Cuma namazını camilerde kılmak isteyenler ve bilgilerini yeniden tazelemek isteyenler tarafından Cuma namazı kılınışı detayları sorgulanıyor. Müslümanlar bu mübarek günde camileri doldurarak yüce Allah’a namaz ibadetlerini yerine getirecek ve dualar edecek. İşte Diyanet İşleri Başkanlığı ile Cuma Namazı kılınışı, okunacak dualar, sureler ve adım adım abdest alınış bilgileri şöyle..
Cuma namazı 10 rekattır. 4 rekat ilk sünnet, 2 rekat farz ve 4 rekat son sünnet olarak kılınır, son sünnetten sonra 4 rekat Zühri Ahir ve 2 rekat vaktin son sünneti ilave edilir. Cuma namazı cuma günü öğle vaktinde kılınır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın resmi internet sitesinde yer alan bilgilere göre cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan alınan bilgilere göre Cuma namazının kılınışı şu şekildedir;
Öğle ezânı okununca, önce dört rek'at Cum'a namazının ilk sünneti kılınır.
CUMA NAMAZI NİYETİ NASIL YAPILIR?
CUMA NAMAZI İLK SÜNNETİ NİYETİ
"Niyet ettim, Allah rızası için Cuma Namazının ilk sünnetini kılmaya" denilir.
Bu namaz aynı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır.
İlk rekatta önce Sübhaneke okunur. Sonra Euzü Besmele çekilir.
Bütün rekatlarda Fâtiha ve zamm-ı süre okunur.
İlk oturuşta sadece Etteahiyyatü okunur.
SON OTURUŞTA:
Sonra, câmi' içinde, ikinci ezân okunur
Sonra, İmam hutbe okumak için minbere çıkar. Hutbe okunur.
Hutbe okunurken cemâ'atin namaz kılması ve konuşması tahrimen mekruhdur.
Hatîb efendi duâ ederken, cemâ'at sesli âmîn demez. İçinden sessiz denir
Namaz kılarken yapması harâm olan her şey, hutbe dinlerken de harâmdır.
Hutbe okunup bittikten sonra müezzin kamet getirir.
Sonra, cemâ'at ile iki rek'at Cum'a namazının farzı kılınır. Bu namaz aynı sabah namazının farzı gibi kılınır.
CUMA NAMAZI FARZ NİYETİ ŞÖYLE EDİLİR:
"Niyet ettim, Allah rızası için Cuma namazının farzını kılmaya, uydum hazır olan imama"
Sonra, dört rek'at son sünneti, Niyeti şöyledir: "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının son sünnetini kılmaya".
Bu sünnetde aynı ilk sünnet gibi kılınır. Böylece esas itibariyle Cuma namazı farzı ve sünnetleriyle birlikte kılınmış olur.
Son sünnetin ardından zuhr-i ahir, niyetiyle dört rekat daha namaz kılınmaktadır. Niyet edilirken şöyle denilir: "Niyet ettim Allah rızası için edâsı üzerime olup da henüz üzerimden sâkıt olmayan en son öğle namazının farzına". Bu şekilde niyet edilirse, eğer o günün cuma namaz şartlarında bir noksanlıktan dolayı kabul olunmamışsa, öğle namazı kılınış olur. Kabul olunmuşsa, en son kazaya kalmış öğle namazına sayılır.
Bundan sonra, iki rek'at vaktin sünneti kılınır. "Niyet ettim Allah rızası için Vaktin sünnetine" diye niyet edilir. Cum'a sahîh olmadı ise, bu on rek'at, öğle namazı olur. Bundan sonra, Âyet-el-kürsi ve tesbîhler okunup, duâ edilir.
AYRINTILI CUMA NAMAZI KILINIŞI
-Öncelikle "Niyet ettim Allah rızası için Cuma namazının 2 rekat farzını kılmaya. Uydum hazır olan imama." diye niyet ederiz. Daha sonra "Allahu Ekber" diyerek Tekbir getiririz ve namaza başlarız.
Tekbirden sonra elleri bağlarız ve sessizce Sübhaneke okuruz. Sübhaneke'den sonra bir şey okumayız ve imamı dinleriz.
-İmam sureleri bitirdikten sonra "Allahu Ekber" diyerek rükuya gideriz. Rüku'da 3 kere "Sübhane Rabbiye'l-Azim" der ve doğruluruz. Doğrulurken "Semi Allahu li-men hamideh", tam doğrulunca ise "Rabbena leke'l hamd" deriz. Daha sonra "Allahu Ekber" diyerek secdeye gideriz. Secdede 3 kere "Sübhane rabbiyel-a 'ala" deriz. "Allahu Ekber" diyerek dizlerimizin üzerinde otururuz. Tekrar "Allahu Ekber" dedikten sonra yine secdeye gideriz ve 3 kere "Sübhane rabbiyel-a 'la" deriz.
-"Allahu Ekber" diyerek secdeden ayağa kalkarız ve ikinci rekata başlarız. Ayağa kalktıktan sonra ellerimizi bağlarız ve hiçbir şey okumadan imamı dinleriz. İmam sureleri bitirdikten sonra "Allahu Ekber" diyerek rükûya gideriz. Rüku'da 3 kere "Sübhane Rabbiye'l-Azim" der ve doğruluruz. Doğrulurken "Semi Allahu li-men hamideh", tam doğrulunca ise "Rabbena leke'l hamd" deriz. Daha sonra "Allahu Ekber" diyerek secdeye gideriz. Secdede 3 kere "Sübhane rabbiyel-a 'ala" deriz. "Allahu Ekber" diyerek dizlerimizin üzerinde otururuz. Tekrar "Allahu Ekber" dedikten sonra yine secdeye gideriz ve 3 kere "Sübhane rabbiyel-a 'la" deriz.
-Secdeden kalkarken "Allahu Ekber" diyerek Tahiyyata otururuz ve Ettehiyyatü, Allahumme Salli, Allahumme Barik ve Rabbena dualarını okuruz. Dualar bittikten sonra imamla birlikte önce yüzümüzü sağa çevirir "Es selamu aleyküm ve rahmet'ullah" der selam veririz. Aynı şekilde sola da selam verdikten sonra Cuma namazının farzı tamamlanmış olur.
| ||||||
Hanefi mezhebinde Cuma namazının kılınmasının farz olması için bazı şartlar koşulmuştur. Bu şartlardan birisi de Cumayı kıldıracak olan imamın sultan veya onun görevlendireceği bir kişi olmasıdır. Hanefî mezhebinin böyle bir görüşe varmasının sebeplerini okumamış olan bir kısım müslümanlar, burada sözü edilen sultan kelimesini devlet başkanı olarak anlamışlardır. Bu sebeple Cuma namazını ya müslüman devlet başkanının veya onun görevlendireceği bir kimsenin kıldırması gerektiği zannedilmektedir. Bu görüşe, bazı hayali gerekçeler de eklenerek, Hanefî mezhebinin Cuma namazı için belirlediği şartların Türkiyede oluşmadığı öne sürülmektedir. Bu yanlış iddia şu şekilde özetlenebilir:
Türkiye laik bir ülkedir. Burada devlet başkanının Cuma namazını bizzat kıldırması söz konusu değildir. Cuma namazı İslâmî egemenliğin bir simgesidir. Fakat laik yönetim İslamın egemen olmasını kabul etmez. Bu sebeple böyle bir yönetimin görevlendireceği imamların arkasında Cuma namazı kılınmaz.
Allahın emrini yerine getirmekten başka arzusu olmayan ve çoğunluğu gençlerden oluşan kardeşlerimizden bir kısmı bu görüşün doğru olduğuna inanmışlardır. Günümüzde, bu sebeple Cuma namazını kılmayan ve bunu İslamın egemen olması uğruna yapılan bir cihat sanan insanlar ortaya çıkmıştır.
Hanefî mezhebi böyle bir görüşü asla kabul etmez. Bu gerekçelerle ortaya çıkan kişiler, Cuma namazı gibi bir ibadete engel oldukları için çok ağır bir vebale girmektedirler. Bu yanlış yoldan dönmedikleri sürece hem kendi günahlarını hem de onların görüşlerine dayanarak Cuma namazı kılmayanların günahları kadar bir günahı üstlenmeye devam edeceklerdir.
Şimdi Cuma namazı ile ilgili ayeti, Nebi aleyhisselamın hadisini ve güvenilir kaynaklarından Hanefi mezhebinin görüşlerini okuyalım.
1- Cuma Namazı İle İlgili Ayet
Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır :
Müminler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allahı zikretmeye koşun ve alım satımı bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. (Cuma 62/9)
Dikkat edilirse ayette namaz kıldıracak kişinin durumuyla ilgili hiç bir hüküm yer almamaktadır. Cuma için davet yapılan ve ezan okunan her yerde iş, güç ve alım satım bırakılarak namaza koşmak icap eder. Ancak gerek namazın özelliği ve gerekse Nebinin uygulamaları sebebiyle Cuma namazı için bazı özel şartlar koşulmuştur. İşte Hanefî mezhebinin, sultanın bulunmasını şart koşması böyle özel bir şarttır. Ancak bu ayette o şarta gerekçe olacak bir ifade yoktur.
2-Konu İle İlgili Hadis-i Şerif
Cabir bin Abdullah (r.a) Resulullah aleyhisselamın bir gün şöyle bir konuşma yaptığını naklediyor :
Ey insanlar! Ölmeden önce tevbe edip Allaha yönelin. Meşguliyetler bastırmadan iyi işler yapmak için elinizi çabuk tutun. Sık sık hatırlayarak, gizli ve açık, bol bol sadaka vererek Rabbınızla aranızda bir bağ kurun. Böyle yaparsanız rızkınız bol olur, yardım görürsünüz ve açıklarınız kapatılır.
Şunu iyi bilin ki, Allah Teâlâ şu bulunduğum yerde, bu günümde, bu ayımda, bu yılımdan kıyamet gününe kadar devam edecek bir farz olarak size Cuma namazını farz kılmıştır. Ben hayatta iken ya da benden sonra her kim, âdil veya zâlim bir başkanı varken, önemsemeyerek veya farzlığını kabul etmeyerek Cuma namazını kılmazsa, Allah onun iki yakasını bir araya getirmesin. Allah onun işini bereketlendirmesin.
Bakın! Böyle bir kimsenin ne kıldığı namaz, ne verdiği zekat, ne gittiği hac, ne tuttuğu oruç ne de yaptığı iyilik kabul edilir. Tevbe ederse o başka. Tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder. (Sünen-i İbn Mâce, İkametüs-Salah )
Aşağıda görüleceği gibi bu hadis-i şerifi, Hanefî mezhebi alimlerinden Şemseddin es-Serahsî (öl h.) ve Alaüddin el-Kasânî (öl h.), Cuma namazını, Sultanın veya onun tarafından görevlendirilecek biri tarafından kıldırılmasının delili olarak saymışlardır. Sivaslı Kemalettin b. Hümamın (öl. h.) Fethül-Kadîr adlı eserinin I. cilt sahifesinde de (Mısır l) bu hadis konunun delili olarak zikredilmiştir.
Ancak hadisi-i şerifi rivayet eden kişilerden Abdullah b. Muhammed el-Adevî ile Ali b. Zeyd b. Cedân zayıf kişiler olduğundan hadis, senet yönünden zayıf görülmüş1 ve bazı Hanefî fıkıh kitapları tarafından sultan konusu için delili sayılmamıştır. el-Hidâye, bu kitaplardandır.
Alaüddin el-Kâsânî, biraz sonra genişçe yer vereceğimiz kitabında Nebi aleyhisselamın bu konuda başka bir hadisinden bahsetmiştir. Kasânînin ifadesi şöyledir :
Nebi aleyhisselamın, dört görevin valilere (yöneticilere) ait olduğunu söylediği ve cumayı bunlar arasında saydığı, rivayet edilmiştir.
Ancak Kemâlüddin b. Hümâm, Fethul-kadîrde bu sözün tabiînden Hasan-ı Basrîye ait olduğunu belirtmiştir.2 İbn Hümâm, hadis konusunda güvenilir bir alimdir. Biraz sonra görüleceği gibi İmam Serahsî el- Mebsutda bu sözü hadis olarak değil, eser olarak zikretmiştir. Sahabinin veya selefin sözlerine eser dendiği için3 Mebsutun ifadesi İbn-i Hümâmı desteklemektedir. Zaten hadis kitaplarında Cuma namazı görevinin valilere ait olduğu yolunda bir ifade geçmemektedir.
3- Hanefî Mezhebinin Görüşü
Yukarıdaki hadisin zayıf olduğu, hatta bazı Hanefî alimlerin onu delil olarak almadığı, Kâsânînin hadis diye rivayet ettiği sözün Hasen-i Basrîye ait olduğu görüldükten sonra bu konuda Hanefîlerin dayandıkları esas delilin maslahat olduğu ortaya çıkmaktadır.
Maslahat, bir işin iyi ve hayırlı olmasına sebep olan şeydir. Karşıtı mefsedettir. İslam, koyduğu hükümlerinde maslahatları hep dikkate almıştır. Bu sebeple islamın her hükmü hikmete uygun, yani daha iyisi olamayacak şekilde yerli yerindedir.
Maslahat, kamu yararı olarak tercüme edilebilir. Buna göre Cuma namazını Sultanın veya sultan tarafından görevlendirilecek bir kişinin kıldırmasında kamunun yani müslümanların yararı vardır. Şöyle ki, Cuma namazı, bir yerleşim bölgesinde, erginlik çağına girmiş bütün müslüman erkeklerin bir araya gelerek kıldıkları namazdır. Bu namazı kıldıracak kişi önceden belli olmazsa aşağıda daha açık olarak belirtileceği gibi insanlar bu hususta anlaşmazlıklara ve ölümle sonuçlanabilecek çatışmalara girebilirler. Okunacak hutbe, insanları fitne ve fesada düşürebilir. Ayrıca yetkili makamlar tarafından önlem alınmaması halinde iç ve dış düşmanların namaz sırasında baskın yapıp müslüman erkekleri katletmeleri mümkün olabilir. Ama Cuma namazı yetkili makamların denetimi altında kılındığı taktirde bu problemler olmaz. Bu sebeple Cuma namazında sultanın bulunmasını şart koşmak maslahata yani kamu yararına uygundur.
Böyle bir maslahata uyulmasının zararı da yoktur. Çünkü Cuma imamı, imamlık için gerekli asgari şartları taşıyorsa onun işgal ettiği veya tayin edildiği makamın kusurları namaza mani olmaz. Sultan veya onun yerine geçecek bir kişi bulunmadığı zaman müslümanların kendi aralarında belirleyecekleri bir imamın arkasında namaz kılmaları mümkün olduğuna göre sultanın şart koşulması Cumanın terk edilmesine de sebep olmaz.
Cuma namazını hayatı boyunca nebi aleyhisselam kıldırmıştır. O, hem bir nebi hem de devlet başkanı idi. Ondan sonra da merkezde halifeler, taşrada oranın en yetkili yöneticileri kıldırmıştır. Dolayısıyla sultan şartının getirilmesi öteden beri var olan uygulamanın tespiti mahiyetindedir.
Bu şartları ihtiva eden bir maslahat, Hanefî mezhebine göre şerî delillerden sayılır ve ona dayanılarak hükümler konabilir.4 Cuma namazı ile ilgili sultan şartı bu şekilde konmuştur.
Aşağıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı gibi sultan, cuma namazı kılınan yerin en yetkili amiri demektir. İlçenin sultanı kaymakam, ilin sultanı vali, ülkenin sultanı devlet başkanıdır. Eğer yetkili kişinin olmaması yahut anarşi ve terör sebebiyle yetkili amirin yetkisini kullanamaması söz konusu ise o zaman müslümanlar kendi aralarından birini imam seçerek cuma namazını kılarlar.
a- el-Mebsût
Şemsüddin es-Serahsî nin (öl h.) el-Mebsût adlı eserinin konuya ilişkin ifadeleri aşağıya alınmıştır. El-mebsut, Hanefî mezhebini daha sonraki nesillere aktaran İmam Muhammedin altı kitabının şerhidir. Bu altı kitapta geçen görüşlere zahirürrivaye denir. Bu görüşler çok güvenilir yollarla bize ulaşmıştır.5 el- Mebsut , otuz cilttir.
Bize göre sultan Cumanın şartlarındandır. Allah ondan razı olsun, İmam Şafiî bu görüşte değildir. O, Cuma namazını diğer farz namazlara kıyaslayarak sultan ile halkı bu konuda aynı kabul etmiştir. Bizim delilimiz Cabir radiyellahü anhın rivayet ettiği . zalim veya adil bir imamı (başkanı) olduğu halde Cumayı terk eden ifadelerini taşıyan hadisidir. Bu hadiste nebi aleyhisselam , Cumayı terk edenin cezayı hak etmesi için imamının yani başkanının olmasını şart koşmuştur. Eserde (yani sahabeden veya seleften birine ait bir sözde) Dört görevin yöneticilere ait olduğu, Cumanın bunlardan biri bulunduğu belirtilmiştir.
Bir de insanlar cuma namazını kılabilmek için küçük cemaatleri bırakarak bir yere toplanırlar. Eğer sultan şartı koşulmayacak olursa fitne çıkar. Çünkü bazı kimseler önceden camiye gelip kendilerince geçerli bir maksatla cuma namazını kılabilirler. Bu durumda arkadan gelen cemaat Cumayı kaçırmış olur. Burada gizli olmayan bir fitne vardır. Bu sebeple Cuma namazı işi, insanların işleri ve onların arasında adaletli davranma görevi kendisine verilmiş olan imama ( başkana) bırakılmıştır. Çünkü bu, fitnenin yatışması için daha uygun olur.6
b- El- Bedai
Alaüddin el-Kasânînin (öl.. h.) el-Bedai adıl eserindeki açıklama aşağıdadır. Tam adı el- Bedaius-sanai fî tertîbiş-şerai olan bu eser de Hanefî mezhebinin güvenilir kaynaklarındandır. Tamamı yedi cilttir.
Bize göre sultan, Cumanın edasının şartıdır. Öyle ki, sultan veya naibi (görevlisi) bulunmazsa Cumayı kılmak caiz olmaz. İmam Şafiî sultanın şart olmadığını söylemiştir. Ona göre Cuma farz bir namazdır, diğer namazlarda olduğu gibi bunun kılınması için de sultanın varlığı şart değildir.
Bizim delillerimiz şunlardır:
Nebi aleyhisselam âdil veya zâlim bir imamı (başkanı) varken ifadelerini taşıyan hadisinde, Cumayı kılmayanın cezayı hak etmesi için imamın (yani yöneticinin) bulunmasını şart koşmuştur.
Ayrıca Nebi aleyhisselam Dört görevin valilere (yöneticilere) ait olduğunu söylediği ve cumayı bunlar arasında saydığı rivayet edilmiştir.
Bir de Cuma namazının edası için sultan şartı koşulmasaydı fitne çıkardı. Çünkü Cuma, büyük kalabalıklarla kılınan bir namazdır. Şehrin bütün halkının önüne geçip namaz kıldırmak bir şeref, itibar ve saygınlık kabul edilir. Saygınlık kazanma ve başkan olma hevesinde olanlar cumayı kıldırmak için birbirleriyle yarışa girerlerdi, bundan dolayı aralarında çekişme ve anlaşmazlıklar çıkardı. Bu da ölümle sonuçlanacak çatışmalara yol açardı. Onun için bu görev valiye bırakılmıştır ki, Cumayı ya kendi kıldırsın ya da bu iş için yetkili gördüğü bir kimseyi tayin etsin. Bu durumda ya valinin emrine uymayı vacip gördüklerinden veya cezalandırılma korkusundan dolayı bazı kimseler imam olmak için niza çıkarmaktan kaçınırlar.
Görevin sultana bırakılmaması halinde, ya camiye gelen her grup, namazı ayrı ayrı kılarak Cumadan beklenen faydanın kaybolmasına yol açar. Çünkü Cuma namazı, faziletin tam olarak elde edilmesi için insanların bir araya gelerek kıldıkları bir namazdır. Ya da namaz sadece bir kere kılınır, bu sefer de önceden kılanlar kılmış, arkadan gelenler cumayı kaçırmış olurlar. Bu sebeplerle cumayı kıldırma görevinin sultana bırakılması yerindedir. Sultan, bütün cemaatin gelmesinden sonra uygun bir vakitte cumayı ya bizzat kıldırır ya da görevlendireceği bir kişiye kıldırtır.
Sultan yoksa ne olacak?
Anarşi veya ölüm gibi bir sebeple imamın (en yetkili kişinin) bulunmaması veya yeni valinin henüz göreve başlamamış olması halinde , İmam Kerhî, halkın kendilerine namaz kıldıracak bir kişinin imamlığı üzerinde anlaşmalarında sakınca görmemiştir. El-Uyûn adlı kitapta İmam Muhammedin de bu görüşte olduğu kaydedilmiştir. Çünkü Osmanın etrafı anarşistler tarafından sarılınca halk Aliye gitti, o da onlara Cuma namazını kıldırdı.
el-Uyûnda Ebû Hanîfeden şöyle bir görüş de rivayet edilmiştir : Bir şehrin valisi ölse, ölüm haberi Cumaya kadar halifeye ulaşmasa, Cuma namazını, ölenin vekili veya Emniyet Müdürü yahut kadı kıldırsa namaz sahih olur. Fakat bu durumda halk bir başkasını imamlığa geçirirse olmaz. Çünkü bu görevliler vali hayatta iken onun yerine namaz kıldırma yetkisine sahip kimselerdir. Ölümünden sonra halife, valilik görevini bir başkasına verinceye kadar yetkileri devam eder.
Nevâdirus-salât adlı kitapta şu bilgiler vardır: Önceki sultan hutbe okurken yeni tayin edilen sultan çıkagelse de hutbenin tamamlanmasını istese, bu hutbeden sonra yeni sultanın cumayı kıldırması caiz olur. Çünkü eski sultan hutbeyi onun müsaadesiyle okumuş ve onun naibi (görevlendirdiği kimse) durumuna gelmiş olur. Yeni gelen sultan, öncekinin hutbeyi tamamlamasını istemeden sessizce bekledikten sonra geçip Cumayı kıldırmak istese caiz olmaz. O, sadece öğle namazını kıldırabilir. Çünkü sessiz kalması hutbenin tamamlanmasını istediği anlamına gelebileceği gibi buna razı olmadığı anlamına da gelebilir. Böyle ihtimalli durumlarda hutbe geçerli olmaz.
Yeni atanan sultan geldiğinde birincisi hutbeyi tamamlamışsa namazı kıldırması caiz olmaz. Çünkü okunan, görevden alınmış imamın(sultanın) hutbesidir. İkincisi de kendi hutbesini okumamıştır. Hutbe Cuma namazının şartıdır. Bütün bunlar birinci sultanın ikinciden haberdar olması halinde geçerlidir. Eğer birinci ikincinin geldiğini bilmez de hutbeyi okuyup namazı kıldırır ve yeni gelen de sesini çıkarmazsa namaz geçerli olur. Çünkü birinci, ikincinin geldiğini öğrenmeden görevden alınmış olmaz. Ama görevden alındığına dair bir yazının veya habercinin gelmesiyle de birincinin görevi sona erer.
Bir köle, sultan (yönetici) olsa, kendisi veya görevlendireceği bir kişi cumayı kıldıracak olsa namaz geçerli olur. Yolculuk halinde (seferî) olan sultan da aynıdır. Çünkü Nebi aleyhisselam Mekkeyi fethettiği sene, yolcu durumunda olmasına rağmen orada cumayı kıldırmıştır. Hatta öğle namazını iki rekat olarak kıldırdıktan sonra Mekkelilere şöyle seslenmişti: Mekkeliler! Siz namazını tamamlayınız, biz seferiyiz. Köle konusunda da Nebi aleyhisselam şu sözüne dayanırız: Başınıza burnu kesik Habeşli bir köle, sultan (yönetici) olarak tayin edilse bile ona boyun eğiniz. Eğer böyle bir kimsenin imam olması caiz olmasaydı ona boyun eğemek farz kılınmazdı.
Kadının veya erginlik çağına girmemiş akıllı bir çocuğun Cuma namazını kıldırmaları caiz değildir. Bunlar diğer namazlarda da imamlık yapamadıklarına göre Cuma imamlığını öncelikle yapamazlar. Kadın, sultan (yönetici) olsa da uygun bir kişiyi imam olarak görevlendirse ve bu kişi cumayı kıldırsa sahih olur. Çünkü kadının sultan veya kadı olması genelde sahihtir. 7
c- El-Hidâye
Bürhanüddin Ali b. Ebîbekr el-Merğinânînin (v. h.) el-Hidaye adlı kitabının konuyla ilgili ifadeleri aşağıya alınmıştır. Bu kitap Mezhebin güvenilir kaynaklarındandır.
Cuma namazını sultan veya onun görevlendireceği kişiden başkası kıldıramaz. Çünkü bu namaz büyük bir cemaatle kılınır. Böyle bir cemaatin önüne kimin geçeceği, kimin cumayı kıldıracağı hususunda ya da başka hususlarda anlaşmazlık çıkabilir. Dolayısıyle Cuma namazının tam olarak kılınabilmesi için bu şartın yerine getirilmesi kaçınılmazdır.8
Dikkat edilirse sultanın şart koşulmasının gerekçesi olarak bir ayet veya hadisten bahsedilmemekte sadece anlaşmazlık çıkmasına mani olmaktan yani maslahattan sözedilmektedir.
Eskiden camilerde görevli imamlar yoktu, namazı cemaetten biri kıldırırdı. Bu sebeple Hanefî mezhebinin görüşünü anlayabilmek için görevli imamların olmadığı bir ortamı düşünmek gerekir.
Caminin görevli imamı olmayınca Cumayı kıldırmak üzere hazırlık yapan bir çok kimse bulunabilir. Bazı mezhep ve tarikatlar kendi hocalarının öne geçmesi için mensuplarının yardımını isteyebilirler. Aynı şeyi, bazı itibarlı kişiler ya da itibar kazanmak isteyen kişiler de yapabilirler. Bu durumda Cuma namazını kılmak için gelen insanların çatışmaya kadar varacak tartışmalara karışabileceğini kolayca anlayabiliriz. Ama bölgenin en yetkili amiri Cuma namazını kıldırır veya bir başkasını bu iş için görevlendirirse buna hiç kimse karşı çıkamaz.
d- Fethül-Kadîr
Aslen Sıvaslı olan Kemalüddin b. Hümamın (öl h.) el-Hidaye üzerine yaptığı değerli bir haşiyedir. Bu kitabın konuyla ilgili bazı ifadeleri şöyledir:
Bir şehrin valisi öldüğü zaman ikinci vali göreve başlayıncaya kadar birincinin görevlendirdiği kişi veya emniyet müdürü yahut kadı namazı kıldırır.
Bir kimse şehrin idaresine zorla el koyup hakimiyeti ele geçirerek tam bir vali gibi davranırsa onun bulunmasıyla Cuma kılınabilir. Çünkü böylece sultanlığı gerçekleşmiş ve şart yerine geliş olur.9
d- İbn Abidîn
İbn-i Abidin diye şöhret bulmuş olan Muhammed Emîn b. Ömer (lll h.) l9. asırda yaşamış Osmanlı alimlerindendir. Asıl adı Reddül-muhtar aled-dürril-muhtar olan fakat İbn Abidin ismiyle şöhret bulmuş olan kitabı bugün Hanefi alimlerinin başucu kitabıdır. Bu kitabın konuyla ilgili bazı ifadeleri şöyledir:
et-Tatarhâniye adlı fetva kitabında, Cuma namazını kıldıracak imamı görevlendiren sultanın müslüman olması şart değildir. şeklinde bir fetva yer almaktadır.
Kafir valilerin yönetimi altında olan beldelerde müslümanların Cuma ve bayram namazlarını kılmaları caizdir.10
Sultanın şart koşulmasının sebebi bir fitne çıkmadan Cumanın huzur içinde kılınması olduğuna göre Cuma imamını tayin eden makamın müslüman olmasının şart koşulmaması normaldir. Çünkü böyle bir sultanın tayin ettiği imamın görevine de kimse mani olamaz. Böylece Cuma namazı huzur içinde kılınır.
Sultan Kelimesinin Anlamı:
Dikkat edilirse yukarıdaki ifadelerde sultan kelimesi, bir yerin en yetkili amiri anlamında kullanılmıştır. Buna göre bir ilçenin sultanı kaymakam, bir ilin sultanı vali, bir ülkenin sultanı devlet başkanıdır. Devlet başkanları bulundukları şehrin en yetkili kişisi olduklarından başkentte Cuma namazını kıldırma yetkisi onlarındır.
Ömer Nasuhi BİLMEN Büyük İslam İlmihalinde Cumanın edasının şartlarını sayarken sultanla ilgili olarak şu ifadeleri kullanmıştır :
(1) Cuma namazını veliyyülemrin veya naibinin kıldırmasıdır. Şöyle ki, Cuma namazını ya en büyük veliyyülemr veya onun izniyle diğer bir zat kıldırmalıdır. 11
Veliyyülemr demek, yetkili kişi demektir. En büyük veliyyülemr de en yetkili kişi anlamına gelir. En yetkili durumda olma namaz kılınan yer itibariyledir. Dolayısıyla burada geçen en büyük veliyyülemr devlet başkanı anlamında değildir.
Çocukluğumuzdan beri bize sultan olarak Osmanlı sultanları gösterilmiştir. Onlardan her biri devletin en yetkili kişisi olduğu için Cuma namazını sultanın kıldırması denince hemen padişahın veya günümüzde onun yerine geçen devlet başkanının kıldırması akla gelmektedir. Halbuki Osmanlı Devleti vatandaşları sultan kelimesinin padişah anlamına değil, yetkili kişi anlamına geldiğini biliyorlardı. Osmanlı mahkeme kayıtlarını günümüze aktaran Şeriyye Sicillerinden bir örnek görelim.
Şehir eşkiyası ile ilgili olarak vatandaşın mahkemeye yaptığı bir şikayet :
İzzetlû devletlû ve saadetlû Sultanım Hazretleri sağolsun. Bu fakir kulları Hasköy sakinlerinden olub halen karye-i mezbûrede kuttaut-tarîk zuhur idüb bu fakirlerin hanesini açub emval ve erakım serika itmegin saadetû Sultanımdan reca olunur ki bazı ademlerden şübhem olmağın saadetlû Bostancıbaşı Ağa hazretlerine kitab buyur ve teşrîf-i ihtisab buyurub karye-i mezbûrede olan ademlerden teftîş ve tefahhus eylemede ferman Sultanımındır.
Seyyid Ömer b. İdris12
Burada Sultanım hitabıyla kastolunan mahkemenin hakimidir.
İmamın Durumu
Cuma namazı salih bir imamın arkasında kılınabileceği gibi günahkar imamın arkasında da kılınabilir.
Bir zat Muhammed b. en-Nadra gelerek dedi ki, Benim komşularım var, kendi arzularına uyarak Cuma namazına gelmiyorlar. (Onlara ne diyebilirim?)
en-Nadr dedi ki, Baksana, Ebubekr ve Ömere karşı gelen kişi hakkında ne dersin ?
Kötü adam.
Resullullah aleyhisselama karşı gelirse ?
Kafir sayılır.
Ya yüce Allaha karşı gelirse ne olur ?
Bir süre kendinden geçti, aklı başına gelince şöyle devam etti:
Kendinden başka ilah olmayan Allah aşkına siz de ona karşı durun. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:Müminler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allahı zikretmeye koşun. Allah Teâlâ biliyordu ki, Abbasîler yönetimi ele geçireceklerdir. Cuma namazı İslamın açık simgelerindendir. Onu yöneticiler kıldırır, başkaları değil. Bu namazı onların arkalarında kılmamak namazın tamamen kılınmamasına sebep olur. 13
4- Cuma Namazı İslamın Açık Simgelerindendir
Ezan, Cuma ve bayram namazları bir yerde İslamın varlığının açık simgelerindendir. Darül-islam ve Darül-harp bölümünde de görüleceği gibi gayri müslimler tarafından işgal edilmiş bir İslam yurdunda bu üçünün varlığı orada İslamın egemen olmaya devam ettiğinin yani henüz darül-harp haline gelmediğinin açık göstergeleri olarak kabul edilir.
Türkiyede Cuma namazı kılmayanlar, tamamen kendilerince uydurulmuş bir gerekçenin arkasına sığınmaktadırlar. Onların iddiaları şöyle özetlenebilir :
Hanefî mezhebine göre Cuma namazını kılmak için gerekli olan şartlar Türkiyede oluşmamıştır. Cuma namazını ya müslüman devlet başkanı ya da onun görevlendireceği bir kişi kıldırabilir. Türkiye laik bir ülkedir. Burada devlet başkanının Cuma namazını bizzat kıldırması söz konusu değildir. Cuma namazı İslâmî egemenliğin bir funduszeue.info laik yönetim İslamın egemen olmasını kabul etmez. Bu sebeple böyle bir yönetimin görevlendireceği imamların arkasında Cuma namazı kılınmaz.
Bu gerekçeyi kabul edecek her hangi bir fakih bulmak mümkün değildir. Yukarıdaki ifadelerden açıkça anlaşılmaktadır ki, Cuma namazı bir ibadettir. Bu ibadetin yapılmasının bölgenin en yetkili amiri ile alakası kendi özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bir araya gelmiş olan topluluklar kolayca tahrik edilebilir, kolayca bir fitne çıkabilir. Otoritenin müdahalesi sadece bu fitnenin çıkmasını engellemek içindir.
Türkiyedeki bütün camilerde görevli imamlar bulunmaktadır. Burada hiç kimse çıkıp da imamın görevine müdahale etme cesaretini gösteremez. Çünkü görevli bir memurun görevini yapmasına engel olmaya kalkışmak kanunlar nazarında suç sayılır. Çünkü Türk Ceza Kanununun maddesinin 3. fıkrasına göre Her kim, devlet memurlarından birinin vazife gördüğü yeri her ne suretle olursa olsun kısmen veya tamamen işgal ederek, vazifesine müteallik bir işin yapılmasına mani olursa altı aydan üç seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılır
Cuma namazını kılmak için gelen kişiler laik yönetime itaati caiz görmeyebilirler. Ancak bir devlet memuru sayılan imamın görevine mani olmaya kalkışmanın cezalandırılması gereken bir davranış olması sebebiyle bu gibi kimseler, camide bir kargaşa çıkmasına yol açamayacaklarından Cuma namazı huzur içinde kılınacaktır. el-Bedaide bu hususla ilgili şu ifadeler geçmişti:
Bu görev valiye bırakılmıştır ki, Cumayı ya kendi kıldırsın ya da bu iş için yetkili gördüğü bir kimseyi tayin etsin. Bu durumda ya valinin emrine uymayı vacip gördüklerinden veya cezalandırılma korkusundan dolayı bazı kimseler imam olmak için niza çıkarmaktan kaçınırlar.
Zaten kafir bir yönetim altında Cuma ve bayram namazlarının kılınacağı kitaplarımızda açıkça ifade edilmiştir:
Kafir valilerin yönetimi altındaki beldelerde müslümanların Cuma ve bayram namazlarını kılmaları caizdir.14
Cuma namazını kıldıracak imamı görevlendiren sultanın müslüman olması şart değildir.15
Kötü niyetli kişilere hangi söz söylenirse söylensin bildiklerini okumaya devam edeceklerinde şüphe yoktur. Allah Tealâ onları hakkı gösterirse o başka. Ümit ederiz ki, Allahın emrine uymaktan başka gayesi olmayan, ama yanlış bilgilendirdiği için Cuma namazı kılmayan kardeşlerimiz bu yazıyı okuduktan sonra tövbe eder ve Cuma namazını kılmaya başlarlar.
Maliki Mezhebi
Bir yerde ilk defa Cuma namazı kılınacaksa İmamdan (oranın en yetkili amirinden ) izin almak müstahabtır. İzin istendiği halde vermezse bakılır, eğer ona karşı kendilerini güvende hissediyorlarsa cemaatin Cuma namazını kılmaları farzdır. Eğer güvende hissetmiyorlarsa Cuma kifayet etmez. Çünkü bu husus bir ictihad konusudur. Eğer sultan bu konudaki ictihadlardan birini tercih ederse ona karşı çıkılmaz. Bu, alimlerin ihtilaf ettiği konularda hakimin verdiği hükme benzer. Tercih edilen görüş geçerlidir, reddedilmez. Çünkü sultanın emrinden çıkmak sıkıntı ve fitne sebebidir. Böyle bir şey yapmak helal olmaz.
İmam Malik şöyle demiştir : Allahın yer yüzünde bir kısım farzları vardır, orda bir valinin olması veya olmaması bu farzları bozmaz. İmam Malik bu veya bu mealde bir sözü söylerken Cuma namazını kastediyordu.
İmam Malikin konuyla ilgili görüşleri şöyledir :
Evleri birbirine bitişik bir köyün valisi (muhtarı) olsa da olmasa da Cuma namazı kılmalarının gerekli olduğu kanaatindeyim.
Cuma namazı kılınan yerler ayarında bir köy veya şehrin valisi yerine vekil bırakmadan ölse ve İmamsız kalsalar bu halk ne yapar diye sorulunca İmam Malik şöyle cevapladı: Cuma vakti gelince içlerinden birini öne geçirirler, onlara hutbe okur ve Cumayı kıldırır[1].
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
_________________________________________________
Kuran Işığında Doğru Bildiğimiz Yanlışlar, Süleymaniye Vakfı Yayınları, 2. Bs., İstanbul, , s:
1-Sünen-i İbn Mâce, c.I,s. , İstanbul l98l.)
2 -Kemalüddin b. Hümâm, Fethül-Kadîr, Mısır l3l5.c. I, s.
3 Ömer Nasuhi BİLMEN, Hukukı İslamiyye Kamusu, İst.l, c.I,s.
4 Ömer Nasuhi BİLMEN, a.g.e. c.I,s
5 İmam Muhammedin altı kitabı şunlardır : 1- el-Asl ( diğer adı al-Mebsût) 2- Ez-Ziyâdât, 3- El-Camius-sağîr, 4- el- Camiul-kebîr, 5- Es-Siyerüs-sağîr, 6- Es-Siyerül-kebîr.
6 Şemsüddin es-serahsî, el-Mebsût, Mısır l, II,
7 Alaüddin el-Kâsânî, el- Bedâiüs-Sanâi, Beyrut l l, c.I, s.
8 Burhaneddin Ali b. Ebîbekr el-Merğinânî, (öl h.) el-Hidâye, c.I,s. , Fethül-kadîr ile birlikte.
9 Kemalüddin b. Hümâm, Fethül-Kadîr, c. I, s.
10 -İbn Abidîn, Haşiyetü reddil-muhtar aled-dürril-muhtar, funduszeue.info, Matbaa-i âmire , funduszeue.info,s
11 Ömer Nasuhi BİLMEN, Büyük İslam İlmihali , İstanbul l,s
12 Hasköy Mahkemesi l9/ nolu sicil, s. 39; İstanbul Müftülüğü Şeriye Sicilleri Arşivi
13 -İbn Kudame, el-Muğnî , Beyrut l/l, funduszeue.info, s.
14 İbn Abidin, a.g.e. c. IV, s. , K. Kaza.
15 İbn Abidin, a.g.e. c. IV, s, K. Kaza.
[1]- İmam malik, el-Müdevvene, c. I, s. ll
Diğer Yazılar
1. Namazların Birleştirilmesi
2. Hanefi Mezhebine Göre Cuma Namazı
3. Nişanlıların Nikahı
4. Kadın Erkek Tokalaşması
5. Abdest ve Hayız
6. Nikah Sözleşmesinde Veli
Ülkemizde kandil geceleri diye bilinen geceler takvim sıralamasına göre; Rebiulevvel ayının gecesi Mevlid, Recep ayının ilk cuma gecesi Regâip, yi
Genel anlayışın aksine gündüz, geceden önce gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: لَا الشَّمْسُ يَنبَغِي لَهَا أَن
İslâmiyet’ten önce Araplarda örtünme adeti yoktu. Kadına saygı gösterilmez, kadınlar da erkeklerden sakınmazlardı. Başörtülerini ens
Kur’ân’a göre talak, kocanın hakkıdır. Talakla ilgili fiillerin faili kocalardır. Kadının evliliği sona erdirme hakkına iftidâ denir. Allah Teâlâ şö
Yüce kitabımız Kuran’da, adet döneminde cinsel ilişkiye girilmesi yasaklanmıştır! Bu yazıda, öncelikle adet kanaması hakkındaki birtakım batıl inançlar ele alınacak
Cuma namazı, Hz. Muhammed aleyhisselâm'ın Medine’ye hicreti sırasında Medine yakınlarında Ranuna Vadisinde bulunduğu sırada farz kılınmış, ilk Cuma hutbesi de orada Beni Sâlim Mescidinde okunmuştur.
İslam, Müslümanları her zaman birlikte namaz kılmaya teşvik etmiştir. Onlardan bir kısmının yerine getirilebilmesi için topluluk (cemaat) ön şart olarak ileri sürülmüştür.
Cuma namazı, şartlarını taşıyan bütün Müslüman erkeklere farzdır. Ezan okununca, cuma namazı kılmakla mükellef olanların işlerini bırakıp camiye gitmeleri gerekir.
Müslümanlar müezzin Cuma ezanını okuyunca Allah'ın; “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı zaman hemen Allâh’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olursanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır”[1] emrine uyarlar.
Cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üç gün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman içindeki günahları bağışlanır.”[2]
Cuma, Müslüman toplumun hafta bayramıdır. Bu yüzden "Nebi aleyhisselâm Cuma günü oruç tutmayı yasaklamıştır."[3].
Cuma namazı için özel itina göstermek, yıkanıp temizlenmek, tırnakları kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz elbiseleri giyerek camiye gitmek müstehaptır. Ebu Said-i Hudri (r.a) şöyle demiştir;
Rasûlullah -sallallâhü aleyhi ve sellem-in “Her bâliğ kimseye Cuma günü gusletmesi ve imkân bulursa misvaklanmak ve gerek hoş koku sürünmek vacib (gibi)dir."[4] buyurduğuna şehâdet ederim.
Cuma günü öğle namazı vaktinde köyün ya da mahallenin en büyük camisinde Cuma namazı kılınır.
Önce iki rek’at müekked, vakit varsa iki rek’at de gayri müekked sünnet kılıp hutbe için beklenir. Bu sırada hatip hutbeye çıkar ve iç ezan okunur. Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, Cuma namazının iç ezanının başlamasıyla beraber, her çeşit dünyevi işlerle meşgul olması haramdır.
Kişi mescide girdiğinde imam minbere çıkmışsa bu durumda oturmadan önce iki hafif rek’atle tahiyyet'ül-mescid namazı kılar. Bundan fazlasını yapmamalıdır. Kılmaksızın oturursa, kalkıp da tahiyyet’ül-mescid namazını kılması gerekmez.
Hutbe dinlendikten sonra Cumanın iki rek’at farzı cemaatle kılınır. İmam kıraati açıktan okur, cemaat dinler. İmamın birinci rek’atte Fatiha’dan sonra Cuma sûresini, ikinci rek’atte Münafikun sûresini okuması menduptur.
Cuma günü, farzdan sonra iki rek’at müekked, arzu edilirse iki rek’at de gayri müekked sünnet kılınır. Cumanın müekked sünnetlerini terketmek doğru değildir. Kaza namazı borcu olanlar bu esnada kaza namazları ile meşgul olurlar.
Kendisine Cuma namazı farz olan kimsenin, zaruri bir durum yoksa Cuma günü sabahleyin Cuma namazından önce yolculuğa çıkması haramdır. Ancak yol üzerinde Cuma namazı kılınan bir yere yetişip orada kılması mümkün ise Cuma namazından önce yola çıkabilir.
Cuma namazı, bir yerleşim merkezindeki Müslümanları bir araya getiren, cem ettiren bir namazdır. Bu yüzden köyün en büyük camisinde kılınır, diğerlerinde kılınmaz. Camilerin gereksiz yere birden fazla olması durumunda, önce kılanların Cuma namazları sahîh olur. Şafi mezhebine göre hangi camide Cuma’nın erken kılındığı bilinemeyeceği için Cuma namazından sonra öğle namazı (zuhr-i ahir ve son sünnet) kılınır. Ama Cuma mescidleri ihtiyaç nedeniyle birden fazla olursa hepsinde kılınan Cuma namazları sahîh olur. Şehrin ortasından nehir geçiyorsa şehrin iki yakasında, Büyükşehirlerde de bir mahallede tek bir camide Cuma namazı kılındığında bu namazın sahih olacağı söylenmiştir. Lâkin Cuma namazından sonra öğle namazı kılmak yine de mendub olur.
1- Müslüman olmak. Yani gayri müslime farz değildir.
2- Âkil olmak. Yani delilere farz değildir.
3- Bâliğ olmak. Yani çocuklara farz değildir.
4- Erkek olmak. Yani kadınlara farz değildir. Ancak kılmaları durumunda namazları geçerli olup öğle namazı kılmaları gerekmez.
Acil işlerde çalışan erkekler yani hastane, itfaiye vb. kuruluşun acil bölümlerinde çalışıp Cuma saatinde mesaisi bulunanlar; eşkıya, düşman korkusu veya suikast endişesi sebebiyle güvenlik amacıyla nöbet tutanlar yaptıkları acil ve zaruri iş gereği Cuma namazı kılamadıkları takdirde daha sonra vakit içinde öğle namazını kılarlar.
5- Hür olmak. Yani kölelere ve hapiste olana farz değildir.
6- Mukim olmak. Yani sefer halinde olan yolcuya ve göçebelere farz değildir. Kısa dahi olsa sefere çıkmış bir kişiye, yolculuğu Cuma gününün fecrinden önce başlamışsa -ikâmet ettiği yere normal havalarda ezan sesi de yetişmiyorsa- Cuma namazı farz olmaz. Ezan sesi duyulacak kadar Cuma kılınan yere yakın ise Cuma namazı farz olur.
7- Sağlıklı olmak. Yani Cuma namazına yürüyerek veya binekle gitmekte sıkıntı ve zorluk çeken hastaya, felçliye, hasta olup da evden dışarı çıkınca hastalığı artacak olanlara, ağır hastalara bakanlara, camiye götürecek birini bulamayan âmâya ve çok yaşlı olana farz değildir.
Şiddetli kar, yağmur gibi hava muhalefeti eğer evden çıkıp camiye engel olabilecek düzeyde ise Cuma namazı sorumluluğu kalkar.
1- Cuma namazının yerleşim yerinde, şehir veya köyde kılınması. Meskun mahallin dışında kalan sahra ve bahçe gibi yerlerde Cuma namazı kılınmaz. Köyden uzak bir yaylada yaşayanlar, bedevî bir yaşam süren kimseler kendi aralarında toplanıp Cuma kılamazlar, mümkünse Cuma namazı kılınan en yakın yere giderler.
2- Bir yerleşim yerinde tek bir camide Cuma namazının kılınması. Birden fazla camide Cuma namazı kılınan yerleşim yerinde, Cuma namazından sonra, namazın sıhhat şartı eksik olduğundan ayrıca öğle namazını kılmak gerekir.
3- Cuma namazının; Müslüman, âkil baliğ, hür, erkek ve mukim olan en az 40 kişi ile kılınması. Bu itibarla; bir köyde bu şartları taşıyan 40 erkek yoksa, onlara Cuma namazı farz değildir ve orada Cuma namazı kılınamaz. Yüzlerce yolcu bir camide toplansa, o camide 40 mukim erkek yoksa Cuma namazını kılamazlar.
Özellikle imam veya cemaat içerisinde farklı mezhepten şahıslar bulunduğunda eğer cemaatin sayısı kırktan az olursa, kırk kişiyi şart koşmayan bir mezhebe uymak da caiz görülmüştür. Cumanın geçerli olması için Maliki mezhebine göre en az oniki, Hanefi mezhebine göre imamdan başka en az üç erkek cemaat bulunmalıdır. Bu görüş Ebû Hanife ile İ. Muhammed’in görüşüdür. İ. Ebû Yusuf’a göre imam hariç iki erkek cemaat de yeterlidir.
4- Cuma namazının öğle namazının vaktinde kılınması.
5- Cuma namazından önce, hutbe okumak. Cumanın farzından önce bir imamın, cemaat huzurunda hutbe okuması ve cemaatin de bunu dinlemesi gerekir.
6- Cuma namazına geç kalıp, ancak ikinci rekâte yetişen kimse, Cuma namazına yetişmiş olur. Fakat ikinci rekâtın rükusundan sonra mesela teşehhüdde, imama yetişen kimse, her iki rekâtı de kaçırmış olur. Böyle bir kimse, imam selam verince kalkıp; dört rekâtlık öğle namazını kılar.
Hutbenin şartları
Hutbenin sahih yani geçerli olmasının şartları şunlardır:
1- Hutbenin öğle namazı vaktinde okunması.
2- Cuma namazının farzından önce okunması.
3- Hutbenin ayakta verilmesi.
4- Hatibin erkek olması, imamlığa ehil olması.
5- Hutbenin rükünlerinin Arapça olarak okunması.
6- Hutbenin bütün rükünlerinin Cuma namazının sıhhati için aranan şartları taşıyan en az kırk kişiye işittirecek kadar yüksek bir ses tonu ile okunması.
7- Hutbenin ikiye ayrılması ve hatibin, iki hutbe arasında biraz oturması. Hatib, iki hutbe arasında itmi’nan miktarınca oturmalıdır. Hutbeyi ayakta irâd eden hatib arada oturamayacak olursa, bir süre sükût eder.
8- Hutbeyle namaz arasının fazla açılmaması: İki hutbenin rükünleriyle iki hutbe ve Cuma namazı arasına fasıla koymayıp muvâlâta uymak şarttır. Muvâlatın sınırı, mümkün olduğu kadar hafif iki rek’at namaz kılacak kadar bir fasıladır. Bundan fazla süren fasıla -vaaz ve nasihat olmadığı takdirde- hutbeyi batıl eder.
9- Hatibin sesini işitenlerin hutbeyi dinlemeleri. Cemaatin hutbe esnasında hatibe ve kıble istikametine dönmesi sünnettir. Hutbe okunurken cemaat sessiz durmak ve imamın okuduğu hutbeyi dinlemek zorundadır. Cemaat namazdaymış gibi hareket eder, imam duâ ettiğinde elini yüzüne sürmez, telefonunu açıp kurcalamaz, insanlara selâm vermez. Cemaat hutbe esnâsında diz çökerek veya bağdaş kurarak oturmalıdır; dizlerini dikip oturamaz. Hutbeyi işitemeyenlerin zikirle meşgul olmaları mendubtur.
Hutbenin rükünleri
1- Her iki hutbede Allahü tealaya hamd etmek.
2- Her iki hutbede Peygamber Efendimize salat getirmek. Salavatta O’nun (s.a.v.) ismini anmak.
3- Her iki hutbede takva için tavsiyede bulunmak. “Usiküm bi takvallah” (Size, Allah’ın takvasını tavsiye ediyorum) gibi cümlelerle bunu yapmak.
4- Hutbelerin birisinde bir ayet okumak. Ayetin birinci hutbede okunması efdaldir.
5- İkinci hutbede müminlere, ahiret ile ilgili dua etmek.
Hutbenin müstehapları
1- Önce hamd, sonra salevat, sonra takva için vasiyet olmak üzere rükünleri sırasıyla okumak. İkinci hutbede müslümanların imamlarına ve idarecilerine, sâlih olmaları ve hak yola yardımcı olmaları için duada bulunulmalıdır.
2- Hutbenin beliğ, halkın anlayabileceği tarzda, anlaşılır ve kısa olması.
3- Hatibin, minber gibi yüksek bir yerde hutbe okuması.
4- Hatibin minbere çıkmadan önce minber yanındaki cemaate selâm vermesi, hutbeye başlarken de cemaate selam vermesi. Cemaatin selam alması farz-ı kifayedir.
5- Hatibin minbere çıkınca oturması, ezan okunduktan sonra hutbeye başlaması.
6- Hatibin, hutbe okurken minbere çıktığında cemaate yönelmesi, sağa sola dönmemesi. Sağ elini minberin kenarı üzerine koyması, bir kılıç veya âsâya dayanması.
Cuma günü, yapılması sünnet olan işlerden bazıları şunlardır:
1- Cuma niyetiyle gusledip, bedeni iyice temizlemek. Bunun vakti, sabah namazının vaktinin girmesiyle başlar.
2- Uzamış olan el ve ayak tırnaklarını kesmek, fazla kılları gidermek, bıyığı kısaltmak, saç ve sakalı taramak.
3- En güzel elbiseyi giymek, güzel koku sürünmek.
4- Cuma günü ve gecesi Kehf suresini okumak.
5- Çok dua etmek, bol bol salevat-ı şerife getirmek, sadaka vermek.
6- Cumaya erken gitmek.
7- Cumaya giderken ağırbaşlı ve sükunetle yürümek, yolda gizlice Kur’an-ı kerim okumak veya zikirle meşgul olmak.
8- Camiye girince en önde olan boşluğu doldurmak, namaz kılanların önünden geçmemek.
Dipnotlar:
[1] Cuma sûresi, 9. ayet
[2] Müslim, Cuma, 8
[3] Buharî, savm 63; Müslim, sıyam ,
[4] Buharî, cuma 4,6; Müslim cuma 10,
Kaynak: Hasan Serhat Yeter, FIKIH 1 (Şafii Mezhebi),
İslam ve İhsan
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası