milli mücadele karşıtı yayınlar / (DOC) Milli Mücadele Döneminde Türk Basını | Hatice Turkmen - Academia.edu

Milli Mücadele Karşıtı Yayınlar

milli mücadele karşıtı yayınlar

Millî Mücadele Basını

Millî Mücadele Basını

PDF

Çağdaş basın arasında gazeteler özel bir yer alır. Günlük gazeteleri de resmî ya da yarı resmîler, bir de özel kişiler tarafından çıkarılanlar diye ayrıca sıralamak gerekir. Özel kişiler tarafından çıkarılan gazeteler, devrin kamuoyunu yansıttıklarından tarihî kaynak olarak toplumsal hayatın bir kesiti değerini zamanla yitirmezler. Kurtuluş Savaşı basını üzerine yapılacak olan çalışmalarda kullanılacak kaynaklar arasında en fazla dikkati çeken gazetelerdir. Çeşitli kesimlerin görüşlerini yansıtan gazetelerin haftalık olarak çıkan çok azı dışında, büyük çoğunluğu haftada birkaç kez ya da günlük olarak yayınlanmıştır. Gazetelerden sonra dergiler, basınla ilgili kitap ve makaleler gelir. Kitap ve makalelerde genel olarak basın bütünüyle ele alınarak incelenmekten çok, belirli yörelerde veya dönemlerde çıkmış olan basınla ilgili yayınlar üzerinde durulmuştur. Yayınlanmış dergilerin az oluşu ve yetersizliği göz önünde tutulursa kaynak olarak gazetelerin önemi daha da iyi anlaşılır.

Kurtuluş Savaşı boyunca, 1919 yılından 1922 başlarına değin Türkiye’nin bugünkü sınırları içerisinde çıkmış olan gazete ve dergilerin edebî ve mizahî nitelik taşıyanlarının dışında, siyasal ve bilimsel nitelikte olanlarının sayılarının yüzü aşkın olduğunu saptamış bulunuyoruz. Gazete ve dergilerin genel niteliklerine –belirli bir düşünceyi savunan, çeşitli siyasal örgütlerin yanında yer alıp onların programları ve amaçları doğrultusunda yayınlarda bulunan, tirajları yüksek, dağılma alanları geniş ve etkinlikleri çok, millî mücadeleden yana ya da karşı olma ve benzeri- göre belirli bir sıralama yapmak gerekir. Bu gazete ve dergilerin büyük bir bölümü bulunabilmekte ise de kimilerinin ya çok az sayısı vardır ya da bulunamamaktadır. Gazetelerin İstanbul’da çıkmış olanları bulunabilmektedir. Anadolu gazetelerinin çoğu düzensiz olarak ve kimi zaman uzun aralıklarla yayınlanabilmiştir. Bu durumun nedeni para, kâğıt ve eleman yetersizliği gibi etkenlerdir. Anadolu’da yayın hayatını önemsiz birtakım aksamalar dışında şu gazeteler sürdürmüştür: İrade-i Milliye, Hâkimiyet-i Milliye, Albayrak, Açıksöz, Öğüt, Babalık, Yeni Adana, İstikbal… Öte yandan İstanbul gazeteleri, özellikle dış haberler bakımından –haber ajansları ile bağlantıları, yetişmiş elemanlarının bulunması, çevirmenlere sahip olmaları ve dış ülkelere muhabir gönderebilmeleri gibi- dikkati çekerler. Anadolu’daki gazeteler ise, dış haberlere gösterdikleri tepkiler ve iç gelişmelerle ilgili verdikleri bilgi ve haberler bakımından öne çıkarlar. Kimi gazetelerin belirli bir devletin Türkiye ile ilgili politikalarına uygun yayınlarda bulundukları, bir kısmının ise Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nin yayın organlığını yaptıkları görülmektedir. İstanbul ve Anadolu gazetelerini Millî Mücadele’ye karşı tavırlarını göz önünde tutarak şöylece sıralamak olanaklıdır:

İstanbul Basını

Millî Mücadeleden Yana olan Gazete ve Dergiler:

Tasvir-i Efkar: İlk Tasvir-i Efkar gazetesini 1862’de Şinasi çıkarmıştır. Mayıs 1909 tarihinde Ebuzziya Tevfik yayınlamaya başlamış, Ocak 1913’ten itibaren ise oğulları Velid ve Talha gazetenin yayın hayatını devam ettirmişlerdir. Gazete, bir ara Tevhid-i Efkâr adını almıştır. Tasvir-i Efkâr, Mondros Mütarekesi ile başlayan dönemde ağır baskılara karşın çekinmeden ve korkmadan yazılar yayınlamıştır. Ruşen Eşref (Ünaydın) gazetenin muhabiri olarak Sivas Kongresi’ne gönderilmiştir. Ayrıca, Aydın cephesine de muhabirler gönderilerek Millî Mücadele hakkında derli toplu ve etkili haberler yayınlamıştır. Mustafa Kemal’in resmi ve biyografisi de ilk kez bu gazetede yayınlandı. Tasvir-i Efkâr, Mart 1925 tarihine değin yayın hayatını sürdürdü.

Vakit: Bu gazete 1875 yılında Filip tarafından kuruldu. Ekim 1917’den itibaren gazeteyi Hakkı Tarık Us ile Asım Us çıkarmaya başladı. Başyazarlığını Ahmet Emin Yalman yapmıştır. Millî Mücadele’yi bütün gücü ile destekleyen Vakit Gazetesi, günlük olarak çıkmış olup yazı kadrosunda şunlar bulunmaktaydı: Ahmet Şükrü (Esmer), Ali Ekrem (Uşaklıgil), Reşat Nuri (Güntekin), Refik Ahmet (Serengil), Halil Lütfi (Dördüncü) vb.

İkdam: 1894–1928 yılları arsında yayınlanmıştır. Bir ara Hürriyet ve İtilaf Partisi’ni desteklemiştir. Başyazarı ve kurucusu Ahmet Cevdet’tir. Mütareke yıllarında gazeteyi Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) yönetmiş, Millî Mücadeleyi öven yazılarından dolayı divan-ı harbe verilmiştir. Gazetenin yazı kadrosunda, Ahmet Rasim, Ahmet Refik, Hüseyin Cahid, Hüseyin Rahmi yer almıştır. Ankara’ya ilk muhabir gönderen İstanbul gazetesi İkdam olmuştur. Günlük olarak yayınlanmıştır.

İleri: Ocak 1918–1924 yılları arasından yayınlandı. Başyazarı Celal Nuri (İleri)’dir. Günlük olarak yayınlanan gazete, belirli bir sayıya kadar “Ati” adı altında çıkarılmıştır. İlk cephe haberlerini bu gazete vermiştir.

Millî Mücadele’yi bütünüyle desteklemiş olup Ankara’daki TBMM Hükümeti tarafından maddi yönden desteklenmiştir. İstanbul’da çıkarılan gazeteler arasında dikkati çekenlerden birisi de Akşam’dır. Mayıs 1918’den itibaren yayınlanmış olup Millî Mücadele’yi bütün gücü ile desteklemiştir. Gazetenin kurucuları: Necmettin Sadak, Kazım Şinasi Dersan, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan’dır. Akşam gazetesi uzun süre yayın hayatını devam ettirmiştir.

Atatürk’ün ortak olduğu gazete Minber idi. Sebilür­reşat: İstanbul’da 1908’de yayınlanmaya başlayan ve islâmî düşünceleri yaymaya çaba gösteren dergi olup sahibi ve sorumlu müdürü Eşref Edib, başyazarı ise Mehmet Akif (Ersoy)’dur. Bu derginin ilk 185 sayısı Sırat-ı Müstakim adı ile yayınlanmıştır. Genel olarak Millî Mücadele’yi destekleyen bu dergi, bir ara Kayseri’ye taşınmış, Sakarya Savaşı’ndan sonra Ankara’da yayın hayatını sürdürmüştür.

Millî Mücadele’ye Karşı Olan Gazete ve Dergiler:

Alemdar: 1909-1922 tarihleri arasında çıkmış olup günlük olarak yayınlanmıştır. Zaman zaman sıkıyönetim tarafından kapatılan Alemdar, Takvimli Gazete, Tesrih adları ile de yayınlanmıştır. Millî Mücadele’ye bütün gücü ile karşı çıkan Alemdar, ülkenin kurtuluşu için İngiltere’nin yardımının zorunlu olduğunu ısrarla savunmuş, özellikle bu tür yazılar, başyazarı Refi Cevad (Ulunay) tarafından yazılmıştır.

Peyam-ı Sabah: Kasım 1913-Kasım 1922 tarihleri arasında çıkmış olup Sabah ve Peyam gazetelerinin birleşmesinden bu gazete doğmuştur. Başyazarı, Ali Kemal’dir. Günlük olarak yayınlanan gazetenin Millî Mücadele’ye aleyhtar yazılarının çoğunluğu başyazarı Ali Kemal tarafından kaleme alınmıştır. Kuva-yı Milliye Hareketi’ni “Cinnet” olarak niteleyen Peyam-ı Sabah, Türkiye’nin geleceği için İngiltere ile siyasi diyalog kurulmasını ve sorunların bu yolla çözümünü önermiştir. Tam bir İngiliz teslimiyetçiliği söz konusu olmuştur.

İstanbul’da Alemdar ve Peyam-ı Sabah’tan ayrı olarak Millî Mücadele’ye karşı olan gazete ve dergiler arasında Türkçe İstanbul ve Aydede’yi görmekteyiz. Türkçe İstanbul, Aralık 1918’den itibaren Said Molla tarafından günlük olarak çıkarılmıştır. Said Molla aynı zamanda İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucularındandır. Gazete, 1921 yılında kapanmıştır.

Refik Halid (Karay) tarafından yayınlanan Aydede, Millî Mücadele’ye karşı yayınları ile dikkati çekmiştir. Aralık 1919-Mayıs 1921 arasında Millî Mücadele’ye karşı olan bir diğer dergiyi, Ümit Dergisi’ni Tarık Mümtaz (Göktepe) yayınlamıştır.

Anadolu Basını

Millî Mücadele’den Yana Olan Gazete ve Dergiler:

Millî Mücadele’yi destekleyen Anadolu gazetelerinden bir kısmını şunlar oluşturuyorlardı:

Babalık, Öğüt (Bk. Ögüt Dergisi), İrade-i Milliye, Hâkimiyet-i Milliye, İzmir’e Doğru, Doğrusöz (Balıkesir), Ses (Balıkesir), Aydın İli (Aydın), Ertuğrul (Bursa), İnkılâp (Bursa), Yeni Adana (Adana), Misak-ı Millî (Kayseri), Açıksöz (Kastamonu), Mücahede-i Milliye (Sivas), Gaye-i Milliye (Sivas), Satvet-i Milliye (Elazığ), Hukuk-u Beşer (İzmir), Amal-i Milliye (Maraş), Emel (Amasya), Türkoğlu (Bolu), Işık (Giresun), Ahali (Edirne) vb. Albayrak: Mart 1913–1921 arasında Erzurum’da yayınlandı. Selim Polat tarafından kurulan gazete, İttihat ve Terakki Partisi’nin yayın organı durumunda idi ve Millî Mücadele yıllarında Doğu Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin güçlü bir sesi olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında Erzurum’un Ruslarca işgali süresince çıkmamıştır. Kongreler döneminin önemli yayın organlarındandır. Özellikle Ermeni Sorunu ile ilgili yayınları ile dikkati çekmiştir.

Açıksöz: Haziran 1919’da Kastamonu’da çıkmaya başlamıştır. Hüsnü Açıksöz tarafından çıkarılan gazete 16 Eylül 1919 tarihinden itibaren Kuva-yı Milliye’ye katılmıştır. Kuzeybatı Anadolu’nun en etkili gazetesi hâline gelmiştir. Tirajı bir ara 1500’ü bulmuştur. Kastamonu’nun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organı hâline gelmiş olan Açıksöz, İstanbul haberlerini Zonguldak ve İnebolu muhabirleri, Ankara haberlerini de Ankara muhabiri kanalıyla sağlamıştır. Yayın hayatını 1932 yılına değin sürdüren Açıksöz’ün yazı kadrosunda, Hasan Fehmi (Turgal), İsmail Hakkı (Uzunçarşılı), Mehmet Akif (Ersoy), İsmail Habib (Sevük) bulunuyordu.

İzmir’e Doğru: 16 Kasım 1919’da ilk sayısı yayınlanan İzmir’e Doğru gazetesinin yayın hayatı 29 Haziran 1920 tarihine kadar sürmüştür. Balıkesir’de yayınlanan bu gazetede İzmir sorunu işlenmiştir. Gazetenin sahibi Vasıf Çınar, başyazarı ise Mustafa Necati idi. 74 sayı yayınlanabilmiş olan İzmir’e Doğru Gazetesi, “Millî emelleri savunacak yazılar kabul edilir” cümlesi ile Millî Mücadele’yi savunduğunu belirtmiştir. Balıkesir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine kapanmıştır.

Millî Mücadele’yi destekleyen Anadolu gazeteleri içerisinde Yeni Adana, İstikbal ve Hukuk-u Beşer’i de görüyoruz. Bunlardan Hukuk-u Beşer, İzmir’de yayınlanmıştır. Başyazarı Hasan Tahsin (Osman Recep Nevres) idi. İzmir kordon boyunda Yunan askerlerine Mayıs 1919’da ilk kurşunu atan ve şehit edilen gazeteci Hasan Tahsin idi. Yeni Adana, Adana’da yayınlanmış, günlük olarak çıkmış, yayın hayatı bazı aksamalara uğramıştır. Sahibi Ahmet Remzi (Yüregir) idi. Yeni Adana, 25 Aralık 1918’de çıkmaya başlamış, gazete ilk aşamada Adana başlığı ile çıkmış, daha sonra Yeni Adana olarak yayınlanmıştır. Kuva-yı Milliye’den yana olan Yeni Adana, Çukurova’nın en etkili gazetesi olmuş, yayın hayatı uzun süre devam etmiştir (bk.Yeni Adana). İstikbal gazetesi 10 Aralık 1918 tarihinden itibaren Trabzon’da çıkmaya başlamış, yayın hayatını 1923 yılına değin sürdürmüştür. İstikbal, Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti’nin yayın organı hâline gelmiştir.

Millî Mücadele’ye Karşı Olan Gazete ve Dergiler

Adana’da, Ali İlmi tarafından 1918-1922 yılları arasında haftada iki kez çıkarılmış olan Ferda Gazetesi, Millî Mücadele’ye karşı olmuş, Fransızların maddi-manevi desteğini görmüştür. Yine Adana’da 1919–1922 yılları arasında yayınlanmış olan Adana Postası da Millî Mücadele’nin aleyhinde idi ve işgalci Fransızlarla işbirliği yapmıştı. Millî Mücadele karşıtı gazetelerden birisi de Balıkesir’de yayınlanan İrşad ile Trabzon’da çıkarılmış olan Selamet Gazeteleri idi. İrşad ve Selamet Gazetelerini Ömer Feyzi yayınlamıştır. İrşat 1920 Ağustos ortalarından Balıkesir’in işgalden kurtuluşuna kadar geçen sürede yayınlanmıştır. Selamet Gazetesi ise 1918’den itibaren çıkmış ve 1919 yılı boyunca yayınlanmıştır. Millî Mücadele’ye karşı olan, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nı tutan, destekleyen gazetelerden birisi de Kastamonu’da 1919 Haziranına değin çıkmış olan Zafer idi. Mudurnu’da çıkmış olan Kürsü-i Millet Gazetesi de Millî Mücadele’ye taraftar değildi.

İzzet ÖZTOPRAK

KAYNAKÇA

COŞAR, Ömer Sami, Millî Mücadele Basını, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Yayını, Nu: 5.

İNUĞUR, M. Nuri, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul 1978.

ÖZKAYA, Yücel, Millî Mücadele’de Atatürk ve Basın, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara 1989.

ÖZTOPRAK, İzzet, Türk ve Batı Kamuoyu’nda Millî Mücadele, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara 1989.

 

Bağlantılar

25/06/2023 tarihinde https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/milli-mucadele-basini/ adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı:48.453

kaynağı değiştir]

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Yirminci yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti'nde tam bağımsızlıktan ödün vermeyi, yabancı devletlerin Türkiye Cumhuriyeti iç işlerine müdahalesine ve hükûmetlerin bu duruma tepkisiz tutumlarına tabî ya da olumlu bakan yayın organlarını suçlamak için kullanılır olmuştur.[3][4]

Çoğu aynı zamanda gazeteci olan yazarların kendi meslektaşları aleyhinde Mütareke basını suçlaması yapmaları yine meslektaşları tarafından, Avrupa Birliği ile görüşmeler sürecindeki ve benzeri gelişmelerdeki basının tutumunun işgal dönemindeki basının tutumuyla karşılaştırılamayacağı ifade edilerek haksız bulunur.[5]

Basının ve medyanın geçmişteki örneklerinin aksine büyük sermaye sahibi kimselerin elinde toplanmış olmaları ve bunların kendi holdinglerinin ihale alma, vergilerinin ertelenmesi gibi akçeli konularında hükûmetler ile görüştükleri, bunun basının tarafsız haber verme hürriyeti ortadan kaldırdığına ilişkin tartışmalar olmuştur.[6]

Belirgin ve ayırtedici unsurları, Türkiye'de yaşayan insanlar için değil küresel sermayenin beklentilerine dönük yayın yapmaları bu tanımlamanın halk arasında yaygınca kullanılmasına neden olmuştur. Çağımızda mütareke basını da kendi içinde iki gruba ayrılmaktadır; Amerikan ulusal sermayesine göre yayın yapanlar ve küresel sermayeden yana olanlar. Küresel sermaye süreci ile çoğu zaman AB süreci birbirine çakıştığı için AB destekçisi olanlar da küresel sermayeci grup içinde yer alırlar.[kaynak belirtilmeli]

Şair ve yazar Attilâ İlhan, daha sonra kitap haline de getirilen, Hulki Cevizoğlu'nun sunduğu Ceviz Kabuğu televizyon tartışma programında mütareke basını tabirini kullanmıştı. Attilâ İlhan konuşmasında, Türkiye'nin bir hain kontenjanı olduğunu, bunun nüfusun yüzde 10'u olduğunu; Türk aydını dediğimiz kişinin, Batı'nın manevi ajanı olduğunu; eğitim, savunma ve ekonominin millî olması gerektiğini, olmazsa Sevr'in geri geleceğini, Batı diye bir şey olmadığını, bunun hayâli bir kavram olduğunu söylemiş ve Türkiye'de basın Türk değildir suçlamasını sözlerine eklemişti (Özellikle Taraf gazetesinin yayınları, Genelkurmay'ı ve orduyu hedef alması sebebiyle bu ithamların başını çekmekteydi. Günümüzde, mebzul miktarda basın yayın organı, hükûmetin güdümünde yayınlarını sürdürmektedir). [7]

Mütareke yanlısı gazeteler[değiştir

T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRK İNKILAP TARİHİ ENSTİTÜSÜ İSTANBUL'DAKİ MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN Yüksek Lisans Ödevi DANIŞMAN Prof.Dr. Oğuz AYTEPE Çetin SARF Ankara-2010 1 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÜRK İNKILAP TARİHİ ENSTİTÜSÜ ATATÜRK İLKE VE İNKILÂPLARI ANABİLİM DALI İSTANBUL'DAKİ MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN Yüksek Lisans Ödevi Çetin SARF ATATÜRK DÖNEMİNDE İÇ KAMUOYU Prof. Dr. Oğuz AYTEPE Ankara-2010 2 İÇİNDEKİLER GİRİŞ Kamuoyu nedir? Kamuoyunu Oluşturan Unsurlar Kamuoyu ve Kitle İletişim Araçları Matbaanın Gelişimi Basın ve Gazeteciliğin Tarihi Gelişimi Osmanlı İmparatorluğunda Kamuoyu, Matbaa, Basın ve Gazetecilik Yayınlanan İlk Türkçe Gazeteler BİRİNCİ BÖLÜM MUSTAFA KEMAL VE BASIN 1.1 Mustafa Kemal’in Basına Verdiği Önem 1.2 İşgal Bölgesinde Basın 1.3 Anadolu Basını 1.4 Mustafa Kemal’in Gazete Çıkarma Çabaları 1.4.1 Minber Gazetesi 1.4.2 İrade-i Milliye Gazetesi 1.4.3 Hakimiyet-i Milliye Gazetesi 1.5 Anadolu Ajansının ve Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesinin Kurulması 1 İKİNCİ BÖLÜM İSTANBUL'DAKİ MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN 2.1 Milli Mücadele Yanlısı Basına Kısa Bir Bakış 2.2 Milli Mücadele Karşıtı İstanbul Basını 2.2.1 Alemdar 2.2.2 Peyam-ı Sabah 2.2.3 Türkçe İstanbul 2.2.4 Aydede 2.2.5 Ümit SONUÇ KAYNAKÇA EKLER 2 İSTANBUL'DAKİ MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN GİRİŞ Kamuoyu Nedir? Kamuoyu kavramının, üzerinde ittifak edilen bir tanımı olmasa da genel kabul gören pek çok tanımı mevcuttur. Örneğin, kamuoyu; “aynı toplumsal gruplara üye olanların belirli bir olay karşısında gösterdikleri ortak tutumlar” olarak tanımlanmaktadır. Bazı uzmanlar kamuoyunu “kanaatlerin toplamı” olarak tanımlarken, grup içi ve gruplararası etkileşim ve iletişimin de mutlaka gözönünde bulundurulması gerektiğini belirtmektedirler. Bazıları tarafından ise kamuoyu, “belli bir zamanda, belli bir tartışmalı sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubuna veya gruplarına hakim olan kanaat” olarak ifade edilmekte olup, “hakim kanaat” tanımlamasının iki unsuru olduğuna dikkat çekilmekte ve bunlardan biri sayısal çoğunluk, diğeri de yoğunluk ve etkinlik olarak ifade edilmektedir. Sayısal çoğunluğun her zaman hakim kanaat için yeterli olmadığı, azınlığın kararlı bir şekilde benimsediği bir görüşün, çoğunluğun gevşek olarak benimsediği bir görüşü geride bırakabileceği ve asıl olanın “yoğunluk ve etkinlik” olduğunu vurgulanmaktadır. Kamuoyunu, “halkın herhangi bir konuda çoğunlukla birleşen düşüncesi” olarak ifade eden Hançerlioğlu, “kamuoyu, toplumsal yaşamın olay ve olguları konusunda toplumsal kümelerin ya da toplumun ortaklaşa yargısını yansıtan düşünce ve kavramların toplamıdır” demektedir. 1 Kamuoyu kavramı, yukarıdaki tanımlardan da anlaşılacağı gibi “halkın fikir ve kanaatleri” olarak açıklanmaktadır. Kamu, burada “halk” yerine kullanılmakta, 1 Orhan Hançerlioğlu, Toplumbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996, s. 225. 3 “oy” kelimesi de “kanaat, inanç ve yaklaşım” anlamlarına gelmektedir. Peki bütün bir kamunun aynı kanaatte birleşmesi mümkün müdür? Bu noktada tek bir kamuoyunun varlığından sözetmek mümkün değildir. Kamuoyu, ya çoğunluğun tercihidir ya da birden fazla birbirinden farklılıklar gösteren kamuoyları vardır. Kamuoyunu Oluşturan Unsurlar Kişinin siyasal değer, inanç ve tutumları zaman içinde oluşmakta, kendisi de bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Kişi bir anlamda, içinde yaşadığı siyasal kültürün içerdiği değer yargıları, anlayışlar, davranış kuralları çerçevesinde “siyasal bir insan” olarak şekillenmektedir. Birey, doğuştan sahip olmadığı siyasal değer yargılarını, inançlarını ve tutumlarını bir öğrenme süreci içinde zamanla gerçekleştirmektedir. Kişinin toplumun bir üyesi haline gelmesine “toplumsallaşma”, bu öğrenme sürecine ise “siyasal toplumsallaşma” denmektedir. Siyasal toplumsallaşma, siyasal kültürün aktarılması ya da siyasal yaşamın yeniden üretilmesi süreci olarak ifade edilmektedir. Siyasal toplumsallaşmayla kişi, siyasal sistem hakkında geçerli değerler ve görüşler edinmektedir. Bunu da çevresiyle kurduğu toplumsal ve siyasal ilişkiler sayesinde elde etmektedir. İşte kamuoyunun oluşumu da bu süreç içinde siyasal toplumsallaşmayla gerçekleşmektedir. Siyasal toplumsallaşma, kamuoyu oluşumunda önemli roller oynayan siyasal değerlerin ve kanıların biçimlenmesinde de büyük önem taşımaktadır. 2 Kamuoyunu oluşturan unsurlara bakıldığında; kişisel tutumların, çevresel etkenlerin, ideolojinin, nüfusun, kültürün, yasal ve siyasal kurumların, dinin, toplumsal grupların ve kitle iletişim araçlarının etkin roller taşıdığı görülmektedir. Kamuoyunun oluşumunu açıklayan çok çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. Konunun daha iyi anlaşılması açısından bu yaklaşımlardan birini vurgulamak yararlı olacaktır. Buna göre kamuoyunun oluşumunda birinci aşama; “kitle davranışı” dönemidir. Kanaatler bu dönemde birincil gruplar içinde oluşmaktadır. İkinci aşama, 2 Arsev Bektaş, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1996, s. 69. 4 “kamusal tartışmalar ve çelişkiler” dönemidir. Bu dönemde biçimlenen kanaatler ikincil gruplara aktarılmaktadır. Son aşama ise, “kurumsallaşmış karar verme” aşamasıdır. Bu aşama sonucunda da olumlu ya da olumsuz bir eylem ortaya konulmaktadır. 3 Bu üç aşama, kamuoyunun oluşumunu sağlarken şu şekilde bir yol izlemektedir: 4 * Bireyler tek tek sorunlarla ilgilenirler ve çeşitli kaynaklardan topladıkları bilgileri özümserler. * Bir örgütlü grup, soruna bir çözüm önerir ve bu çözüm çerçevesinde bir kamu oluşur. * Daha sonra ise örgütlenmiş bir karşıt görüş oluşur. * Karşıt görüşler örgütlenmelerini tamamladıktan sonra tarafsızları kendi yanlarına çekmeye çalışırlar. * Bu yolda yapılan tartışma ve çelişkiler kamuoyunu oluşturur. * Kamuoyu oluşunca, devlet kurumları eyleme geçme durumunda kalırlar. * Sorumlular, yetkililer eyleme geçerler ve kamuoyunun eğilimi doğrultusunda sorunu çözebilecek kararları alırlar. Kamuoyunu oluşturan unsurlar iyi bilindiği takdirde, siyasal iletişimde çok önemli bir yere sahip olan kamuoyunun etkilenmesi konusunda da başarılı sonuçlar elde etmek mümkün olacaktır. Kamuoyu ve Kitle İletişim Araçları 3 A.g.e, s. 96. 4 A.g.e, s. 97. 5 Kamuoyunun oluşumunda birey ve grupların yanı sıra, kitle iletişim araçları da büyük rol oynamaktadır. Kamuoyunun iletişim ve toplumsal etkileşim süreci içinde oluştuğu dikkate alınırsa, kitle iletişim araçları vasıtasıyla görülen, işitilen, okunan mesajların, kanaatlerin oluşumunda etkin bir rol oynadığı görülecektir. Kitle iletişim araçlarından mesajları alan birey, mesajın içeriğine göre ya sahip olduğu kanaati pekiştirmekte ya da eğer kararsız bir durumda ise karar vermesi kolaylaşmaktadır. 5 Kitle iletişim araçlarının “gündem oluşturma” gücü de kamuoyunun oluşumunda etkilidir. Kitle iletişim araçları “istedikleri” haberleri önemseyip büyütmekte, yine “kendi istedikleri” haberleri de küçülterek “önemsizleştirmektedirler.” Kitle iletişim araçlarının bu politikası, kamuoyunun yönlendirilmesinde, etkilenmesinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Kitle iletişim araçlarının oluşturduğu ve hatta yönlendirdiği kamuoyu, toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmekte, sorgulanmadan, tartışılmadan olduğu gibi algılanmaktadır. Bu yönlendirilmiş kamuoyunun bakış açısından farklı düşünen, en azından genel kabul görmüş fikirlere katılmayanlar ise, toplumun geneli tarafından “uyumsuz” olarak nitelenerek dışlanmaktadır. Kamuoyunu etkileme ve yönlendirme, bilgilerin toplanması, çoğaltılması ve yayılmasıyla gerçekleştirildi. Söz, yazı ve resim aracılığı ile yapılan işler daha da geliştirildi. Bu araçlar renklendirildi, çoğaltıldı, hedef kitlelere süratle yayılması sağlandı. Sözün etkinliği telefon ve radyonun icadıyla, yazının etkinliği matbaanın icadıyla, resmin etkinliği fotoğraf makinesi, klişe ve filmin icadıyla daha da arttı. Kitleleri etkileyen bu araçların tümü kitle iletişim araçları olarak adlandırılmaya 5 A.g.e, s. 96. 6 başlandı. 6 Basımevinin Avrupa’da kapitalist ekonomiye geçiş döneminin başlangıcında 7 birden bire yaygınlaşıvermesi kuşkusuz bir rastlandı değildir. 1600 – 1650 yılları arasındaki kesitte bütün bu Avrupa kentlerinde basılı günlük gazetelerin birbiri ardına ortaya çıkmış bulunması genel çizgileriyle, oluşa gelen büyük yurttaşlık devriminin ürünüdür. Gelişmekte olan kentsoylu kesimler, günlük gazetelerle hem toplum ve Dünya hakkındaki güncel bilgilenme gereksinimlerini karşılıyorlar, hem de kendi dünya görüşlerini oluşturup yığınlara indirecek etkili bir araca kavuşuyorlardı. Değişim süreci, bilgi ve bildirişim akımlarının siyasallaşma olgusunu da yanı sıra çekmiştir. Kentsoylularca çıkarılan çoğu gazeteler, siyasal düzeyde soylular ve dinsel kurumlarla iktidar ilişkilerini değiştirme savaşını girerlerken yerleşik iktidar güçleri de basını denetleme önlemlerine başvurmuşlardır. 8 “Adaletle olmak için iyi olmak yetmez. İdare edilenlerin, idare edenlere inanması lazımdır. Kuvvetin temeli halk efkârıdır. Bir hükümet nedir? Eğer halk efkârını kaybetmişse, bir hiç!” sözü Napolyon’un kamuoyu ve kitle iletişim araçlarının gücünün ilk farkına varanlardan olduğunu göstermektedir. 9 Kitle iletişim araçlarının ve kamuoyu oluşturma çabalarının Osmanlı’da gerçek anlamada etkili olduğu ilk dönem olarak, II. Meşrutiyet sonrası dönemi gösterebiliriz. Kitle iletişim araçlarının “gündem oluşturma” gücü de kamuoyunun oluşumunda etkilidir. Onlar “istedikleri” haberleri önemseyip büyütmekte, yine “kendi istedikleri” haberleri de küçülterek “önemsizleştirmektedirler.” Bu politika, kamuoyunun yönlendirilmesinde, etkilenmesinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Kitle iletişim araçları, teknolojik gelişmelerle, kamuoyu yaratma ve kamuoyunu 6 Turgut Er, Türkiye’de Basın Yayın ve Tanıtma, Ankara, 2003, s. 33. 7 Orhan Koloğlu, "Osmanlı Basını; İçeriği ve Rejimi", Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul, s.68. 8 Ali Gevgeli, Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 1, İletişim yayınları, s. 202. 9 Er, a.g.e, s. 33. 7 etkileme ve yönlendirme işlevleriyle yönetimlerin 4. kuvveti olarak adlandırılmış, güç ve iktidar mücadelelerinin vazgeçilmez bir silahı haline gelmiştir. Dünyada Matbaanın Tarihi Gelişimi Basım tekniği tarihi Johannes Gutenberg'in modern anlamda ilk kez matbaayı icadından çok öncesine dayanmaktadır. Çinlilerin, Korelilerin ve Uygur Türklerinin hareket edebilir harfler ve kalıplarla baskılar yaptıkları, Avrupa’dan çok önce kitap bastıkları bilinmektedir. Kâğıdı, hareket edebilir harflerle ya da kalıplarla baskıyı Doğu çok daha önce keşfettiğine ve hatta gazete bile çıkarmış olmasına rağmen bu 10 yapıyı Avrupa’nın çıkardığı düzeye ulaştıramamıştır. Özellikle kâğıdın icadı ve diğer teknik gelişmelerin Avrupa’daki ucuz kitap talebiyle birleşmesi sonucu matbaanın icadı zorunlu olmuştu. 1424 yılında Cambridge Üniversitesi Kütüphanesi her biri bir tarla ya da bahçe değerinde sadece 122 kitaba sahiptir. Özellikle orta sınıfın ve öğrencilerin okuryazarlığa karşı artan ilgisi kitaba yönelik talebi daha da artırmıştır. Bu sırada Avrupa henüz Rönesanssın ilk aşamalarındaydı ve kitleler okuryazarlık konusunda papazların tekelini yeni yeni kırmaktaydılar. Nihayet 1450'de Johannes Gutenberg, ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini bulmuş ve matbaa uygulamıştır. Gutenberg'in üretimi, özellikle de 1455'de bastığı İncil, yüksek kalitesi ve ucuz fiyatıyla kısa sürede başarılı olmuş, yeni buluş Avrupa'dan başlayarak tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Basın ve Gazeteciliğin Tarihi Gelişimi Sosyal bir varlık olan insan, topluluk içinde ve toplu bir halde yaşar. Aristoteles’e göre insan “zoon politikon”dur, yani sosyal-siyasal bir varlıktır. Bundan dolayı, İnsan, çevresinde ve dünyada olup bitenleri öğrenmek ve öğrendiklerini veya düşündüklerini başkalarına duyurmak ihtiyacındadır. Bu ihtiyacın ilk insanların mağara ve kayalara çizdikleri resimlerden, yazının bulunması ile meydan, anıt ve tapınaklara üzerine kazınan kitabelerden, fermanlardan İnsan 10 Koloğlu, a.g.m, s.68. 8 ırkının her döneminde görülmüş olduğunu anlıyoruz. Bu haberleşme ihtiyacı kâğıt üretimin artması ve teknolojik gelişmelerle bütünleşince bir basın müessesi ortaya çıkmış, iki kişinin arasındaki iletişimden kitlesel iletişime geçilmiştir. Dar anlamıyla basın, sadece gazete ve dergileri kapsamaktayken geniş anlamda basının belirli zamanlarda basılıp, her çeşit haber ve fikirleri topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir. Genellikle günlük basın ürünlerine gazete, haftalık, on beş günlük ve aylık basın ürünlerine de dergi denilmektedir. Basın ve gazeteciliğin tarihi çok eski zamanlara kadar gitmektedir. En eski basın ve gazetecilik hakkında birçok kaynakta farklı bilgiler vardır. Dünyanın en eski eserlerini çatısı altında toplamış bulunan Louvre müzesindeki III. Tomtes ve Turen’de III. Ramses devirlerine ait papirüs gazeteler dünyanın en eski gazeteleri sayılmaktadırlar. Birinci gazetenin mündericatının milattan 1750 yıl öncesine ait olduğu iddia edilmektedir. Heredotta, firavunlara hücum eden mizah gazetelerinin özelliklerine dair on beş sayfalık bir açıklama yapar. Meşhur İsrail tarihçisi Filaviüs Jesep’de Babillonyalılarda günlük olayları kaydeden vakanüvisler bulunduğunu, bunların bazılarının şehrin önemli yerlerine, sonradan fırınlanmış çamur tabletlerde bildiriler, doğal ve sosyal olaylar kaydedildiğini açıklar. Bunlara ilk duvar gazeteleri denilebilir. 11 Çin de devlet resmi bir haber gazetesi bile yayımlamıştır. Ancak bu, yalnızca merkez ve bölge yöneticilerine (bürokrasiye) bilgi vermeyi amaçlayan bir yayındı; bu yüzden gelişme kaydedememiştir. 12 Yine Roma da milattan önce 100-44 yıllarında Jül Sezar’ın emriyle Acta Senatüs senato zabıtlarının yayınına başlandığını, bir süre sonra da Acta Publica adıyla resmi gazetelerin dip dedesi sayılan tek sayfalık gazeteler çıktığını, bunu takiben halkı ilgilendiren günlük önemli olaylar için de Acta Diurna adıyla bildiriler yayınlandığı anlaşılmıştır. 13 11 Süreyya Oral, Türk Basın Tarihi, Ankara, 1967, s. 24. 12 Koloğlu, a.g.m, s.68. 13 Oral, a.g.e, s.24. 9 Modern anlamda dünyanın ilk gazetesi Almanya da Anvers’te Niew Tjginden adıyla çıkmıştır. Bir sene sonra yine Almanya’nın Frankfurt şehrinde Frankfurter Journal adıyla özel bir gazete çıkarıldı. Bu gazetenin yayımlanmasından on yıl sonra Almanya’nın Magdeburg şehrinde Magdeburgische Zeitung yayın hayatına başladı. Gazeteciliğin Fransa’daki serüveni Paris’te çıkan La Gazette ile 1631 yılında başladı. Kısa bir zaman içinde gazeteler Avrupa’da birçok şehre hızla yayıldı. Çar Büyük Petro’nun emriyle 1703 yılında Petesburg şehrinde resmi yayın olarak Vodomosti adlı gazete çıkartıldı. 1828’de Osmanlı’nın Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından çıkartılan, bir sütunu Türkçe bir sütunu Arapça olan Vakayi-i Mısıriye adlı gazete yayın hayatına başladı. 1830 yılında İsveç Stokholm de Afton Bladet, 1831 yılında İstanbul’da Takvim-i Vakayi, 1832 yılında Japonya Tokya’da Kokumin Simbun çıkartılmıştır. Bu gazeteler dünyada birçok ülkedeki ilk gazeteler olarak karşımıza çıkmışlardır. 14 Osmanlı İmparatorluğunda Matbaa ve Basın Osmanlı topraklarının matbaayla ilk tanışmaları İspanya’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğun hüküm sürdüğünü topraklara göç etmesiyle gerçeklemiştir. Ardından 1500’lü yıllarda Selanik, Halep ve Edirne kentlerinde başka Musevi basımevlerinin kuruluşu izlemiştir. Yine İstanbul’da 1567’de Ermeni, 1627’de Rum basımevleri kurulmuştur. 1494 – 1729 arasında azınlıklar ve yabancı misyonlarca Türkiye’de açılan basımevlerinin sayısın 37 civarında olduğu sanılmaktadır. 15 Matbaanın 1440 yılında icat edilmesinden 50 yıl sonra 1490’da Yahudi göçü sayesinde Osmanlı topraklarına girebilmiş olmasına rağmen ilk Türk basımevi ancak 240 yıl sonra kurulabilmiş, İlk Türk gazetesinin basılması için bir yüz yıllık zaman geçmesi gerekmiştir. Bu gecikmenin nedenleri hakkında birçok görüş mevcuttur. Bu görüşlerin başında Osmanlı imparatorluğunda siyasal erklerden olan 14 Aynı yer. 15 M. Nuri İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul, 1988, s. 1. 10 İlmiye (ulema) ve Askeriyenin(yeniçeri) yeniliklere karşı çıkması ve bu erk gruplarda dinsel önyargıların güçlü olmasının bu gecikmeye sebep olduğu gelmektedir. Bu görüşe ek olarak kitap çoğaltma konusunda tekel durumunda olan ve o dönemin entelektüelleri olan hattatların, basımevlerinde kitap çoğaltılmasından doğacak ekonomik ve nüfuz kayıplarını önlemek adına matbaayı kötüleyip, halkı ve diğer siyasal erk olan askerleri (Yeniçerileri) kışkırtması olarak ileri sürülmektedir. Lale devrine kadar geçen sürede bütün yenilgilere ve gerilemelere rağmen Osmanlı saltanatının ve yöneticilerin hala kendilerini teknik açıdan Batı medeniyetinden üstün görmeleri ve batıda icat edilen şeylere karşı önyargıları olması bu görüşler içresinde ele alınabilir. İlk Türk Basımevinin kuruluşunun bu kadar geç kalmasını açıklayan diğer bir görüş ise meseleyi dinsel önyargılar ve sosyal yapının engellemesinden ziyade ekonomik temelde ele almaktadır. Bu görüş dinsel önyargıların ve soysal yapının bu gecikmede esas rolü oynadığı iddiasını kabul etmemektedir. 16. ve 17. yy Osmanlı ve İran yönetimlerin topraklarında, diğer dillerde (Latince, Rumca, Yahudice, Ermenice) baskılara karşı çıkmamalarını, hatta dışarıda basılmış Türkçe, Arapça ve Farsça kitapların ithaline karşı çıkılmamış olmasını tezine kanıt olarak sunan bu görüş meseleyi Avrupa’da gerçekleşen köklü değişimlere bağlamaktadır. Basımevlerinin, ticaretin gelişmesi ile ortaya çıkan ve sanayi devrimiyle çok kısa sürede iktidara ortak olan burjuva sınıfının aracı olarak ortaya çıktığını ve ancak bunları, tabandan gelen ve genişleme olanağına sahip bir eylemin yaygınlaştıracağını belirtmiştir. Fakat bu tabandan gelen ve genişlemeye müsait dinamiklerin doğu toplumlarında oluşmadığını, bu açıdan basımevlerinin Avrupa’da kapitalist ekonomiye geçiş döneminin başlangıcında birdenbire yaygınlaşmasının bir rastlantı olmadığını belirtilmektedir. 16 Gecikmenin sebeplerini ancak iki görüşünde ortak olarak ele alınmasıyla ulaşılacağı kuşkusuzdur. Sebebi ne olursa olsun matbaanın Türkler tarafından geç kullanılması Sanayi Devriminin ilk aşamasını tamamlamış olan batıya karşı imparatorluğun geri kalmasına sebep olmuştur. 18 yy. da Osmanlı İmparatorluğu’nun 16 Koloğlu, a.g.m, s. 68. 11 Kuzey komşusu ve sürekli savaş halinde olduğu Rusya birtakım “reformlar” yoluyla güçlenmişti. Batı komşusu olan Avusturya İmparatorluğu’nda önemli bir güç olma evresine girmiş olması Osmanlı İmparatorluğu’na Batı’nın teknik üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Osmanlı imparatorluğu bu dönemde Batı’ya karşı tekrar üstün olabilmek ve kaybedilen toprakları almak amacıyla Batı’dan askeri ve teknik gelişmeleri almaya ve ülkesinde uygulamaya başlamıştır. Bu çalışmalar yeniliğe açık bir padişah olan III. Ahmed ile Sadrazam Damat İbrahim Paşa’nın yönetiminde bulundukları, “Lale Devri” diye adlandırılan dönemde (1718 – 1730) başladı. Öncelikle, Avrupa’daki gelişmeler üzeri bilgi edinmek amacıyla, kimi ülkelere elçiler gönderildi; bunlardan gittikleri yerlerde yer alan diplomatik gelişmelerin yanı sıra askeri ve teknik yenilikler üzerinde de rapor vermeleri istendi. 1721’de Fransa’ya olağanüstü elçi olarak gönderilen Yirmisekiz Mehmet Çelebi Efendi’ye verilen görevler arasında “Fransa’nın bayındırlık ve eğitim araçlarının gereği gibi uygulanabilir olanların bildirilmesi” de vardı. 17 Fransa’da matbaacılıkla ilgilenen ve İstanbul’da bir matbaa açmayı düşünen Çelebi Mehmet Efendi ve oğlu Sait Efendi’nin Paris’ten dönüşlerinin ardından, Sait Efendi ile bir süredir Matbaa kurma hazırlıkları yapan Macar dönmesi Müteferrika İbrahim Efendi anlaştılar. Şeyhülislamdan fetva ve III. Ahmed’den din kitabı basılmaması koşuluyla ferman alındıktan sonra 1927’de kurulmaya başlananan matbaada ilk eser (Vankulu Lügatı) 1929’da basılmıştır. Ardından İbrahim Müteferrika’nın belirlediği yayın programı çerçevesinde dil, tarih, coğrafya, tabii 18 bilimler ve askerlik konularında 17 kitap yayınlandı. İstanbul’da 1743’ten 1831 yılına kadar ancak beş civarında matbaanın kurulup işletildiği göze çarpmaktadır. 19 Osmanlı yönetiminin Avrupa basınıyla karşı karşıya gelişi, Fransız Devrimi dolayısıyla olmuştur. Özel matbaasını kurmuş olan Fransız elçiliği 1795’te Fransız Devrimi’ni Türklere tanıtmak için Osmanlı topraklarında Fransızca Bulletin de Nouvelles adlı sürekli yayını çıkardı. Bu Türkiye’de çıkan ilk gazete diye 17 Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bak. Yayınları, Ankara, 1994, s. 5. 18 A.g.e, s. 6. 19 Oral, a.g.e, s. 49. 12 20 nitelenebilir. 1976’da bunun yerine Gazette Française Constantinople yayımlandı. Babıâli, devrimi Avrupalıları birbirine düşüren bir eylem olarak kabul ettiğinden, İngilizlerin ve Avusturyalıların uyarılarına rağmen Fransız elçiliğinin devrim haberlerinden oluşan haber bültenlerini İstanbul’da yayımlamasını hoşgörüyle karşılamıştır. Ancak Fransa’nın -özellikle Rumları ayaklandırmak için- Türkçe ve Rumca bildirileri, bültenleri Osmanlı topraklarında yaydığını fark edince derhal yasak koymuştur. 21 1812'de başlayan Yunan bağımsızlık savaşı sırasında Avrupa basınında yer 22 alan çok yoğun Osmanlı-Türk düşmanlığı Bab-ı Ali’nin başına sorun olmuştur. Kamuoyu oluşturma konusunda daha önce hiçbir deneyimi olmayan Osmanlı devletine karşı başlatılan psikolojik harbe karşı cevap olarak, o zamanlar İzmir’de kuvvetli bir ticaret çevresi yapmış olan yerleşik Fransız tüccarları Türkiye’nin Avrupa devletleri karşısında pek mağdur kaldığını görerek, yaşadıkları ve para kazandıkları bu memleketin çıkarlarını savunan çeşitli gazeteler çıkarmışlardır. İzmir’de Fransız asıllı tüccarlar tarafından çıkartılan Fransızca gazeteler Osmanlı Devleti için beklenmedik bir basın desteği sağladı. 23 Ege denizinde korsanlık yapan, Avrupalı tüccarların gemilerini soyan Yunanlılara Rusya’nın destek vermesinden dolayı, bu gazeteler hem Yunanlılara hem de Ruslara şiddetle saldırıyorlardı. Bu yayımlar Babıâli’nin politikalarına uyduğu için destek gördü. Bunlar; Yunan kaynaklarından yayılan savaş bültenlerinin tek yanlı etkisi karşısında güçsüz kalmış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun görüşünü Avrupa’ya duyurduğu için büyük hizmet vermiş sayılıyorlardı. 24 Bu gazetelerin ilki Charles Tricon adlı Fransızın 1924’’te çıkardığı Smyrnéen 25 gazetesidir. Ardından bu gazete Le Spectatur Oriental adıyla devam etmiştir. Alexandre Black 1828 başında Courrier de Smyne yayınlanmaya başlandı. 1928 yılı 20 Enver Behnan Şapolyo, Türk Gazetecilik Tarihi, Güven Matbaası, Ankara, 1971, s. 100. 21 Koloğlu, a.g.m, s. 69. 22 Aynı yer. 23 Koloğlu, a.g.m, s. 69. 24 A.g.m, s. 69. 25 Şapolyo, a.g.e, s. 100. 13 sonbaharında padişah II. Mahmud’un daveti üzerine İstanbul’a geldi. Alexandre Black, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını savunmak üzere yarı resmi Le Moniteur Ottoman adlı Fransızca haftalık gazetenin yayınına memur edildi. Le Moniteur Ottoman uzun yıllar yayınlanmıştır. 26 Yayınlanan İlk Türkçe Gazeteler Osmanlı yönetimi XVIII. Yüzyılın ortasından beri hem Avrupa’da hem de topraklarında çıkmakta olan gazetelerin varlığından haberdardır. 27 1820’li yıllar Osmanlı topraklarında hem basımevi, hem de basın açısından yeniden bir canlanmanın hissedildiği dönemdir. İlk olarak 1819-1820’de Mısır’da Mehmet Ali Paşa’nın girişimiyle Bulak Matbaası kurulmuştur. 28 1828 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa Vakayi-i Mısıriyye adındaki ilk Türkçe-Arapça gazeteyi çıkardı. Gazetenin ilk sayısında çıkış nedeninin tarım, endüstri ve öteki alanlarda ki gelişmelerin izlenmesi ve toplumu koruyacak önlemlerin alınması olduğu belirtiliyordu. Amaç, yenilikleri anlatarak Mısır’daki yeni düzenin propagandasını yapmaktı. 29 Mehmet Ali Paşa Vakay-i Mısırriye yanı sıra 1830’da Girit’te Vakay-i Giridiye adında bir gazete yayınlatmıştır. Bu gazetede de Türkçenin yanında Yunanca eşit olarak kullanılmıştır. 30 Tahta çıktığı dönemde büyük iç karışıklıklar, zorluklar ve savaşlarla karşı karşıya kalan II. Mahmut, bu güçlüklerden reformların daha ateşli taraftarı olarak çıkmış, reformların yalnız askeri alanda değil tüm Osmanlı yaşamına yayılması gerektiğine inanmıştı. Tanzimat çağının temelini ve modelini oluşturan bir program geliştirmişti. 26 Hasan Refik Ertuğ, “Türk Basını Nasıl Doğdu ve Gelişti”, Yeni Türkiye, Nebioğlu Yayınevi, İstanbul, 1959, s. 38. 27 Koloğlu, a.g.m, s. 69. 28 Orhan Koloğlu, Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yayınları, 2006, s.21. 29 Orhan Koloğlu, İlk Gazete, İlk Polemik, Çağdaş Gazeteciler Der. Yayınları, Ankara, 1989, s. 27. 30 Hıfzı Topuz, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1998, s. 15. 14 II. Mahmut tebaasını aydınlatmak, onlara muhaliflerin tepkisini uyandıran reform çabalarının yanı sıra imparatorluk içinde ve dışında neler olduğunu bildirmek, onları çağdaş Avrupa uygarlığına katmak istiyordu. Navarin Faciasından sonra (1827 sonu) Batı devletleriyle ipini koparan Babıâli ise, Rusya karşısındaki yenilgisinin ardından, Avrupa’da büsbütün yalnız kalmıştı. İzmir’in Fransızca gazeteleri de savaşlar dolayısıyla ticari ilişkilerin kesilmesi üzerine, zaten pek düşük olan baskılarını büsbütün zor yapar hale gelmişleridir. Bu ortamda II. Mahmut uzun süredir tasarlanan, fakat tepki korkusuyla ertelenen projesini uygulamaya koydu: Osmanlı Devleti’nin resmi sözcüsü olarak Takvim-i Vakayi yayımlandı. 31 İlk sayısı 5.ooo adet basılan Takvim-i Vakayi önceleri haftalık olarak çıkarıldı. Ancak gazete hiçbir zaman düzenli olarak haftalık çıkamadı. Yılda bazen 15-2o ve en çok 31 sayı çıkabilmiştir. Bu gazetenin içeriği, başlangıçta, resmi atama ilanları, dava özetleriyle padişahın devlet meseleleriyle ilgili ilerlemelere dair süslü tasvirlerle sınırlıydı. 32 Bütün devlet örgütüne, subaylara, taşra eşrafına ve elçiliklere gönderilen gazete 1880’den sonra resmi gazete haline gelmiş ve kesin olarak tarihe karıştığı 1922 Kasım’ına kadar ara ara kapatılmış ve yeniden yayın hayatına devam etmiştir. 33 Türkiye’de Türkçe olarak yayınlanan ikinci gazete olan Ceride-i Havadis’i William Churchill adında bir İngiliz çıkarmıştır. Aynı zamanda Morning Herald 34 gazetesinin muhabiri olan bu İngiliz, Padişahtan aldığı izinle gazetenin ilk sayısını 1 Ağustos 1840’ta yayınladı. Gazetenin yazı, dizgi ve baskı işlerinde Türkler çalışıyorlardı. Gazetenin yarı 31 Koloğlu, a.g.m, s. 70. 32 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2009, s. 133. 33 Topuz, a.g.e, s. 16-17. 34 A.g.e. s. 17. 15 resmi bir mahiyeti vardı. Hükümetten her ay muntazaman mali yardım görüyordu. Buna rağmen, gazetenin durumu pek parlak değildi, ilan gibi bedava dağıtıldığı oluyordu. 35 Kırım savaşı gazetenin gelişmesini sağlamıştır. 1854’te bazı İngiliz gazetelerinin muhabiri olarak Kırım’a giden Churchill, Ceride-i Havadise oradan yazılar yollamış ve bunlar gazeteye bir canlılık kazandırmıştır. 36 William Churchill, ölümünden kısa bir süre önce gazetenin yönetimini Alfred Churchill’e bırakmış ve gazeteyi o yayınlamaya devam etmiştir. Gazetenin yayın hayatı 27 Eylül 1864’te yayınlanan 1212. sayı ile sona ermiştir. Türk Kültür hayatının parlak bir siması olan Şinasi Efendinin teşviki ve Agâh 37 Efendinin (Türkiye’de özel sermayeyle çıkan ilk gazetenin kurucusu olan Agâh efendinin basın tarihinde önemli bir yeri vardır. Çünkü devletten emir almadan, kendi dar olanaklarıyla ilk özel gazeteyi çıkaran ve bu gazetenin sayfa düzenini, başlıklarını yapan ve başyazılarını yazan doğrudan Agâh Efendi’dir.) teşebbüsü ile kurulan Tercüman-ı Ahval gazetesinin ilk sayısı, 22 Ekim 1860 tarihinde yayınlanmıştır. Sadece bir haber organı değil, aynı zamanda fikir gazetesi olan Tercüman-ı Ahval haftada iki, sonraları üç ve nihayetinde beş defa olmak üzere yayınlanmıştır. Tam manasıyla özel bir Türk gazetesidir ve bu türün ilkidir. 38 Basın tarihimizde ilk tefrika Tercüman-ı Ahval’de yayınlandı. Şinasi’nin şair evlenmesi adlı oyunu gazetenin ikinci sayısından başlayarak terfika halinde yayınlanmaya başladı. Tercüman-ı Ahval hükümetle iyi ilişkiler kuramamış, ara ara iktidar tarafından kapatılmıştır. Bu açıdan ilk kapatılan Türk gazetesi olarak basın 35 Ertuğ, a.g.m, s. 39. 36 Topuz, a.g.e, s. 18. 37 Topuz, a.g.e, s. 20. 38 Ertuğ, a.g.m, s. 39. 16 tarihimizde yer almaktadır. Gazete ancak beş buçuk yıl yaşayabilmiştir. Elde bulunan son nüshası 11 Mart 1866 tarihine aittir. 39 Tercüman-ı Ahval’in açtığı yolda daha ileri bir adım atan Tasvir-i Efkâr gazetesi olmuştur. Gazete 27 Haziran 1862’de, Türkiye basın tarihinde düşünce 40 gazeteciliğinin öncüsü kabul edilen Şinasi tarafından çıkarılmaya başlandı. Şinasi, gazetenin amacını, halka kendi yararlarını düşünmeyi ve kendi sorunları üzerinde durmayı öğretmek olarak açıklamış; ilk kez kamuoyunun önemini vurgulamıştır. Şinasi’nin 1865’te Avrupa’ya gitmesi üzerine Namık Kemal tarafından yönetilen gazete, onun da Avrupa’ya kaçmak zorunda kalmasından sonra bir süre Recaizade Ekrem tarafından çıkarıldıysa da giderek etkinliğini yitirdi ve 1868’de kapandı. BİRİNCİ BÖLÜM MUSTAFA KEMAL VE BASIN 1.1 Mustafa Kemal’in Basına Verdiği Önem 39 Topuz, a.g.e, s. 20. 40 Topuz, a.g.e, s. 22. 17 İyi bir asker olmasının yanı sıra iyi bir devlet ve fikir adamı olan Mustafa Kemal basının ve kamuoyunun değerini çok iyi anlamıştır. Mustafa Kemal’in gazetelere, gazetecilere ve gazeteciliğe sıcak denilebilecek ölçüde ilgi ve alaka duyması kuşkusuz O’nun kamuoyu oluşturma, kitleleri gerçekçi olarak bilinçlendirme ve yönlendirme konusunda gazetelerin oynadığı rol ve işlevlerinin yanı sıra, hitabet ve yazı yazmak konularına duyduğu ilgiden kaynaklanmış 41 olmalıdır. Mustafa Kemal Paşa, 27 Kasım 1919’da Erzurum Heyet-i Merkeziyesine yolladığı yazıda da halkın vakit geçirilmeksizin Millî Mücadele’den haberdar edilebilmesi için, bu bölgelerde acele gazetelerin çıkması gereğini vurguluyordu. Bu amaçla önce Sivas’ta İrade-i Milliye, daha sonra Ankara’da Hâkimiyet-i Milliye gazeteleri ile bunlara yardımcı olmak üzere yine Ankara’da Anadolu Ajansı kurulacaktı. 42 Aynı zamanda Mustafa Kemal, hangi gazetenin halka dağıtılması, hangisinin dağıtılmaması konusunda da uzun uzadıya durmuştur. Halkın ruhunu rencide edecek zararlı yayın ve gazetelerin Anadolu’ya sokulmaması konusunda çeşitli tarihlerde direktifler vermiştir. Mustafa Kemal, şüphesiz ki bu düşüncesinde çok haklıdır. Çünkü Millî Mücadelenin yaygınlaştığı ve büyük ilerleme kaydettiği bu dönemde, halkın moral bakımından üstün tutulması, Millî Mücadelenin kazanılmasında önemli 43 bir faktördü. Nitekim Ulusal Bağımsızlık savaşının kazanılmasında, o tarihlerde Türk kamuoyunun bu düşünce etrafında toplanmasında hiç şüphesiz Türk basınının ve Anadolu Ajansı’nın önemi büyüktür. Basının önemini Mustafa Kemal, henüz Ulusal Kurtuluş Savaşının başlangıcında anlamış ve bunun için gazete çıkarılması yolunda girişimlerde bulunmuştu. 44 1.2 İşgal Bölgesinde Basın Ulusal Bağımsızlık Savaşı boyunca, Anadoludaki basının tümünü bağımsız 41 İzzet Öztoprak, "Atatürk, Basın ve Minber Gazetesi", Beşinci Uluslar arası Atatürk Kongresi (8 – 12 Aralık 2003) Cilt: 2, ATAM Yayınevi, Ankara, 2005, s. 905. 42 Hülya Baykal, “Milli Mücadele’de Basın” ATAM Dergisi, Sayı 11, Cilt IV, Mart 1988. 43 Yücel Özkaya, "Milli Mücadelede "Anadolu Ajansı"nın Kuruluşu ve Faaliyetlerine Ait Bazı Belgeler", ATAM Dergisi, Sayı 2, Cilt: I, Mart 1985. 44 Özkaya, a.g.m. 18 ve ulusal bir basın olarak görmek ve kabul etmek olanaksızdır. Bu yıllarda Türk Basınına sansür uygulanmıştır. Yunan işgalinde olan yerlerde Yunanlı komutanların ve İstanbul'un işgalinden itibaren İtilaf Devletlerinin baskı ve istekleri Türk Basınına büyük zarar vermiştir. İşgal kuvvetlerinin yönetimi altında olan bir basının bağımsız hareket edememesini olağan karşılamak gerekir. Yunanlılar, 15 Mayıs 1919'da, İzmir'i işgal ettikten sonra, basına sansür koymayı da unutmamışlardır. Yunan işgalinden sonra, Yunanlıların aleyhinde yayın yapan, yurt ve ulus çıkarlarını savunan gazetelerin işgalden sonra zor yoluyla Yunan bildirilerini yayınlamak zorunda kalışlarına belki bir şey denilemez. Ancak, işgalin başlangıcı ve sonundan itibaren kuva-yı milliyeyi bir bela, bir çete olarak niteleyen ve Anzavur'a alkış tutan 45 Köylü gazetesini aynı safta görmek doğru değildir. Mondros Mütarekesinin imzalandığı sıralarda İzmir'de yayınlanan Anadolu, Duygu, Ahenk Gazetelerinin yanında Köylü Gazetesi de bağımsızlık savaşını savunuyordu. Ama, Amerika'nın teknik yardımına bel bağlayan Köylü Gazetesinin, daha sonra kuva-yı milliyenin aleyhinde olması, Osmanlı Hükümetini açıkça tutması ve İngiltere'nin yanında olması gibi hiç şüphesiz onaylanmayacak hareketlere başvurması, ulusal bağımsızlık savaşı taraftarlarını çok üzmüştür. İzmir'in işgalinden beş gün sonra, 20 Mayıs 1919 tarihli Ahenk Gazetesinde baş yazı yerinin boş çıkması işgale karşı bir protesto olarak görülmektedir. Böyle boşluklara gazetelerin yalnızca ilk sayfalarında değil, diğer sayfalarında da sık sık rastlanması, artık olağan bir durum gibi görünmekteydi. 46 1.3 Anadolu Basını İstanbul ve İzmir Basını için söylediğimiz sansür ile ilgili hususları Anadolu Basını için söyleyemeyiz. Anadolu Basınının çoğunluğu Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın yanındadır. Anadolu Basını, hem İstanbul'dan hem Padişahın otoritesinden uzak, hem de işgal altında bulunmadığından, olaylara daha yakın olduğundan ve çevresinde ulusal bağımsızlığın savaşını verenler bulunduğundan, gerçekleri daha 45 Yücel Özkaya, Milli Mücadele'de Atatürk ve Basın (1919-1921), AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s. 7. 46 A.g.e, s. 8. 19 yakından görüyor; sansür tehlikesi de olmadığından ulusal bağımsızlık hareketini içten destekliyor ve onun yanında yer alıyordu. Ancak, bütün Anadolu Basını için bunu söyleyemeyiz. Yabancı çıkarlarına hizmet eden tek tük de olsa gazeteler mevcuttu. Ulusal Bağımsızlık Savaşını destekleyen gazeteler arasında, İzmir'e Doğru, Doğru Söz (Balıkesir), Yeni Adana, Açıksöz (Kastamonu), Babalık, Öğüt (Konya), Küçük Mecmua (Diyarbakır), Albayrak (Erzurum), Emel (Amasya), Ahali (Edirne), İstikbal (Trabzon), Işık (Giresun), Ahali (Samsun), Anadolu (Antalya), Satvet-i Milliye (Elazığ), Amâl-ı Milliye (Maraş), Türkoğlu, Dertli (Bolu), Yeşil Yuva (Artvin), İrade-i Milliye (Sivas), Hakimiyet-i Milliye (Ankara) gibi gazeteler vardı. 47 1.4 Mustafa Kemal’in Gazete Çıkarma Çabaları Mustafa Kemal daha Harp okulunda Osmanlı Devletinin durumu ve Dünyada ki gelişmeleri yakından takip etmekteydi. Hatta Ali Fuat Cebesoy “Sınıf Arkadaşım Atatürk” kitabında bu meseleleri sabaha kadar tartıştıklarını ve çözüm aradıklarını 48 yazmıştır. Mustafa Kemal’in ilk gazetecilik döneminin harp okulunda arkadaşları ile el yazısıyla çıkardıkları gazeteyi sayabiliriz. Mustafa Kemal bu faaliyetleri ile ilgili takibe uğramış, hatta bir gün suçüstü yakalanmasına rağmen önemli bir ceza almamıştır. 49 Mustafa Kemal Paşa’nın Harp Okulu’ndaki ve Minber’deki girişimlerinden sonra, Sivas’ta adını kendi vermiş olduğu “İrade-i Milliye”nin çıkmasına, Ankara’da da yine kendisinin adını vermiş olduğu ”Hakimeyet-i Milliye” gazetesinin çıkmasına ön ayak olduğu bilinmektedir. 50 1.4.1 Minber Gazetesi Minber gazetesi 2 Kasım 1918 yılında İstanbul’da çıkmaya başlamıştır. 47 Özkaya, a.g.e, s. 15. 48 Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1981. 49 Özkaya, a.g.e, s. 15. 50 Özkaya, a.g.e, s. 16. 20 Minber “kürsü” anlamına gelmektedir. Yücel Özkaya, bu gazetenin Mustafa Kemal’in isteğiyle çıkarıldığını, hatta isminin bizzat kendisi tarafından koyulduğunu 51 belirtmektedir. Mustafa Kemal, 1926’da yayınlanan anılarında; Minber’i Ali Fethi Bey'in çıkarttığını belirtip “Düşüncelerimizi birlikte yayınlamak için ben de kendisi 52 ile ortak olmuştum” demiştir. Gazetenin 17 Kasım tarihinde çıkan sayısında 53 “Mustafa Kemal ile Mülakat” adlı bir yazıda yayınlanmıştır. Genel olarak bu gazete sansürü eleştiriyor ve basın özgürlüğün savunuyordu. Minber, baştan beri sansür aleyhinde yazılar yazmaktaydı. 2 Kasım 1918 tarihli sayısındaki “Hürriyet ve Matbuat” başlıklı yazısında, vatanın yüksek çıkarlarına dokunmamak kaydıyla basın hürriyetinin, hem meşrutiyet hem de medeniyetin bölünmez parçası olduğunu; basının hükümet baskısı altına sokulamayacağı; kalem ve fikir sahasında ilerlemeye gerek olduğu; ancak, vatanın yüksek çıkarlarına da dokunmamak gerektiği 54 açıklanmaktadır. Minber’in çıkışı 30 Ekim Mondros Ateşkes Antlaşmasına rastladığından ve henüz Ulusal Bağımsızlık savaşı başlamadığından yayın hayatı 55 başladığından yayın hayatı ölçülü olmuş ve ılımlı bir yol tutmuştur. Minber gazetesinin yayın hayatı uzun sürmemişti. Atatürk’te 1926’da yayımlanan anılarında, Minber gazetesi için “Herhalde benim ilk ve son gazeteciliğim muvaffak 56 olmamıştır.” demişse de O’nun Dil’de devrim ve Hatay meselesi gibi çok önem verdiği konularda gazetelere imzasız yazılar yazdığı bilinmektedir. 57 1.4.2 İrade-i Milliye Gazetesi Mustafa Kemal kendi görüşlerini savunacak bir yayın organının gereğini ilk kez Sivas kongresi (Eylül 1919) sırasında hissetti. Bunun sonucu İrade-i Milliye 58 gazetesi doğdu. Gazetenin ismi bizzat Mustafa Kemal tarafından koyuldu. Gazete için izin Sivas’lı genç Selahattin adına alınmıştır. İlk yazılar Mustafa Kemal 51 Özkaya, a.g.e, s. 15. 52 Aynı yer. 53 A.g.e, s. 16. 54 Yücel Özkaya, "Milli Mücadele’nin İlk Döneminde Basın ve Atatürk’ün İlişkisi", ATAM Dergisi, Sayı 3, Cilt 1, Temmuz 1985. 55 Özkaya, a.g.e, s.16. 56 Atatürk’ün Hatıraları: 1914-1919, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara, 1965, s. 89. 57 Şerafettin Turan, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, TTK, Ankara, 1999, s. 55. 58 Koloğlu, a.g.e, s.26. 21 tarafından dikte ettirilmiştir. Başlangıçta haftada bir kez çıkmakta olan gazete, bir 59 aralık haftada 2 gün ve sonraları da günlük olarak çıkmaya başlamıştır. Mustafa Kemal Paşa, Sivas’ta olduğu sürece gazetenin yazıları ile yakından ilgilenmişti. Gazete, Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geçmesiyle 18 Aralık 1919’daki sayısından sonra kontrolünden çıkmıştır. Bu tarihten sonra Gazete ile ilgili abonelere düzenli olarak gönderilmediği gibi şikâyetler almıştır. Buna rağmen Mustafa Kemal Ankara’da olmasına karşın bu şikâyetlerle ilgilenmiş ve gazetenin yurdun her yerine ulaşması için gayret göstermiştir. 60 1.4.3 Hakimiyet-i Milliye Gazetesi İlk sayısı 10 Ocak 1920’de çıkmış olan Hakimiyet-i Milliye gazetesi Ankara’da Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi adına 61 Mustafa Kemal tarafından kurulmuştur. Sivas’ta çıkarılan İrade-yi Milliye gazetesini Ankara’ya taşımak istemiş fakat gazeteyi çıkaranlar buna yanaşmamıştı. Mustafa Kemal Ankara’ya gazetesiz gelmişti. Milli Bağımsızlık Savaşı’nda basının önemini bildiğinden Ankara’ya gelir gelmez verdiği ilk emirlerden biri Hakimiyet-i 62 Milliye gazetesinin çıkartılmasıdır. Mustafa Kemal gazetenin başına güvendiği bir yedek subay olan Recep Zühtü’yü getirdi. Bu gazete yoksulluk içinde çıkmakta idi. kağıt ve mürekkep de yoktu. Gazetenin sermayesi de pek azdı. Bu parayı ilk günlerde Mustafa Kemal vermişti. 63 Mustafa Kemal Paşa Hâkimiyet-i Milliye’nin çıktığının ertesi gününden itibaren derhal gazeteye abone bulma yolunda çalışmalara da girişti. 64 Başlangıçta haftada iki gün olarak yayınlanan gazete, 18 Temmuz 1920’de haftada üç gün olarak basılmış, 16 Şubat 19212den başlamak üzere Cumartesi dışında günlük olarak çıkartılmıştır. 65 59 İzzet Öztoprak, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989, Kaynaklar Bölümü, s. 14. 60 Özkaya, a.g.e, s.28-29. 61 Öztoprak, a.g.e, Kaynaklar Bölümü, s. 11. 62 Ömer Sami Coşar, Milli Mücadele Basını, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, (Basım tarihi yok) s. 122. 63 Şapolyo, a.g.e, s. 195. 64 Yücel Özkaya, Milli Mücadele'de Atatürk ve Basın (1919-1921), AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007, s. 38. 65 Öztoprak, a.g.e, Kaynaklar Bölümü, s. 11. 22 Hakimiyet-i Milliye başyazılarında çoğunlukla imza yoktur. Bunların önemli bir kısmının Mustafa Kemal’in kaleminden çıktığı yazıların üslubundan anlaşılmakta ise de bunu ispatlamanın olanağı yoktur. Altında tek yıldız olan makalelerin Mustafa Kemal’e ait olduğu söylenmektedir. 66 1.5 Anadolu Ajansının ve Matbuat ve İstihbarat Müdüriyet-i Umumiyesinin Kurulması Ulusal Kurtuluş Savaşını desteklemek amacıyla gazete çıkarılması yeterli değildi. Bu gazetelerin gereksinimleri olan haberlerin ve gereçlerin de sağlanması zorunlu idi. Millî Mücadele davasını, yurda ve dünyaya duyurmak, Anadolu halkına Ulusal Savaş konusunda doğru ve düzenli bilgiler vermek ve Türk ulusunun özgürlük savaşını dünya kamuoyuna duyurmak ve tanıtabilmek amacıyla Halide Edip (Adıvar) Hanım ve Yunus Nadi Bey’in çalışmalarıyla Ankara’da “Anadolu Ajansı” adıyla bir kurum kurulması yolunda çalışmalar başladı. Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan Anadolu Ajansı, Yunus Nadi ile Halide Edip’ (Adıvar) in çalışmaları ile gerçekleştirilmiştir. 31 Mart 1920’de, Yunus Nadi ile Halide Edip buluştuklarında Anadolu Ajansı sorununu konuşmuşlardı. Halide Edip, Yunus Nadi’ye ajans teşkilatı kurulması ve bu yolla haberlerin iç ve dış dünyaya ulaştırılmasını önerdiğinde, Yunus Nadi ilk şart olarak bunun kurulmasının geldiğini söylemişti. Halide Edip ajansın adı konusunda öneriler yapmış ve Türk Ajansı, Ankara Ajansı, Anadolu Ajansı adlarını belirtmiş, “daha da bulunabilir” demişti. 67 Mustafa Kemal Halide Edip ve Yunus Nadi’nin böyle bir ajans teşkilatı kurulması ve bu teşkilatın adının “Anadolu Ajansı” olması fikirlerini çok beğendi. Bu teşkilatın yurda telgraf ile vereceği haber ve yazıları ilk günlerde bizzat denetlemek istedi. Ajans ile ilgili kararlar ve çalışma şekli belirlendikten sonra, Mustafa Kemal Paşa’nın beyanatı ile 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı kuruldu. 66 Özkaya, a.g.e, s. 33. 67 A.g.e, s. 77. 23 Anadolu Ajansı kurulduktan sonra hemen faaliyete geçti. 13 Nisan 1920’den itibaren iç ve dış dünya haberleri “Anadolu Ajansı Tebligatı” başlığı altında yayınlanmaya başladı. Ajansın işlerini yürütmekle görevlendirilen Yunus Nadi, bu kurumun Anadolu’da örgütlenmesini ve dış dünya ile ilişkilerini sağlamak amacıyla derhal çalışmalara başladı. Anadolu Ajansı, Türk kamuoyunu yanlış yollara sürükleyecek, millî birliği tehlikeye düşürecek iç ve dış yayınlara karşı milleti uyarmak, millî kurtuluşu sağlayacak karar ve hareketleri, Büyük Millet Meclisi’nin kararlarını günü gününe halka ulaştırmak suretiyle, hükümetle halk arasında bağlantıyı sağlayarak önemli bir rol oynamıştır. 68 Anadolu Ajansı'nın milli mücadeleye ait bilgileri dünyaya ulaştırmaya başlamasının ardından dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Müslümanların milli mücadeleye maddî ve manevî desteğinde de büyük artış görülmeye başlanmıştır. 69 Mustafa Kemal Paşa, zararlı yayınların Türk Kamuoyuna ulaşması ve halk arasında bu yüzden karışıklık çıkmasını istemiyordu. Zararlı yayınların kamuoyuna yayılmaması için, 6 Mayıs 1920’de bir sansür kararnamesi çıkarttı. Bu kararname sonrası, kendi yönetimi altındaki bölgelerde tam bir kontrol kurma çabalarının dördüncü aşamasında Mustafa Kemal, Matbuat ve Istihbarat Müdüriyeti Umumiyesi’ni kurmuştur. (7 Haziran 1920) . 68 A.g.e, s.79. 69 Bilâl N. Şimşir, Atatürk İle Yazışmalar I (1920-1923), Ankara, 1981, s. 226, Bkz. Osman Özsoy, Saltanattan Cumhuriyete Giden Yolda Kurtuluş Savaşının Perde Arkası, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.310. 24 İKİNCİ BÖLÜM İSTANBUL'DAKİ MİLLİ MÜCADELE KARŞITI BASIN 2.1 Milli Mücadele Yanlısı Basına Kısa Bir Bakış Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan yana olan gazete ve dergilerden bazıları şunlardır: 25 Tasvir-i Efkâr: İlk kez 1862'de Şinasi tarafından çıkarılmış, 31 Mayıs 1909 tarihinde Ebüzziya Tevfik yayınlamaya başlamış, 19 Ocak 1913'ten itibaren oğulları Velit ve Talha tarafından yayın hayatına devam ettirilmiştir. Bırakışma devri'nin ağır baskılarına karşın çekinmeden ve korkmadan Ulusal Direniş hakkında derli toplu ve etkili haberler yayınlayan gazete yayın hayatını 5 Mart 1925 tarihine kadar devam ettirmiştir. Vakit: Başyazarı Mehmed Said olan gazete 1875 yılında Filip tarafından kurulmuştur. 26 Ekim 1917'den itibaren Hakkı Tarık Us ile Asım Us tarafından çıkarılmaya başlanan ve Ulusal Direnişi bütün gücü ile destekleyen gazete günlük olarak yayınlanmış ve tirajı en yüksek olan gazetelerin başında yer almıştır. İkdam: 1894-1928 yılları arasında çıkmıştır. Başyazarı ve kurucusu Ahmet Cevdet olan gazete Hürriyet ve İtilaf Partisini desteklemiş ve Ankara'ya muhabir gönderen ilk İstanbul gazetesi olmuştur. İleri: 1918-1924 yılları arasında İstanbul'da yayınlanmıştır. Yönetim müdürü Halil Lütfi (Dördüncü), başyazarı Celâl Nuri (İleri) tarafından günlük olarak yayınlanan gazete 394. sayıya kadar Âtî adı ile çıkmıştır. İlk cephe haberlerini veren gazete Anadolu Hükümeti tarafından maddi yönden desteklenmiştir. Yeni Gün: Yunus Nadi (Abalıoğlu) tarafından çıkarılmaya başlanan gazete yayın 26 hayatını birkaç kısa kesinti dışında günümüze kadar devam ettirebilmiş, 7 Mayıs 1924'ten itibaren "Cumhuriyet" adını almıştır. Yeni Gün, Ulusal Direniş basını içerisinde en kuvvetli ve nitelikli gazetelerden birisi olmuş, Mustafa Kemal'in düşüncelerini yansıtmış ve Misak-ı Milli'yi bütün gücü ile savunmuştur. İrade-i Milliye: 14 Eylül 1919'da Sivas'ta Mustafa Kemal tarafından Heyet-i Temsiliye adına kurulmuş ve yazı işleri müdürlüğünü Mazhar Müfit (Kansu) yapmıştır. Yayın hayatını 1922 sonuna değin üç sene sürdürmüştür. Hakimiyet-i Milliye: İlk sayısı 10 Ocak 1920'de çıkmış olan gazete Ankara'da Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi adına Mustafa Kemal tarafından kurulmuş ve daha sonraları Ulus adını almış olan gazete uzun zaman yayın hayatına devam etmiştir. Bunların yanı sıra Hadisat, Sebilürreşat, Alemdar, Babalık, Albayrak, Öğüt, Açıksöz ve İzmire Doğru, Milli Mücadele Yanlısı belli başlı gazete ve dergiler arasında sayılabilirler. 2.2 Milli Mücadele Karşıtı İstanbul Basını Milli Mücadele döneminde Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen çok sayıdaki gazete ve derginin yanısıra bunun nafile bir çaba olduğunu ve İtilaf Devletlerini kızdıracağını düşünen, ülkenin parçalanmasını engellemenin tek yolunun ise Amerikan ya da İngiliz mandatörlüğüne sığınmak olduğunu savunan bir basın da mevcuttu. İstanbul gazetelerinin bir bölümü de bu şekilde Ulusal Bağımsızlık Hareketi aleyhinde yayınlar yapmaktaydı. Ama onların bu yayınları 70 komutanlarca dikkatle izlenmekte ve gerekli girişimler yapılmaktaydı. İstanbul'da 70 Özkaya, a.g.e, s. 32. 27 Alemdar, Peyam-ı Sabah ve Türkçe İstanbul gazeteleri ile Aydede ve Ümit dergileri Milli Mücadele aleyhtarı yayın yapıyordu. Özellikle, bazı İstanbul Gazeteleri, Kuva-yı Milliye'ye şiddetle çatmaktaydılar. Bu tip gazetelerin derhal toplatılması için ulusal güçler tarafından gerekli girişimlerde bulunulmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa, 23 Mart 1920'de, Ankara'dan, kolordulara ve Refet Bey'e çektiği telde, memleketin geleceğinin önem kazandığı bu sırada, kamuoyunun milli mücadele yanında yer alması düşünülürken, düşmanın hesabına çalışan Peyam-ı Sabah, Serbesti, Alemdar, Bosfor, Entanet gazeteleri ile Rumca, Ermenice yayın yapan gazetelerin Anadolu'ya sokulmamasını emretmişti. 71 Aynı şekilde, 27 Mart 1920'de, Heyet-i Temsiliye, kolordulara, viâyetlere ve sancakların müdafaa-i hukuk derneklerine, telgraf başmüdürlerine çektiği tellerde, Peyam-ı Sabah ve Alemdar gazetelerinin yayınlarının, İstanbul Halkı tarafından nefretle karşılandığı ve bunlardaki haberlerin diğer basın organları tarafından yalanlandığını duyurmakta, diğer iç ve dış olaylar hakkında bilgiler vermekteydi. 72 2.2.1 Alemdar 1909-1922 yılları arasında çıkmıştır. Günlük olarak çıkmış, zaman zaman sıkıyönetim tarafından kapatılmış, yayın hayatı aksamış ve Takvimli Gazete, Tesrih adları ile de yayınlandığı olmuştur. (Bkz.:EK-1) Gazete Ulusal Direnişe bütün gücüyle karşı çıkmış, ülkenin kurtuluşu için İngiltere’nin yardımının zorunlu olduğunu ısrarla savunmuştur. Özellikle bu konudaki yazılar sorumlu müdürü ve başyazarı Refi Cevat (Ulunay) tarafından yazılmıştır (Bkz.:EK-2). Konumuzu ilgilendiren dış haberler yönünden çok sayıda yazı çıkmıştır; bunlar arasında İngiliz basınından ve Ermeni gazetelerinden alınmış olanları oldukça fazla yer alır. 73 17 Temmuz 1919 tarihli sayısında yayınlanan ve Moniteur'de çıkan bir yazıda Anadolu'daki askeri fırkaların kaldırılması istenerek son derece ağır olan barış koşullarını 70 milyon Alman'a kabul ettiren İtilaf devletleri'nin Doğu'da sözünü 71 Aynı yer. 72 A.g.e, s. 35. 73 Öztoprak, a.g.e, Kaynaklar Bölümü, s. 17. 28 dinletmek için yeterli güce sahip bulunduğu anlatılıyordu. 74 Mustafa Kemal; 29 Ekim 1919'da İstanbul'daki İleri gazetesi başyazarı Celâl Nuri'ye çektiği telde, Ankara'nın durumu hakkında Alemdar Gazetesinin yayınlamak cesaretinde bulunduğu yalanları kesin olarak tekzip etmesini, memleket konusunda gerçek bilgi almak hususundaki çabalarından dolayı da kendisini tebrik ettiğini açıklamaktaydı. 75 7 Ocak 1920 tarihli ve Roma çıkışlı bir telgraf haberinde İstanbul'un bir başkent olarak kalması koşuluyla birlikte Türklerin Avrupa'da bırakılmaları gerektiği belirtiliyordu. Ayrıca, Barış Konferansı Hilafet makamını İstanbul'dan uzaklaştırırsa, bunun İslâm dünyası üzerinde yaratacağı huzursuzluğu göz önünde tutmalıydı. 76 26 Şubat 1921 tarihli ve "Murahhaslarımızın Konferans'da arz ettikleri nokta-ı nazar" başlıklı yazıda Misak-ı Milli'nin metni yayınlanmış ve bunun Londra'da bulunan Osmanlı Heyeti'nce savunulduğu eklenmişti. 77 28 Şubat 1921 tarihli Alemdar'da yer alan ve Le Temps'a ait yazıda; Londra'da bulunan Ermeni temsilcilerinin bir olasılığa göre, Türk ve Sovyet Rusya Ermenistanı'nın birleştirilmesini isteyecekleri belirtilirken, Londra'ya gelen Türklerin elinde imzalanmış andlaşmanın bulunduğu ekleniyordu. 78 2.2.2 Peyam-ı Sabah 16 Kasım 1913-7 Kasım 1922 tarihleri arasında İstanbul'da yayınlanmıştır. Önceleri Şafak Gazetesinde çalışan Ali Kemal, daha sonra Sabah Gazetesini kurmuştu. Parasal sorunlar nedeniyle Mihran'ın çıkarmakta olduğu Sabah gazetesiyle Ali Kemal'in kurmuş olduğu Peyam gazetesi birleşerek Peyam-ı Sabah adını aldı. (Bkz.:EK-3) Peyam-ı Sabah'ın sahibi Mihran, sorumlu müdürü ve başyazarı Ali 74 A.g.e, s. 32. 75 Atatürk Arşivi, Klasör 14, Fihrist 43, Bkz. Özkaya, a.g.e, s. 36. 76 A.g.e, s. 68. 77 A.g.e, s. 158. 78 A.g.e, s. 161. 29 Kemal idi. (Bkz.:EK-4)Günlük olarak yayınlanmış olan gazete Anadolu Direnişi'ne açık ve sert şekilde muhalefet etmiştir. Peyam-ı Sabah, Türkiye'nin geleceği için izlenecek yol olarak İngiltere ile siyasi diyalog kurularak sorunların çözümünü önermekte, bu açıdan da Kuva-yı Milliye hareketini "cinnet" olarak nitelemekte ve onun yöneticilerine de Dâğiler, Bâğiler diye hitap etmekteydi. Ali Kemal yazılarında, Ankara'daki adamların ufak bir aşireti bile yönetemeyeceğini, savaş olmazsa Ankara kahramanlarının yaşayamayacağını ileri sürmekte, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında daha birçok hakaret içeren yazılar yazmaktaydı. Sakarya Savaşı öncesinde, henüz kesin başarı elde edilmediği sırada, 19 Ağustos 1921'de, Ali Kemal gazetesinde; "Aynı hal, aynı felâket: Ne bekliyoruz? Niçin barış çareleri aramıyoruz? Bu milletin varlığı ile bu derece oynamaya hakkımız var mı? Saldırma hakkını Yunanistan'a elimizle veren biziz. Ankara'nın peşine takılarak gaflet içinde yuvarlanıyoruz. Ankara Bolşeviklerden 79 torpido aldı." diyerek Ankara'nın başarılı olamayacağı havasını vermişti. O Sévres Anlaşmasının devamını istiyordu. 80 Gazetede Türkiye ile ilgili dış haberler genellikle Batı basınından alınarak yayınlanmıştır. Damat Ferit'in bir çok kez kurmuş olduğu İstanbul Hükümetlerini genellikle desteklemiştir. 18 Ocak 1920'de, Journal des Debats gazetesinden alınarak yayınlanan bir yazıda, Mustafa Kemal'in ordusunun her geçen gün bozularak, düzenli kuvvetlerinin çeteler biçimindeki silahlı güçlere dönüştüğünü, bunun ise Anadolu'da anarşinin artması sonucunu verdiği ileri sürülüyordu. Yazıda ileri dönük sav olarak, gelişmeler karşısında Mustafa Kemal'in harekâtının kesin bir biçimde sona ereceği belirtiliyordu. 81 Peyam-ı Sabah'ın, kamuoyunu yanıltan, sanki İstanbul Hükümetinin, İstanbul'un işgaline karşın, görevini sürdürdüğü ve ona itaat edilmesi gerektiği 79 Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Günlüğü, TTK, Ankara, 1996, c.IV, s. 12, Bkz. Özkaya, a.g.e, s. 79. 80 Özkaya, a.g.e, s. 79. 81 Sarıhan, a.g.e, s. 75. 30 yolundaki yazıları millî teşkilat tarafındandikkatlice izlenmekteydi. 3. Tümen Kumandanı, 19 Mart 1920'de, Samsun'a gelen vapurda, Peyam-ı Sabah'ta, Orient News Gazetesi'nden alınan bir makale metnini açık bir telgrafla, 15. Kolordu Kumandanına yollamak gereğini duymuştur. Orient News Gazetesi'nden naklen bir makaleyi yayınlayan Peyam-ı Sabah Gazetesi, bunda, İzmir hariç her yerde telgrafların kabul edildiğini açıklamakta ve Kuva-yı Milliye'yi tenkit etmektedir.Gazetenin haberler kısmında ise, İstanbul'da hiç bir şeyin olmadığı ve kabinenin görevine devam ettiği, bazı uygunsuz hallerin asıl ve esasının olmadığı açıklanmaktaydı. 82 Peyam-ı Sabah gazetesinde Ali Kemal imzasıyla 1 Mayıs 1920'de çıkan bir başyazıda San Remo Konferansı ile ilgili olarak Türkler için barış koşullarının beklenilenden ağır olduğu anlatılarak bunun nedenleri de Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiyi kabullenmiş olmakla birlikte daha sonraki aylarda "ocak gayretiyle ortaya çıkan Kuva-yı Milliye"ye bağlanıyordu. Yazıda, "Avrupa muvazenesine istinad" gereğini Osmanlı Diplomatlarının son yıllarda önemsememiş olmaları eleştiriliyor, bu dengenin bozulmasının Osmanlı varlığını tehlikeye soktuğu ekleniyordu. Ali Kemal'e göre, en ciddi önlem, bu yaraya birinci merhem şu idi: " Ekserisi Türk ve Osmanlı olmayan o ekalliyeti içimizden büsbütün çıkartmak ve atmak, vücud-u içtimaiyemizden o uzvumuzu âdeta kesmektir." 83 Ali Kemal, 14 Mayıs 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde yazmış olduğu "Sulh şartları ve tarz-ı müdafaamız" başlıklı başyazıda, barış koşullarının son derece ağır olmasının nedenini şu tümceyle Anadolu Direnişi'ne bağlıyordu: "Şerait-i sulhiyemizin bu derece ağırlaşmasına Kuva-yı Milliye dedikleri İttihat ve Terakki istitalesinin dolapları, fesatları bâdi oldu." Anadolu Harekâtı'nın Enver, Nuri ve Halil gibi ünlü İttihat ve Terakki ileri gelenleriyle sıkı bir işbirliğinde olduğunu belirterek, bu çeşit gerçekler (!) karşısında barış koşullarının değişikliğini sağlamak için izlenmesi gerekli yol olarak da şu öneriliyordu: "Hukukumuzun ergeç devletlerce nazar-ı insafa alınacağından eminiz...". Doğu'da huzur ve barışın sağlanması 82 Özkaya, a.g.e, s. 32. 83 Öztoprak, a.g.e, s. 93. 31 konusunda "Türklerin hukuk'u sarihasına riayet etmek" gereklidir. Bunun için de İzmir'i Anadolu'dan ayırmamak, İstanbul'u Trakya'dan mahrum etmemek zorunludur. Gazetede bugüne değin izlenen yolun bırakılarak şunların yapılması gerektiği belirtiliyordu: "Adl ve hak yolları, nizam ve intizam düsturları elimizde iken zorbaların yaptıkları gibi çıkmazlara sapmak, hukuk'u milliyemizi elimizle iptal etmektir... Damat Ferit Paşa'nın velev böyle son dakikalarda olsun mevki-i iktidara gelmeleri bu devlet için bir nimettir, mazallah hâlâ re's-i idaremizde hâlâ bir Ali Rıza Paşa veya Salih Paşa Hükümeti olsaydı halimiz neye varırdı?" 84 Peyam-ı Sabah ve Ali Kemal Büyük Taarruz öncesi günlerde bile Anadolu Ulusal eylemini kötülemekten, düşmanların Türkleri aşağılayıcı sözlerini yaymaktan, halkı Mustafa Kemal'e karşı kışkırtmak için çaba göstermekten çekinmemiştir. Benzer şekilde, Peyam-ı Sabah'ta çıkan ve ulusal hareketçilerin "ittihatçılar" olduğu yolundaki iddia üzerine Mustafa Kemal, memlekette "İttihat ve Terakki"ye olan düşmanlığı bildiği için, milli hareketin İttihat ve Terakki ile ilgisi olmadığını belirten bir beyanname ile, bu gibi haberlerin yalan olduğunu İstanbul Basınına duyurmuştu. 85 Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, "Resimli Yirminci Asır" dergisinde yazdığı, mütareke dönemi İstanbul'unun basın hayatı çevresinde gelişen sosyal ve siyasi yaşamına dair anılarında Ali Kemal'den şöyle bahsetmektedir: "Ali Kemal'in bu gafilâne yazılarıyla vatana bir düşman yazarından çok daha fazla zararı olduğu bir gerçektir. Bilhassa Dâhiliye Nazırlığı sırasındaki hareketleri affedilir şeyler değildir. Ben o sıralarda Celâl Nuri merhumun ileri gazetesinde çalışıyordum. İleri o devrin veçhile "Kemalist" yani Kuva-yı Milliye'ye taraftar bir gazete idi. Sebebi de gazetenin sahibi ve başyazarı Celâl Nuri merhumun Büyük Millet Meclisi'nde Gelibolu mebusu olması idi. Bu yüzden Tanrı'nın günü Ali Kemal Celâl Nuri'ye de, milliyetperver Velid Ebuzziya'ya da, yine Millî Mücadele taraftarı Akşam'cılara da 84 Aynı yer. 85 Özkaya, a.g.e, s. 39. 32 çatar, muarızlarına "fino"lar, gazetelerine de "lahana yaprakları" damgasını yapıştırırdı. Hele İttihatçılara karşı kullanmayı âdet edindiği "Hinoğlu hinler" tabiri o devrin Babıâli Caddesi muhbirleri arasında bir dil pelesengi haline gelmişti. Peyam-ı Sabah başyazarının bu gafleti, dalâleti yalnız Kuva-yı Milliyecileri, Kemalistleri değil, devrin en ağırbaşlı, politikadan daima uzak kalmış, milliyetperver 86 simalarını bile çileden çıkarıyordu." Ali Kemal, 1922 Eylülünde yakalanıp İzmit'e getirildiğinde, linç edilmeden önce, davasında haksız olduğunu kabul etmiştir. O, "Ben davanın başarılı olacağına inanıyordum. Türk Milletinde bu kadar büyük yaşama gayreti ve savaş ruhunun olduğunu bilmiyordum. Bu bilgisizliğimden dolayı mazur görülmeliyim. Yaşamımın büyük bölümü Avrupa'da geçti. Türk Milletini tanımıyormuşum, tanıyamamışım." demişti. 87 2.2.3 Türkçe İstanbul İmtiyaz sahibi ve başyazarı Sait Molla tarafından günlük olarak 5 Aralık 1918 tarihinden başlamak üzere çıkarılmıştır. Sait Molla, çok koyu İngiliz taraftarlığı yapan, İstanbul'da ve Anadolu'da "Hürriyet ve İtilaf Partisi"nce desteklenen "İngiliz Muhipleri Derneği"nin yöneticileri arasındaydı. Türkçe İstanbul gazetesi de bu derneğin yayın organıydı. 88 Sait Molla, Danıştay üyesiydi. İttihatçı düşmanı olarak tanınmıştı. Osmanlı Sulh ve Selâmet Cemiyeti'nin kurucularındandı. Gazetesinde, Türkiye'yi Amerika'nın değil, İngiliz yardımının kurtaracağını yazıyordu (16 Aralık 1918). Mayıs başlarında, İngiliz Yüksek Komitesi'ne bir rapor vererek İngiltere'nin Türkiye'de yönetime el koymasını istedi. 20 Mayıs 1918'deki yazısında, "Memleketimizin hal ve istikbalini kurtaracak yegâne çare İngiliz himayesidir. Millet zaman geçirmeden İngiliz himayesini istemelidir." diyordu. 89 86 Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, "[Ali Kemal]Nasıl Nazır Oldu?", Resimli Yirminci Asır, Sayı 182- 183, 9-16 Şubat 1956, Bkz. İsmail Dervişoğlu, Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, Gazeteler, Gazeteciler ve Olaylar Etrafında Mütareke Yıllarında İstanbul, Kitabevi, İstanbul, 2009, s. 208-209. 87 Hıfzı Topuz, Türk Basın Tarihi, İstanbul, 2003, s. 107-110, Bkz. Özkaya, a.g.e, s. 79. 88 Suna Kili, Türk Devrim Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008, s. 11. 89 Topuz, a.g.e, s. 113. 33 "İngiliz yanlısı Turkidje Stamboull (Türkçe İstanbul) gazetesi başyazarı ve İngiliz Muhipleri Derneği önde gelen üyesi Sait Molla'nın yazdığı iddia edilen mektuplar" konulu, 10 Kasım 1919 tarihli, gizli Birleşik Devletler Elçiliği raporunda Sait Molla'nın Rahip Frew'e yazdığı ve "Nutuk"ta da yayınlanan mektuplarından bahsedilerek, Turkidje Stamboull gazetesinin İngiliz büyükelçiliğinden aylık 3000 liralık destek gördüğü belirtilmekteydi. 90 2.2.4 Aydede (Dergi) Refik Halid (Karay) tarafından (Bkz.:EK-5), 1920'de haftalık olarak yayınlanmaya başlayan bu mizah gazetesi (Bkz.:EK-6), Millî Mücadele'ye karşı gelen yayın organlarından biriydi. Kurtuluştan sonra Refik Halit 150'likler listesine alındı.91 2.2.5 Ümit (Dergi) Tarık Mümtaz (Göztepe) tarafından, 6 Aralık 1919 ile 24 Mayıs 1921 tarihleri arasında aylık olarak çıkarılmış olan bu resimli edebiyat dergisine Celâl Sahir ve Fuat Köprülü gibi kimseler de yazı veriyorlardı. 92 SONUÇ Kamuoyunun iletişim ve toplumsal etkileşim süreci içinde oluştuğu dikkate alınırsa, kitle iletişim araçları vasıtasıyla görülen, işitilen, okunan mesajların, kanaatlerin oluşumunda etkin bir rol oynadığı görülecektir. Kitle iletişim araçlarının oluşturduğu ve hatta yönlendirdiği kamuoyu, toplumun büyük bir çoğunluğu tarafından kabul görmekte, sorgulanmadan, tartışılmadan olduğu gibi algılanmaktadır. 1450'de Johannes Gutenberg'in, ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz şehrinde metal harflerle basım tekniğini bulması ile başlayan yeni dönem yüksek 90 Orhan Duru, Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye'nin Kurtuluş Yılları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007, s. 47. 91 Topuz, a.g.e, s. 141. 92 Aynı yer. 34 kalitesi ve ucuz fiyatıyla kısa sürede başarılı olmuş ve Avrupa'dan başlayarak tüm dünyada yaygınlaşmıştır. Osmanlı topraklarının matbaayla ilk tanışmaları İspanya’dan kaçan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğun hüküm sürdüğünü topraklara göç etmesiyle gerçeklemiş ve ardından 1500’lü yıllarda Selanik, Halep ve Edirne kentlerinde başka Musevi basımevlerinin kuruluşu ile devam etmiştir. 1828 yılında Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın çıkardığı Vakayi-i Mısıriyye adındaki ilk Türkçe – Arapça gazete Türklerin gazetecilik serüveninin ilk kilometre taşı olmuştur. İyi bir asker olmasının yanı sıra iyi bir devlet ve fikir adamı olan Mustafa Kemal basının ve kamuoyunun değerin çok iyi anlamıştır. Zira 2 Kasım 1918 yılında İstanbul’da Ali Fethi Bey tarafından çıkarılmaya başlayan Minber gazetesine kendisi de ortak olmuş ve yazılar yazmıştır. Milli Mücadele'nin başlamasının ardından kendi görüşlerini savunacak bir yayın organının gereğini hisseden Mustafa Kemal önce İrade-i Milliye daha sonra da Hakimiyet-i Milliye gazetelerinin çıkarılmasını sağlamıştır. Milli Mücadele döneminde Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen çok sayıdaki gazete ve derginin yanısıra aleyhte yayınlar yapanlar da olmuştur. Ulusal Kurtuluş Hareketi aleyhinde yaptıkları yayınlarla Milli Mücadele'ye zarar veren ve halkın nefretini kazanan bu gazete ve dergilerin İstanbul'da yayınlananları; Alemdar, Peyam-ı Sabah ve Türkçe İstanbul gazeteleriyle Aydede ve Ümit dergileri olarak sıralanabilirler. Bunlar arasında, son ana kadar Milli Mücadele'ye ve taraftarlarına hakarete varan bir dille saldıran Peyam-ı Sabah ve sonunda nefretini kazandığı halk tarafından linç edilen Ali Kemal özellikle öne çıkmaktadır. 35 KAYNAKÇA Kitaplar Bektaş, Arsev, Kamuoyu, İletişim Ve Demokrasi, Bağlam Yayınları, İstanbul, 1996. Cebesoy, Ali Fuat, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1981. Coşar, Ömer Sami, Milli Mücadele Basını, Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, İstanbul, (Tarihsiz). Dervişoğlu, İsmail, Ahmet Cemaleddin Saraçoğlu, Gazeteler, Gazeteciler ve Olaylar Etrafında Mütareke Yıllarında İstanbul, Kitabevi, İstanbul, 2009. Duru, Orhan, Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye'nin Kurtuluş Yılları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2007. Er, Turgut, Türkiye’de Basın Yayın ve Tanıtma, Ankara, 2003. 36 Hançerlioğlu, Orhan, Toplumbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1996. İnuğur, M. Nuri, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul, 1988. Kabacalı, Alpay, Türk Basınında Demokrasi, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994. Kili, Suna, Türk Devrim Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2008. Koloğlu, Orhan, İlk Gazete, İlk Polemik, Çağdaş Gazeteciler Derneği Yayınları, Ankara, 1989. Koloğlu, Orhan, Osmanlı’dan 21. Yüzyıla Basın Tarihi, Pozitif Yayınları, 2006. Lewis, Bernard, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2009. Oral, Süreyya, Türk Basın Tarihi, Ankara, 1967. Özkaya, Yücel, Milli Mücadele'de Atatürk ve Basın (1919-1921), AKDTYK Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 2007. Özsoy, Osman, Saltanattan Cumhuriyete Giden Yolda Kurtuluş Savaşının Perde Arkası, Aksoy Yayıncılık, İstanbul, 1999. Öztoprak, İzzet, Türk ve Batı Kamuoyunda Milli Mücadele, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1989. Şapolyo, Enver Behnan, Türk Gazetecilik Tarihi, Güven Matbaası, Ankara, 1971. Topuz, Hıfzı, II. Mahmut’tan Holdinglere Türk Basın Tarihi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1998. Turan, Şerafettin, Atatürk’ün Düşünce Yapısını Etkileyen Olaylar, Düşünürler, Kitaplar, TTK, Ankara, 1999. Makaleler Baykal, Hülya, “Milli Mücadele’de Basın” ATAM Dergisi, Sayı 11, Cilt 4, Mart 1988. Gevgili, Ali, “Türkiye Basını“ Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 1, İletişim yayınları, s. 202. 37 Ertuğ, Hasan Refik, “Türk Basını Nasıl Doğdu ve Gelişti”, Yeni Türkiye, Nebioğlu Yayınevi, İstanbul, 1959. Koloğlu, Orhan, "Osmanlı Basını; İçeriği ve Rejimi", Tanzimattan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 1, İletişim Yayınları, İstanbul, s.68. Özkaya, Yücel, "Milli Mücadelede "Anadolu Ajansı"nın Kuruluşu ve Faaliyetlerine Ait Bazı Belgeler", ATAM Dergisi, Sayı 2, Cilt: I, Mart 1985. Özkaya, Yücel, "Milli Mücadele’nin İlk Döneminde Basın ve Atatürk’ün İlişkisi", ATAM Dergisi, Sayı 3, Cilt 1, Temmuz 1985. Öztoprak, İzzet, "Atatürk, Basın ve Minber Gazetesi", Beşinci Uluslar arası Atatürk Kongresi (8 – 12 Aralık 2003) Cilt: 2, ATAM Yayınevi, Ankara, 2005, s. 905. EKLER EK-1: Alemdar Gazetesi. EK-2: Refi Cevat (ULUNAY). EK-3: Peyam-ı Sabah Gazetesi. EK-4: Ali Kemal. EK-5: Aydede Dergisi. EK-6: Refik Halid (KARAY). 38 39 EK-1 Resim 1. Milli Mücadele karşıtı Alemdar Gazetesi, 9 Nisan 1920 tarihli nüshasında Ahmet Anzavur'a övgüler yağdırıyordu. EK-2 40 Resim 2. Alemdar Gazetesi sorumlu müdürü ve başyazarı Refi Cevat (Ulunay), Anadolu'daki Bağımsızlık Savaşına karşı çıkarak bu hareketi "amaçsızlık" ve "maceraperestlik" olarak nitelemişti. 41 EK-3 Resim 3. Milli Mücadele karşıtı İstanbul gazetelerinden Peyam-ı Sabah. 42 EK-4 Resim 4. Peyam-ı Sabah başyazarı Ali Kemal. 43 EK-5 Resim 5. Refik Halid (Karay). 44 EK-6 Resim 6. Aydede Dergisi. 45

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası