biraz yakın tarih biraz uzak hurafe / Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe (İsmail Kara) Fiyatı, Yorumları, Satın Al - seafoodplus.info

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe

biraz yakın tarih biraz uzak hurafe

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe

Makyavel’den çevirdigin bütün parçalari okudum. Ilk on sayfada yeni olan pek fazla bir sey göremedim, fakat gelisecegini ümit ediyordum. Bir sonraki on sayfa daha iyi degildi. Sonuncusu ise bütünüyle alelâde. Machiavelli’den ögrenecek fazla bir seyim olmadigini görüyorum; [siyasî] hileye dair onun bildiklerinden daha fazla malumat sahibiyim. Onu tercüme etmene artik gerek yok.” Bu sözleri Misir Valisi Kavalali Mehmet Ali Pasa, mütercimi olan Türk Ermenisi Artin’e söylüyor. Ne zaman? Osmanli Devleti dâhil Islâm dünyasinin askerî maglubiyetler sonrasinda zarureten veya isteyerek gözlerini Avrupa’ya ve Avrupaî degerlere, bu arada Makyavel’in Hükümdar’ina diktigi, kendisinin de “aydinlanmalari ve medeniyet getirmeleri” için Paris’e, Londra’ya talebe gönderdigi bir dönemde; böyle bir halet-i ruhiye içinde Kavalali’nin bu sözlerini nasil anlamak dogru olur?

(Tanitim Bülteninden)

Hamur Tipi : 2. Hamur

Ebat : 14x21

Ilk Baski Yili :

Baski Sayisi : 1. Basim

Sayfa Sayisi :

Medya Cinsi : Ciltsiz

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe

"Makyavel'den  çevirdiğin  bütün  parçaları  okudum.  İlk  on  sayfada  yeni  olan  pek  fazla  bir  şey göremedim fakat gelişeceğini ümit ediyordum. Bir sonraki on sayfa daha iyi değildi. Sonuncusu ise bütünüyle  alelâde.  Machiavelli'den  öğrenecek  fazla  bir  şeyim  olmadığını  görüyorum;  [siyasî] hileye dair onun bildiklerinden daha fazla malumat sahibiyim. Onu tercüme etmene artık gerek yok."Bu sözleri Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa mütercimi olan Türk Ermenisi Artin'e söylüyor. Ne  zaman?  Osmanlı  Devleti  dâhil  İslâm  dünyasının  askerî  mağlubiyetler  sonrasında  zarureten veya  isteyerek  gözlerini  Avrupa'ya  ve  Avrupaî  değerlere  bu  arada  Makyavel'in Hükümdar'ına diktiği  kendisinin  de  "aydınlanmaları  ve  medeniyet  getirmeleri"  için  Paris'e  Londra'ya  talebe gönderdiği bir dönemde; böyle bir halet-i ruhiye içindeKavalalı'nın bu sözlerini nasıl anlamak doğru olur?

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe - İsmail Kara Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kimin eseri? Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kitabının yazarı kimdir? Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe konusu ve anafikri nedir? Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kitabı ne anlatıyor? Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe PDF indirme linki var mı? Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kitabının yazarı İsmail Kara kimdir? İşte Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar:İsmail Kara

Yayın Evi: Dergah Yayınları

İSBN:

Sayfa Sayısı:

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Makyavel’den çevirdiğin bütün parçaları okudum. İlk on sayfada yeni olan pek fazla bir şey göremedim, fakat gelişeceğini ümit ediyordum. Bir sonraki on sayfa daha iyi değildi. Sonuncusu ise bütünüyle alelâde. Machiavelli’den öğrenecek fazla bir şeyim olmadığını görüyorum; [siyasî] hileye dair onun bildiklerinden daha fazla malumat sahibiyim. Onu tercüme etmene artık gerek yok.” Bu sözleri Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, mütercimi olan Türk Ermenisi Artin’e söylüyor. Ne zaman? Osmanlı Devleti dâhil İslâm dünyasının askerî mağlubiyetler sonrasında zarureten veya isteyerek gözlerini Avrupa’ya ve Avrupaî değerlere, bu arada Makyavel’in Hükümdar’ına diktiği, kendisinin de “aydınlanmaları ve medeniyet getirmeleri” için Paris’e, Londra’ya talebe gönderdiği bir dönemde; böyle bir halet-i ruhiye içinde Kavalalı’nın bu sözlerini nasıl anlamak doğru olur?

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe Alıntıları - Sözleri

  • İstanbul'da Süleymaniye, Üsküdar'da Mihrimah Sultan ve Edirne'de Selimiye camilerinin etrafında yapılan  evlerin pencereleri şehrin vasati pencere ölçeklerinden daha küçük  yapılıyor; sebebi camiyi daha büyük göstermek. Mimari anlayışına iki temel "konsept" hakim oluyor: Vakar ifadesi ve huşu hissi veren monumentallik, yani abidevîlik. Huşu hissini yapının bütünü verdiği gibi çok küçük bir çini parçası da verebiliyor Bu ölçü ve anlayışının bozulması Osmanlı'nın da çöküş yollarını açıyor. Enteresan bir örnek var: II. Viyana Kuşatması'na kadar sürekli galip gelen Osmanlı orduları düşman kuvvetlerinin yarısı kadarmış. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa düşman kuvvetlerinin iki misli büyüklükte bir ordu ile Viyana kapılarına dayanıyor ama netice alamıyor. "Kuvvetin, sayının büyümesinde olduğunu zanneden zihniyet, yani ölçü bozukluğu o günlerde başlamış gibi görünüyor". "() Büyük ölçünün her şeyi çözeceği yanılgısı, yönetici zümreye hakim olmuştu".
  • Hürriyet herkese veya başkalarına değil fütursuzluklar için kendilerine lazımdı.
  • BÖYLE ŞEYHLER TANIDINIZ MI? Abdülaziz Bekkine Efendi Zeyrek'te Ümmü Gülsüm Camisi'nin imamı idi. Mütevazı bir maaşı var. Rivayetlere göre onu da fakir fukaraya dağıtırmış. Dergâhına ev bağışlamak için gelenlere "ben caminin meşrutasında oturuyorum, başımızı sokacak bir yerimiz var, siz o evi sığınacak yeri olmayan fakir fukaradan birine verin" dermiş. Ev halkının iaşesi için beslediği keçi için pazarlara gider, yerlere atılan sebze atıklarını toplayıp getirirmiş. seçimleri arifesinde ve sonrasında muhafazakar kesimin sistemin içine dahil olmak, yeni pastalardan pay almak ve palazlanmak talepleri ve arzuları artmıştı. Yakınlarında bulunanlardan biri Abdülaziz Efendi’ye “Efendim, iktidar değişti, bundan istifade ile bir şeyler yapsak, teşkilatlansak, hizmetlerimizi arttırırsak” mealinde bir söz söyleyince şu cevabı almış: “ Evladım siyaset ve iktidar bir hamam taşı gibidir; bir cenabetin elinden diğer bir cenabetin eline geçer. Bu işler bizi alakadar etmez, bize göre değil”.
  • Cesaretimiz biraz da cehaletimizden
  • Üniversiteler bir toplumun kendi geleceğini inşa ettiği, kendini tanımladığı kendi olduğu kadar evrensel ölçekte bilim ve düşüncenin üretildiği en üst kurumlar olmalıdır. Bizde bunun karşılığı olsa olsa medresedir. Ancak medrese geleneği çökmüş; yerine adı üniversite, içi kimliksiz ve özgün hiçbir yanı olmayan, derinlikten yoksun kurumlar ortaya çıkmıştır. İlahiyatta felsefeyi yasaklayan, felsefede Gazali'yi okutmayan, yüz yıl önceki metinleri bile doğrudan okuyamayan bir aydın zümre yetişiyor. Bu temelsizdik ve hafizasızlıkla ancak piyasaya ara elemanlar sunan; kendi kendini sömürgeleştiren entelektüel tipler yetiştirebiliriz. (Akif Emre, 4 Şubat ,Yeni Şafak)
  • Cumhuriyetin ilk yıllarında Avrupalı diplomatlar Yahya Kemal'e sormuşlar: Türkiye'nin nüfusu ne kadar? Hiç tereddütsüz 80 milyon demiş şair. Ne yapıyorsun ekselans demişler, biz milyon biliyoruz. Şair yine tereddütsüz cevap vermiş: Biz ölülerimizle birlikte yaşarız, mezardakiler de nüfusumuza dahildir.
  • Zavallı İstanbul! Ey İslâmın en muhteşem şehri..! Dünyanın en kıymetli parçası..! Avusturya'nın Viyana'sına vasıl olmaya diğer suretle paramız yetmediğinden seni Bükreş'e benzetmeye çalışıyorlar. Tekmil mukaddesatını yıkarak asır-dîde ağaçlarını keserek, ölülerinin kemiklerini kırarak, enkazını bir baştan öbür başa yarmak istedikleri bol ve çirkin, uzun ve kasvet-engiz yolların altına gömecekler. Bu da elektrik tramvayı mühendislerinin demiryollarını ve nakillerini kolaylıkla ve ucuza ferş u inşa edebilmeleri için.. (Mimar Kemaleddin Bey)
  • "duyduklarım belki de, sadece plastikten"
  • "Bir gün gelir ki, çiçekler solar ve artık tazelenmez, çünkü sonsuz acı yoktur ve unutmak olmasa, yaşama imkânsız olur. Gül suyu yerine o küçük çukura yağmur suyu dolar; küçük kuşlar, kalbin gözyaşlarının döküldüğü yerde yağmurun gözyaşlarını icerler. Güvercinler ötüşerek bu mermer küçük banyoya kanatlarını batırır, yandaki mezar taşına konarak da, güneşte kurunurlar ve ölü, aldanarak, bir yakınının iç çekmesini duyduğunu sanır."
  • " Süleymaniyenin çevresindeki evlerin pencereleri Süleymaniye'yi daha büyük göstermek için şehrin vasati pencere ölçeğinden daha küçük ölçekte imal edilmişti Evlerini gelip Osmanlı şehrinin odak noktalarının etrafında inşa edenlerin evlerinin ölçülerini bu şekilde küçültmeleri sadece bu abideleri yüceltmiyor, aynı zamanda insanı da yüceltiyordu." (Turgut Cansever)
  • Şimdi heyhat, eski “saat"le beraber akşam da, fecir de bitti. Birçoklarımız için fecir, artık gecedir ve birçoklarımızı güneş, yeni ve acayip bir uykunun ateşlerinden, eller kilitli, ağız çarpılmış, bacaklar bozuk çarşaflara dolaşmış, kıvranırken buluyor. Artık geç uyanıyoruz. Çünkü hayatımıza sokulan yeni ve fena günün eşiğinde çömelmiş, kin, arzu, hırs ve haset sürülerinin bizi ateş saçan gözlerle beklediğini biliyoruz. Artık fecri yalnız kümeslerimizdeki dargın ve mağrur horozlara bıraktık. Şimdi Müslüman evindeki saat, başka bir âlemin vakitlerini gösterir gibi, bizim için gece olan saatleri gündüz ve gündüz olan saatleri gece renginde gösteriyor. Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz.
  • Yeni yapılan araştırmalarla Milli Mücadele denen hadisenin, tarih kitaplarında yazıldığı gibi 'da değil yılından itibaren planlanan, bir şekilde hazırlıkları yapılan bir vakıa olduğu ortaya konulmuştur.
  • "Neye gülüyorum biliyor musun? (neye :D ) Celal de (Bayar), Adnan da (Menderes), Fuat da (Köprülü), Refik de (Koraltan) Halk Partisi'ni değiştirip düzeltemedikleri için DP'yi kurmaya mecbur kaldıklarını sanıyorlar! Çok yanlış. Onlara DP'yi kurduran benim. Tabii bir muhalefet partisi kurun demedim elbette; ama onları bir karşı parti kurmaya zorladım. Türk milleti için çıkar yolun demokrasi olduğuna inanmıştım. Savaşın sonunu bekledim ve 19 Mayıs nutkunda () bu düşüncemi açıkladım. Celal Bey (Bayar) ve üç arkada şının müşterek imza ile Halk Partisi Meclis Grubu'na verdikleri takrir, bu konuşmamdan sonradır [7 Haziran ]. İsteseydim hu takriri grupta kabul ettirebilir ve yine istediğim gibi partiyi idare edebilirdim. Fakat benim asıl kaygım, kurulacak muhalefet partisinin ciddi insanlar tarafından kurulmasıydı. Takriri veren kimseleri yakından tanırım. Hem vatanperverdiler, hem böyle bir işin üstesinden gelebilecek vasıfta idiler. Bu yüzden grupta müzakereleri idare edecek olan Şükrü Saraçoğlu'na takriri reddettirmesini söyledim. Onurlu kişilerdi, takrirleri reddedilince bunu mesele yapacaklar ve böylece onları bir parti kurmaya itmek kolay olacaktı. Benim istediğim, bu kimseler madem ki bir araya gelip demokrasi fikrinde birleşmişler, öyleyse bu arkadaşlarımız partinin dışına çıksınlar ve bize karşı bir muhalefet partisini örgütlesinler. Bunun için de maalesef çok sudan sebeplerle kendilerini partiden uzaklaştırdı. Celal Bey'e dokunmadım. Çünkü biliyordum ki arkadaşlarını yalnız bırakmayacak kadar vefa gösterecekti."
  • Cumhuriyet devrinde neredeyse "halk için/halk adına" olan her şey "halka rağmen" yapılmıştır.
  • Dünyanın hiçbir kaydadeğer ülkesinde yabancı dille eğitimin olmadığını pankartlaştırıp her tarafa asmak lazım. Yabancı dille eğitimin sömürgeci ülkelerin sömürgelerine dayattıkları bir şey olduğunuda.

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İttihat ve Terakki cemiyeti hakkında ki fikirlerini her ne kadar beğenmesem de bu konu haricinde ki tespitlerini çok yerinde buluyorum. İsmail Kara Türk düşünce tarihine ve özellikle de modernleşme tarihine ziyadesiyle hakim birisi. (Mesut Emre ÇELENK)

Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe PDF indirme linki var mı?

İsmail Kara - Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Kara Kimdir?

2 Şubat tarihinde Güneyce/Rize’de doğdu. Güneyce İlkokulu’nu bitirdikten () sonra babasından hafızlığını yaptı (). İstanbul İmam Hatip Okulu’nu (), fark derslerini vererek Rize Lisesi’ni (); İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü (); İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi (). Dergâh Yayınları’nda editörlük, yayın yöneticiliği yaptı; Fikir ve Sanatta Hareket, Dergâh dergileri ile Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nin yayınına katıldı (). yılları arasında Sainte Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu’nda (İstanbul - Taksim) Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi öğretmenliği yaptı.

İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “İslâmcılara Göre Meşrutiyet İdaresi ” başlıklı teziyle siyaset bilimi doktoru oldu (). Ekim ’te öğretim görevlisi olarak M. Ü. İlahiyat Fakültesi’ne tayin edildi. Kasım ’de Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi doçenti, Haziran ’da İslâm Felsefesi profesörü oldu. Çalışmalarına İstanbul Şehir Üniversitesinde devam etti ve emekli oldu.

Çalışma alanı çağdaş Türk düşüncesi ve çağdaş İslâm düşüncesidir.

İsmail Kara Kitapları - Eserleri

  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam
  • Son Adres
  • Hanya / Girit Mevlevîhânesi
  • Din ile Modernleşme Arasında
  • Amel Defteri
  • Güneyce - Rize Sözlüğü
  • Hilafet Risaleleri 6 Cilt
  • Nurettin Topçu Hayatı ve Bibliyografyası
  • Rize Defteri 1
  • Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 2. Cilt
  • İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz
  • Rize Müftülerinden Yusuf Karali Hoca
  • Sözü Dilde Hayali Gözde
  • Sâz ü Söz Arasında
  • Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye
  • Bir Felsefe Dili Kurmak
  • Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 1
  • İlk Rize Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi
  • Ötekilerin Peşinde
  • Türkiye'de-Türkçede Felsefe Üzerine Konuşmalar
  • Aramakla Bulunmaz
  • Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri
  • Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2
  • Hanya / Girit Mevlevihanesi
  • İslamcıların Siyasi Görüşleri 1
  • Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak
  • Mahya : Müslüman İstanbul’a Mahsus Bir Gelenek
  • Bir Kitabın Kırk Yılı Tekkeler ve Zaviyeler
  • İsyan Ahlakı Peşinde Nurettin Topçu Albümü
  • Gümüşhanevi Halifelerinden Şeyh Osman Niyazi Efendi ve Güneyce - Rize'deki Tekkesi
  • Elemim Bir Yürek Karı Değil
  • Zafer Değil Sefer
  • Türkiye'de - Türkçede Felsefe Üzerine Konuşmalar
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 1
  • İslamcıların Siyasi Görüşleri 2
  • Sessiz Yaşadım
  • Dağ Ne Kadar Yüce Olsa
  • Uzlaşmaz Çelişki Evrim
  • Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı
  • Ahmet Hamdi Akseki 2 Cilt
  • Babanzâde Ahmet Naim
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslâm

İsmail Kara Alıntıları - Sözleri

  • ¹ () "Din meseleleri üzerinde düşünülmeyen, din zihniyeti ile ilim zihniyeti arasında nasıl bir münasebet olabilir sorusunu bile bilgisizlik addeden bir çevrede elbette filozof yetişemezdi"; M. Emin Erişirgil, Neden Filozof Yok?, Ankara , s. (Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye)
  • Türkiye'deki İslamcı camiada, İlahiyat Fakültelerinde , Diyanet İşleri Başkanlığı'nda eskiden kalma alışkanlık ve itiyatlarla,hatta körlüklerle , Türkiye'yi , Türkiye'deki dinî hayatı,cemaat ve tarikatları , halk Müslümanlığını ve bunun kaynaklarını önemseme ve araştırma fikri ve cehdi yoktur. Bunun varacağı yer büyük bir ihtimalle kendisini , etrafındakileri, karşısındakileri merkeze aldığı İslâm üzerinden yeteri kadar tanımamak , bunlara nüfuz edememek olacaktır. (Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2)
  • Ruhumuzda barınan çocuğa kulak verirsek, gözlerimiz yeniden parlayacaktır (Son Adres)
  • Hiç şüphe yok ki Lozan sonrasında İslâmın paranteze alınmasıyla İstiklâl Marşı'nın derinliğine kavranılamaz bir yere doğru sevkedilmesi arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. (Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı)
  • Şair Bâki'nin Kanuni Sultan Süleyman için söyledikleri yahut Yahya Kemal'in akıncılar, Akif'in Çanakkale şehitleri için inşad ettikleri sadece olmuş bitmiş hadiseler değil kıyamete kadar sürecek bir seferin, bir ruhun, demirden bir iradenin ve azmin, bir aşk ve sevdanın resmidir. (Zafer Değil Sefer)
  • "Millet iradesi nerede devletten kopar da ayrılırsa orada iktidar yaşatmaya imkân bulunmaz." Nurettin Topçu (Din ile Modernleşme Arasında)
  • Oryantalistik dil İslam toplumları ve Osmanlılar için üç kuvvetli eşitsizlik kategorisini (bunlar Müslümanlarla gayrimüslimler , kadınlarla erkekler,hürlerle köleler-cariyeler arasındaki eşitsizliklerdi) mübalağalı bir şekilde inşa edip yerleştirmeye hatta bunları bir silah ,bir müdahale ve dönüştürme vasıtası olarak kullanmaya çalışsa da birinci sırada gayrimüslimlerin statüsü yer almaktaydı. (İslamcıların Siyasi Görüşleri 2)
  • Her devir ve her meslekte nezih insanların bulunabileceği kabul edilmelidir. (Aramakla Bulunmaz)
  • Onun(Sultan seafoodplus.infoülhamid) hakkında söylediğim şu sözler ne güzeldir: O, Yafes oğullarından olan faziletli hükümdardır. Çözümü zor büyük problemlerde dayanağımızdır. Onların soyundan gelen bu hükümdar, bu asrın halifesidir. Allah'ın dinine yardımda azmi en güçlü olandır. Onlar Osmanoğullarıdır, onların hepsi cesurdur, Hakiki cengâverleri en büyük ganimet bilirler, O, cesurdur, mızrağıyla saldırdığı zaman onu Sağ elinde gözü kara bir ejderha bulunan arslan sanırsın. Kılıcını sıyırdığı zaman, tozdan dolayı bulutlanmış gecede, Dolunayla birlikte şimşek gibi parladığına şahid olursun. Hükümranlık tahtında güneş gibi doğduğunu görürsün, Harp meydanında onu kükremiş arslan sanırsın. Onların öyle gazâları vardır ki vuküu ile tarihi süslemiştir. ” Karanlık çağları aydınlatan nice yüzakı olaylardır onlar. Bu gazâlarla Peygamber'in dinine hizmet etmişler, Ehi-i şirk kurbanlarını en hayırlı ziyafetlere çevirmişlerdir. Allah, yol gösteren yıldızların üzerine yükselmiş bir devleti, Onlarla desteklemeyi murad edince, O devlete Abdülhamid'i nasib etmiş, o da devleti En büyük temeller ve en güçlü direklerle sağlamlaştırmıştır. O öyle bir hükümdardır ki, geldiğinde memleketin tebeası, Tarlada rastgele otlayan bakımsız hayvanlar gibi sahipsiz kalmıştır. O hükümdar olunca hemen asileri, köklerini kurutarak cezalandırmış, . Zalimlerin zaafa uğrattıklarını takviye etmiştir. Fikirleriyle keskin kılıçları körelten faziletli insanlardan, Harb kızıştığında gözünü kırpmadan savaşa dalan ve Harb denizinde en mahir yüzücü kesilen yiğitlerden Aklıbaşında insanları kendine yakın tutmuştur. Düşmanlara karşı öyle başarılı bir görüş takip etmiştir ki, Onlara bu, devâsâ ordulardan daha şiddetli gelmiştir. Kendine ve hükümdar arslan parçalarına ihtimam gösterdiği gibi Reâyâsına merhametli bir kimsenin ihtimamını göstermiştir. Devlet mirasını, öyle akıllıca kullanıp idare etmiştir ki, Onunla başarıya ulaşmak bir nevi zorunluluktur. Böylece, akıllıların en akıllısı, faziletlilerin en faziletlisi, Kararlıların en kararlısı olduğu bütün insanlığın malumu olmuştur. O dehası sayesinde, ufkunda bulunduğu yıldızlara, Ayakta değil, neredeyse oturduğu yerden ulaşacaktır. O halde o, şanlı peygamberlerin sonuncusunun dinine Daima yardımcı ve daima muzaffer olsun. (Hilafet Risaleleri 6 Cilt)
  • "Millî irade çoğu zaman, çoğunluğun zayıf iradesini bastıran kuvvetli bir azınlığın sesinden başka bir şey değildir.." (Amel Defteri)
  • 70'li yıllara kadar “İslâmcılık" kelimesi yasak ve kullanımdışı olduğu için bugün bizim İslâmcı diye nitelendirdiğimiz kişiler “muhafazakâr milliyetçilik” adı altında faaliyet yürütmüşlerdir. “Muhafazakâr” kelimesinin kullanılması da Cumhuriyet ideolojisine yaklaşan ırkçı, turancı milliyetçilerden kendilerini ayırmak ve milliyetçi düşüncelerinde dine/İslâma vurgu yapmak içindir. (Din ile Modernleşme Arasında)
  • Turgut Hoca ümidini hiç yitirmedi. ("Ümitsizlik kâfirlere yaraşır" mealindeki hadis-i şerifi sık sık hatırlar ve hatırlatırdı.) (Zafer Değil Sefer)
  • "Galatasaray Lisesi'nde son sınıftayız. Sonradan üniversite hocası ve Hariciye vekili olacak Turan Güneş sınıf arkadaşım. Bir hafta sonu bize geldiğinde babama Arapça öğrenmek, İlahiyat tahsil et mek istediğini söyledi. Ben de Farsça öğrenmek istiyorum. Babam Elmalılı Hamdi Efendi ile tanışırdı, doktorluğunu da yapardı. Bu sayede Elmalılı Tefsiri ciltleri evimize gelmiş, ben de bir yaz iki cildine bakmıştım. Bir derya Bu kültüre nüfuz etmenin büyük bir çaba gerektirdiğini o zaman daha bir derinden farkettim. Resim yapıyorum, musiki ile ilgileniyorum ama böyle olmaz. Farsçasız olmaz deyişim biraz da bu büyük eserin etkisiyle. Babam, sizi ona götüreyim, bakalım hocaefendi bu düşünceleriniz için ne tavsiye eder, dedi. Bir gün evlerine gittik. Turan'ı dikkatle dinledi. 'Arapça öğretecek müessese yok ama öğrenirsin' dedi ve devam etti: 'Azmin elinden bir şey kurtulmaz. Napolyon Rusya seferinden önce 40 günde Rusça öğrenmiş, fethedeceğim memleketin lisanını bilmeliyim diye düşünüyorm Ben bunu okuduğumda Avrupa tarihiyle meşguldüm. Acaba be de 40 günde bunu yapabilir, Fransızca öğrenebilir miyim delim ve 40 günden sonra Bergson'un bir eserini Fransızcasindan oku yacak hale geldim' Bana dönerek, 'sen ne yapacaksın evladım?', diye sordu. Ben Farsça öğrenmek istiyorum efendim, ama bilmem ki altından kalkabilir miyim?", dedim. Tereddütlü halimden rahatsız olmuş gibi birden hareketlendi ve 'ne demek yapabilir miyim, niyet edeceksin, karar vereceksin ve olacak', dedi Babam sohbete hiç karışmıyor, bir talebe gibi o da konuşmalarımızı dikkatle dinliyor. Hamdi Efendi devam etti: Arapça öğrenmeniz için size bazılarını tavsiye edebilirim. Fakat sonra kur'an-ı Kerim'i anlamak için VI. ve VII. asır Arapçasına nüfuz etmek lazım. Onu da ben size okutacağım Bu sözü, başka okutacak kimse yok diye anladık.. (Dağ Ne Kadar Yüce Olsa)
  • Hayat sadece arkaya bakarak anlaşılır ama sadece ileriye bakarak yaşanır. (seafoodplus.infogaard) (İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz)
  • II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Ebululu Mardin'le Eşref Edip'in çıkarmaya başladığı sırat-ı müstakim kadrosu içinde yer aldı. (Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 1)
  • Üzerinde durulması gereken bir diğer konu, çok partili yıllardan itibaren dinî yayınlarda tercüme kitapların her zaman ağırlıkta oluşudur. Kitapları tercüme edilen yazarlar arasında Müslüman Kardeşler'e mensup Mısırlı ve Suriyeli kişiler (Hasan el-Benna , Seyyid Kutup,Muhammed Gazali ) ağırlıklıdır. Dinî hayatı,dinî kültürü ve kurumları ciddi sayılabilecek bir zaman dilimi içinde kesintiye uğramış bir ülkede bu durum tabiî karşılanabilir. Fakat cumhuriyeti öncesi Türkiye'sinde var olan önemli bir birikimin bu dönemde göz ardı edilmesi tabiî gözükmemektedir. İslâm felsefesi,kelâm, tasavvuf,felsefe, mantık, fıkıh, fıkıh usûlü, İslâm tarihi,tefsir,hadis,biyografi, İslam'ın çağdaş meseleleri,devlet, medeniyet, kadın,sosyal eşitlik,terakki alanlarında Cevdet Paşa,İzmirli İsmail Hakkı,Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi,Ferit Kam, Manastırlı İsmail Hakkı,Mehmet Ali Ayni,İsmail Fenni Ertuğrul,Ali Haydar efendi,Seyyid bey,Mehmet Zihni Efendi,Babanzade Ahmet Naim,Mehmet Akif,Mahmud Esad Seydişehrî, Giritli Sırrı Paşa,Mehmed Arif beygibi yazarların bugün bile değer ifade eden ve tercüme edilenlerden daha kaliteli olan eserlerine ve düşüncelerine ilgi duyulmaması ve bunların bıraktıkları yerden devam edebilme imkânlarının araştırılmaması dikkate değer olmalıdır. (Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2)
  • İktisatçı Kemal Cabioğlu da şunları anlatıyor: “’un sonlarında Senirkent diye bir gazete çıkardık biz. Sahibi ve neşriyat müdürü benim. Kimler var kadroda? -Nurettin Topçu, Doktor Tahsin Tola, Remzi Oğuz Arik, Necip Fazıl Kısakürek, Abdülaziz Bekkine ve daha o devrin kalem ve kelâm erbabının hemen hemen tamamı var. (.) İşte o tarihlerde bir gün gazeteye girecek yazılan görüşüyoruz, Nurettin Topçu’nun evinde. Celal [Ökten] Hoca da orda. Nurettin Topçu’nun bir yazısı var. Yazının başlığı şu: 'Biz seçmedik’. Biz seçmedik diye başlıyor ve işte şunları biz seçmedik, bunları biz seçmedik Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir şeyi biz seçmedik Kendi kendilerini seçtiler, seçtirdiler ve kendi bildikleri gibi idare ettiler gibi devam eden bu yazıda bir de şöyle bir cümle var: “Makedonya dağlarından kopup gelen gökgözlü canavar bakışlı eşkıyayı da biz scçmedik!’ Rahmetli Topçu’ya, ‘Hocam’ dedim, “korkumdan, sıkıntımdan Elan değil ama bu cümleyi çıkarsak iyi olur diye düşünüyorum Siz ne dersiniz bilmiyorum’ dedim. Celal Hoca da orda. Celal Hoca'ya sordu Topçu, 'ne dersin hocam?’ dedi. Celal Hoca da, “çıkaralım, bunca derdin içinde bir dert daha çıkarmayalım’ dedi. Topçu da, “tamam Kemal' dedi, “çıkar 0 cümleyi’. Bunun üzerine biz o cümlenin üstünü çizdik, karaladık, yazıyı matbaaya gönderdik. O zamanlar komünistlerin Gerçek diye bir gazeteleri var. 0 da aynı matbaada basılıyor. Bizim Senirkent baskıya hazırlanırken, komünistler Topçu’nun yazısındaki bizim üstünü çizdiğimiz o cümleyi sanki altını çizmişiz gibi tutmuşlar manşet yapmışlar; bizim başımızı derde sokmak içseafoodplus.info servisi filan da,artık işin farkına mı varamadı, yoksa bizim özellikle oyle arzu ettiğimizi mi sandı, neyse öyle çıkmıştı o gazete." Mustafa Özdamar, Celal Hoca Kuşağı, istanbul, Marifet Yay., , s (Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak)
  • “Aşk” olacaksa eğer elif gibi olmalıdır. Elif ki dümdüz, dosdoğrudur. Aynı zaman da Şın gibi olmalıdır, şeksiz şüphesiz ve üç noktası özü, sözü, gözü anlatmalıdır. (Son Adres)
  • Böyle zamanlarda bazen gayrıihtiyari radyonun kulağını çevirir, kısmetime çıkan türkü veya şarkının metnine bakar, hasretle, zevkle karışık ızdırabıma ortak ararım. Bir tür tefe’ül yahut teselli arayışıdır bu. Belki arayışa sığınan unutma, unutuşa sığınan arama.. (Dağ Ne Kadar Yüce Olsa)
  • Yeni yapılan araştırmalarla Milli Mücadele denen hadisenin, tarih kitaplarında yazıldığı gibi 'da değil yılından itibaren planlanan, bir şekilde hazırlıkları yapılan bir vakıa olduğu ortaya konulmuştur. (Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe)

© Tüm Hakları Saklıdır.
Sitedeki içerikler izinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Yayınlanan yazı ve yorumlardan yazarları sorumludur. seafoodplus.info ile bir bağlantı kurulamaz, site sorumlu değildir.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir