marifet iltifata tabidir tdk / Kamil KARAKAŞ: "Marifet, İltifata Tabidir" (Deneme) - Cengiz Topel İlkokulu

Marifet Iltifata Tabidir Tdk

marifet iltifata tabidir tdk

Kalemin Dili Öğretmen

Marifet İltifata Tabidir

      Başlıkta yer alan güzel sözü, atalarımız söylemiş.

TDK bu sözü kısaca şöyle açıklıyor: "Başarılı bir kimse, desteklenir, takdir edilir, övülürse daha iyi işler yapar." Ne kadar doğru değil mi?

      Küçük ya da büyük yavrularımızla iletişim kurarken söylediğimiz sözler onları derinden etkiler. Bu sözler, olumlu ise yüreklenir, olumsuz ise hevesleri kırılır.

      Edebiyatımızda Divan şiirini sevdiren adam olarak bilinen Prof. Dr. İskender PALA'NIN, biyografisi çocuk eğitimi açısından ilgimizi çekti.

    Sayın PALA, biyografisinde nasıl yazar olduğunu anlatıyor. Ardından, "Eğer bir şair olamamışsam." diyor ve: "İtiraf etmeliyim ki şiir kitapları hiç ilgimi çekmiyordu. Çünki yazdığım dörtlüklere sitayişler (övgüler) yağdırıp ileride büyük şair olacağımı söyleyen arkadaşlarım ve hocalarım yoktu. Bugün bir şair olamamışsam ve ömrüm şairleri kıskanmakla geçiyorsa eğer, bunun sorumluları onlardır.


     Siz adına taşralılık kompleksi deyin, ben imkansızlık diyeyim; gençliğimi savurduğum şehirlerde kimsenin, en azından benim çevremdeki insanların kitapla alâkaları bulunmuyordu." (Bakınız, funduszeue.info)

      Sözleriyle bir çocuğun eğitiminde iltifatın, övgünün ve çevre faktörünün, ne derece önemli olduğunu belirtiyor.

Kamil KARAKAŞ

Marifet İltifata Tabidir

Kemal-Sayar-Urun-Resim_Xjpg

Yeni şeyler ortaya koymak, icat etmek ve bir eser meydana getirmek; bilinenlerle bilinmeyenler arasında yeni, pratik ilişkiler kurabilme ve bilinenleri yeni durumlara uygulayabilme yetisidir. Japonların bulduğu/geliştirdiği robot Asimo da, Afrika’daki bir kabilenin banyo yapmak için kamışlardan ve ağaç kütüklerinden oluşturduğu sistem de yenilikçi düşüncenin eserleridir. Ancak önemli olan nokta bu yenilikçi fikirlerin soyut olmaktan çıkıp somut hale gelmesi, yani uygulanmaya konmasıdır.

Yenilikçi düşünce süreci

Her insanın başından şöyle bir durum geçmiştir.  Kafanızın adeta tüm problemlerden ve düşüncelerden uzaklaştığı bir anda, aklınızda birden haftalarca üzerinde düşündüğünüz bir meselenin çözümü, karanlık bir odada bir ampülün yanması ile oluşan aydınlık gibi belirivermiştir.  İşte böyle durumlar insanların yenilikçi olan yönleriyle iletişime geçtiği anlardır.  Toplumda “ilham geldi” diye nitelendirilen böyle durumlar, aslında içinde birbirinden farklı evrelerin olduğu yaratıcı problem çözümü döngünün son basamağıdır.  
İşte bu yenilikçi problem çözüm döngüsünün ilk evresi “hazırlık” safhasıdır.  Bu safhada insan konuyla ilgili olan bütün bilgiye ulaşmaya çalışır.  Bir başka deyişle bireyin hayal gücü serbest biçimde dolaşır.  Bu evre için önemli olan beceri bireyin yeni düşüncelere açık olması ve etkili biçimde karşısındakini dinleyebilmesidir.  Fakat bu becerileri kullanmak göründüğü kadar kolay değildir.  Çünkü insanlar çoğunlukla çözümlere sıradan bir düşünme tarzıyla yaklaşmaya çalışmaktadırlar ki, psikologlar bunu “fonksiyonel sabit düşünce” tarzı olarak adlandırmışlardır.  Bu düşünce tarzında birey problemin çözümü için en net veya belli yolları denemektedir, çünkü bu yollar daha önce kullanılmış ve bu sayede başarılı olunmuştur. Bir başka engel ise “kendi kendini sansürleme”dir.  Yani birey kendi kendini yargılıyarak yaratıcılığını köreltmektedir.  Hazırlık safhasından sonra “kuluçkaya yatma” safhası gelir.  Bu evrede birey topladığı bütün bilgileri öğütür.  Bu safha genellikle bireyin kontrolü haricinde bilinçaltında gerçekleşir.  Bu noktada belirtilmesi gereken önemli bir bilgi vardır.  Bilinçaltı, insanın bilinçli durumuyla karşılaştırıldığında, yaratıcı kavrayışın daha iyi işlediği yerdir.  Yani, bilinçaltında fikirler daha iyi akar ve bu fikirler arasında hiç beklenmeyecek kadar ilginç bağlantılar kurulur.  Bilinçaltı bize kelimelerin ötesinde içinde zengin duyguların ve derin hislerin olduğu bir alan oluşturur.  Gün içinde bütün düşüncelerimizden arındığımız zamanlarda bilinçaltından gelen kavrayışlara daha açık oluruz.  Bu yüzden gündüz düşleri diye nitelendirdiğimiz anlar yaratıcılığa en yakın olduğumuz zamanlardır.  Biraz da şans sayesinde “aydınlanma” diye nitelendirilen yaratıcı problem çözümü döngüsünün üçüncü evresine geliriz.  Bu safhada problemin çözümün bireyin aklında ansızın beliriverir.  Fakat kendi başına düşünceler herhangi bir problemin çözümü olamayacağından birey kendini en son evre olan “çeviri” veya “harekete geçme” safhasında bulur.  Bu dönem teorinin pratiğe geçirildiği safha olarak bilinir.
Her insanın  yaşamı yaratıcı anlarla doludur.  Ve her bireyin içinde kendiliğinden yaratıcı/yenilikçi bir ruh bulunur.  Yenilikçi ruh denince sadece akıllara daha iyi veya mükemmel sayılabilecek fikirlerin ortaya çıktığı anlar gelebilir. Fakat bu ruhun içerisinde örnek olarak bir insanın içinde uğraştığı bir iş veya bir insan ile ilgili olarak beliren bir mutluluğun olduğu genel bir farkındalık da vardır.  Birçok insan kendilerini yenlikçi olarak görmezler çünkü yenilikçilik denince akıllara büyük buluşların yapıldığı veya içinde dahiliğin bulunduğu fikirler gelir.  Fakat bu düşüncenin aksine, alışılmışın dışında bir şekilde değişik bir yemek yapmak bile yenilikçiliğin sınırları içerisindedir.  İnsan kendi orijinalliğinin farkına vardığı takdirde daha çok özgüven oluşturur ve bu sayede ileride yaratıcı davranma olasılığı artar.  Bu noktada önemli olan bireyin kendi yaratıcılığına dikkatini yöneltebilmesidir.  İnsanların çoğu hata yapmaktan korkarlar ve etrafındaki insanlar tarafından eleştirileceklerinden korkarlar.  Fakat yenilikçi problem çözümünde hata bu prosedürün bir parçasıdır.  Unutmamak gerekir ki, hata kendisinden bir şeyler öğrenebileceğimiz bir hayat deneyimidir.  Yapılan bir araştırmada toplum tarafından yaratıcı olarak kabul edilen insanların diğer insanlara nazaran daha çok hata yaptıkları bulunmuşfunduszeue.info birey yaratıcılığının en üst noktasında iken atletlerin ve sanatçıların “beyaz an” olarak nitelendirdikleri ve psikologlar tarafından “akış” olarak nitelendirilen bir an yaşarlar.  Akış bireyin zirve noktasıdır ve herhangi bir etkinlikle meşgulken gerçekleşebilir.  Bu beyaz anın gerçekleşmesi için tek gerekli olan bireyin yeteneklerinin uğraştığı işin gereksinimlerini tam olarak karşılamasıdır.  “Akış” anları daha çok sporda özellikle atletler arasında ortaya çıkmaktadır.  Bu anlarda birey bilincini kaybeder.  Bir başka deyişle, birey yaptığı işle tam bir bütünlük sağfunduszeue.info büyük bestekârların, büyük sanatkârların, mistiklerin büyük eserlerini bir vecd halinde ortaya koyduklarını biliyoruz. Bizim topraklarımızda en bilinen örnek Hz. Mevlana’dır.

Çalışarak mı tesadüfle mi?

Yeni ve yenilikçi bir düşünce düşünce nasıl ortaya çıkar? İki yolu vardır: tesadüfen ya da motivasyonla çalışarak. Bu motivasyonu sağlayan “Bir şeyi nasıl daha iyi yapabilirim? Bir şeyi nasıl daha basit yapabilirim? Bir şeyi nasıl daha ucuza mal edebilirim? Bir şeyi nasıl daha çabuk yapabilirim?” gibi merakın etkili olduğu düşüncelerdir. Hayatı kolaylaştırma merakı ve çabası asırlardır insanoğlunun zihnini meşgul eder. Bu meşguliyetin hayatımızı kolaylaştıran veya farklılaştıran yenilikçi fikirler olarak bize geri döndüğünü görürüfunduszeue.infoarı yenilikçi düşünmeye sevk eden bazı faktörler vardır. Ortamdaki kaynakların/sunulan örneklerin çeşitliliği, rekabet, zor koşullar ve düşüncenin uygulamaya konulma beklentisinin yüksek olması gibi (hem fiziksel hem kültürel açıdan).

Ortamda başka yaratıcı düşünce örneklerinin olması ardından gelenleri pekiştirir. bir laboratuvar çalışmasında önüne bir tane yenilikçi örnek sunulan grup sunulmayana oranla daha yenilikçi fikirler üretmiştir
Rekabetin yenilikçilik üzerindeki etkisiyle ilgili bir araştırmada, yaş arasındaki erkek çocukların rekabet ettiklerinde içsel motivasyonlarının daha yüksek olduğu ve daha yenilikçi  işler ortaya çıkardıkları gözlemlenmiştir
Bir diğer faktör olan zor koşullar ise etkisini şöyle gösterir: Kişi sıkıntılı bir dönemdeyse veya zorlukla karşılaşınca “Ben bunun üstesinden nasıl gelirim?” diye düşündüğünde bu zorluktan kurtulmak için yollar arayacaktır. İmkansızlıklar içinde bulunan yollar yeni fikirler iljam edebilir.
Bütün bu faktörlerin yanında belki de en önemli olanı ortaya konulan düşüncenin uygulanma ihtimalinin/beklentisinin yüksek olmasıdır. Bunun altında olaylara/insanlara/durumlara etki edebilme isteği, güç-odaklı olma yatar. Güç odaklı kişiler yeni düşüncelerle ilgili konularda olumsuz bir geribildirimi kabul edemez. Daha doğrusu olumsuz geribildirimler olduğunda güç odaklı kişilerin yenilikçiliği veya çözüm bulma konusundaki üretkenliğinin düştüğü bulunmuştur
İnsanları yenilikçi düşünmekten alıkoyan bazı faktörler vardır. Bunların en başında özgüven eksikliğini ve öğrenilmiş çaresizliği sıralamak sıralayabiliriz.

Kendine güvenmek, bir işi yapmaya, bir fikri üretmeye yeterli kapasitesinin olduğuna inanmak, “Ben bunu yapabilirim” diyebilmek yeni fikirler ortaya çıkarmada oldukça etkilidir. Hong-Kong’da yapılan bir araştırmada, yenilikçiliğin özgüvenle anlamlı ölçüde ilişkili olduğu bulunmuştur
Öğrenilmiş çaresizlik, Seligman’ın bireyin kontrol edemediği olumsuz olaylara maruz kalmasıyla ortaya çıkan çaresizlik duygusu ve motivasyonsuzluk için kullandığı terimdir. Kişinin ne yaparsa yapsın olumsuz durumu değiştirememesinden sonra artık değiştirebileceği fırsatlar sunulsa bile harekete geçmemesi durumudur. Sürekli stresle ve engellemelerle karşılaşan insanlar sorunları çözme konusunda hiç bir şey yapamayacağına inanır, bıkkınlaşır, vazgeçer. Standart bir fikir bile üretmesi zorlaşır ve yenilikçi düşüncelerden iyice uzaklaşır. Yukarıda bahsettiğimiz, yenilikçi düşüncenin ortaya çıkışında etkili olan zor koşullar ve yenilikçi düşüncenin uygulanma beklentisinin yüksek olması da öğrenilmiş çaresizlikle ilişkilendirilebilir. Yani, kişi çok durumlarla karşılaşsa bile eğer üreteceği çözümün uygulanmayacağına inanıyorsa çözüm bulmaya çalışmaz, kaderine razı olur. Kontrolün başkasının elinde olduğunu ve kendisinin etki edemeyeceğine inanır. Çeşitli kültürler içinde barındırdıkları bireyleri, kimi konularda yaratıcılığa özendirirken kimi konularda da aynı şeyi yapmazlar. Amerika Birleşik Devletleri’nde bilimsel konularda sorun çözümü özendirilirken politik ve sosyo-ekonomik konularda bu özendirmeye rastlanamaz. Kimi başka kültürlerde ise teknik konularda yaratıcılığa izin verilirken, dini konularda izin verilmez. Diğer yandan, kimi kültürler uyum ve yapıya önem verirken, kimileri de yeniliği özendirmektedir.

Neden Türkiye’de yeterince yenilikçi düşünce, girişimci fikir yok?


Özgüven eksikliği ve öğrenilmiş çaresizlik Türkiye’de yaratıcı fikirlerin gelişmesine en büyük engellerdir. Birey ilk çocukluk yıllarından itibaren hem ailede hem de okulda etkisiz/güçsüz olarak yetiştirilmektedir. Kuralları büyükler koyar, çocuklar ne yaparlarsa yapsınlar bu durumu değiştiremezler. Bu da onları sessiz ve derinden ilerleyen bir çaresizliğe itmektedir. Tabiî bu durum bireyin kendine olan güveninin de azalmasına da yol açar. Bir şeyler üretebileceğine, başarabileceğine inanmayan birey, herhangi bir fikir ortaya koyamamaktadır. Erken çocukluk döneminden itibaren böyle yetişen bireyler, büyüyüp bir şeyleri değiştirebilecekleri, etkilerini gösterebilecekleri yaşa geldiklerinde bunun asla gerçekleşmeyeceğine inanıp harekete geçmezler. Ne yaratıcı bir fikir üretme ne de girişimde bulunmak için cesaretleri ve inançları vardır.

Ailenin çocuk yetiştirme tutumu: Türkiye’de aileler genellikle otoriterdir. Uyulması gereken pek çok kural vardır. Mesela, yemek yemeği öğrenirken anneler çocuğun eline kaşığı veremez bir türlü. Aradan oldukça zaman geçtikten sonra çocuk kendi kaşığını tutabilir. Oysa bugün biliyoruz ki bebeklikten itibaren çocuk dış dünyayla ilişki içindedir, olayların farkında olur. Kendi kaşığını bile tutmasına izin verilmediğinin farkındadır. Çocuklar, yolda da serbestçe yürütülmez. Hep birinin elini tutmak, ona bağımlı olmak zorundadırlar. Çoğu zaman, gördükleri ilginç bir hayvanın/nesnenin peşinden koşamazlar. Çoğu aile çocuğunun anlattıklarını dinlemez, ya da dinler ama önemsemez. Hayal kurmak yaratıcılığa giden önemli bir yoldur, ancak çocukların bu ülkede ne kadar hayal kurabildiği ya da hangi hayalleri kurduğu çok şüpheli bir konudur. Ailede böyle yetiştirilen bir çocuk okula gittiğinde daha büyük bir hiyerarşiyle karşılaşır.


Okullar aslında bireylerin büyük sosyal topluluklarla ilk karşılaştığı, aile dışında yeni bir ortam görerek fikirlerinin farklılaştığı bir çevredir. Çocukların yaratıcılığına katkısı olduğu düşünülmektedir. Ne var ki, böylesine bir hiyerarşik düzende, öğretmenler ve okul yönetiminin büyük çoğunluğunun zaten bütün kuralları belirleyip çocuğa bir şeyler yaratmak için fırsat, zaman, yer bırakmadığı/bırakamadığı bir düzende, çocuklar yenilikçi fikirlerden giderek uzaklaşmaktadırlar. Yaratıcılığı en çok harekete geçirdiği bilinen iki ders fen bilimleri derslerindeki deneyler ve resim dersidir. Türkiye’de pek çok okulun fen laboratuvarı bulunmamaktadır, olsa da malzeme sıkıntısı yaşanmaktadır. Okullarda en çok vurgulanan temalardan biri geleceğin çocukların ve gençlerin elinde olduğudur, ancak pek çok kez olumsuz geribildirim alırlar, suçlanırlar, şiddete maruz kalırlar fikirleri. Yani, hayallerine söylenildiği kadar önem verilmemektedir. Son yılllarda, Türkiye’nin sorunlarına çocukların üreteceği çözümler sorulmaya, proje yarışmaları düzenlenmeye, ilköğretim okullarındaki ödevler bu konular göz önünde bulundurularak verilmeye başlanmıştır. Bu durum, yaratıcılığı cesaretlendirmek adına çok büyük bir adımdır.
Yaratıcı düşüncenin ortaya çıkışında etkili olan rekabet kavramına Türkiye’de çok sık rastlanmaktadır. Ancak buradaki rekabet yaratıcılığı artırmak yerine köreltmektedir. Lise ve üniversite giriş sınavları gençlerin önündeki en büyük rekabettir. Ancak bu rekabet adaletli bir şekilde gerçekleşmemektedir. Özel dersler, özel dershaneler, yaratıcılığı değil ezberi ölçen sınav sistemleri yaratıcı fikirler üretmeyi engellemektedir.


İnsanoğlunu başlangıcından beri sürükleyen o merak duygusu Türklerde de vardır. Ancak çoğu Türk insanı harekete geçmemektedir. Çünkü grupta zaten çalışan çabalayan, daha iyisini, daha basitini, daha çabuğunu bulan üreten grup üyeleri vardır. Yani, dünya insanları olarak büyük bir grupta yaşamaktayız. Japonlar, Amerikalılar, Afrikalılar.. herkes bu grubun üyesi, üyelerden bazıları çalışıp grubu yani dünyayı bir yerlere taşıyorsa bazı üyeler de “sosyal kaytarma” yoluna gidebilmektedirler. Pek çok ülkede yapılan pek çok araştırmada görülmüştür ki, gruba bir ödev verildiğinde çalışkan grup üyeleri grubun açığını kapatıyorlarsa, diğerleri üstlerine düşeni yapmamaktadır.
Eskilerin güzel bir sözü var : ‘Marifet iltifata tabidir’ derler. Türkiye’de marifet iltifat görmediği gibi bazen sert bir biçimde cezalandırılır da. Marifet sahipleri adam kayırmacılık yöntemleriyle bir yerlere gelmiş, yetersiz, torpilli kişilerin kıskançlığına maruz kalır. Yetenekli insanları eleyen, onları taltif etmeyen bir toplumsal ve siyasi düzenimiz var. Uzun  zamandır bu topraklarda güç odaklarına yakın olmak yükselmek ve iltifat görmek için yeterli sebepleri teşkil ediyor. Marifetli insanları dünya görüşü ayırt etmeksizin yüceltecek bir sistemi oturtmadığımız müddetçe bu toplumsal kıyma makinesi insanları öğütmeye devam edecek. Türkiyede kıyıda köşede kalmış nice değerin yurt dışında imkan bulduklarında nasıl sivrildiğini görmek buna misal olarak yeter. Türkiyedeki çaresizlik duygusunun kaynaklarından birisi de  iyilerin mükafatlandırılıp kötülerin cezalandırılmaması sonucunda ortaya çıkan yaygın sosyal funduszeue.info ve yeniliğin iltifat görmeyeceğine, ‘salla başını, al maaşını’ zihniyetinin hep saltanat süreceğine duyulan kuvvetli itikat, insanları tembelliğe sevk ediyor. Bir toplumda baş tacı edilmek için gayrı ahlaki düzene ve psikopatik davranış kalıpları yetebiliyorsa genç nesiller kendilerine sanatkârları, mucitleri, bilim adamlarını örnek almayacaklardır.Eğitim sistemi soru soran, aykırı düşünen gençleri cezalandırdığı müddetçe insanlar cesaret bulup kendilerini ifade edemeyeceklerdir. Zira yenilikçi düşünce sahibi sıklıkla insanlar kurulu düzene muhalif insanlardır, bir şeyleri yanlış görür, itiraz eder, değiştirmek isterler. Türkiye’de siyaset farklı olanın hainlikle kolaylıkla suçlanabildiği kaypak bir zeminde işlev görüyor. Kendisinden farklı olanı işitmemek üzerine kurulu bir düşünce hayatı var. Bütün bunlar yeni fikirlerin, yeni paradigmaların, yaratıcı ve sıçrama yaptırıcı ilhamların ortaya çıkmasını güçleştiriyor. Aile ortamında çocuğa kişiliğini geliştirmek için yeterince imkan ve özgürlük verilmemesi, çocukların bir türlü inisiyatif alacak ölçüde büyüyememeleri ve her daim çocuk kalmaları da yeni fikirlerin ortaya çıkmasında bir engel olarak görünüyor. Ayrıca daha önce söylediğim gibi yeni düşünceler ceza korkusuyla sindirilebiliyor. Cezadan daha fazla ödülün yürürlükte olduğu bir toplumsal yapı, bizi  tarifsiz zenginlikte yeni fikirlerle buluşturabilecektir.

marifet iltifata tabidir

  • iltifat edilirse marifet güzelleşir
    demektir. marifetin erbabı işini iyi
    ve güzel yapmış ise iltifatı hak eder.
    marifetperver daha da iyisini
    daha da incesini yapmak ister.
    ama iltifat olmazsa küskün kalır,
    değersiz olduğunu düşünür.

  • aslında, marifetin gazlayıcısı iltifat demektir. yetenekler eğer yıkama yağlama yapılırsa cilalanır demektir yani. aksi durumda "lan" der üstün yetenekli bireyimiz "bi yeteneğimiz var ama hiç kimse çıkıp da takdir bile etmedi; ben böle yeteneğin ta bilmem neresine." ve belki de topluma yeni ufuklar açacak yetenek sergilemeleri amacına ulaşmadan yok olur gider.

  • "marifet iltifata tabidir,sermayesiz meta zayidir."

    giriş: özlü sözü söyleyen atam, burada sözlükçülerin aslında demek istedikleri kâbilinden bir kinayede funduszeue.info diyor yani ? ben atayım, ben reşit olanım, ben çekip çevirenim, ey insanlar beni görün."bir aş ortaya nasıl konuluyor ? orak burada, yulaf şurada, başaklar salınıyor, biçmezsin hal'ın ortada." diyor, gayet insankârane ve takdir edilmemekten elleri/avuçları çatlamış, isyankârane..

    gelişme: hal böyleyken, herşey yerli yerine gitmeli, layık makûlünü bulmalı kâbilinden, öztantanalı bir devam cümlesi.. sermayesiz mal zayidir. bir emeğin takdir edilmemesiyle mi açıklarsınız meramınızı, yoksa geç kapitalist dönem sözü daha vurucu olur diyerek sermayeden mi dem vurursunuz? al sana örnek;(gelişme kısmında yer yer örneklemelere yer verilir, süslenir.) ancak sapkın bir kafadan çıkacak, "emek diyor kardeşim, proleter zihniyet bu, emek memek yok, emek dediğin soygunculuktur bu ülkede, emek derler, alana inerler, iki kol sallar, hükümete küfrederler." sevgili gelişmemin okuycuları, şimdi söyleyin bana, emek midir tükaka edilen, hadi ondan geçtim, bir malın makûl fiyatı ücretler ve ücretlendirmeler mi bozgunculuk eder orada burada ? emeği sevelim, değeri ve milli serveti koruyalım.(nasıl orta yolcuyum, nasıl doğru yolcu partiyim, yanlış yola girmem, varın siz düşünün gelişmemin okuyucuları, akvaryum tutucuları..)

    sonuç: yıllar var ki ben sürmedim, yüzüme yüzünü.bu ayrılık yıprattı artık, tersimi düzümü..
    egenin çavuş üzümü, sen yemezsen gelir çavuşlar yer o üzümü.. kadir kıymet bilmez isen, vurursun kafanı taşlara, o taşlar bayır oldu girsin içeri dinazorun

    anlayana sivri sinek blues band.

  • diyelim siz bir duvar ustasısınız. yüksek bir duvar yapmışsınız..
    duvarınız ne kadar yüksek olursa olsun, - onu inşa ederken en tepesini görmüş olmanız sebebiyle- bir zaman sonra içinizde o duvar alçalmaya, küçülmeye başlayacaktır. "yahu acaba yüksek mi gerçekten?" diye geçirirsiniz içinizden. ama bir gün biri gelip "yahu ne kadar yüksek bir duvar yapmışsın" derse, anlarsınız ki gerçekten çok yüksek bir duvar yapmışsınız. eğrisiyle doğrusuyla, benim bu sözden anladığım budur. böyle tanımlıyorum.

  • laus virtutis reflexio est demiş romalılar buna, "övgü erdemin yansımasıdır", "marifert iltifata tabidir" ifadesinden anladığım bundan başka bir şey değildir.

    refleksif bir hadise yani.

  • ah kendine yetmeyen/yetemeyen marifet.
    insan kendi dışına bir göz bir yürek bir anlayış koyabilse, onunla görse/dinlese/kavrasa, bursa bıçağı gibi bir yabancıya ikileşebilse.
    iltifat, marifete tutulmuş ayna.
    aynasız edemeyen yaratım.
    biraz kör biraz topal.

  • tamamı;

    "marifet iltifata tabidir
    müşterisiz meta zayidir"

    şeklinde olan atalar sözü.

  • müthiş bir söz. tıpkı sevdiğini sevdiğin kişiye söylemek gibi. güzellikler takdir edilmezse azalır. bitmez belki evet, her zaman vardır karşılıksız dünyayı güzellikle donatmaya aday insanlar ama hepsi çok güçlü değildir. yılmasınlar diye takdir edilmeli her iyilik, her güzellik.

    rüstem baba da çok güzel dedi ahmet'e bunu. (bkz: işler güçler)

  • 'marifet iltifata tabidir' sözü ile bir beceriyi ancak ona zaman ayırarak, çaba sarf ederek geliştirebilirsin demek istiyor atalarımız. 'müşterisiz meta zayidir' sözündeki (bkz: meta) ürün anlamında olup üretilen şeyi kimse tamama tutup almıyorsa, itibar etmiyorsa boşa çalışmışsın demektir diyor.

    merhum hocamız zülfikar tüccar söylerdi bu sözü hep.

    bir de (bkz: her malın bir alıcısı vardır) diye bir şey var. çok şey yapmamak lazım.

  • malum ikiliğin ilk mısraı.

    ata sözü ya da kelâm-ı kibar filan değildir.

    naci'nindir.

    (bkz: muallim naci)

ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.

Güncelleme: ABONE OL
Marifet Ne Demek, Ne Anlama Gelir? Marifet Kelimesi TDK Sözlük Anlamı Nedir?
Günlük hayatta insanlarla iletişim kurmak için kullanılan kelimelerin anlamları ve kökenleri genellikle bilinmiyor. Edebiyat severler, arama motorlarında ve Türk Dil Kurumu TDK sözlüğünde bu kelimenin anlamını öğrenmeye çalışıyor. Kelimelere ilgi duyanlar, Marifet kelimesinin anlamını araştırıyor. Dizilerde, filmlerde ve kitaplarda farklı kelimelerle karşılaşanlar kelimelerin kökenini ve anlamını büyük bir merakla araştırıyor. Peki, Marifet ne demek, ne anlama gelir ve kökeni nedir? İşte, Marifet kelimesi TDK sözlük anlamı ve diğer bilgiler

MARİFET NE DEMEK, NE ANLAMA GELİR? MARİFET KELİMESİ TDK ANLAMI

MARİFET KELİMESİ CÜMLE İÇİNDE DOĞRU KULLANIM ÖRNEKLERİ

MARİFET SÖZCÜĞÜ KULLANILAN ATASÖZLERİ VE DEYİMLER

 

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası