konuşan kediler 32 / Fenerbahçe'de teknik direktörlük için ismi geçen isimlerden açıklama - Herkes Duysun

Konuşan Kediler 32

konuşan kediler 32

Fenerbahçe'de teknik direktörlük için ismi geçen isimlerden açıklama

Fenerbahçe'nin Mali Genel Kurulu'nda konuşan Başkan Ali Koç, Jorge Jesus sonrası yeni hocanın Türk olacağını ifade etti. Koç, hocayı tarif ederken 'camiayı bilen' ifadesini kullandı, akla Fenerbahçe'yi çalıştıran ya da top koşturmuş eski isimler geldi.

Bu isimlerden de peş peşe açıklamalar geldi

"VOLKAN DEMİREL VE İSMAİL KARTAL İSİMLERİ GÜNDEMDE"

Mali Genel Kurulu takip eden Haber Global Spor Müdürü Sercan Hamzaoğlu, "Yaptığım kulisler sonucu şunu söyleyebilirim; Aykut Kocaman ve Abdullah Avcı isimlerine sıcak bakılmıyor. Volkan Demirel ve İsmail Kartal isimleri gündemde. Çok değişken bir süreç yaşanıyor. Pazartesi günü yönetim kurulu toplantısında nihai bir karar verilmesi bekleniyor" ifadelerini kullandı.

VOLKAN DEMİREL: NİYE ARADIĞINIZI BİLİYORUM AMA

Radyo Gol'ün haberine göre, Volkan Demirel "Niye aradığınızı biliyorum. Şu an hiç bir şey söyleyemem" dedi.

AYKUT KOCAMAN: GELİŞMELERDEN HABERİM YOK

TRT Spor'un haberine göre, Aykut Kocaman "Gelişmelerden haberim yok" dedi.

İSMAİL KARTAL: TEMASA GEÇİLMEDİ, NE GÖSTERİR BİLEMEM

İsmail Kartal ise TRT Spor'a açıklamasında, "Eşimle birlikte Başkan Ali Koç’un konuşmalarını izledim. Benimle şu ana kadar temasa geçilmedi. Ancak önümüzdeki günler ne gösterir, bilemiyorum" ifadelerini kullandı.

SERGEN YALÇIN: GÖRÜŞMEMİZ OLMADI

İsmi geçen isimlerden Sergen Yalçın ise, Ertem Şener'e konuştu. Şener, Yalçın'ın "Fenerbahçe’den herhangi bir teklif almadım. Kendileriyle bir görüşmemiz olmadı" dediğini aktardı.

Büyük Aile Platformu'ndan LGBT propaganda ve dayatmasına tepki

Onbinlerce kişi ve yüzlerce STK'nın eylül 'de Beyazıt Meydanı'ndaki yürüyüşüne 'Büyük Aile Yürüyüşü'ne öncülük eden Büyük Aile Platformu, Atlas Sineması'nda basın toplantısı gerçekleştirdi. Yeni Şafak İnternet Yayın Yönetmeni Ersin Çelik ve Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Nuriye Çakmak Çelik'in de aralarında bulunduğu platform, 'İnsanlık onurumuzu çalamayacaklar' diyerek sözde 'Onur ayı' yürüyüşüne tepki gösterdi.

Ayrıca platformun açıklamasında , ''Bilim dünyasında LGBT’ye muhalif konuşan akademisyenler dışlanıyor, işlerini kaybediyor, hatta LGBT’nin gerçek yüzünü bilimsel olarak ortaya koyan hiçbir akademik çalışma, uluslararası hakemli dergilerde yer alamıyor'' denildi.

Platformun basın açıklaması şöyle;

Bugün burada ülkemizin dört bir yanından yüzlerce STK’nın insiyatifi ile kurulan Büyük Aile Platformu olarak huzurunuzdayız. Bu STKlar 18 Eylül ’de Saraçhane’de gerçekleştirilen Büyük Aile Buluşması’na da öncülük etmişti.

18 Eylül ’de Saraçhane’de buluşan onbinlerin Beyazıt Meydanı’na sessiz yürüyüşü farklı dünya görüşlerinden, farklı kesimlerin ortak derdini gündeme getirmişti. Büyük Aile Buluşması öncesinde de sonrasında da LGBT lobisi ve onlara aldananlar büyük bir yaygara kopararak bizleri “nefret suçluları” ilan ettiler. Oysa ne Büyük Aile Buluşması’nda ne de on binlerin sessiz yürüyüşünde hiçbir birey hedef gösterilmemiş ve hedef alınmamıştı. İşte bu sebepten ötürü bizlere herhangi bir suçlama altında tek bir dava bile açamadılar. İftiraları ve linç kampanyaları ile kalakaldılar.
'BUGÜN BÜYÜK AİLE PLATFORMU ÇATISI ALTINDA YENİ BİR EVREYE GEÇİLDİ'

O güne kadar propaganda makinaları, ve dayatmaları ile sesini bastırdıkları, yalnızlaştırdıkları sanatçılar, bilim adamları, uzmanlar ve en önemlisi aileler 18 Eylül günü Saraçhane’de bir araya geldi ve bu psikolojik baskı eşiği aşıldı. O gün Saraçhane’den Beyazıt’a kesintisiz akan, meydanlara sığmayan on binlerin sessiz çığlığı tüm yurda yayıldı ve bugün Büyük Aile Platformu çatısı altında yeni bir evreye geçildi.

Büyük Aile Platformu, farklı kesim ve ideolojilerden, “Aile” konusunda duyarlı 15 saygın vakıf ve derneğin öncülüğünde kurulan, Anadolu’nun her bir köşesinden yüzlerce sivil toplum kuruluşunun üyesi olduğu, aileyi ve fertlerini tehdit eden unsurlara karşı mücadelede ve aile yapısını güçlendirmeye yönelik çalışmalarda iş birliği ve güç birliği yapan sivil ve hür bir iradedir.

Büyük Aile Platformu;

•Aileyi ifsat eden unsurlara karşı her daim teyakkuz halinde olacak,

•proaktif faaliyet ve eylemleriyle haklı davasını toplumun her kesiminin gündemine taşıyacak,

•Ailemizi, gençlerimizi, çocuklarımızı, gelecek nesillerimizi küresel çetelerin hain plan ve projelerine karşı korumak için; devletimizi, hükümetimizi, yerel yönetimleri, bilim camiasını, akademiyi, tüm eğitim kurum ve kuruluşlarını, kültür-sanat-spor çevrelerini, iş dünyasını, sağlık sektörünü, her inanç ve mezhepten dînî yapıları/kurumları/unsurları, kadın-gençlik-çocuk gibi insana dair tüm kitle örgütlerini harekete geçirecektir. Biz buna inanıyor, bunun için gayret ediyoruz.. İnşallah milletimiz bu gelişmelere adım adım şahitlik edecektir.

18 Eylül’den bu yana sürekli vurguladığımız bir hususu yine tekrar ediyoruz; biz hiçbir şahsı hedef almaksızın LGBT propaganda ve dayatmasına karşı duruyoruz. Durmaya da devam edeceğiz.

'BAKIN LGBT PROPAGANDA VE DAYATMASI HER YERDE'

- Batıda, cinsiyet değiştirme yaşı ilkokul çağına kadar düştü. Öyle ki kanunen sigara, alkol satın alamayacak; kendi uyuyacağı saate, gideceği okula, giyeceği kıyafete bile karar veremeyecek kadar küçük çocuklara okulun ilk günü hangi cinsiyeti seçmek istediği soruluyor ve ona göre

sesleniliyor. Çocuklara okulda cinsel içerikli görseller ve videolar gösteriliyor.

- Çocuk istismarı zirve noktaya ulaşmış durumda. Cinsiyet karmaşası yaşadığı iddia edilen çocuklar, “yanlış bedende doğmuşsun” denilerek manipüle ediliyor ve cinsiyet değiştirmeye zorlanılıyor.

Üstelik bu çocuk istismarı, “çocuğun yüksek yararı” kılıfı ile yapılıyor; çocuklarını bu cinsiyet değiştirme zorbalığına karşı koruyan anne-babaların kanunen velayet hakları ellerinden alınıyor ve örgüt eline veriliyor. Maske düştü; LGBT dayatmasının arkasındaki pedofili yüzü göründü artık.

- Bilim dünyasında LGBT’ye muhalif konuşan akademisyenler dışlanıyor, işlerini kaybediyor, hatta LGBT’nin gerçek yüzünü bilimsel olarak ortaya koyan hiçbir akademik çalışma, uluslararası hakemli dergilerde yer alamıyor.

- Muhalif psikologlar, psikiyatrlar, sosyologlar, pedegoglar, PDRciler meslekten ihraç ediliyor,

- Hukukçular, baskıdan ötürü en temel insan haklarını, çocuk haklarını, bu pedofili ve çocuk istismarını gündeme getiremiyor; getirse dahi cezalandırılıyor.

- İş dünyasında; uluslararası iş sözleşmelerinde “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” içerikleri dayatılıyor, LGBT’lileri istihdam etmeyenlerin banka kredi notu düşürülüyor.

- Dijital platformlarda; neredeyse her bir yapımda eşcinsel karakterler rol model olarak gösteriliyor; çizgi filmlerde cinsiyetsiz karakterler ve eşcinsel birliktelikler özendiriliyor.

- Oyuncak dünyasında; eşcinsel evli çiftler, hamile erkekler, maskülen kadın figürleri üretiliyor.

- Sosyal medyada LGBT aleyhine paylaşım yapan hesaplar linç ediliyor, kapatılıyor; takipçileri siliniyor ve nefret suçlusu ilan ediliyor. Pişman olan LGBT’liler ise sürekli perdeleniyor ve görünmez kılınıyor.

- Global popüler kültür, tüm unsurlarıyla, özellikle gençleri ve çocukları; bireysel yaşamaya, evlilik dışı ilişkilere, cinsel kimlik karmaşasına, madde bağımlılığına, hedonizme, kimliksiz-şahsiyetsizcinsiyetsiz-milliyetsiz-devletsiz ve ailesiz yaşam tarzlarına teşvik ediyor..

Bu dayatmaya “Dur!” diyen herkesi nefret söyleminde bulunmak ile damgalamaya çalışan LGBT lobisi; her türlü dini, milli, kültürel, ailevi değerlere ise hakaretler savuruyor. Tüm bu değerleri ayaklar altına almaya kasteden ve cinsiyetsiz bir dünya oluşturmak için uydurulan “toplumsal cinsiyet eşitliği” ideolojisini ise kadın hakları ve eşitlik kılıfında sunarak LGBT Propagandasını meşrulaştırmaya çalışıyor.

Hak, adalet, özgürlük, eşitlik kavramlarının içini boşaltan LGBT lobisi, bugün de “sözde onur yürüyüşü” sloganı ile “onur” kavramını daha önce içini boşaltıp bozdukları temel kavramlar gibi bozarak gençlerimizi kendi propagandalarına alet etmek istiyor. Yurt dışından ve Batılı ülkelerin konsoloslukları üzerinden fonlanan ve bunu da açıkça itiraf eden LGBT dernekleri, birçok aileden evladını koparıp, bu gençleri kendi propagandalarına birer piyon olarak öne sürüyor.

Değerli Basın Mensupları,

Dikkat edilmesi gereken en önemli husus; ülkemizi parçalamayı hedefleyen, onbinlerce insanımızı katleden, eli kanlı terör örgütlerine her türlü silah desteğini sağlayan yabancı devletlerin, aynı zamanda LGBT Propagandası’nın da en önde gelen finansörleri ve destekçileri olduğu gerçeğidir.

Nice annenin evladını dağa kaçıran, nice gencimizi uyuşturucularla zehirleyen terör örgütlerinin ve onların destekçisi yabancı ülkelerin ve kuruluşların, LGBT paçavrasını binalarına, konsolosluklarına asması nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzun en açık göstergesidir. Dün dağa kaçırdıkları gençleri, bugün sosyal medyanın karanlık arka sokaklarında sapkın ideolojilerinin militanı haline getiriyorlar. Ülkemiz üzerinde sinsi planlar yapan güçlerin stratejileri; terör faaliyetlerinden, gençlerimizi uyuşturucuyla zehirlemekten geçtiği gibi şimdi de LGBT propagandası ile evlatlarımızı çalmaktan geçiyor.

Parti toplantılarında, miting meydanlarında bölücü terör örgütünün paçavrasını sallayanlar, kendilerini “LGBT Partisi” olarak tanımlıyor. Bu siyasi partiler, bölücü terör örgütünün paçavrasının yanında LGBT paçavrasını sallıyor. Mitinglerinde, toplantılarında aynı sloganları hep bir ağızdan atıyor. Çocuklarımızı terör bataklığına çeken, dağa kaçıran yapılar şimdi ellerinde LGBT paçavrası ile çocuklarımıza musallat oluyor. Tehlikenin farkına varmak için daha neyi görmemiz, neyi duymamız ve ne olması gerekiyor?
'Bu tehdit sadece ülkemizde değil, tüm dünyada aileleri harekete geçirmiş durumda'

Bu propagandanın etkisine kapılan gençlerimiz ne yazık ki ağır hastalıklarla, fiziksel problemlerle ve psikolojik bozukluklarla başbaşa kalıyorlar. On yıllardır bilimi ve sanatı çarpıtarak kendini meşru bir zemine taşımaya çalışan LGBT lobisi ise dünya genelindeki bilimsel çalışmaları göz ardı ediyor, yahut engellemeye çalışıyor. LGBT yaşam tarzının neden olduğu ağır hastalıkları, erken ölüm yaşlarını, yüksek intihar oranlarını, ruhsal çöküşleri örtbas etmeye çalışan LGBT lobisi, ne yaparsa yapsın başarılı olamayacak. Dünyanın her yerinde cinsiyet değiştiren kişilerin yaşadıkları pişmanlıktan dolayı LGBT lobisine isyan etmek için her yıl düzenledikleri Detrans Farkındalık Günü, bunun en açık örneklerinden birisi.

Bu tehdit sadece ülkemizde değil, tüm dünyada aileleri harekete geçirmiş durumda. Tehlikeyi siyasi kampların pozisyonlarına hapsedemeyiz. İnsanlığın varoluşuna, evlatlarımıza, geleceğimize yönelen bu tehdide karşı hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım hep beraber mücadele etmek zorundayız. Toplumdaki kutuplaşmanın, siyasi kamplaşmanın bizi bu tehdide karşı vurdumduymazlığa itmesi, çocuklarımızın ateşe atılması, neslimizin yani insanlığın yok olması demektir.

'BEYAZ SARAY’A, BÜYÜKELÇİLİK VE KONSOLOSLUKLARINA PAÇAVRALARINI ASTILAR'

Tehlikenin boyutunu anlamak için gelin LGBT lobisinin el attığı gençlerimizin sesine kulak verelim. Ne yaşadıklarını, trajedinin boyutunu bir de onlardan dinleyelim. LGBT lobisinin bireysel hak ve özgürlükler arkasına saklanarak Batı ülkelerinde pedofiliye alan açma çabaları da tehlikenin vahametini artırıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde LGBT lobisi propagandaya tam gaz devam ederken dayatmalarını da artırmış durumda. Beyaz Saray’a, büyükelçilik ve konsolosluklarına paçavralarını astılar. Anaokulu çağındaki çocukların sözde uzmanlar eliyle cinsiyet karmaşasına düşürülmesi anne-babaları isyan noktasına getirdi. Bazı eyaletler tehlikenin farkına vararak LGBT lobisinin faaliyetlerine karşı ailelerin beklentilerini karşılamaya dönük yasal düzenlemeler yapıyor. Benzer tedbirleri alan ülkelerin sayısı da her geçen gün artıyor.

Ülkemizde de LGBT lobisinin yol açtığı tehlikenin önlenmesi için son zamanlarda hükümetin ve pek çok siyasi partinin gösterdiği duyarlılık bizleri umutlandırmaktadır. Ancak siyaset içerisindeki tüm bu duyarlı söylemlerin, artık önleyici eylemlerle hayata geçirilmesi gerekmektedir. Toplumun en temel ve doğal birimi olan ailenin korunmasını, her kurum ve kuruluştan, en önemlisi de devletten talep etmesi, her ferdin en doğal vatandaşlık hakkıdır. Ailemize ve çocuklarımıza yönelen bu hak ihlallerine ve ifsat faaliyetlerine fırsat verilmemesi devletimizden talebimizdir. Bu doğrultuda LGBT örgütlerinin ülkemizdeki tüm faaliyetlerine son verilmesi, medya-akademi-iş dünyası-sanat-sporeğitim aracılığıyla sürdürülen propaganda ve dayatmaların engellenmesi, büyük ailemizin sağlıklı yarınlarının yasal güvence altına alınması ve aileyi destekleyecek adımların atılması devletimizden beklediğimiz çalışmalardır.

'İNSANLIK ONURUMUZU ÇALAMAYACAKLAR'

Üstüne basa basa söylüyoruz. Biz fertleri hedef almıyoruz. Bizim mücadelemizin ve itirazımızın muhatabı bireyler değil. Bizim mücadelemiz LGBT Propaganda ve Dayatmasını icra edenlerle, bizim mücadelemiz onları himaye ve finanse eden yapılarla. Özel hayatları toplumun önüne saçan LGBT lobisinin yatak odalarını sokağa taşımalarına da asla sessiz kalmayacağız. Bu ülkenin her vatandaşı anayasal haklara sahiptir ve bu haklar devletin güvencesi altındadır. 85 milyon Büyük Türkiye Ailesinin her bir ferdi milletimizin parçasıdır, değerlidir. Biz 85 milyon ferdi olan Büyük Türkiye Ailesiyiz. Milletimizin birliğine, değerlerine savaş açanlara hep birlikte karşı duracağız. Marjinalliğin normalleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Küresel emperyalist lobilerin LGBT Propaganda ve Dayatması üzerinden yürüttüğü kültür terörüne geçit vermeyeceğiz.

Bugün burada, Atatürk Kültür Merkezi’nde kararlılığımızı ifade etmek için bir araya geldik. Bu sahnelerden ödül alırken bilerek ya da bilmeyerek LGBT Propagandasına alet olanlara da bir mesaj vermek istiyoruz. Sahneleri LGBT lobisine ve aparatlarına bırakmayacağız. Toplumsal yapımızı zehirlemeye dönük akımları sokaklara, meydanlara taşımaya çalışan küresel emperyalizmin aparatı LGBT derneklerine de bir mesajımız var. Meydanı size bırakmayacağız.

Şu çok iyi bilinmelidir ki; kadını, erkeği, gençleri, çocukları ve temelde aileyi hedef alan bu dayatma, tüm kirli faaliyetlerine rağmen hiçbir ahlaksızlığını ve suçunu temize çıkaramayacaktır. Dün gökkuşağımızı çalanlar, bugün insanlık onurumuzu çalamayacaklar…

İzin vermeyeceğiz…

Bursa'da Osmangazi Belediyesi’nin tarihi ve kültürel mirası yeniden ayağa kaldırma adına en önemli projelerinden olan Kedili Tekke Millet Kıraathanesi’nde ‘Divan Okumaları’ programı düzenlendi.BURSA (İGFA) - Muradiye Mahallesi’nde 16’ncı yüzyılda Şeyh Ahmet tarafından yaptırılan ve sahiplerinin kedi beslemesi nedeniyle ‘Kediler Tekkesi’ olarak anılan tarihi bina, kısa sürede okuyucuların gözde mekânı haline geldi.

İlmin tecrübeyle harmanlandığı; çayın, kahvenin, sohbetin anlam bulduğu merkezde son olarak Dr. Mustafa Baki Efe tarafından Kedili Dergâh’ın son şeyhi Şemseddin-i Bursavî’nin manzumelerinin yer aldığı ‘Külliyât-ı Şemsî’ eseri incelendi.

Bursalı edebiyatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği programda konuşan Efe, “Şemseddin-i Bursavî, manzumelerinin bir araya getirilmesi ve basılması halinde esere ‘Divân-ı Hadîkatü’l- Meâni’ denmesini arzu edermiş. yılında Orhan Bilgin tarafından basılan esere ‘Külliyât- Şemsî (Divân-ı Hadîkatü’l- Meâni)’ ismi verilir. Bu eser, Eyüp Sabri Kalyoncuoğlu tarafından istinsah edilen metne istinad etmektedir. Divân-ı Hadîkatü’l- Meâni adlı eser, toplamda adet manzumeyi barındırır. Şemseddin Canpek’in yılından sonra Koca Naip İmam Hatipliğini ifâ ederken kaleme aldığı manzumeler, Arapça ve Farsça dillerine vukûfiyetin yanında aynı zamanda yüksek bir nazm hünerine sahip olduğunu gösterir. Canpek, 24 Temmuz ’de ebedî âleme irtihal eyler. 25 Temmuz Pazar günü ise Emir Sultan kabristanına defnedilir” dedi.

Sohbet tadında gerçekleşen etkinlik sonunda Dr. Mustafa Baki Efe, böylesine önemli bir programa ev sahipliği yaptığı için Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar’a teşekkür etti.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır