kalabalıktan korkma hastalığı nedir / Klostrofobi Nedir, Belirtileri Nelerdir? - Acıbadem Hayat

Kalabalıktan Korkma Hastalığı Nedir

kalabalıktan korkma hastalığı nedir

Kalabalık Fobisi Nedir?

Kalabalık fobisi aslında pek çok alanda hissedilebilir. Özellikle de topluluk içinde, kapalı alanlarda, küçük ve dar ortamlarda kalabalık fobisini yoğun şekilde hissetmek mümkündür. Bunun dışında bireyler açık alanlarda ve geniş mekanlarda da çok fazla kişi bulunduğu zaman kalabalık fobisini hissedebilirler. Bireylerin kalabalık fobisini en yoğun şekilde hissettiği alanlar özellikle de marketler, alışveriş merkezleri, konser ve tiyatro gibi etkinlikler, iş yerleri, okul ve benzeri kurumlardır. Bu tür alanların açık ya da kapalı olması fark etmeksizin yoğun insan topluluğunun bulunduğu bölgelerde bireylerin kalabalık fobisini hissetmesi mümkündür. Bu nedenle de bireyler pek çok alana zamanla giremez hale gelirler. Kültürel ve sosyal aktivitelere katılamazlar, alışveriş yapmak için pek çok alana gidemezler ve hatta ilerleyen dönemlerde bireyler evlerinden çıkamayacak kadar ileri seviyede kalabalık fobisine sahip olabilirler. Bu tür durumlarda ise bireylerin hem sosyal hm de günlük hayatları büyük oranda olumsuz şekilde etkilenir ve pek çok etkinlik yapılamadığı için de bireyler büyük zorluk yaşarlar.

Günlük Hayatta Kalabalık Fobisi 

Günlük hayatta kalabalık fobisi özellikle de günümüzde etkisini yoğun şekilde gösteren Covid hastalığı ile gündeme gelmiştir. Bu hastalık neden ile günümüzde bireyler pek fazla insanın yer aldığı alanlara girmekten kaçınır hale gelmiş, insanların yoğun olduğu semtlerde ve şehirlerde dışarı çıkamayacak kadar kalabalıktan korkar şekilde hayatlarını devam ettirmektedir. Bu nedenle de aslında yılından itibaren kalabalık fobisine sahip olan birey sayısında da ciddi bir artış olduğu söylenebilir. Günlük hayatta kalabalık fobisinin öncelerde görülme olasılığı da yüksekti. Bireyler pek çok farklı neden bağlı olarak kalabalık fobisine sahip olduğu zaman çeşitli tepkiler ile kalabalık içinde yer almak istemiyordu. Örneğin kalabalık alanların pis olduğu, hastalık kapma oranının yüksek olduğu, sosyal fobinin belirgin hale geldiği şekillerde kalabalık fobisi kendini gösteriyordu. Günümüzde buna ek olarak Covid hastalığı da eklendiği zaman aslında kalabalık fobisini daha net ve somut şekilde görmek mümkün olmuştur. Kalabalık fobisine sahip olan bireyler öncelikle kalabalık alanlarda yer almak istemezler, kalabalık olan alanlarda uzun süre bulunmaktan kaçınırlar, bu alanlarda kendilerini rahatsız hissederler ve genellikle bir an önce evlerine dönmek isterler. İlerleyen dönemde bireylerin kalabalık olarak gördükleri alana gitme alışkanlıkları azalır ve sonrasında da bu alanlara gitmekten tamamen vazgeçerler. Bu rahatsızlık ilerleyen dönemlerde ise kendini bir düşüncenin rahatsızlığı olarak dahi gösterir. Yani birey artık kalabalık alanlara gitmese bile, hatta dışarı çıkmasa bile, kalabalık alanları düşündüğünde ya da medya araçlarında gördüğünde dahi kendini kötü hisseder hale gelebilir. Bu da aslında hem psikolojik hem de sosyal açıdan kişinin kendini çok daha fazla olumsuz şekilde etkilemesine neden olmaktadır. Bireyler zamanla basit günlük ihtiyaçlarını bile gideremez hale gelirler. Camdan dışarı bakamazlar, markete gidemezler, televizyonda toplulukları görebilecekleri için bu tür yayın araçlarını bile kullanmaktan kaçınırlar. Bu da bireyin kendini dünyadan tamamen soyutlamasına neden olur. Kişi çok ağır şekilde hasta olsa dahi hastaneye gitmekten kaçınır, evini taşımaz, evinden dışarı adım atamaz ve yıllarca bu şekilde hayatını devam ettirebilir. Temel ihtiyaçlarını bir yakınının ya da aynı evde yaşadığı diğer bireylerin gidermesini isteyebilir. Bu şekilde eve kapalı olarak yıllarını geçiren kişiler mevcuttur. 

Fark Edilmeyen Kalabalık Fobisi 

Kalabalık fobisi aslında kendini pek fark ettirmeden oluşmaya başlar. Bireyler ve çevrelerindeki kişiler kalabalık fobisinin meydana geldiğini ilk başta fark edemeyebilirler. Bu nedenle de kalabalık fobisi kendini belli etmeden kısa zamanda hızla ilerleme kaydedebilir. Kalabalık fobisi öncelerde topluluk içinde konuşamama, terleme, kalabalık içinde rahatsız hissetme, restoran ve benzeri alanlarda yemek yiyememe, kalabalık içinde herhangi bir iş yaparken utanma gibi özellikler ile kendini gösterir. Sonrasında da ilerler ve aslında gözle görülmez etkisi zamanla kaybolur. Bu nedenle de bireyler kendilerini kalabalıktan soyutlamaya başladığı ilk anda bunu fark etmeli ve sonrasında da bu durumun önüne geçmek için psikolojik destek almalıdır. Ancak bu şekilde kalabalık fobisini yenmek mümkün olacaktır. 

Agorafobi Nedir?

Agorafobi, kişinin yardım bulamayacağı, kaçamayacağı, kapana kısılmış ya da çaresiz hissedebileceği durum ve ortamlardan korkması ve kaçınması ile karakterize bir kaygı bozukluğudur. Bu durumlarda panik atak ve benzeri semptomlar ortaya çıkabilir ya da bu belirtilerin olacağı korkusu vardır. Basitçe açık ve kalabalık ortamlarda korku duyma olarak bilinse de, çok daha karmaşık bir durumdur. Agorafobisi olan kişiler açık ve kapalı ortamlarda, örneğin kalabalık yerlerde, toplu taşımada, sıra beklerken, asansörde, sinema, tiyatro ya da küçük dükkanlar gibi sıkışık alanlarda yoğun anksiyete yaşayabilirler. Hastalar evlerinden ayrılmakta zorlanırlar ve yanlarında biri olmadan dışarı çıkmak istemeyebilirler ve şiddetli vakalarda tamamen eve bağımlı hale gelebilirler.

Agorafobinin Nedenleri ve Risk Faktörleri Nelerdir?

Agorafobi, genetik ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Öncesinde stresli ve travmatik yaşam olayları hastalığın ortaya çıkmasını tetikleyebilir. Çoğu zaman hasta aynı ortamda daha önce panik atak geçirdiği ve şiddetli bir korku yaşadığı için koşullanır ve o ortamdan kaçınmaya başlar. Hastalarda korktukları ortamlarda panik atak belirtileri oluşur. Toplumda %2 civarında görülen agorafobi kadınlarda daha sıktır, ergenlerde ve genç erişkinlerde görülme sıklığı daha fazladır. Tedavi edilmemiş panik bozukluk, başka fobik bozuklukların varlığı, aile öyküsü hastalığın ortaya çıkma riskini artırır. Uzun süreli alkol ve madde kullanımı ile yoksunluk durumları da agorafobi gelişimini tetikleyebilir.

Agorafobinin Belirtileri Nelerdir?

Panik atak belirtileri kalp hızında artış, çarpıntı hissi, göğüs ağrısı, nefes darlığı, nefesin yetmediği hissi, terleme, titreme, baş dönmesi, vücutta uyuşma ve karıncalanma, bulantı, kusma, karın ağrısı gibi belirtileri içerebilir. Panik atak aniden ortaya çıkar, dakika içinde en şiddetli haline ulaşır ve sonrasında azalarak sonlanır, çoğunlukla bir saati geçmez. O anda hastalar şiddetli ölüm korkusu, kontrolü kaybetme, çıldırma korkusu, vücudundan ayrılıyor gibi hissetme ya da gerçeklik hissini kaybetme şeklinde belirtiler olabilir. Bu belirtiler çok korkutucu olabildiği için hastalar tekrar yaşarlarsa utanacaklarını ya da baş edemeyeceklerini düşündükleri yerlerden ve durumlardan (daha çok kalabalık, insanların yoğun olduğu ve kontrolde olmadıklarını düşündükleri ortamlar) gittikçe daha çok kaçınmaya başlar ve herhangi bir işi halletmek için sevdiklerine daha çok bağımlı hale gelmeye başlarlar. Yalnız dışarı çıkamama kadar evde yalnız kalamama da ortaya çıkabilir ve çevrelerindeki insanlar kısa süreliğine bile uzaklaşsa ayrılık anksiyetesi yaşayabilirler. Çoğunlukla panik bozukluk tanısı ile birliktedir ama her zaman kaçınma davranışına panik ataklar eşlik etmeyebilir.

Agorafobi Tanısı Nasıl Konur?

Agorafobide ortaya çıkabilecek kaygı ya da panik atak belirtileri başka birçok fizyolojik rahatsızlık belirtisi ile karışabilir. Hastalar çoğunlukla kardiyoloji, göğüs hastalıkları, mide-barsak sorunları nedeniyle gastroenteroloji ya da nöroloji, acil gibi diğer bölümlere gittikten sonra psikiyatriye yönlendirilmiş olabilir. Hastayla yapılan psikiyatrik görüşme tanıda esastır. Tanı koymayı sağlayacak herhangi bir laboratuvar ya da görüntüleme yöntemi yoktur. Yalnız kalamama, evden çıkamama, yanında biri olmadan belli bazı ortamlara girememe ya da bazı durumlardan tamamen kaçınma, korkma şeklinde fonksiyonelliği bozan durumlar bizi agorafobi tanısına yönlendirir.

Agorafobi Tedavisi Nasıl Yapılır?

Birçok hasta tedaviye panik ataklar yaşadığı için başvurur. Panik atakların erken teşhis ve tedavisi agorafobinin gelişimini önleyebilir. Tedavide terapi, özellikle bilişsel davranışçı terapi, ilaç tedavisi ve bazı yaşam tarzı değişikliklerinden faydalanılır. Maruz bırakma ve sistematik desensitizasyon teknikleri ile hasta korktuğu ve kaçındığı durum ve ortamlarla aşamalı olarak karşı karşıya getirilir ve anksiyetesi azalana kadar yakınları ya da doktorunun desteği ile anksiyetesi ile kalması sağlanır. Bilişsel yeniden yapılandırma ile hastanın irrasyonel ve fonksiyonelliğini bozan düşünceleri üzerine çalışılarak felaketleştirme yapmak yerine alternatif düşünceler oluşturmasına yardımcı olunur. Tüm bu yöntemlerle beraber hastanın panik atakları sırasında rahatlamasını sağlayacak gevşeme teknikleri öğretilir. Psikoterapi ile birlikte ilaç tedavisinin de kullanılması tedavide en efektif seçenektir. İlaç tedavisinde ilk tercih seçici serotonin geri alım inhibitörü olan antidepresanlardır. Farklı antidepresanlar, benzodiazepin olarak adlandırılan özellikle ataklar sırasında anksiyeteyi azaltacak sakinleştirici ilaçlar ve gerekirse kombinasyon tedavileri kullanılabilir. Tedavinin düzenli ve kaliteli uyku, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenme, alkol-madde kullanımından uzak durmak, kafein gibi uyarıcı içecekleri azaltmak gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile desteklenmesi de önemlidir.

Sağlık bilgilerinin bir psikoterapist veya hekimle görüşmeyi sadece destekleyebileceğini ama asla ikame edemeyeceğini lütfen unutmayın!

Agorafobili panik bozukluk nedir?

Her insan korkar. Korku, bizi tehlikeli durumlara karşı uyaran anlamlı ve önemli bir reaksiyondur. Panik bozuklukta ise, kişinin özel hayatıyla iş hayatını fazlasıyla olumsuz etkileyebilecek, ciddiye alınması gereken bir hastalık sözkonusudur.

Buna göre panik bozukluk yaşayan kişilerde, korku nöbeti geçirdiklerinde örneğin göğüs ağrıları, titreme, hava alamama, baş dönmesi, mide bulantısı, terleme veya sıcak basması görülür. Bu kişiler kendi kontrollerini kaybedecekleri, delirecekleri veya ölecekleri korkusu yaşarlar. Bedensel rahatsızlıklar yüzünden birçokları bir hekime veya bir acil servise giderler. Nöbetleri tetikleyen bedensel bir neden ise tespit edilememektedir.

Bir kişide bir aylık bir süre içinde birden fazla panik atak görülürse, bir panik bozukluktan söz edilebilir.

„Agorafobi“ (eski yunanca) teriminin tercümesi „alan korkusu“dur. Mağdur kişi, evi terketmekten, kamuya açık yerlerde bulunmaktan, alışveriş merkezlerine veya dükkanlara girmekten, kalabalık içerisinde, sinemalarda veya dar ve kapalı odalarda bulunmaktan, ya da trenle, otobüsle veya uçakla seyahat etmekten korkar. Bu nedenle ya bu yerlere gitmekten kaçınır ya da oralarda bulunduğu sürece büyük korkular yaşar. Panik ataklar ve agorafobi çoğunlukla birlikte ortaya çıkar. Böyle bir durumda konulacak teşhis „Agorafobili panik bozukluk“ tur.

Panik bozukluk ve agorafobi ne sıklıkta görülür?

Panik bozukluk ve agorafobi en sık görülen ruhsal hastalıklardandır. Her kişiden beşi bu bozukluklardan birini hayatında en az bir kere yaşar.

Almanya'da yaklaşık 1,5 milyon kişi agorafobi ve panik bozukluk yaşıyor. Bunlar arasında, kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür. Sözkonusu hastalıklar çoğunlukla ilk olarak yetişkinlik döneminin ilk zamanlarında ortaya çıkar.

Farklı şekil veya seyirleri var mı?

Çoğu durumda ilk olarak bir panik bozukluk ortaya çıkar. İnsanlar, örneğin otobüs, dolu bir alışveriş merkezi veya hareket halindeki bir araba gibi yerleri, bir panik atak başlaması durumunda terkedemeyecekleri korkusu yaşarlar. Bu „korkmaktan korkma“ durumu, daha sonra agorafobiye dönüşebilir.

Agorafobili panik bozukluklar, terapi yardımı almadan çok nadiren yok olurlar. Ancak profesyonelce tedavi edilmesi durumunda başarı ihtimali yüksek olur. Çoğu durumda hastaların başka bir ruhsal hastalığı daha vardır. Bu korku hastalığıyla birlikte en sık görülen rahatsızlıklar, depresyon ile aşırı alkol veya ilaç tüketimidir.

Agorafobili panik bozukluklar nasıl oluşur?

Agorafobili panik bozukluklara birçok faktör etki edebilir. Biyolojik açıdan bakıldığında, genetik yatkınlıklar (irsiyet), korku hastalığı riskini artırır. Ancak bu yatkınlık, bir panik bozukluğun gerçekten ortaya çıkması için tek başına yeterli değildir.

Ayrıca belli düşünce tarzları ve varsayımlar da (örneğin kendi vücut sinyallerinin dikkatlice gözlemlenmesi) etkili olabilirler.

Bunun yanısıra her hastadan yaklaşık 80'i, korku hastalığına yakalanmadan kısa bir süre önce talihsiz bir durumla karşı karşıya kaldığını bildiriyor (örneğin kendisine yakın bir insanın ölümü veya bir ayrılık). Aynı şekilde olumlu anlamda yorucu olaylar da (örneğin yeni bir iş veya doğum) hastalığı tetikleyebilir. Son olarak ise, uzun süreli sıkıntılar da agorafobili panik bozukluğun oluşumunda etkili olabilirler.

Agorafobili panik bozukluğunuz olup olmadığını nasıl anlarsınız?

Belirtiler bir agorafobili panik bozukluğa işaret ediyorsa, bir hekime veya psikoterapiste başvurulması gerekir.

Bunlarla yapılan görüşmede, hastanın rahatsızlıkları, genel sağlık durumu, aile geçmişi ve bedensel hastalıklarına dair sorular sorulur ve hastada agorafobili panik bozukluk olup olmadığı kontrol edilir. Anketler yardımıyla terapist, hastalığın şiddetini değerlendirebilir ve rahatsızlığın kaynağında başka ruhsal sorunların olup olmadığını tespit eder. Bir bedensel muayene ile semptomların bedensel sebeplerinin olup olmadığı tespit edilir.

Agorafobili panik bozukluklar nasıl tedavi edilir?

Agorafobili panik bozukluk hastalığını tedavi ettiren kimselerin iyileşme şansı yüksektir. Bu hastalık için şu tedavi yöntemleri kullanılabilir:

Ek olarak ilaç kullanılmadan uygulandığında, bilişsel davranış terapisinin özellikle etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu terapide, düşünce kalıpları sorgulanarak incelenir ve hastanın korkularıyla aktif olarak yüzleşmesine yardımcı olunur.

Hastanın arkadaş ve yakınları neler yapabilir?

Bu hastalık türü hastanın yakınlarını da doğrudan etkiler çünkü beraber gezme veya sinemaya gitme gibi faaliyetler, korku hastalığı olan biriyle genelde mümkün değildir.

Hasta yakınları aynı zamanda hastanın günlük yaşantısını idame edebilmesi için çok çaba harcar. Örneğin onlara otobüs yolculuğunda veya alışverişte refakat ederler. Bu tür yardımlar iyi niyetli girişimler olup kısa vadede hastanın yükünü hafifletir. Ancak uzun vadede hastalığın devam etmesine sebep olur.

Bu yüzden hasta yakınlarının panik bozukluklar hakkında iyi bilgi sahibi olmaları gerekir. Böylece hastayı ve hastalığını daha iyi anlayabilirler. Bu, psikoterapi süresince de yardımcı olur. Psikoterapi süresince davranış modellerinde değişiklikler olabilir ve bu değişiklikler ortak yaşama etki eder.

Ve herşeyden önce, hasta yakınlarının kendilerini çok fazla kısıtlamamaları gerekir. Partnerin, aile bireyinin veya arkadaşın korku hastalığı çok sıkıntı verecek duruma gelirse, hasta yakınları da kendine kendine yardım gruplarından, danışma merkezlerinden, hekimlerden ve psikoterapistlerden yardım alabilirler.

Yararlı bilgiler ve linkler (Almanca):

Heinrichs, N. (). Ratgeber Panikstörung und Agoraphobie, Informationen für Betroffene und Angehörige. Göttingen: Hogrefe.

Schmidt-Traub, S. (). Angst bewältigen. Selbsthilfe bei Panik und Agoraphobie (4. Aufl.). Berlin: Springer.

Aktionsbündnis Seelische Gesundheit

Agorafobi belirtilerini biliyor musunuz?

Evden çıkmakta zorlanıyor, kalabalık ortamlarda bulunmak istemiyor, tünele girmekte, sinema veya tiyatroya gitmekte hatta kapalı otoparklarda bulunmaktan ve asansör, uçak, otobüse binmekten korkuyorsanız agorafobi olabilirsiniz! Uzmanlar bu durumun kişilerde kontrol kaybı, kalp krizi ve ölüm gibi düşüncelere sebep olduğuna dikkat çekiyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi’nden Uzm. Klinik Psikolog Serkan Elçi, agorafobi hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.

“Çoğu insan bazı şeylere karşı korku yaşamaktadır. Bunlar; doğaüstü varlıklar, hayvanlar veya evde yalnız kalmak gibi şeyler olabilir. Agorafobi ise kelime anlamı olarak alan korkusu anlamına gelmektedir” diyen Serkan Elçi,

“Bu korku, kişinin bir alana sıkışmış hissi yarattığı, utanılacak bir duruma düşecekmiş gibi düşündüğü, panikleyip, bulunduğu ortamdan çıkamayıp, kaçamayacakmış gibi gelen bir anksiyete bozukluğu olarak tanımlanmaktadır. Kontrolü kaybedip delirecekmiş gibi, kalp krizi geçirecek hatta ölecekmiş gibi düşüncelere sebep olmaktadır. Bu hale vardığında da kimsenin kendisine yardım edemeyeceğini düşünmektedir. Kişi bu düşünceyle beraber ya evden dahi çıkmak istememekte ya da yanında güvendiği birinin varlığını istemektedir” şeklinde konuştu.

En çok, panik bozuklukla birlikte görülüyor

Agorafobinin en fazla panik bozuklukla birlikte görüldüğünü belirten Elçi, “Hatta birçok belirtileri birbiriyle örtüşmektedir. Fakat panik bozukluk kendini ataklarla göstermektedir. Bu atakların zamanı, yeri hiç belli olmayabilir; fakat agorafobide özellikle bir alan olması gerekmektedir. Bu alanlar spesifik olacağı gibi, ev dışı tüm alanlara da yayılabilmektedir. Oluşan olumsuz düşünce içeriği sinir sistemini de uyarmakta, bu uyarım da vücudun alarm moduna geçmesine neden olmaktadır” dedi.

“Agorafobi temelde anksiyete bozukluğu çatısı altında bulunduğu için diğer anksiyete bozuklarının yaşanması da agorafobinin zaman zaman kendini göstermesine neden olabilmektedir” diyen Klinik Psikolog Serkan Elçi, “Çünkü birçok rahatsızlıkta olduğu gibi kendi içinde yer değiştirmesi mümkündür. Bu hastalıklar panik bozukluğun yanı sıra; yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, obsesif kompulsif bozukluk (takıntı hastalığı), travma sonrası stres bozukluğu, madde kullanımının sebep olduğu anksiyete bozuklukları ve özgül fobilerdir. Bunların dışında depresyon ve bazı kişilik özellikleri ile birlikte de görülebilir” diye konuştu.

Agorafobinin belirtileri nelerdir?

Klinik Psikolog Serkan Elçi, agorafobinin belirtilerini şöyle sıraladı:

- “Kişi evden çıkmakta zorlanıyor veya tek başına çıkmıyorsa,

- Kalabalık ortamlarda bulunmak istemiyorsa,

- Tünele girmekte, sinema veya tiyatroya gitmekte, kapalı otoparklarda bulunmakta, MR cihazı gibi dar alanlarda bulunmakta zorlanıyorsa,

- Asansör, uçak, otobüs gibi yerlerde bulunamıyorsa,

- Bu tür yerlerde bulunduğunda panikleyip, nefes darlığı çekeceğini, bayılacağını, kalp krizi geçireceğini veya bayılacağını düşünüp, istediği zaman o ortamdan çıkamayacağını düşünüyorsa,

- Günün büyük bölümü bu kaygılar ile geçiyorsa,

- Kaygılar aile, iş veya okul yaşantısını etkiliyorsa,

- Bu kaygıyı kontrol altına alamıyorsa,

- Yaşanan bu durum 6 aydan daha uzun süredir devam ediyorsa agorafobinin varlığından söz edilebilir.”

Obsesif kişilik özellikleri olanlarda daha sık görülüyor

Temel sorunun kontrolü kaybetmek olduğu için, kişinin kontrolün kendisinde olmadığını düşündüğü alanlarda bu rahatsızlığın açığa çıktığını ifade eden Elçi, “Bu durumun kişilik özellikleri ile de bağlantılı olduğu söylenebilir. ‘Mükemmeliyetçi’ diye tanınan obsesif kişilik özellikleri olanlarda bu rahatsızlığın görülme sıklığı daha fazladır. Çünkü bu kişilik özelliği ‘hep ya da hiç’ ilkesi ile hayatını sürdürmektir. Yani uçağa bindiğinde ya çok rahat olacak ya da hiç binmeyecektir” diyerek, agorafobinin hangi durumlarda meydana geldiğini şu şekilde ifade etti:

- “Sinir sistemi ile bağlantılı olarak biyolojik nedenler varsa,

- Kişi taciz, tecavüz, doğal afet, beklenmedik yakın kaybı gibi herhangi bir travmaya maruz kaldıysa,

- Ailede bu tür bir rahatsızlığı olan birisi varsa ve kişiyle uzun süre birlikte vakit geçirmiş, model aldığı biriyse,

- Metro, uçak, asansör gibi kontrolün kendisinde olmadığı alanlar olduğunda agorafobi meydana gelebilir.”

Agorafobi hastalarının psikiyatrik destek alması gerekiyor

“Kişinin öncelikle korktuğu, kaygı duyduğu alanın ne olduğunu kavraması ve ‘kademeli’ olarak bu alana kendini maruz bırakması önemlidir. Eğer denemelerle bunu başarabiliyorsa agorafobi noktasına gelmeden bu kaygısını yenmiş olacaktır” diyen Serkan Elçi,

“Fakat tanı alacak düzeyde olan agorafobi hastalarının psikiyatri başvurusu yapması gerekmektedir. Psikiyatrik olarak tablo oluşturulmasından sonra terapi süreci devreye girmelidir. En yaygın olan ‘bilişsel davranışçı terapi’ yöntemidir. Bu terapi yöntemi ile kişi

zihninde bu kaygıyla birlikte neler olduğunu görüyor olacak, olası sonuçları hesaplayabilecek, aşamalı olarak da bu kaygının üzerine gidebiliyor olacaktır. Bunların yanı sıra hangi durumların bu kaygıyı tetiklediği, kaygı geldiği zaman nasıl üstesinden geleceğini, sosyal ortamda bu kaygıyı nasıl kontrol edebileceğini de kişi öğreniyor olacaktır. Bir diğer terapi ise EMDR terapisidir. Genellikle travma tedavisinin terapi yöntemi olarak bilinse de agorafobi gibi anksiyete bozukluklarında da oldukça işlevseldir. EMDR ile kişinin negatif düşünce içeriği ele alınır ve sistemik olarak kişi bu düşünceye karşı duyarsızlaştırılır. Son olarak son dönemlerde bazı kurumlarda kullanılmaya başlanan sanal gerçeklik gözlükleri ile de agorafobi oldukça olumlu sonuçlar vermektedir. Sanal gerçeklik gözlüğü ile bir terapistin kontrolü dâhilinde MR cihazı, kapalı alan, yükseklik, asansör vb. kaygılar çalışılmakta, sanki o anı yaşıyormuşçasına kontrollü şekilde kişiler bu kaygıdan kurtulmaktadır” şeklinde konuştu.

Verilen egzersizlere uyum sağlanması, tedavi sürecini hızlandırıyor

Serkan Elçi, “Eğer kişi agorafobiden dolayı evden çıkamayacak hale gelmişse, başlangıç aşamasında internet üzerinden görüntülü konuşma yapılması mümkün olup, ileri evrelerde bu tür tedavilerin yapıldığı hastanelere yatış gerekebilir” diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu tedavi süreçlerinde kişinin terapistine güveni, verilen egzersizlere uyum sağlayabilmesi, tedavi esnasında alkol, uyuşturucu vb. maddelerden uzak kalabilmesi de iyileşme sürecine hız kazandıracaktır.”

Güncelleme Tarihi: 25 Ekim

Yayınlama Tarihi: 02 Ocak

Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir