jan jak russo toplum sözleşmesi özet / Rousseau: Toplum Sözleşmesi Nedir? » Felsefe hakkında her şey

Jan Jak Russo Toplum Sözleşmesi Özet

jan jak russo toplum sözleşmesi özet

TOPLUM SÖZLEŞMESİ --JEAN-JACQUES ROUSSEAU Toplum Sözleşmesi’nin temelini insanların kendini koruma hissine bağlar Jean-Jacques Rousseau. İnsanın kendisini düşünmesi doğal bir durumdur ve toplum sözleşmesiyle insanlar doğal durumdan çıkmışlardır. Toplum içinde sevgi beslemeye başlamışlardır. Rousseau’ya göre en ideal yaşam doğal alan içinde mümkün. Yalnız toplum sözleşmesi gerçekleştiğinden sadece doğal yaşama en uygun yasalar ve toplum modeli çizilerek bu ideal yaşama yaklaşabiliriz. Toplum Sözleşmesi dört kitaptan ve kitaplar da bölümlerden oluşmakta olup incelemem bu sıralamaya uygun olacaktır. Kitap 1 Egemen güç ve toplum sözleşmesi arasındaki ilişkilerin ele alınıp kavramların açıklandığı bölümde, ilk olarak ana tartışma konusu insanın özgür doğup oysa her yerde zincire vurulduğu iddiası ile başlar. Köleleri zincire vuran kişinin kendini herkesin efendisi sanmasını aslında kendisinin böyle davranarak köle olmasına ve toplum düzeninde bütün öbür hakların temelinin kutsal bir hak olduğuna ve yasaların doğadan değil sözleşmelere dayandığına bağlar. İnsanların ilk olarak uyacağı yasa varlığını korumak olmalıdır. Aile, politik toplumların ilk örneği diyebiliriz. Ailedeki baba bir başı çocuklar ise halkı simgeler. Baba nasıl çocuklarını koruyor ve hakkını gözetiyorsa devletteki devlet başkanı da halkını aynı şekilde korumak durumundadır ancak burada öyle bir fark vardır ki babanın çocuklarına gösterdiği eşit sevgi, hükümette bunun yerini hükmetmek zevkine bırakır. Rousseau, en güçlünün gücünü hak, boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep egemen kalacak kadar güçlü olmadığını ve güçlünün hakkının da buradan geldiğini söyler. “Ancak güç, hak yaratmaz ve insan haklı güce boyun eğmelidir” der. Savaş durumuna açıklık getirmeye çalışan Rousseau, insanın insanla değil, devletin devletle olan bir ilişkisidir. Ve bu ilişkide tekler birbirlerine yalnız rastgele düşmandırlar. İnsan ve yurttaş olarak değil, asker olarak. Öldürme hakkına da değinen Rousseau, savaşın amacının düşman devletinin yok edilmesi olduğunda öldürme hakkı vardır ancak silahlarını bırakıp teslim olunca düşman düşmanlıktan çıkıp birer insan olur ve o zaman onların yaşamı üstünde hiç kimsenin hakkı kalmaz. Kölelik hakkı sadece haklı olmadığı için değil, anlamsız ve saçma olduğu için de geçersizdir. Kölelik ve hak çelişmeli sözlerdir. Birinin bulunduğu yerde öteki bulunmaz. “Bir kişinin buyruğu altına giren kişilerde de artık bir halk ve başkanı yoktur. Bir efendi ve köleleri vardır. Çünkü ortada ne bir kamusal yarar vardır ne de politik bir bütün. Çünkü boyunduruğu altına alan kişi özel ve ayrıcalıklı bir kişidir. Bir ulusun ulus olabilmesi için kral seçmesini sağlayan işlem oylarda çoğunluğa hak tanıyan yasa, sözleşme ile meydana gelmiştir. Ve hiç değilse bir defa için oybirliğini gerekli kılar” yorumunda bulunan Rousseau, burada demokrasilerde başa gelecek devlet başkanının oybirliği ile seçilmesini ‘iyi’ olarak görüyor. İnsanların kendilerini korumak için yapacakları tek şey, birleşerek diretme gücünü alt edebilecek bir güç birliği kurmak, bu güçleri bir tek dürtücü güçle yönetmek ve elbirliğiyle harekete getirmektir. Kısaca toplum sözleşmesi, her birimiz varlığımızı ve bütün gücümüzü bir arada genel istemin buyruğuna verir ve her üyeyi bütünün bölünmez bir parçası kabul ederiz. Rousseau, toplum sözleşmesi kavramlarına açıklık getirerek cumhuriyetin yani politik bütünün edilgin olduğunda “devlet” (etat), etkin olduğunda “egemen varlık” (souverain), öbür devletler karşısında da “egemenlik” (puissance) adını aldığını söyler. Halkın bir “birlik”, egemen gücün birer üyesi olarak teker teker “yurttaş” ve devletin yasalarına boyun eğen kişiler de “uyruk” adını alırlar. Egemeni ise kişilerin toplamı olarak görür Rouessau. Bu yüzden onların zararına bir işlem yapmaması gerekir diyor. İnsan doğal yaşamından toplum düzenine geçiş aşamasında doğa durumundaki içgüdünün yerini adalet, daha önce yoksun olduğu değer ölçüsünü verir ona. Kendini akılsız ve gelişmiş bir hayvan durumundan çıkarıp akıllı bir varlık akıllı bir insan haline sokmuştur. Yani insanın toplum sözleşmesiyle yitirdiği şey, doğal özgürlüğü ve isteyip elde edebileceği şeyler üzerindeki sınırsız haklar. Kazandığı şey ise toplumsal özgürlük ve elindeki şeylerin sahipliğidir. Doğal durumdayken insanlar boş bulduğu ki bu insanlar sadece kendilerine yetecek kadar lükse kaçmayacak kadar bir alanı ele geçiriyor. Oraya emek harcıyor. Bundan dolayı da başkaları bunu yapanlara saygı duyuyor. Ama saygı göstermeyen bir zorba da gelip bu kişinin elinden tüm emeğini alabilir. Bu sorun da zaten toplum sözleşmesiyle çözülüyor ve mülkiyet korunduğu gibi yasal hale geliyor. Rousseau’ya göre bu hak diğer haklarda daha önemli : mülkiyet edinme hakkı. Rousseau liberal sistemi aydınlatan bir düşünür. Eserinde temsili demokrasiyi ya da yasalara dayalı monarşiyi değil demokratik bir kent devletini ele aldığından manevi unsurlara dayalı bir yapı çizmiştir. Kitap 2 Rousseau, “Genel istem hiçbir şekilde aktarılamaz başkasına, devredilemez. İktidar aktarılabilir, istem aktarılamaz” söyleminden hareketle eğer istem devredilirse özgürlük elden gider ve toplumu bir arada tutan şey ortadan kalkar. Egemenlik başkasına bağlanamaz, bölünemez, çünkü istem geneldir ya da değildir. Veyahut halkın tümünün isteğidir. Açığa vurulan istem bir egemenlik işidir. Bu da yasayı oluşturur. Genel istem yanılır mı sorusundan hareketle Rousseau, genel istemin her zaman doğru ve kamusal yarara yönelik olduğunu söyler ve halk hiçbir zaman bozulmaz ama çoğu kez aldatılabilir. İşte ancak o zaman kötülüğe eğilimli görünür. Burada bir çıkarım yaparak herkes sözünü kendine mal etmeyecek ve herkes için oyunu kullanırken kendini düşünmeyecek bir tek insan yoktur diye açıklamada bulunur. Egemen gücün sınırlarına değinen Rousseau, her kişinin toplum sözleşmesiyle gücünün, mallarının, özgürlüğünün yalnız önemli olan parçasından vazgeçer. Bu önem konusunda söz sahibi yalnız egemen varlıktır. Egemen varlık isteyince, her yurttaş devlete yapabileceği hizmetleri hemen yapmak zorundadır. Bizi topluma bağlayan verimli sözler, salt karşılıklı oldukları için zorunludurlar. İstemi istem yapan oyların sayısı değil, onları birleştiren ortak karardır. Çünkü bu sistemde herkes başkalarına kabul ettirdiği koşullara ister istemez kendisi de boyun eğer. Toplum sözleşmesi yurttaşlar arasında öyle bir eşitlik kurar ki herkes aynı koşullar altında verdiği sözle bağlanır ve herkesin aynı haklardan yararlanması gerekir. Egemenlik işi nedir sorusunun cevabını ise bütünün kendi üyelerinden her biriyle yaptığı sözleşme olarak verir. Bu sözleşme yasaya uygun, temeli toplum anlaşması olan, duygusuna dayanan, ortak ve yararlı bir sözleşmedir. Çünkü temeli kamunun iyiliğinden başka bir amacı olamaz. Sağlamdır. Güvencesini devletin gücünden ve egemenlikten almaktadır. Yurttaşlar yalnız böyle sözleşmelere bağlı kalarak kendi istemlerinden başka kimsenin buyruğu altına girmiş olamazlar. Buradan hareketle Rousseau, her ne kadar egemen varlığın mutlak, kutsal ve dokunulmaz olursa olsun genel sözleşmelerin sınırlarını aşamaz ve her insan bu sözleşme gereğince haklarından tümüyle ve istediği gibi yararlanabilir. Toplum sözleşmesinden bireyler birtakım haklarından vazgeçemezler. Vazgeçme yerine değiş tokuş yapabilirler. Herkes yurdu uğruna savaşmak zorundadır ama artık kimse kendisi için dövüşecek değildir. Toplum sözleşmesinin amacı sözleşmeyi yapanların korunmasıdır ve bu amacı isteyen araçları da ister birtakım tehlikelerden ve kayıplardan ayrılmaz. Başkalarının zararına kendi yaşamını onlar için gözden çıkarmalıdır. Devlet ona çıkar yolun yurttaş için ölmesi gerektiğini söylüyorsa ölmek zorundadır. Çünkü o zamana kadar güvenlik içinde yaşamıştır ve artık yaşamı devletin koşullu bir armağanıdır. Rousseau, toplum sözleşmesinin sözleşmeyi yapanların korunması adına olduğu ve bu uğurda kendini tehlikeye atabileceğini ifade eder. Yine cezayı bağışlama hakkı yargıyla yasanın üstünde olan egemen varlığındır. İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni de bağışlamaların çokluğu değil,suçluların azlığıdır. Bir insanın toplum içinde ne yapması gereklidir ne değildir bu yasalardadır. Adaletin nasıl işleyeceği de. Yasalarsa ortak çıkarın yani genel istemin eseridirler. Rousseau, “Kölelik isteklerimizin esiri olmak özgürlükse genel istemin oluşturduğu doğrultudaki yasalara boyun eğmektir” diyerek yani bu yasalar sayesinde hem eşit hem özgür hem de adalet içinde olunduğunu söylüyor. Kendini tamamen yurdun kültüründen, yurttan ve yurttaşlardan soyutlamış olan kimse ancak yasaları koyabilir ya da bir örnek hazırlayabilir ve egemen de o örneği izleyerek uygulayabilir. Yasama, yürütme ve yargı ayrı olmalıdır ki bağımsız olabilsinler ve devlet yıkılmasın. Yasalar hangi ülkeye uygulanacaksa sıcak ülke, soğuk ülke insanları olup olmamasına bakarak konulmalı. Bu sayede insanlar kullanabileceği güce sahip olur ve devlet yıkılmaz. Genel istem insanları bir şey yapmakla yükümlü kılar ve bunun genel istem olduğunu da oylama (oy çokluğu) ile anlarız. Yasacı yasa çıkarmadan önce ilk olarak yasayı çıkarmadan önce halkın buna elverişli olup olmamasına bakmalıdır. Yani onları yasaya bağlı kılmadan önce bu çağın gelmesini beklemelidir. Buna tarihten örneklemde bulanarak Deli Petro’nun Rus milletine, olmuşlar kanısını vererek onları olabileceklerini olmaktan alıkoyduğundan bahsederek “gençlik başkadır çocukluk başka” der. Başka bir öngörüsü ise devletlerin en iyi yapı bakımından sahip olabileceği bir takım sınırlardan bahseder. Bir devlet ne yönetilemeyecek kadar büyük olmalı ne de kendini koruyamayacak kadar küçük. Genel olarak küçük bir devlet büyüğe oranla daha güçlüdür. Çünkü sınırlar büyüdükçe toplum bağı çözülür ve uzaklıklar arttıkça yönetmek zorlaşır, giderler artar, iklim değişir ve yurttaşlık bağı düşer. Büyük devletlerde ayrı ayrı yasalar da halklar arasında karışıklık ve kargaşa yaratır. Yapısına göre gereğinden çok büyüyen politik bütün çöker, yok olur. Rousseau, politik bir gücün iki türlü ölçüyle mümkün olduğunu söyler: toprağın genişliği ve halkının nüfusu. Bolluk ve barış içinde yaşama koşulu da bir ulusa yasalarla düzen vermek için gereklidir. Bu ölçütleri bir ulusun yasa koymaya elverişli olmasındaki koşullar olarak ele alır ve eski bir ulusun dayanıklılığıyla yeni bir ulusun uysallığını birleştiren bir ulusta arar. Her yasama sisteminin amacını gereken genel yarar olduğunu ve bunu da gerçekleştirirken özgürlük ve eşitlik ilkelerini ele alarak yapar. Halk özgürlüğünün alım satımı hep bunlar arasında olur; biri satın alır, (zenginleri kastediyor) biri de satar onu. (yoksullar) Bir devletin ana yapısı, törelere gerektiği gibi uyulduğu zaman sağlanır ve sürekli olur. Yasacı, törelere uymaz amacında yanılırsa yasalar yavaş yavaş gevşer ve devlet yok olur. Yasaları Rousseau dörde ayırır: 1.Bütünün kendi üzerindeki etkisi 2.Üyelerin kendileri ya da bütünle olan ilişkisi. Yalnız devlet gücü üyelerine özgürlük sağlayabilir. İşte toplum yasaları bu ilişkiden doğar. funduszeue.info karşı gelme ilişkisi-yaptırım gücü funduszeue.info olarak ise ahlak, töreler ve özellikle kamuoyu. Bu son yasa türü devletin gerçek anayasası olur. Bu yasa politikacıların bilmediği ama bütün öbür ilişkilerin başarısını sağlayan şeydir. Yönetim biçimini belirleyen yasalardır. Burada bir bakıma hukukun nasıl ayrıldığını göstermiştir. Ceza hukuku, medeni hukuk, anayasa hukuku gibi. Kitap 3 Hükümeti yurttaşlarla egemen varlığın ilişkilerini sağlamak amacıyla kurulmuş, gerek yasaları yürütmek gerekse politik ve toplumsal özgürlükleri sürdürmekle görevli aracı bütün olarak tanımlayan Rousseau, bütünün üyelerine görevliler, krallar ya da yöneticiler, bütünün tümünü de hükümdar olarak ele alır. Burada orta terimden bahsederek siyasalı sayısal düşünmüş ve insan sayısı kadar da yönetim biçimi olduğunu düşünmüştür. Yani bir devlette ancak bir tek iyi hükümet bulunabilir. Bir hükümetin iyi olabilmesi için halkın aşırı güçlü olması gerekir. Aynı zamanda tek ve mutlak bir hükümet biçimi yoktur. Devlet ve hükümet arasında ayrıma giden Rousseau, devletin kendiliğinden, hükümetin ise ancak egemen varlıkla birlikte var olduğuna işaret eder. Halkın sayısı ne kadar çok ise egemenin uyruklarıyla olan ilişkisi o derecede artar ve aynısı hükümetin yüksek yöneticiler ile ilişkisi için de geçerlidir. Hükümet; gücünü kendi üyelerine ne kadar çok kullanırsa da halka uygulayacağı güçte o kadar azalır. Yani yüksek yönetici ne kadar çok ise hükümetin gücü o derece azdır. Buradan Rousseau, hükümet tek bir kişinin elinde olması gerektiği sonucuna varıyor ve “devlet büyüdükçe küçülmelidir” der. Buradan hareketle egemen güçler nüfus arttıkça azalmalı, bürokrasi ilişkileri böylece en aza indirgenmeli ki kararlar rahatlıkla alınabilsin ve işler kolaylıkla yürüyebilsin. Hükümet türlerinin ayrıma gittiğini ve yönetim biçimlerine değinen Rousseau, “Her bir uyruk aynı zamanda yüksek bir yöneticidir” der. Yönetim biçimlerini demokrasi, aristokrasi, monarşi ya da krallık yönetimi ve karma hükümetler olarak ele alır. Rousseau’ya göre demokrasi küçük devletlere, aristokrasi orta devletlere ve monarşi ise büyük devletlere özgüdür. Demokrasi de kendini her zaman iyi yöneten bir halkın yönetilmeye gereksinimi yoktur. Çoğunluğun yönetmesi ve azınlığın yönetilmesi doğal düzene aykırıdır ona göre. Devletin küçük olmasının avantajlarını halkın rahatça toplanmasında ve yurttaşlık bilincine sahip olmasında arar. Ancak demokrasinin değişken bir yapıya sahip olduğunu belirten Rousseau, bu yönetim şeklinin iç savaşa ve karışıklıklara neden olacağını da göz ardı etmez. Burada “tehlikeli özgürlüğü kölece rahatlığa değişmem” çıkarımında bulunur. Aristokrasi de iki tüzel kişinin varlığını değinerek bunların hükümet (yönetim üyeleri) ve egemen varlık (yurttaşlar) olduğunu belirten Rousseau, üç tür aristokrasiden bahseder : doğal (basit halklara uygun olan), seçime bağlı (en iyisi) ve soydan geçme.(en kötüsü) Monarşi ise kolektif bir varlığın bireyi temsil ettiği bütün öbür yönetimlerin tersine, bu yönetim şeklinde birey kolektif varlığı temsil eder. Monarşinin her zaman cumhuriyet yönetiminden daha aşağıda olduğunu ve kaçınılmaz eksikliklerinden bahsederek bir tek adamın yönettiği hükümetin en ağır basan sakıncasını devlet gücünün el değiştirmesine bağlar. Çıkarımda bulunacak olursak Rousseau için en iyi yönetim demokrasi ardından aristokrasi ve en son ise monarşi yönetimidir. Her yönetim biçimi her ülkeye gitmez. Çünkü hükümetlerin özü bir değildir. Kimi az tüketici kimi çok tüketicidir. Aynı zamanda vergilerin azlığı ya da çokluğu değil, halkın her zaman varlıklı olması önemlidir ki bu da devletin hazinesinin dolu olduğuna ve işlerin yolunda gittiğini gösterir. Vergiler; demokrasi de en hafif, (küçük devlettir ve halkı yoksuldur) aristokrasi de daha ağır ( orta halli devlet) ve monarşide ise en ağırdır. (çok varlıklı) Özgür devletlerde ortak yarar sağlanırken, monarşi de birinin güçsüzlüğü diğerinin gücünü arttırır, zorbalık yönetiminde ise halkı yoksul durumuna sokar. Diğer bir çıkarımı ise devletin toprak verimidir. Verimsiz topraklarda barbar uluslar oturmalı, ürün fazlası olan orta derecedeki yerler özgür uluslara ve az emeğe karşılık çok ürün veren verimli topraklar ise monarşi ile yönetilmelidir. Aynı zamanda iklimin de yönetim biçimini etkilediğine vurgu yapan Rousseau, sıcak iklimlerde zorba (kuzey), soğuk iklimlerde barbar ve ılık bölgelerde ise iyi toplum düzenine sahip olan cumhuriyetlere (güney) gideceğini söyler. Bu görüşlerine istinaden her ülkede coğrafi, nüfussal ve iklimsel özellikler farklı olduğundan her hükümette her ülke için uygun değildir ve hatta devirlere göre bile değişiklik gösterir. İyi bir hükümetin belirtilerine bağlı olarak iyi bir hükümet halkın doğal olarak artmakta olmasına göre belirliyor ve kötü bir hükümette ise halk azalıyor ve eriyor. Hükümetin kötüye kullanılması ve bozulmaya doğru gitmesi için iki genel yol vardır: Bunlardan biri, hükümetin daralması diğeri ise devletin çözülmesidir. Daralma yine sayı ile gerçekleşir. Demokrasiden soyluluğa soyluluktan krallığa geçişle olup ters ilerleme mümkün olmamakta. Devlette iki şekilde çözülür ; prensler yasalarla yönetmeyip egemen güce sahip olmasıyla diğeri de hükümet üyelerinin tek tek iktidarı ele geçirdiğinde. Siyasal bütünün yok olmasında Rousseau, siyasal yapıyı insana benzetir. İnsanın doğup büyümesi gibi siyasayı da öyle tanımlar. İnsanın yapısı doğanın işi, devletin yapısıysa zanaat işi diyerek siyaset biliminin büyük bir iş olduğunu gösterir. Ayrıca devletin ömrü uzatılabilir. “Yasama devletin yüreği, yürütme ise beyni. Beyin ölürse biyolojik olarak vücut yaşar ama yürek ölürse beden çürür” diye kıyaslamada bulunur. Aynı zamanda yasalar eskimekle güçlerini yitirirler. Yasama gücünün yokluğu devletin de yaşayamadığını gösterir. Egemen güç varlığını nasıl sürdürür konusunda Rousseau, “Halk olmadan, bir araya gelmeden yetke varlığını sürdüremez” diyerek cevabı verir. Halk tembellik etmeden ve yasal olarak belirtildiği gibi belli günlerde yasa gereğince toplanmalı, bunun için de herhangi bir çağrıya açıkça gerek duyulmamalıdır. Milletvekilleri ya da temsilcileri bölümünde yurttaşlar eğer kendilerinin yapması gereken yurttaşlık vazifesini kendileri yerlerine atanmış paralı vekillerle yapmaya kalkarsa devletin yıkıma gideceğini ve özgürlüğünü de varlığını da yitireceğini iddia eden Rousseau, milletvekilleri/temsilciler seçmek köle durumuna sokar ve bunu özgür devlet yapmaz, onlar milletin temsilcisi değildir ve olamazlar da.Hükümetin görevi ülkeyi, siyasal yapıyı yaşatmak ve devindirmek. Toplumda bir tek sözleşme var o da ortaklık sözleşmesi genel istem sonucu. Bu da bütün diğer sözleşmeleri olanaksız kılar.Hükümet neden kurulur? Çünkü yasa koymak gereklidir ve bunu da yürütmek. Egemen, temel yasadan hareketle de oy kullanır ve hükümet üyeleri seçilir ve böylece hükümet kurulur. Hükümeti kuran sözleşme değil yasadır. Hükümet, yasama ve yürütme görevini yerine getireceği için halkın kendisi efendisi değil, yurttaşlık görevini yerine getiren görevlilerden oluşmaktadır. Ve halk da bu görevlileri istediğinde indirir ve yerine yenisini getirir. Hükümetin ele geçirilmesini önlemek için ayaklanmaları izleyerek fark edip ayaklanma türünü ayırdına vararak ele geçirilişini öfunduszeue.info istem yararını düşünmeksizin kendi çıkarları adına oy kullanmak siyasal işlerde bulunmak hatta siyasalı düşünmemek ya da oyunu satmak ve karşılığını almak genel istemin olmasını sağlamaz/sağlayamaz. Yalnız genel istem kendinden üstün gelen istemlere bağlanır o kadar. Genel istemin yok edilemez oluşu bir araya gelen birçok insan tarafından bir tek istem konusunda ortak olmalarına bağlanmaktadır. Yurttaşın tek bir çıkarı olduğu için halkın tek bir istemi vardır, bu tek istem de genel istem; çoğunluğa bakar ve oylamayla gerçekleşir. Yani oy çokluğuyla. Oy çokluğu sağlanmazsa biz özgür de olamayız. Ayrıca önemli olan önümüze geleni onaylamak, reddetmek değil sadece oylamaktır. Rousseau, seçim ve kuradan hangisinin daha iyi olduğu konusunda seçim için askeri ve özel yetenek gerektiren işlerde, kuranın ise sağduyu, adalet, dürüstlük isteyen işlerde kullanılması gerektiğine dikkat çekerek bundan sonra da bunlara örnek ve devam niteliğinde olan Roma Comtium’larına oradan da Tribunus’a geçer. Roma Devleti’nden yöneticilerin ve sınıfların oluşumuna, değişimine ve çoğaltımına, sınıfların cemaatleştirilip soylu ve oy kullanan ama çalışmayan sınıfa çalışan insanların sonradan baş eğdiğini örneklerle anlatan Rousseau, yönetimle ilgili iddialarını Roma yönetiminin yaptığı politikalara dayandırmaktadır. Ulusal bölünmeler çok tanrıcılığı, çok tanrıcılıkta dini ve toplumsal hoşgörüsüzlüğü getirdiğine inanan Rousseau, her devletin kendine özgü inancının olduğunu ve bu nedenle dinlerin yasalardan ayrı tutmadıklarına değinerek Roma İmparatorluğu’nun halkların tanrılarını bünyesine kattığı için hem çok dinli hem bir bütün olduğunu ve böylece dünyaya yayılmış olan pagan dinini dünyaya yaydığını söyler. Sonuç olarak, Rousseau’nun oluşturmuş olduğu Toplum Sözleşmesi’nin ilkeleri, siyasal önerileri, Roma İmparatorluğu’ndan kaynaklı önerileri ve olması gerekenleri de ele aldığı bir eseri bizlere sunmuştur. Satı Selin ALTINTAŞ Ankara Üniversitesi Küresel ve Bölgesel Çalışmalar ABD Yüksek Lisans Öğrencisi

kaynağı değiştir]
  1. ^abRousseau, Jean-Jacques/ Toplum Sözleşmesi- Oda Yayınları
  2. ^The Social Contract, Book III, Chapter How the Sovereign Authority Maintains Itself.
  3. ^The Social Contract, Book III, Chapter Deputies or Representatives.
  4. ^The Social Contract, Book III, Chapter 1:Government in General.

Kaynakça[değiştir kaynağı değiştir]

Notlar[değiştir

Toplum Sözleşmesi

Toplum Sözleşmesi &#; Jean &#; Jacques Rousseau

Tür:Politika, Felsefe
Yazar:Jean &#; Jacques Rousseau
Yayınlanma Tarihi:
Yayınevi:Oda Yayınları
Konusu

Yazar bu eserinde Fransız devrimcilerinin çağrısına uyarak, genel seçim hakkı olan bir cumhuriyet talep etmiş ve vatandaşların eşitlik, özgürlük ve kardeşlik haklarının yanında yer almıştır.

Toplum Sözleşmesi Özeti

Kitap, bir siyasi sistemin kurulması için en iyi yöntemin toplumsal sözleşme olduğunu açıklıyor. Yazarın kitabı neden yazdığını eklediği birinci bölümde, “Dedikleri gibi, ben bir kanun koyucu ya da hükümdar olsaydım ne yapacağını yazmaya zahmet etmezdi; Ya yapılması gerekeni yaparım ya da susarım.”

Ticaret toplumunun karşılaştığı sorunları &#;İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Temelleri ve Kökenleri&#; () adlı eserinde dile getirmiştir. Çünkü insanlar özgür doğarlar ama her yerde engellerle karşılaşırlar.

“Katılımcıların her birinin can ve malını tam olarak savunacak ve koruyacak bir katılım biçiminin varlığı, oluşturulan ortak güç, &#; Bu ortaklıkta her biri diğer tüm katılımcılarla birleşirken, yine de sadece kendi iradesine boyun eğiyor. Kendi iradesi ve ortaklığa katılmadan önceki kadar özgür kalır.” Toplumsal sözleşmenin çözümünü sunduğu sorun budur.

Hükümdar, hukukun çerçevesindeki yasama gücünden başka bir güce sahip değildir. Hukuk, bağımsız ve genel kanaati yansıtır.

İnsanlar tarafından onaylanmamış her yasa hükümsüzdür ve geçersizdir, aslında bu yasa (hukuk) dahi değildir.

Yasama gücü halka aittir ve yalnızca ona ait olabilir.

Sosyal Sözleşme ilerici bir çalışmadır. Avrupa&#;da ve özellikle Fransa&#;da yapılacak siyasi reformlar veya devrimler için bir teşvikti. Monarşik düzene muhalif olan Toplumsal Sözleşme, hukuk düzenini egemen kılmayı amaçlar. Sosyal Sözleşme fikrinin temelinde basitçe şudur: Genel kanaatin rehberliğinde belirlenen otorite ve bireylerin konumları, bütünün bölünmez parçaları ve bireylerin grupla birleşmesi temelinde birleştirilir.

Toplum Sözleşmesi &#; Kitap Açıklaması

Modern demokrasi anlayışının temelini oluşturan toplum sözleşmesi öğretisiyle ünlenen J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi adlı yapıtı Fransız Devrimi’nin de esin kaynağıdır.

Bütün hükümetlerin, yönetilenlerin onayına uygun biçimde kurulduğu bir düzeni savunan bu yapıta göre, “Toplumun temeli, kişilerin korunma karşılığı kendi istemlerinin tamamını, bütünün istemine teslim etmesiyle imzalanmış bir sözleşmedir.”

Yazar bu yapıtında Devrim’in çağrısına uyup, genel seçim hakkı olan bir cumhuriyet istemiş yurttaşların eşitlik, özgürlük, kardeşlik haklarından yana olmuştur.

 (Tanıtım Bülteninden)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası