çeşmi cihan sivrihisar / Sivrihisar'da kadınlara tam destek... 'Bizi gördükleri zaman mutlu oluyorlar'

Çeşmi Cihan Sivrihisar

çeşmi cihan sivrihisar

Eskişehir denince benim için akan sular duruyor. Ancak bu şehre gelince gezilecek yerler de sadece şehir merkeziyle kısıtlı olmamalı. Örneğin Sivrihisar’da adı yeterince duyulmamış antik kalıntılar var. Nasreddin Hoca’nın, Yunus Emre’nin, Hızır Bey’in doğum yeri olan Sivrihisar, volkanik bir kaya kütlesinin eteğinde, sivri kayalıkları ile dikkat çeken bir yerleşim.

Nasreddin Hoca’dan ve Yunus Emre’den biraz daha fazla bahsetsem iyi olacak. Felsefi mizahın en büyük temsilcisi olan Nasreddin Hoca, 1208 yılında Sivrihisar’ın Hortu Köyü’nde doğmuş. Katiplik, kadılık, mahkemelerde bilir kişilik yapan Hoca’nın fıkralarında Anadolu insanı hep kendinden bir parça bulmuş, bu fıkralar yüzyıllardır anlatılmaya devam etmiş. Nasreddin Hoca denince insanlar hem güldürmeyi hem de kimsenin gönlü kırılmadan kalplerine bir şeyler yerleştirmeyi anlıyor. Nasreddin Hoca/Molla Nesreddin/Molla Ependi/Apendi/Afendi Kozhanasyr Fıkra Anlatma Geleneği, UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde bulunuyor.

Sivrihisar – Nasreddin Hoca’yı temsil eden 17. yüzyıla ait bir minyatür Kaynak:Wikipedia (Bilinmiyor – Topkapi Palace Museum Library Cat. No. 2142Downloaded from http://www.business-with-turkey.com/hoca/hoca-big.htm, CC BY-SA 3.0, https://commons.wikimedia.org/w/index.php?curid=1331652)

Hak ve halk şairi Yunus Emre ise 1240 yılında Sivrihisar’ın Sarıköy Köyü’nde doğmuş. Yaradan’dan ötürü 72 millete gönül kapılarını -ayırıp kayırmadan- ardına kadar açan bu derviş, gönüllerde taht kuran Anadolu’nun en önemli mutasavvıf halk şairi.

Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz

sözleriyle de tanınan Yunus Emre, Türk-İslam halk düşüncesinin en önemli yapı taşlarından birisi.

Hızır Bey (Hızır Çelebi bin Celaleddin) ise Osmanlı alimlerinin büyüklerinden ve Nasreddin Hoca’nın torunlarından birisi.

Sivrihisar gezilecek yerler

Sivrihisar gezilecek yerler listesine bir bakalım.

Ulu Camii

Ulu Camii 1274 yılında Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin müritlerinden Emineddin Mikail tarafından yaptırılmış. 67 direk ile Türkiye’nin en büyük ahşap direkli camisi olma özelliği taşıyor. Minberi orijinal olan cami, UNESCO Dünya Mirası Geçici listesinde bulunuyor.

Sivrihisar

Ulu Camii

Alemşah Kümbeti

Alemşah Kümbeti, Selçuklu döneminde 1327 yılında Melik Şah tarafından şehit edilen kardeşi Sultan Şah anısına yaptırılmış.

Sivrihisar

Alemşah Kümbeti

Kılıç Minaresi

Kılıç Minaresi, 1244 yılında Şeyh Mehmet Efendi tarafından yaptırılmış. Mescit sonradan tahrip olmuş ama minare ayakta duruyor.

Sivrihisar – Kılıç Minaresi

Surp Yerrortutyun (Ermeni Kilisesi)

İlk kez 1650’de inşa edilen Ermeni Ortodoks kilisesi, 1876’da yangın sonucu zarar görmüş. 1881 yılında Patrik Nerses Varjabedyan döneminde mimar Mintes Panoyat tarafından yeniden inşa edilmiş. Kilise Anadolu’nun en büyük 3 kilisesinden birisi.

Sivrihisar

Surp Yerrortutyun (Ermeni Kilisesi )

1853-1856 Kırım Savaşı’nda padişah Abdülmecid fermanı ile Kırım ve Kafkasya’dan göç eden Ermeniler, Sivrihisar’a yerleştirilmiş. 1916 yılında da topluca Suriye’ye dönmüşler. Kilise uzun yıllar bakımsız kaldıktan sonra 2009 yılında Belediye imkânları ile kısmen de olsa salonu kullanılır hâle getirilmiş.

Ermeniler yaşadıkları süre boyunca Sivrihisar kültürüne ciddi katkıda bulunmuş. Özellikle el sanatında (kuyumculuk), terzilik (bayan) ve bağcılık konularında çok etkili olmuşlar. Kendi adlarını taşıyan bağ ve bağ evleri (gavurkoyu), hamamları halen var. Ermeni yemek çeşitleri de halen sürdürülüyor.

Saat Kulesi

1899 yılında dönemin kaymakamı olan Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılmış. Kule günümüzde Sivrihisar’ın simgesi konumunda.

Sivrihisar

Saat Kulesi

Zaimağa Konağı

Zaimağa Konağı cumhuriyet öncesi Bakanlar Kurulu’nun Ankara dışında toplandığı tek yer olarak tarihi sahnelerinde yerini almış.

Zaimağa Konağı

Pessinus Antik Kenti

Ballıhisar Köyü’nün içindeki Pessinus Antik Kenti, Hitit sonrası dini inançlarla Tanrıça Kybele adına kurulmuş. Kral yolunun bir kısmı buradan geçtiği için Pessinus, Frigya Krallığı’nın önemli ticaret merkezlerinden birisi olmuş.

Pessinus Antik Kenti

Pessinus Antik Kenti

Sivrihisar – Pessinus Antik Kenti

Hak ettiği değeri bulmamış olsa da buranın bir gün önemli antik kentlerimizden birisi olmasını ümit ediyorum. Buradaki tarihi değerlerimiz umarım yok olmadan bakıma alınır, etrafındaki otlar temizlenir ve güzel bir sunumla ziyaretçilerine zenginliğini sunar.

Sivrihisar’da nerede yemek yenir?

Sivrihisar ilçesi tarih boyunca çeşitli uygarlıkların uğrak yeri olmuş. Bu nedenle de zengin bir mutfak kültürüne sahip. Siz ne yediniz derseniz bamya çorbası, dolma, güveç, tatlı (baklava, höşmerim, un helvası) diyeceğim. Bunların yeneceği yer olarak da Çeşmi Cihan’ı tavsiye edeceğim.

Çeşmi Cihan

Eski kent dokusunu koruyabilen Sivrihisar’da zamanın ağırlığını taşıyan dar sokaklar arasında kaybolmaya çalışın. Yok olmaya yüz tutmuş tarihi evlerin restorasyonu ile eski ihtişamlı günlerine geri döndürülmeye çalışılan Sivrihisar’ın belki henüz yeterli albenisi yok ama eğer Eskişehir bugünkü hâline ulaştıysa ilçesi Sivrihisar neden ulaşmasın. Öyle değil mi?

Yıllardır Türkiye'nin ve dünyanın her yerini keşfetmek, değişik kültürlerden insanlarla tanışmak, her şehrin, her ülkenin kendine has mutfağını tatmak için yollardayım. Gezilerimde edindiğim tecrübelerimi eksiksiz bir hâlde gezi blog sayfamdaki yazılarıma aktarıyor, hem bir gezi rehberi olmayı hem de anılarımı aktararak heyecanımı paylaşmayı hedefliyorum. Yazılarımın hepsini tutku ve samimiyetle kaleme aldım. Umarım okuyarak sizler de bana katılır, yolculuklarım sırasında yalnız olmadığımı da bana hissettirirsiniz. ❤️

çeşmi cihan dergisi yaz 2018

Postmodernizm, modern yaşamın bireyden aldığı değerleri sorgulama, elinden alınanlara uzanma, varoluş kaynaklarına dönme, büyüsü bozulan hayatta tutunmaya çalışma projesidir. Modernizmden etkilenen ancak farklılık gösteren bu proje, modernizmin insanı yok eden, ben’i ikinci plâna atan söylemine karşı ben’i ön plâna çıkarır. Büyük bir düşünce sistemi değil, çeşitli alanlarda ve aşamalardaki tartışma ve anlaşmazlıkların ürünü olan postmodernizm birçok alanda etkili olmasına rağmen, geniş anlamda kültür, toplum ve teori alanlarında etkilidir. Ancak hem geleneksel toplumun uzlaşımsal olarak ele alınma tarzından hem de modern toplumun doğasını işlevsel bütünleşme kavramıyla açıklayan sosyolojiden farklıdır. Geniş uygulama ve potansiyel anlayış yelpazesine sahip postmodernizm, elastik bir eleştirel kategoridir; modernizmin bazı yönlerini reddederken bazılarını devam ettirir ve genişletir. Günümüz dünyasının spesifik karakteristikleri hakkında yeni fikirlere olanak tanıyan bu portatif terim, temelde 9 ‘ölüm’ veya ‘son’ olgusu ile bağlantılıdır: Öznenin ve insanın ölümü/sonu, tarihin ölümü/sonu, yazarın ölümü/sonu, yazının ölümü/sonu, metafiziğin ve temsilin ölümü/sonu, büyük anlatıların ölümü/sonu, ideoloji ve ütopyanın ölümü/sonu, gerçeğin ölümü/sonu, sanatın ölümü/sonu. Bu ölüm/son göstergeleri, postmodernizmi düzensizliğin düzeni, parçalanmanın bütünlüğü, yenilenişin eskimesi etrafında kuralsızlığın kurala dönüştüğü dar anlamda olumsuz bir diyalektik haline getirir. Bu bildiride yeni bir ufuk arayışı olan postmodern düşüncenin, yapı bozumu niteliğine dikkat çekilerek söz konusu ölümlerin/sonların, tükeniş ya da sondan yeni’den doğuş bağlamındaki etkileri değerlendirilecektir. Böylece her zamansal/ tarihsel sürecin kendine özgü ve tekrarlanamaz sanatını yaratması algısının aksine postmodernizmin, temel ilkelere ve düzenli bir işleyişe sahip olmadığı; tek renkten oluşmadığı; bir ödünç alma vakası değil sona erme ya da yeni yönelim edinme duygusuna katkıda bulunduğu vurgulanacaktır. Anahtar kelimeler: postmodernizm, metinvarlık, kavram, son, ölüm, değişim, yeni.

AMASRA…ÇEŞM-İ CİHAN…

Bu hafta sonu günü birlik, Amasra’ya gitmek istedim. Ankara’ya çok ta uzak değil. Yol 3 saat kadar sürüyor. Zaten, Türkiye’de yaz turizmini Ankaralılar başlatmıştı. Gidilen ilk yerler Amasra, Akçakoca, Kumla, Çınarcık ve Erdek’ti. Bu nedenle, Amasra Ankaralıların çok iyi bildiği yerlerdendir.

amasra-kent-haritasi

Amasra’ya birçok kez gittim, özellikle aktif çalışma dönemimde, Zonguldak, Bartın ve Karabük’ten oluşan bu bölge için bir ”Bölgesel Kalkınma Planı” çalışmasının hazırlanması amacıyla.

Geziye Çakraz’dan başladım. Çakraz; Amasra’nın 15 km. doğusunda bir koy. Karadeniz’in hırçınlığı kayboluyor, burada  daha sakin bir deniz var. Pansiyonculuk yaygın. Çadırlı kamp alanları da var. Çoğunlukla Ankara (06) plakalı araçları görüyorum. Ege ve Akdeniz Bölgesindeki tesislere göre, Amasra Bölgesindeki tesislerin standartları daha alt düzeylerde. Hijyen de pek beklenmemeli. Ama, bunları düzeltmek de mümkün. Bu nedenle, İl Özel idaresi ve belediyeler gibi yerel yönetimlere çok iş düşüyor. Kalite düzeyini yukarı çekmek, buna karşılık fiyatları biraz aşağı çekmek gerekir. Konaklama fiyatları bu standartlara göre yüksek. Malta’da, Sicilya’da, İtalya yarımadasında  benzeri yerler, Çakraz ve Amasra’da hizmet sunum kalitesini artırmak için örnek alınabilir.

Çakraz koyu’nun doğu ucunda ve koya hakim, manzaralı bir noktada bulunan Yakamoz Balık Evinde karışık Mezgit ve İstavrit Balıkları ve Amasra Salatasından oluşan öğle yemeğinin yanında şarap almazsam, balıklar üzülecekti. Şişesini görmemekle birlikte, Doluca kırmızı var dediler. Öküzgözü mü (sepaj), kupaj mı, hangi yıl bilemedim. Sunumda şişenin mantarını müşteriye vermek adettir. Her neyse, biraz serinletildi (ben böyle severim). Balıklar güzel pişirilmişti, ne çok yağ emmişti ne de kuruydu, tam kıvamındaydı. Salata da adına yaraşır güzellikte ve tatta idi. Çatal ve bıçağı bir kenara bıraktım ve manzaranın eşliğinde balığın ve şarabın tadına vardım. Şarap da güzeldi.

Yemek üzeri kısa bir dinlenmeden sonra, tahta köprünün üzerinden plaja indim. Sahil gelen misafirlerin, denize rahat bir şekilde girmelerine imkân verecek genişlikteydi. Karadeniz suyu tabii ki Akdeniz’e göre, biraz serin ama, ürpertmiyor. Kıyı tabanı biraz taşlık. Sonrası kum. 50-60 m. ilerde deniz tabanında kum tepeleri oluşmuş. Buralarda tekrar ayakta durabiliyorsunuz. Plajda, yeterli miktarda duş yerleri yok. Günü birlikçiler için zor bir durum.

Sıra geldi Amasra Kentini gezmeye. Neredeyse, kentin içine kadar girmiş bir taşkömürü maden ocağı var. Şimdilerde, kente rampadan aşağı inerken görülmesine rağmen, ziyaretçiler tarafından pek algılanmıyor. Geçmişte, madenin kirliliği kenti etkiliyordu. Her yerde kömürün izleri görünüyordu. Madenden çıkarılan kömür, kentin batısındaki lavarlarda yıkanıyordu. İşlemin sonunda lavar (yıkama tesisi) kapakları açılıyor ve atıklar denize boşaltılıyordu. İnsanlar da dalgaların getirdiği kömür parçacıklarını küçük (eski) limanda kepçeyle topluyorlardı. Şimdi artık böyle bir durum yok ve denizi, kıyıları ve plajları çok temiz. Amasra; geçmişte bu kirliliği, kötü durumu yaşamasına rağmen, kömür madeni nedeniyle bu güzelim beldeye bir termik santral kurulması çalışması başlatılmış. Sivil toplum örgütleri, bu karara şiddetle direniyorlar. Umarım, bu güzelim doğa harikasının ”Çeşm-i Cihan” ın bozulmasından, kirlenmesinden vazgeçilir.

Tarihte Amasra, Paphlagonia (Paflagonya) denilen bu bölgenin stratejik öneme haiz bir kalesi. Bilinen ilk adı da Sesamos. Pers prensesi burayı çok beğenir, kenti geliştirir ve adını da kendi adı olan Amastris koyar. Artık, merkezi Amasra olan dört kentten oluşan bir ülkenin de kraliçesidir, Amastris. Ancak, oğulları tarafından fazla güç kazandığı için öldürülür (M.Ö. 306-204). Büyük İskender’in generallerinden olan üçüncü kocası da kendi politik çıkarları için, oğulları siyasi cinayetle ortadan kaldırır. Bence, William Shakespeare tarafından yazılabilecek bir tragedya öyküsü. Danimarka Prensi Hamlet gibi. Biri bunu yazmalı. Romalılar, Cenevizliler ve Bizanslılar da bu kentten geçmişler. Bu dönemlere ait kale kapısındaki detaylar, Liguryalı ve Cenevizli ailelere ait armalar gibi, izleri görebiliyoruz

Fatih Sultan Mehmet, Amasra’yı almak üzere, Bakacak tepesine (vista) geldiğinde, gördüğü manzara karşısında vezirine göstererek  ”Lala, Lala Çeşm-i Cihan bu m’ola?” yani ”Dünya’nın gözbebeği burası mı?” demiş. Sonra da şehre zarar verilmeden teslim alınmasını sağlamış.

Amasra kenti, bir yarımada ve köprü ile geçilen bir adadan (Büyük Ada) oluşuyor. Bir de Tavşan adası var. Burası meskûn değil. 1954 yılında Belediye tarafından iki siyah tavşan bırakılmış. Tavşanlar çoğalmışlar, artık adanın sakinleri bunlar. Kentin görünümü, sanki sırt sırta vermiş iki ”C” harfi. Ağzı batıya bakan Küçük (Eski) Liman ve ağzı doğuya bakan Büyük (Yeni) Liman. Yeni Liman tarafında mendirek, denize nazır otopark olarak düzenlenmiş. Kent yöneticileri iyi niyetle bir çözüm aramışlar ama, bu konuda daha radikal davranılmalı. İki liman arasındaki kıstaktan (berzah) itibaren yarımada tümüyle yayalaştırılmalı. Yarımadanın içinde hafif raylı ya da lastik tekerlekli shuttle ve funiküler sistemlerle ulaşım sağlanmalı. İtalya’nın tarihi kenti Sienna yayalaştırma konusunda örnek olabilir.

Kaleye, Büyük liman tarafından çıktım. Kale surları üzerinden uzakta dağlar, deniz kıyı şeridi, Büyük liman, limanda denize girenler, kentin görünümü; müthiş bir manzara. Yolumuzun üzerinde küçük bir Bizans kilisesiyle karşılaştık. Dışarıdan restore edildiği belliydi. Kapalı olduğu için içini görme şansım olmadı. Ama, giriş kapısının önündeki tabelada içindeki fresk örneklerinden çok az olduğu ve Amasra Kültür Evi olarak kullanılmakta olduğu yazıyordu. Eski Amasra evlerinin aralarında dar sokaklardan geçerken, surların üzerinde, burada egemen olan Cenevizli ailelerin armaları, biz hala buradayız der gibi duruyorlar. Yolun devamı, büyük adaya bağlantı sağlayan Kemere köprüsüne çıkıyor. Tek gözlü bir taşköprü. Köprünün ada tarafında, büyükçe bir kale kapısı var. Kapının üzerindeki lentolar mermer ve üzeri frizli. Bunlar Roma döneminin işaretleri. Kapının üzerinde bir delik var. Bir inanışa göre, küçük 4-5 taşı bu delikten geçirmeğe çalışırken, dilek  tutuyorsunuz. Taşlar delikten geçerse, dileğiniz olacak demektir. Dilek tutulan bu ve buna benzer delik, çeşme, yer dünyanın dört bir tarafında var. Bunlar da folklorik unsurlar. https://danyalasik.wordpress.com/2017/12/22/folklorik-batil-inanclar/. Kapıdan geçtikten sonra, Boztepeye doğru hafif tırmanılıyor. Yol üzerinde, yöre halkının el emekleri örgü, oya işleri, marmelat ve reçeller, taze toplanmış orman meyveleri satılıyor. Yörede ahşaptan üretilen baston, mutfak gereçleri ve oyuncaklar da satılanlar arasında. Sonunda, Ağlayan ağaca geldim. Ağacın altındaki kafe sahibi elinde megafonla birikmiş kalabalığa ağacı anlatıyordu. Mezarlık selvisi’ymiş. Formu, bildiğim selviye benzemiyor, ama yaşından dolayıdır herhalde. 300-350 yaşındaymış. Her daim yeşil olan selvi bana biraz kuru geldi. Denizden gelen havadaki nem gövde dal ve yapraklarına yapışıyormuş ve daha sonrada bu nem, ağacın dallarından yere damlıyormuş. İşte bu, ağacın gözyaşları. İlkbahar ve sonbahar aylarında ve yılda 3-4 kez gerçekleşiyormuş. Yine bir söylentiye göre de, ağacın ağladığını gören yok, bir efsane. Zaten, bir süre sonra ağaç insanların ilgi alanından çıkıyor. Yorulan insanlar bir taraftan soluklanırken, bir taraftan da Tavşan adasını  ve bölgenin doyumsuz manzarasının tadını çıkarmaya çalışıyorlar.

Aynı yoldan geri dönüp, Kemere köprüsüne geldiğimde sağ yolu takip ederek, kentin kıstak bölümüne çıktım. Kent genelde temiz görünse de, gelen misafirler çevreye pek saygılı değiller. Hele iki küçük çocuklu bir ailede, babanın haşlanmış mısır kabuklarını sıyırıp tarihi mekanda yere attığını görünce, Belediye’nin de işinin zor olduğunu düşünmeye başladım. Ana karada bir çok park düzenlenmesi yapılmış ve buralar heykellerle donatılmış.

Son olarak, Amasra müzesi. Zamanım yetmediği için müze binasını ve içindeki eserleri görme fırsatım olmadı. Dışarıdan bir kaç fotoğraf çekebildim. Bir sonraki gidişimde ilk olarak müzeyi gezeceğim.

Sevgili dostlar, bundan sonraki durak neresi olur, bilemiyorum. Kısmet diyelim…

GÖRSELLER:https://photos.google.com/share/AF1QipPkcDv3hQrkcLi5haJZvsuhQpd8lMzmk2HxYNondnvgxZwp94i2h2Vz_yYbND_8fw?key=SDNsWjJJbVBHOThxUXhHcnFRR3pmVGtPNkJfd1hn

Bunu beğen:

BeğenYükleniyor...

İlgili

(ÖZEL) Sivrihisar’ın yöresel lezzetleri kadınların elinden hazırlanıyor Hem kadınlara istihdam sağlanıyor, hem de ilçeye gelen ziyaretçiler yöresel tatlara rahatlıkla ulaşabiliyor 'Çeşm-i Cihan Sivrihisar Yöresel Lezzetleri’ salonu görevlisi Şirin Çakar: “Başkan Yüzügüllü'nün verdiği destekle neredeyse ilçedeki bütün kadınlar bir meslek dalında yer almak istiyor"

Sivrihisar’a ait yöresel yemeklerin her gün düzenli olarak hazırlandığı ‘Çeşmi Cihan Sivrihisar Yöresel Lezzetleri’ salonunda hem kadınlara istihdam sağlanıyor, hem de ilçeye gelen ziyaretçiler yöresel tatlara rahatlıkla ulaşabiliyor.
Sivrihisar Belediyesi’nin kadınlara yönelik destek projeleri, ilçe genelinde yapılan çalışmalarla hız kesmeden devam ediyor. Çeşmi Cihan Sivrihisar Yöresel Lezzetleri adı verilen yemek salonunun her bölümünde kadınlar görev alıyor. Günlük düzenli olarak yöresel lezzetlerin hazırladığı yemek salonunda; bamya çorbası, kelem dolması, yaprak sarma, su böreği, baklava ve höşmerim gibi yiyecekler yer alıyor. İlçeye gelen ziyaretçiler, yöresel yemeklerin kadınlar tarafından hazırlanmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.

“Önceden burada kadınlar çok sokağa çıkmazdı”
Sivrihisar Belediye Başkanı Hamid Yüzügüllü’nün kadınlara verdiği destekle birlikte, neredeyse ilçedeki bütün kadınların bir meslek dalında yer almak istediğini belirten Şirin Çakar, “Burada yöresel yemekler yapıyoruz. Kadınlar çalışıyor. Bamya çorbası, kelem dolması, yaprak sarma, su böreği, baklava ve höşmerim gibi yiyecekler yapıyoruz. Daha önce kurslara gitmiştik. Sağ olsun başkanımız yardımcı oldu. 'Evde oturmaktansa bir yerde çalışalım, katkıda bulunalım' dedik. Çalışmak isteyen kadın, her türlü çalışır. Önceden burada kadınlar çok sokağa çıkmazdı. Ama şu anda öyle değil. Herkes bir iş yapmaya çalışıyor” dedi.

“Hep kadınlar çalıştığı için bizi gördükleri zaman mutlu oluyorlar”
Yemek salonuna gelen vatandaşların çalışan kadınları gördüğü zaman mutlu olduklarını dile getiren Şemsinur Uçar Boztel, “Evde oturduğumuz zaman hiçbir şeyle ilgimiz yoktu ama burada arkadaşlarla ve ortamla bir şeyler öğreniyoruz. Bize böyle bir imkan sağladıkları için başkanımıza teşekkür ediyoruz. Hep kadınlar çalıştığı için bizi gördükleri zaman mutlu oluyorlar. Gelenler bizlere destek veriyor” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı, DHA, İHA tarafından geçilen tüm Eskişehir haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Eskişehir Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir