ankara seymen oyunu / Ankara Haberleri - Dededen seymen - Yerel Haberler

Ankara Seymen Oyunu

ankara seymen oyunu

kaynağı değiştir]

Dış bağlantılar[değiştir

ANKARA

HALK OYUNLARI

Bugün Türkiye'nin her beldesinin ayrı bir özellik taşıyan halk oyunlarına göz atılırsa görülür ki, Ankara bu konuda olgunluk, mertlik ve vakar ifadeleri taşıyan unsurlarıyla, söz sahibidir. Ankara halk oyunları iki kısımda incelenir:

a) Zeybekler:

- Ankara Zeybeği: Oyunların en gösterişlisidir. Yiğitlik ve mertlik ifade eder. Bu zeybek sazla oynanmakta olup, ağır bir melodisi vardır. En az iki kişi tarafından oynanır, üçlü sacayağı denileni daha da gösterişlidir. Zeybek oyunlarında dikkat edilecek ve en başta gelen husus, oyunun vermiş olduğu karakteristik hava ve melodiye göre jest ve figürleri ayarlamaktır. Yani duruş, kasılış ve poz zeybek oyununun bütün ihtişamım ortaya koyar.

- Mendil Zeybeği: Bu zeybek oyunu da ağır ve akıcı figürleri ile Ankara Zeybeğine yakındır. Keza iki kişi tarafından ya da daha fazla kişiyle oynanır. Bu zeybeğin en güzel görünüşü, çöküşte her iki dizin de yere vurularak doğrulmasıdır.

- Karaşar Zeybeği: Ankara'nın ilçelerinden Beypazarı'nın Karaşar nahiyesinin eski Ankara ile ilgisi olduğu bilinmektedir. Gerek melodisindeki akıcılık, gerek oyundaki tek ayak figürleri ile dikkati çe¬ker. Zeybek söylenen türküyü takiben ve iki kişi tarafından oynanır.

- Seymen Zeybeği: Diğer zeybeklerden tamamen ayrı bir özelliği olan seymen zeybeği diğer zeybek oyunları gibi sazla değil, davul zurna ile, iki veya üç kişi tarafından oynanır. Seymen zeybeği, isminden de anlaşılacağı üzere tertip edilen seymen alaylarında, düğünlerde, alayın önünde bulunan davul ve zur¬nanın hemen önünde kılıç veya tekke palalarıyla giden zeybekler tarafından oynanır.

- Seymen Alayı: Ankaralıların dilinde efe, yiğit ruhlu ve atlı anlamlarında kullanılan seymenin uzun bir geçmişi vardır. Seymen düzme, Ankara halkının Oğuz Türklerinden armağan olarak yaşattığı bir gelenektir. Seymen düzmeyi, yalnız Ankara'nın saklamış olması bir raslantı değildir. Çünkü Ankara dolayları Oğuz Boylarıyla doluydu. Çubuk'da Kargın, Aşağı Çavundur, Büydüz; Elmadağ eteklerinde Bayındır; Yenimahalle'de Kayı, Kınık, Dodurga; Hüseyin Gazi eteğinde Peçenek, Yazır; Balâ'da Avşar köylerinin adları 24 Oğuz boyunun adlarından gelmektedir. Seymen alayı "Milli Ruh"un coştuğu zamanlarda kurulurdu. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri'nin kuruluşlarında böyle alaylar kurulmuştur. Mustafa Kemal'in Ankara'ya geldiği gün de sabah erkenden sancak dikilmiş, seymen alayı düzülmüştü.

- Yağcıoğlu Zeybeği: Bu zeybek oyunu Efe Yağcıoğlu Ahmet Ağa'ya ithaf edilmiştir. Zeybeğin ritm, ayak oyunları, poz ve hareketleri mertlik ifade eder. Diz vuruşları, dönüşleri, melodisi, insanların eski Ankara'ya götürür. Saz, ayakta ve göğüste tutularak çalınır.

b) Düz Oyunlar:

Ankara düz oyunlarının ahengi farklı, ritmi yumuşaktır. Sazın sesi bazen hareketli, bazen duygulu, bazen de coşkuludur. Düz oyunların figürleri ayak oyunlarıyla süslenmiştir ve birbirine çok benzer. Hep¬si saz ile grup halinde oynanır, sazdan başka müzik aleti yoktur.

- Misket: Yıllar önce yaşanmış gerçek bir aşkı dile getirir. Oyuna ayak figürleri hakimdir. Üç veya dört kişi tarafından oynanır. Bu oyunda üç hareket esastır. Duruş, yürüyüş ve sekiş.

- Hüdayda: Ankara'nın eski bir oyunudur. İsmini, padişaha rakkaselik yapmış olan Fatma adında güzel bir kadından almıştır. İki kişiden fazlasıyla oynanmaz. Sekerek yürürken yapılan hareketler ilgi çekicidir. Karşılıklı kasılmadan ve ağır ağır gezinmeden sonra oyuna girilir. Efe, silâhını çekerek önce sağa, sonra sola, tekrar sağa sallanarak silâhını ateşler. Oyunun devamında karşılıklı gidiş geliş ve yan yana sekiş hareketleri estetik yönden doyurucudur.

- Mor Koyun: İki ile dört kişi tarafından oynanır. Kol ve ayak hareketleri hakim olup, karşılıklı eş tutularak açılıp kapanma hareketleriyle kendine özgü bir estetiği vardır. Dört efenin bir noktada toplanıp hafif sağa eğilerek açılmaları bir gül goncasına benzetilir. Bu oyun da efsanevi bir aşktan doğmuştur.

- Yandım Şeker: Düz oyunların en hareketlisi olup, yürüme, sekiş ve kolların ahenkli hareketi, seyrine zevk katan unsurlardır. Sazla, üç ile dört kişi tarafından oynanır.

- Name Gelin: Ankara efelerinin en çok sevdikleri, daha çok yaşlı efelerin oynadıkları bir oyundur. Sağ ayak hep beraber yere vurularak oynanır.

- Sabahi: Saz düzeniyle oynanan bu oyun, en ağır olanıdır. Türkü okunurken, iki ile üç efe ağır ağır gezinirler, arada bir dururlar; bu duruşta sağ el silahlıkta, sol el arkada belde olur. Türkünün bitiminde oyuna başlanır.

- Yıldız: İki kişilik bir oyundur. Güzel bir melodisi olup, sazla oynanır. Bu oyun seher yıldızına ithaf edilmiştir. Eski sohbetlerde tanyeri ağarırken, pırıl pırıl parlayan yıldız artık sohbetin bittiğini, sabahın yaklaştığını hatırlattığı için bu oyun en son oyundur.

- Çarşamba: Karşılıklı iki kişi tarafından oynanır. Çok hareketli bir oyundur. Kol hareketleri, karşılıklı gidiş gelişler ve kolların yukarıda olmayıp normal şekilde sarkıtılarak sallanışı göz doldurur.

- Arap Oyunu: Bir kadın yüzünü siyaha boyar gözlerinin önüne un sürer, sırtına bir minder sokarak kambur yapar. Üzerine bir palto giyer, eline defi alır, kollarını sallayarak mani okur.

Ankara Seymenlik Geleneğinde kadınlar ve erkekler birlikte oynamazlar. Bununla birlikte , Ankara yöresinde son derece zengin bir çeşitliliğe sahip olan '' kadın oyunlarımız '' bulunmaktadır. Arşivlerde yer alan Ankara kadın oyunlarından sınırlı sayıdaki bazıları şunlardır ; Allılar, Pazarda Kına , Dınıt, Düz Oyun , Kıyılama , Hoplama - Kıvrak Oyun , Morkoyun , Ayaş Yolları , Eminem , Kalkma ,Kaşıklı , Şıkıdım , Düz Hava , Hoplama , Ağır Oyun ve Tık Tıkı.

Oğuz Boylarının özellikle Ankara civarında yerleşmiş olmaları sayesinde bu kent; yüzyıllar boyunca kendini yabancı etkilerinden korumuş ve Türklüğün bütün yüksek gelenek ve göreneklerini aynı safiyetle benliğinde saklamıştır. Bütün Ankara civarı köyleri Oğuz boyları ile doludur. Hakikaten Ankara civarındaki köylerin isimleri Oğuzların 24 boyunun isimlerini taşımaktadır: Çubukta Kınık, Elmadağ eteğinde Bayındır, Ayaş’ta Kayı, Hüseyingazi eteğinde Peçenek, Yazı, Dodurga, Bala’da Avşar, Çubuk’ta Kargın, Çavundur, Eymür, Bekdüz (Beynam, Pursaklar, Karapürçek, Mogan) köyleri Ankara’yı çevrelemiştir. Seymen kelimesinin etimolojik kökenine ilişkin olarak günümüze değin çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. TDK sözlüğünde Seğmen terimi Farsça bir ifade olan “Sekban” ile ilişkilendirilmekte ve bayram günlerinde, düğünlerde törene yerli giysilerle atlı ve silahlı olarak katılan yiğit olarak tanımlanmaktadır. Uluğ’a göre Seymen Sekban’dan gelmektedir. Diğer yandan Uluğ, Sekban’ın öz Türkçe Sokman (Sökmen) kelimesinden geldiğini belirtmektedir. Sökmen ise tarihin karanlıklarında savaş saflarını yaran yiğitlere verilen addır. Halk ağzında bu kelime Seymen’e çevrilmişti. Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri sözlüğünde ise Sekban, muhtelif zümrelere verilen bir sıfattır ve halk arasında Seymen olarak tanımlanır. Ankara’da ise Seymen, efe, yiğit ruhlu ve atlı manasında kullanılmaktadır.

Seymen kelimesini Sekban ile ilişkilendiren bir diğer tarihçi ise E. B. Şapolyo’dur. Şapolyo’ya göre II. Mahmut’un kurduğu Sekban teşkilatının adının Seymen kelimesinden alındığı iddia edilmektedir. İstanbul’da Şehzade Camii karşısında Çukur çeşme civarında eskiden bir Seymenler Mezarlığı olduğu bilinmektedir. ’te İstanbul’un Fethinde, Topkapı’dan Şehzadebaşına kadar surların içinde amansız ve kahramanca savaşlarda düşman saflarını yara yara, ordunun önünü aça aça, örneğine az rastlanan bir kahramanlık göstererek hepsi de şehit olan 18 Seymen bu mezarlıkta yatmaktadır. Seymen, Ankara köylerinde ve Anadolu’nun bazı yörelerinde tekil olarak “efe veya köy yiğidi”; çoğul olarak da “düğün alayı” anlamında kullanılıyor. Seymenlik kültürünün ana damarı Orta Asya olsa da; Türklerin Anadolu’ya yerleşmesiyle birlikte Selçuklu, beylikler “Ankara’da Ahiler” de Osmanlı dönemlerinde yeniden şekillenmiştir. Seymenlik Anadolu’daki zeybeklik, yarenlik, yol kardeşliği, müsahiplik, efelik gibi kültürel ögelerle de ilişkilendirilse ve hepsi ile ortak ögeleri paylaşıyor olsa da hepsinden daha kapsamlıdır. Seymenlerin tarihi 6. yüzyıla Oğuz Türklerine kadar uzanmaktadır. Orta Asya’da doğa koşulları ile baş etmeye çalışan Oğuz Kervanı; oradan oraya göç ederken, herhangi bir saldırıya karşı kervanı korumak, ön saflarda yer alan Seymen’in görevidir. O dönemlerde “Alperenler” olarak da tanımlanan Seymen­lerin, genel özellikleri mertlik ve bilgeliktir. Türkler yerleşik yaşama geçtikçe; Seymenlerin, kervanı ve obaları koruma görevi, şehirlerde düzeni, köylerde ise köyü ve gelini korumak ve ona eşlik etme görevine dönüşür. Yalnız Ankara yöresinde varlığını sürdüren Seymenlik, Orta Asya – Oğuz geleneklerinden biridir ve – yıllarında Ankara’da ilginç bir tür Cumhuriyet kuran Ahilerle ilişkilidir. Yüzyıllardan beri “Anavatanı” diyebileceğimiz Ankara’da ise Seymen denilince akla mert, cesur, fenalıktan kaçınan, iyiliksever, kahraman, gözüpek ve özverili insanlar gelir. Güzel ata binen, savaşlara gönüllü gidip ön saflarda çarpışan ve düzenli ordu içindeki kendi “Seymen Alaylarının” şanına toz kondurmayan insanlardı. Ankara çevresinde etkinliklerini Osmanlının son dönemlerine kadar sürdüren Seymenler aralarında, kendini en fazla sevdirip saydıran, otoriter ama sevecen vatana ve millete en fazla yararlı olacaklarına inandıkları birini “Seymen Başı” seçerler ve onu kendilerine babalarından bile yakın bilirlerdi. Seymenlerin tarihten gelen bir başka özellikleri de, ülkeyi temelden sarsan zorlu felaket günleriyle yepyeni bir döneme adım atılırken ya da mevcut devlet çöküp yenisi kurulurken kendiliğinden bir galeyan hâlinde Seymen Alayı kurma gelenekleriydi. “Seymen Alay”ı kurulması geleneğine “Seymen Alayı Tertibi veya Seymen Alayı Düzülmesi” de denir. Tarihler Selçuklu Devletinin ve Osmanlının (Söğüt’te) kuruluşu sırasında Seymen Alayınınkine benzer törenlerin düzenlendiğini ortaya koyuyor. Öyle ki, bu törenler sayesinde Oğuzların tarihte hiçbir zaman devletsiz kalmadığına inanılır. Seymen Alayı, kızılca günlerde kurulur; millî felaket günlerinde, bir beyliğin ya da devletin yıkılışında, yeni devleti kurmak, yeni lideri seçmek için… Bazen gerekmediği yüzyıllar boyunca bir tek Seymen Alayı kurulmadığı da olmuştur. II. Meşrutiyetin ilanı nedeni ile ’in Temmuz ayında kurulduğunu biliyoruz. Son büyük Seymen Alayı da 27 Aralık günü; Atatürk’ün Ankara’ya gelmesi ve görkemli karşılanışı sırasında kurulmuştur. Ankara Seymenleri, Osmanlının artık tarihe karıştığını ve Mustafa Kemal’in yeni bir devlet kuracağını kendiliklerinden ve belki de herkesten önce hissediyorlar ve bunu dünyaya âdeta ilan ediyorlardı. 27 Aralık Cumartesi güneşli bir kış sabahıdır Ankara’da… Bütün Ankaralıları çıngırak, davul ve zurna sesleri ayaklandırır o günün sabahında. Elinde çıngırağı olan Ankara’nın meşhur ihtiyar dilsizi Ahras İbrahim, kırk para karşılığında sattığı ajansında Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’ya geleceğini haber verir… Ankara’nın meşhur tellallarından Ali Dayı gür sesiyle “Mustafa Kemal Paşa ve Yeşil Ordu geliyor! Herkes aşağı yüze insin!” diye çarşıdan bağırmaktadır… Esasen Ankaralılar Mustafa Kemal ve Yeşil Ordunun geleceğini, iki gün önce Perşembe günü Sivas’tan hareket ettiği gün öğrenmiştir ve Paşasını beklemektedirler. Öğleye varmadan herkes sokağa dökülmüştü… Bir haftadan beri Ankara Vilayetinin her kazasından atlı ve yaya birçok insan Ankara’yı doldurmuştu… Bu, tarihte benzerine az rastlanır bir galeyandı… Ankaralıların dedikleri gibi bugün Ankara’da kızılca bir gün olmuştu. 27 Aralık tarihi, hem Ankara’mızın hem de Türkiye’mizin tarihten süzülüp gelen kader çizgisi üzerinde son derece büyük bir öneme sahip bir gündür. Görünüşte, Mustafa Kemal’in Ankara’ya ilk defa gelmesi, Seymenler, Ankara eşrafı ve Ankara Halkı tarafından coşku ve sevgi ile karşılanması demek olan bugün, aslında Ankara’nın ve Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ve yazılacak tarihi açısından çok önemli olayların da başlangıcını teşkil etmiştir. 27 Aralık gününün yaşanmış olması, bu andan itibaren Ankara’nın bir “Millî Merkez” bir “Millî Karargâh” görevini üstlenmesine neden olmuştur. Mustafa Kemal’in karşılandığı 27 Aralık’ta düzenlenen “Seymen Alayı” basit bir karşılama töreninden öte, ülkeyi içinde bulunduğu karanlıktan kurtaracak yeni bir liderin, dağınık olarak sürdürülen Millî Mücadele hareketini şahsında toplayacak Önderin, Ankara halkı ve Seymenler tarafından seçilmesidir. Bu sivil oluşum ve tarihte eşine az rastlanır bu halk desteği, Millî Mücadeleyi taşıyacak olan Ulu Önder’e ve Kuva-yı Milliyecilere olağanüstü bir güç vermiş ve Ankara bundan böyle yüzyıla damgasını vuracak olan ve dünyadaki bütün ezilmiş halklara bir model oluşturacak olan ulusal Kurtuluş Savaşımızın, bağımsızlığımızın, Cumhuriyetimizin, çağdaşlaşma sürecimizin merkezi durumuna gelmiştir. atlı ve yaya Seymen büyük bir coşkuyla M. Kemal’in yolunu gözlemeye başlar. O tarihte olan Ankara’nın nüfusu, kazalardan ve çevre illerden gelenlerle birlikte kişiyi bulmuştur. 27 Aralık Cumartesi Ankara’nın en büyük günüdür. Ankaralıların “kızılca gün” olarak tanımladığı o büyük gün bir lidere, bir vatan kurtarıcısına olan sevginin, desteğin tüm dünyaya gösterildiği emsalsiz bir gündür. Ankaralılar bugünü geleceğe miras olarak bırakmıştır. Ankara Kulübü 27 Aralık tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle onu, 27 Aralık ’da Ankara’ya gelişlerinde karşılayan Ankaralılar ve Seymenler tarafından kuruldu. 31 Ağustos tarihinde Dernek olarak tescil edilen Ankara Kulübü, 3 Ekim tarihinde Bakanlar Kurulu kararı ile kamuya yararlı dernek sayıldı. Ankara’nın tarihine kültürüne, gelenek, göreneklerine ve folkloruna sahip çıkan, ortak bir Ankara kültürü ve Ankaralılık bilinci geliştirilmesine çalışan, eski bir Oğuz töresi olan Seymenlik geleneğini yaşatan, Ankara’nın en köklü sivil temsilcisi olan Ankara Kulübü Derneği, geçmişin kültürünü gelecek kuşaklara aktarmanın, ara kuşaklar için önemli bir görev olduğu bilinci ile Seymen kültürü ve oyunlarını geleneğe uygun olarak sürdürmek ve yaymak konusunda yoğun çaba sarf etmektedir. Seymen Ankara efesidir, Ankara yiğididir. Seymenliğin ocağı olan Ankara Kulübü; tarihsel bir önemi ve değeri olan Seymenlik kültürünü yaşatarak gelenekle geleceği buluşturan bir köprü işlevi görmektedir. Zira tarihten koparak geleceğe varılmayacağı ve tarihsiz, köksüz bir geleceğin olamayacağı misyonunun bilincindedir. Seymenlerimiz Ankara’nın özel günleri olan 5 Ekim (Atatürk’ün Ankara Hemşehriliğini Kabulü), 13 Ekim (Ankara’nın Başkent oluşu) ve 27 Aralık (Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişleri) ile tüm millî günlerimizde görkemli gösterileri ile kutlamaları ayrı bir anlam ve heyecan katmaktadır. Ayrıca, Ankara’mızın ve ilçelerimizin sosyal ve kültürel her etkinliğinde yer alan Ankara Kulübü, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da tanıtım amaçlı etkinliklere katılır. Tava günleri, kına geceleri düzenleyerek üyeler arasındaki dayanışmayı pekiştirir. Sempozyum ve panellerle Seymenlik geleneğini, Ankara’yı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türkiye’yi tanıtmak ve sevdirmek için yoğun çaba sarf eder. Ankara Kulübünün büyük bir titizlik ve özveriyle yetiştirdiği Seymenlerimiz, gerçek birer kültür taşıyıcılarıdır. Onlar Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara’ya ilk gelişlerinde karşılayan ve Ankara’nın ve ülkenin kaderinde önemli rol oynamış, Ankara’yı ulusal Kurtuluş Savaşımızın merkezi yapmış, başkent oluşumunun yolunu açmış, saymakla tükenmeyecek saz, söz ve oyun ustası kahraman Seymenlerin çırakları, evlatları, torunları ve bugüne yadigârlarıdır.

Bülent KALIPÇI

KAYNAKÇA

KARAVELİ, Orhan, Bir Ankara Ailesinin Öyküsü.

ŞAPOLYO, E. B., Atatürk ve Seymen Alayı, Ankara Kulübü Yayınları.

25/06/ tarihinde funduszeue.info adresinden erişilmiştir

Görüntülenme Sayısı

kaynağı değiştir]

Anadolu'nun çok eski yerleşme sahalarından olduğu, arkeolojik ve antropolojik belgelerle ortaya konmuş bulunan Ankara, Malazgirt Zaferi'ni takip eden yıllardan itibaren Türklerin hakimiyetine girmiş; Danişmentliler'in, Anadolu Selçukluları'nın ve Osmanlılar'ın hakimiyetleri sırasında önceleri Büyük Anadolu Eyaletine, sonraları eyalet içindeki bir sancağa merkez olmuştur.

Hans Sloan'ın albümünden bir seymen figürü.
Hans Sloan'ın albümünden bir seymen figürü.

Bugün beş milyonu aşkın nüfusa sahip, modern bir başkent olan Ankara'nın ekonomisi önceleri tarıma dayalıydı. Tahıl ve meyve yetiştirilir, özellikle Ankara keçisi ve koyun beslenirdi. Ankara keçisi nin yumuşak ve parlak kılından dokunan kumaşlar İstanbul'a gönderilir, oradan Mısır ve Avrupa'ya sevk edilirdi. Tarihi yüzyıla kadar uzanan bu dönem içerisinde Ankara balı, armudu, keçisi, çiğdemi ve kedisi ile ün salmıştı.

Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk'ün Ankara'ya gelmesi (27 Aralık ) ile bu şehrin kaderi değişmiş, takibeden yıllarda (23 Nisan ) Türkiye Büyük Millet Meclisi burada toplanmış ve 13 Ekim tarihinde kabul edilen bir kanunla da Ankara devlet merkezi olmuştur.

Gittikleri yerlerde kendi kültürlerini koruyan ve geliştiren Oğuz Türkleri, yerleştikleri Ankara ve çevresinde de âdet, gelenek ve göreneklerini yaşatmışlardır. Bu geleneklerden biri de "Seymenlik Geleneği" dir (Seğmenlik - Seğmen).

Şehrin devlet merkezi olması neticesinde meydana gelen hızlı teknolojik gelişmeler, tabiî olarak kültür yapısını da etkilemiştir. Ancak, söz konusu değişme ve gelişmeler şehrin geleneksel kültürü içerisinde özel bir yeri bulunan "Seymenlik geleneği" hayatını devam ettirmiştir. yüzyıla beş milyonluk nüfusa sahip büyük ve modern bir başkent olarak girmeye hazırlanan Ankara'da seğmenlik geleneği bugün bir dernek çatısı altında korunarak, yürütülmektedir. Atatürk'ün "Seymenlik Geleneğini Yaşatın" talimatıyla yılında kurulan Ankara Kulübü Derneği bu geleneksel kurumu ilelebet yaşatma çabası içerisindedir.

Efe, (Efelik) mecazî anlamda men, cesur, kahraman, cengâver insan anlamına gelmektedir. Efeler fenalıktan kaçınan, iyiliği ve yardımı seven, kahraman, gözüpek, men ve fedakâr insanlardır.

Bu karakterleriyle çevrelerinde saygınlık kazanmışlardır. Eskiden anne ve babalar yeni yetişen çocuklarını efelere teslim ederlerdi. Efeler küçük delikanlıların kötü yerlere alışmalarını önler; terbiyelerine, tutum ve davranışlarına dikkat ederler, onla­rın büyüğünü sayan, küçüğünü koruyan, vatanına ve milletine yararlı insanlar olma­ları için özen gösterirlerdi. Efeler arasında kendisini en fazla sevdirip saydıranlar "Efe Başı" seçilirdi. Efebaşları, efeleri düzenler ve idare ederlerdi. yaşındaki delikanlı efelere Ankaralılar "Yeni Yitme" derlerdi. Yeni yitmelik unvanı askerliğin bitimine kadar sürerdi. 35 yaşına kadar da Delikanlılık Efelerin millî günlerde, düğünlerde atlı ve yaya olarak bir araya gelmelerine "Seymen Alayı Düzülmesi" denirdi.

"Seymen Alayı Düzülmesi"ni Enver Behnan ŞAPOLYO şöyle anlatmaktadır.

"Ankara halkı, tarihin pek eski devirlerinden beri Seymen Düzülme adı verilen bir Türk ananesini millî vicdanında gizli bir sihir olarak yaşatmakta idi. Seymen alayı, daima kızılca günlerde kurulurdu. Yani millî felâket günlerinde, bir beyliğin ve devletin yıkılış sıralarında, halk yeni bir devlet kurmak ve başlarına Çağı devam eder, 35 yaşından yukarı efelere de "Dölekleşiyor (ihtiyarlıyor)" tabiri ile Kart Traş Efe denirdi.

Ege bölgesindeki efelere, Zeybek, orta Anadolu ve özelikle Ankara efelerine de Seymen adı verilirdi. Yeni bir reis seçmek için Seymen Alayı kurardı. Bu alay yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi

Seymen düzülme, toplu ve millî bir galeyan anıdır. Bunun ufak bir şekli de bayram ve düğünlerde kurulurdu. Seymenler o gece "Sinsin" denilen bir ateş oyunu oynarlardı. O gece bir dağ yamacında veyahut bir tepede büyük bir ateş yakarlar, Maşatama denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içine yağlı çıra koyarlar bu ateşin etrafında davul ve zurna çalarak Zeybek oynarlar. Bu ateşin üstünden atlayarak bir nevi tura oyunu oynayarak sabahı ederler. Bazen bu ateşe koç atarlardı.

Seymen düzülmeyi yalnız Ankara ait bir topluluk değil, Orta Anadolu Türklerinin müşterek bir galeyanıdır. Selçuklu devletinin Konya'da Osmanlı devletinin Söğüt'le kuruluşu bu ananeye çok benzemektedir. Selçuklu aynı şekilde atlı seymen alayları önünde, bir torbadan bir çocuğa ok çektirilmek suretiyle, kendi okunu çekerek bey olmuştu. Osman Bey ise, yine atlılar karşısında bir ak keçeye oturtularak dokuz defa havaya kaldırılarak karargâhta dolaştırılmıştı. Kımızlar sunulup, and içilerek Bey tanındı. Bu muhakkak Efeleri eteğinde Bayındır, Ayaş'la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Çubuk'ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara'yı çevrelemiştir. Bütün bu köy adları Oğuzların yirmi dört boyunun adlarıdır. Köylerin pek çoğu Oğuzların Beydili aşiretine mensuptur.

Anadolu, tarihte böyle çok galeyanlı günler geçirmiş, Seymen düzülerek, yaya allı ve silahlı olan delikanlıları bir reis etrafında toplamıştır. Kuvvetle muhtemeldir ki Selçuk İmparatorluğu yıkılırken (Anadolu Selçukluları) yine böyle bir galeyan olmuş, Osman Bey'i aynı şekilde Kayı Aşiretinin başına bey seçmiştir. O güne ait elimizde yazılı bir belge olmamakla beraber, Etnolojik tetkiklerle, halkta yaşamakta olan aneneleri tespit etmekle, kaybolmuş tarihi hakikatleri de meydana çıkarabiliriz.

Seymen düzülme âdeti eski Türklerden kalma bir âdettir, II. Mahmud'un kurduğu "Sekban" teşkilâtı "Seymen" kelimesinden alındığını iddia edenler de vardır. İstanbul'da Şehzade Camii'nin karşısında Çukurçeşme civarında eskiden bir "Seymenler Mezarlığı" olduğu da söylenilmekte. İstanbul esnafı arasında Ahi teşkilatında (Ahilik) bulunan "Seğmen"lerin de Ankara Ahileriyle bir münasebeti vardır. Rumelide "Seğmen bekçi, muhafız" mânasında kullanılmaktadır.

Ankara'da ise "Seymen", efe, yiğit ruhlu ve atlı manasında kullanılmaktadır. Ankara, Çankaya'da büyük bir parkın adı Seğmenler Parkı'dır. Bütün Ankara civarı köyleri Oğuz boylarıyla doludur. Çubuk'la Kınık, Elmadağ ir. Zeybek kelimesi de Seğmen kelimesiyle alâkalıdır. Seymen düzüleceği zaman, Efeler kahvesi önüne sancak dikilir. Bu bayrak Seymen alayının kurulmasına işarettir. Eski Türkler de otağ önüne tuğ ve sancak dikerlerdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün günün sabahı da sancak dikildi. O zaman Efeler kahvesi Ulucanlar'a giden yolun üzerinde bulunan Sarı Ahmed'in kahvesi idi. Esasen civar köylerden Seymenler de akın akın . Bu günlerde Kalecik Seymenlerinin başında Sülük, Zirlilerin başında Saraylı Ahmet, Yozgat'tan yeni Cehli Rıza uşakları, yani kızanlarıyla Ankara'ya gelmiştir.

Seymen Alayının Tertibatı[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası