atatürk ün 100 sözü / Atatürk’ün bugün bile yolumuzu aydınlatan 20 sözü - Son Dakika Türkiye Haberleri | NTV Haber

Atatürk Ün 100 Sözü

atatürk ün 100 sözü

Bu tarih, Mustafa Kemal Atatürk ve Heyet-i Temsiliye üyelerinin 16 Mayıs 1919’da başlayan Anadolu yolculuğunun, karakterinde ve sosyal dokusunda bağımsızlığı, özgürlüğü, fedakârlığı ve dayanışmayı barındıran Ankara halkının, 225 gün sonra Dikmen Keklikpınarı sırtlarında büyük coşku ve sevgiyle karşıladığı gündür. 27 Aralık, Ankaralıların geleceğe bir mirası ve Anadolu’nun sönmeyen bağımsızlık ve özgürlük ateşini taşıyan tarihtir. Milli Mücadele’nin seyri açısından önemli bir dönüm noktası olan “Milli Mücadele Projesi” hazırlıklarının yapıldığı süreçtir. Milli Mücadele Projesi; Anadolu’nun ortasında çorak, bakımsız, kerpiç evli, 20-25 bin nüfuslu, dış dünya ile tek bağlantısı bir demiryolu olan halkının çoğu Müslüman Türklerden oluşan dar sokaklı küçük bir şehir olan Ankara’da uygulamaya konmuştur. Bozkır halindeki bu kent önce Milli Mücadele’nin sonra yeni Cumhuriyetin ve devrimler devletinin başkenti olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişini; Anadolu'daki manzara, oluşan koşullar ve zorunluluklar içinde değerlendirilmelidir. Bu dönem; yabancı işgaller, iç isyanlar, İstanbul’un hükümetinin ihaneti, yokluk, ümitsizlik, bitkinlik ve büyük bir kargaşa. Orta Anadolu'daki bir avuç toprak parçası dışında Anadolu, dönemin emperyalist güçlerince paylaşılmış ve Hükümet Merkezi İstanbul işgal edilmiştir. Yunan orduları, İç Anadolu’ya ilerlemiş ve ülkenin her yanından işgalci güçlerin yaptığı zulme ilişkin acı haberler gelmeye başlamıştır. Türk ulusu, yapılmış olan haksızlık ve zulüm karşısında işgalci emperyalist güçlere esir olmayacak kadar onurlu ve şanlı bir geçmişe sahiptir. Batı Anadolu'da, Güneydoğu'da ve Doğu Anadolu'da yerel milisler işgalci güçlere karşı tüm güçleriyle direnmiş ve bu ağır cezanın hiçbir şekilde hazmedilemeyeceğinin işaretlerini vermiştir. Yunanlıların tüm Batı Anadolu’yu yakıp yıkarak Polatlı, Haymana’ya kadar gelmeleri Ankaralıların içini acıtmıştır. İngilizlerin Ankara’da “İngiliz Muhripleri Cemiyetini” kurma çalışmaları, İstanbul Hükümeti tarafından desteklenmiştir. Bu gelişmelere paralel, Ankaralı gençler “Milli Azim Cemiyeti’ni” kurmuştur. Milli Mücadele günlüğüne “Telgrafhane Vakıası” olarak geçen Anadolu’dan Padişaha karşı çekilen ilk isyan telgrafı ile Ankara halkının temsilcileri Padişahı tanımadığını bildirmiştir. Memurlar yaptıkları toplantıda; “Ankara Halkı gibi, vilayet memurları da Sivas Kongresinin çizdiği esaslar dâhilinde hareket edeceklerdir. Bundan sonra İstanbul Hükümetiyle değil, sadece Temsilciler Heyetiyle temas edeceklerdir.” kararını almıştır.

Ankara’da ulusun isteklerini korkmadan dile getirecek ve savunacak, ulusa dayanarak oluşturulan ulusal örgüt “Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur. Cumhuriyet kurulması ile Diyanet İşleri Başkanı olarak görev yapan Rıfat Börekçi Başkan seçilmiştir. Ankara Valisi Muhittin Paşa, milli kuvvetlerin gücüyle Ankara’dan çıkarılmıştır. Rıfat Börekçi, Ankara’ya vali olarak atanan Ziya Paşa’yı gelmemesi konusunda uyarması ile Eskişehir’den geri dönmek durumunda kalmıştır. Yahya Galip Bey, Vali Vekili olarak atanmıştır. Bu gelişmeler üzerine İstanbul Hükümeti Rıfat Börekçi’yi idama mahkûm etmiştir. Atatürk, Ankara’da güvenliğin sağlandığını bildirilmesi ile Müftü Rıfat Börekçi’ye geleceğini bildirmiştir. Yunan ordusunun Ankara’ya doğru ilerlemesi ve ele geçirdikleri yerlerde halka zulüm yapması nedeniyle Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Rıfat Börekçi başkanlığında yaptığı toplantıda; 400 Jandarma talebesi, Seymenlerden bir grup ve civardan gelen 3000 mahkûm ile “Kuvay-ı Milliye Müfrezesi” oluşturulmasına karar verilmiş ve Batı cephesine gönderilmiştir. Umutların tükendiği Anadolu’da, Ankara halkı Milli Mücadele ruhundan ödün vermeden Ankara’yı; Kuvay-ı Milliye hareketine ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’na güvenilir bir merkez olarak hazırlamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün, Ankara’nın önce Heyeti Temsiliye Merkezi ile Milli Mücadele’nin üssü, sonra da yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti seçmesinin nedenlerini; kurtarmayı düşündüğü vatanın Misak-ı Milli sınırları içerisindeki toprakların Anadolu'nun merkezî konumunda bulunması, tarihi ve sosyal dokusu, doğal ve coğrafi konumu, stratejik yollar üzerinde olması, işgal altında bulunan yerlere yakın ve Karadeniz’de İnebolu, Akdeniz’de Antalya limanları ile bağlantısı bulunması, demiryolu ve telgraf şebekesinin mevcut olması, düşmanın ulaştığı Geyve Boğazı, Kütahya ve Afyon gibi önemli yerler ile demiryolu bağlantısına bulunması, Hükümet yanlısı Vali Muhittin Paşa’nın işbaşından uzaklaştırılması, güçlü bir Müdafaa-i Hukuk şubesi kurulması ve Ali Fuat Cebesoy komutasındaki 20.Kolordu'nun Ankara'da bulunması etken oluşturmuş ve tartışmasız stratejik bir üstünlük sağlamıştır. Ali Fuat Cebesoy, Ankara’nın önemini; “Ankara her türlü teşkilata, birliğe ve hareket başlangıcına müsait stratejik bir mevki idi. İstanbul Hükümeti ve İngilizlerden evvel buranın tarafımızdan tutulması en büyük emelimizdi. Eğer İstanbul’da verdiğimiz karardan haberdar olsalardı, 20.Kolordu’nun nakline katiyyen yanaşmazlardı.” sözü ile açıklamıştır. Atatürk; “Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim” sözü ile Ankara’nın coğrafi önemini belirtmiş ve seçilmesini; "Vaziyet-i umumiyeyi idare ve sevk mesuliyetini deruhte edenler, en mühim hedefe en yakın tehlike, mümkün olduğu kadar yakın bulunur. Yeter ki yakınlık vaziyet-i umumiyeti nazardan mehcur bırakacak derecede olmasın. Ankara bu şeraiti cam'i nokta idi. Her halde cephelerle iştigal edeceğiz diye Balıkesir'e Nazilli'ye veyahut Karahisar'a gitmiyorduk. Fakat cephelere ve İstanbul'a şimendiferlerle merbut ve vaziyet-i umumiyeyi idare nokta-i nazarından Sivas'tan asla farkı olmayan Ankara'ya gelecektik. Garbi Anadolu için en büyük merkez ve merciin Ankara olması muvafıktır" Yine;"En acı ve felaketli günlerde millet her taraftan zehirlenirken Ankaralılar, memleket ve milletin gerçek kurtuluşuna yönelik girişimler hakkındaki iman ve itimatlarını bir an dahi sarsmamışlardır.” Ülkenin en kötü günlerinde dahi Ankaralıların, Milli Mücadele ruhlarını kaybetmediğini, merkezi durumu nedeniyle harekâta olacak etkisini belirtmiştir.

Atatürk, Heyet-i Temsiliye'nin Sivas'tan Ankara'ya hareketini 16 Aralık 1919'da ilgililere bildirmiş ve bu yolculuğun gizli tutulmasını istemiştir. 18 Aralık 1919'da 3 araba ile sabah 9.00'da Sivas’tan yola çıkılacağını, güzergâhın Kayseri-Hacı-Bektaş-Mucur-Kırşehir-Kaman-Beynam üzerinden yapılacağını Fahrettin Altay Paşa'ya belirtmiştir. Ankara'nın merkez olması Erzurum Kongresinin toplandığı günlerde kararlaştırılmış, 4 Ağustos 1919'da Atatürk tarafından Ali Fuat Paşa'ya bildirilmiştir. Atatürk ve Heyet-i Temsiliye üyeleri, 3 Ekim 1919’da Ankara’ya gitme kararı vermiş, ancak 2-3 Ekim’de Ali Rıza Paşa hükümeti ile görüşme, seçim hazırlıkları ve komutanlar toplantısı gibi etkenler bu kararın uygulamasını geciktirmiştir. Ali Fuat Paşa, 13 Aralık 1919'da gönderdiği şifrede; “Yolların hava şartları nedeniyle kötü olduğunu, Rauf Bey'le Mustafa Kemal Paşa'nın Mucur'dan temin edilecek bir araba ile Hacıbektaş'a gitmelerini ve Çelebi Efendi ile görüşmelerini çünkü tekke babaları ile bu zatın hareketi milliye lehinde olduklarını ve kendisine bu konuda yardım edeceklerini” belirtmiştir. Heyet-i Temsiliye; 21 Aralık 1919'da Mucur'a, ertesi gün Hacıbektaş'a gitmiştir. Aleviler üzerinde etkili olan Çelebi Cemalettin Efendi ile Post vekili Niyazi Salih Baba ile görüşülmüştür. Atatürk, Ali Fuat Paşa'ya 23 Aralık 1919’da gönderdiği telgrafta; "Bir gün bir gece Çelebi Efendi ve Baba Niyazi Efendi ile müzakere eyledikten sonra bilumum Alevilerle Bektaşiyaanın bütün mevcudiyetleriyle müzahir ve hadim olacaklarına dair vaat ve teminatta bulunduklarını" Kuva-yı Milliye’ye taraftar olduğuna dair söz alındığı bildirmiştir. 23 Aralık’ta Hacıbektaş'tan Mucur'a geçen heyet, ertesi gün Kırşehir'de büyük bir gösteri ile karşılanmıştır. Heyet-i Temsiliye üyeleri Müdafaa-i Hukuk binasıyla birlikte Gençler Derneğini ziyaret etmiş ve gençlere Atatürk; ”En önemli kurtuluş ilkesi, halkın örgütlenmesidir. Örgütlenmeyi bilmeyen halk, saray karşısında, sömürgeciler karşısında yenilir, ezilir. Bu halk hareketini, bir ulusal devlet haline getireceğiz, yeni bir Türk Devleti”. Bağımsızlık savaşında örgütlenmenin ve birleşmenin gereği ve önemi vurgulamıştır. Heyet, Kırşehir'den Kaman'a, ertesi günü Beynam'a gelmiştir. 9 gün süren yolculuktan sonra Atatürk ve Heyet-i Temsiliye üyeleri; halk ile birlikte Hacıbayram'a yürüyerek türbeyi ziyaret etmiş, 15.30'da hükümet konağına gelmiş ve Kalaba'daki Ziraat Mektebi'ne yerleşmiştir. Bilahare, güvenlik ve şehre yakınlık nedeniyle "Direksiyon Binasına" taşınmış, bu okul Milli Mücadele ve Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk'ün düşünmek ve dinlenmek için yalnız kalabildiği, özel toplantılarını yaptığı bir yer olmuştur. Ülkeyi kurtarmak için kişisel kararlılığı kitlesel direnişe dönüştürebilecek ortamı ve özlediği toplumsal dayanışmayı burada bulmuştur.

Atatürk, Ankara’da karşılanışını; “Ankara’ya ilk kabul olunduğum gün 27 Aralık 1919, sadece bir vatandaş, ulusun bir bireyi idim. Hiçbir sıfatım, selahiyetim ve ünvanım yoktu. Böyle olmakla beraber Ankara ve havalisi tamamıyla çocuklarıyla, kadınlarıyla, ihtiyarlarıyla beraber Ankara şehrinden Dikmen Tepesine kadar bütün sahrayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan Hükümet dairesine kadar uzayan caddenin iki tarafı eski Türk kıyafetine girmiş, bıçakları ve tabancaları ellerinde Ankara Seymenleriyle dolmuştu. Seymenler ve onlarla beraber bütün halk: “Vatanı ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz” diye bağırıyorlardı. O zaman Ankara İstasyonu işgalci subay ve askerlerin işgali altında bulunuyordu. O güne kadar Ankaralılar’ı ölü ve Ankara’yı bir harabe zanneden bu yabancılar, bu yüce tezahür karşısında kaygılarını belirtmekten kendilerini alamamışlardır.”Ankaralılardan övgü ile bahsetmiştir.      Ankara’ya gelen 19 kişilik heyette; Mustafa Kemal Atatürk, Hüseyin Rauf Orbay, Ahmet Rüstem, Yaver Yüzbaşı Cevat Abbas Gürer, Muzaffer Kılıç ve Yüzbaşı Bedri, Mazhar Müfit Kansu, Şeyh Fevzi ve Hakkı Behiç Bey, İbrahim Süreyya Yiğit, Dr. Binbaşı Refik Saydam ve Hüsrev Gerede yer almıştır. Heyeti ilk olarak Gölbaşı’nda Vali Vekili Yahya Galip Bey ile ve 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Cebesoy karşılamıştır. Cebesoy karşılamayı; “Biz tam, üçü on geçe Kızılyokuştan iniyorduk. Yolda Paşa’ya yetiştiğimizde Paşa, Rauf Bey’le beni otomobiline almıştı. Bize tahsis edilen Ziraat Mektebine gittik. Ankara’ya varışımızı bütün teşkilata 27 Aralık 1919’de yapılan tebliğ ile duyuruldu. Heyet-i Temsiliye adına Atatürk; “Sivas’tan Kayseri yoluyla Ankara’ya hareket eden Heyet-i Temsiliye, yol boyunca ve Ankara’da büyük milletimizin çok sıcak ve samimi vatanseverlik gösterileri içinde, bugün şehre geldi. Milletimizin gösterdiği bu birlik ve azim, memleketimizin istiklali hakkındaki kanaatleri sarsılmaz bir surette güçlendirici mahiyettedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye’nin merkezi Ankara’dır”. Milli mücadelenin hakiki merkezi Ankara olmuştur. Artık bir Merkez ve bir Şef vardır. Atatürk; “Ankara’nın ve Ankaralıların benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır” sözü ile Ankaralıların önemini belirtmiş ve Milli Mücadele’deki tutumunu ise “İstiklal Mücadelesi tarihinde Ankara namı en aziz bir mevkii muhafaza edecektir. Bazılarımız göğüs germeyi hemen gayrimümkün zannedilen bu müşkülat karşısında sizler bir dakika tereddüt etmediniz. Üç sene önce Sivas’tan Ankara’ya ayak bastığım zaman bir misalini geçen gün dahi göstermiş olduğunuz samimi ve kalbi tezahürat ile beni kollarınız arasına aldınız. O zaman gösterdiğiniz bu vatani cesaret sayesinde ecnebi müdahalesiyle İstanbul’da kapatılmış olan Meclis-i Mebusan’ın daha geniş bir salahiyet ve şanı milliyet layık bir istiklal ile Ankara’da açmak mümkün oldu. Büyük Millet Meclisi sizin muhiti hamasetinizde korkusuzca istiklal mücadelesine devam edebilmiştir. Binaenaleyh, Ankara, hemşerilerimizin bu istiklali vatan mücadelesinde ayrı bir hissei şerefi vardır.” Sözü ile anlatmıştır.

Bu tarihi günde, Ulu Önder; "Merhaba Efeler! Niye zahmet ettiniz, neden geldiniz?" sorusuna Seymenler "Uğrunda Ölmeye, Millet yolunda kanımızı akıtmaya geldik Paşam!" cevabını vermişlerdir. Ulu Önder “Fikrinizde sabit misiniz?” sorduğunda Seymenler büyük bir kararlılıkla “Andolsun” sözü ile karşılık vermişlerdir. Bunun üzerine gözleri yaşaran Ulu Önder “Varolun Yiğitler!” sözü ile şükranlarını bildirmiştir. Uzun yıllardır semalarına kara bulutların çöktüğü, umutların tükendiği Anadolu'da, zeybekler yeniden dönülmeye başlamıştır. “Seymen Alayı” basit bir karşılama töreninden öte, ülkeyi içinde bulunduğu karanlıktan kurtaracak yeni bir liderin, dağınık olarak sürdürülen Milli Mücadele hareketini şahsında toplayacak ve önderlik edecek liderin “Seymenler” tarafından seçilmesidir. Bu sivil oluşum ve tarihte eşine az rastlanır bu halk desteği, Milli Mücadele’yi taşıyacak olan Ulu Önder’e ve Kuva-yı Milliyecilere olağanüstü bir moral ve güç vermiştir.

Mazhar Müfit Kansu, Ankara’ya gelişi; “O sabah ajanslar ile Mustafa Kemal Paşa’nın geldiği haberi herkesi bildirildiği gibi, bir taraftan da sabahtan itibaren davullar ve zurnalarla bütün Ankara halkı karşılamaya hazırlanmıştı. Çankaya ve Dikmen tepelerinden güzel sesli hafızlar ezan ve salat okuyorlardı. Ve köylerden birçok atlı ve kağnı arabalarıyla binlerce halk Ankara’ya gelmiş, Ulucanlar’dan Hacıbayram Camii’nin önünde toplanarak dini tören yapılmış; 700 piyade, 3000 atlıdan teşekkül eden bir Seymen alayını Ankara’da bulunan dervişler takip ediyor. Okul öğrencileri İstasyon Caddesi’ne, Seymen alayının bir kısmı Dikmen bağlarına, bir kısmı Çankaya bağlarına, Kızılyokuş eteklerine ve diğer bir kısmı da istasyon yoluna dizilmişti. Halkın bir kısmı Namazgâh tepesine ve diğer kısmı Yenişehir’in bulunduğu yerlere ve İstasyon yoluna sıralanmışlardı.“ sözü ile anlatmıştır.

Ankara, yalnız bir il, bölgesel bir merkez ve başkent değil, aynı zamanda Cumhuriyet’in sembolü ve ülkenin Aydınlık geleceğinin ve devrimlerin bir simgesi olmuştur.  Ankara'nın merkez olarak seçilmesinin doğru bir karar olduğunu Milli Mücadele’nin kazanılması ve özellikle Sakarya Meydan Muharebeleri göstermiştir.

KAYNAKÇA;

ATATÜRK, Gazi Mustafa Kemal, “NUTUK  (1919-1927)”, 2006.

ATAY, Falih Rıfkı, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul.

AYDEMİR, Şevket Süreyya, Tek Adam 1919-1922, Remzi Kitapevi, C-II, 1987, İstanbul

AYDOĞAN, Metin, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaş, İnkılap Yayınevi, 2017, İstanbul.

MÜTERCİMLER, Erol,Fikrimiz Rehberi, Gazi Mustafa Kemal,Alfa Yayınları,2008, İstanbul. 

ÖZDEMİR, Hikmet, Savaşta ve Barışta Kemal ATATÜRK, Doğan Egmont Yayıncılık,2019, İstanbul.

Doç.Dr.Oğuz AYTEPE, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk Yolu Dergisi, S.29-30, Mayıs-Kasım 2002, ss.31-38

Ataturk Today.com

 

Atatürk'ün Kısa ve Anlamlı Vatan Sözleri

Atatürk Sözleri

Taş kırılır, tunç erir ama Türklük ebedidir.

En büyük savaş, cahilliğe karşı yapılan savaştır.

Vatana ihanetin nedeni olmaz. Er yada geç bedeli olur.

Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.

Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.

Cehalet yenilmesi gereken en büyük düşmandır.

Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

Atatürk Sözleri

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.

Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.

Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.

Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir.

Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlar alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır.

Bir millet zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.

Şayet ölecek olursam, memlekete ait söyleyecek hiçbir şeyim yoktur. Çünkü yürürlükteki Cumhuriyet yasaları bu işleri temine yeterlidir.

Atatürk Sözleri

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Güzel Sözleri

Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar.

Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk Milletine canımı vereceğim.

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

Öğretmen bir kandile benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir.

Atatürk Sözleri

Cumhuriyet, fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre hürmet ederiz.

Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.

Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır. 29 Ekim 1923

Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız.

Onlar, kolaylıkla anlayacaklardır ki, çürümüş bir hanedanın, halife unvanıyla başının üstünden zerre kadar uzaklaşmasına imkân kalmayacak surette muhafazasının mecburî kılan bir devlet şeklinde, cumhuriyet idaresi ilân olunsa bile, onu yaşatmak mümkün değildir.

Atatürk Sözleri

Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir. Biz Cumhuriyeti kurduk, o on yaşını doldururken demokrasinin bütün icaplarını sırası geldikçe uygulamaya koymalıdır.

Başarı tüm ulusun azim ve inancıyla çabasını birleştirmesi sonucu kazanabilir.

Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim bir parçamsınız ve bende sizin.

Bir milletin medeniyetini ölçmek istiyor musunuz? Kadınlarına nasıl muamele edildiğine bakınız.

Bir ulusun asker ordusu ne kadar güçlü olursa olsun, kazandığı zafer ne kadar yüce olursa olsun, bir ulus ilim ordusuna sahip değilse, savaş meydanlarında kazanılmış zaferlerin sonu olacaktır. Bu nedenle bir an önce büyük, mükemmel bir ilim ordusuna sahip olma zorunluluğu vardır.

Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

Atatürk Sözleri

Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.

Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküş vardır. Her ilerleyişin ve kurtuluşun anası hürriyettir.

Çalışmak demek, boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azami derecede istifade etmek zorunludur.

Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.

Ben, manevi miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım, bilim ve akıldır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevî mirasçılarım olurlar.

Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse bilimi seçin.

Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

Atatürk Sözleri

Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.

Birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.

Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar. Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.

Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur. Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır. Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.

Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.

Atatürk Sözleri

Atatürk'ün Kısa Sözleri

Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu sonsuza kadar yaşatacak olan sizlersiniz.

Türk gençliği amaca, bizim yüksek ülkümüze, durmadan, yorulmadan yürüyecektir.

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.

Atatürk Sözleri

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır.

Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.

Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.

Asıl önemli olan ve memleketi temelinden yıkan, halkını esir eden, içerdeki cephenin suskunluğudur.

Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı.

Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.

Atatürk Sözleri

Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli, memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.

Bilelim ki mili benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar. Bütün ümidim gençliktedir.

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.

Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.

Atatürk Sözleri

Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur.

İnsaf ve merhamet dilenmekle millet işleri görülemez; millet ve devletin şeref ve bağımsızlığı elde edilemez, insaf ve merhamet dilenmek gibi bir kural yoktur.

Türk milleti ve Türkiye’nin çocukları, bunu bir an akıldan çıkarmamalıdır.

Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.

Dünyada ve dünya milletleri arasında sükun, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur.

Atatürk Sözleri

Türkiye’nin güvenini amaç edinen, hiçbir başka ulusun aleyhinde olmayan bir barış yolu, her zaman bizim ilkemiz olacaktır.

Biz Türkler, tarih boyunca hürriyet ve istiklal timsali olmuş bir milletiz.

Tam bağımsızlık denildiği zaman, doğal, siyasal, mali, adli, askeri, kültürel ve her alanda tam bağımsızlık anlaşılır.

Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır.

Ben yaşayabilmek için, kesin olarak bağımsız bir ulusun evladı kalmalıyım. Bu yüzden ulusal bağımsızlık bence bir hayat sorunudur.

Ya istiklal, ya ölüm.

Atatürk Sözleri

Atatürk Vatan Sözleri

Tehdide dayanan ahlak, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.

Birtakım kuş beyinli kimselere kendinizi beğendirmek hevesine düşmeyiniz; bunun hiçbir kıymeti ve önemi yoktur.

Samimiyetin lisanı yoktur. Samimiyet sözlerle açıklanamaz. O, gözlerden ve tavırlardan anlaşılır.

Medeniyetin esası, ilerlemesi ve kuvvetin temeli, aile hayatındadır. Bu hayattaki fenalık mutlaka toplumsal, ekonomik ve politik beceriksizliği doğurur.

Bir millette, özellikle bir milletin iş başında bulunan yöneticilerinde özel istek ve çıkar duygusu, vatanın yüce görevlerinin gerektirdiği duygulardan üstün olursa, memleketin yıkılıp kaybolması kaçınılmaz bir sondur.

Bir milletin ahlak değeri, o milletin yükselmesini sağlar.

Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.

Atatürk Sözleri

Saygısızlığın, saldırının küçüğü, büyüğü yoktur.

Tarih, bir milletin kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman inkar etmez.

Kadın İle İlgili En Güzel Atatürk Sözleri

Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.

Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir.

Kadının en büyük vazifesi analıktır! İlk terbiye verilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, bu vazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır.

Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.

Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.

Tarlalarda erkeklerle birlikte çalışan, kasabalarda pazar yerine giden, yumurta ve tavuğunu satan, ondan sonra kendisine gerekenleri bizzat satın alan, çalışmalarının hepsinde kocalarına yardımcı olan kadınlar!.. Ben bu kadınlar arasında kocalarından daha iyi işten anlayanlara ve hesap yapanlara rastladım.

Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.

Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!

Kadınlarımızın genel görev ve çalışmalarda paylarına düşen işlerden başka, en önemli, en hayırlı, en faziletli bir ödevleri de “iyi anne” olmalarıdır.

Dünyada hiç bir milletin kadını “Ben Anadolu Kadınından fazla çalıştım. Milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu Kadını kadar emek verdim,” diyemez!

Atatürk Sözleri

Bir milletin kültür düzeyi üç safhada; devlet, düşünce ve ekonomideki çalışma ve başarılarının özüyle ölçülür.

Bir millet savaş alanlarında ne kadar zafer elde ederse etsin-, o zaferin sürekli sonuçlar vermesi ancak kültür ordusu ile mümkündür.

Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, yüksek kültürde ve fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. Kültür zeminle orantılıdır.

O zemin milletin seciyesidir. Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek ve zekayı geliştirmektir.

Medeniyet öyle bir ışıktır ki, ona kayıtsız olanları yakar, mahveder.

Medeni olmayan milletler, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdur.

30 Ağustos Atatürk Sözleri

Türk çocuklarına sporun bugünkü tekniğini öğretmek ve bunlardan bir kısmını bazı törenlerde ve bayramlarda dekor olarak koymak gerekir.

Spordan yoksun olan bir gençlik nasıl ki vatan müdafaası sırasında etkili olamıyorsa, insan denen varlığın kafa yapısı da ne derece tekamül ederse etsin, bedeni inkişafı noksan ve yetersiz olursa, o kafayı ileriye götüremez, taşıyamaz.

Bütün millet ve memleket evlatlarını sportmen yapabilmek için sarfedilen çalışmanın ehemmiyet ve kudsiyeti aynı derecede kıymetli ve mühimdir.

Spor, yalnız beden kabiliyetinin bir üstünlüğü sayılmaz. İdrak ve ahlak da bu işe yardım eder. Zeka ve kavrayışı kısa olan kuvvetliler, zeka kavrayışı yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim.

Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.

Açık ve kat'i olarak söyleyeyim ki, sporda muvaffak olabilmek için her türlü yardımdan ziyade, bütün milletçe sporun mahiyetinin ve değerinin anlaşılmış olması gerekmekte, onu kalpte muhabbet ve vatani bir vazife olarak telakki eylemek lazımdır.

Her boy ölçüşmede arkalarında Türk Milletinin bulunduğu ve Millet şerefini düşünmelerini Türk sporcularına meslek düsturu olarak kaydediyorum.

Atatürk Sözleri

Ben sporcunun çevik ve namuslusunu severim.

Spor, ahlaktır. Türk gençliği, sağlıklı yetişip spor yaparsa ulusumuzun geleceği güvence altındadır.

Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatan görevi saymak gerekir.

Ben Türk gençliğinin spor yaparak güçlü olmasını isterim.

Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını, her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.

Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.

Hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak!

Öğretmen bir kandille benzer, kendini tüketerek başkalarına ışık verir.

Türkiye Cumhuriyeti’ni  kuran Türkiye halkına Türk millet denir.

Atatürk Sözleri

Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaktır.

Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Gerçek zaferi siz kazanacak ve devam edeceksiniz ve mutlaka başarılı olacaksınız.

Herkes ulusal görevini ve sorumluluğunu bilmeli memleket meseleleri üzerinde o düşünceyle, düşünüp çalışmayı görev edinmelidir.

Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başla milletlere yem olurlar.

Bütün ümidim gençliktedir. Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli Vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hatta erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.

Devrimin amacını kavramış olanlar sürekli olarak onu koruma gücüne sahip olacaklardır.

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır