşke herkes o günkü gibi sevebilse..
ezginin günlüğü şarkısı. söz ve müzik hüsnü arkan'a ait.
şimdi ben oldum yeniden
kaçıncı kez yitirdiğim, bulduğum
kardeşim kadar eski bir sokakta seni gördüm
anladım artık, beyaz bir vapurdur aşk
makine dairesinde söylemediğimiz sözler
uyutmaz yolcuları sabaha kadar
seni gördüm
seni mi gördüm
çözüldüm geçmiş gibi
bir karanfil açmış gibi yakamda
kokladım yalnızlığımı,acıdım kendime, sana
zamanın üzümleri hep şarap olmuş
ilk aşkım, deli aşkım bana çare bul, kendine çare bul
bağlandı elim kolum, neyleyim
ilk aşkım, deli aşkım bana çare bul, kendine çare bul
gel çöz beni, azat et benden
bu dünya naylon, anlamak güç
bırak yıkasın içimizi geçmiş
bırak yıkasın ikimizi geçmiş.
aşk mı değil mi diye düşündüğün ayrıldığında da kesinlikle aşk olmadığına karar verdiğin gereksiz kalp çarpıntısı.
nerdedir değil de nasıldır sorusuyla hatırladığınız tek aşkınız. manevi değerlerin önde olduğu tek sevgi.
hatırlandığında acı vermeyecek tek aşk.
insanın hayatı boyunca yaşadığı en heyecan verici macera çünkü ilkini yaşadığın şeyde ikinci aşamayı bilmeden kafanın dikine gidiyosun.
dallanan budaklanan bi hikayesi vardır bu herkeste aynı mıdır bilinmez amma hatırlanmakta güçlük çekilmez ballandıra ballandıra anlatılır en ufak detaylar düşüverir akla
özeldir güzeldir ,kadehte sunulmuş şarap gibidir şarabın tadı mest edici ama halen tılsımlı.
ilklerin heyecanıyla beraber insana masumiyet, sadakat ve bunlara dayanarak mutluluk veren saf sevgi. belki de bu yüzden sevgili icin * ilk aşk olmak önemlidir. **
ondan sonrakilerinin onu unutabilmek için olduğu,hiç unutulamaycak kalp kancası.
ilk aşk'tan sonra bir daha aşık olunması zordur..ondan sonra yaşanan ilişkilerinse adı konamaz, ilk aşk kadar açık bir tanım yapılamaz..ilk aşk bu yüzden güzeldir..iç çekerek hatırlanır..herhangi bir yerde tekrar karşılaşıldığında ise raslantı yalanları kaçınılmazdır..
hiçbir zaman unutulmayacak olan ilk ve en özel duyguların yaşandıgı, aşkın anlamı, büyüsünü içinde barındıran ilk kalp depremidir.
ilk aşka sebep olan bir bakış ve bir andır. kız öyle bakar ki oğlana oğlan kızın sırtında saplı bir bıçak var sanır. Sebebinin kendisi olduğunu bildiği kızın sancısını dindirmek için medeni cesareti yerlerde sürüklenmekte ve sümsüklüğün saltanatını sürdüğü bir zamandadır. Farkındadır: canı en az o kız kadar yanmaktadır ve belki o kız da onun bakışlarında aynı acıyı görmüştür. Yine de bir şey söylenemez. Adlar bile öğrenilemez. Kız birden dahil olduğu kalabalığa karışır, oğlan arkasını döner. sonra yumruklarını sıkar. Ben ne yapıyorum diye nihayet sorar kendine. Arkasını dönüp kızın uzaklaştığı yere koşar. Sorar durur herkese, ama adını bile bilmediği kızı kimseler görmemiştir. Az önce karşısında duran gözlerin hayali zihnine ebediyen kazınmaya başlamıştır. Uzun süre yaşayacağı pişmanlık henüz başlamıştır. Beş dakika önce diye adlandırabileceği geçmişi onunla adeta dalga geçer. Kızı göremez bir daha. Ama herkese anlatır. Acısını duyar ta derinden pişmanlığın. Bu garip bir aşktır sadece bakışlarla ifade edilebilen. Yaşanmış hiç bir şey yoktur ve belkide güzel olanı budur. 17 sene geçer oğlan adam olur, bakışlar hala zihninde... Zaman zaman hala pişmanlığın acısını duyar. Bakışlar hala zihninde...
nihat durak'ın yönetmenliğini, timur savcı'nın yapımcılığını yaptığı, başrollerde çetin tekindor ve halit ergenç'in oynadığı filmdir. Müzikleri Fahir Atakoğlu yapmıştır. Film eski Foça'da geçiyor. iç içe 3 aşk hikayesinin anlatıldığı sıcacık bir filmdir. 17 Kasım da yayına giriyor. ilkaskfilm.com
olunan kişiye bir türlü söylenememiştir.