seyahatname isimli eseri ile ünlü türk gezgininin adı / Evliya Çelebi Kimdir? Evliya Çelebi Seyahatnamesi Hakkında Bilgiler

Seyahatname Isimli Eseri Ile Ünlü Türk Gezgininin Adı

seyahatname isimli eseri ile ünlü türk gezgininin adı

kaynağı değiştir]

Gerçekçi bir gözle izlenen olaylar, yalın ve duru, zaman zaman da fantastik bir anlatım içinde, halkın anlayacağı şekilde yazılmış, yine halkın anlayacağı deyimler çokça kullanılmıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde gezip gördüğü yerleri kendi üslubu ile anlatan, az sayıdaki yüzyıl nesir yazarlarındandır. Evliya Çelebi'nin on ciltlik Seyahatname'si, bütün görmüş ve gezmiş olduğu memleketler hakkında oldukça önemli bilgiler içermektedir. Eser bu yönden Türk kültür tarihi ve gezi edebiyatı açısından önemli bir yere sahiptir. Eserinde; yüzyıl Osmanlı coğrafyası, bu dönem konuşulan Türkçe ve ağız özellikleri, Gittiği bütün yerlerin genel durumu, coğrafi konumu, tarihi, halkının özellikleri, dili, dini, kıyafetleri, sanatları, gündelik yaşamları, tarih, karşılaştırmalı coğrafya, sanat tarihi ve etnografya açısından eşsiz bilgiler, Osmanlı toplumundaki müslüman-gayrimüslim ilişkileri, gayrimüslim halkların gündelik hayatları, ekonomik ve kültürel durumları, nüfusları, ibadet yerleri, inanç ve itikatları, farklı topluluklara ait öyküler, türküler, halk şiirleri, söylenceler, masal, mani, ağız ayrılıkları, halk oyunları, giyim-kuşam, düğün, eğlence, inançlar, komşuluk bağlantıları, toplumsal davranışlar, sanat ve zanaat varlıkları, gezilen yörelerin evlerinden, cami, mescid, çeşme, han, saray,konak, hamam, kilise, manastır, kule, kale, sur, yol, havra gibi değişik yapıların bütün özellikleri; bunların yapılış yılları, onarımları, yapan, yaptıran veya onaranlar, bulunduğu bölgelerin mutfak kültürü ile ilgili zengin bilgiler, gezilen bölgenin yönetiminden, eski ailelerinden, ileri gelen kişilerinden, şairlerinden, oyuncularından, çeşitli kademelerdeki görevlilerine kadar ayrıntılı bilgiler ile yüzyıl Osmanlı araç gereçleri hakkında da yer yer bilgiler verilmektedir. Osmanlı mutfağı araştırmacısı Marianna Yerasimos, Seyahatname’de 44 pilav, 40 çorba, 23 baharat, 90 balık, 80 üzüm, 27 armut, 50’ye yakın ekmek çeşidinden bahsedildiğini belirtmektedir.[1]

Ciltler[değiştir kaynağı değiştir]

“Seyyah-ı âlem” Evliya Çelebi ve Seyahatnâme’si Dünyanın En Büyük Gezgini E vliya Çelebi Kimdir? Kendisini “mahlas-i hakir-i fakir ve da’i-i kesîru’t-taksîr seyyah-ı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun* alem ve nedîm-i adem, Evliya-yi bî riya b. Derviş Muham- med Zıllı” diye tanıtan büyük Türk gezgininin doğumundan günümüze neredeyse dört yüz yıl geçmiştir. XVII. yüzyılda kaleme aldı- ğı Seyahatname’si yaklaşık dört asırdır insanlık tarihine ışık tutmaktadır. Evliya Çelebi’nin öğrenme Ortaya koyduğu eserin nitelik bakımından hiçbir dilde benzeri yoktur. Türkçe yazılmış olan Seyahatname dünya klasikleri arasında olması gere- tutkusu ömür boyu kirken, maalesef uzun zaman kendi dilinin vârisleri tarafından bile ihmal sürmüştür. Herhâlde en edilmiştir. Peki bu muhteşem eseri ve müellifi Evliya Çelebiyi ne kadar tanıyoruz? güzel öğrenme yöntemi Evliya Çelebi’nin ortaya koyduğu eser, sadece Türk tarihinin değil; olarak da gezip görmeyi dünya tarihi veya daha mütevazı bir deyişle, gezip gördüğü Osmanlı tercih etmiştir. Çelebi, coğrafyası; yani Anadolu, Kafkaslar, Balkanlar, Avrupa, Suriye, Irak, Hi- caz bölgesi ve Kuzey Afrika’da Mısır, Sudan ve Habeşistan tarihlerinin seyahat etme sevdasını de kaynağıdır. Ancak bu muazzam eserin sahibi hakkındaki bilgilerimiz on dokuz yaşına bastığı oldukça sınırlıdır. Seyahatname diye isimlendirilen eserinde kendisinden, bahsettiği kadar bilgiye sahibiz. O, gözlemlediği bütün olayların içinde gece gördüğü bir rüyaya olmasına rağmen hep perde gerisinde kalmayı yeğleyerek âdeta mahla- bağlar… sı olan “hakir-i fakir” ibaresine uygun davranarak kendisini arka planda * Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı Başkanı 14 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I tutmuştur. Ama işinde iddialıdır. Bu yüzden kendisine Türkçeyi alabildiğine özgür kullanan aynı zamanda “seyyah-ı âlem” de demeyi ihmal et- memiştir. Gerçekten de yazma geleneği zayıf Türk Evliya Çelebi yazılarını da konuşma milletinin yüz akı olan Evliya Çelebi, kaleme aldığı eseri üslubunda kaleme alarak aslında ile “seyyah-ı âlem” unvanını hak etmiştir. On koca cilt eser bırakan müellifimiz, lakabı olan “Evliya Çelebi” ile modern Türkçemize daha o gün öyle şöhret bulmuştur ki; gerçek ismini bile yazmaya rehberlik ve öncülük etmiştir. Dolaştığı gerek duymamış ve asıl ismi unutulmuştur. Evliya Çelebi, Aşure gününe tesadüf eden 25 Mart yerlerin dil özelliklerini de kitabına tarihinde, İstanbul’un Unkapanı semtinde, Saray-i yansıtan Evliya Çelebi filologlara Amire kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi’nin zengin malzeme bırakmıştır. oğlu olarak, dünyaya gelmiştir1. Babasının ismini zik- retmesine rağmen eserinde ailesi ve ataları hakkın- da verdiği diğer bilgiler yetersizdir. Soyunun Hoca Ahmed Yesevî’ye dayandığını anlatan Evliya Çelebi, dedelerinden birisi olan Yavuz Er’in de Fatih’in bay- raktarlarından olduğunu söylemektedir. Gazalardan toplamıştır. Kur’an-ı Kerim’i hocası Evliya Mehmed sonra kendisine verilen ganimetten Evliya Çelebi’nin Efendi’den öğrenmiştir. Onun nezaretinde hafız olan doğduğu evi de büyük dedesi Yavuz Er yaptırmıştır2. Evliya Çelebi, Kur’an’ı her türlü kıraat usulü ile okuya- Nitekim verdiği diğer bilgilere göre; İstanbul’un fethin- biliyordu. Hatta yedi veya sekiz saatte usulüne uygun den önce Kütahya’da Zereğen mahallesinde oturan olarak Kuran’ı hatmedecek kadar da güçlü bir hafız idi. ailesi, fetihle birlikte İstanbul’a gelip yerleşmiştir. Aile- Hocası Evliya Mehmed Efendi Ayasofya Medresesi nin Manisa’da, Bursa’da da mülkleri bulunmaktadır. Bu müderrislerindendi. Arapça ve Farsça derslerini ondan da ailenin önce Germiyanoğulları ardından da Osma- noğulları ile olan geniş ilişkilerini göstermektedir. Türk okudu. Hocası hayatında o kadar yer etmişti ki, o da müelliflerinin, genelde anne soyundan bahsetmeme “Evliya” olarak anılmaya başlandı ve bu isimle şöhret gibi bir geleneği olduğu hâlde Evliya Çelebi annesin- oldu. Evliya Çelebi, dönemin diğer münevverleri gibi; den de -sınırlı da olsa- söz eder. Buna göre annesi babasından ve Güğümcübaşı Muhammed Efendi’den Abaza’dır. I. Ahmed zamanında saraya getirilip babası hat dersleri; Gülşenî tarikatı şeyhlerinden olan Tokatlı ile evlendirilmiştir. Evliya Çelebi’nin, verdiği diğer bil- gilerden anlaşıldığına göre, anne tarafından Silahdar Melek Ahmed Paşa ile de akrabadır. Nitekim Melek Ahmed Paşa’nın onu daima himaye etmesi de bu bil- giyi teyid etmektedir3. Soylu bir geçmişe sahip babası Derviş Mehmed Zıllî, devrinde oldukça tanınan ve saray nezdinde de itibarı olan bir kimsedir. Kıbrıs Adası’nın fethinde bu- lunan Mehmed Zıllî, Magosa’nın anahtarlarını Sultan’a bizzat kendisi takdim etmiştir. Evliya Çelebi, Sultan I. Ahmed zamanında Kâbe’de yapılan büyük tamirata nezaret eden babasının aynı zamanda Sultan Ahmed Camisi’nin kapı ve pencere tezyinatında da çalıştığını söyler. Bu sanatkâr kimliği ile de Sultanın takdirlerini kazanarak padişah ile sık sık bir arada olma imkânı su- nan müsahipliğe kadar yükselir. Evliya Çelebi’nin Eğitimi Ailesinin konumu Evliya Çelebi’nin iyi bir çevrede yetişmesine ve iyi bir eğitim almasına imkân tanır. Dev- rinde alınabilecek en iyi eğitimi alan Evliya Çelebi, yete- nekleri ve üstün zekâsı sayesinde, bir Osmanlı münev- verinde bulunması gereken bütün özellikleri kendisinde AY I N D O S Y A S I DİL ve EDEBİYAT 15 Derviş Ömer’den ve Dersiam Keçi Mehmed Efendi’den kasâid ve terci bend ve terkib bend ve mersiye ve îdiyye musiki dersleri almıştır4. Kuran tilaveti dışında, musiki ve ve mu’aşşer ve müsemmen ve müsebba’ ve müsedde- şiirdeki yetkinliğini Seyahatname’sinden takip edebiliyo- des ve muhammes ve penc-beyt ve gazeliyat ve kıt’a ve ruz. Kendi ifadesine göre, sarayda Karahisarî tarzındaki müselles ve dübeyt ve müfredat ve mu’anniyât-i ilahiya- hat örnekleri de bulunmaktadır. Kim bilir belki bir gün tından ne murad-ı şerifiniz olursa beser-çeşm buyurun onları da tespit edebileceğiz. okuyayım dedim5. IV. Murad bu cevap karşısında âdeta şaşkına döner. Evliya Çelebi ve IV. Murad Bütün saydığı alanlardan bir şeyler okuyabilme iddiası Evliya Çelebi bir ramazan gecesi Ayasofya’da Sultan’ı daha da şaşırtır ve bunun gerçek olup olma- okuduğu aşr-i şerif üzerine orada bulunan dönemin dığını anlamaya çalışır. İzin verilmesi hâlinde Sultan’a sultanı IV. Murad’ın dikkatini çeker. Sesinden etkile- nedimlik edip bunları ispat edeceğini söyleyen genç nen Sultan onu görmek ister. Hocası da onu sultan Evliya’nın sohbeti, Sultan’ın hoşuna gider ve onu sırdaş- mahfilinde oturan Padişah’a takdim eder. Bu tarihten ları arasına alır. Muhtemelen genç olmasını da dikkate bir müddet sonra da Sultan, Evliya’yı saraya davet alarak “ağzını sıkı tutmasını” da öğütler. Evliya buna da eder. Sultan IV. Murad, henüz yirmili yaşlarda olan bu bir beyit ve ardından bir hadis ile cevap verir. gencin zekâsından ve hazır cevaplılığından etkilenir. Şöyle sakla sırr-ı aşkı tende canın duymasın Ondan bir şeyler okumasını ister. Evliya öyle şaşırtıcı Yanılup ağzına alma kem zebânın duymasın6 bir cevap verir ki, Sultan’ın o tarihten sonra en yakın- larında bulunma hakkını elde eder. Evliya, bu olayı Padişah orada bulunanların huzurunda Evliya’nın Seyahatname’sinde kendi ifadeleri ile şöyle nakleder: bir de musiki bilgisini ölçmek için “ilm-i edvârdan bir “Bir şey oku” dediler, hakîr eyitdim “Padişahım yet- şey oku” dediğinde, O da, musikide bilinen bütün ma- miş iki ulûmden Farisî mi ve Arabî mi, Rumî mi ve İbranî kamları sayarak hangisini okumasını arzu ettiğini sorar. ve Süryanî ve Yunanî ve Türkî ve şarkı ve varsağı ve Bu karşılaşmada Sultan onu müsahipliğine aldığı gibi kâr u nakş ve savt u zecel ve amel u zikr ve tasnıfât ve bir samur kürk de hediye eder. Genç Evliya’nın saray- kavlı ve hazengir veyahut ebyât-i eş’ârdan bahr-i tavîl ve da oyalanarak derslerini tamamlayamayacağını düşü- 16 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I nen hocası ise Sultan’dan onun medreseye dönmesini talep eder. Sultan eğitimini sarayda da sürdürebilece- ğini söyleyerek, Evliya Çelebi için hazinedarbaşından Kâfiye, Molla Cami, Tefsir-i Kâdı, Misbâh, Dibâce, Müs- lim, Buhari, Multeka el Ebhûr, Kudûrî, Gülistan ve Bostan, Rısâbü’s- Sıbyan ve Lugat-i Ahteri kitaplarını getirmesini emreder7. Bu eserlerden onun medrese eğitiminin son basamaklarında olduğu anlaşılmaktadır. Hezarfen bir kişiliğe sahip Evliya böylece Enderun’a intisap eder. Onun eğitim serüveninin bundan sonra nasıl tamam- landığını bilmiyoruz ama her halükârda bir medresede kazanılabileceklerden çok daha fazlasına sahip olduğu- nu eserinden kolayca tespit edebiliyoruz. Seyahat Ya Resûlullah Babasının çevresindeki ilim erbabının sohbetlerin- den etkilenen Evliya Çelebi’nin öğrenme tutkusu ömür boyu sürmüştür. Herhâlde en güzel öğrenme yöntemi olarak da gezip görmeyi tercih etmiştir. Aslında daha çocuk yaşlarda iken bile çok sevdiği İstanbul’u adım- lamaya başlamıştı. Ama o, seyahat etme sevdasını on dokuz yaşına bastığı gece gördüğü bir rüyaya bağlar. Sa’d b. Vakkas’ın nasihatı üzere önce İstanbul’un tah- Rüyasında, İstanbul’da Yemiş İskelesi civarındaki ririni yapmasını söyler. Ardından kendisine yedi ciltlik Ahi Çelebi Camii’nde Hz. Peygamberi aşere-i mubeş- bir tarih kitabı da hediye ederek uğurlar. şereden olan ashab ve kalabalık bir cemaatle birlikte Evliya Çelebi daha sonra yazacağı her olayı veya görür. Büyük bir heyecan ile Hz. Peygamberin elini tasvir edeceği her yeri anlatırken eğlenceli hâle getire- öperken şaşkınlıkla “Şefaat Ya Resûlullah” diyecek cektir. Belki de kitabını eşsiz kılan bu özelliği olacaktır. yerde “Seyahat Ya Resûlullah” der. Hz. Peygamber de Ancak anlattığı hiçbir şey kendi tasavvuru değildir. Ya tebessümle ona iltifat ederek, şefaati, seyahati ve ziya- doğrudan yaşamıştır ya da derlediği bilgiler, hikâyeler reti müjdeler. Evliya sırayla cemaatte bulunan ashabın veya efsanelerdir. Bu yüzden seyahatlerini böyle hoş elini öper ve dualarını alır. Evliya Çelebi, hiçbir detayı bir rüyaya bağlaması da yadırganamayacak bir şey olsa atlamadan âdeta bir film canlılığında anlattığı rüyasının gerektir. Evliya gibi muhayyilesi geniş bir kişi, eğer seya- sonunda Sa’d b. Ebu Vakkas’în, gördüklerini yazmasını hatlerini eğlenceli bir hikâyeye dayandırmak isteseydi öğütleyen sözlerini de şöyle nakleder8. muhakkak yapabilirdi. Genellikle Evliya’dan bahseden- Hemân Sa’d Vakkas hazretleri belinden sadağın çı- ler bu rüyadan hareketle onun daha işin başında mü- karup hakîrin beline kuşadup tekbîr idüp “yürü sehm u kavs ile gazâ eyle ve Allah’ın hıfz-ı emânında ol ve müjde olsun sana bu meclisde ne kadar ervâh ile görüşüp dest-i şeriflerin bûs itdinse cümlesin, ziyaret itmek müyesser Evliya Çelebi’nin ortaya koyduğu eser, olup seyyah-i âlem ve ferîd-i âdem olursun. Amma geşt ü güz’ar itdiğin memâlik-i mahrusaları ve kıla’-ı buldanla- sadece Türk tarihinin değil; dünya rı ve asâr-i acîbe ve garîbeleri ve her diyarın memduhât, tarihi veya daha mütevazı bir deyişle, sanayi’ât, me’kûlât ve meşrubatını ve arz-ı beledî ve tûl-i gezip gördüğü Osmanlı coğrafyası; nehârların tahrîr idüp bu seyr-i garîbe ile benim silahımla amel idüp dünya ve ahıret oğlum ol, nân ü nemek hak- yani Anadolu, Kafkaslar, Balkanlar, kın gözle, yâr-ı sâdık ol, yaramazlarla yâr olma, iyilerden Avrupa, Suriye, Irak, Hicaz bölgesi iyilik öğren” diyü va’z u bendler idüp ve alnım bûs idüp Ahî Çelebi camiinden taşra çıkup gitdiler9. ve Kuzey Afrika’da Mısır, Sudan ve Evliya Çelebi rüyasını önce Kasımpaşa’da rüya yo- Habeşistan tarihlerinin de kaynağıdır. rumcusu İbrahim Efendi’ye sonra da Kasımpaşa Mev- levihanesi şeyhi Abdullah Dede’ye yorumlatır. Abdul- lah Dede rüyasını yorumladıktan sonra, kendisinden AY I N D O S Y A S I DİL ve EDEBİYAT 17 “pendnâme-i peder-i büzürgvâr” başlığı ile kitabına kaydettiği ve babasının öğütlerini ihtiva eden sözler- den; gelecekte yazacağı kitabının adını da babasının verdiği anlaşılmaktadır. Bugün dahi kolay anlaşılabile- cek bir dil ile kaleme alınan “pendnâme”, muhtevası itibarı ile de her devire hitap etmektedir. Türk âdet ve göreneklerini, terbiyesini yansıtan ve her babanın oğluna verebileceği bu öğütleri, Evliya’nın kendi özgün diliyle burada nakletmek uygun olacaktır: “Oğul âdem yohsul olur. Besmelesiz ta’am yeme. Ser verecek sözün var ise sakın avretine deme. Cünûb olup yemek yeme. Esbânın söküğün üstünde dikme. İyi adın keme takma ve keme yoldaş olma zararın çekersin. Yürü ileri gözüm, kalma geri. Alay bozma, tarla basma, yârân pâyine sarkma. Komadığın yire el uzatma. İki kişi söyle- şirken dinleme, nân u nemek hakkın gözet, nâ-mahreme nazar edüp ihanet etme. Da’vetsiz bir yire varma, varır- san emn ü emân yirde ehl-i ırza var. Mahrem-i esrâr ol, her meclisde istima’ etdiğin sözleri hıfz eyle. Evden eve müsaferet edüp söz gezdirme, zemm ü nemm ü gıybet ü mesavîden ârî ol. Halûk ol, herkesle hüsn-i ülfet edüp lecüc ve zebân-dıraz olma. Senden ulular önünde gitme, ihtiyarlara riayet et. Dâima tâhır olup her muharremât-i menhiyyatdan perhizkâr ol. Evkât-i hamseye müdavemet edüp salâh-i hâl ile mukayyed olup ilmle meşgul ol”. Evliya’nın babası öğütlerine şiirle devam eder: Sormağa ey yâr, eyleme gel âr Anla ne kim var ilm-i tamâmı balağa ile söze başladığını iddia ederler. Bu şekilde de Farisiyi bilgil, ehlini bulgıl eserindeki bilgilere gölge düşürmek isterler. Hâlbuki Efsâh-ı nâs ol, Arab u Acamı Evliya, hemen rüyasını anlatması akabinde, çeşitli tarih Vakt-i namaz et, hakka niyâz et kitaplarından hazırlık yaptıktan sonra İstanbul’u dolaşıp Hâlıkı yâd et, gözle imâmı yazmaya başladığını söyleyerek âdeta gelecekteki iddi- Bildiğin öğret, dersini fikr et alara da cevap hazırlamıştır. Üstelik rüyasında aldığı Eyleme hiç red, hâs u avâmı öğüt üzere gezip gördüğü her yerin kalelerini, acayip İlme harîs ol, şuğle enîs ol ve garaip eserlerini, gördüğü ve işittiği bölgelerin efsa- Ehl-i celis ol, görme melâli nelerini, övülen şeylerini, yiyecek ve içeceklerini, enini, Damla be damla, göl olur anla boyunu, nehirlerini ve tabiat özelliklerini kaydeder. Sözümü dinle, temm ü kelamı İstanbul’u semt semt gezerek eserinin birinci cil- Ve oğul dünya cihetinde nasihatim oldur ki; daima dini yazar ki; âdeta İstanbul’un ansiklopedisini hazırlar. sebük-ruh olup ankâ meşreb ol kim hem celîs hem enîs Nitekim bugüne kadar dünya kenti olan İstanbul hak- olduğun vüzerâ ve vükelâ ve a’yân-i kibarlara varup her kında bu evsafta bir eser kaleme alınmamıştır. Evliya bâr cihet-i dünya içün bir şey ricâsında olma kim senden Çelebi İstanbul hakkında bir şeyler yazmak isteyenle- nefret edüp istiskal etmeyeler. Rıza lokmasına kanaat rin asla müstağni kalamayacakları ve başka yerde bu- eyle, eline giren malı dahî israf etme, kanaatle geçin. lamayacakları bilgiler vermektedir. “el kanaatu kenzun lâ (kanaat tükenmez bir hazinedir)” Evliya’ya Baba Nasihati ya da “Pendnâme” demişler. Sağlık ve sayrılıkda lazım olur, dünyâlık akçeyi Evliya Çelebi İstanbul dışına ilk seyahatini lokma ve hırka içün hıfz edüp nâmerde muhtac olma. yılında yapar. İzinsiz olarak Bursa’ya giden Evliya Çe- lebi, geri döndüğünde babasının kendisine seyahat Paran israf eylemekden kendini pek sakla pek izni verdiği müjdesini alır. Bursa seyahatinden sonra Düşmana kalırsa kalsın dosta muhtâc olma tek 18 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I Geşt ü güzâr etdiğin yerde iki yerden gayret kuşa- ğın kemerine bend edüp kendüni daima muhafazada Elimizde bulunan Seyahatnâme, ol. Su uyur hizmetkâr ü ağyâr ü ayyar düşmanları uyu- maz. Kibâr-i evliyaullah ziyaretleriyle meşgul olup cümle Evliya Çelebi’nin müsveddesi olsa ziyaretgâhkârı ve her diyarın menâzillerinde olan deşt ü gerektir. O bütün seyahatleri boyunca hâmûn ve kûh-i bülendi ahcâr u eşcârâtları ve büleydelerin evsâfıyla tahrir edüp âb u hevâsı ve ibret-nümâ âsârları ve aldığı notlarını bir araya toplamış ve kal’alaların fatihi ve bânisi ve dairen-madâr cirmiyle tahrir kitabını yeniden tamamlamak üzere edüp Seyahatnâme nâmıyla bir tomar te’lîf eyle .”10 tasarlamıştır. Ancak buna ömrü vefa Evliya Çelebinin Seyahatleri etmemiştir. Dolayısıyla gerek bugün Evliya Çelebi babasının rıza ve iznini aldıktan son- ra artık İstanbul dışındaki seyahatlerine Darıca ve Dil kütüphanelerde bulunan yazmalar İskelesi üzerinden gittiği İzmit’ten başlar. Evliya Çelebi ve gerekse yayınlanmış nüshalar bu yılında önce Trabzon’a oradan da Anapa’ya gider. Burada iken Azak Kalesi’nin geri alınması için yapılan se- müsveddeden doğmuştur. fere katılır ve her detayı atlamadan çok canlı bir şekilde anlatır. Geri dönüşte denizde şiddetli bir fırtınaya yaka- lanan Evliya Çelebi bu olayı anlatırken de âdeta oku- yucuya yaşatır. yılında Girit seferine katılan Evliya Çelebi Hanya Kalesi’nin fethine şahit olur. değil, bilakis birçok haksız uygulamaları da dile getiren, Bir yıl sonra Erzurum’a tayin olan Defterzade Meh- eksiklikleri hatırlatan biridir. Aslında bu gözlemlerini med Paşa’nın maiyetine katılıp Erzurum’a gider. Yol- eserine kaydetmesi, daha sonra eserin fazla ön plana culuk sırasında gezip gördüğü yerleri kaydeder. Ay- çıkarılmamasına da sebep olur. Melek Ahmed Paşa’nın rıca Beylerbeyi Defterzade Mehmed Paşa’nın askerî sadrazamlıktan azledilip Özi beylerbeyliğine atanması seferlerine katılır. Azerbaycan, Bakü, Tiflis ve Revan’ı ile Evliya da İstanbul’dan ayrılarak yeniden yola koyu- dolaşarak eşsiz bilgiler derler. lur. Balkanları dolaşır, pek çok köy, kasaba ve şehrin yılında Şam’a Beylerbeyi tayin edilen Murta- za Paşa’nın yanında yer alır. Buradan Suriye ve Filistin’i kayıtlarını tutar. yılında tekrar İstanbul’a dönen gezerek gözlemlerini kaydeder. yılında akrabası Evliya Çelebi uzun süre burada kalır. yılına kadar ve hâmisi olarak kabul ettiği Melek Ahmed Paşa’nın kaderi âdeta hâmisi olan Melek Ahmed Paşa ile birleşir. sadrazam olması Evliya Çelebi’nin cesaretini arttırır. Ar- Belki ondan ayrılmak da istemez. Onun görev yerleri tık o sadece gezip gördüklerini tasvir eden bir gezgin olan Van’a, ardından ikinci kere Özi taraflarına gider. AY I N D O S Y A S I DİL ve EDEBİYAT 19 Her iki yerde de boş oturmaz çevre bölgeleri dolaşa- ondan sonra yapılan seyahatlerde bile bu kadar detay rak gördüklerini ve duyduklarını kitabının müsveddeleri bulunmamaktadır. Yol boyunca bulunan kaleleri, ha- arasına alır. yılları arasında Bursa, Çanakkale ve yati önem taşıyan su kuyularını, yolun şartlarını, güven- Gelibolu’yu gezen Evliya Çelebi, yılında Boğdan’a liğini ve yol civarında yaşayan bedevi Arapların hacı- gider. İsyan eden Eflak Beyi’ne karşı yapılan seferlere lara karşı davranışlarını, hem gözlemlerine ve hem de katılır. Burada iken Bosna Beyi’nin davetiyle Bosna’ya okuduklarına ve rivayetlere dayanarak anlatan Evliya giderek oraları da Seyahatname’sine ilave eder. Bir ara Çelebi; bugün kullanabileceğimiz çok önemli bilgileri vergi tahsildarlığı göreviyle bütün Rumeli’yi gezip görme eserine kaydetmiştir. Eserinin dokuzuncu cildi âdeta imkânı bulur. ’de Köse Ali Paşa’nın Erdel seferine bir hac seyahatnamesidir. Halefleri olan seyyahların katılarak; Erdel’in ardından Belgrad ve Arnavutluk’u da hiçbiri onun seviyesine ulaşamadıkları gibi çoğu kere karış karış gezer. ondan nakiller yapmışlardır. yılında Fazıl Ahmed Paşa’nın Avusturya Se- Hac görevini tamamladıktan sonra Mısır’a geçen feri Evliya’ya yeni bir seyahat imkânı tanır. Onunla bir- Evliya Çelebi eserinin onuncu cildini yazmıştır. Su- likte önce Avusturya’ya gider sonra Bohemya üzerin- dan ve Habeş’i gezerek, o güne kadar hiçbir Avrupalı den İsveç ve Hollanda’ya kadar olan bölgeleri dolaşır. kaynakta yer almayan bilgileri vermiştir. On yıl kadar Venedik sınırlarına ve Macaristan’a gider. Mısır’da ikamet eden Evliya Çelebi, Kahire’yi öyle ta- yılları arasında önce Kafkaslar’da seyahat eden Evliya nımlamıştır ki onun tarifiyle bugün bile tarihi Kahire’yi dolaşmak mümkündür. Çelebi ardından Edirne üzerinden tekrar Balkanlar’a Hayatın her yönünü seven, öğrenme tutkusuyla oradan da Girit’e geçer. Aynı sıralarda Girit’te Kandi- her türlü macerayı ve tehlikeyi göze alan büyük sey- ye Kalesi kuşatması sürmektedir. Burada gördüklerini yah Evliya Çelebi’nin, ölümü de hafife alan bir kişiliği “Kandiye Fetihnamesi” adı altında kaleme alır ve sonra vardır. Gezip dolaştığı yerlerde zaman zaman duvar- Seyahatname’ sine ekler. lara, “Evliya’nın ruhu için el Fatiha” diye yazıp ölümü Evliya Çelebi’nin Hac Yolculuğu ile bile ilişki kurmuştur. Ancak maalesef ölüm yeri Evliya Çelebi yılında kendisinin oluşturduğu ve tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Araştırmalar küçük bir maiyetle Hac farizasını yerine getirmeye ni- onun yılında veya biraz sonra Kahire’de ya da yetlenir. Mayıs ’de başladığı yolculuğunu Bursa, İstanbul’da öldüğünü söyler. Kütahya, Afyon, İzmir; oradan da Sakız ve Sisam ada- Seyahatname larını takip ederek yapar. Gezip görme merakı normal Evliya Çelebi’nin bizlere bıraktığı eseri eşsiz nitelik- güzergâhı takip etmesine engel olur. Adalardan Batı lere sahiptir. Her şeyden önce Evliya Çelebi Seyahat- Anadolu’ya geçer. Ardından İstanköy ve Rodos ada- namesi XVII. yüzyıl tarihi için birinci elden kaynaktır. larını dolaşır. Rodos’tan Güney Anadolu’ya geçip ora- Kitabında döneme ait bizzat yaşadığı, gördüğü ve göz- dan Şam’a giderek toplanan hac kafilesine dâhil olur. lemlediği olayları çok canlı ve anlaşılır bir şekilde tasvir XVII. yüzyılda Şam-Medine-Mekke hac güzergâhını etmiştir. Siyasi olayları ihmal etmemiş, hatta dönemin Evliya Çelebi’den daha iyi anlatan birisi yoktur. Hatta birçok kaynağına göre daha cesur bir anlatım yoluna gitmiştir. Kitabı askerî tarih ve savaş tarihi için de em- salsizdir. O daha ziyade devrin kaynaklarında pek az görülen sosyal hayatı ve onu oluşturan unsurları ön plana çıkarmaya çalışmıştır. Mimari eserleri, sanat yapı- larını, dolaştığı yerlerin sosyokültürel yapılarını hayran- lık uyandıracak bir tarzda anlatmıştır. Modern dönem- lerde yapılan çalışmalarda onun bilgileri pek çok kere test edilmiş ve her zaman doğruluğu da ispatlanmıştır. Sanat, edebiyat ve musikiye olan düşkünlüğünden git- tiği yerlere ait bu özellikleri de asla ihmal etmeden incelemiştir. Onun eseri müzik ve müzik aletleri tarihi için de bir kaynaktır. Evliya Çelebi, hoş sohbet olduğu kadar, damak zevki de gelişmiş biridir. Hatta eserinde yüzlerce yemek ismi ve tarifi de bulunmaktadır. Anla- tımını daima canlı tutarak okuyucusunun ilgisini sürekli kılabilmiştir. Türkçeyi alabildiğine özgür kullanan Evliya 20 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I Çelebi yazılarını da konuşma üslubunda kaleme alarak aslında modern Türkçemize daha o gün rehberlik ve öncülük etmiştir. Dolaştığı yerlerin dil özelliklerini de kitabına yansıtan Evliya Çelebi filologlara zengin mal- zeme bırakmıştır. En önemlisi de gezip dolaştığı yerlerde yaptığı folk- lorik derlemeleridir. Bugün, antropologların vazgeçe- meyeceği bu bilgileri, eserine ustaca yerleştirmiştir. Bunu yaparken hem hiçbir yerde kaydı olmayan bu derlemeleri gelecek nesillere aktarmayı hem de oku- yucusunu eğlendirmeyi amaçlamıştır. Ancak maalesef bu durum kendisine “mübalağacı” yakıştırmasını hat- ta “palavracı” iftirasının yapılmasına sebep olmuştur. Oysa Evliya’dan yapılan özensiz ve dikkatsiz alıntılar ve seçmeler, bu durumu meydana getirmiştir. Aslın- da kendisinden asırlarca sonra yapılan bu alıntıların da amacı Evliya gibi okuyucunun ilgisini çekmekti. Ancak metotsuz ve usulsüz yapıldığından farklı sonuçları doğurmuştur. Bir örnek vermek gerekirse; onu eleş- tirenler Evliya Çelebi’nin Erzurum’un soğuk havasını anlatırken “damdan dama atlayan kedinin boşlukta donarak yere düştüğünü gördüğünü” yazarak onun ne kadar abartılı bir anlatımcı olduğunu ileri sürerler. Oysa işin hakikati tamamen farklıdır. İşte Evliya’nın kir ki, o, orada askerlerle birlikteydi ve dönemin temel gerçek hikâyesi: silahı olan kılıçlar ile yaşanan benzeri pek çok hadiseyi Gerçi şiddet-i şit’adan bağı ve bağçesi yokdur… görerek yazmıştı. Aslında geçmişe göre çok daha hafif Böyle şitâsı şedîd olur. Hatta efvâh-i nâsda (halkın di- geçen kışında bile Erzurum’da yaşanan benze- linde) darb-ı meseldir kim bir dervişe “kanden (nereden) ri bir olayın medyaya yansıması bir kere daha Evliya gelirsin ?” derler. “Berf rahmetinden gelirim” der. Ol ne Çelebi’yi doğrulamıştır. Aslında o, birçok yerde bugün diyardır derler, “sovukdan Ere zulûm” olan Erzurumdur modern araştırmalarda kullanılan yöntemlere daha o der. “Anda yaz olduğuna rast geldin mi ? derler” . Derviş günlerde başvurarak rasyonel bir kafaya da sahip ol- eydür: “Vallahi onbir ay yigirmi tokuz gün sâkin oldum, duğunu ispatlamıştır. Kaldı ki onun derlediği folklorik cümle halkı yaz gelir derler, amma görmedim” der. Hat- malzemeler olmasaydı belki gezdiği yerlerin tarihi bu- ta bir kere bir kedi bir damdan bir dama pertâp eder- gün daha karanlık olacaktı. ken (atlarken) mu’allakda (boşlukta) donup kalır. Sekiz Buradan konuyu başka bir noktaya taşımak ve başta aydan Nevrûz-i Harzemşâhî geldikde mezkûr kedinin sorduğumuz soruyu yinelemek gerekmektedir. Evliya donu çözülüp mırnav deyup yere düşer. Meşhur lâtife-i Çelebi Seyahatnamesi’ni ne kadar biliyoruz. Elimizde darb-i meseldir. Amma hakîkatü’l-hâl bir ademin eli bulunan Seyahatname, Evliya Çelebi’nin müsveddesi yaş iken bir demir pâresine yapışsa derhâl mücemmid olsa gerektir. O bütün seyahatleri boyunca aldığı notla- (donan) olup elinden demir ve demirden eli kopmak rını bir araya toplamış ve kitabını yeniden tamamlamak ihtimali yokdur…11 üzere tasarlamıştır. Ancak buna ömrü vefa etmemiştir. Bu hikâye maalesef “Meşhur lâtife-i darb-i mesel- Dolayısıyla gerek bugün kütüphanelerde bulunan yaz- dir.” cümlesine kadar anlatılıp, Evliya’ya atfedilir. Oysa malar ve gerekse yayınlanmış nüshalar bu müsvedde- Evliya Çelebi Erzurum’un iklimini anlatırken başvurdu- den doğmuştur. İşin bir diğer boyutu ise yazmalardan ğu hikâyecik tamamen oradan derlenmiş olan meşhur hangisinin müellifin nüshası olduğu tam olarak bilinme- bir latifedir. Kendi gözlemlerine dikkatleri çekmek için mektedir. Maalesef eserin istinsahı yani çoğaltılması sı- önce bunu anlatır ardından da “Amma hakîkatü’l- rasında bazı ilave ve çıkarmalar yapılmıştır. Eser ilk defa hâl” (Ancak işin gerçeği..) diye söze başlayarak kendi (H. ) yılları arasında Süleymaniye gözlemlerini verir. Soğuktan yaş elin demir parçasına kütüphanesinde bulunan Pertev Paşa ve Beşir Ağa nüs- değmesi hâlinde donup kaldığını söylemesi mutlaka ki- haları esas alınarak Osmanlıca neşredilmiştir. Dönemin şisel gözlemlerine dayanmaktadır. Unutmamak gere- şartlarını dikkate alan naşirler maalesef esere bir de oto AY I N D O S Y A S I DİL ve EDEBİYAT 21 aramızda olmayan üç gönül adamının büyük emekleri vardır. Orhan Şaik Gökyay, Yücel Dağlı ve İ. Gündağ Kayaoğlu. Tabiri caizse birincisi lambayı ve gazı hazırla- mış, ikincisi gazı doldurmuş üçüncüsü de fitili yakmıştır. Orhan Şaik Gökyay uzun zamandır neşrini arzu ettiği eser ile maalesef ömrünün son demlerinde ilgilenebil- miştir. Önce neşir esaslarını hazırlamış ve yazamadığı için birinci cildi kasete okumuştur. Deşifre edilen met- nin ilk tashihinden sonra maalesef vefat etmiştir. Bütün bu çalışmaları takip eden ve her şeyini bu işe adamış merhum Yücel Dağlı ise birinci cildin indeksini hazırla- mıştır. Bu çalışmalardan haberdar olan İ. Gündağ Kaya- oğlu ise kimsenin sahip çıkmadığı bu projeyi Yapı Kredi Yayınları’na benimseterek, basımını sağlamıştır. Eserin ikinci cildi ise Yücel Dağlı, Seyid Ali Kahraman ve Zeke- riya Kurşun tarafından hazırlanarak kamuoyuna sunul- muştur. Nitekim büyük bir ilgiyle karşılanan eserin geri kalan kısımlarının da yayına hazırlanması işini, Yücel Dağlı ve Seyid Ali Kahraman üstlenerek Seyahatname’nin ilk defa tam metnini ortaya koyup Türk Kültürü’ne büyük sansür uygulamışlardır. Ayrıca metnin okunmasını ko- bir hizmet yapmışlardır. laylaştırıcı bazı yöntemlere başvurarak yaptıkları tasar- ruflar ile Evliya Çelebi’nin eksik bir şekilde gün yüzüne Sonuç ve Öneriler çıkmasını sağlamışlardır. Bu ilk faaliyet önemli bir katkı 1- Evliya Çelebi’nin eseri bir Türk Kültür mira- olmakla birlikte; daha sonra yapılan bütün çalışmalara sı olduğu kadar bir dünya kültür mirasıdır. Başka bir esas teşkil etmiş ve içindeki tutarsızlıkları yüzünden Ev- ifadeyle Türk Kültürü’nün Dünya Kültürü’ne en bü- yük katkılarından birisidir. Bu yüzden dünyaya bilimsel liya Çelebi’nin kaynak değeri tartışmalı hâle gelmiştir. yöntemler ile yeniden sunulmalıdır. Filolojik özellikler Özellikle bu neşirden hareketle yapılan “Müntehabat” başta olmak üzere birçok yönü dikkate alınıp, bütün yani “Seçmeler” daha önce bahsettiğimiz sonuçların nüshaların karşılaştırılarak yeniden yayımı yapılmalıdır. doğmasına sebep olmuşlardır. ’deki Harf İnkılabın- 2- Türk eğitim kurumlarında her seviyedeki okuma dan sonra da cilt hariç Osmanlıca neşir esas alına- listelerinin başına konulmalıdır. Bunun için farklı sevi- rak müteaddit defalar yeni Türkçe harflere aktarılmıştır. yelere hitap eden seçmeler özenle hazırlanmalıdır. Ancak onlar da yarı transkript, veya sadeleştirme yön- 3- Türkiye’deki müfredat programları içinde Evliya temine başvurduklarından dolayı gerçek metni yansıt- Çelebi Seyahatname’sine yeterli yer ayrılmalıdır. maktan uzaktırlar. 4- Seyahatname’den hareketle senaryolar yazılma- Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere tam met- lı, çizgi filimler ve belgeseller yapılmalıdır. nin yayınlanması için pek çok profesyonel hazırlıklar yapılmıştır. Ancak maalesef hiçbiri başarılı olmamıştır. Bu arada gerek Türkiye’de ve gerekse Dünya’da Ev- liya Çelebi üzerinde uzmanlaşma yolunda da birçok DİPNOTLAR akademik çalışma yapılmıştır. Seyahatname’nin bazı 1 - Evliya Çelebi Seyahatnâmesi I. Kitap, (Yayınlayan: Orhan Şaik bölüm veya ciltleri parça, parça, İngilizce, Almanca, Gökyay) İstanbul , s. (Bundan sonra: Seyahatnâme) 2 - Seyahatnâme I, 34, 36, Fransızca, Arapça başta olmak üzere pek çok dile ter- 3 - Seyahatnâme I, cüme edilmiştir. Hatta denilebilir ki dünyada kaynak 4 - Seyahatnâme I, olarak en fazla kullanılan Türkçe eser Evliya Çelebi’nin 5 - Seyahatnâme I, Seyahatname’sidir. Yani bu eser bir dünya klasiğidir. 6 - Seyahatnâme I, Ancak Türkiye’de hâlâ hak ettiği ilgiyi görmemiştir. 7 - Seyahatnâme I, 8 - Seyahatnâme I, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinin tam metni ilk 9 - Seyahatnâme I, defa yılında yayımlanmaya başlanmıştır. Müellif 10 - Seyahatnâme 2. Kitap (yayınlayanlar: Zekeriya Kurşun, Seyid Ali nüshası olduğu varsayılan Topkapı Sarayı Bağdat () Kahraman, Yücel Dağlı), II, yazmasını esas alan bu neşrin ortaya çıkmasında bugün 11 - Seyahatnâme 2. Kitap, II, 22 DİL ve EDEBİYAT AY I N D O S Y A S I

kaynağı değiştir]

Seyahatnâme'nin basımı kapakları

Seyahatine dair bıraktığı 10 ciltlik Seyahatname’nin konuları şu şekildedir:

Ayrıca bakınız[değiştir

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası