öksürürken ciğer acıması / Göğüs ağrısı, öksürük ve farenjitiniz varsa dikkat! – Özel OFM Antalya Hastanesi

Öksürürken Ciğer Acıması

öksürürken ciğer acıması

KİŞİSEL VERİLERİN ELDE EDİLMESİ VE İŞLENMESİ İLE İLGİLİ BİLGİLENDİRME FORMU

Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret A.Ş. (“Acıbadem”) ve Acıbadem’in hakim ve bağlı şirketleri (hepsi birlikte “Acıbadem Grubu” olarak anılacaktır.) tarafından, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (“Kanun”) ve ilgili mevzuat kapsamında Veri Sorumlusu sıfatıyla, kişisel verileriniz, aşağıda açıklanan çerçevede ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Özel Hastaneler Yönetmeliği ve Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuata uygun olarak işlenebilecektir.

1. Kişisel Verilerin elde Edilmesi, İşlenmesi ve İşleme Amaçları

Kişisel verileriniz Acıbadem Grubu tarafından sağlanmakta olan kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amaçlarıyla ve Acıbadem Grubu şirketlerinin faaliyet konularına uygun düşecek şekilde; sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, çağrı merkezi, internet sitesi, sözlü, yazılı ve benzeri kanallar aracılığıyla elde edilmektedir. Sağlık verileriniz başta olmak üzere özel nitelikli kişisel verileriniz ve genel nitelikli kişisel verileriniz, Grup tarafından aşağıda yer alanlar dâhil ve bunlarla sınırlı olmaksızın bu maddede belirtilen amaçlar ile bağlantılı, sınırlı ve ölçülü şekilde işlenebilmektedir:

  • Kimlik bilgileriniz: Adınız, soyadınız, T.C. Kimlik numaranız, pasaport numaranız veya geçici TC Kimlik numaranız, doğum yeri ve tarihiniz, medeni haliniz, cinsiyetiniz, sigorta veya hasta protokol numaranız ve sizi tanımlayabileceğimiz diğer kimlik verileriniz.
  • İletişim Bilgileriniz: Adresiniz, telefon numaranız, elektronik posta adresiniz ve sair iletişim verileriniz, müşteri temsilcileri ya da hasta hizmetleri tarafından çağrı merkezi standartları gereği tutulan sesli görüşme kayıtlarınız ile elektronik posta, mektup veya sair vasıtalar aracılığı ile tarafımızla iletişime geçtiğinizde elde edilen kişisel verileriniz.
  • Muhasebesel Bilgileriniz: Banka hesap numaranız, IBAN numaranız, kredi kartı bilginiz, faturalama bilgileriniz gibi finansal verileriniz.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı ve planlaması amacıyla özel sağlık sigortasına ilişkin verileriniz ve Sosyal Güvenlik Kurumu verileriniz.
  • Hastane veya tıp merkezlerimizi ziyaret etmeniz halinde güvenlik ve denetim amaçlı tutulmakta olan kamera kayıtları görüntüleriniz.
  • Otoparkı kullanmanız halinde araç plaka veriniz.
  • Sağlık Bilgileriniz: Laboratuvar sonuçlarınız, test sonuçlarınız, muayene verileriniz, randevu bilgileriniz, check-up bilgileriniz, reçete bilgileriniz dahil ancak bunlarla sınırlı olmaksızın tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi sırasında veya bunların bir sonucu olarak elde edilen her türlü sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verileriniz.
  • www.acibadem.com.tr sitesine veya www.acibadem.com.tr/AcibademOnline/TR/MainPage adresine gönderdiğiniz veya girdiğiniz sağlık verileriniz ve sair kişisel verileriniz.
  • Acıbadem’e veya Acıbadem Grup şirketlerinden herhangi birine iş başvurusunda bulunmanız halinde bu hususta temin edilen özgeçmiş dâhil sair kişisel verileriniz ile Acıbadem Grubu çalışanı ya da ilişkili çalışan olmanız halinde hizmet akdiniz ve işe yatkınlığınız ile ilgili her türlü kişisel verileriniz.

Acıbadem Grubu tarafından elde edilen her türlü kişisel veriniz (Özel nitelikli kişisel veriler de dahil fakat bunlarla sınırlı olmamak kaydıyla) aşağıdaki amaçlar ile işlenebilecektir:

  • Kimliğinizi teyit etme,
  • Kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi.
  • İlgili mevzuat uyarınca Sağlık Bakanlığı ve diğer kamu kurum ve kuruluşları ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Hastane ve Tıp Merkezlerimizin iç işleyişi ile günlük operasyonların planlanması ve yönetilmesi.
  • Hastane Yönetimi, Hasta Hakları, Hasta Deneyimi bölümleri tarafından hasta memnuniyetinin ölçülmesi, arttırılması ve araştırılması.
  • İlaç temini.
  • Randevu almanız halinde randevu hakkında sizi haberdar edebilme.
  • Risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerini geliştirme amacıyla analiz yapma.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından sağlık hizmetlerinizin finansmanı, tetkik, teşhis ve tedavi giderlerinizin karşılanması, müstehaklık sorgusu kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgilerin paylaşılması.
  • Araştırma yapılması.
  • Yasal ve düzenleyici gereksinimlerin yerine getirilmesi.
  • Sağlık hizmetlerinin finansmanı kapsamında özel sigorta şirketler ile talep edilen bilgileri paylaşma.
  • Kalite, Hasta Deneyimi, Bilgi Sistemleri bölümleri tarafından risk yönetimi ve kalite geliştirme aktivitelerinin yerine getirilmesi.
  • Hasta Hizmetleri, Mali İşler, Pazarlama bölümleri tarafından hizmetlerimiz karşılığında faturalandırma yapılması ve anlaşmalı olan kurumlarla ilişkinizin teyit edilmesi.
  • Pazarlama, Medya ve İletişim, Çağrı Merkezi bölümleri tarafından kampanyalara katılım ve kampanya bilgisi verilmesi, Web ve mobil kanallarda özel içeriklerin, somut ve soyut faydaların tasarlanması ve iletilebilmesi.

İlgili mevzuat uyarınca elde edilen ve işlenen Kişisel Verileriniz, Acıbadem veya Acıbadem Grubu’na ait fiziki arşivler ve/veya bilişim sistemlerine nakledilerek, hem dijital ortamda hem de fiziki ortamda muhafaza altında tutulabilecektir.

2. Kişisel Verilerin Aktarılması

Kişisel verileriniz, Kanun ve sair mevzuat kapsamında ve yukarıda yer verilen amaçlarla Acıbadem ve Acıbadem Grubu tarafından Acıbadem Grubu’na dahil olan şirketler ile, Özel sigorta şirketleri, Sağlık bakanlığı ve bağlı alt birimleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, Emniyet Genel Müdürlüğü ve sair kolluk kuvvetleri, Nüfus Genel Müdürlüğü, Türkiye Eczacılar Birliği, Mahkemeler ve her türlü yargı makamı, merkezi ve sair üçüncü kişiler, yetki vermiş olduğunuz temsilcileriniz, avukatlar, vergi ve finans danışmanları ve denetçiler de dâhil olmak üzere danışmanlık aldığımız üçüncü kişiler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, resmi merciler dâhil sağlık hizmetlerini yukarıda belirtilen amaçlarla geliştirmek veya yürütmek üzere işbirliği yaptığımız iş ortaklarımız ve diğer üçüncü kişiler ile paylaşılabilecektir.

3. Kişisel Veri Elde Etmenin Yöntemi ve Hukuki Sebebi

Kişisel verileriniz, her türlü sözlü, yazılı, görsel ya da elektronik ortamda, yukarıda yer verilen amaçlar ve Acıbadem’in faaliyet konusuna dahil her türlü işin yasal çerçevede yürütülebilmesi ve bu kapsamda Acıbadem’in akdi ve kanuni yükümlülüklerini tam ve gereği gibi ifa edebilmesi için toplanmakta ve işlenmektedir. İşbu kişiler verilerinizin toplanmasının hukuki sebebi;

  • 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu,
  • 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu,
  • 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname,
  • Özel Hastaneler Yönetmeliği,
  • Kişisel Sağlık Verilerinin İşlenmesi ve Mahremiyetinin Korunması Yönetmeliği,
  • Sağlık Bakanlığı düzenlemeleri ve sair mevzuat hükümleridir.

Ayrıca, Kanun’un 6. maddesi 3. fıkrasında da belirtildiği üzere sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbı teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.

4. Kişisel Verilerin Korunmasına Yönelik Haklarınız

Kanun ve ilgili mevzuatlar uyarınca;

  • Kişisel veri işlenip işlenmediğini öğrenme,
  • Kişisel veriler işlenmişse buna ilişkin bilgi talep etme,
  • Kişisel sağlık verilerine erişim ve bu verileri isteme,
  • Kişisel verilerin işlenme amacını ve bunların amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını öğrenme,
  • Yurt içinde veya yurt dışında kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişileri bilme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesini isteme,
  • Kişisel verilerin eksik veya yanlış işlenmiş olması hâlinde bunların düzeltilmesine ve/veya kişisel verilerin silinmesini veya yok edilmesine ilişkin işlemlerin kişisel verilerin aktarıldığı üçüncü kişilere bildirilmesini isteme,
  • İşlenen verilerin münhasıran otomatik sistemler vasıtasıyla analiz edilmesi suretiyle kişinin kendisi aleyhine bir sonucun ortaya çıkmasına itiraz etme hakkını haizsiniz.

Mezkûr haklarınızdan birini ya da birkaçını kullanmanız halinde ilgili bilgi tarafınıza, açık ve anlaşılabilir bir şekilde yazılı olarak ya da elektronik ortamda, tarafınızca sağlanan iletişim bilgileri yoluyla, bildirilir.

5. Veri Güvenliği

Acıbadem, kişisel verilerinizi bilgi güvenliği standartları ve prosedürleri gereğince alınması gereken tüm teknik ve idari güvenlik kontrollerine tam uygunlukla korumaktadır. Söz konusu güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak muhtemel riske uygun bir düzeyde sağlanmaktadır.

6. Şikayet ve İletişim

Kişisel verileriniz teknik ve idari imkânlar dâhilinde titizlikle korunmakta ve gerekli güvenlik tedbirleri, teknolojik imkânlar da göz önünde bulundurularak olası risklere uygun bir düzeyde sağlanmaktadır. Kanun kapsamındaki taleplerinizi, “https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html” web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak;

  • (i) ATATÜRK MAH.FEZA SK.NO:3/8 ATAŞEHİR, Istanbul, Türkiye adresine kargo ile ıslak imzanızı taşıyan bir dilekçe ile “Kurumsal Sekretarya” departmanı dikkatine Zarfına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Kapsamında Bilgi Talebi” yazılarak gönderebilirsiniz,
  • (ii) Noter kanalıyla gönderebilir,
  • (iii) [email protected] adresine güvenli elektronik ya da mobil imzalı olarak, kayıtlı elektronik posta adresi veya sistemimizde kayıtlı elektronik e-posta adresiniz aracılığıyla ve/veya
  • (iv) Acıbadem’e hitaben yazdığınız “word veya pdf.” formatındaki bir dosyayı güvenli eimza ile imzalayarak [email protected] ‘a e-posta’nın konu kısmına “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Bilgi Talebi” yazarak iletebilirsiniz.

Kanun kapsamındaki taleplerinizi, https://www.acibadem.com.tr/acibademonline/hastaverilerinkorunmasi.html web adresindeki “Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Uyarınca Başvuru Formu” nu doldurarak ve formda belirtilen usullerle tarafımıza iletmenizi rica ederiz.

YUKARI

Kalp hastalıkları gelişmiş tetkik ve tedavi yöntemlerine rağmen halen ölüm nedenleri arasında ilk sırayı almaya devam etmektedir . Bunu değiştirebilmek için tıp dünyasının  olanca gücüyle gelişmeye, ilerlemeye çalıştığını da belirtmekte fayda görüyorum. Kendi deneyimlerime dayanarak  bu durumun açıklanmasında genetik yapı, ailesel ve çevresel faktörleri gibi elimizde olmayan sebeplerin yanı sıra ,kalp hastalıklarından kaynaklanan yakınmaların başka nedenlere dayandırılarak görmezlikten gelinmesi , ihmal edilmesi , sonraya ertelenmesi , sosyal sebeplerin bazen sağlıkla ilgili sorunlarımızın önüne geçmesi de önemli bir yer tutmaktadır.

Göğüs  ağrılarını ve diğer belirtileri dikkate almalıyız!. Kalp krizi riski taşıdığını unutmamalıyız.

Vücudumuza gerekli oksijen ve besin maddelerini sağlayan kalbimiz, çeşitli nedenlerle bu görevini yerine getiremediğinde, bizzat kendinde veya diğer organlarda birtakım bozukluklara sebep olur .Bunlar da hastalık belirtileri olarak, hastaların şikayetlerini oluşturur.

Genel olarak hastalarda görünen kalp hastalıkları belirtileri nelerdir :

    Ağrı (göğüs , kol , alt çene)

    Nefes darlığı (nefes darlığı nedeniyle sırt üstü yatamama, )

    Yorgunluk ve halsizlik

    Çarpıntı

    Bacaklarda ve karında şişme(ödem ve asit)

    Öksürük

    Bayılma(senkop)

    Hazımsızlık, hıçkırık ve yutma güçlüğü

    Baş ve ense ağrıları

    Morarma, olarak sıralanabilir.

Ağrı

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir dediğimizde, en önemli ve en sık rastlanan belirtilerinden biridir. Koroner arter hastalığı(yani kalbi besleyen damarların daralması veya tıkanması) nedeniyle yeterince oksijen alamayan kalp kası, bunu ağrı ile gösterir.Ancak, göğüste hissedilen ağrıların hepsi kalp kaynaklı olmayabilir. Kas, kaburga, omurga, yemek borusuna ait ağrılar da göğüste hissedilebilir.

Ağrı yorulunca veya heyecanlanınca oluyor, dinlenince geçiyorsa koroner damarlarla ilgili olma ihtimali çok fazladır. Aort stenozu, hipertrofik obstruktif kardiyomiyopati, ciddi hipertansiyon, aort yetersizliği, ciddi anemi, hipoksi gibi nedenler göğüste iskemik(yani kanın az gelmesi) kökenli ağrılara neden olur.Aort disseksiyonu(ana damarın yırtılması), perikardit(kalp zarı iltihabı), mitral kapak prolapsusu da iskemik kökenli olmayan ağrılara yol açar.

Özofagus spazmı, özofajial reflü, özofagus yırtılması, peptik ulkus ta gastroentestinal kökenli göğüs ağrılarına yol açar. Anksiyete, depresyon, kardiyak psikoz, kişisel çıkar amaçlı psikojenik nedenlerle de oluşan göğüs ağrıları vardır. Toraks çıkış sendromu, servikal-torasik omurda dejeneratif eklem hastalığı, kostokondrit, herpes zoster(zona), göğüs duvarı ağrı ve hassasiyeti gibi nörojenik, kas-iskelet sistemine bağlı sebepler de göğüs ağrılarını oluşturabilir.

Akciğer kaynaklı, akciğer enfarktüsü ile beraber olan veya olmayan akciğer embolisi, pnömotoraks, plevrayı da(akciğer zarını) kapsayan pnömoni(zatürree) de göğüs ağrısına neden olur. Plörezi(akciğer zarının iltihabı, su toplaması) daha ziyade yan ağrısıyla kendini gösterir.

Angina pektoris dediğimiz, koroner damarların daralması veya tıkanması sonucu oluşan göğüs ağrısı, sıklıkla ağır bir yemekten sonra veya heyecanlı, sinirli, üzüntülü bir durumdayken, bazen de yorucu bir iş, yürüyüşle meydana gelir.

Angina pektoris, genellikle yavaş yavaş artar ve yayılır. Batıcı veya saplanıcı tarzda, ani olarak maksimum şiddette oluşan ağrılar, genellikle kalple ilgisi olmayan, kas-iskelet veya sinir kökenli ağrılardır.

Anginal ağrı, genellikle retrosternal(iman tahtasının arkasında) veya orta hattın hafif solunda, sternumun altında hissedilir. Nadir olarak sol meme altında olabilir.

Miyokard iskemisi ağrısı, her iki taraftan göğüse ve kollara(daha çok sol kol), boyuna ve alt çeneye yayılma eğilimindedir. Bazen arkaya ve enseye doğru da yayılabilir.

Perikardit, yani kalp zarı iltihabı durumunda oluşan ağrı süreklidir. Nefes alıp vermekle, göğüs hareketleriyle artar. Sırt üstü yatınca artar, öne doğru eğilince hafifler. Genellikle ateş, nefes darlığı, çarpıntıyla birlikte görülür.

Akciğer zarı hastalıklarında(plörezi) da benzer tipte ağrı vardır.

Ana atar damar yırtılmasında(aort disseksiyonu) çok şiddetli bir ağrı duyulur. Hasta damar yırtılmasını, yırtılma şeklindeki ağrıyı net olarak hissedebilir. Ağrıyla birlikte hastada terleme, morarma, tansiyon düşmesi, fenalık hissi, baygınlık olur; kol ve bacaklar morarır.

Ana akciğer damarı ve dallarının pıhtıyla tıkanmasında göğsün ortasında şiddetli bir ağrı olur. Aynı zamanda öksürük, kanlı balgam, çarpıntı ve morarma vardır.

Nefes darlığı

Nefes darlığı, kişinin zorlu ve yorucu, güçlükle nefes alıp vermesi demektir. Birçok nedeni vardır.

Kronik nefes darlığı, kalp yetersizliği, kronik akciğer hastalığı veya fiziksel kondisyon eksikliğine bağlı olarak(yaşlılar, şişmanlar veya daha çok oturarak iş yapan kişiler) gelişebilir.

Nefes darlığının ani artışı akciğerden çok kalp hastalığını düşündürür. Diğer yandan, hem akciğer, hem de kalp hastalığı olanlarda nefes darlığına hangisinin daha çok sebep olduğunu ayırt etmek oldukça güçleşebilir.

Yatar pozisyondayken gelişen nefes darlığı daha çok sol kalp yetersizliği veya mitral kapak hastalığı olan kişilerde görülür. Beraberinde öksürük de vardır.

Gece yattıktan 2-3 saat sonra gelişen nefes darlığı, genellikle kalkıp oturularak düzelir. Ataklar hafif olabildiği gibi, hırıltılı solunum, öksürük, şiddetli nefes darlığı ve beraberinde panikle de görülebilir. Bazen akciğer ödemine kadar gidebilir. Sol kalp yetersizliği olan kişilerde, gece yatınca merkezi kan hacminin artmasına bağlı olarak gelişir. Bacaklarda göllenmiş olan kan da gece merkezi kan sistemine eklenince, zaten sınırda çalışan kalp, yetersizliğe girer.

Eforla veya istirahatte gelen kuru, gıcık şeklindeki öksürük, kalp yetersizliğine bağlı akciğer ödemiyle ilgili olabilir. Nefes darlığı genel olarak bulunsa da, öksürük şikayeti daha ön plana geçebilir.

Akut akciğer ödemine bağlı olan öksürükte pembe, köpüklü balgam görülürken; kronik bronşitin balgamı genellikle beyaz ve sümüksüdür.

Nefes darlığıyla birlikte duyulan düdük sesi(wheezing) akciğer veya kalp hastalıklarına bağlı olabilir.Nefes darlığı, kalp hastalıklarında olduğu gibi, çok çeşitli solunum sistemi hastalıklarında, kansızlıklarda, sinir sistemi hastalıklarında da görülebilir.

Yorgunluk ve Halsizlik

Pek çok nedene bağlı olarak gelişebilir. En sık anksiyete ve depresyona bağlı olarak görülür.

Anemi, hipertiroidi ve diğer kronik hastalıklar yorgunluk ve halsizliğe neden olabilir.

Kalp yetersizliği olan hastalarda, verilen idrar sökücü ilaçlar ve kalp yetersizliğinin giderek artması, halsizlik ve yorgunluğa neden olur.

Koroner arterlerinde yaygın daralmalar olan hastalarda da, yaygın kalp kası iskemisine bağlı olarak eforla ciddi yorgunluk hissi olur.

Çarpıntı

Kalp atımları normalden daha hızlıysa veya rahatsızlık verici bir şekilde hissediliyorsa, çarpıntı hissi oluşur. Çarpıntı, sıklıkla hiçbir ciddi kalp hastalığı olmadan gelişen selim bir belirtidir; fakat bazen yaşamı tehdit edici bir durum da gösterebilir.

Bazen basit ekstrasistoller(erken atımlar) göğüste "uçuşma" veya "gümleme" hissi verebilir.

Bazen çarpıntılar krizler halinde gelir. Krizler kendiliğinden geçebildiği gibi, çok uzun sürebilir ve tedavi gerektirebilir. Çarpıntı hisseden kişi veya yakını o sırada nabzı sayabilir, düzenli olup olmadığına dikkat edebilirse, tanı koymaya çok yardımcı olur.

Nabzı el bileğinin iç kısmında, baş parmak hizasında kolayca bulabiliriz.

Bazen, çarpıntıya bağlı fenalık hissi, baygınlık olabilir. Bazen de, altta yatan ciddi bir kalp hastalığı varlığında gelişen ciddi bir ventrikül taşikardisi, genel durumu bozmayabilir.

Bacaklarda ve karında şişme (ödem ve asit)

Bacaklarda şişme(ödem), sağ veya sol kalp yetersizliğinin sık görülen bir bulgusudur.

Kalp kökenli ödem, nadiren yüz ve kolları tutar. Yatan hastalarda, kuyruk sokumu üstünde ödem görülür.

By-pass ameliyatı sonrası, damar alınan bacakta ödem oluşabilir.

Bazı ilaçları alanlarda da(kalsiyum antagonisti) ayak ve ayak bileği ödemi görülebilir.

Varis, şişmanlık, sıkı korse, böbrek yetersizliği ve hipoproteinemik siroz gibi hastalıklarda da bacaklarda şişme, ödem oluşur.

Karın çevresinin genişlemesi, karın şişmesi, asit dediğimiz karın içi sıvı gelişimiyle ilgilidir.

Konjestif kalp yetersizliğine bağlı ciddi ödemi olan hastalarda da asit gelişir.

Konstriktif perikarditte(kalp zarının sertleşip, kalbi sıkıştırması durumu) asit oldukça sıktır.

Siroz, böbrek hastalıkları, tümör gibi nedenlerle de asit gelişebilir.

Öksürük

Kalp hastalıklarında görülen öksürük, yorulmakla ilişkili ve kesik kesiktir. Hırıltılı solunum, çarpıntı ve nefes darlığı da birlikte olabilir. Öksürük kuru veya balgamla olabilir. Balgam köpük şeklinde ve pembe ise, akut akciğer ödemini düşündürür.

Geceleri uykudan uyandıran ve kalkıp oturmakla geçen öksürük, kalp yetersizliği belirtisidir.

Bazı ilaçların sebep olduğu(ACE inhibitörleri) kuru öksürük te mevcuttur.

Akciğer hastalıklarının hemen tümünde öksürük vardır. Bunlarda balgam beyaz, sarı, yeşil, sümüksüdür. Akciğere pıhtı attığı durumlarda göğüs ağrısı, öksürük, kanlı balgam birliktedir.

Bayılma(Senkop)

Kalp hastalıklarının belirtileri nelerdir sorusunun önemli karşılığından biri de, Kardiyak senkop(bayılma), kalp debisindeki(atım hacmi) ani düşüşe bağlı olarak gelişen yetersiz beyin kan akımına bağlı geçici şuur kaybı olarak tanımlanır. Presenkop ise, hastanın fenalık hissi ve zayıflık hissedip, postürünün bozulma noktasına gelmesine rağmen, şuurunu kaybetmemesiyle karakterize edilir.

Atak sırasında yaralanma, ani bayılıp düşme ile olan daha ciddi bir durumu gösterir. Kardiyak ritm bozukluğuyla gelişen senkopta, kısa süreli kasılma gözlenebilir.

Kardiyojenik şokta hasta idrar kaçırabilir; ritm düzelince şuur ani olarak açılır. Nörolojik olanda, uykulu hal devam eder.

Sık görülen tipteki bayılma(vazovagal senkop); fazla vagal uyarıdan kaynaklanan nabız ve tansiyon düşmesi nedeniyle gelişir. Çoğunlukla, sıcak bir odada, ağır bir yemek gibi uyarıcı faktörler vardır. Bulantı, terleme, esneme, bazen görme ve duyma bozukluğu gibi ön belirtiler olur. Atak sonrasında hasta soluk, terli olabilir ve kalp hızı yavaştır. Herhangi bir gastroentestinal bulgu eşliğinde gelişen baygınlık genellikle vazovagaldir.

Boyundaki karotis sinüsünün aşırı hassasiyeti nabzı yavaşlatıp baygınlığa yol açabilir. Traş sırasında, sıkı kravat takıldığında, baş aşırı çevrildiğinde gelişebilir. Sık rastlanan bir durum değildir.

Genellikle altta yatan akciğer hastalığına bağlı öksürük nöbetleri senkopa yol açabilir.

Çok hızlı veya yavaş aritmiler hafif baş dönmesinden baygınlığa kadar şuur değişikliği yapabilir. Geçici tam kalp bloğu, kalp duraklaması, ventrikül taşikardisi, baygınlığa yol açabilir. Ön belirti olmadan ani şuur kaybı olur ve ritm düzelince kişi hemen normale döner.

Aort stenozu veya hipertrofik kardiyomiyopatisi olanlarda, eforla gelen şuur kaybı olabilir.

Kalp boşluğu içindeki tümör veya pıhtı tarafından kalp kapağının geçici tıkanması, hastanın pozisyonuna bağlı olarak senkopa neden olabilen nadir bir durumdur.

Çoğu normal hastada hızlı pozisyon değişikliğine bağlı geçici baş dönmesi olabilir. Yaşlılarda daha fazla görülür. Postüral hipotansiyon, hasta uzanmışken ve genelde yatar veya oturur pozisyondan ani kalkışlarda gerçekleşen bayılma veya baş dönmesinin sık nedenlerindendir. Buna da sebep sıklıkla periferik nöropati, otonom fonksiyon bozukluğu, sıvı kaybı veya ilaç yan etkisidir.

Hazımsızlık, hıçkırık ve yutma güçlüğü

Koroner yetersizliğine bağlı angina pektorisi olan pek çok hasta, yakınmalarını hazımsızlık ve yanma ile karıştırır. Aksine, özofajiyel reflüsü veya spazmı olan hastalar da yakınlamalarının angina pektoris olduğunu düşünebilir.

Hıçkırık, enfarktüslü hastalarda nadiren gelişir; kalp cerrahisi sonrası ise sık görülür.

Yutma güçlüğü, sistemik sklerozlu, aortik arkus anomalisi olan veya aşırı geniş sol atriumlu(kulakçıklı) hastalarda gelişebilir.

Baş ve ense ağrıları

Arter basıncının çok yükselmesinde veya çok düşmesinde baş ve ense ağrısına sıklıkla rastlanır. Ani yükselmelerde, baş ağrısıyla birlikte bulantı da olur.

Morarma (siyanoz)

Kanın iyi oksijenlenmediği veya kalp veya büyük damarlar seviyesinde kirli kanın temiz kana karışmasıyla oluşur. Kalp kaynaklı morarmalar santral tipte siyanoza sebep olur, yani mukozalar(örneğin ağız içi) da morarır.

Doğumsal kalp hastalıklarında ve kalp yetersizliklerinde görülür.

Periferik tipteki morarmada, mukus membranlar(örneğin ağız içi) morarmaz. Dolaşım yetersizliği, şok, periferik vazospazmda görülür.

 Hastaneye  ,   doktora geç kalınması ,  tanı ve tedavinin gecikmesine  ve  daha basit ve kolay tedavilerin daha zor ve kompleks hale gelmesine sebep olmaktadır  .

Şekil 1

 

Her hastalıkta olduğu gibi kalp hastalıklarında da erken teşhis ve tedavi büyük önem taşımaktadır . Çevremizde hiç şikayeti olmadığı halde önemli sağlık sorunları ile karşılaşan insanların olduğunu duymuşuzdur . Kalp hastalıklarında bazen ilk şikayetin ölüm olabileceği de akıldan çıkarılmamalıdır .

Kalp hastalıkları denilince koroner damar hastalıkları ilk sırada yer almaktadır. Koroner damar hastalığı, kalpte yer alan ve kalbe bağlı olan atar damarların daralması sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Bunu yanı sıra kalbin işleyişini ve aynı zamanda yapısını etkileyen birçok kalp hastalığı bulunmaktadır. Bu kalp hastalıkları, , kalp ritim bozukluğu, kalp kapağı hastalıkları, doğuştan gelen kalp hastalıkları, kalp yetmezliği, kardiyomiyopatiler , perikard hastalıkları, aort hastalıkları ve aynı zamanda periferik damar hastalıklarıdır.

Bu hastalıkların büyük bir bölümünün noninvazif dediğimiz kolayca yapılan , operasyon veya girişim gerektirmeyen testlerle kolayca tesbit edilebilmesi büyük rahatlık sağlar .EKG, ekokardiyografi ,transözafagial ekokardiyografi , kontrast ekokardiyografi , efor testi , ritm holteri , ambulatuar kan basıncı monitörizasyonu (tansyon holteri) , miyokard perfüzyon sintigrafisi , BT (veya CT) koroner anjiografi gibi noninvazif tanı yöntemleriyle hizmet vermekteyiz .

BT  koroner anjigrafi ile Koroner anjigrafiye en yakın değerlerde damar anatomisini darlıklarını değerlendirebilmekte , ve bunu hastanın koluna veya kasığına herhangi bir girişim yapmadan gerçekleştirilebilmektedir. Daha güzel günleri birlikte yaşayabilmek umuduyla sağlıklı günler dilerim

 

Halk arasında sanal anjigrafi olarak da geçen BT (CT) koroner anjiografi

MEDICANA BURSA Göğüs Hastalıkları

Astım

Astım, her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktiviteleri ciddi olarak kısıtlayan, hava yollarının daralması ile kendini gösteren, ataklar halinde seyreden, atak dışında ise hastanın sağlıklı hissettiği kronik bir havayolu hastalığıdır.

Astımda hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihap vardır. Bu nedenle hava yolu duvarı şiş ve ödemlidir. Bu durum akciğerlerin uyaranlara aşırı duyarlı olmasına neden olur. Toz, duman koku gibi uyaranlar ile hemen öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi yakınmalar ortaya çıkar. Krizde hava yollarını saran kaslar (adeleler) kasılır, ödem ve şişlik artar, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir müküs (ifrazat-balgam) salınır. Tüm bunlar hava yollarını önemli ölçüde daraltır ve havanın akciğerlere girip çıkması engellenir. Bu durum kendini artan öksürük, nefes darlığı, hırıltı, hışıltı ile kendini gösterir. Astım her yaştan bireyi etkileyebilen ve kontrol altına alınamadığında günlük aktiviteleri ciddi olarak sınırlayabilen kronik (müzmin) bir hastalıktır.

Astım tüm dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Astımdan dolayı her yıl 250.000 kişinin öldüğü tahmin edilmektedir. Ülkemizde ise her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülmektedir.

Astım Belirtileri Nelerdir?

Astım, özellikle gece veya sabahın erken saatlerinde meydana gelen tekrarlayan, hırıltılı solunum, öksürük (genellikle kuru vasıfta), nefes darlığı ve göğüste baskı hissi ataklarına neden olan havayolu aşırı duyarlılığı ile beraberdir. Bu ataklar kendiliğinden veya tedavi ile geri dönüşlüdür. Şikâyetler mevsimsel özellik gösterebilir.

Astım Kimlerde Ortaya Çıkar? Risk Faktörleri Nelerdir?

Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan kişisel risk faktörlerinin başında genetik, erkek cinsiyet ve obezite gelmektedir. Anne ya da babadan birisinde astım varsa çocukta astım olma olasılığı %20-30 iken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda çocuğun astımlı olma olasılığı %60-70'lere çıkar. Çevresel risk faktörleri ise alerjenler, enfeksiyonlar, mesleki açıdan maruz kalınan çeşitli maddeler, sigara dumanı, ev içi ve dışı hava kirliliği ve diyettir.

Endüstrileşen ülkelerde en sık görülen solunum sistemi hastalığı astımdır. Sigara kullanımı ve dumanına maruz kalmak, astımlılarda akciğer fonksiyonlarının bozulmasına, astım şikâyet ve ağırlığında artmaya neden olmaktadır. Gebelikte ise sigara içen annelerin çocuklarında ilk bir yıl içinde hışıltılı solunum ile seyreden hastalık gelişme riski 4 kat fazladır.

Beslenmenin ve özellikle anne sütünün astımla bağlantısı çok araştırılmıştır. Anne sütü alan çocukların inek sütü ve soya proteini alan çocuklara göre daha az hışıltılı solunum yolu hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur.

Astımı Tetikleyen Faktörler Nelerdir?

Doğru tedavi ile astımlı hastaların hemen hiç yakınması olmaz, ancak zaman zaman, karşılaştıkları bazı çevresel etkenler; nefes darlığı, öksürük, hışıltılı solunum gibi belirtilerin tekrar ortaya çıkmasına neden olur. Bazen bu yakınmaların şiddeti o kadar çok olur ki hasta acil servise başvurmak zorunda kalabilir. İşte belirtileri ortaya çıkaran bu etkenlere tetikleyiciler denir. Astımda sık görülen tetikleyiciler şunlardır:

Evde ya da dışarıda bulunan birçok alerjen astım atağını başlatabilir. Bunlardan önemli olanları; polenler, ev tozu akarları, küf mantarı sporları, hamamböceği, hayvan tüyleri, bazı besinler (süt, yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi...)

Astımlı kişilerde solunum yolu enfeksiyonlarının astım ataklarını tetiklediği bilinmektedir. Astımlı bireylerde basit bir grip bile nefes darlığını tetikleyebilmektedir.

Gerek çocukluk çağında gerekse erişkin dönemde sigara dumanına maruz kalmak astım belirtilerinin ortaya çıkmasını sağlar.

Bazı ilaçlar astım seyrinde önemli rol oynamaktadır.

Astım atakları, hava kirliliği ile artmaktadır.

Alerjik bireylerde alerjen özellikteki bazı besin maddeleri (balık, kabuklu deniz ürünleri, kuruyemiş, yumurta, süt, muz vb.), diğer alerjik belirtiler yanı sıra astım ataklarını da tetikleyebilmektedirler.

Stres ve duygusal değişiklikler de astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Aşırı gülmek, ağlamak, o anda sık ve derin nefes almalara neden olarak hava yollarını uyarabilir. Huzursuzluk ve sinirlenme de astım belirtilerini tetikleyebilir.

Egzersiz de astım belirtilerini tetikleyebilmektedir.

Alerjik nezle, sinüzit, nazal polip gibi kronik üst solunum yolu hastalıkları uygun tedavi edilmediğinde astım belirtilerini tetikleyebilir.

Astım Nasıl Tedavi Edilir?

Astım tedavisinin amacı, hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihaba bağlı daralmanın giderilmesi ve hastanın rahat nefes almasının sağlanmasıdır. Hekim ve hasta/aile arasındaki işbirliği ile belirtilerin tamamen kontrol altına alınması çoğunlukla sağlanmaktadır Astımın iyi değerlendirilmesi ve tedavisi, eşlik eden hastalıkların ortaya konması ve tedavisi, tıbbi tedavinin iyi izlenmesi gerekmektedir.

Tedavide Kullanılan İlaçlar Nelerdir?

Astımın temelde bir havayolu hastalığı olması nedeniyle, kullanılan ilaçların çoğu da havayolu ile verilir. İlaç, doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gider. Böylece küçük dozlarda yarar elde edilirken yan etkiler de en aza indirilmiş olur.

Astım Tedavisi Nasıl Takip Edilir?

Hipertansiyon, şeker hastalığı gibi astımlı hastalar da düzenli olarak hekim tarafından izlenmelidirler. Her hasta; güncel tedavi planı, bu tedaviye uyum ve astım kontrol düzeyinin belirlenmesi açısından düzenli olarak değerlendirilmelidir.

Ne Sıklıkta Doktora Başvurulmalıdır?

Muayene ve değerlendirmelerin sıklığı astımın başlangıçtaki şiddetine göre değişir. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başlandıktan sonra 1-3 ay arasında ve daha sonra her 3 ayda bir değerlendirilmelidir.

Grip

Grip, influenza virüsü ile gelişen, bulaşıcı bir enfeksiyondur. Grip virüsü vücudumuza solunum yolu ile girer, yaklaşık 1-3 gün içinde de yaşamımızı zorlaştıran semptomları ortaya çıkarır. Enfeksiyon yaklaşık 7-10 gün devam eder.

Aslında basit, geçici bir hastalık olarak görülmekle beraber son dönemlerde özellikle vücut direnci düşük olan bireylerde ölümlere neden olabilmektedir.

Nasıl Bulaşır?

Grip virüsünü taşıyan kişilerle aynı ortamda bulunan ve havayı soluyan kişiler risk altındadır. Hasta olan kişinin soluması, konuşması, öksürmesi veya hapşırması ile havaya karışan virüsler, sağlıklı kişiler tarafından solunum yoluyla alınır.

Belirtileri Nelerdir?

Ateş yüksekliği, halsizlik

Şiddetli kas eklem ağrısı

Baş ağrısı

Kuru öksürük

Daha nadir olarak burun akıntısı, boğaz akıntısı gibi üst solunum yolunu ilgilendiren semptomlarla karşımıza çıkar

Grip ile soğuk algınlığı çoğu zaman birbirine karıştırılmaktadır. Soğuk algınlığı genellikle; burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğazda yanma, ağrı ile seyreder. Halsizlik ve ateş yüksekliği pek görülmez. Sinüzit, farenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonları ile devam edebilir.

Tedavisi Nedir?

Gribin belirgin bir tedavisi yoktur. Olabildiğince dinlenmek, bol bol su içmek, vücut direncimizi arttıracak gıdaları tüketmek gerekir. Semptomları gidermek için bazı ilaçlar kullanılsa da bunlar tedavi edici değildir. Antibiyotiklerin virüse etkisi yoktur. Kullanıldığında fayda görmeyiz. Daha ağır vakalarda ve gribe bağlı ağır komplikasyonlar gelişirse (zatürre gibi) doktor tarafından virüslere etkili ilaçlar da kullanılabilir.

Gripten Nasıl Korunabiliriz?

Gripten korunmanın en etkili yolu aşılanmaktır. Aşı döneminde doktorumuza başvuralım ve eğer uygun görürse aşımızı yaptıralım. Özelikle risk grubu olan gebeler, çocuklar, yaşlılar, sağlık çalışanları, ek hastalığı olanlar (astım, KOAH, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, şeker hastalığı), dalağı alınmış olanlar aşılanmalıdırlar.

Bulunduğumuz odayı bol bol havalandıralım.

Öksürürken, hapşırırken ağzımızı mendille veya kolumuzun iç kısmıyla kapatalım.

Ellerimizi sık sık yıkayalım, kapı kolları, elektrik düğmeleri, merdiven korkulukları gibi herkesin sürekli ellediği yerlerde grip virüsü yoğun olarak bulunmaktadır.

Telefon, klavye gibi ortak kullandığınız yüzeyleri dezenfekte edelim. Virüsler bu yüzeylerde 8 saat yaşayabilirler.

Kalabalık ortamlardan olabildiğince uzak duralım.

Düzenli egzersiz vücut direncini yükseltecektir.

Koyu yeşil, kırmızı, sarı meyve ve sebzeler de vücut direncini yükseltir. Beslenmemize özen gösterelim.

Hava Kirliliğinin Göğüs Hastalıklarına Etkisi

Soluduğumuz havanın kalitesinin sağlımız üzerine etkisi oldukça büyüktür. Hava kirliliği, insan sağlığını veya çevresel dengeleri bozacak şekilde bu hava birleşiminde değişim olması ya da normalde olmaması gereken maddelerin havaya karışmasıdır. Kış aylarının gelmesiyle birlikte hava kirliliği, toplum sağlığını daha da tehdit eder hale gelmiştir. Toplum sağlığı üzerine zararlı etkisi olan başlıca kirletici maddeler partikül madde, ozon, azot dioksit, kükürt dioksit, metan, karbon siyahı (is) ve civadır. Bu kirleticilerin havada artması ile canlılar için önemli olan oksijen oranı düşer, insan, bitki ve hayvanların yaşamı olumsuz etkilenir, fiziksel zararlar ve ekonomik kayıplar meydana gelir.

Dünya genelinde hava kirliliğinin neden olduğu sağlık sorunları nedeniyle yaklaşık her gün 20.000 kişi ölmektedir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), 2050 yılında dış ortam hava kirliliğinin, dünya genelinde çevresel koşullara bağlı ölümlerin birinci nedeni olacağını öngörmektedir. Hava kirliliğine bağlı gelişen ölümlerin yaklaşık yarısı trafik kirliliği, kömürlü termik santraller, evsel ısınma, orman yangınları, hafriyat kazıları ve çöl kumları gibi dış ortam hava kirliliğinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, hava kirliliği kansere yol açan en önemli çevresel etmenlerden biri olarak da sınıflandırılmıştır.

Türkiye'de hava kirliliği değerleri, Avrupa Birliği ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO)'nün sağlığın korunması için belirledikleri standart sınır değerlerin oldukça üzerindedir. Verilere göre, Avrupa'da hava kirliliğine bağlı erken ölümlerin en yüksek oranda olduğu ülkelerden biri Türkiye olarak görünmektedir. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) verilerine göre, Türkiye'de kentlerde yaşayan nüfusun %97,2'si sınır değerlerin üzerinde partikül maddeye (PM) maruz kalmaktadır ve 2010 yılında Türkiye'de dış ortamda partikül madde ve ozona maruz kalma nedeniyle yaklaşık 28000 kişi zamanından önce hayatını kaybetmiştir. Iğdır, Batman, Afyon, Osmaniye, Gaziantep ve Siirt, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve WHO verilerine göre Türkiye’nin en kirli 6 ili olarak dikkat çekiyor. Hava kirliliğinde eşik değerin 20 pg/metreküp olmasına karşın bu 6 ilde bu değer 100 birimin bile üzerindedir.

Hava kirliliğinin insan sağlığına değişik derecelerde ve farklı organ sistemlerini etkileyerek zarar verdiği çok çeşitli çalışmalarla kanıtlanmıştır. Özellikle solunum, kalp ve dolaşım sistemi, üreme sistemi, sinir sistemi üzerine belirgin etkileri bulunmaktadır. Solunum sistemi üzerine olan etkilerine bakıldığında hava yolu tahrişi, akciğer fonksiyonlarında azalma, üst ve alt solunum yolları enfeksiyonları, solunumsal ölümler, astım ve kronik tıkayıcı akciğer hastalığında (KOAH) alevlenmeler, bu kronik hastalıklar nedeniyle hastaneye başvurular ve hastanede yatışlar ve akciğer kanseri riskinde artış sayılabilir. Kalp ve dolaşım sistemi üzerindeki etkileri ise kalpte ritim bozukluğu, kalbin yeterince beslenememesi sonucu gelişen göğüs ağrısı (angina pektoris), kalbi besleyen koroner damarlarda tam tıkanma ve kalp krizi, kan basıncında yükselme (hipertansiyon) olarak sayılabilir. Solunan kirleticilerin tetiklediği akut ve kronik (birkaç saat ile birkaç gün arası değişen) etkiler meydana gelebilir.

Hava Kirliliğinin Sağlık Üzerine Etkilerini azaltmak için alınabilecek önlemlerden bazıları; ısınmak için düşük kükürt düzeyli yakıt kullanımı, ısınma gereksinimini azaltmak için binaların termal izolasyonunu, şehirlerde kalorifer yakma saatlerinin düzenlenmesi, bireylerin enerji tasarrufu ve yakıt kullanımı ile ilgili eğitimi, yakıtların kirlilik düzeylerinin azaltılması, yakma sistemlerinin iyileştirilmesi, merkezi ısıtma ve doğal gaz kullanımının yaygınlaştırılması, büyük binaların baca filtre sistemleri kullanmaları, yeşil alanların arttırılması, kurşunsuz benzin kullanımının yaygınlaştırılması, egzoz yayılımını azaltan katalitik konvektör kullanımı bulunmaktadır.

KOAH

KOAH [Kronik (Müzmin) Obstrüktif (Tıkayıcı) Akciğer Hastalığı] nefes yollarında mikroplarla oluşmayan bir iltihaplanmaya bağlı oluşan ilerleyici bir akciğer hastalığıdır.

KOAH, özellikle sigara dumanı ve diğer zararlı gaz ve parçacıklara bağlı olarak gelişen havayollarının kronik seyirli ilerleyici bir hastalığıdır. Hastalık hava yollarının daralması ve balgam üreten bezlerin fazla çalışması sonucu balgam miktarında artışla, 40 yaş ve üzerinde ortaya çıkar. Daralan havayollarından havanın geçişi güçleşir ve nefes darlığı, kronik öksürük ve balgam çıkarma gibi şikâyetler başlar. Erken dönemde saptanabilirse, ilerleme durdurulabilir.

KOAH’ta ayrıca küçük havayolları mikrobik olmayan iltihap nedeniyle şişer, balgam üreten bezlerin aşırı çalışması sonucu balgam miktarında artış olur. Daralan havayollarından havanın geçişi güçleşir. Bu bulgular ise “Kronik bronşit’’ olarak tanımlanmıştır.

KOAH’ın görülme sıklığı 40 yaş üstü yetişkinlerde %15-20’dir. Bir diğer deyişle toplumumuzda 40 yaş üstü her 5 kişiden birinde KOAH vardır. KOAH yılda 2.9 milyon ölüme neden olmaktadır. Günümüzde tüm dünyada 3. ölüm nedeni haline gelen KOAH, tüm ölümlerin de %5.5’inden sorumludur. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları en sık görülen 3. ölüm nedenidir ve bu ölümlerin de %61.5’i KOAH nedeniyledir.

KOAH gelişimi için sigara içimi en önemli risk faktörüdür ancak bazı çevresel ve genetik faktörlerin de hastalık gelişiminde etkili olduğunu göstermektedir. Ülkemizde erişkinlerin yaklaşık yarısı sigara içmektedir. Sigaraya başlama yaşı, dumanın yoğunluğu, günlük ve toplam içilen miktar hastalığın gelişimini etkilemektedir. Sağlıklı bir insanda otuz yaşından sonra akciğer kapasitesi her yıl azalmaya başlar. Sigara içenlerde bu oran çok daha fazladır; ancak sigaranın bırakılması ile akciğer kapasitesindeki bu azalma yavaşlamaktadır. KOAH gelişiminden % 80-90 oranında sigara içiminin sorumlu olduğu, sigara içmeyenlere göre KOAH gelişme riskinin 9.7-30 kat arttığı, KOAH nedeniyle gerçekleşen ölümlerin erkeklerde % 85’inden, kadınlarda ise % 69 undan sigara içiminin sorumlu olduğu bildirilmiştir. İçilen sigara miktarı ile akciğer fonksiyonlarındaki kayıp arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır.

KOAH Tanısı Nasıl Konulur?

KOAH'ın tanısı, basit bir test olan solunum fonksiyon testi ile konabilmektedir. KOAH’da erken tanı, hastalığa bağlı ölüm oranlarını ve yaşam kalitesinde düşmeleri azaltacaktır. Bu nedenle, 40 yaş üstü, sigara içmiş ya da içmekte olan ve/veya meslek icabı ya da çevresel ortam gereği tozlu ortamlarda bulunan kişilerde müzmin seyirli öksürük, balgam ve nefes darlığı yakınmalarından en az birinin bulunması halinde kişinin bir göğüs hastalıkları hekimi tarafından görülüp solunum fonksiyon testi yaptırması gerekir.

KOAH önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. KOAH’lı bir hastanın yapması gereken ilk iş sigarayı bırakmaktır. Hastalığın gelişimi ve ilerlemesini durdurmak için zararlı toz ve dumandan uzak durulması, grip ve zatürre aşılarının yapılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavisinin yanı sıra fiziksel aktivitenin önerilmesi ve uygulanmasının sağlanması gereklidir.

Alerji

Alerji, günümüzün hızla artan, popüler hastalıklarındandır. Vücudun bağışıklık sisteminin solunum veya temas yoluyla maruz kaldığı her hangi bir maddeye karşı gösterdiği aşırı hassasiyet reaksiyonudur. Aslında zararlı olmayan alerjen, vücudun savunma sistemi tarafından yabancı olarak algılanır ve alerji denilen aşırı reaksiyon gelişir. Alerjiye yatkın insanlar ‘atopik’ olarak adlandırılır. Atopi bir hastalık olarak değerlendirilmez fakat kalıtsal bir özelliktir. Açık tenliler ile deniz kenarı ya da nemli ortamlarda yaşayan insanlarda daha fazla görülür. Alerjiye neden olan alerjenlerin çoğu organik kökenli maddelerdir. Alerjik rahatsızlıklar gelişmiş ülkelerde daha sık görülmektedir. Stres, yoğun çalışma ortamı, hava kirliliğinin artması, gıdalara eklenen katkı maddeleri alerjilerin görülme sıklığının artmasına yol açtığı bilinmektedir. Alerjik rahatsızlıklar her yaştan insanı etkileyebilir. Genetik yatkınlıkla alerjik reaksiyon görülme sıklığı artar. Anne ya da babada alerjik bir durum varsa bu oran yüzde 25’lere kadar çıkıyor.

En sık rastlanan alerjenler;

Ot ve ağaç polenleri

Evcil hayvanların deri veya tüyleri

Çeşitli gıdalar (süt, yumurta, soya, deniz ürünleri, meyve ve kuruyemişler)

Ev ve toz akarları

Mantar veya küf sporları

Arı sokmaları

Birtakım ilaçlar

Kimyasal reçineler, lastik, nikel

Lastik, kauçuk tarzı maddeler

Kolye, küpe tarzı takılar

Alerjik hastalıklar

Alerjik nezle veya alerjik rinit

Göz nezlesi ya da alerjik konjiktivit

Alerjik astım

Ürtiker (Kurdeşen)

İlaç alerjisi

Böcek alerjisi

Arı alerjisi

Gıda alerjisi

Egzama

Atopik Dermatit

Polen alerjisi

Dönemsel alerjilerin en fazla görüldüğü zaman bahar aylarıdır. Bu dönemde ağaç polenleri, otlar, çiçekler ve çay polenleri rüzgârın da etkisiyle sık sık yer değiştirdiği için özellikle mevsimsel alerjisi olan kişiler için en zor zaman dilimidir. Bahar mevsiminde havaya yoğun bir şekilde bitki polenleri karışır. Polenler havaya karıştıkları için bu dönemde özellikle gözler ve solunum sisteminde alerjiler görülür. En çok polen alerjisine yol açabilecek bitkilerin başında çimen, çayır ve arpa, yulaf, çavdar, mısır gibi hububat polenleri geliyor. Yabani ot polenleri ve bazı ağaç polenleri (huş, kavak, zeytin, çınar vb.) ise diğer diğer polen gruplarını oluşturmakta.

Bunlar mevsimsel ısınma ile birlikte mart aylarından başlayarak eylül ekime kadar uzayan dönemde reaksiyonlara yol açabiliyor. Yerleşimlerine ve mevsime göre çok değişiklikler gösterirler. Ağaçlar yaz başından ortasına kadar, çimenler ilkbahar sonu yaz başı, otlar yaz sonu sonbahar başı artan alerji sebebidir. Bu problem kendisini en sık bahar nezlesi, bazen de astım şeklinde gösterir. Özellikle bahar aylarında polenlerden kaynaklanan alerjilerden korunmak gerekmektedir.

Polen alerjisi olan kişilerin hemen hemen hepsinde göz ve burun belirtileri görülüyor. Gözlerde sulanma, kaşıntı, kızarıklık, burun akıntısı, tıkanıklık, hapşırık ve burun kaşıntısı görülebilen belirtiler. Bazı hastalarda ise alt solunum yolları da etkilenerek astım tablosu ortaya çıkıyor. Bu durumda nefes darlığı, öksürük, göğüste daralma hissi, hırıltı ve hışıltı görülebiliyor.

Alerji Nasıl Tespiti Edilir?

Deri testleri ya da kandan alerjene özgü antikorların bakılmasıyla sorumlu alerjen saptanabilir. Deri testlerinden yaklaşık 2 hafta önce antihistaminik dediğimiz alerji ilaçlarının kesilmesi gerekir. Bu testler alerji tanısı için değil, dokunan alerjenin saptanması için kullanılırlar. Hastada alerjik duyarlaşma, testin duyarlılığının altındaysa hasta alerjik olmasına rağmen testler negatif kalabilir.

Peki, polen alerjisinden korunmak için ne yapalım?

Polen alerjiniz varsa hayatı kolaylaştırmak için bazı önlemler alınabilir. Polenler sabaha karşı 04:00-05:00 saatlerinde uçuşmaya başlar ve akşam 21:00-22:00’ye kadar etkili olmaya devam ederler. Sabah saatlerinde havada daha yoğundurlar ve etkileri ilerleyen saatlerle azalır.

Mümkünse sabah erken saatlerde dışarı çıkmayalım. Mutlaka çıkmamız gerekiyorsa maske takalım veya bir mendille ağzımızı, burnumuzu kapatalım. Açık havada olabildiğince kısa kalalım ve doğadan, piknik alanlarından uzak duralım.

Evimizi sabah saatleri yerine akşam saatlerinde havalandıralım. Kalkar kalkmaz evi havalandırmak için balkon kapılarını ve pencereleri açmayalım.

Alerjimiz yoğunsa ve dış ortama çıkmadığımız halde ilaçlarımızı da düzenli kullanmamıza rağmen şikâyetlerimiz gerilemiyorsa kapalı ortamlardaki havayı polenlerden arındıracak filtreli havalandırma veya hava temizleme cihazı kullanın.

Ev ve araba klimaları bakımdan geçirilmeli, polen filtreleri mutlaka yılda bir defa temizletilmelidir.

Gözlük kullanıyorsak gözlüğümüzü düzenli olarak yıkayalım. Gözlüğe yapışan her polen rahatsızlanmamıza neden olacaktır.

Günlük kıyafetlerinizi yatak odanızda çıkartmayın.

Çamaşırları dış ortamda kurutmaktan kaçınmalıyız. Polenler çamaşırların üzerine yerleşebilir.

Dışardan eve girdiğimizde ellerimizi ve yüzümüzü mutlaka yıkayalım ve polenleri uzaklaştıralım.

Polen mevsiminde açık havada spor yapmak doğru değildir. Yine gözlerin yan taraflarını kapatan güneş gözlüklerinin faydası olabilir

Polen alerjisinde tedavinin ilk basamağı korunmadır. Korunma yöntemlerini uyguladığımız halde şikayetler devam ediyorsa antihistaminik dediğimiz antialerjik ilaçlar ile burun veya göze lokal uygulanan damla ve spreyler ilaç tedavisinin ilk kısmını oluşturur. Burun ve göze lokal uygulanan sprey/damlaların bir kısmı kortizon içerir ancak vücudun diğer organlarında herhangi bir yan etki yapması söz konusu değil.

Polen döneminde ilaç tedavisi ile istenilen sonuç alınamayan ve alerjileri cilt testleri ile doğrulanmış hastalarda aşı tedavisi olarak da bilinen immünoterapi uygulanabilir.

Alerjiden Korunma Yöntemleri

Hayvan Alerjilerinden Korunma Yöntemleri

Tüm tüylü ve kürklü hayvanlar alerjiye neden olur. Alerjen esas olarak hayvanın idrar ve salyalarında bulunur ve kıllarına yapışır. Kıl miktarı ve uzunluğu ile alerji yaratma düzeyi arasında ilişki yoktur. Aynı hayvan cinsi içinde farklı türler arasında da önemli fark yoktur. Örneğin bir tür kediye alerji varsa, başka bir tür içinde olması beklenir. Hassas kişide duyarlılaşma hayvanla temasın başlamasından 6-12 ay sonra başlar ve hayvanın uzaklaştırılmasına rağmen aylar hatta yıllar boyu devam edebilir.

Hayvanla kısa süreli karşılaşma ani belirtilere, devamlı karşılaşma ise uzun süreli (kronik, müzmin) belirtilere neden olur.  Evde alerjik kişi varsa eve hayvan almamak en doğru çözümdür. Evde hayvan varsa ve hayvan evden gönderilemiyorsa kedi-köpeğin sık yıkanması, yatak odasına sokulmaması, evde halı ve kumaş kaplı mobilyaların azaltılması önerilmektedir. Ancak bu önlemlerin hiçbirisi hayvanın evden uzaklaştırılması kadar etkili değildir. Kedi-köpek alerjenleri giysilerle taşınabildiğinden, dışarıda hayvanla teması olanlar eve geldikten sonra kıyafetlerini değiştirmelidirler.

Polen Alerjisinden Korunma Yöntemleri

Her bitki için polen yayma dönemi bellidir. Ağaç polenleri genellikle şubat-mart aralığında, çim polenleri nisan-temmuz ortasına kadar, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve genellikle sonbaharda ortaya çıkar.

Kişi korunmak için, hassas olduğu bitkinin polen yayma döneminde olanakları ölçüsünde dışarı çıkmamalıdır. Polenleri tutan hava filtreleri arabalarda kullanılabilir ancak evde yararı çok kısıtlıdır. Polenin yoğun olduğu günlerde dış ortamda gözlük ve maske kullanılabilir. Polenin yoğun olduğu günlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalıdır. Evdeki pencerelerin ince örgülü telle kapatılması yarar sağlayabilir. Dış ortamdan eve gelince duş yapılıp, elbiseler değiştirilmelidir.

Mantar Sporlarından Korunma Yöntemleri

İdeal olarak 20 santigrat derece sıcaklık ve %60 nem ortamında yaşarlar. Bir yerde mantarın üremesi küflenme olarak ifade edilir. Ev içi küfler organik maddelerin nemlenmesi ile oluşur. İki haftayı aşan nemlenme mutlaka küflenmeye yol açar.

En çok üredikleri yerler bodrum katları, karanlık ve az havalanan yerler, pencere pervazları, banyo perdeleri, kiler, çöplük, ahır, tarla bahçeler, deri, hasır eşya, sızıntılı duvar köşeleri, duvar kâğıtları, ev bitkilerinin saksılarıdır. Sobalı evlerde küf yoğunluğu daha fazladır. Ev içinde ise en çok mutfaklarda, banyolarda, merdiven altında bulunur.

Korunmak için evin rutubeti azaltılmalıdır. Kışın mümkünse evin tüm odaları ısıtılmalı ve evin içinde çamaşır kurutulmamalıdır. Eski halı, yatak, mobilya ve küf kokan malzeme atılmalıdır. Fazla miktarda saksı bitkisi bulundurulmamalıdır. Akvaryum ve kuş kafesleri çevresinde küf kolay gelişebileceğinden evde bu tür hayvanlar bulundurulmamalıdır. Su sızıntısı olan yerler tamir edilmelidir, su geçirmez izolasyon malzemeleri kullanılmalıdır. Küf üreyen yüzeyler %5-10’luk çamaşır suyu ile temizlenmeli ancak bu temizlik hasta tarafından yapılmamalıdır. Hava temizleyici ve filtrelerin kısmen faydası olabilir.

Ev Tozu Akarları için Korunma Yöntemleri

Korunmak için yatak odasında toz toplayabilecek olan kitaplık, kumaş kaplı mobilyalar, battaniye, paspas ve tüylü oyuncaklar kaldırılmalıdır. Yatak, şilte ve yastıklar alerjen geçirmez (ev tozunda bulunan akarları geçirmeyen ama hava sirkülasyonuna izin veren) kılıflarla kaplanmalıdır. Kılıfların haftada bir nemli bezle tozları alınmalıdır. Sentetik yastık ve yatak malzemesi kullanılabilir. Yatak takımları haftada bir 60 derecede yıkanmalıdır. Başta yatak odası olmak üzere mümkün olduğunca halı ve kumaş kaplı mobilyalar kaldırılmalıdır. Mümkünse deri veya suni kaplama ile kaplanmış mobilyalar kullanılmalıdır. Etkin filtreli ve/veya çift katlı torbalı elektrik süpürgesi ile temizlik yapılmalıdır. Bu esnada hasta mümkünse odanın dışında olmalıdır. Kumaş perdeler yerine mümkünse kolay temizlenebilen gölgelikler konulmalı ve ayda bir yıkanmalıdır. Eğer varsa ısıtıcı ve havalandırma filtreleri düzenli olarak temizlenmelidir. Ev içi sıcaklığı 22 derece ve nem oranı %50’nin altında tutulmalıdır. Soğuk ve kuru iklimlerde ev içi havalandırma sık yapılmalıdır.

Hamamböceğinden Korunma Yöntemleri

Hayvanların vücut parçacıkları, dışkı ve salgıları alerjik belirtilere sebep olur. Özellikle şehirlerde sosyoekonomik yönden geri bölgelerde ve toplu konutlarda hamamböceği önemli bir sorun olarak kabul edilir.

Korunmak için böceklerin giriş yeri olabilecek kapı altı boşlukları, çatlaklar ve boru çevreleri gözden geçirilmeli ve gerekirse onarım yapılmalıdır. En etkili korunma yöntemi budur. Ancak bu yapıldığında diğerlerinin yararı olur.

Böceklerde sprey, toz tablet şeklinde özel kimyasal maddelerle yok edilmelidir. Bu ilaçlama işi çocukların ve ev hayvanlarının temas edebileceği yerlerde dikkatle uygulanmalıdır.

Ev ve apartman içerisinde azaltıcı tüm önlemler (ilaçlama, çöplerin açıkta bırakılmaması gibi) alınmalıdır.

Zatürre (Pnömoni)

Zatürrenin tıbbi adı pnömonidir. Akciğerin iltihabıdır. Bakteri, virüs, mantar gibi çeşitli mikroplarla oluşabilir. En sık görülen, hekime başvurmaya neden olan, en fazla ölüme yol açabilen hastalıklar arasındadır. Özellikle çocuklarda, 65 yaş üstü yaşlılarda kronik bir hastalığa sahip olanlarda (böbrek, şeker, kalp veya akciğer hastalığı gibi), sigara kullananlarda, bağışıklık sistemini baskılayan bir hastalık veya ilaç kullanımıyla daha sık görülür.

Toplumda gelişen pnömoniler halen yüksek hastalık ve ölüm nedenidir. Pnömoni, İngiltere ve ABD'de ölüm nedenleri arasında 6. sırada; infeksiyonlara bağlı ölümler arasında ise 1. sırada yer almaktadır.

Ateş, öksürük, balgam çıkarma, göğüs ağrısı en sık rastlanan belirtilerdir. Nefes darlığı, bilinç kaybı, bulantı -kusma, sık nefes alıp verme, kas-eklem ağrıları, halsizlik gibi belirtiler de görülebilir. .

Zatürre belirtileriyle gelen hastalar muayene edildikten sonra çoğunlukla akciğer grafileri çekilerek tanı konur. zatürre durumlarında ve hastaneye yatması gereken hastalarda kan testleri, bilgisayarlı tomografi ve balgam testleri gibi ileri incelemeler gerekebilir.

Antibiyotikler, bol sıvı alımı, istirahat, ağrı kesiciler ve ateş düşürücüler gibi tedaviler genellikle kullanılır. Hastaneye yatması gereken hastalarda daha farklı tedaviler gerekebilir. Çok akciğer zatürre durumlarında yoğun bakımda yatma zorunluluğu doğabilir. Hastanın yatış hastalıkları, zatürrenin şiddeti gibi durumlara göre ayaktan mı, yoksa hastaneye yatarak mı tedavi edileceğine karar verilir.

Tedavi süresi hastalığın, başlangıçtaki şiddetinden sorumlu mikroba eşlik eden bir hastalık olup olmamasına ve hastanın bireysel yanıtına göre değişebilir.

Altta yatan kronik hastalıkların kontrol altına alınması dengeli beslenme, hijyenik önlemler, sigara ve alkol alışkanlıklarının kontrolü, aşı uygulamaları ile hastalığın sıklığı ve ölüm oranı azaltılabilir.

Uyku Apne Sendromu

Uyku

Uyku kişinin işitsel veya diğer uyarılarla uyanabileceği bir bilinçsizlik durumudur. Kişinin uyandırılamadığı bilinçsizlik durumu olan komadan farklı tutulmalıdır. İnsan ömrünün üçte biri uykuda geçer. Sirkadiyen ritim içerisinde olan uykunun anlaşılması elektroensefalik kayıtlar ve polisomnografik çalışmalar ile olmuştur.

Neden Uyuruz?

Günlük aktiviteler sırasında harcanan enerjiyi geri kazanma, konuşma, hafıza ve esnek düşünmeyle ilgili değerlerimizin normal ölçülerde seyretmesi için uykuya ihtiyaç duyuyoruz. Yani, uyku beyin gelişimi üzerinde önemli bir etkiye sahip. Uyumazsak unutkanlık, dalgınlık, kendini rahatsız hissetmek, konsantrasyon bozukluğu, odaklanmada zorluk, duygu durum bozukluğu ve fiziksel bozukluklar gibi problemlerle karşılaşabiliriz.

Uyku Fizyolojisi

Uyku, iki fizyolojik dönem ve üç evreden oluşur. Sağlıklı bir kişi uykuya dalınca sırasıyla Non-REM uykusunun 3 evresinden geçip REM uykusuna başlar. REM ve Non-REM uyku siklusları bir gecede 4-6 kez tekrarlanır.

Uyku Apnesi Nasıl Oluşur?

Üst solunum yolunun açık kalmasını sağlayan kaslarda gevşeme olur. Dil kökü veya yumuşak damağın veya aşırı büyümüş bademciklerin hava yolunu tıkaması sonucunda en az 10 saniye nefes alamamak uyku apnesi olarak adlandırılır. Uyku apnesi sırasında solunum çabası sürse de, bir süre sonra daha da artan bu çaba beyni uyarır ve hava yolu açılır. Solunumu durana kadar horlayan kişi, gürültülü bir homurdanma ile yeniden nefes almaya ve horlamaya devam eder.

Risk Faktörleri Nelerdir?

Yaş

Cinsiyet

Obezite

Sigara

Alkol ve sedatifler

Ek hastalıklar

Beden Kitle İndeksi ve Boyun çevresi (erkeklerde 43 cm, kadınlarda 37 cm) arttıkça uyku apnesi gelişme riski artar.

Horlama

Tanıklı apne

Gündüz aşırı uyku hali

Diğer semptomlar:

Sabah baş ağrısı

Halsizlik, yorgunluk

Uykusuzluk

Noktüri, enürezis

Baş-boyunda terleme

Libidoda azalma

Konsantrasyon bozukluğu

Depresyon

Hasta değerlendirilirken önce şikâyetleri sorgularız. Sonrasında Epworth Uykululuk Testini yaparız. Epworth Uykululuk Testi 8 sorudan oluşan, gündüz uykululuğu göstermede etkin sübjektif bir testtir. Her soru için 0-3 puan, maksimum 24 puan, 10 puan ve üzeri anlamlı değerlendirilmektedir. Epworth uykululuk testinde:

Oturur durumda gazete veya kitap okurken

Öğleden sonra uzanınca televizyon seyrederken

Birisi ile konuşurken

Pasif olarak toplum içinde otururken (tiyatro gibi)

Alkolsüz öğle yemeğinden sonra

Ara vermeden en az 1 saatlik araba yolculuğunda

Trafikte arabada beklerken uyuklayıp uyuklamadığı gibi bilgiler sorgulanır.

Görülme Sıklığı

Farklı toplumlarda yapılan araştırmalarda OSAS (Uyku Apne Sendromu) prevalansı erkeklerde %3.1-7.5 ve kadınlarda %2.1-4.5 oranlarında görülmektedir.

OSAS’tan Etkilenen Sistemler

OSAS sonucunda birçok sistem etkilenebilir. Kalp damar sistemi, akciğerler, sinir sistemi, hormon salgısından sorumlu sistemler, mide barsak sistemi, göz, üriner sistemimiz ve üreme sistemi uyku apnesinden etkilenen organlardan. Tansiyon yüksekliği, ritim bozuklukları, damar tıkanıklığı, kalp yetmezliği, akciğer tansiyonun da yükselme, Obezite, diyabet, insülin direnci, guatr bezinin az çalışması sayılabilir.

Sosyoekonomik Sonuçları Nelerdir?

Trafik kazaları

İş Kazaları

Evlilik Sorunları

Ekonomik Kayıplar

Sosyal kayıpların temel nedeni, uyku apnesi sendromunda tekrarlayan hipoksi atakları nedeniyle;

Bilişsel bozukluk

Hafızada zayıflama

Algılama, değerlendirme ve karar verme yeteneğindeki azalmadır.

Tanı Yöntemleri

Uyku Apnesi Sendromunda klinik bulgular, radyolojik tanı, endoskopik yöntemler, biyokimyasal incelemeler, uyku kayıt teknikleri ve Polisomnografi gibi tanı yöntemleri kullanılmaktadır. Polisomnografi Testi, uyku esnasında beyin dalgalarını, solunum ritmini, göz hareketlerini, kalp ritmini, göğüs, karın ve bacak hareketlerini genellikle tüm gece boyunca, belli bir periyotta, eş zamanlı ve sürekli kaydedilmesi işlemidir. Kişinin uykusu bütün gece video kaydına alınır.

Apne Hipopne İndeksi (AHİ)

Uykuda görülen solunum durması (apne) ve solunumun yüzeyselleşmesi ile beraber görülen oksijen seviyelerinde düşüşler (Hipopne) sayıları toplamının saat olarak uyku süresine bölünmesi ile AHİ elde edilir. AHİ değeri 5’in altında olursa basit horlama olarak adlandırılır. AHİ 5’e eşit ve 5’ten büyükse uyku apne sendromu olarak değerlendirilir ve yine AHİ değerine göre hafif, orta ve ağır olarak derecelendirilir.

Tedavisi Nedir?

Hastanın kilo vermesi önerilir. Mutlaka diyetisyen kontrolü planlanmalıdır. Yine hastaların mutlaka cerrahi açıdan değerlendirilmesi için KBB muayenesi olması gerekir. Burun, yumuşak damak, dil kökünde opere edilebilecek bir patoloji varsa havayolunda akımı sağlayabilmek için mutlaka değerlendirilmelidir. Bunun dışında; ağız içi araç uygulamaları, basınçlı hava akımı veren cihazlarla gece boyu hava yollarının açık kalması sağlanabilir. Bu cihazlar halk arasında CPAP, BIPAP olarak bilinmektedir.

Sonuç olarak uyku apne sendromu toplumda sık görülen bir hastalıktır, Ciddi komplikasyonlara, sosyal sorunlara ve iş gücü kaybına neden olur. Orta ve ağır olgularda CPAP, hafif olgularda ise cerrahi ve ağız içi araç uygun tedavi yöntemleridir.

Bursa Göğüs Hastalıkları Doktorları

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır