cehcah kimdir / Deccal Dindarmış - Sırran Tenevveret - Nazif Ay - Satın Al | funduszeue.info

Cehcah Kimdir

cehcah kimdir

Erdoğan ÇELEBİ

Hadislerde bir ahirzaman şahsiyeti olarak "cehcah"tan bahsedilir. Cehcah o Zat'ın adı olmaktan ziyade o şahsın bir nevi sıfatıdır, özelliğidir, diyebiliriz.

Cehcah'ın özellikleri;
-Ahirzamanda gelecek olması,
-Dobra dobra olması,
-Törpülü törpüsüz konuşması,
-Belki bazı sözlerini bir kısım insanların patavatsızlık olarak yorumlaması,
-Hakikati konuşması, doğruyu söylemesi,
-Yani "söylediğim odun olsun, yeterki hakikat olsun tek" anlayışında birisi olması.

İslama ve İslam ümmetine yapılan haksızlık ve tehlike karşısında; feveran etmesi, nara atması, feryad etmesi, sayha atması, yüksek sesle, bağırarak konuşmasıdır.
Kıvamında delikanlı, kıvamında kabadayı olması ve haksızlık karşısında dik durmasıdır.

Bu zat konuşmasıyla ehli İmanın kalbine huzur, sükun ve ferahlık verdiği gibi; Ehli küfrün, ehli zalimin, ehli zındıkanın kalbine ise, korku ve endişe salar.

Esas ve en önemli çabası "İttihad-ı İslamın gerçekleşmesi için çalışır ve müminlerin, islamların kalplerinin tevhidi, telifi ve İslam birliği yolunda teshiri için çaba gösterir. Buraya kadarki özellikleri Cehcah'a ilişkindir.
Eğer İttihad-ı İslam yolunda gayret gösterir ve bütün çalışmalarını bu yönde teksif eder ve gayei yeganesi bu olursa bir nevi siyasi Mehdiliğe inkilap edebilir. Ancak bu halde diğer bütün müsbet özelliklerinden, niteliklerinden maksimum verim, azami fayda sağlanmış olur. Yoksa bütün faaliyetleri faydasız, âkim kalır, kadük olur, neticesiz kalır.

Geniş yorumları bana ait olmak üzere ancak bir kısım görüşlerinden, yazılarından, konuşmalarından istifade ettiğim ve şahsen de katıldığım muhterem abim yazar M. Ali Bulut ve kıymetli hocam ve abim Hasan Akar'dan istinbat ettiğim haliyle bu öyle bir şahsiyettir ki;

-Deccal'in şahs-ı manevisini temsil eden veya Deccal'in en mühim yardımcı kuvvetinin başı olan şahsa karşı dik durur.
-Zalime zalim olduğunu haykırır ve mazlumun yanında olur.
-Darbeye darbe, darbeciye darbeci der ve mağdurun yanında olur.
-Zındıkaya karşı 'dik durur' zındıka şebekesine karşı siyaset noktasında mücadele verir, bu konuda verilen hukuki mücadelenin arkasında durur.
-Kuvvetten ve kuvvetliden yana değil; hakkın ve haklının tarafıdır.

-Müsbet Avrupa'ya birinci Avrupa'ya karşı hoşgörülüdür ancak müstebid ve İslama karşı cephe alan ikinci Avrupa'ya karşı ise kinini muhafaza eder.
-Alemi islamı heyecana getiren ve İslam aleminde birçok oyunların döndüğü, peşpeşe altüst oluşların yaşandığı anlarda, zamanlarda öyle feveran eder ki, sesi Avrupa'da, Asya'da, Afrika'da ve yeni dünyada Amerika'da duyulur.

-İnananların, mazlumların, mağdurların kalbine ferahlık salar, "oh be şimdiye kadar nerdeydi" dedirtir.
-Zamanımızda cereyan eden bir kısım olayların, tezgahların, halk hareketlerinin ve bunlar karşısında segilenen "bana göre basiretli ve cesur duruşun" bu durumu tefsir ettiği düşünce ve kanaatiyle işbu yazıyı kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Suriye olayında, Mısır olayında dünyaya karşı yalnız kalmayı göze alarak tavır belirlemek, insiyatif almak takdir edilecek haklı, doğru dinamik bir duruştur.

Ayrıca ülke içinde Ergenekon'a, balyoza karşı sergilenen duruş, barış ve kardeşlik sürecindeki cesaretli kararlılık meramımızı anlatmaya yeter sanırım.

Bu bir siyasi yazı değildir. Ancak siyasi ve tarafgir olarak anlaşılacak ve eleştirilecektir. Bundan kaçış yok.
Bu anlatılanlardan, görüşlerimden mevcut siyasi iktidarın eleştirilecek yanları olmadığını kasdetmiyoruz, elbette.
Burada siyasi anlayıştan ziyade bir ahirzaman şahıs portresinden bahsederek Cehcah konusunu dikkatli nazarlara sunmuş olduk.

Akademi Dergisi

Ab-ı HayatAhid SandığıAkademi DergisiBiyonik funduszeue.infoızır aleyhisselamkaf dağıKahtani - CehcahMason TarikatıMehmet Fahri SertkayaMFSMusa AleyhisselamSüleyman Hilmi TunahanTabut-u SekineVan Allen kuşağıYeşillerYunus aleyhisselamYuşa Aleyhisselamİstanbul BoğazıAhid Sandığı

Haydi toplanın, metafizik çatışmalar tat vermiyor, geceden beridir anca vakit kaybı… Biraz sonra size Ahid Sandığı da denilen Tabut-u Sekine hakkında sarsıcı gerçekleri anlatayım. Vaktimiz değerlenmiş olsun…

18 bin alem ittifak etse bile onu bulamaz

Onu mehdi bulacak, alacak…

Tabut, Tabut-u Sekine, Mukaddes Emanetler, Ahid Sandığı, Şahadet Sandığı da denilen ve Musa aleyhisselam zamanından beri bilinen ve Kur&#;an-ı Kerim&#;in ayet-i kerimelerinde konu edilen şey, aslında bildiğimiz manada sandık ya da tabut değil.

Yıllardır anlatıyorum, geçmişte, şu günümüzde olduğundan çok çok daha ileri bilim ve teknoloji vardı. Ve geçmişteki hak peygamberlerin bazılarının devrinde de böyle yüksek bilim ve teknoloji vardı. Musa aleyhisselam devri de böyleydi. Musa a.s. bir yandan peygamber olmak hasebiyle, bilimsel izahı asla yapılamayacak olan mucizeler de gösteriyor ama bir yandan da devrin çok uçuk seviyedeki bilim ve teknolojisini de kullanıyordu. Kur’an-ı Kerim’de Bakara suresinde “Tabut” denilen bu şey de hem peygamberlerin mucizlerinin ve ayrıca emanetlerinin/bıraktıklarının ve hem de yüksek bilim ve teknoloji ile imal edilmiş bazı şeylerin bir araya gelmiş halidir.

Söz konusu tabut imal edilirken, dünyamızda bilim ve teknoloji, uzaydaki başka hiçbir gezegende olmadığı kadar ilerideydi. Uzaydaki başka gezegenlerden teknoloji aktarması hiç yapılmadığı halde dünyamızda kendi olağan akışıyla gelişen bilim ve teknoloji, o kadar ileri seviyedeydi ki bilim ve teknolojide ulaşılabilecek son sınıra ramak kala bir seviyedeydi ve bu tabut işte böyle bir devirde imal edildi.

Dünyanın çekirdeği döndükçe oluşan manyetik alandan istifade ederek böylelikle daimi/kesintisiz olarak enerjisini alabilen bu teknoloji harikası tabut, aynı zamanda çok gelişmiş yapay zekaya da sahip.

Bu tabutta ayrıca görünmezlik kalkanı da mevcut. Günümüzde UFO ya da uçan daire denilen araçlardakinin çok daha ileri seviyesinde bir itki gücüne de sahip olan, bildiğimiz manada motorları, kanatları, ayakları, tekerlekleri bulunmayan, hiç ses çıkartmayan, havada, suda, yeraltında hiç zorlanmadan gidebilen bir araç/tabut bu…

O kadar ileri seviyede bir yapay zeka teknolojisine sahip ki günümüzdeki dünya insanlarının yerlerine geçmekte kullanılan o mükemmel biyonik robotların yapay zekaları, onun yapay zekasının yanında çok çok zayıf kalırlar.

Söz konusu yapay zeka, tabutu tehlikede görünce mükemmel şekilde vaziyeti analiz edebiliyor, ne yapması gerektiğine de tam isabetle karar verebiliyor ve kararlarını uygularken hiç hata yapmıyor. Bu tabutta, bu yapay zekanın kullandığı savunma sistemleri de mevcut.

Ye&#;cüc ve Me&#;cüc&#;ün yani yeşiller ile grilerin elindeki bilim ve teknoloji ile de bu tabutu bulmak mümkün değil. Çünkü tabut, onların elindeki arama, tarama cihazlarına da yakalanmıyor. Kendini, çok gelişmiş aletlerin sinyallerinden de koruyabiliyor. Onlara karşı da bir görünmezlik özelliği var. Görünmezlik özelliği, insan gözü için de var. Yüzlerce, binlerce insanın arasından ve sokaklarla caddelerdeki gelişmiş kameraların önünden geçip gidebilir ama asla fark edilmez. Bu kadar görünmezlik özelliği sayesinde zaten görünmüyor ama bir şekilde gafil avlanmış olsa, görünse, bulunsa bile sorun olmuyor. Çünkü açılamıyor. Sadece yapay zekaya önceden tanımlanmış kişiler açabiliyor. Bu kişilerden olmayan biri tabutu ele geçirse ve açmanın yollarını denese, tabut sinyaller yayıyor ve bu kişileri çarpıyor ama öldürmüyor. Kişi ya da kişiler tabutu açma mücadelesine devam ederlerse bu defa onları ağır çarpıyor. Gözlerinden giren bir enerji ta beyinlerini bile yakıyor ve oldukları yerde öldürüyor.

Tabut, zihin kontrolüyle çalışıyor. Lakin, kimlerin zihinlerinden talimat alacağı önceden kodlanmış, tanımlanmış vaziyette. Kodlanmamış kişilerin zihinlerinden gelen talimatları kabul etmiyor.

Türkiye&#;de en çok Konya civarında ve ayrıca dünyanın başka başka yerlerinde görülen obrukları, günümüzden çok çok ileri bilim ve teknoloji ile imal edilmiş maden araçlarının açtığını, uzaylı insan türlerinin dünyamızdaki bor da dahil olmak üzere muhtelif madenleri çaldığını yıllardır anlatıyorum.

İşte bu araçların kullandığı, toprağın atomlarını oynayarak yakan ve böylelikle hafriyata gerek kalmadan yerin altını kazan teknolojinin çok daha ilerisi bu tabutta da var. Böylelikle bu tabut, yerin altından çıkmadan bulunduğu yeri değiştirebiliyor. Okyanusların, denizlerin içinde gidebiliyor. Şu yeşillerin ve grilerin uçan dairelerine yaklaşsa, onları da bozabiliyor. Yani, dünyamızda mevcut bulunan bilim ve teknolojiden on binlerce sene ileri seviyede teknoloji ile yapılan araçlar bile onun yanında savunmasız kalıyor. Nerede kaldı ki ona zarar verebilsinler. Öyle mükemmel bir araç ki bu tabut, okyanusun en derin yerlerine inse, basınçtan zarar görmüyor.

İşte yeşillerin ve grilerin ya da an itibariyle uzaydaki hiçbir gezegenin teknolojisiyle bulunamayacak ve açılamayacak olan bu tabuta, son defasında verilen talimatlar var. Tabutun yapay zekası, ahir zamanın ne olduğunu, nasıl olduğunu ve o zamanda mehdinin kim olduğunu bilebilecek ve ona teslim olup açılabilecek şekilde kodlandı. Bu kısımda mucizevi yönler de derinlikler de var ama böyle yapay zeka kodlaması kısmı da var.

Bu tabutu İsrailoğullarının hükümdarlarının birbirlerine bıraktığı söylenir. Bu bilgi de doğru değil. Hristiyanların ve Yahudilerin dini kaynaklarında bu tabuta dair anlatılanların çok az bir kısmı doğru. Bu tabut, hükümdardan hükümdara değil, peygamberden peygambere bırakıldı.

Bir zaman geldi, bu tabut peygamber olmayan birine de verildi ama Yahudiler bunu kabullenmediler. Bu kısmı anlamak için, Bakara suresinde bu tabuttan ve ayrıca hazret-i Talut ile hz. Davud&#;dan da bahsedilen ayet-i kerimelerin meallerini okuyalım:

Ayet Peygamberleri onlara: &#;Allah, size hükümdar olmak üzere Talût&#;u gönderdi.&#; demişti. Onlar: &#;Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir genişlik, bir bolluk da verilmemiştir.&#; dediler. Peygamberleri de &#;Onu sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç, bir genişlik vermiştir.&#; dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah&#;ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir.

Ayet Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun (Talut&#;un) hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin bir ibret, bir alâmet vardır.

Ayet Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: &#;Allah sizi mutlaka bir nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu kadarına ruhsat vardır).&#; Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler nehri geçtiklerinde. &#;Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak gücümüz yok.&#; dediler. Allah&#;a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu cevabı verdiler: &#;Nice az topluluklar, Allah&#;ın izniyle nice çok topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir.&#;

Ayet Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle dediler: &#;Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!&#;

Ayet Derken, Allah&#;ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut&#;u öldürdü ve Allah, kendisine (Hz. Davud&#;a) hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden (peygamberlere has ilimden) de öğretti. Eğer Allah&#;ın, insanları birbirleriyle savması (savaştırması, yok etmesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur (insan şeytanlarıyla dolar) giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir.

Zamanın Yahudileri, hak peygamberlerden biri olan Yuşa aleyhisselama “Allah bize hükümdarlık yapacak birini seçsin, biz de ona tabi olalım. Eskiden olduğu gibi iyi hallerde olalım, her yerde hakim olalım.” dediler. Yuşa a.s. da onlara “Allah size hükümdar olarak Talut’u seçti, Talut’a tabi olun” dedi. Lakin İsrailoğulları (Yahudiler) bunu istemediler. Irkçılık yaptılar, İslam peygamberlerinin çoğu ben-i İsrail arasından çıktığı için bunlar kendilerini üstün bir ırk olarak görüyorlardı. Yahudi olmayan, ayrıca zengin olmayan birine tabi olmamayı seçtiler. Çünkü… ilimce ve bedence çok ileri bir halde olan, muazzam bir ilmi derinliğe, askeri dehaya ve pek çok sahada üstünlüklere sahip olan Talut bir Türktü… Görünüşü de çok heybetli olan, son derece yakışıklı da olan Talut, Zülkarneyn diye de bildiğimiz kişinin ta kendisiydi.

Boşuna yorulmayın.

En gelişmiş süper bilgisayarlarla, en gelişmiş arşivlerinizde bile aratsanız, bu bilgileri bulamazsınız. Bunlar daha önce hiçbir kitapta, makalede, internet sitesinde, sosyal medya hesaplarında, televizyon programlarında veya herhangi bir yerde paylaşılmadı. Bunlar, sadece Akademi Dergisinde bulabileceğiniz sarsıcı gerçeklerden… Siz şu anlarda şoklara girmişsinizdir. Halinizi anlıyorum, kolay değil. Din diye ve dava diye inandığınız şeylerin temelleri yıkıldı, hiç bu kolay değil. Bir kez daha anladınız ki o İblis çok yalancı, çok fitneci, çok kandıran biri… Siz şokları biraz atlatın. Ben bir çay içip geleceğim. Devam ederiz. Dediğim gibi, zaten metafizik sahanın tadı yok.

Haydi devam edelim…

Hz. Musa ve hz. Harun henüz alemi değişmemişken, dünya hayatları bedenen de devam ederken yani ölüm denilen şeyi yaşamamışlarken, Allahü teala İsrailoğullarına arz-ı mev&#;ud u vaat etti. Filistin&#;i ve çevresini zalimlerden temizlemelerini, Allah yolunda harp etmelerini emir etti. Musa a.s. bu emri İsrailoğullarına bildirdi. Musa a.s. ın akrabası olup henüz genç yaşlarda olan ve peygamberlik vazifesi de verilmemiş olan Yuşa a.s. da İsrailoğullarının arasındaydı. Aralarında Yuşa a.s. da bulunduğu bir grup, bölgeyi incelemek ve gözlemlemek için gönderildi. İsrailoğulları, Filistin ve civarına gittiklerinde gördüklerine inanamadılar. Ortalama bir insanın iki hatta iki buçuk katı boyunda olup o nispette geniş/kalıplı olan kişileri gördüler. Kalplerine korku düştü ve çok çekinerek aceleyle geri döndüler. İsrailoğullarına &#;Sakın oraya gitmeyin, gitmeyelim. Yok oluruz. Esir düşeriz.&#; gibi sözler söylediler ve o kişilerin dev gibi olduklarını, çok güçlü olduklarını anlattılar. Aralarından Yuşa a.s. da dahil olmak üzere, sadece birkaçı bu hale düşmediler ve o anlarda henüz peygamberlik vazifesi verilmemiş olan Yuşa a.s. İsrailoğullarına nasihatlar etti:

“Ey İsrailoğulları! Cebbarların (zâlimlerin) şehrinin kapısından hemen girin (onların vücutlarının büyüklüğünden korkmayın. Biz onları gidip gördük ve öğrendik. Onların bedenleri büyük ve kuvvetli fakat kalpleri zayıftır. Sizinle harp etmeye rûhî metânetleri yoktur). Bir defâ kapıdan girdiniz mi (Allahü teâlânın vâd ettiği yardımın size gelmesiyle) elbette siz gâliblerden olursunuz. Siz gerçekten inanan, Allahü teâlânın vâdini tasdik eden kimseler iseniz, (Allahü teâlânın kudretine, size yardım edeceği hakkındaki vâdine, Musâ aleyhisselamın peygamber olduğuna inanıyor, îmân ediyorsanız, düşmanların boy ve cüsselerine bakarak aldanmayınız. Onlardan korkmayınız. Size ilâhi yardımın geleceği husûsunda ve bütün her hâlinizde) Allahü teâlâya tevekkül ediniz. (O’na îtimâd ediniz. Yalnız O’na güveniniz ve cihâddan geri durmayınız.)” (Mâide sûresi: 23)

İsrailoğulları bu nasihatı dinlemedi. Musa a.s. ın nasihatlarını ve emirlerini de dinlemediler. Aralarında olup korkusuzca ve samimiyetle davranan Yuşa a.s. ve birkaç kişiyi daha taşladılar. Öldürmek de istediler.

Siz bakmayın dünya tarihi boyunca peygamberlerin çoğunun ben-i İsrail&#;e gönderilmiş olmasına… Dünya tarihi boyunca, peygamberlere en çok itaatsizlik eden, onlara en çok eza ve cefayı çektiren, en çok peygamber katleden kavim de ben-i İsraildir.

O gördükleri dev kişiler aslında bu dünyanın insanlarından değildiler. Aslında onlar insan da değildiler. Dünyada bulunan uzaylı türlerin gelişmiş teknoloji ile ve dünya insanı suretinde yaptıkları biyonik robotlardı onlar.

İsrailoğulları bu kadar korkaklık, itaatsizlik edip bir de üstüne Allah&#;ın peygamberlerine ve veli kullarına karşı bu kadar ileri gidince, Allah onları cezalandırdı. Arz-ı Mevud a girmeleri haram kılındı. En doğrusunu Allah bilir ama yaklaşık olarak kırk sene Tih sahrası sürgününde yaşadılar. Çok şaşkın, çok kötü ve acınacak hallerdeydiler. Çok zor şartlarda hayatta kalmaya çalıştılar ama zaman geçtikçe hep sefil hallerde öldüler. Bir nesil gitti ve onların evlatlarının yetişkin olduğu başka bir nesle/devre çıkıldı. Bu süre içinde Harun ve Musa aleyhimesselam da alemi değiştiler, vefat ettiler. Ve onlardan sonra peygamberlik vazifesi Yuşa bin Nun aleyhisselama verildi.

Yuşa a.s. arz-ı mev&#;ud (vaad edlen topraklar) denilen yerleri peş peşe fethetti. Arz-ı mev&#;ud, Yuşa a.s. zamanında gerçekleşmiş oldu. Yuşa a.s. bu süre boyunca sık sık mucizeler de gösterdi. Zalim ve kafir hükümdarları öldürüp de o diyarları İsrailoğulları arasında taksim etti. Musa aleyhisselama indirilen hak Tevratı okudu, ondaki hükümlerle hüküm verdi. (Günümüzdeki muharref/bozulmuş Tevratı değil, tahrif olmamış haliyle hak Tevratı…)

Yuşa a.s. bu kadar yerleri fethederken tabut-u sekine de kendisindeydi ve ondan da istifade etti.

Zamanın Yahudileri, arz-ı mev&#;ud denilen yerleri küçük görür ve tarihteki ihtişamlı halleri gibi dünyada çok geniş yerleri fethetmek ister oldular. Firavunların saltanatı devri gibi şartlar ister oldular.

Lakin dünyanın siyasi ahvali buna pek müsait değildi. Dünya üzerinde, o zamanda da şu zamanımızda olduğu gibi pek çok devletin idarecilerinin yerlerine biyonik robotlarla uzaylı türler geçmişti ve bu ülkeleri, milletleri uzaylı insan türleri yönetiyorlardı. Bu gerçekleri bilmeyen İsrailoğulları, yukarıda da anlattığı gibi, Yuşa aleyhisselama “Allah bize hükümdarlık yapacak birini seçsin, biz de ona tabi olalım. Eskiden olduğu gibi iyi daha iyi, daha ihtişamlı hallerde olalım, dünyanın her yerinde hakim olalım.” dediler. Yuşa a.s. da onlara “Allah size hükümdar olarak Talut’u seçti, Talut’a tabi olun” dedi.

Talut, Oğuz Kağan ya da Zülkarneyn diye de bildiğimiz kişi olduğu için ona tabi olmadılar, onun hükümdarlığını çoğunlukla kabul etmediler.

İşte, istikamette kalan, müslümanlıkta kalan, itaat halinde kalan İsrailoğulları da dahil olmak üzere, dünyadaki bütün müslümanların ve mazlumların kurtarıcısı olacak Talut ya da diğer isimleriyle Oğuz Kağan, Zülkarneyn devri böyle başladı.

Talut/Zülkarneyn, Calut&#;un ordusunu yendi. Calut ve ordusundaki pek çok kişi de dev insanlar olarak bilinen biyonik robotlardı. Calut&#;a son darbeyi, Talut&#;un kumandan olduğu orduda bulunan ve henüz peygamberlik vazifesi verilmemiş olan Davud aleyhisselam vurdu. Ölümü onun elinden oldu.

Mecmau’l-bahreyn (İki denizin birleştiği yer)

Yıllardır yazarım, bilirsiniz. İstanbul boğazı suni bir boğaz. Cebel-i Tarık boğazı da öyle… Bu iki boğazı da Zülkarneyn a.s. açtı. Bizim İslami kaynaklarda çok uzun zamandır yazılır, anlatılır. Zülkarneyn a.s. İstanbul boğazını açarken, o sıralarda büyükçe bir göl olan karadenizi denize çevirirken, ona en çok yardımcı olan kişilerden biri de hz. Yuşa&#;dır. Hz. Yuşa&#;nın kabri yakın geçmişte veli zatların kerametiyle tespit edilmiştir ve İstanbul&#;un hakim tepelerinden biri olan Anadolu Kavağı tepesinde bulunur. İddia edildiği gibi 17 metre boyunda da değildir. Ortalama boylardadır. Ve hz Yuşa, halen boğazın hakimi ve koruyucusu olarak kıyamet sabahına kadar ruhaniyetiyle hizmetine devam etmektedir. İstanbul boğazı çok yüksek teknoloji ile açılırken hz. Zülkarneyn&#;e en büyük desteği veren kişilerden biri de Hızır aleyhisselamdır. Hz. Musa ile Hz Hızır&#;ın buluştuğu ve &#;iki denizin birleştiği yer&#; denilen yer de bu günkü adıyla İstanbul&#;dur, İstanbul boğazıdır. O buluşmanın bir kısmına kadar orada bulunan üçüncü kişi de Yuşa aleyhisselamdır.

Tarih tekerrürlerle dolu…

Bundan yaklaşık yedi bin sene önce Oğuz Kağan, Talut, Zülkarneyn ve daha başka isimlerle bilinen o mübarek zat İstanbul&#;un da hakimiydi. İki denizi suni tekniklerle birleştirdi. Bütün dünyanın da hakimiydi. Yanında ona sadakatla bağlı olup korkusuzca Allah yolunda cihad eden temiz ve asil bir millet, Türkler vardı. En çok da Türk kavminin desteğiyle hz. Zülkarneyn dünya hakimiyeti tesis ederek dünyayı imanla, huzurla, mutlulukla, adaletle ve hayırdan yana her ne varsa onlarla doldurdu.

Daha önce anlattıklarımdan biliyorsunuz. Dünyada şu ana kadar dört kişi, dünyanın tamamına hükmeden devletlerin idarecisi olabildiler. Beşinci bir kişi de dünya hakimiyeti tesis edecek. Bu kişi mehdi olacak. Lakin bu kişi mehdi de denilen, hakiki mehdinin evladı/talebesi olan Cehcah olacak.

Nasıl ki tarih boyunca tabut-u sekine sadece olması gereken kişilerin elinde olduysa, ahir zamanda da mehdinin yani Cehcah&#;ın elinde olacak. Cehcah, dünya hakimiyeti tesis ederken tabut-u sekineden, onun içindeki mukaddes emanetlerden, çok değerli notlardan/bilgilerden çokça istifade edecek.

Olmaz ya, bir şekilde tabutu sekine başka bir ele geçmiş ve bir şekilde açılabilmiş olsun… O halde bile, tabutun içindeki notları çözemeyecekler. Çünkü o notlarda anlatılanları peygamberler ve bir de peygamber olmasalar da zülkarneyn gibi, Üzeyir a.s. gibi, Lokman a.s. gibi, Hızır a.s. gibi çok çok yüksek manevi derecede ve yüksek ilim/hikmet seviyesinde olanlar anlayabilirler. Bir de ahir zamanda zuhur edip ikinci Zülkarneyn olacak olan Cehcah anlayabilecek. Tabutun içindeki Süleyman mührü, Musa&#;nın asası gibi mukaddes emanetler de mucizevi hususiyetlere sahipler. Yanlış ellere geçmezler, geçseler de yanlış ellerde o mucizevi halleri görülmez.

Cehcah da birinci Zülkarneyn gibi dünya insanlığını tek bir toplum yapacak. Irkçılık olmayacak, haksızlık olmayacak, zulüm olmayacak, katliamlar olmayacak. Bir süreden sonra hastalıklar bile olmayacak. İnsanlara saldıran hayvanların bile genetik kodları normal/eski hallerine getirilecek ve bu saldırganlık bile olmayacak. Ye&#;cüc ve Me&#;cüc Cehcah zamanında ikinci kere dünyamıza taarruz edecekler ve Cehcah yani ikinci Zülkarneyn sayesinde dünya insanlığı bu iki uzaylı kavmi yenebilecek. Hz. İsa&#;nın yeniden yer yüzüne indirilişi de Cehcah zamanında olacak ve hz. İsa Cehcah&#;ın sürekli danıştığı bir ruhani/manevi lider olacak. Yeniden peygamberlik vazifesi yapmayacak. Hükümdarlık da yapmayacak, siyasi lider de olmayacak. İmam- Azam&#;a da tabi olmayacak. Ehl-i sünnet üzere yeni bir ameli mezhep tesis edecek. Kendi içtihatlarıyla amel edecek ve isteyenler onu mezhep imamı olarak da görüp tabi olacaklar. Öyle hakikatler gün yüzüne çıkacak ki duyan ve gören insanların hepsinin müslüman olması gerekecek. Artık aksine bir duruş sergilemek mümkün olmayacak. İşte o anlarda hz. İsa içtihat edecek ve &#;Ya iman ya da ölüm&#; diyecek. O derece inatla inkarcılık yapanların dünya üzerinde yaşamalarına ve dünyayı maddi ve manevi tehlikelere sürüklemelerine izin vermeyecek. Cehcah da hz. İsa&#;nın bu emrini yerine getirecek. Lakin o gün gelene ve o şartlar oluşana kadar dünyadaki milletlerin, cemaatlerin din/vicdan ve ibadet hürriyetlerine karışmayacak.

Öyle, hazırlıksız bir şekilde, çalakalem yazdım bunları… Biraz düzensiz oldu ama yeterince anlaşılır oldu. Vakit buldukça ve aklıma düştükçe bu konuda küçük eklemeler de paylaşırım.

Dünyanın etrafını sarmış olan ve günümüzde Van Allen kuşağı da denilen koruma kalkanının nasıl yok edileceğini ve oradan zarar görmeden nasıl geçileceğini çözmenin yolu da tabut-u sekinede var.

Mehmet Fahri Sertkaya

Ahit SandığıAkademi DergisiGeçmiş teknoloji devirleriGrilerHz. MusaHz.ZülkarneynKahtani - CehcahMehmet Fahri SertkayaMetafizikMFSUzaylılarYahudilerYeşillerYuşa a.s. kişi

Hz. Mehdiye ilk önce Bedir ehli kadar kişi ( kişi) biat eder.

Tabarani Evsad’da ve Hakim Ümmü Seleme’den tahric ettiler, Resulullah (s.a.v.) buyurdu:

“Mehdi’ye Bedir ehli sayısınca kişi, Rukun ve Makam arasında biat eder. Irak halkının ileri gelenleri ve Şam ebdalları O’na gelirler. O zaman Şam’dan bir ordu O’na karşı savaşmak için gelir, ancak Beyda’ya girdiğinde yere batırılır. (Beyda, Medine ile Mekke arasında bir mevkidir.)

“İnsanların başlarına bela üzerine bela yağdığı günlerde”

Keza (Naim b. Hammad) Hz. Ali’den tahric etti. O şöyle dedi:

“Başında Şuayb b. Salih Temimi’nin bulunduğu siyah bayraklı ordu, Süfyani’nin memleketinde çıktığı zaman insanlar Mehdi’yi arar ve O, Resullulah (s.a.v.)’in bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı ve O’nun (Mehdinin) çıkışından ümit kesildiği bir sırada Mekke’de zuhur eder. İki rekat namaz kılar. Namazdan dönünce şöyle der: “Ey insanlar, Ümmeti Muhammed ve bilhassa O’nun Ehli Beyti çok belalar gördü, ve bizler kahr ve haksızlığa maruz kaldık.”

Hz. Mehdi’nin biattan sonraki hitabesi

Keza (N.b. Hammad) Cafer’den tahric etti, O şöyle dedi: Mehdi yatsı vaktinde Resullulah (s.a.v.)’in bayrağı, gömleği kılıcı ve Nur ve beyan gibi daha bir çok alametler yanında olduğu halde, Mekke’de zuhur eder.

Yatsı namazını kıldıktan sonra en yüksek sesi ile şöyle hitap eder:

“Ey insanlar! Ben size Allah’ı hatırlatıyorum. Yarın mahşer gününde Allah’ın huzurunda yerinizin ne olacağını haber veriyorum. Allah Teala size pek çok deliller ve Peygamberler göndermiş, Kuran’ı indirmiş ve size şöyle emretmiştir: Allah’a hiç bir şeyi ortak koşmayın Allah ve Resulüne itaati koruyun. Kuran’ın ihya ettiğini diriltin, yasaklarını da yasaklayın ve siz Mehdi’ye yardımcılar ve destek olun. Zira dünyanın fena bulması ve zevale ermesi yaklaşmıştır. Ve bu kesindir. Ben sizi Allah’a ve Resulüne, O’nun kitabıyla amel etmeye, batılı yok edip, sünneti ihya etmeye davet ediyorum.”

Bu hitabdan sonra, yanında, sonbahar bulutları gibi birbirinden habersiz toplanan, Bedir ehli sayısınca, üç yüz onüç kadar insanla birlikte zuhur eder. Onun ashabı gece abid, gündüz ise aslanlar gibidir. Allah, Mehdi için Hicaz toprağını feth ederek hapisteki Haşimilerin hepsini de kurtarır. Siyah bayraklılar ise Kufe’ye inip biat için Mehdi’ye adam gönderirler. Hz. Mehdi ordusunu her tarafa gönderir. Zulmü ve zalimlerin hepsini yok eder. Beldeler onun emrine girer. Allah Teala onun eliyle Konstantiniyyenin fethini müyesser kılar.

Burada bahsedilen mehdi, hakiki mehdi değil. Hakiki Mehdi&#;nin yolunu/hizmetini devam ettiren Cehcah yani Kahtani&#;dir.

Süfyaniyi hezimete uğratan genç

Keza (N.b. Hammad) Hz. Ali’den tahric etti, O şöyle dedi:

&#;Sol avucunda ben bulunan Haşimi (kökenli) bir gencin içinde bulunduğu siyah bayraklı bir ordu çıkar, Onların önünde Şuayb b. Salih Temimi adındaki şahıs bulunur. Bu ordu Süfyani ile savaşır ve Süfyaninin ordusunu hezimete uğratır.

Keza (N.b. Hammad) Hz. Ali’den tahric etti, O şöyle dedi:

&#;Süfyani’nin kuvveti Küfe’ye girdiğinde, O Horasan ehlini aramak için ordu gönderir. Horasan ehli ise Mehdi’yi arar ve Haşimi gençle birlikte başlarında Şuayb b. Salih Temimi’nin bulunduğu siyah bayraklılarla birleşirler. Bu ordu Estahir kapısında Süfyani ile karşılaşır. Büyük bir savaş olur Neticede siyah bayraklılar galip gelir. Süfyani kuvvetleri kaçar. İşte o zaman insanlar Mehdi’yi temenni ederler ve ararlar.&#;

&#;O’nun devrinde, ölülerin dirilere imreneceği bir adalet görülür.&#;

&#;Her zalime galip gelirler.&#;

Tabarani Evsad’da Ümmü Seleme’den tahric etti. Resulullah (s.a.v.) buyurdu:

Doğunun hakimi, Batı melikine gider ve O’nu öldürür. Sonra Batı meliki de doğuya gider, onu öldürür. Ondan sonra Batı meliki, Medine’ye bir ordu gönderir, ancak bu ordu yere batırılır. Sonra ikinci bir ordu gönderir. Bu arada Medine halkından bir kısım insanlar bir araya gelirler, Harem’den çıkan bir kimsenin etrafında, dağınık olarak, gelen kuşlar gibi toplanırlar. Öyle ki aralarında kadınlarında bulunduğu üç yüz ondört kişilik bir grub oluştururlar. Onlar her zalime ve Cebbar oğlu Cebbar’a galip gelir. O’nun devrinde, ölülerin dirilere imreneceği bir adalet görülür. O yedi yıl kalır. (Hz. İsa’nın kırk senelik döneminden) sonra ise yerin altı, üstünden daha hayırlı olur. Çünkü yine küfür ve zulüm yayılır. Bunun sonrası ise kıyametin kopmasıdır.)

&#;Onlara dört çeşit bela musallat olur. &#;

&#;O’nun hilafetine yer ve gök ehli, yabani hayvanlar, kuşlar hatta denizdeki balıklar bile sevinir.&#;

Süfyani ile yapılacak savaşlara dair…

Dani, Huzeyfe’den tahric etti. O dedi ki: Resullullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu:

&#;Zevra’da bir savaş olur.&#;

Huzeyfe ise, “Ya Resullullah Zevra nedir?” dedi.

Buyurdu:

Zevra doğuda nehirler arasında bulunan ve ümmetimin en şerlilerinin yaşadığı bir şehirdir. Zalimler hep orada otururlar. Onlara dört çeşit bela musallat olur. Kılınçtan geçilir, yere batırılır, tufana maruz kalır ve hayvan suretine değiştirilirler.

Sonra Resullullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Habeşliler arablarla savaşmak isterler, ancak onlar korkup Ürdün toprağına sığınırlar. Bu arada Süfyani üçyüz atmış süvari ile Şam’a varır ve bir ay içinde otuz bin kişi onlara iltihak eder. Süfyani daha sonra ordusunu Irak’a gönderir ve Zevra’da yüzbin kişiyi öldürür. Nihayet Kufe’ye varır ve onları esir ederek bir ordu daha hazırlar ve onu Medine’ye gönderir. Ancak bu arada Doğu’da başlarında Şuayb b. Salih Temimi’nin bulunduğu bir ordu toplanır ve düşmanlarını yok ederek Kufe’li esirleri kurtarır.

Süfyani’nin Medine’ye gönderdiği Ordu üç günlük bir işgalden sonra Mekke’ye yönelir, ancak Beyda’ya geldiğinde Allah Teala “Ya Cebrail onları cezalandır” emri ile Cebrail (a.s.)’ı gönderir ve Cebrail (a.s.) bir ayağını yere vurarak bu orduyu toprağa gömer. Sadece Süfyani’ye haber getirecek iki kişi sağ kalır. Bu iki kişi Süfyani’ye gelip durumu anlattığında o herhangi bir korku duymaz. Bu sırada Kureyş soyundan bir grup insan Konstaniyye’ye (Roma’ya) kaçar. Ancak Süfyani Rum büyüğüne haber göndererek bunları geri istetir. Bu kişiler ona iade edilir. Süfyani’de Şam kapısında onların boynunu vurdurur. Huzeyfe devam ederek, O gün o kadar çirkin olaylar olur ki, Şam kapısında gezdirilen bir kadın mihrap’da Süfyani’nin dizlerine oturtulur, bunu gören Müslümanlardan birisi “Yazıklar olsun size imandan sonra küfre mi düştünüz, bu helal değldir” der. Ancak Süfyani tarafından boynu vurdurulur. Bu olayı yayan herkesin de boynu vurulur. İşte o zaman semadan şu ses duyulur: “Ey insanlar, Allah Teala size münafik ve zalimlere uymayı men etmiş ve Mekke’de bulanan yeryüzündeki insanların en hayırlısı ismi Ahmed babasının adı Abdullah olan Mehdi’yi reisiniz kılmıştır, O’na uyun ve emrini dinleyin.”

Bu sırada İmran b. Hüseyin “Mehdi’nin nasıl bilineceğini” sordu. Resullullah (s.a.v.) şu cevabı verdi: O benim evladımdandır. Tavrı beni İsrail ricali gibidir, üstünde pamuktan (kutvani) iki cübbe bulunur. Sağ yanağında siyah bir ben vardır. Yüzü parlayan yıldız gibi nurludur. Kırk yaşındadır. Şam, Mısır ve Doğunun birçok yerinden ebdallar ve ileri gelen insanlar O’na gelir ve Rükun ile Makam arasında O’na biat ederler. Sonra Hz. Mehdi, önünde Cebrail arkasında Mikail ile Şam’a doğru yola çıkar ve O’nun hilafetine yer ve gök ehli, yabani hayvanlar, kuşlar hatta denizdeki balıklar bile sevinir. Zaman bereketli olur, nehirler suyunu, yer verimini artırır, hazineler çıkarılıp Şam’a getirilir. Süfyani dalları Hire ve Taberiye’ye doğru uzanan bir ağacın altında öldürülür. Kelp kabilesi de yok edilir. Orada imkansızlık nedeni ile de olsa bulunamayan hüsrana uğramıştır. “Onlar tevhid ehli olduğu halde, onlarla savaşmak nasıl doğru olabilir?” şeklindeki sualini de Resûlullah (s.a.v.) şöyle cevaplandırmıştır.

Onlar mürteddirler. Zira şarabı helal sayarlar ve namazı da kılmazlar.”

“Biat Allah içindir”

Keza (N.b. Hammad) İbni Sirin’den tahric etti, O şöyle dedi: Mehdi’nin bayrağında “Biat Allah içindir” yazılıdır.

Onların manevi dereceleri çok yüksektir

Muhammed b. Hanefi (r.a.)’dan rivayet edildi ki: Bir gün
biz Hz. Ali’nin yanındayken, birisi Hz. Mehdi’den sual etti. Ali (r.a.) “Heyhat” dedi. Sonra eliyle bir dokuz yaptı ve sonra da şöyle dedi:

&#;O (Mehdi) ahir zamanda, kişiye “Allah’dan kork, Allah’dan kork” denildiği zamanda çıkar&#; dedi.

(ve şöyle devam etti):

&#;Bulutların semada toplandığı gibi, Allah O’nun etrafına bir kavim toplar. Onların kalblerini uzlaştırır. Onlar, içlerinden şehit düşene üzülmez, kendilerine katılana da sevinmezler. Sayıları Bedir ashabı kadardır. Evvelkiler (O güne kadar gelmiş geçmiş müslümanlar, manevi makam ve derece sahibi olmakta) onları geçemediği gibi, sonrakiler (Onlardan sonraki devirlerde kıyamete kadar gelen mü&#;minler arasında hiçkimse) de onlara (Manevi makam ve derecelerine) yetişemezler ve onların sayıları Talud ile nehri geçenler kadardır.&#;

Güney Azerbaycan&#;ın fethi

İbni Mace ve Ebu Naim, Ebu Hureyre’den tahric ettiler, O dedi, Peygamber (s.a.v.) buyurdu:

&#;Eğer dünyadan (kıyametin kopmasına) bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatır, Ehli Beytim’den birisini çıkarır ve (Bütün) dünyaya Malik eder. O Konstaniyye (İstanbul) ve Deylem dağlarını (Güney Azerbaycanı da) feth eder.&#;

(Deylem Dağları Hazar denizinin güneybatısındadır.)

Hindistan&#;ın fethi

Naim b. Hammad Fiten isimli kitabında Kaabül Ahbar’dan tahric etti, O dedi ki:

Beytül Makdis’in (Kudüs) Meliki (Mehdi) Hindistan’a asker gönderir. Feth eder ve hazinelerini alır ve onun ziynetleri ile Beytül Makdisi süsler. Ona Hind Melikleri bağlanarak getirilir. Kendisine doğu-batı arası (Tıpkı hz. Zülkarneyn&#;e nasip olduğu gibi) feth olunur.

İtalya&#;nın ve Kat’i beldesinin fethi

Mukaddes emanetlerin içinde bulunduğu Tabut-u Sekine

Mehdi kıssası ve Rumiyye’nin (Romanın) fethi hakkında Resullullah (s.a.v.)’den rivayet etti, O şöyle buyurdu:

Mehdi’nin askerleri dört tekbir getirdiği zaman, Rumiyye’nin duvarları yerle bir olacaktır. Burada altı yüzbin kişi öldürülür. Ve hazineleri de Beyt-ül Makdis’e götürülmek için alınır. Ayrıca içinde sekine ve Beni İsrail’in sofrası, gerçek Tevrat levhaları, Hz. Musa’nın asası ve Hz. Süleyman’ın minberi ile, Allah’ın Beni İsrail’e gönderdiği süt gibi beyaz renkli men (kudret helvası)’den iki ölçek bulunan tabut da Beyt-ül Makdis’e getirirler. Sonra onlar Tahine ismindeki bir
şehri de feth eder ve nihayet kat’i beldesine gelirler:
Kat’i: Bu belde gemileri taşımayan bir deniz üzerindedir.
Denildi ki: “Ya Resullullah, niçin o gemileri taşıyamaz” Buyurdu ki: O denizin derinliği bulunmamaktadır. İnsanlar onu ancak küçük gemilerle geçebilirler.
Hz. Mehdi ve ordusu o denizin kenarından geçerler.
Allah orada Adem oğulları için menfaatlar yaratmıştır. Kat’i beldesinin kapısı bulunur ve her kapıdan da savaşçı çıkar. Mehdi ve ordusu 4 tekbirle şehrin duvarlarını yerle bir eder. İçindeki hazineleri alır ve burada yedi yıl kaldıktan sonra Beyt-ül Makdis’e geçerler. Deccal’in Isfahan yahudileri ile birlikte çıktığı haberi bu sırada onlara ulaşır. (Bu hadisi Ebu Ömer ed-Dani Sünen’de zikreder.)

Tabut-u Sekine

Naim b. Hammad, Kaab’dan tahric etti, dedi ki:

Mehdi, Rumlarla savaşmak için bir ordu gönderir. O’nun fıkıh bilgisi on aliminkine bedeldir. O Tabut-u Sekine’yi de Antakya mağarasından çıkarır.

Hz. Mehdi, Hz. Zülkarneyn&#;in girdiği her şehre girecek

Emiril Mü’minin Hz. Ali İbni Ebi Talib (r.a.)’dan Mehdi kıssası hakkında rivayet edildi. Dedi ki:

O (Mehdi) dünyanın her yerine (tamamına) teveccüh eder ve (Dünyanın her yerindeki) her zalimi yok eder. Ehl-i İslamın kalbini Allah O’nunla ihya eder. Hazineleri Beyt-ül Makdis’de toplar. İçinde bir çarşısının her bir çarşıda da bin dükkanın bulunduğu bir şehre gelir, orayı feth ettikten sonra dünyayı kuşatan yeşil deniz üzerindeki Kat’i şehrine gelir. Bu denizin arkasında Allah’dan başkasının bilmediği şeyler vardır. Kat’inin uzunluğu bin mil, genişliği ise beş yüz mildir. Mehdi’nin askerleri üç tekbirle şehrin duvarlarını yerle bir ettikten sonra bir milyon insanı öldürerek burayı feth ederler. Hz. Mehdi daha sonra bin adet binekle buradan Beyt-ül Makdis’e geri yönelir. Filistin de Trablusşam, Akka, Sur, Gazze ve Askalanı da alarak buradaki hazineleri Kudüs’ü şerife getirir. Deccal çıkıncaya kadar burada ikamet eder. Daha sonra da Hz. İsa (a.s.) nüzul eder ve Deccal’i öldürür. (Bu konuda “Ikduddurer’de daha geniş bilgi vardır.)

Yahudilerin çoğunun müslüman olması

Naim, Selman b. İsa’dan tahric etti, o Dedi ki:

Duyduğuma göre, Mehdi’nin elinde (zamanında) sekine bulunan tabut Taberiye gölünden çıkarılır ve Beyt-ül Makdis’de O’nun önüne getirilir. Yahudiler bunu görünce, pek azı hariç, çoğu Müslüman olurlar.

Ebu Amr Dani, Sünen’inde İbni Şevzeb’den tahric etti. O
dedi ki:

O’na Mehdi denilmesinin sebebi şudur. O, Yahudilerin
hac yaptığı Şam dağlarından bir dağın içindeki (gerçek) Tevrat’a dair kitapları (sayfaları) çıkarır ve Yahudilerden bir cemaat O’nun elinde (onun vesilesiyle) Müslüman olur.

Keza (N.b. Hammad) Kaab’dan tahric etti, O dedi ki:

O, kimsenin bilmediği gizli bir duruma kılavuzlandığı için kendisine “Mehdi” denilmiştir. O, Tabut-u Sekine’yi Antakya mağarasından çıkarır.

Naim b. Hammad, Ertah’dan tahric etti, Dedi:

Hz. Mehdi Beyt-ül Makdis’e iner ve millet O’nun Ehli Beyt’inden gelenlerle uzun bir müddet yaşar. Daha sonra zalimler görünür ve Beni Abbas rahmetle aranır.

Hz. Mehdi’den sonra “Kahtani” denilen bir kimsenin geleceği

Kahtani&#;nin manevi derecesi

Tabarani Kebir’inde, İbni Münde Ebu Naim, İbni Asakir,
Kays b. Cabir’den, O da babasından, babası da dedesinden tahric ettiler,

O dedi ki Resullullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

Benden sonra halifeler olur. Halifelerden sonra emirler, emirlerden sonrada zalim melikler gelir. Son olarak da ehli Beytimden birisi (hakiki,asıl mehdi) çıkar, daha önce zulümle dolu olan dünyayı adaletle doldurur. Sonra O gider Kahtani (Cehcah) gelir. Beni Hak olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, O (Kahtani) diğerinden (Asıl mehdiden) dün (aşağıda, altta) değildir.

Keza (N.b. Hammad) Kays b. Cabir es-Sadefi’den tahric
etti, dedi ki: Resullulah (s.a.v.) buyurdu:

Ehli Beytimden bir adam olacak ve daha önce zulüm dolu olan dünyayı adaletle dolduracaktır. Ondan sonra Kahtani’dir. Nefsim yedi-i kudretinde (kudret elinde, kudretinde) olana (Allah&#;a) yemin ederim ki, O (Kahtani) O’nun (Mehdinin) dununda (altında) değildir.

Keza (N.b. Hammad) Kaab’den tahric etti. O dedi ki; Buyurdu:

Benden sonra, ehl-i Yemen’den, Mehdi’nin dinde kardeşi olan, Kahtan’dan bir halife olur. Ve O’nun (Mehdi’nin) yolunda gider. Rum şehrini (İstanbul&#;u ikinci kere) feth edecek olan O’dur (Kahtanidir) ve ganimetlerini de alır.

Kahtaninin öldürülmesi

Keza (N.b. Hammad) Ertad’dan tahric etti, dedi bana ulaştı ki:

Mehdi kırk yıl yaşadıktan sonra döşeğinde vefat eder. Sonra Kahtan’dan iki kulağı delik (Her yerden haber alabilen, istihbarat gücü çok kuvvetli) olan bir adam (Kahtani) çıkar ve Mehdi’nin yolu üzerinde gider. Yirmi sene kaldıktan sonra silahla öldürülür. Peygamber (s.a.v.)’in Ehli Beytinden bir adam olan o mehdi (Kahtani) güzel tavırlıdır. Kayzer şehrine (İstanbul&#;a) gaza eder. O Ümmeti Muhammed (s.a.v.)’in emirlerinin sonuncusudur. Sonra O’nun zamanında Deccal çıkar.

Kahtaniye/Cehcaha, Mansur da denilmiştir

Keza (N. b. Hammad) İbni Amr’dan tahric etti, O dedi ki:

Ey Yemen topluluğu! Mansur’un sizden olduğunu söylüyorsunuz. Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, O’nun babası Kureyşi’dir. İstesem O’nu son ceddine kadar sayardım.

Naim b. Hammad, Süleyman b. İsa’dan tahric etti, dedi ki:

Bana ulaşan bir habere göre, Hz. Mehdi ondört sene Beytül- Makdis’de kalır, ardından ölür. Kendinden sonra, kendi kavminden Mansur adında bir adam (Kahtani, Cehcah) arkasıdan gelir. Beytül-Makdis’de yirmi bir sene durur. Sonra öldürülür, daha sonra Mevla adında birisi gelir ve üç yıl kaldıktan sonra o da öldürülür. Ve bilahare Heşimül-Mehdi gelip üç yıl dört ay on gün kalır.

Keza (N.b. Hammad) Zühri’den tahric etti, dedi ki:

Mehdi ölür, sonra insanlar fitnelere düşer ve kendilerine Mahzum kabilesinden bir adam gelir, O’na biat olunur. Bir müddet kalır, sonra semadan ins ve cinne ait olmayan bir münadi şöyle nida eder: “Falana biat edin ve hicretten sonra topuklarınız üzere geriye dönmeyin.” İnsanlar hemen bakınırlar, ancak (biat edecek kimse) göremezler. Sonra bu nida üç kez duyulur. Bilahare Mansur’a biat edilir de Mansur, Mahzuni üzerine yürür. Allah da O’na (Mansur&#;a yani Kahtani&#;ye) nusret verir de onu (Mahzuniyi) ve beraberindekileri öldürür.

Mehdiden sonra gelecek üç emir

Naim, Abdullah b. Amr’dan tahric etti. Dedi ki:

Zalimlerden sonra Cabir çıkar. Öyle ki Allah Muhammed (s.a.v.)’in ümmetini ona tabi kılar. Sonra Mehdi, sonra Mansur (Cehcah), sonra Selam ve sonra da Emirül-Usub. Bundan sonra ölmeye muktedir olan ölsün (Çünkü bu kişilerden sonra dünya yine cehennemi bir dünyaya döner. Her yer küfür, zulüm, gözyaşı dolar ve kıyamet kopana kadar dünyanın hali bir daha düzelmez).

Keza (N.b. Hammad) Abdullah b. Amr’dan tahric etti,
dedi ki:

Üç emir arka arkaya gelir. Allah onlara yeryüzünün tamamının fethini müyesser kılar. Evvelinde salih Cabir, sonra Müferrec, sonra da Zulusub. Kırk yıl kalırlar. Onlardan sonra dünyada hiç hayır yoktur.

Akademi DergisiHz. MehdiHz.ZülkarneynKahtani - CehcahMehmet Fahri SertkayaMFSSüfynyalnız değildir

Doğru söylemiş. Biyonik Solomon Soysuz: &#;Bir daha Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider gelmez.&#; dedi.

Doğru söyledi. Hakikaten doğruyu söyledi. Bir daha gelmez. Tayyip kadar haddi aşanı, şeytanlaşanı, adeta deccal ile yarışanı, maddi ve manevi manada yüz milyonlarca insanı felakete sürükleyeni, dünyayı kana boğanı, milyonlarca kişiyi sonsuz cehenneme sürükleyeni, üstelik bunu da haır yolunda savaşıyormuş gibi görüne görüne yapanı bir daha gelmez. Bu derece zarar vermiş münafıklar, tarihte az görülür. Tayyip kadar sonu ibretlik ve çok sarsıcı olanı, Allah bilir ya, bir daha gelmez.

Böyle işler yapacak bir kişiden hadislerde de bahsediliyor ve ona &#;Süfyan&#; deniliyor. Çoğu kişi Süfyanla Deccalin aynı kişi olduğunu zan ediyor. Öyle değil… İkisi farklı kişiler. Hadislerden çok kesin olarak anlaşılabiliyor ki Süfyan müslüman bir topluluğun arasından çıkacak, devletin başına geçecek ve müsrifliği devletin imkanlarını bitirmeye kadar sürecek.

Süfyanıda ibret-i alem olacak şekilde mehdi öldürecek, bu da anlatılmış hadislerde… Lakin çoğu kişi, hadislerde geçen &#;mehdi&#;yi hep tek kişi zan ediyor. Bir farkına varabilselerdi, her şeyi anlayacaklardı. Hadis-i şeriflerde &#;mehdi&#; denirken sadece o ahir zaman mehdisi yani silsile-i sadatın son mürşid-i kamili yani Süleyman Hilmi Tunahan hazretleri kastedilmiyor. Onun yolunu devam ettirecek yardımcıları da olacak ki onlara da bazı hadislerde mehdi deniliyor. Çünkü mehdi umumi/genel manada bir sıfat… Mehdi, hidayete ermiş ve başkalarının da hidayete ermesine vesile olan kişi demek. Bu manada mehdi, bütün hocaefendiler için hatta hocaefendi bile olmasa, müslüman olmuş ve nasihat eden her mü&#;min kişi için kullanılabilecek bir sıfattır.

Süfyanı öldürecek mehdi de hakiki mehdinin evladından, bağlılarından olan Cehcah yani Kahtanidir. İsterseniz o hadislere şimdi bir daha bakın, bütün taşların yerine oturduğunu, 14 asır önce bu günlerin de tam isabetle anlatıldığını ama herkes anlayamasın ve hayatın olağan akışı bozulmasın diye sırran anlatıldığını göreceksiniz.

Bir de bilmeniz lazım ki &#;deccal&#; denirken de sadece o hakiki deccal kastedilmiyor. Hadislerde ondan başka onlarca kişiye de deccal deniliyor. Deccal de umumi manada kullanılan bir sıfattır. Yalancı, hileci, hak yolunda görünürken batıla sürükleyen, kurtarıcı rolüne bürünerek insan topluluklarını kasten felakete sürükleyen kişi demektir. Bu manada bakınca, çok yüksek sayıda kişiye deccal denilebilecektir.

Süfyan&#;dan bahsedilen bir hadis-i şerifte, onun elinin delik olduğu ifade edilmiştir. Yani elinde hiçbir şeyin durmayacağı, tutumlu olmayacağı, her şeyi elden çıkartacağı, satacağı, savuracağı, aşırı derece masraflı ve müsrif bir kişi olacağı ifade edilmiştir. Yine hadis-i şeriflerden anlaşılıyor ki Süfyan yalnız değildir. Onun kendisi kadar ahlaksız, namussuz, şeytanlaşmış yalaka dalkavukları olacaktır.

Mehmet Fahri Sertkaya

Akademi DergisiDeccalHz. MehdiKahtani - CehcahMehmet Fahri SertkayaMFSSüfyanSüleyman SoyluTayyipHadis-i şeriflerde haber verilen hz. Mehdi, Nakşibendi yolunun son mürşid-i kamilidir

Nakşibendî yolunun Müceddidler kolunun silsilesi kendisiyle ikmâl ve tamamlanmış bulunan, bu zincirin ve son halkasını teşkil eden Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri, bir sohbetlerinde bu hususta şu îzahatta bulunurlar:

➥ &#;Hz. Mehdî (aleyhirrıdvân) hakkında vâki hadîs-i şeriflerde, Fahr-i Âlem Efendimiz’den (s.a.v) sırran haber sâdır olmuştur; ancak, anahtarı kimde ise o açar ve işin hakikatini o anlar, başkası anlayamaz. Herkes anlasa sır zâhir olur, usûle muhâlif gelir. Yani zamanın sâhibi, Resûlüllâh’ın vârisi perdeyi kime açarsa, ancak o anlar. Nüzûl-ü İsa aleyhisselâm’daki (Hz. İsa’nın yeryüzüne inişindeki) sır da böyle… Allah dostlarının rütbesindeki büyüklükleri nisbetinde halleri ve sırları kapalıdır.&#;

İkinci bin yılın müceddidi, Silsile-i Aliyye-i Nakşibendiye’nin halkası İmâm-ı Rabbânî (k.s.) hazretleri de Mektubat’ında, hz. Mehdî (aleyhirrıdvân) ile alâkalı şu açıklamalara yer vermektedir:

➥ Haberde şöyle bildirildi: Geleceği vâd edilen hz. Mehdî aleyhirrıdvân, saltanâtı zamanında dînin tervîcini (kıymet ve itibârını artırmayı) ve sünnetin ihyâsını murâd ettiğinde, bid‘at ile ameli âdet edinen ve onları güzel zannedip bu zannı sebebiyle dîne ilhak eden Medîne âlimi, hayretle şöyle diyecektir: ‘Şüphe yok ki bu şahıs, dinimizi ortadan kaldırmak ve şerîatimizi yok etmek istiyor!’ Bunun üzerine hz. Mehdî aleyhirrıdvân, onun öldürülmesini (bid‘atlerinin ortadan kaldırılmasını) emreder. Böylece onun, güzel sandığı fiillerin kötü yani birer bid‘at olduğu da görülmüş olur. ‘Bu Allâh’ın fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah en büyük fazlın (lûtuf, ihsan ve inâyetin) sahibidir.&#;

➥ &#;Öyle zannediyorum/o kanaatteyim ki, ekmel-i velâyetle geleceği vâd edilen Mehdî (aleyhirrıdvân), bu nisbet (yani kendisinin mensûbu bulunduğu Tarîkat-ı Aliyye-i Nakşibediyye-i Müceddidîn kolu) üzere olacak ve bu Silsile-i Aliyye’yi tamamlayıp ikmâl edecektir. (Bu zincirin son halkası o olacaktır.)&#; (el-Mektûbât, 1, )

İmam-ı Rabbani (k.s.) hazretleri, adı geçen mektuplarını ve diğer pek çok te&#;lifatını kaleme alış sebebini açıklarken, aşağıdaki dikkat çekici cümleye de yer veriyorlar:

➥ &#;Bize, bütün yazılarımızı âhir zamanda geleceği vâd edilen Mehdî’nin (aleyhirrahmeti vettahiyyeti verrıdvân) okuyacağı ve hepsini makbul bulacağı bildirildi. Bu kadar yazı yazmamızın sebebi budur.&#;

Mazanne-i hayr/mazanne-i kirâmdan dinleyip işittiğimize göre Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) hazretleri bir gün buyuruyorlar ki (mealen):

➥ &#;İmam-ı Rabbani hazretlerinden Allah razı olsun, bu mektupları yazmışlar, hepsi de makbulümüzdür. Eğer o bunları yazmamış olsaydı, bunları da bizim yazmamız icap edecekti.&#;

Cihangir Cehcah ya da nam-ı diğer Kahtani…

Hz. Mehdiden sonra, mürşid-i kamil olmayan cihangir bir idareci, Mehdinin yolunu, hizmetlerini devam ettirecektir.

“Cehcah adındaki bir adam idareyi ele alıncaya kadar günler ve geceler gitmeyecektir (kıyamet kopmayacaktır, günler ve geceler, yani hayat devam edecektir). (Müslim, Tirmizi)

Zübdet-ül Buhari Tercemesi hadî­sin haşi­ye­sinde, Er-Raid Lügatı’nın beyanına göre “Harbte na­’ra atan kah­raman” mânâ­sında olan “Cehcah” vas­fıyla tavsif edilen bir zâtın geleceği (Şarkavî Şerhi’nden naklen) şöyle ifade edilir :

“Bu kişinin adı Cehcah’tır. Çok kıymetli bir zat olup Mehdi’den sonra ortaya çıkacak, onun yolunu tutacaktır. Çoban koyununu nasıl sürerse, Cehcah da cihangir olarak bütün ülkeleri idare edecek, herkes ona boyun eğecektir.”(Şarkavi Şerhi) (Cehcah şahsın ismi değil vasfı olsa gerek, Bak: İbn-i Hanbel 3,89)

&#;Kahtanlı bir adam çıkıp değneği (asası) ile insanları yönetmedikçe kıyamet kopmaz&#; (Buharî, Menakıb 7; Müslüm, Fiten 60)

Bazı âlimlere göre Kahtânî’in adı Cehcah’tır. Ve saltanatı yirmi yıl kadar sürecektir. Bu zat Hz. Mehdi&#;den sonra çıkacak ve onun yolunu tâkip edecektir. “İnsanları asasıyla sevk/idare etmesi” ifadesiyle kendisi bir çobana benzetilerek idaresi altındakilere karşı güzel ve âdil idaresine, güçlü saltanatına işaret edilmiştir

İbn-i Asâkîr ve diğer bazı muhaddislerin (hadis alimlerinin) naklettiklerine göre, Kays b. Câbir, demiştir ki:

“Peygamber, şöyle buyurdu: Benden sonra halîfeler gelecek. Halîfelerden sonra Emirler gelecek. Emirlerden sonra zorlu Melikler gelecek. Sonra ehl-i beytimden yeryüzünü zulüm yerine adâletle dolduracak bir adam (Hz Mehdi) çıkacak. Sonra, Kahtânî&#;nin iş başına getirilmesi emredilecek. Beni gerçekle gönderen Allah&#;a kasem (yemin) ederim ki, o (Kahtani), ondan (Mehdiden) aşağı değildir.”

Süleyman b. İsâ&#;dan naklediliyor:

“Haber aldığıma göre Mehdî, Beyt-i Makdis&#;te 14 sene hükmettikten sonra vefât edecek. Sonra Tubbe halkından Mansûr (Kahtânî) adında bir adam gelecek. 21 sene hükmettikten sonra öldürülecek. Ondan sonra Haysem iş başına gelecek ve 3 yıl 4 ay 10 gün hüküm sürecek.”

Nablûsî&#;ye göre, onun insanları âsasıyla idare etmesi, ona itaat etmeleri anlamında kinayeli anlatımdır. Ancak Kurtubî&#;nin işaret ettiği onun sert ve katı olduğu, bu herkese karşı değil; sadece haddi aşan günâhkârlara karşıdır. Oysa o, dürüst bir kişidir ve adâletle hükmeder.

İbn Hacer, Nuaym b. Hammad&#;dan naklettiğine göre o, Abdullah b. Amr&#;ın halifeleri saydığında “…….Bir de Kahtanlı adam” dediğini kuvvetli bir senedle rivayet etmiştir. Yine iyi bir senedle İbn Abbas&#;ın: “……ve Kahtanlı bir Adam, hepsi salih kimselerdir” dediğini nakletmiştir ( İbn Hacer el-Askalânî, “Fethu&#;l-Bâri” (Sahih-i Buhari Şerhi), c.6, s)

Özetle ifade etmek gerekirse…

-İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir otoriteye ve Süleyman Hilmi Tunahan hazretlerine göre mehdi, Nakşibendi tarikatının son mürşid-i kamilidir. Yani Süleyman Hilmi Tunahan hazretleridir.

-Hadis-i şeriflerde geçen &#;asa&#; hazret-i Musa&#;nın asası olabilir ki bu gibi mukaddes emanetlerin hepsi hz. Mehdiye bırakılmıştır. Bakara suresinin ayet-i kerimesinde bahsedilen sandık da hz. Mehdidedir. Yahudiler bu sandığa Ahit Sandığı derler. Hazret-i Süleyman&#;ın mührü bile bu sandığın içinde hz. Mehdiye teslim edilmiştir. Hz. Mehdi de bu yüzüğü ya da asayı ve de diğer mukaddes emanetleri, kendisininin alemi değişmesinden sonra halifelik/emirlik/idarecilik yapacak salih yardımcılarına verebilir.

-Kahtani, kahtanlı, Kahtanda bulunan, Kahtanda doğmuş bir zat demek değildir. Yokluktan, kuraklıktan çıkabilen ve sonrasında cihangir yani dünya hakimi olabilen demektir. Burada iki türlü yokluk var. Mücadelesinin ilk devresinde, yokluklara, imkansız görülen şartlara rağmen mücadele edebilmesi ve ikinci devresinde ise teşkilatlanabilmesi ve çok büyük bir güce/teşkilata ulaşabilmesi manası var. İkinci mana ise, Hz. Yusuf zamanındaki gibi şiddetli bir kuraklık, yokluk, açlık musibetinden, kendisine tabi olanları çıkartacak bir kişi olması. Hayatının hz. Musa ve hz. Yusuf gibi bir hayat olması. Yaşadıklarının, yaptıklarının, onları yaşadıkları ve yaptıkları gibi olması.

-Hadis-i şeriflerde ifade edilen yıllar, gerçek manasına değildir. &#;20 yıl&#; ya da &#;40 yıl&#; gibi ifadeler de anladığımız manada değildir ve zan ettiğimizden çok çok daha uzun zaman dilimlerini haber verir.

-Yukarıdaki alıntılardan da anlaşılmaktadır ki, Kahtani/Cehcah, dünya tarihinde çok ama çok mühim bir yeri olacak bir kişidir. Hz Mehdi kadar büyük hizmetler yapacak kişidir. Hz. peygamberimizin ashabına uzun uzun ve sevgiyle anlattığı, ashabın daha o zamandan çok sevip hürmet ettiği kişidir. İstanbul&#;un ikinci fethini gerçekleştirecek komutandır. Mürşid-i kamil ya da mehdi değildir, salih ve adil bir müslüman idarecidir. Tıpkı Hz. Zülkarneyn gibi, yüz binlerce peygambere nasip olmamış çok muazzam hizmetler yapacak ve o derece büyük manevi dereceye erişecek kişidir. Tıpkı hz. Zülkarneyn gibi bütün dünyayı tek devlet haline getirip idaresi altına alacak, adaletle yönetecek, hadis-i şerifte bahsedilen &#;dünyaya hakim beşinci kişi&#; olacak kişidir. Sonra başka dünyaları da feth ederek oralarda da zulmü bitirip adaleti tesis edecek kişidir. Tıpkı hz. Zülkarneyn gibi Ye&#;cüc ve Me&#;cüc halklarını harpte yenecek, bu uzaylı halklarla ikinci kere yapılacak harpte komutan olacak kişidir. Hz. İsa yeniden yeryüzüne indirildiğinde de dünyanın idarecisi kalacak, o dönemde ise hz. İsa&#;ya danışarak kararlar alacak kişidir.

Hz Mehdi zamanında, Yahudiler/Museviler arasında hidayet nasip olacak, İslamla müşerref olacak kardeşlerimiz olacak. Bu, 14 asır önce hz. Peygamberimiz tarafından haber verildi. Nasıl ki asr-ı saadette yahudi milletinden olan bazı kişiler İslam&#;ı kabul ederek ashab-ı kiramdan oldular, çok güzel muamele gördüler, çok mesut yaşadılar, bu devirde de aynısı olacak. Kalabalık yahudi grupları, şunca hakikati görüp anlayıp İslam&#;ı kabul edecekler. İşte o vakit de geldi. Hatta Ye&#;cüc ve Me&#;cüc milletinden olup da şu anda dünyamızda bulunanların arasından da İslam&#;ı kabul edip kardeşimiz olanlar olacak.

Bizde ırkçılık yok. Bizde, kişileri, İslam&#;dan önceki hayatlarıyla kınamak, ayıplamak da yok. İslam&#;ı tercih edenleri yargılamak, önceki zamanlarda yaptıklarından dolayı cezalandırmak da yok. İslam&#;ı kabul eden bir kişinin amel defteri, annesinden doğduğu gün kadar tertemiz olur. Allah onları af eder. Biz müslümanlar da geçmişte yaşananlardan dolayı onlar af ederiz ve asla geçmişini konuşmayız. Onlara dilimizle bile eziyet etmeyiz.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası