sözün bittiği yer ne demek tdk / Kelimede (Sözcükte) Anlam - Türk Dili ve Edebiyatı

Sözün Bittiği Yer Ne Demek Tdk

sözün bittiği yer ne demek tdk

Kelimede (Sözcükte) Anlam

Kelime (Sözcük) Bilgisi

A. Anlam Bakımından Sözcükler

  • Gerçek Anlam (Temel Anlam)
  • Yan Anlam
  • Mecaz Anlam
  • Deyim Anlam
  • Terim Anlam
  • Argo Anlam
  • Soyut Anlam
  • Somut Anlam
  • Genel ve Özel Anlam

B. Sözcükler Arasındaki Anlam İlişkileri

  • Eş Anlamlı Sözcükler
  • Yakın Anlamlı Sözcükler
  • Zıt Anlamlı Sözcükler
  • Eş Sesli Sözcükler
  • İkilemeler
  • Yansımalar
  • Atasözleri
  • Dolaylama
  • Anlam Genişlemesi
  • Anlam Daralması
  • Anlam İyileşmesi
  • Anlam Kötülemesi
  • Güzel Adlandırma

SÖZCÜK (KELİME)

Cümlenin anlamlı en küçük birimlerine ya da tek başına anlamı olmadığı hâlde cümle içinde anlam kazanan anlatım birimlerine kelime (sözcük) denir. Kelime, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin anlamlı en küçük parçasıdır. Kelimelerin belirli bir düzen içerisinde bir araya getirilmesiyle anlaşma sağlanır.

SÖZCÜKTE ANLAM

Kelimeler de dil gibi canlı varlıklardır. Sahip oldukları anlamların dışında zamanla yeni anlamlar kazanabildikleri gibi bir anlamda birkaç kelime de kullanılabilir. Bu özellikler hem kelimenin kendisine ait olabilir, hem de diğer kelimelerle olan anlam ilişkisini gösterebilir. Burada kelimelerin anlam özelliklerinin yanı sıra kelimeler arasındaki anlam ilişkileri de karşımıza çıkmaktadır.

Kelimeler tek başlarına anlamlı olabildikleri gibi cümlede veya söz içinde kullanılışlarına göre yeni anlamlar da kazanabilirler, aralarında anlamdaşlık sesteşlik gibi ilişkiler de barındırabilirler.

Anlam bakımından kelimeler ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri şunlardır:

A. ANLAM BAKIMINDAN SÖZCÜKLER

Kelimelerin taşıdıkları anlamları maddeler hâlinde sıralayalım.

1. GERÇEK ANLAM (TEMEL ANLAM)

Gerçek (temel) anlam, kelimelerin taşıdıkları ilk ve genel anlama gerçek anlam denir. Kelimelerin sözlükteki ilk anlamıdır. Kelimenin gerçek anlamı, herkesçe bilinen yaygın anlamıdır. Buna &#;temel anlam&#; da denir.

Meselâ, &#;ağız&#; dendiğinde akla ilk gelen, organ adıdır. &#;göz&#; kelimesi de öyle.

  • Soğuktan su boruları patlamış.
  • Ayağında eski bir spor ayakkabı var.
  • Biraz sonra toprak bir yola girdik.
  • Kanadı kırık bir martı gördüm.
  • Soğuk sudan boğazı şişmişti.
  • Yataktan kalkarken başımı duvara çarptım.
  • Dün gece erken yattım.
  • Sıcak çorbayı içince rahatladım.
  • Dolaptan temiz elbiselerini çıkardı.
  • Ahmet&#;in burnu iyi koku alır.
  • Ağzında yaralar oluşmuştu.
  • Elini hırsla masaya vurdu.
  • İri hantal gövdesini zorlukla sürüklüyor gibiydi.
  • Gölün kıyılarını yapraksız, bodur ağaçlar kuşatmıştı.

2. YAN ANLAM

Temel anlamıyla bağlantılı olarak zamanla ortaya çıkan değişik anlamlara yan anlam denir.

Sözcüğün gerçek anlamının dışında, ancak gerçek anlamıyla az çok yakınlık taşıyan yeni anlamlar kazanması yan anlamı oluşturur. Bir sözcüğün yan anlam kazanmasında genellikle yakıştırma ve benzerlik ilgisi etkili olmaktadır.

Meselâ &#;göz&#; dendiğinde akla ilk gelen, kelimenin temel anlamı olan organ adıdır. Ama &#;iğnenin gözü&#;, &#;çantanın gözü&#;, masanın gözü&#; tamlamalarındaki anlamlar benzetme yoluyla kazandırılmış yeni anlamlardır. Bunlara da yan anlam denir.

Meselâ, &#;düşmek&#; kelimesi &#;Meyveler tek tek yere düştü&#; cümlesinde temel anlamda; &#;Çocuğun pantolonu düşüyordu&#;, &#;Bu yılın ilk karı düştü&#; ve &#;Kavakların gölgesi yola düştü&#; cümlelerinde yan anlamdadır.

  • Beşiktaş sırtlarına ağaç dikiyorlar. (arka taraf)
  • Gülün tomurcukları sabahleyin patlamış.
  • Uçağın kanadı havada parçalanmış.
  • Başı kırık bir çiviyi sökmeye uğraşıyor.
  • Bu dalda başarılı olabileceğimi sanıyorum.
  • Köprünün ayağına bomba koymuşlar.
  • Şişeyi boğazına kadar doldurdu.
  • Kapının kolunu kırınca babamdan azar işittim.
  • Benim yetiştirdiğim öğrenciler daha başarılı.
  • Yokuşun başına kadar koştuk.

Somutlaşma ve Soyutlaşma: Dilimizde kelimeler sadece bir anlamda kullanılamaz. Yani bir kelime birden fazla yerde ve çok farklı anlamlarda kullanılabilir. Onun için somutlaşmave soyutlaşma, dilimizdeki kelimeler için her zaman mümkündür.

Somut anlamıyla &#;geçilen yer&#; demek olan &#;yol&#; kelimesi &#;yöntem, metot&#; anlamına gelerek soyutlaşmıştır.

Yakıştırmaca: Kendi adı olmayan ya da adı olduğu hâlde bilinmeyen varlıklar çeşitli özellikleri nedeniyle uygun olan kelimelerle adlandırılır. Buna yakıştırmaca denir.

  • Uçağın kanadı, masanın gözü, ayakkabının burnu vb.

3. MECAZ ANLAM

Bir sözcüğün gerçek anlamından bütünüyle uzaklaşarak kazandığı yeni anlama mecaz anlam denir. Başka bir deyişle bir kelimenin, gerçek anlamı dışında, başka bir kelimenin yerine kullanılması sonucu ortaya çıkan anlamdır. Bu kullanımda anlatımı renklendirmek ve kuvvetlendirmek esastır. Mecaz anlamda iki kelime bir yönüyle benzerlik ilgisi kurularak birbirine benzetilmiştir.

  • Bu konuyu bir daha açmayacağım.
  • İşsizlik sorunu hükümeti terletecek.
  • Derdim çoktur, hangisine yanayım.
  • Doktora boş gözlerle bakıyordu.
  • Bu şarkıya bayılıyorum.
  • Tatlı sözlerle babasının gönlünü aldı.
  • Yakında savaş patlayacak.
  • Hepimiz onun hafif biri olduğunu biliyorduk.
  • İnce işlere aklım pek ermiyor.
  • Kitapları taşırken kolum koptu.
  • İlk damlalardan sonra yağmur birden coştu.
  • Bu söze gençlerden biri ince bir karşılık verdi.
  • Onun pişkinliğine bir anlam veremedik.
  • Cesaretinin kırılmasına sen sebep oldun.

Mecaz anlamlar, benzetme ve ilgi yollarıyla yapılır. Benzetme yoluyla yapılanlardan biri istiaredir. İstiare açık ve kapalı olmak üzere ikiye ayrılır. Edebiyat dersinde söz sanatları arasında incelenir. Eğretileme ve deyim aktarmasıda denir.

  • &#;Kurban olam, kurban olam
  • Beşikte yatan kuzuya&#; (açık istiare)
  • &#;Tekerlekler yollara bir şeyle anlatıyor.&#; (kapalı istiare)

İlgi yoluyla yapılanlara ad aktarması denir. Ad aktarmasında benzetme amacı olmaz. İç-dış, parça-bütün, neden-sonuç, sanatçı-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler vardır. Aşağıdaki cümleler ad aktarmasına örnektir. (ad aktarması ayrıca mecaz-ı mürsel adıyla söz sanatlarında da işlenir.)

  • Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilâl
  • Saçını kestir demedim mi?
  • Bereket yağıyor; çiftçinin yüzü gülecek.
  • Ayağını çıkarmadan girebilirsin.
  • Bu olaylara Ankara sessiz kalıyor.
  • Orhan Veli&#;yi okur musun?

4. DEYİM ANLAM

Deyim, en az iki kelimenin kalıplaşarak yeni bir anlam kazanmasıyla oluşan mecazlı sözlerdir. Kelimelerden biri veya her ikisi anlam kaybına uğrar.

  • Bu sözlerle gönlümü almış mı oldun?
  • Kendi düşüncelerinde ayak diriyordu.
  • Korktuğu başına gelmiş, arabası bozulmuştu.
  • Her gördüğüne dudak büküyordu.
  • Senin yaptığın pire için yorgan yakmak.
  • İki genç adam boğaz boğaza geldi.
  • Olur olmaz konularla baş ağrıtmayı seversin.
  • Bu şekilde anlatırsanız aklı yatar.
  • Sonunda korktuğumuza uğradık, çocuk kayboldu.
  • Matematiği aklım almıyor.
  • Çocuk ağzı açık beni dinliyordu.
  • Öğrenciler, beni can kulağı ile dinliyordu.
  • Hiçbir işte dikiş tutturamamıştı.
  • Bizimkinin iyice çenesi düştü.
  • Göze girmek için her şeyi yapıyor.
  • İşin ağırlığın gözümüzü korkutmuştu.
  • Bu soruya kafa yormanı istemiştim.
  • Çocuk eli uzun biri, cüzdanımı almış.
  • Burası çok ayak altı, şurada duralım.

Deyimlerin özellikleri:

a) Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Sözcüklerin yerleri değiştirilemez, herhangi biri atılamaz, yerlerine başka kelimeler konulamaz.

  • Meselâ &#;yüzün ak olsun&#; yerine &#;yüzün beyaz olsun&#; denilemez,
  • &#;ocağına incir ağacı dikmek&#; yerine &#;ocağına çam ağacı dikmek&#; denilemez,
  • &#;ayıkla pirincin taşını&#; yerine &#;ayıkla bulgurun taşını&#; denilemez,
  • &#;dilinin altındaki baklayı çıkar&#; yerine &#;dilinin altındaki şekeri çıkar&#; denilemez,
  • &#;tüyleri diken diken ol-&#; yerine &#;kılları diken diken ol-&#; denemez.

Ama istisnalar yok değildir: &#;baş başa vermek&#; ve &#;kafa kafaya vermek&#; gibi.

Araya başka kelimeler girebilir:

  • &#;Başını derde sokmak&#; » Başını son günlerde hep derde soktu.

b) Deyimler kısa ve özlü anlatımlardır. Az sözle çok şey anlatırlar:

  • &#;Çam sakızı çoban armağanı&#;,
  • &#;dili çözül-&#;,
  • &#;dilinde tüy bit-&#;,
  • &#;dilini yut-&#;

c) Deyimler en az iki sözcükten oluşurlar. Bu özellik deyimi mecazdan ayırır.

Deyimler ya kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar ya da cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara veya öykücüklere dayanır.

c Deyimler kelime öbeği ve mastar şeklinde olurlar:

  • ağzı açık, kulağı delik,
  • eli uzun, kaşla göz arasında,
  • bulanık suda balık avla-, dikiş tutturama-,
  • can kulağı ile dinle-, köprüleri at-,
  • pire için yorgan yak-, pişmiş aşa su kat-,
  • kafayı ye-, aklı alma-,
  • akıntıya kürek çek-, ağzı kulaklarına var-,
  • bel bağla-, çenesi düş-,
  • göze gir-, dara düş-,

c Deyimler cümle şeklinde olurlar ki bunların bir kısmı gerçek olaylara ya da öykücüklere dayanır.

  • Yorgan gitti, kavga bitti.
  • Dostlar alışverişte görsün,
  • Çoğu gitti azı kaldı,
  • Allah bana ben de sana,
  • Atı alan Üsküdar&#;ı geçti,
  • Tut kelin perçeminden,
  • Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı,
  • Kızım sana söylüyorum, gelinim sen alın.
  • Ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?,
  • Ne şiş yansın ne kebap,
  • Fol yok yumurta yok &#;

d) Deyimler özel anlamlı sözlerdir.

Atasözleri ile arasındaki farklar:

  • Deyimler genel yargı bildirmezler.
  • Deyimler bir kavramı belirtmek için bulunmuş sözlerdir.
  • Öğütte bulunmazlar.
  • Atasözleri ise genel anlamlı sözlerdir. Ders vermek, öğütte bulunmak için ortaya konulmuşlardır. Deyimle atasözünü ayıran en önemli nitelik budur.

Meselâ: &#;İşleyen demir ışıldar&#; atasözüdür. Çalışmanın önemini anlatmaktadır. Bu yargı dünyanın her yerindeki insan için geçerlidir.

e) Deyimlerin çoğunda kelimeler gerçek anlamından çıkarak mecaz anlam kazanmışlardır.

  • Çantada keklik, ağzı açık, kulağı delik, abayı yakmak, devede kulak, hapı yutmak, fol yok yumurta yok, hem nalına hem mıhına, ne şiş yansın ne kebap, ben diyorum hadımım, o soruyor kaç çocuğun var?

Bazı deyimler ise anlamlarından çıkmamışlardır:

  • Çoğu gitti azı kaldı, ismi var cismi yok, adet yerini bulsun, Allah bana ben de sana, yükte hafif pahada ağır, özrü kabahatinden büyük, dosta düşmana karşı, iyi gün dostu, canı sağ olsun &#;

f) Deyimler cümlenin öğesi olabilir, cümlede başka görevler de alabilir:

  • Üzüntüsünden ağzını bıçak açmıyordu. (Yüklem)
  • Damarıma basmadan konuşamaz mısın? (Zarf tümleci)
  • Aslan payı ona düştü. (Özne, isim tamlaması)
  • O, dik kafalı biridir. (sıfat tamlaması, sıfat)

g) Kafiyeli deyimler de vardır:

  • Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı

5. TERİM ANLAM

Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimelere terim denir. Terimlerin anlamları dar ve sınırlıdır.

Örnek: &#;Ekvator&#; kelimesi tek bir anlama gelir ve tek bir nesneyi karşılar.

Örnek: kök, mısra, muson.

&#;yüklem, özne, kök, zarf&#;, dil bilgisi terimleri; &#;üçgen, daire, çap&#;, kelimeleri de geometri terimleridir.

Terimler halkın söz varlığında yer almaz, ama halk ağzında kullanılıp da sonradan terim özelliği kazanmış kelimeler vardır.

Örnek: &#;Budala&#; kelimesi halkın söz varlığında aptal, anlayışsız, sersem anlamlarıyla kullanılır, fakat bu kelime psikolojide belli bir zeka seviyesine sahip anlamında kullanıldığında terimdir.

Terimler, genellikle gerçek anlamıyla kullanılan sözlerdir. Terimlerin, mecaz anlamı, yan anlamı, deyim anlamı yoktur.

  • Boğaz&#;ı geçip Karadeniz&#;e ulaştık.
  • Ayağı olmayan göllerde tuz oranı yüksek olur.
  • Ağacın kökleri çok derinde.
  • Üçgenin iç açıları toplamı &#;dir.

6. ARGO ANLAM

Sadece belli bir topluluk ya da meslek tarafından kullanılan özel sözcüklerden oluşan dile argo denir.

• Argo, dil içinde bir dil gibidir.
• Külhanbeylerinin anlaşma vasıtası da denebilir. Küfürle karıştırılmamalıdır.
• Argonun varlık sebebi kolay ve çekici anlatımı yakalama isteğidir.
• Şekil ev anlamda ölçüsüzlük ve mübalâğa esastır.
• Bağımsız ve sorumsuz yaşayışın dilidir de denebilir.
• Dışa dönüklük, boşalma, rahatlama argoda sınırsızdır. Her şeye küfür kelimeleri kullanmadan küfredilir. &#;Canına yandığımın dünyası&#; gibi.

Ayrıca bakınız ⇒Argo Sözlüğü

  • abdestini vermek: azarlamak
  • aklına tükürmek: birinin düşüncesini beğenmemek
  • röntgenci: kadınları gizlice gözetleme alışkanlığı olan erkek
  • piliç gibi: güzel ve sevimli kız
  • mektep çocuğu: acemi, toy
  • zokayı yutmak: aldatılıp zarara sokulmak
  • yutmak: iyice eksiksiz olarak öğrenmek
  • arakçı: hırsız
  • bal kabağı: aptal, beyinsiz
  • torpil, moruk, çakmak (sınıfta kalmak), asılmak&#;

7. SOYUT ANLAM

Beş duyu organından biriyle algılanamayan, maddesi olmayan, varlıkları inançla ve his ile bilinen kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere soyut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de soyut anlam denir.

  • Hayal, rüya, düşünce, menfaat, sevgi, korku, güzellik&#;

8. SOMUT ANLAM

Beş duyu organında biriyle algılanabilen, maddesi olan kavram ve varlıkları karşılayan kelimelere somut kelimeler denir; bu kelimelerin gösterdiği anlam özelliklerine de somut anlam denir.

  • Ağaç, taş, ev, mavi, soğuk, su, masa, yol, yürümek, koşmak&#;

Soyut anlamlı kelimeler mecazlı kullanılarak somuta aktarılabilir.

  • &#;Yazınızda kuru bir anlatım görüyorum.&#;
  • &#;Adam yıldızlara basa basa yürüyordu.&#;

9. GENEL VE ÖZEL ANLAM

Genel anlamlı kelimeler birden fazla kelimeyi bünyesinde bulunduran, birden çok türü kapsayan kelimelerdir. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir anlamı, kesin ve net olarak anlatır. Anlam özelleştikçe kesinlik de artar.

  • Varlık-canlı-insan-Ahmet
  • Metin-paragraf-cümle-kelime-hece-harf

B. SÖZCÜKLER ARASINDAKİ ANLAM İLİŞKİLERİ

1. EŞ ANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER

Eş anlamlı (anlamdaş) sözcükler, yazılış ve okunuş bakımından farklı fakat anlamca aynı olan sözcüklerdir. Bu tür sözcükler birbirlerinin yerini tutabilir. Anlamdaş sözcüklerin birisi genelde yabancı kökenlidir.

  • kıymet-değer,
  • cevap-yanıt,
  • sene-yıl,
  • medeniyet-uygarlık,
  • imkân-olanak,
  • acele-ivedi,
  • zelzele-deprem,
  • yoksul-fakir,
  • misafir-konuk,
  • sınav-imtihan,
  • yöntem-metot,
  • mesele-sorun,
  • fiil-eylem,
  • kelime-sözcük,
  • vasıta-araç&#;

Fakat bazı durumlarda anlamdaş kelimeler birbirinin yerini tutamaz:

&#;kara bahtlı&#; kelime grubunda &#;kara&#; kelimesinin yerine &#;siyah&#; kelimesini kullanamazsınız. Çünkü iki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş veya yakın anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.

Türkçe kelimeler arasında da eş anlamlılık olabilir:

  • deprem-yer sarsıntısı-zelzele,
  • kimi zaman-ara sıra-zaman zaman-arada bir-bazen

2. YAKIN ANLAMLI SÖZCÜKLER

Yakın anlamlı sözcükler, yazılışı ve okunuşu farklı olan, anlamdaş gibi göründüğü hâlde birbirinin yerini tamamen tutamayan, yani aralarında anlam ayrıntısı bulunan sözcüklerdir. Bunlar çoğunlukla Türkçe kelimelerdir.

  • göndermek-yollamak,
  • bezmek-bıkmak-usanmak,
  • dilemek-istemek,
  • çevirmek-döndürmek,
  • söylemek-demek-konuşmak,
  • eş-dost, hısım-akraba,
  • bakmak-seyretmek,

Örnek:

  • Kardeşim sana küsmüş.
  • Kardeşim sana kırılmış.
  • Kardeşim sana gücenmiş.
  • Kardeşim sana darılmış.

Birinci cümlede bir &#;kesinlik ve aşırılık&#; anlamı, ikinci cümlede bir &#;esneklik, hatta hoşgörü&#; anlamı, üçüncü cümlede &#;üzülmek&#; anlamı, dördüncü cümlede &#;gücenip görüşmez olmak&#; anlamı vardır.

  • Ben her sorunla başa çıkarım. (baş etmek)
  • Bu kadar yürekten çağırma beni. (candan)
  • Davranışları hiçbir zaman içtenlikli değildi. (yürekten, candan)
  • Yaptığı işi önemsemiyordu. (özen göstermiyordu.)

3. ZIT (KARŞIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER

Zıt (karşıt) anlamlı sözcükler, anlamca birbirinin karşıtı olan sözcüklerdir.

  • Siyah-beyaz, uzun-kısa, aşağı-yukarı, ileri-geri, var-yok, gelmek-gitmek &#;

Tüm kelimelerin zıt anlamlısı yoktur. Eylemlerde de durum aynıdır. Bir eylemin olumsuzu o eylemin karşıtı satılmaz.

  • &#;sevinmek&#; karşıtı sevinmemek değil &#;üzülmek&#;tir.

Kelimeler arasındaki karşıtlık cümledeki kullanıma göre değişir.

  • &#;doğru&#; kelimesinin zıt anlamlısı bir cümlede &#;eğri&#; olurken, diğerinde &#;yanlış&#; olabilir.

Dikkat!

İki kelimenin (kökeni ne olursa olsun) anlamdaş, yakın anlamlı veya zıt anlamlı olabilmesi için aynı anlam özelliğini taşımaları gerekir.

Meselâ, siyah ile beyaz, ancak ikisi de gerçek (temel) anlamda oldukları zaman zıt anlamlı olurlar. Hafif olmayan anlamındaki &#;ağır&#; kelimesinin ağır olmayan anlamındaki &#;hafif&#;le zıt anlamlı olabilmesi için ikisinin de gerçek (temel) anlamda kullanılması gerekir.

4. EŞ SESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER

Eş sesli (sesteş) sözcükler, yazılışı ve okunuşu aynı olduğu hâlde anlamları farklı olan sözcüklerdir. Bunlar yalın hâlde olabildikleri gibi ek almış hâlde de olabilirler. Şiirde cinas olarak kullanılır ve cinaslı kafiye yapılır.

  • gül: 1. çiçek, 2. gülmekten emir
  • kır: 1. kırsal alan, 2. kırmaktan emir, 3. beyaz
  • yazma: 1. baş örtüsü, 2. yazmaktan olumsuz emir, 3. yazma işi

» Ek almış kelimelerle, ek almış ve almamış kelimeler arasında da eş seslilik söz konusudur. Bu ekler görevce farklı ekler de olabilir:

Siyah anlamındaki &#;kara&#; ile &#;kar-a&#; (-a: yönelme hâl eki) gibi

  • &#;Oyuncakları olmuş çocukların kurşunlar&#;
  • &#;Zalimler her saat taze fidanları kurşunlar&#;
  • Neden kondun a bülbül kapımdaki asmaya
  • Ben yarimden vazgeçmem götürseler asmaya

» &#;hala&#; ve &#;hâlâ&#;, &#;kar&#; ve &#;kâr&#;, &#;adet&#; ve &#;âdet&#; kelimeleri eş sesli değildir. Okunuşları ve anlamları farklıdır.

5. İKİLEMELER

İkilemeler, Anlamı pekiştirip güçlendirmek ve çekici kılmak için aynı kelimenin, yakın anlamlı kelimelerin veya zıt anlamlı kelimelerin tekrarıyla oluşan kelime grubudur.

  • ev bark, çoluk çocuk, ufak tefek, doya doya &#;

» Yapı Yönüyle İkilemeler:

a) Yakın Anlamlı: doğru dürüst, delik deşik, eş dost
b) Aynı Anlamlı: kılık kıyafet, ses seda, köşe bucak&#;
c) Karşıt Anlamlı: Aşağı yukarı, ileri geri, az çok, er geç &#;.
d) Aynı Kelimenin Tekrarı: duya duya, ağır ağır, yavaş yavaş &#;
e) Yansımaların Tekrarı: çat pat, kıs kıs, fısıl fısıl &#;
f) Sadece Biri Anlamlı: eğri buğrü, eski püskü
g) Yarı Anlamlı: eciş bücüş, ıvır zıvır, abur cubur &#;

» İkilemelerin arasına hiçbir noktalama işareti konulamaz.

6. YANSIMALAR

Yansıma sözcükler, tabiata, insana, insan dışındaki canlılara ve eşyaya ait seslerin taklit edilmesi sonucu ortaya çıkan kelime veya kelime gruplarıdır.

  • tık, tak, pat, çat, hışır hışır, miyav, hırr, hav, me, mee, mışıl mışıl, fıkır fıkır, şıkır şıkır&#;

» Yansımalardan isim ve fiil türetilebilir.

  • &#;miyavlamak, çatırdamak, şıkırtı, meleşmek, şırıltı&#;

7. ATASÖZLERİ

Atasözleri, atalarımızdan günümüze kadar ulaşan, belirli bir yargı içeren, söyleyeni belli olmayan düz konuşma içinde kullanılan sözlerdir.

Atasözlerinin özellikleri:

  • Kalıplaşmış sözlerdir, eşanlamlılarıyla dahi değiştirilemez.
  • Kısa ve özlü sözlerdir. Az sözle çok anlam ifade ederler.
  • Tecrübelere ve gözlemlere dayanırlar, bazen âdet ve gelenekleri ifade ederler.
  • Çoğu mecazlıdır.
  • Anonimdir ve edebî tür özelliği gösterir.
  • Genel bir yargı bildirir.
  • Öğüt verme amacı taşır

Örnekler:

  • At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.
  • Aç koyma hırsız olur, çok söyleme yüzsüz olur, çok değme arsız olur.
  • Böyle gelmiş, böyle gider.
  • Çocuğa iş buyuran, ardınca kendi gider.
  • Damlaya damlaya göl olur.
  • Dost kazan dost; düşman anadan da doğar.
  • Eden bulur.
  • Geniş gününde dar gezen, dar gününde geniş gezer.
  • Göz görmeyince gönül katlanır.
  • Herkes kaşık yapar ama sapını yapamaz.
  • Her şey incelikten insan kabalıktan kırılır.
  • Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır.
  • Üzerine laf düşmedikçe konuşma.
  • Vakitsiz açılan gül çabuk solar.

8. DOLAYLAMA

Dolaylama, bir kelimeyle anlatılabilecek bir durumu birden fazla kelimeyle anlatmaya denir.

  • &#;yavru vatan&#;: Kıbrıs,
  • &#;büyük kurtarıcı&#;: Atatürk,
  • &#;ulu önder&#;: Atatürk
  • &#;derya kuzuları&#;: balık,
  • &#;file bekçisi&#;: kaleci
  • &#;Türkiye&#;nin kalbi&#;: Ankara

ANLAM DEĞİŞMELERİ

9. ANLAM DARALMASI

Gösterge ile gösterilen arasındaki ilişkide, gösterge aynı kaldığı halde gösterilende değişiklik olabilmektedir. Toplumun hayatındaki değişmeler, bazı durumlarda göstergenin işaret ettiği kavramın toplum hayatından çıkması, dilde tabulaşma, başka dillerle olan ilişkiler, anlam değişmelerine neden olmaktadır. Anlambilim aynı zamanda bu tür değişmeleri de inceler.

Anlam değişmelerinin çeşitli türleri vardır.

Bir gösterge daha genel ve kapsayıcı anlamda kullanılırken, gösterdiği alanların bir kısmında daralma olması, bunun sonucunda kullanıldığı bağlamlarda meydana gelen daralma ve sınırlanmalar anlam daralması olarak adlandırılmaktadır.

Anlam daralmaları, göstergenin geniş anlamıyla kullanılırken gösterdiği ögenin belli bir bölümünü, türünü, özelliğini göstermesi şeklinde ortaya çıkar.

Örnek olarak &#;geyik&#; günümüzde &#;geyikgillerden erkeklerinin başında uzun ve çatallı boynuzları olan memeli hayvan&#; anlamıyla kullanılmaktadır. Oysa bu sözcük Eski Türkçe dönemi metinlerinde &#;yabani hayvan&#; anlamına da gelmektedir.

Aynı şekilde ilgi çekici bir daralmayı da &#;oğlan&#; sözcüğünde görürüz. Oğlan tarihi metinlerinde &#;evlat, çocuk&#; anlamıyla kullanılır, cinsiyet ayrımı yapmak gerektiğinde &#;urı oğlan&#;, &#;kız oğlan&#; kullanılır. Oysa aynı sözcü anlamı bugün daralmış ve sadece &#;erkek çocuk&#; için kullanılır hale gelmiştir (Aksan, , s. ).

İlgi çekici bir anlam daralması örneği olarak &#;Tanrı&#; (Eski Türkçe: teñgri) sözcüğünü verebiliriz. Eski Türkçede, &#;mavi, gök, gökyüzü, Tanrı&#; anlamlarına gelen sözcük, Türklerin İslamiyeti kabul etmesinden sonra sadece &#;Yaradan&#; anlamını korumuştur. Diğer anlamları ise unutulmuştur.

Örnekleri başka alanlardan da vermek mümkündür:

Renklerin adlandırılması dil kültür incelemelerinde her zaman ilgi çekicidir. Bazı ağızlarda örnek olarak renklerin ayrımı standart dildekinden çok farklıdır. Mavi ile lacivert hatta zaman zaman yeşil, sarı ve turuncu gibi standart dilde farklı sözcüklerle gösterilen renkler, ağızlarda gök, yeşil, sarı gibi adlandırılmaktadır. Ton farkları ise açık sarı, koyu sarı gibi sözdizimi ögeleriyle gösterilmektedir.

ANLAM GENİŞLEMESİ

Bir göstergenin, sınırlı bir gösterilen alanına sahipken genelleşerek daha geniş, daha kapsayıcı bir anlam alanı kazanması ise anlam genişlemesi olarak adlandırılır.

Örnek olarak Eski Türkçede &#;kraliçe&#; anlamına gelen hanum sözcüğünün alamı bugün &#;kadın, bayan, hanım&#; anlamlarına gelecek şekilde genişlemiştir.

Benzer bir gelişmeyi bugün aslmda özel terimler olan kraliçe ve prenses sözcüklerinde görmekteyiz. Her iki sözcük de özel anlamlarımn dışına çıkarak, genel olarak sevilen bayan, kız çocukları için de kullanılabilmektedir. Dikkat edilirse bu örneklerde, var olan bir göstergeye yeni gösterilenler eklenmiştir.

Aynı şey &#;sultan&#; sözcüğü için de geçerlidir, ancak bu sözcük bugün artık Osmanlı döneminde olduğu gibi yaşayan bir gösterilene işaret etmediği için, sevilen birine sultanım denmesi pek alışılmış değildir.

Anlam genişlemesinin sevilen örnekleri arasında marka adları ve özel adların genelleşmesi gibi örnekler de vardır. Meşhur örneklerden biri &#;selpak&#; sözcüğüdür. Selpak bir kağıt mendil markasının adı iken &#;kağıt mendil&#; anlamına gelecek biçimde anlam genişlemesine uğramıştır.

Yine ilk bakışta alıntı olduğu düşünülen &#;kot&#; sözcüğü de aslında Türkiye&#;nin ilk blucin üreticilerinden olan firmanın sahibinin (Muhteşem Kot) soyadının genişlemesiyle ortaya çıkmıştır.

Marka adları ve özel adlardaki anlam genişlemesine &#;nescafe, post-it, Molotof, Behçet hastalığı&#; gibi daha başka örnekleri de verebiliriz.

Tarih içinde pek çok dille ilişkisi olmuş olan Türkçede ilişki sonucu önemli değişiklikler olmuştur. Bu sırada pek çok sözcük gösterdiği kavramla birlikte Türkçeye girmiştir. Mektup, şair, sevda vb. Ancak bu karşılaşma sırasında Türkçede var olan sözcüklerin yapıları değişmediği halde yeni kavramları, anlamları gösterir duruma geldiklerine de çok rastlanır.

Tarihten de benzer örnekler vermek mümkündür. Örnek olarak Türklerin Müslüman olmalarından sonra Türkçe sözcüklerin anlamında Arapça ve Farsça sözcüklerin etkisiyle genişleme olmuştur. Örnek olarak &#;elçi&#; sözcüğü Arapça resul ve Farsça peygamber sözcüklerinin ifade ettiği anlamda dini bir terim olarak da kullanılmıştır.

Gösterenlerin başka bağlamlarda kullanılması da anlam genişlemesi olarak görülür. Organ, ayak, el, göz gibi diğer organ adlarındaki anlam genişlemeleri için Türkçe Sözlük&#;e bakılabilir.

ANLAM İYİLEŞMESİ

Sözcüklerin anlamları işaret edilenlerden bağımsız olarak, taşıdıkları duygusal yönler açısından iyileşebilir veya kötüleşebilir.

Anlam iyileşmesi örneğine Türkçede &#;yavuz&#; sözcüğünü verebiliriz. Eski Türkçe döneminde &#;kötü&#; anlamın gelen sözcük, bugün &#;iyi, güzel, gürbüz&#; anlamlarını kazanmıştır.

ANLAM KÖTÜLEMESİ

Anlam kötüleşmesinin dikkat çekici bir örneğini ise &#;karı&#; sözcüğü oluşturur. Eski Türkçe karı- &#;yaşlan-mak&#; fiiline getirilen yapım eki -g ile türetilmiş olan karı-g sözcüğünün sonundaki yapım eki düşmüştür. &#;Yaşlı&#; anlamına gelen sözcük, &#;kocanın eşi&#; anlamını daha sonra kazanmıştır. Standart dilde ise &#;eş&#; anlamıyla, ek almış karı-m, karı-sı biçimiyle görülmektedir. Ayrıca karı koca ikilemesinde de kullanılır. Bunun dışında anlamı argolaşmıştır.

Aynı şekilde &#;efendi&#; sözcüğü de çok ilgi çekici anlam kötüleşmesine uğramıştır. İstanbul efendisi, çok efendi bir adam gibi örneklerde olduğu gibi olumlu bir duygusal değer taşıyan efendi sözcüğü zamanla saygınlığı düşük meslekleri yapanlar için kullanılır duruma gelmiştir.

Yine &#;canlı/lar&#; anlamındaki &#;canavar&#; kelimesinin artık yırtıcı yaratık anlamında kullanılması gibi.

GÜZEL ADLANDIRMA

  • &#;verem&#; kelimesinin dildeki korkunçluğunu azaltmak için &#;ince hastalık&#; ile karşılanması gibi.
  • Yabanî hayvan adı olan &#;börü&#;nün atılıp yerine &#;kurt&#; kelimesinin kullanılması gibi.

Ayrıca bakınız ⇓

ANLAM BİLGİSİ
A. KELİMENİN ANLAM ÇERÇEVESİ
  1. Temel Anlam
  2. Yan Anlamlar
  3. Aktarma
  4. Çok Anlamlılık
  5. Eş Anlamlılık
  6. Eş Adlılık
  7. Zıt Anlamlılık
  8. Alt Anlamlılık
  9. Soyut ve Somut Anlamlılık
  Yerlileştirme
  Bağlam
  Duygu Değeri
  Anlam Alanı
B. ANLAM DEĞİŞMELERİ
  1. Anlam Daralması
  2. Anlam Genişlemesi
  3. Başka Anlama Geçiş

ANLAM BİLGİSİ

Anlam bilgisi (semantik), dil ile düşünce arasındaki ilişkileri; kelimeleri/cümleleri anlam yönüyle inceleyen dil bilgisi dalıdır. Kelimenin cümlede kazandığı anlamlar, dildeki anlam olayları, anlam bilgisinin inceleme alanı içindedir.

Bir kelimenin cümle içinde diğer unsurlara bağlı olarak zihinde oluşturduğu kavramlardan herbirine anlam denir. Kavram ise hareketlerin, somut veya soyut nesnelerin zihinde oluşturduğu tasarımların / çağrışımların bütünü, bunların o dildeki ifadesidir. Aynı dili konuşanlar için o dildeki kelimelerin yaklaşık olarak aynı kavramları çağrıştırması bu sebeptendir.

Bir kelime, onu duyan veya okuyan kişinin eğitim durumuna, kültür düzeyine, yaşadığı çevreye, cinsiyetine… göre tek bir kavramı yansıtmasının dışında o kişinin zihninde başka imgelerin canlanmasına da sebep olur: Okul dendiğinde öğretmen, öğrenci, sınıf, ders, sınav… gibi kavramların da hatıra gelmesi gibi. Bütün bunlar birer tasarım / çağrışımdır.

Dil canlı olduğu için kelimeler, kelime grupları, cümleler zamanla yerine, vurguya hatta söyleyiş tonuna göre bazen asıl anlamı da gölgede bırakacak bir kullanış anlamı kazanır. Anlam bakımından aralarında ilgi veya yakınlık bulunan sözler kelimenin anlam çerçevesini oluşturur.

A. KELİMENİN ANLAM ÇERÇEVESİ

1. Temel Anlam

Kelimenin sözlüklerde ilk sırada yer alan, en yaygın anlamı temelanlamdır. Buna gerçek anlam veya konuluş anlamı da denir. Dil, göz, ayak denildiğinde akla ilk önce organ adlarının gelmesi bunu örnekler.

2. Yan Anlamlar

Kelimenin temel anlamıyla bir yönden bağlantılı olarak kazandığı başka anlamlardır. Buna kullanım anlamı da denir. Kelimenin kullanıldığı yere göre kazandığı mecaz, deyim ve terim anlamı yan anlamlar başlığı altında değerlendirilebilir.

ayak: funduszeue.info 2. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak (masanın ayağı). 3. Vücudun belden aşağı bölümü. 4. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi. 5. Basamak. 6. Fut (terim). 7. Aşağı düzeyde, bayağı (ayak takımı). 8. 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi (terim). 9. Uyak (terim)…

a) Mecazlar

Mecazlar, benzetme amacı veya başka bir ilgiyle bir kelimenin yerine kullanılan, gerçek anlamın dışındaki sözlerdir. Mecazlar çerçevesinde değerlendirilen benzetme (teşbih), eğretileme (istiare) ve ad aktarması (mecazımürsel) gibi söz sanatlarıyla anlatıma ayrı bir incelik, derinlik ve güzellik katmak mümkündür.

Benzetme:

Aralarında benzerlik ilgisi bulunan iki unsurdan zayıf olanı kuvvetliye benzetmektir. Tam bir benzetmede dört unsur bulunur: Türkülerimiz gibi candan, ana sütü gibi temiz. ifadesinde zayıf unsur türkülerimiz (benzeyen), kuvvetli unsur ana sütü (kendisine benzetilen), candan ve temiz (benzetme yönü), gibi (benzetme edatı).

Benzetmenin iki temel ögesiyle (benzeyen, kendisine benzetilen) yapılan benzetmeye teşbihibeliğ denir: Elma yanak, kömür göz.

Eğretileme (Deyim Aktarması):

Benzetmenin temel unsurlarından (benzeyen, kendisine benzetilen) sadece birinin söylenmesi eğretilemeyi oluşturur. Başka bir deyişle bir varlığı veya kavramı asıl adıyla değil de benzediği başka bir varlığın adıyla ifade etmektir. Kendisine benzetilenle yapılan eğretileme açık eğretileme, benzeyenle yapılan ise kapalı eğretileme adını alır:

Haydi aslanlarım göreyim sizi! (askerler - benzeyen) Açık eğretileme

“Yedi yüz yıl süren hikâyemizi / Dinlemiş ihtiyar çınarlardan” (insan – kendisine benzetilen) Kapalı eğretileme

Deyim aktarması aşağıdaki yollarla yapılır:

- İnsana ait özelliklerin, organ adlarının doğaya aktarılması

Masanın ayağını kırmışlar.

Kör bıçakla oynarsan olacağı bu işte.

- Doğayla ilgili kavramların insana aktarılması

Ömrümde böyle pişkinlik görmedim.

Sen onun ne tilki olduğunu bilmezsin.

- Duyularla ilgili kavramlar arasında aktarma

Keskin bakışların beni hasta ediyor.

“Bir tatlı sıcak kış vakti” (Behçet Necatigil)

- Somutlaştırma

Okuldan atıldığını duyunca yıkıldılar. (Çok üzüldüler.)

Senin kadar taş kalpli değildi. (acımasız)

Ad Aktarması:

Bir sözün benzetme amacı dışında başka bir sözün yerine kullanılmasına ad aktarması (mecazımürsel) denir. Parçayı söyleyip bütünü kastetmek, sebebi söyleyip sonucu kastetmek gibi çeşitli ilgilerle ad aktarması yapılır:

Bu fikre bütün sınıf itiraz etti. (sınıfın içindekiler)

Ne yazık ki hâlâ Âkif’i okumayanlar var. (Âkif’in eserlerini)

İki tabağı bir nefeste bitirdi. (tabaklardaki yemeği)

Üç gündür bereket yağıyor. (yağmur)

b) Terim Anlamı

Terimler çeşitli bilim, sanat ve meslek dallarına ait özel kavramları karşılamak üzere kullanılan kelimelerdir. Terimler, mecaz anlamda olmaz ve kullanıldığı her cümlede aynı anlamı taşır:

sıfat, zarf, zamir, edat, kip, ses, harf (dil bilgisi)

erat, manga, tabur, alay, piyade, siper (askerlik)

üçgen, dikdörtgen, türev, integral, açı, karekök (matematik)

Dilde yaygın olarak kullanılan kelimelerden, terim anlamı kazananlar da vardır: durak (müzik), isim, kök, gövde (dil bilgisi), yağmur, bulut (meteoroloji)

Bir terim, benzerlik ilgisiyle farklı alanlar için de kullanılabilir:

ayak: bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü (anatomi)

ayak: halk edebiyatında uyak (edebiyat)

ayak: göl ayağı (coğrafya)

ayak: bir doğrunun başka bir doğruyu kestiği nokta (matematik)

ayak: 30,5 cm uzunluğundaki ölçü birimi (matematik)

ayak: güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri (spor)

ayak: altılı ganyanda yer alan her bir koşu (spor)

c) Deyim Anlamı

Deyimler, yeni bir anlamı karşılamak üzere en az iki kelimenin kalıplaşmasıyla ortaya çıkan mecazlı ifadelerdir. Bazı kelimelerin bu kalıplaşma içerisinde kazandıkları anlam ise deyim anlamıdır:  

Sorular çalıştığımız yerlerden gelmezse hapı yuttuk.

Şimdi mahalleyi ayağa kaldırmanın ne lüzumu var.

Bakıyorum yine eteklerin zil çalıyor.

Yine baltayı taşa vurdun.

Gerçek olaylara ya da hikâyelere dayanan deyimler genellikle cümle şeklindedir: Yorgan gitti, kavga bitti. Atı alan Üsküdar’ı geçti.

eli kulağında, kulağı delik, devede kulak, kafadan sakat, uzaktan uzağa, bilir bilmez, ayağına çabuk, püf noktası, çantada keklik, dil dökmek, gönül almak, boyunun ölçüsünü almak, âdet yerini bulsun gibi örneklere dikkat edilirse bütün deyimlerin aynı yapıda olmadığı görülür.

ç) Argo

Ortak dilden farklı olarak aynı meslek veya aynı topluluktaki kişilerin kullandığı özel dil ya da kelime dağarcığı olarak da tanımlanan argo, sövgü ve küfürle karıştırılmamalıdır. Günlük dilde kullanılan kelimelerden bazıları bir meslek grubu veya külhanbeyleri için farklı bir anlam kazanır:

Bize de ayak yapma. (birini aldatmak için dalavere çevirme)

Merak etme, ben damardan girer onu öttürürüm.

Durakta iki ördek bindi. (yolcu)

Bu sene yine çakmış. (sınıfta kalmış)

3. Aktarma

Aktarma, anlatıma güç katmak amacıyla bazı nesneler, kavramlar arasındaki benzerliklerden veya yakınlıklardan yararlanarak bir kelimenin anlamını o kavrama aktarmaktır:

KavramAktarma

Türk askeri > Mehmetçik

Serbest piyasa > Tahtakale

Sinema > beyaz perde

4. Çok Anlamlılık

Çok anlamlılık, bir kelimenin gerçek anlamını koruyarak, temel anlamıyla bir yönüyle ilgili yeni kavramları karşılaması, birden fazla anlamının olması demektir.

Yeni bir nesneyi, kavramı veya durumu ifade etmek gerektiğinde önce dilin söz varlığına bakılır. Bunu yaklaşık olarak karşılayacak bir kelime dilde varsa ona bu yeni anlam yüklenir. Böylelikle kelime yeni bir yan anlam kazanırken karşıladığı kavram da çoğalmış olur:

Kaynak: 1. Suyun çıktığı yer. 2. Menşe. 3. Gelir sağlayıcı öge. 4. Bir araştırmada yararlanılan belge. 5. Literatür. 6. İki nesneyi  birleştirme işi

Göz: 1. Görme organı. 2. Bakış, görüş. 3. Kaynak. 4. Boşluk, delik. 5. Çekmece. 6. Terazi kefesi

5. Eş Anlamlılık

Farklı kelimelerin aynı kavramı karşılamasına eş anlamlılık denir. kara – siyah, al - kırmızı, ak – beyaz, soru – sual, sorun – mesele – problem, etkin – aktif gibi kelimeler her ne kadar eş anlamlı olarak kabul edilseler de dilde kelimenin tam anlamıyla bir eş anlamlılıktan söz edilemez. Hele Türkçe gibi tasarrufu seven bir dilde eş anlamlı kelimelerden biri her zaman diğerinin yerine kullanılabilseydi ötekine ihtiyaç duyulmazdı. Nitekim kara bahtım kem talihim ifadesi siyah bahtım kem şansım şeklinde söylenemez.

Demek - söylemek - konuşmak - anlatmak - açıklamak - izah etmek, beter - berbat - kötü - fena gibi kelimeleri yakın anlamlı kelimeler olarak değerlendirmek daha uygundur.

Eş anlamlı kelimelerden birinin genellikle başka bir dilden olduğuna dikkat ediniz.

6. Eş Adlılık

Eş adlılık (sesteşlik), aynı seslerle yazılan ancak anlamları farklı olan kelimeler arasındaki ilgidir:

dolu (boş karşıtı) - dolu (bir yağış türü), şık (modaya uygun) – şık (seçenek), yazma (yazma işi) - yazma (elle yazılmış kitap) – yazma (desenli bez).

Yazılışları birbirine benzeyen aşık (aşık kemiği) - âşık (tutkun, seven), bekar (nota işareti) - bekâr (evlenmemiş), hala (babanın kız kardeşi) – hâlâ (henüz) gibi kelimeler eş adlı olarak gösterilemez.  (bk. yazım kuralları)

7. Zıt Anlamlılık

Anlamları birbirine tam karşıt kelimeler arasındaki ilgi zıt anlamlılık (karşıtlık)tır. Zıt anlamlılık ilgisi sıfatlar ve zarflar arasında daha çok olur. Sıcak kelimesinin karşıtı serin değil soğuktur. Tatlı kelimesinin karşıtı tatsız değil, acıdır: uzun - kısa, büyük - küçük, ucuz - pahalı, gündüz - gece, doğru - yanlış, ver- / al-, gel- / git-.

8. Alt Anlamlılık

Bir gruba veya türe ait kelimeler kapsama alanlarına göre genelden özele (tek yönlü içerme bağıntısıyla) sıralanabilir. Bu durumda diğerine göre daha özel anlamlı kelime alt anlamlılık ilgisini oluşturur. Genel anlamlı kelimeler, varlıkları veya kavramları topluca karşılar. Özel anlamlı kelimeler ise daha dar bir çerçeveyi kapsar. Bir kelimenin, diğerlerine göre daha genel veya özel anlamlı olması sıralamaya göre değişir. Mesela, ağaç kelimesi bitkiye göre özel anlamlıdır ancak çınara göre genel anlamlıdır.

metin > fikir yazısı > makale > paragraf > cümle > kelime > hece > harf

9. Soyut ve Somut Anlamlılık

Soyut anlamlı kelimeler, duyu organlarıyla algılanamayan ancak inançla veya hisle var olduğuna inanılan kavram ve varlıkları karşılar: özlem, sevgi, hayal, anlayış, melek, kin, dostluk.

Duyu organlarıyla algılanabilen varlıkları karşılayan kelimeler ise somut anlamlıdır: deniz, gürültü, soğuk, tatlı, aroma, su, bulut, kapı, araba.

Somut kelimenin taşıdığı anlam nesnel olduğu için kişilere göre değişmez. Dağ sözü herkeste hemen hemen aynı imgeyi çağrıştırır ancak herkesin sevinci aynı olmaz.

Somut anlamlı kelimeler kullanıldığı yere göre soyut anlamlar kazanabileceği gibi bunun tersi de mümkündür:

Melek yüzlü bir kızcağızdı. (somutlaştırma)

Dost kazanmanın yolu bu değil ki! (soyutlaştırma)

Yerlileştirme

Halkın anlamını bilmediği, başka dillere ait kelimeleri ses ve anlam bakımından kendi diline ait kelimelerden birine benzetmesi yerlileştirmedir. Yer adlarında çok görülür:

İkonyum > Konya, surb (azize) + Mari (Meryem) > Sürmeli (yer adı), Galandos > Gelendost (yer adı), taht (alt) + kale > Tahtakale (semt), tri (üç) + polis (şehir) > Derebolu (yer adı), anatole (doğu tarafı) > Anadolu, hortensia > ortanca, palla e mezza > balyemez (top), soubassemant > subasman, soutien > sutyen örneklerindeki kelimelerin sırasıyla kon-, sürme, gelen, tahta, dere, ana, bal, su, süt kelimeleriyle köken ve anlam bakımından ilgisi yoktur.

Bağlam

Türkçe Sözlük’te bir dil birimini çevreleyen, ondan önce veya sonra gelen, birçok durumda söz konusu birimi etkileyen, onun anlamını, değerini belirleyen birim veya birimler bütünü, kontekst şeklinde tanımlanan bağlam, bir kelimenin, içinde bulunduğu cümleki diğer kelimelerle ve ögelerle bütünleşerek onların da yardımıyla bir kavramı yansıtmasıdır:

Çocuğu doğuya tayin etmişler. (yetişkin, çalışan)

Çocuğu askere çağırmışlar. (delikanlı)

Çocuk henüz okula başlamadı. (çocuk)

Çocuğu yeni emzirdi. (bebek)

Elinde ne var? (Sakladığın ne?/ Neye sahipsin? / Hangi malzemeleri satıyorsun? / Elinde iskambil kâğıtlarından hangileri var?)

Duygu Değeri

Kelimenin kişilerin duygularını göstermeye yönelik kullanımıyla ilgili anlamına duygu değeri denir. Bazı kelimeler herkeste aynı çağrışımları uyandırmayabilir. Mesela, morg sözü benzer çağrışımlara yol açabilir ama Erzurum denildiğinde bu, birileri için Doğu Anadolu Bölgesindeki şehirlerden biriyken üniversiteyi Erzurum’da okuyan biri için bu kelimenin duygu değeri ve çağrışımları aynı değildir.

Ana, anne, valide, mader / yuva, ev, barınak, ocak örneklerinde eş anlamlı gibi görünen bu kelimelerin duygu değerleri aynı değildir.

Âlim ve arif kelimeleri bilen anlamındadır ancak bilme şekli her ikisinde de aynı değildir. Arif, sezgi yoluyla, tecrübeyle bilendir.

Anlam Alanı

Bir dilin söz varlığında anlam bakımından aralarında yakınlık veya bazı ilgiler bulunan kelimeler vardır. İşte bunlardan zihinde aynı veya yakın kavramları oluşturan kelimelerin meydana getirdiği ortak alana anlam alanı denir.

Aşk, muhabbet, sevgi / öğretmen, öğrenci, ders / dede, nine, ana, baba, çocuk, torun / kedi, köpek / göndermek, yollamak

B. ANLAM DEĞİŞMELERİ

Bir kelimenin çağrışımlarının değişmesine, çeşitli sebeplerle zamana bağlı olarak temel anlamından az çok uzaklaşmasına veya yeni bir kavramı yansıtmasına anlam değişmesi denir. Anlam değişmeleri birbiriyle ilgili, birbirine yakın kavramlar arasında daha çok görülür. Yeni bir kelimeye duyulan ihtiyaç, yabancı dillerin etkisi, tarihî, toplumsal ve duygusal nedenler bunun belli başlı sebepleri arasındadır.

Birkaç yüzyıl önce kullanılan arabalarla bugünküler aynı olmadığı hâlde araba sözü değişmeden varlığını sürdürürken bugün duygusal sebeplerle kör yerine görme engelli demek tercih edilmektedir.

Anlam değişmeleri üç grupta incelenebilir:

1. Anlam Daralması

Bir kelimenin eskiden karşıladığı nesnenin bir bölümünü, bir türünü anlatmasına, genel anlamdan özel anlama geçmesine anlam daralması denir.

Zerdali, kayısı, şeftali gibi meyvelerin ortak adı eskiden erük>erik iken bugün bu kelime sadece bir meyveyi karşılamaktadır.

Duman ve tütün bitkisini karşılayan tütün, bugün duman yerine de kullanılmıyor.

Mal, mülk, eşya anlamındaki tabar>davar sözü bugün sadece koyun ve keçinin ortak adıdır.

Eski Türkçedeki keyik>geyik sözü, tüm yabani hayvanların ortak adı iken bugün bunlardan sadece birini karşılamaktadır.

2. Anlam Genişlemesi

Bir kelimenin (temel anlamıyla ilgisini korumak kaydıyla) zamanla bir varlığın, bir işin bütün çeşitlerini anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir: yurt (çadır) > vatan

Yıldız kelimesi İngilizcenin etkisiyle temel anlamının yanında meşhur sinema ve müzikhol sanatçısı için de kullanılır olmuştur.

Eskiden sadece güreş müsabakalarında galip gelene verilen ödül, bugün çok geniş bir alanda kullanılmaktadır.

Bazı özel adların markalaşması, anlam ve kullanım alanının genişlemesiyle tür adı olması da anlam genişlemesinin bir başka boyutudur. Tursil markasının deterjanı, selpak markasının kâğıt mendili karşılaması bu türdendir.

Gillette (marka) > jilet, tıraş bıçağı, Rudolf Diesel > dizel.

3. Başka Anlama Geçiş

Başka anlama geçiş, bir kelimenin eski anlamından farklı, yeni bir kavramı karşılamasıdır: uçuz (kolay) > ucuz (pahalı olmayan), ayaz (parlak) > ayaz (kuru soğuk), tengri (gök) > Tanrı, misafir (yolcu) > misafir (konuk), uşak (küçük) > uşak (erkek hizmetçi), ordu (kağanın ikamet ettiği yer) > ordu (silahlı kuvvetler)

Başka anlama geçiş iki şekilde olur:

a) Anlam İyileşmesi

Bir kelimenin önceki anlamına göre daha olumlu, daha iyi bir anlam kazanması anlam iyileşmesidir.

yabız > yavuz (kötü, fena) -> yavuz (güçlü, güzel, iyi)

emgek > emek (zahmet, eziyet) -> emek (bir iş için harcanan güç)

b) Anlam Kötüleşmesi

Anlam kötüleşmesi, bir kelimenin önceki anlamına göre daha olumsuz, daha kötü bir anlam kazanmasıdır: Efendi sözü Osmanlı döneminde eğitimli kişilerin unvanıyken bugünkü dilde daha düşük bir statü yerine de kullanılmaktadır.

ukala: Osmanlıcada akıllılar; bugünkü dilde kendini akıllı, bilgili sanan.

kaltak: Eyerin tahta kısmı; bugünkü dilde namussuz kadın.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası