eyüp sultan hikayesi / Eyüp Sultan Camii | Gezimanya

Eyüp Sultan Hikayesi

eyüp sultan hikayesi

Eyüp Sultan Camii Nerede, Kim Yaptı? Eyüp Sultan Camii Tarihi ve Hikayesi

Haberler

Seyahat

Eyüp Sultan Camii Nerede, Kim Yaptı? Eyüp Sultan Camii Tarihi ve Hikayesi

Ülkemizde birçok tarihi ve kültürel yapı bulunuyor. Özellikle İstanbul'da ziyaret edilmesi gereken birçok tarihi yer mevut. Bunlardan bir tanesi de Eyüp Sultan Camii. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turisti ağırlayan Eyüp Sultan Camii görülmeye değer kutsal yerler arasında yer alıyor. Eyüp Sultan Camii'nin bulunduğu yerde ilk sahabelerden olan Eyüp Sultan'ın türbesi de bulunuyor. Camiiye de bu sebeple Eyüp Sultan adı verilmiş. Peki Eyüp Sultan Camii nerede, nasıl gidilir? Eyüp Sultan Camii mimarı kimdir, hikayesi ve özellikleri nedir?

Gelin birlikte Eyüp Sultan Camii'ni keşfedelim.

Eyüp Sultan Camii Tarihi

Eyüp Sultan Camii Tarihi

Eyüp Sultan Camii Hikayesi

Eyüp Sultan Camii Hikayesi

Eyüp Sultan Camii Tarihsel Önemi

Eyüp Sultan Camii Tarihsel Önemi

Eyüp Sultan Camii Mimarı ve Mimari Özellikleri

Eyüp Sultan Camii Mimarı ve Mimari Özellikleri

Eyüp Sultan Camii Nerede, Nasıl Gidilir?

Eyüp Sultan Camii Nerede, Nasıl Gidilir?

Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi, Tarihi ve Özellikleri

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi ve Hikayesi

İstanbul tarih açısından çok önemli bir yerdir. Tarihte birçok medeniyete başkent olduğundan dolayı, tarihi yapılar bakımından çok zengindir. Bu tarihi yapılardan bir tanesi de Eyüp Sultan Camii'dir. Peki Eyüp Sultan Camii hikayesi, tarihi ve özellikleri nelerdir?

İşte ziyaret ettiğinizde zaman tünelinde geziyormuş gibi hissettirecek Eyüp Sultan Camii;

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Eyüp Sultan Camii, İstanbul'un fethinden 5 yıl sonra yılında inşa edilmiştir. Camiden önce yanında inşa edilmiş olan Eyüp Sultan Hazretleri'nin Türbesi'nin yer alması bu caminin önemini vurgulamaktadır. Külliye yapısı olarak inşa edilen camii, İstanbul’un Haliç kıyısının ucundaki Eyüp semtinde bulunmaktadır. Arapların İstanbul’u kuşatması sırasında şehit olan ve İslamiyet'i ilk kabul edenlerden biri olan Hz. Eyyub El-Ensari’nin kabrinin bulunduğu yerdedir. Yapı cami, medrese, aşhane, hamam ve türbe gibi birimlerinin olduğu, büyük bir tarihi eserdir. Zaman içerisinde iyice harap olan camiyi III. Selim minareleri ve temelleri hariç tamamen yıktırmış ve yeniden yaptırmıştır. ’de başlayıp 2 sene süren yapım çalışmaları sonunda ise cami günümüzdeki halini alır.

Eyüp Sultan Camii'nin Mimari Özellikleri

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Eyüp Sultan Camii'nin ilk inşa edildiği zamanki mimari özellikleri tam olarak bilinememektedir. yılında gerçekleşen depremde bu yapı çok büyük hasar görmüştür. Caminin onarımının istenmesine karşılık yapı temeline kadar yıkılmış ve yılında tekrar inşa edilmiştir. Daha sonraları yılında düşen yıldırım ile minareler büyük zarar görmüştür. Eyüp Sultan Camii son onarımını Adnan Menderes'in talimatıyla görmüştür. Bugünkü caminin sahnı, sekizgen bir kasna­ğa oturan 17,5 m çapındaki bir kubbeyle örtülüdür. Bu kasnak birbirlerine kemerlerle bağlanmış altı serbest sütuna ve mihrap duvarının içinde kalan iki ayağa oturmaktadır. Ana kubbe kasnağın sekiz yanından birer yarım kubbeyle çevrilmiştir.

Kubbeyi taşıyan sütunla­rın volütlü başlıkları, giriş kapısının dilimli kavsarasıyla ona benzer biçimde bezenmiş altın yaldızlı mihrap bunlardan bazısıdır. Eyüp Sultan Camii'nin Eyüp Meydanı yönündeki dış avlusu yine barok tarzında yapılmıştır. Batıda ve güneyde bulunan iki kapıdan giriş sağlanmaktadır. Dış avlunun kuzeyinde, içinde birçok ünlü kişinin meza­rının bulunduğu hazire; ortasındaysa, üzeri sekiz sütuna oturan kubbeli bir saçakla örtülü mermer şadırvan yer alır. Yapının ortadasındaki iki ulu çınarın, mezarı bulduğu sırada yerini belirtmek için Akşemseddin’in diktiği iki çınar dalından yetiştiğine inanılmaktadır. Bu ağaçların üstünde bulunduğu set alçak bir taş duvarla çevrili­dir. Duvarın üstünde bir metal şebeke dolanmakta ve yapının dört köşesinde ise zarif birer barok çeşme yer almaktadır. Caminin son cemaat yeri revakları avlunun doğu ve batı duvarları boyunca da devam eder; dördüncü (kuzey) duvarın hemen arkasında, tam ortada Eyüp Sultan Türbesi yer almaktadır.

Eyüp Sultan Türbesi

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Eyüp Sultan Türbesi, Eyüp Sultan Camii'nin hemen yanında yer almaktadır. Bu türbe Hz. Muhammed'in ordusunda sancaktar olup İstanbul'un muhasarası sırasında şehit olan Hz. Eyyub Ensari'nin kabridir. Mezar İstanbul'un fethinden sonra bulunmuş ve üzerindeki türbe yılında camii ile birlikte inşa edilmiştir. Eyüp Sultan Türbesi'nin dışı çinilerle süslüdür ve çok fazla ziyaretçiyle dolup taşar. Türbe, Eyüp Sultan Camii adıyla bilinen ünlü ve kutsal camiin kuzey tarafında ve iç avlusunun hemen önündedir. İstanbul’da yapılan ilk eser budur. Türbe sekiz köşeli olup tek kubbelidir. Kesme taştan yapılmıştır. Kubbe cephe yüzlerine oturtulmuştur. Kasnağı yoktur. Cephe köşelerine kabartma sütunlar yapılmıştır. Pencere söveleri mermerdir. Kapısını bulunduğu cephe hariç, diğerlerinde alt üst iki pencere bulunmaktadır. Alt pencerelerin pirinçten dökme kapakları mevcuttur . Pencerelere Allah ve Muhammed isimleri ve bunun altına da kelime-i tevhid yazılmıştır. Türbenin içi, alt pencerelerine kadar bütün duvarlar mavi ve beyaz renkte desenli çinilerle kaplıdır. Buraya Besmele-i Şerif ve Tevbe Suresi’nin ayetleri yazılmıştır. Türbenin ortasında etrafı gümüş şebekeli bir parmaklık içinde funduszeue.info’in sandukası bulunmaktadır. Üzerine siyah atlastan yapılmış ve sarı simle işlenmiş güzel bir yazı ile “Kisve-i Şerif” örtülmüştür.

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Bu kisveyi Sultan II. Mahmud yaptırmış olup üzerindeki yazıların büyük bir kısmı devrin meşhur hattatı Mustafa Rakım Efendi’ye aittir. Türbenin içinde ve sandukanın ayak ucuna rastlayan duvarın kenarında bir kuyu vardır. Bu kuyunun mermer bilezik taşı, türbe duvarı özel olarak bir miktar oyulmak suretiyle yerleştirilmiştir. Halen üzerinde ağaçtan çıkrığı ve bakır kovası görülmekte ve üzerinde yer alan kitabeden bu kuyunun Sultan I. Ahmed tarafından ihya edildiği anlaşılmaktadır. Türbe girişindeki büyük kristal avize, Sultan funduszeue.info veya Sultan II. Mahmud tarafından türbeye konulmuştur. Sandukanın dört köşesine konan dört büyük şamdan ise emniyet düşüncesi ile Topkapı Sarayı Müzesi’ne kaldırılmıştır. Bu gümüş şamdanları Sultan İbrahim hediye etmiştir. İç avluda bulunan ve türbe medhaline açılan kemerli yapının üzerinde “Tac’ül-tevarih “ yazarı, Hoca Sa’düddin Efendi’nin oğlu ve Şeyhülislam Mehmed Es’ad Efendi’nin funduszeue.info hakkında yazdığı 36 mısralı Arapça bir kitabesi bulunmaktadır. İşleri ters gidenler, kısmetini açtırmak isteyen kızlar, yeni evlenenler, sünnet olanlar ve çeşitli dilekleri olanlar türbenin önünde dua eder ve çevresini üç defa dolaşırlar. Türbenin ayak ucunda bulunan suyun kalp hastalığına şifa olduğuna inanılır. Eyüp Sultan'da dilek tutanlar çeşitli adaklar adarlar (yiyecek dağıtmak, kurban kesmek vs.) ve dilekleri gerçekleşenler bu adakları fakir insanlara dağıtırlar.

Eyüp Sultan Camisi ve Türbesi Nerededir ve Nasıl Gidilir?

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Adres: İslambey, Eyüp Sultan Bulvarı, Eyüp Sultan Meydanı, Eyüp / İstanbul

Eyüp Sultan Camii'ne Nasıl Gidilir?

Eyüp ilçesinde bulunan cami ve türbeye ulaşım oldukça kolaydır. Metrobüs hattıyla, Edirne Kapıya gelinmesi ve daha sonra Eyüp yönüne giden otobüse binilmelidir. Eyüp durağında indiğinizde, Haliç kıyısı tarafında Cami ve türbeyi görebilirsiniz. Anadolu yakasından gelecek kişiler, Eminönü son duraktan kalkan Eyüp seferli otobüslere binebilirler.

Eyüp Sultan Hazretleri Kimdir ?

Eyüp Sultan Camii Hakkında Bilgi

Eyüp Sultan Hazretleri (funduszeue.info bin Zeyd Ebû Eyyub el-Ensârî), hicret sırasında herkesin Hz. Muhammed’i (S.A.S.) evinde ağırlamak istediği zamanlarda, Peygamber efendimizin devesi Kusva'nın Eyüp Sultan Hazretleri'nin evinin önünde diz çökmesinden ötürü bu şerefe nail olmuş sahabedir. Eyüp Sultan Hazretleri, Hz. Muhammed’in (S.A.S.) söylemiş olduğu “İstanbul elbette fetih olunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” müjdesine nail olabilmek için 90’lı yaşlarında olmasına rağmen at üzerinde İstanbul kuşatmasına katılmıştır. Ve kuşatma sırasında hayatını kaybetmiştir. Eyüp Sultan Hazretleri’nin kabrinin yerinin tespit edilmesi ise ’de İstanbul’un Fethi ile mümkün olabilmiştir. Fatih, kabrin bulunmasını ister ve bunu hocası Ak-Şemsettin’e söyler. Akşemsettin’in tarif edildiği bir yer kazılınca da kabirden “Haza kabri Halit İbn-i Zeyd” yazılı bir mermer çıkar ve kesin teyit yapılmış olur.

Eyüp Sultan’daki mezar kimin?

Eyüp Sultan'daki mezar efsane mi gerçek mi? Soner Yalçın o gizeme ışık tutuyor

Yayınlanma: - 05 Ekim Güncellenme:

Eyüp Sultan’daki mezar kimin?

FOTO: Eyüp Belediyesi

“Resmi tarih” ve “resmi ideoloji”, TV'ye çıkan, gazetelere konuşan herkesin ağzında bu iki kavram var. Moda oldu!

Herkes “tarihi yıkayıp” yeniden yazmaya, önyargıları kırmaya pek heveskâr. Madem öyle, ben de İstanbul'un fethinin 'nci yılında, toplumda hâkim olan bir anlayışı/görüşü sorgulayayım! Hazır mısınız gerçekle yüzleşmeye…

ADI: Hz. Halid bin Zeyd Ebu Eyyub El funduszeue.info'funduszeue.info Muhammed'i Medine'deki evinde 7 ay misafir etti.
Bedir, Uhud ve Hendek Savaşı'nın kahramanlarındandı.
Hz. Ali'nin hilafeti döneminde onunla birlikte Haricilere karşı savaştı.
Hz. Ali döneminde Medine kaymakamlığı yaptı.
Hz. Ebu Eyyub'un (Aba Ayyup) hayatına dair bundan sonraki bölümler tamamen rivayettir. Yani söylentiden ibarettir.
Bunlardan biri de İstanbul Eyüp Sultan'daki mezarıdır.
Eyüp Sultan'daki sandukada aslında ne var?..

80 yaşındaki savaşçı

Yer: İstanbul.
Yıl 'de olabilir, 'de veya ; ya da 'tür.
Çünkü, Emevi halife Muaviye döneminde İslam ordusunun İstanbul'u ilk ne zaman kuşattığı tam olarak bilinmemektedir.
Orduya kimin komuta ettiği de belli değildir. Kimine göre komutan İslam dünyasında zulmün ve kötülüğün sembolü olarak bilinen, Hz. Hüseyin'in katili Yezid'dir; kimine göre ise Sufyan İbn-i Avf'tir.
Rivayetlere göre, Sahabi Hz. Eyyub da İstanbul'u kuşatan bu sefere katıldı.
Hemen diyeceksiniz ki, “Hz. Eyyub bu sefere katılmak için yaşlı değil mi?”

Evet ama tarih böyle yazıyor!
Oysa siz haklısınız; Hz. Muhammed yılında Medine'ye hicret etti. O'nu evinde misafir eden Hz. Eyyub, o tarihte kaç yaşındaydı?
Bilinmiyor.
Ama Peygamber'i misafir edecek olgunlukta olduğunu tahmin edebiliriz.
O halde hesapladığımızda, İslam ordusu İstanbul'a dayandığında Hz. Eyyub'un yaşının yaş aralığında olduğunu düşünebiliriz.
Bu kadar yaşlı biri, ulaşımın deve sırtında ilkel şekilde yapıldığı bir dönemde böylesine uzun bir sefere çıkar mı?
Bakınız bugünün yaşlarından bahsetmiyoruz; yıl önceden bahsediyoruz. Ki o yıllarda normal karşılanan ölüm aralığı 'dir.
Neyse, tarihin doğru yazdığını şimdilik kabul edip konumuza devam edelim.

Bu arada:
Hz. Ali ile birlikte Haricilere karşı savaşan Hz. Eyyub, nasıl oluyor da düşmanı Muaviye'nin ordusuyla sefere katılıyor, tuhaf değil mi?
Tamam tamam devam ediyoruz…

Avrupa'ya nasıl geçtiler

İstanbul/Eyüp Belediyesi'nin (ki referans olarak Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakın ve Prof. Dr. Hüseyin Algül'ü vermişler) resmi internet sitesine göre, uzun bir yolculuk yapan Hz. Eyyub yaşının çok ilerlemesinden dolayı İstanbul'a yaklaştıkları bir sırada hastalanıyor; komutanı Yezid'e, öldüğü takdirde cenazesinin hemen gömülmeyerek ordunun varacağı en ileri noktaya kadar götürülmesini ve o yerde gömülmesini vasiyet ediyor.
Tahmin ettiğiniz gibi, Hz. Eyyub'un defnedildiği yer, bugün Eyüp Camii'ndeki türbe. Evet, genel görüş bu.
O arada, Arap kültüründeki ölü-mezar geleneğine hiç girmeyelim.
Ancak: Avrupa'nın önemli Osmanlı tarihçilerinden Paul Witter, Hz. Eyyub'un Eyüp Camii'nde değil Ayvansaray'daki kalenin dibinde şehit olduğunu, oraya gömüldüğünü ve hatta bu nedenle “Ayvansaray” adının, Eyyub El Ensari'den geldiğini iddia etti.
Bu arada gözünüzden kaçmasın, tarihçi Witter, Hz. Eyyub'un hastalıktan değil savaşarak şehit olduğunu söylüyor.
Peki mezarı neredeydi; Eyüp Sultan da mı Ayvansaray da mı?
Prof. Dr. Halil İnalcık, yılına ait İstanbul bina ve nüfus tahrirlerini inceledi ve “Ayvansaray” adının Rumca olduğunu ortaya çıkardı. Ayvansaray'ın Hz. Eyyub ile ilgisi yoktu. Oh!
Peki Hz. Eyyub'un mezarı Eyüp Sultan'da mıydı?
Eğer öyle ise, demek İslam ordusu Eyüp Sultan'a kadar ilerlemişti.
Yani.
Yanisi şu: İslam ordusunun Avrupa'ya geçtiği (İstanbul'u bilmeyenler için yazalım, Eyüp semti Avrupa'dadır) ortaya çıkıyor!
Oysa, bilinen İstanbul'a gelen İslam ordusu kara ordusuydu ve Kadıköy'e kadar gelmiş ve denizi geçemeden geri dönüp gitmişti.
Zaten o dönemde Bizanslılar, başkentin savunmasını güçlendirerek Persleri geri püskürtmüşlerdi. Yani İstanbul'u almak hayli zordu.
Bırakın İstanbul'u, İslam ordusu (bugünkü Kadıköy'deki) surlarla çevrili Kalkedon'u bile alamamıştı.

Yine soracaksınız:
“O halde Hz. Eyyub'un mezarı nasıl Avrupa topraklarında olur?”
Bilinen dönemin Bizans tarihçileri Hz. Eyyub'un İstanbul'u kuşatan orduda bulunduğundan hiç bahsetmiyorlar.
Hz. Eyyub'un orduda bulunduğundan ilk bahseden İslami kaynak, İbn Sad'ın “Tabakat” adlı eseriydi. Sonra yazılanlar hep bu kitabı kaynakça göstermişti. İşin garip yanı ise, bu kitap İslam ordusunun İstanbul'a sefere çıkmasından iki yüz yıl sonra yazılmıştı!
Tamam tamam, lafı dolandırmayacağım, dönelim tekrar Hz. Eyyub'un mezarı meselesine…

Hammer ve Babinger dalga geçiyor

Bu arada:
Hz. Eyyub'un, Bizans İmparatoru (tarih tam bilinmediği için ya II. Konstans ya da IV. Konstantis olmalı), izin alarak İstanbul'a tek başına girdiği; Ayasofya'da namaz kıldıktan sonra taşlanarak öldürüldüğü ve bugünkü mezarına gömüldüğü gibi akılla, tarihle, bilimle uzaktan yakından ilgisi olmayan uydurulmuş hikâyeleri de vardır!
Uzatmayalım, işin aslı şudur:
Büyük devrimci Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethetmesiyle, Hz. Eyyub'un mezarı arasında derin bir bağ vardır.
Osmanlı tarihini en iyi bilen tarihçilerden olup, mezar taşında “Yusuf Bin Hammer” yazan Avusturyalı tarihçi Joseph von Hammer (), Hz. Eyyub'un mezarının İstanbul'un fethi sırasında mucizevi olarak bulunmasının, psikolojik ihtiyaçtan kaynaklandığını “Osmanlı Devleti Tarihi” eserinin I. cildinde yazdı.
Türk tarihi ve dili üzerinde yetkin eserler vermiş olan Alman tarihçi Franz Babinger de () “Fatih Sultan Mehmet ve Zamanı” adlı eserinde Hz. Eyyub'un mezarının İstanbul'un fethi sırasında bulunmasından, “Dini hisleri kamçılayan bu aldatmaca hiçbir çağdaş kaynakta yer almaz” diye bahsetti. Babinger'e göre Fatih, İslam dünyasına gönderdiği fetihnamelerin hiçbirinde Hz. Eyyub hakkında bir tek söz sarf etmemişti.
Halil İnalcık ne diyor
Bu konuda son sözü bizden birine, Prof. Dr. Halil İnalcık'a bırakalım. Neymiş bu “psikolojik ihtiyaç” meselesi anlayalım:
“İstanbul'un fethi sırasında 4 düşman gemisi Haliç'e gelerek yardım getirdi. İstanbul'da halk, surlara çıkarak Türklere karşı gösteriler yaptı. Bizim asker arasında ümitsizlik doğdu, hatta bir kaynağımıza göre (Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'nın da kışkırtmasıyla) bazı askeri gruplar, ‘Bu işin sonu yok' diye kuşatmayı bırakıp gitmeye başladılar. Çok nazik bir durum vardı. O zaman Akşemseddin, Fatih'in şeyhidir. Hacı Bayram tarikatındandır. Eyüp El Ensari'nin mezarını bulmak için kolları sıvadı.
(…) Moralin düştüğü bir anda, Peygamber'in sahabesi'nden olan Eyüp'ün mezarını bularak askere moral vermek amacıyla padişahtan müsaade istiyor. Bugünkü Eyüp mevkiinde kazı yapıyorlar, orada eskiden manastırlar vardı, toprak altında yazılı mermer parçalar buluyorlar. ‘İşte mezar burası' diye orduya ilan ediyorlar. Askere savaş için yeni bir şevk ve heyecan geliyor.” (Tarihçilerin Kutbu s. )
yıl sonra, 'te Hz. Eyyub'un mezarı Bizans azizlerinin mezarlarının bulunduğu “Kozmodion” adı verilen bölgede, Akşemseddin'in istiareye yatmasıyla mucizevi şekilde böyle bulunuverdi işte. Ve Yeniçeriler bu moralle İstanbul'u fethettiler. Bizim tarihimizde psikolojik savaşı en iyi kullananlardan birinin Akşemseddin olduğunu söyleyebilir miyiz?
Fatih, fetihten sonra Hz. Eyyub'un mezarının bulunduğu yere cami, türbe yaptırdı. Müslümanlar yıldır Eyüp Sultan'ı ziyaret ediyor.
Sonuçta görülüyor ki, sorunun sorulmadığı yerde kutsal olaylar yaratma ve onu resmileştirme çok kolay gerçekleştiriliyor.
Ne diyor Sadi: “Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi; bilmez ki sorsun, bilse sorardı”.

BATTAL GAZİ TÜRK MÜYDÜ BİLMİYORDUM

– Hıristiyan Bizans'ta, İslam dünyasında olduğu gibi önemli kişilerin lahitlerinin (sanduka) üzerlerinin bir kumaşla örtüldüğü bilinmektedir. Evliya türbeleri içindeki mezarların üzeri yeşil bir örtüyle örtülür. İncelendiğinde bu âdetin bize Bizans'tan geldiği ortaya çıkar.
– Müslümanlarda tabutların üzerine fazla gösterişli olmayan örtüler konulması Bizans'ta da vardır.
– Ölümden sonra uygulanan ritüeller Bizans ve Osmanlı'da benzerdir. Bizans'ta ölü kişinin yatırılma şekli (kleine), gözlerinin kapatılması (kalyptein), ağzının kapatılması (syaklein), bedenin yıkanması (apoplysis) bugün Anadolu'da hâlâ uygulanan törenlerdir.
– Hıristiyan azizlerinin en ünlülerinden Anadolu doğumlu Aziz Georgios (George), İngiltere'nin koruyucu azizi kabul edilmiştir. Beyaz üzerine kırmızı haçlı İngiliz bayrağı Aziz Georgios'un simgesiydi. Zaten bu bayrak Aziz Georgios bayrağı olarak isimlendirilmektedir. Aynı zamanda İspanya, Gürcistan, Litvanya, Portekiz, Almanya, Yunanistan ve Rusya'nın en saygı duyulan azizidir.
– İstanbul'da Kocamustafapaşa semtinde Çifte Sultanlar Türbesi vardır. Burası kadın evliya türbesi olarak, özellikle Şii Müslümanlar tarafından muharrem ayında ziyaret edilir. Kocamustafapaşa Camii'nin karşısında Sümbül Efendi Türbesi'nin hemen başucunda, etrafı demir parmaklıklarla çevrili iki kız kardeşin mezarları olduğu kabul edilir. Bu mezarda yatanların Hz. Ali'nin torunları Fatima ve Sakine olduğu ileri sürülür.
Sözde bu iki kız kardeş, “haçlı seferlerinin birinde(?)” esir edilip Bizans İmparatoru Konstantinos Pagania (Porphyrogenitos) veya VII. Konstantinos'a () cariye olarak gönderilirler. Hıristiyan olmadıkları için de öldürülürler.
Hikâye böyle gerçeküstü anlatımlarla devam eder. Bu hikâyenin gerçeklerle çelişen yönleri çoktur.
Öncelikle, Hıristiyanlığı kabul etmeyen iki Müslüman kadın neden öldürüldükten sonra Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen bir kilisenin yanına gömülmüştür?
İkinci çelişki de, yıl sonra buraya gelen Müslümanlar nasıl olup da bu mezarları doğru olarak tespit etmişlerdir?
– Müslümanlar Bizans imparatorunun mezarını bile evliya mezarı kabul ederek ziyaret etmişlerdir. Bunun bir örneğini Trabzon'da görüyoruz. Trabzon İmparatoru IV. Aleksios Komnenos () Anadolu'daki Akkoyunlu Türk beyinin kızıyla evliydi. Oğlu IV. İoannes Komnenos'un () iktidarı ele geçirmesiyle 'da öldürülmüştü. Büyük olasılıkla bu nedenle mezarı Hıristiyanlar tarafından kutsal sayıldı ve IV. Aleksios Müslümanlara da “Hoşoğlan” isimli evliya olarak geçti.
Trabzon'da Hisar Camii'nin yanındaki türbede Trabzon'un Türklerce fethinde etkinliği olan ermişlerden Hoşoğlan'ın gömülü olduğuna inanılır. Bu nedenle asırlarca Hoşoğlan'ın türbesine bezler bağlandı, adına adaklar adandı, ruhundan şefaatler umuldu.
Fakat umumi harbin işgal zamanlarında Rus arkeologlardan Ospenski türbede hafriyat yaptırıyor ve ne çıksa beğenirsiniz, sandukası ile IV. Aleksios'un mezarı!
– Osmanlılar döneminde ve bizim bugün de kahraman olarak gördüğümüz, zaman zaman da kutsallaştırdığımız tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan diğer bir kişilik de Battal Gazi'ydi. Pek çok yerde mezarı bulunan yine Anadolu'da Türk kahramanı olarak efsaneleştirilmiş, evliya mertebesine çıkarılmış Battal Gazi'nin yaşam hikâyesinin gerçekle bir ilişkisi bulunmaz. Battal Gazi Anadolu'da Bizanslılarla yaptığı savaşlarda efsaneleşen ve 'ta Eskişehir yakınlarında bugün kendi adıyla anılan kasaba (Seyitgazi) yakınında şehit olarak oraya gömülen Arap kökenli bir Emevi komutandı.

ÖĞRENDİM

Kimden mi, “Bizans-Osmanlı Sentezi” kitabının yazarı İsmail Tokalak'ın kitabından. Bizans kültür ve kurumlarının Osmanlı üzerindeki etkisini ele alan bu değerli çalışmayı, “inancı pamuk ipliğine bağlı olmayanlara” öneririm.

Soner YALÇIN

AlmanyaaskerAvrupacamiEskişehirGürcistanİngiltereinternetİspanyaKadıköyLitvanyaModaÖlümPortekizRusyaşehitSoner YalçınYunanistan

Dünya Bizim Kültür Portalı

İstanbul’da medfunEyyub Sultan Hazretlerinin sahabe ve Mihmandar-ı Nebi olduğunu öğrendiğimden beri hep merak etmişimdir ta Arabistan’dan buraya kadar neden gelmiş bu zat-ı muhterem diye. Başka sahabelerin de olduğunu öğrenince merakım iyice ziyadeleşti. Tabi kulaktan duyma bilgiler biraz da olsa merakımı teskin etti etmesine de içimde hep Eyyub Sultan’ın buraya nasıl geldiğini, ne amaçla geldiğini, sekseni aşmış yaşına rağmen bütün zorluklara hangi emeli gaye edinerek katlandığını tam olarak bilmek istemişimdir.

Nihayet kitapçılarda rastladığım, bu yıl Kapı Yayınları'ndan basıma girmiş bir roman, Mihmandarçıktı karşıma. İçimde kabaran Eyyub Sultan hazretlerini bilme arzusunu tatmin etmeliydim artık. Sonunda kitabı sipariş ettim ve kendimi Asr-ı Saadet'in izine kaptırdım.

Oldukça sağlam kaynaklara dayanan bir roman

Mihmandar, bize Eyyub Sultanhazretlerinin İstanbul’a gelme macerasını ve vefat etmesini anlatır. İskender Pala’nın dilinden olsa da bu roman içinde başka bilirkişilerin de emeğinin geçtiğini görüyoruz. Zira tarihi bir roman olması hasebiyle uydurma bir senaryo olamazdı elbette. Kaynakçasına baktığımızda da kaynakların oldukça güvenilir ve sağlam olmasında teenni ile çalışılmış gözüküyor.

Hikaye bildiğiniz üzere çok eskilerden başlar. Melik Tübba adında bir hükümdarın Mekke ve Medine ziyaretleri sırasında, bilgeler burada bir Peygamberin zuhur edeceğini ve Medine’ye hicret edeceğini ve yakın zamanda mezkur peygamberin zuhur edeceğini bildirmişler. Melik Tübba’nın âlimleri ise burada ikamet edip beklenen Nebiyi karşılamak için Melik’ten izin istemişler. Melik Tübba da 40 tane ev yaptırıp bir tanesini Peygamber Yesrib’e hicret ettiği zaman burada misafir olması için özel olarak ayırmış, Semul adında ve Eyyub lakabında olan âlime tahsis etmiş. Ardından kutlu nebiye tuğladan bir kitabeye mektup yazarak bir an önce gelmesini intizar etmiş.

Bu şekilde bismillah diyen roman, Eyyub Sultan’ın şahsi hayatından, eşinden, gerçek adı olan Halid’den, mihmandarlığından bahsederek devam eder. Ta Konstantiniyye’nin surlarına kadar Eyyub Sultan’ın macerasını anlatır. Hatta aradan küsur sene geçtikten sonra Akşemseddin’in Eyyub Sultan’ınkaybolan mezarını bulduğuna kadar hikaye uzanır.

Hikayede ayrıca işlenen Damascuslu gayrimüslim bir kaşifin Bizans tarafından rehin alınan ailesini kurtarmak için düştüğü çileli yolculuğun garip öyküsü de çok dikkat çekicidir. Romanın ana ekseninde Eyyub Sultan olmakla birlikte ara unsur olarak bir çok farklı hayatın da işlenmesi hikayeye renk katıyor.

Hangi şehir kendi bağrında saadet asrından kutlu misafirler barındırır?

Kuru bir kurgu romanından ziyade öğreticiliği ile Mihmandar akıllarda daha kalıcı iz bırakacağa benziyor. Roman içinde Eyyub-el Ensarî’den naklen 40 hadisin de kurguya uygun bir şekilde işlendiğini belirterek merakınızı biraz daha artırmak isterim.

Romandan gerek İslam tarihinin Muaviye dönemine, gerek Bizans’ın tarihine yönelik çok şey öğrendim. Eyyub Sultan’ın buraya nasıl, niye, ne zaman geldiği hakkında aklımı meşgul eden bir çok soru hallolmuş oldu. Fakat bir okur olarak Eyyub Sultan ile birlikte Konstantiniyye’de şehit olmuş Amr bin As, Süfyan bin Uveyne gibi diğer sahabelerin de işlenmesini beklerdim. Belki bu okur arzusunu karşılayan başka romanlar da ortaya çıkar.

Peygamber efendimize mihmandarlık yapmış bir zata vatan olarak mihmandar olmanın şerefli olduğu kanısındayım. Zira hangi dünya şehri böyle bir lütfa mazhar olabilmiştir ki? Hangi şehir kendi bağrında saadet asrından kutlu misafirler barındırır? Böyle bir vatan evladı olarak her vatan-daşımın, özellikle bir İstanbul sakininin Eyyub Sultan hazretlerinin hayatını, İstanbul’u fethetme ve orada defnolunma arzusunu bilmesi taraftarıyım. Bir emel ile kilometrelerce yolu yaşlı ve hasta haliyle kah at üstünde kah yaya gelerek buralarda can vermeye can atan bir insanı anlamak belki vatanımıza, fethedilmiş İstanbul’umuza vereceğimiz değeri arttırır ümidindeyim.

Melih Turan yazdı

Yorumunuz Onaylanmak Üzere Gönderildi

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası