okay sağtürk / GENÇLİK-TİYATROSU-BELGESELİ.-Okay-Sağtürk-ailesi-ve-Gençlik-Tiyatrosu-Ekibi | İTV Haber

Okay Sağtürk

okay sağtürk

BRT Yayın Grubu
Haber Portalıdır

Bugün 22 Mart. Sabiha Gökçen, Okay Sağtürk, Azmi Sekban, Samiha Ayverdi, Kadir Has ve Özcan Canaydın'ın ölüm yıldönümleri.

BRT Yayın Grubu olarak bu değerlerimizi saygıyla, sevgiyle anıyoruz.

Sabiha Gökçen kimdir?


Dünya'nın ilk kadın savaş pilotu olan Sabiha Gökçen, 22 Mart tarihinde Bursa'da dünyaya geldi. Genç yaşta ailesini kaybeden Gökçen, Mustafa Kemal Atatürk'e giderek okumak istedğini söyledi. Bu olayın ardından Mustafa Kemal, Sabiha'yı evlatlık edindi ve çeşitli okullarda öğrenim görmesini sağladı.

Sabiha Gökçen, senesinde Türkkuşu'nun açılış töreninde yapılan planör gösterilerinden etkilenerek havacılık sektörüne yöneldi. Mustafa Kemal'in de desteğini alarak Türk Kuşu Sivil Havacılık Okulu'na girdi. Bu dönemde yedi erkek öğrenciyle birlikte Kırım'a gönderilerek altı aylık yüksek planörcülük eğitimini Koktebel Yüksek Planör Okulu'nda tamamladı. Bunun yanında Eskişehir Havacılık Okulu'nda da Savmi Uçan ve Muhittin Bey'den özel uçuş dersleri aldı. 25 Şubat 'da ilk defa motorlu uçak ile uçmaya başladı.

Gökçen senesinde Tunceli'de çıkan isyanı bastırmak için başlatılan Dersim Harekatı'nın hava saldırısı safhasında yer alan ilk kadın savaş pilotuydu.

senesinde Fransa'nın, Hatay'ı Suriye'ye devretmeye hazırlandığı yolundaki haberler, başkentte sert tepkiyle karşılandı. Mustafa Kemal'in emriyle üniformasını giyen Sabiha Gökçen, Fransız elçisinin önünde havaya üç el ateş etti ve "Hatay'ın vatana katılması için gerekirse silahlanırız" dedi. Bu olaydan sonra tutuklanarak 1 gün hapis yattı. Gökçen'in bu teşebbüsü sayesinde Atatürk'ün planı tuttu ve düşmana göz dağı verildi.

Sabiha Gökçen, senesinde uçağıyla beş gün süren bir Balkan turu gerçekleştirdi. Bu seyahati sırasında Atina, Sofya ve Belgrad gibi şehirleri gezdi. 22 Haziran 'de İstanbul'a geri döndü.

Sabiha Gökçen, manevi babası Mustafa Kemal'i kaybedince ordudan ayrılarak Türkkuşu Uçuş Okulu'nda başöğretmen olarak çalışmaya başladı. senesine kadar da bu görevini sürdürdü. yılında aynı okulda öğretmenlik yapan Üsteğmen Kemal Esiner ile evlendi. Ancak Esiner 3 sene sonra yaşamını yitirdi. Sabiha Gökçen, 22 Mart 'de Gülhane Askerî Tıp Akademisi'nde öldü.

Sabiha Gökçen'in Aldığı Ödüller

- Türk Hava Kurumu'nun bir numaralı Övünç Madalyası ve beratı - Yugoslav Ordusunun en büyük nişanı olan Beyaz Kartal Nişanı ve ordu brövesi - Romanya Ordusu Havacılık Brövesi - Trakya ve Ege Manevraları'ndan dolayı verilen hatıra madalyalar, - Türk kadınının seçme ve seçilme hakkı kazanmasının yılında TBMM'deki törende verilen mesleklerinde öncü kadınlar plaketi, - Selçuk Üniversitesi'nin fahri doktorluk payesi, - Türk Hava Kurumu tarafından yılında verilen altın madalya, - 'de Uluslararası Havacılık Federasyonu'nun havacılığın bütün dallarında üstün başarı gösteren havacılara verdiği FAI altın madalyası - 'da ABD'nin Maxwell Hava Üssü'ndeki törende "dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri" ünvanı - Ordu, çeşitli dernek ve kuruluşların verdiği 28 adet plaket.

Okay Sağtürk kimdir?


yılında, yirmi yaşında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi iken Gençlik Tiyatrosu’na katılan Okay Sağtürk, Türkiye’nin ilk üniversite tiyatrosu olan Gençlik Tiyatrosu’nda oyunlar sahneye koyan, tiyatroya çok büyük emeği geçen bir isim. İstanbul Üniversitesinde Tıp, Matematik ve Psikoloji olmak üzere üç ayrı fakülteden mezun olduktan sonra 30 yıl TRT’de Yapımcı ve Denetim Müdürü olarak görev yaptı. ÇARESİZLİĞE KARŞI KOYMANIN TOHUMU Belgeselin yönetmeni ve yapımcısı Nurgül Bayram, 20 Kasım ’da İstanbul’da tam gün süren keyifli, dolu dolu bir söyleşi gerçekleştirmişti Okay Sağtürk ile… Bu söyleşiden alıntılarla onu daha yakından tanıyıp, analım istedik. Sağtürk, belgeselin gösterime girmesini heyecanla beklerken, ne yazık ki baharın ilk günlerinde aramızdan ayrıldı. Yönetmen Nurgül Bayram, öğrenciliği sırasında yurtta kalacak parası olmadığı için tiyatroda yaşayan Okay Beyin hayatında. Gençlik Tiyatrosu’nun çok özel bir anlamı olduğunu söyledi: “Max Meinecke’nin sahneye koyduğu Kapıların Dışında oyununda Beckman’ı oynamıştım. İki yıl geçmişti üzerinden yurda gittim, öğrenciler benimle konuşmaya geldiler, beni tanımışlar. Dediler ki: Siz orada ilk defa bizim içimize bir tohum ektiniz, çaresizliğe karşı koymanın tohumunu ektiniz’. Gençlik Tiyatrosu budur. Çaresizliğe karşı koymanın tohumunu ekmektir.’’ SANAT ÖLÜMDEN ÖÇ ALMAKTIR Okay Bey’ ile vefatından bir gün önce telefonda konuştuğunu belirten yönetmen Nurgül Bayram, “Tam da kendisiyle yaptığım röportajın deşifresini okuyor ve basın bültenine cümle seçiyordum. “Ah Okay Bey’ciğim, ne güzel oldu aradınız, hangi cümlenizi kullanayım diye düşünüyordum ben de” dedim. ‘Sanat ölümden öç almaktır cümlemi kullan” dedi. “Gençlik Tiyatrosu insanların hayatlarını değiştirmek için oyun koydu, o cümlemi de ekle” dedi. Bir saat konuştuk. Zaten onunla saatlerce konuşsanız doyamazdınız sohbetine Tam gün süren röportajımda ondan çok şey öğrendim. Ona belgeselin üniversite gösterimlerine gelmesini ve gençlerle bu deneyimlerini paylaşmasını istedim. Bunu seve seve kabul etmişti” diyerek belgeselin galasında onu göremeyecek olmanın derin hüznünü taşıdığını söyledi.

TUNCEL KURTİZ TERCÜME EDERDİ Belgesel tamamlanıp izleyenlerle buluştuğunda, Okay Sağtürk de kısa süre önce yolculuğa çıktığı ‘’bahar ülkesi’’nden Gençlik Tiyatrosu’nu izlemenin tadını çıkartır umarız. Okay Sağtürk, o günkü Gençlik Tiyatrosu ruhunu Nurgül Bayram’a şu sözlerle özetliyor: ‘’Tiyatro insanların hayatlarını değiştirmek için vardır, Gençlik Tiyatrosu insanların hayatlarını değiştirmek için oyun koydu. Siz oraya geldiğiniz, içeri girdiğiniz zaman siz olarak girersiniz, bir başkası olarak çıkarsınız. Biz bunu amaçladık ve hep bunun için çalıştık’’ Okay Sağtürk, tiyatroya gönül vermiş Gençlik Tiyatrosu gençlerinin dünya tiyatrosunu nasıl yakından izlediklerini de, ‘’Tiyatronun birinci amacı dünyada tiyatrolarda neler oluyor bitiyor bilmekti. Örnek için söyleyeceğim. Amerika'da yeni bir tiyatro eseri çıktığı zaman derhal gelirdi, Tuncel Kurtiz anında tercüme ederdi. 3 gün 4 gün sürerdi bu tercüme, o sırada onun üzerinde durur, oyunun analizlerini yapardık.’’ sözleriyle anlatıyor. O günün kısıtlı olanaklarını düşündüğümüzde bu örnek bile gençlerin tiyatroyu ne kadar ciddiye aldıklarını göstermesi açısından çok çarpıcı bir örnek. O tarihlerde Şehir Tiyatroları başrejisörü olan Max Meinecke, Wolfgang Borchert’in Kapıların Dışında oyununu Gençlik Tiyatrosu’nda sahnelemiş ve başrolü de, (Beckman’ı) Okay Sağtürk’e vermişti. Sağtürk bu rolüyle bir hayli sükse yapmıştı: Ve SON GONG… PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!’’

Okay Sağtürk’ü anmaya, onun Rilke’den yaptığı şu alıntıyla devam edelim: “Rilke’nin bir anlatımı vardır, der ki; İki çocuğa birbirinin aynısı olan iki çakıyı verin, bir süre sonra bunları geri isteyin. Her çocuk çakısını kendine göre eskitmiştir. Mümkün müdür ki insanın bir tanrısı olsun da kendine göre eskitmesin. Hatıralar da öyle. Benim anlattığımı yaşayan bir arkadaşım eskisinin iyi tarafıyla yamayacak, sonra benden bir düğme, bir fiyonk, İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’na elbisesini giydirip, sahne tozlarını silkeleyeceğiz. Ve SON GONG… PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!’’ Yine baharında; Ülkü Tamer, Yurdaer Erşan, Şemsi İnkaya, Tunca Yönder, Ersun Kazançel, Gündüz Aykut, Güner Namlı, Güneş Uğurlu, Vasıf Öngören, Nuran Oktar, İnci Ergir, Birsen İnkaya, Emel Gözne, Erdoğan Seren, Ertuğrul Ücel, Ergun Özcan, Hitay Daycan, Nejat Öğünç, Aras Ören, Sami Şekeroğlu ve Okay Sağtürk… Güngör Dilmen adlı genç üniversiteli yazarın yarışmada ödül alan “Midas’ın Kulakları” ve Lady Gregory’den Memet Fuat çevirisi “Kulaktan Kulağa” adlı iki oyunu aynı zamanda sahnelemeye karar verirler. Eminönü Halkevi’nin o zamanki tiyatro sahnesini Meydan Sahnesi’ne dönüştürerek sürekli yenilikler peşinde koşarlar. Yazarından yönetmenine, dekorcusundan kostümcüsüne, ışıkçısından efektcisine, oyuncusuna kadar her şeyi biz yaparız, “biz adamız yahu” diyen idealist gençlerdir bunlar… Daha sonra profesyonel yaşama geçtiklerinde bu gençlerin kimi tiyatroya devam etti, kimi edebiyatçı, sinemacı, şair oldu. Kimi gazeteci, arkeolog, hukukçu, doktor, iş adamı, milletvekili oldu. Ama yıl öncesinden bugüne hepsi ortak düşüncelerini şu sözle özetliyorlar; “Gençlik Tiyatrosu bize çok şey kattı!” Belgeselin kitap haline dönüşmesini ve tüm konuşulanları yazı olarak okuyabilmeyi de umut ediyoruz. GENÇLİK TİYATROSUNUN HAYATTA KALAN OYUNCULARI GALADA BİRARAYA GELECEK Yönetmen Nurgül Bayram, 67 yıl öncesinde başlayıp 15 yıl süren, Türkiye'nin ve dünyanın farklı şehirlerine dağılmış bir tiyatronun ekibine ulaşmak zor bir serüven olsa da sona gelindiğini belirterek şunları söylüyor: ‘’Belgesel, yalnızca bir dokümantasyon çalışması değil. Çalışmamızın, Türkiye tiyatro tarihinin belgesiz kalan çok önemli bir dönemini aydınlatacağına inanıyoruz. O tutkulu gençliğin sanatsal ve düşünsel duruşuyla bugünün gençlerine ilham kaynağı olmasını sağlayabilirsek, ne mutlu bize.’’ “Belgeselimizin İstanbul Prömiyerini tiyatronun kuruluşundan 67 yıl sonra Mayıs ayında Gençlik Bayramı haftasında gerçekleştirmeyi planlamıştık ama tüm dünyayı saran bu virüs belası nasıl etkileyecek, önümüzü göremez durumdayız. Hayattaysak umutlu olmayı bilmeliyiz bakışıyla, sağlıklı ve güzel günlere en kısa sürede kavuşup; Gençlik Tiyatrosu’nun yıllardır birbirini görmeyen tüm ekibini ve ailelerini buluşturmayı, günümüzde faaliyetlerini sürdüren Türk Tiyatrosunun tüm ustalarını ve üniversite gençliğini de davet ederek, ustalarla gençler arasında bir sinerji yaratmayı ve belgeselin final sahnesini burada çekmeyi istiyoruz.” *** BELGESEL ANLATICILARI Atilla Alpöge, Can Kolukısa, Haldun Dormen, Yılmaz Büyükerşen, Nurettin Sözen, Genco Erkal, İzzet Günay, Yılmaz Gruda, Zihni Göktay, Ranaz Cabbar, Hüsnü Çınar, Okay Sağtürk, Tolga Tiğin, Yundaer Erşan, Seçkin Selvi, Aydın Engin, Güneş Uğurlu, Tunca Yönder, Erol Keskin, Suna Keskin, Aden Tolay, Aybek Korugan, Aslı Öngören, Necdet Aybek, Osman Arolat, Nedret Güvenç, Nevra Serezli, İlgi Adalan, Rahmi Dilligil, Sina Akşin, Huri Aykut, Arzu Karayel Aykut, Metin Deniz, Altan Akışık, Cengiz Tünay, Hektor İsmet Öktem, Metin Ercan, Can Futacı #gençlik tiyatrosu, Talebe Birliği, , Okay Sağtürk, avni dilligil, İstanbul Üniversitesi

Okay Sağtürk, 22 Mart 'de ayrıldı aramızdan.


Azmi Sekban kimdir?

Azmi Sekban, Ekrem İmamoğlu, Cengiz Özkarabekir Trabzon Lisesi önüne dikilen Sekban'ın Atatürk heykeli

Azmi SEKBAN, İlk,Orta ve Lise tahsilini Sürmene’de tamamladıktan sonra girdiği, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Heykel bölümünden yılında Yüksek Heykeltraş olarak başarıyla mezun olmuştur. Sırasıyla; Prof. Şadi ÇALIK, Prof. Hüseyin GEZER,Prof. Tamer BALOĞLU,Prof. Ali Teoman GERMANER gibi değerli hocaların Atölyelerinde eğitim almıştır.

Öğrencilik yıllarında katıldığı sergiler ve kazandığı ödüllerine, yılında katıldığı Yeni Eğilimler Sergisi'nde Birincilik ödülüyle de devam etmiştir. 22 Mart 'de aramızdan ayrıldı.

Azmi SEKBAN’ın Başlıca eserleri;

· ÇANAKKALE ŞEHİTLER ABİDESİ Dünyanın en büyük(5mx50m) ANIT RÖLYEFİ

· Türkiye –İspanya DOSTLUK Anıtı

· Trabzon ATATÜRK ve CUMHURİYET Anıtı

· Kayseri MEDENİYETLER ve CUMHURİYET Anıtı

· B.ÇEKMECE MİMAR SİNAN Anıtı

· Bahçelievler ZAFER ANITI Rölyefleri

· Şişli Ayazağa ATATÜRK Rölyefi

· İstanbul LÜTFÜ KIRDAR Büstü

· Yurdun çeşitli il ve ilçelerinde ATATÜRK Heykel ve Büstleri

· Onlarca okullarda ATATÜRK Köşeleri

· Özel anlamlı Atatürk etkinliklerini anlatan eserler( B.Çekmece de sohbet anını anlatan Rölyef gibi)

Samiha Ayverdi kimdir?


Çağımızın en önemli mütefekkir yazarlarından birisi olan Sâmiha Ayverdi Hanımefendi, 25 Kasım yılında İstanbul’da doğdu. Annesi, Fatma Meliha Hanım, babası Yarbay İsmail Hakkı Bey’dir. Soyu, anne tarafından Kanunî zamanında yaşamış ve Budin seferinde şehit düşmüş Gül Baba’ya; baba tarafından Orta Asya’dan Anadolu’ya geçmiş Ramazanoğulları’na kadar uzanmaktadır.

Sâmiha Ayverdi, ilk tahsilini aile çevresi içerisinde yaptı. Anne annesi Hâlet Hanım, onun şifahi kültür ve tarih şuuru kazanmasında çok etkili olmuş bir isimdir. Dedesi de ciddiyet, dürüstlük, az konuşma gibi değerler noktasında ona örnek olmuştur. Aynı şekilde anne ve babası da onun fikrî, imânî ve ahlâkî şahsiyetinin teşekkülünde müsbet rol oynamış kimselerdir. Evleri de devrin seçkin bilim ve sanat adamlarının gelip gittiği bir yerdir. Bu ortamın da onun yetişmesinde tesiri olduğu muhakkaktır.

Sâmiha Ayverdi, resmî anlamdaki ilk tahsilini ise, henüz beş yaşında iken gittiği Mahalle mektebinde yaptı. Daha sonra yılında Süleymaniye Kız Numune mektebini bitirdi. Sonraki eğitimleri ise, ilk çocukluk devrinde olduğu gibi, resmî müesseseler dışında gerçekleşmiş; tarih, tasavvuf, felsefe ve edebiyat alanlarında hususi öğrenim görmüş, Fransızca dersleri almış, güzel sanatlarla ilgilenmiş ve keman çalmayı öğrenmiştir.

Fakat, Sâmiha Ayverdi’nin asıl rûhî ve fikri gelişmesi ve bu anlamdaki şahsiyetinin teşekkülü Fatih’teki Ümm-i Ken’an Dergahı’nın Şeyhi Kenan Rif’âî’ye intisapları neticesinde onun irşadlarıyla olmuştur.

Sâmiha Ayverdi’nin bu dergâhtaki eğitimi 13 Mart yılında gerçekleşti. Kalan bütün ömrünü bu terbiye içerisinde teşekkül eden bir anlayış çerçevesinde okumak, düşünmek ve yazmakla geçirdi. Ağabeyi Yüksek Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi’nin yanında bir taraftan kızını büyütürken, bir taraftan da kendisini büyük bir mütefekkir-yazar yapacak faaliyetlerini devam ettirdi. İslâmî kaynaklara eğildi. Özellikle Doğu edebiyatını tetkik etti. Bu edebiyatın büyük simalarından Mevlânâ, Muhiddin-i Arâbî, Sâdi, Hâfız-ı Şirâzî, onun çok önem verdiği ve tesirinde kaldığı isimlerdir. Batıya da ilgisiz değildir. Dünya fikir ve edebiyat cereyanlarını sürekli takip etmektedir.

Sâmiha Ayverdi, ilk eserlerini yılından itibaren vermeye başladı. Bu tarihte ilk romanı “Aşk Budur” yayımlandı. Bu eserini diğerleri takip etti. Türk edebiyatına farklı bir hava getiren bu eserler, büyük bir ilgiyle karşılandı.

Sâmiha Ayverdi, daha sonra mecmualarda da yazmaya başladı. İlk yazıları Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı Büyük Doğu mecmuasında yayımlandı. Büyük Doğu’dan sonra ise Resimli İstanbul Haftası, Fatih ve İstanbul, Türk Yurdu, Havadis, Ölçü, Hür Adam, Anıt, Türk Kadını, Tercüman, Kubbealtı Akademi Mecmuası ve Türk Edebiyatı gibi yayın organlarında yazdı. Roman, mensur şiir türlerindeki eserlerinden sonra cemiyet meselelerine yöneldiği için hatırat, makale, deneme, tarih, biyografi, mektup türlerinde de eserler verdi. Böylece insan ve cemiyetin her meselesini kucaklayan zengin bir külliyat ortaya çıktı.

Hayatında hiç resmi vazife almadı. Fakat, İstanbul Belediyesi ve Kültür Bakanlığının bazı komisyonlarında geçici görevlerde bulundu. VI. Maarif şurasına katıldı.

yılları arasında sağlık sebepleri ve çeşitli tetkikler yapma arzusu dolayısıyla Fransa, İtalya, İsviçre, Macaristan, İspanya gibi ülkelerde bulundu. yılında Libya tarafından İspanya’nın Sevil şehrinde düzenlenen İslâm Konferansı hazırlık toplantısına katıldı.

Kitap, çalışmalarına, gazete ve dergi yazılarına daha sonraki yıllarda içtimâî faaliyetler de eklendi. Kubbealtı Akademisi kurucuları arasında yer aldı. Fetih Cemiyeti, Türk Ev Kadınları Derneği, İstanbul ve Yahya Kemal Enstitüsü gibi cemiyetlerde görev yaptı.

Bütün bu çalışmalar arasında geleceğin münevverleri olmaya aday gördüğü gençlerle ilgilendi. Onların fikrî ve manevî gelişmelerinde etkili oldu. Böylece, mütefekkir-yazarlığına sivil hocalık aynı zamanda “mânevî annelik” da eklenmiş oldu.

Sâmiha Ayverdi’nin eserleri ve çalışmaları çeşitli kurumlarca ödüllendirildi. “Kölelikten Efendiliğe” isimli eseri Milli Kültür Vakfı tarafından taltif edildi. Yine aynı vakıf tarafından kendisine yılında Türk Milli Kültürüne Hizmet Şeref armağanı verildi. Benzer bir taltif, san’at hayatının ellinci yılında Aydınlar Ocağı tarafından yapıldı. Türk ilim ve kültür hayatına kazandırdığı eserler ve yetiştirdiği gençler sebebiyle kendilerine şükran belgesi verildi. yılında Boğaziçi Yayınları, da Türk Edebiyatı Vakfı, hizmetlerinden dolayı plaketle ödüllendirdi. yılında Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülüne layık görüldü. yılında Başbakanlık Aile Araştırma Kurumunca çalışmalarından dolayı taltif edildi.

Ömrünü Türk-İslâm kültürünün yeniden neşv-ü nema bulmasına adayan Sâmiha Ayverdi Hanımefendi, 22 Mart günü Hakkın rahmetine yürüdü. Merkez Efendi haziresinde medfun bulunan mürşidi Kenan Rifaî funduszeue.infon ayak ucu tarafına defnedildi.

ESERLERİ

Son devrin en verimli yazarlarından birisi olan Sâmiha Ayverdi’nin yukarıda belirtilen fikir, dil ve üslup özellikleri çerçevesinde kaleme aldığı eserlerden bugüne kadar yayımlananlar şunlardır:

Roman:

Aşk Budur ( )

Batmayan Gün ()

Ateş Ağacı ()

Yaşayan Ölü ()

İnsan ve Şeytan ()

Son Menzil ()

Yolcu Nereye Gidiyorsun ()

Mesih Paşa İmamı ()

Hikâye:

Mabedde Bir Gece ()

Mensur Şiir:

Yusufçuk ()

Hancı ()

Dile Gelen Taş ()

Hatırat:

İbrahim Efendi Konağı ()

Bir Dünyadan Bir Dünyaya ()

Hatıralarla Başbaşa ()

Rahmet Kapısı ()

Hey Gidi Günler Hey ()

Küplücedeki Köşk ()

Ah Tuna Vah Tuna ()

Ne İdik Ne Olduk ()

Bağ Bozumu ()

Ratibe ()

Ezeli Dostlar ()

İki Âşinâ ()

Kültür medeniyet ve tarih:

Boğaziçinde Tarih ()

Türk Tarihinde Osmanlı Asırları ()

Türkiye’nin Ermeni Meselesi ()

Türk-Rus Münasebetleri ve Muharebeleri ()

Biyografi:

Kenan Rifai ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık ()

Edebî ve Manevî Dünyası İçinde Fatih ()

Otobiyografi:

Dost ()

Seyahat:

Yeryüzünde Birkaç Adım ()

Portre:

Âbide Şahsiyetler ()

Deneme:

İstanbul Geceleri ()

Kölelikten Efendiliğe ()

Makale:

Milli Kültür Meseleleri ve Maarif Davamız ()

Ne İdik Ne Olduk ()

Rahmet Kapısı ()

Mektup:

Misyonerlik Karşısında Türkiye ()

Mektuplardan Gelen Ses ()

Kadir Has kimdir?


Kadir Has (Hasoğlu) ; 20 Eylül de Nuri-Zekiye Hasoğlu'nun çocukları olarak Kayseri'de dünyaya geldi. Hasoğlu ailesi Cumhuriyet'in ilk yıllarında Kayseri'den Adana'ya taşındı. Baba Nuri Has, Çukurova'da ticaretle meşgul oldu. Daha sonra, Türkiye'nin en büyük sanayicileri arasına girerek, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'nin ilk milli sanayici unvanını kazanan Nuri Has, "Milli Mensucat Fabrikası" ile daha sonra da Akbank'ın kurucuları arasında yer aldı.

Kadir Has, ilk öğrenimini Adana'da tamamladı. Orta öğrenim için İstanbul'a gönderilen Has, ortaokul ve liseyi Özel Bodı. yılında Boğaziçi Lisesi'nden mezun oldu ve Kayseri'nin tanınmış ailesi ve eşrafından olan Mehmet-Şehime Germirli'nin kızı Rezan hanım ile yılında evlendi, aynı dönemde iş hayatına da atıldı. Babasının izinden giderek girişimci ruhu, çalışkanlığı ve dürüstlüğüyle Adana'nın sayılı işadamlarından biri haline geldi.

yılında İstanbul'a taşınan Kadir Has; burada ağırlıkla otomotiv sanayine yönelik işlerde birçok başarıya imza atarak, İstanbul'da da saygın lider iş adamları arasına girdi. Mercedes Otobüs ve Kamyon Fabrikası'nı kurdu ve bu kurumun uzun yıllar yönetim kurulu başkanlığı ve üyeliği görevini yürüttü. yılında Amerikalıların dünyaca ünlü "Coca Cola" firmasının Türkiye Temsilcisi olan Kadir Has ,ülkemizdeki ilk Coca-Cola fabrikasını kurdu.

Koç ailesi ile Bursa'da Karsan adıyla Peugeot marka minibüs fabrikasının ortakları arasında yer aldı. Fransızların ünlü Michelin Lastikleri'nin Türkiye dağıtımcılığını üstlendi. Sabancı Ailesi'nden sonra Akbank'ın en büyük kurucu hissesine sahipti. İş hayatındaki başarılarının ardından, kendi deyişiyle; ülkesinden kazandıklarını yine ülkesine vermenin en büyük onur ve vefa borcu olduğuna inanan Kadir Has, "vatan borcunu" ödemek için 'li yıllarda sistemli bir şekilde özellikle eğitim alanında hayır işlerine ağırlık verdi. Babası Nuri Has'ı kendisine örnek aldı ve Nuri Beyin, "Bir okul yaptırmak, bin kişiyi hapishaneye düşmekten kurtarır" sözü, daima rehberi oldu.

yılında eşiyle kurduğu Kadir Has Vakfı (HASVAK) ile başta eğitim ve sağlık olmak üzere, ülke kalkınmasına yönelik çok önemli hayır işlerini gerçekleştirdi. Vasiyeti gereği eşiyle tüm servetlerini adı geçen vakfa bağışladılar. yılında ilk kuruluş çalışmalarına başlanan, yılında ise resmen kurulan, kendi adını taşıyan üniversiteden "gerçekleşen en büyük hayali" olarak bahseden Kadir Has, 'deki vefatına kadar üniversitenin mütevelli heyeti başkanlığı görevini yürütmüştür.

yılında, dönemin Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel tarafından, Türkiye'ye yaptığı hizmetler nedeniyle kendisine "Devlet Üstün Hizmet Madalyası" verilmiştir. Ayrıca çeşitli kurumlardan yüzü aşkın teşekkür ödülleri ve belgeleri kendisine takdim edilmiştir. 'de Marmara Üniversitesi ve KKTC Lefke Avrupa Üniversitesi; 'de Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi; 'da Erciyes Üniversitesi tarafından Fahri Doktora beratları verilmiştir.

Kadir Has, 22 Mart tarihinde kalp rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'nde 86 yaşında vefat etti. Kayseri'de yapılmış olan kişilik yeni stadyuma onun adı verildi. Stadın ismi Kadir Has Stadyumu oldu.

Özcan Canaydın kimdir?

23 Ocak yılında Bursa'da doğdu. yılında basketbol oynamaya başladı. yılına kadar aktif olarak basketbol oynadı. yılında sicil numarası ile Galatasaray'ın en küçük üyesi oldu. Basketbol oynadığı dönemde, yılında Genç Milli Takım'da Avrupa Gençler Şampiyonası'na giden ekipte yer aldı. 'te Türkiye Şampiyonu olan Galatasaray Basketbol takımındaki 8 kişinin arasındaydı. Galatasaray Yıldız, Genç, A Takımlarda oynadı. yılında Asuman Canaydın ile evlendi. Özhan Canaydın, 2 çocuk ve 4 torun sahibi. Oğlu Murat Canaydın, yılı Galatasaray Lisesi mezunu ve şu anda aile şirketinin başında. Kızı Zeynep Diniz ise 1 kız ve 1 erkek çocuk sahibi. Özhan Canaydın, yılında, babasının mesleği olan tekstil sektöründe iş hayatına başladı. Kısa bir süre sonra babasından ayrılarak kendi işini kurdu. yılında İtalyanlarla ortaklığa girerek dokuma, tekstil, örgü, boya ve konfeksiyon alanında yatırımlarda bulundu. Şu anda Chambre de Commerce de Cote D'Azur'un en yüksek vergi veren ilk beş üyesi arasında bulunuyor. Türkiye'de Bursa'daki fabrikası m2 kapalı alan üzerine kurulu ve çalışanı var. Bu fabrikada Kappa, Nike, Next, Lacoste, Fila, Adidas, Mavi Jeans için ihracata yönelik üretim yapılıyor. Özhan Canaydın, Galatasaray Klubü Başkanı olması dolayısıyla tüm işlerini profesyonel yöneticilere devretmiştir. Galatasaray Kulubü'nde de yöneticilik görevlerinde bulunan Canaydın, Ali Tanrıyar, Alp Yalman ve Faruk Süren yönetimlerinde çeşitli görevlerde bulunmuştur. Galatasaray Spor Kulübü başkanlığını yürütürken aynı zamanda bir dönem de Türkiye Kulüpler Birliği başkanlığı yapmış olan ve Türk Sporunda fair play anlayışının en büyük temsilcilerinden biri olmuş olan Canaydın, 2 yıldır Pankreas kanseri nedeniyle tedavi görmekte iken durumu ağırlaşmış ve son olarak 22 Mart Pazartesi saat civarı, tedavi gördüğü Bursa Acıbadem Hastanesi'nde hayata gözlerini yummuştur. Özhan Canaydın 23 Mart günü Bursa’da binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Yakalandığı hastalığa yenik düşen 67 yaşındaki Canaydın’ın cenazesi vasiyeti üzerine Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikası ’Biesseci Bursa Tekstil Tesisleri’ne getirilerek, işçilerinden helâllik istendi. Buradaki camiide kılınan namazın ardından Canaydın, Hamitler Mezarlığı’nda babasının kabrinin yanına defnedildi "Centilmen Başkan" olarak da tanınan özhan Canaydın, Galatasaray'ın 6 Kasım 'de ezeli rakibi Fenerbahçe'ye mağlup olduğu maçta, sarı kırmızılı ekibin yediği bir golden sonra rakip kulüp başkanının elini sıkarak alkışlamasının ardından Fair-Play ödülüne layık görüldü.

ÜNLÜ BALET TAN SAĞTÜRK AİLESİ İLE BABA OCAĞINDA..

                Türkiye'nin önde gelen baletlerinden ve dünyanın sayılı isimlerinden Tan Sağtürk, baba ocağı Isparta’ya geldi. Eşi, çocukları, Annesi eski TRT Muhabiri Yıldız Sağtürk, Babası Okay Sağtürk’le birlikte güller diyarına gelen Sağtürk’e duayen gazeteci Hasan Özbek ve eşi Emine Özbek eşlik etti.

ISPARTA ÇOK GÜZEL BİR ŞEHİR

                Bir çok yarışma, filmde oynayan ve bir çok çalışması bulunan Tan Sağtürk, baba ocağına ilk kez geldi. Güller diyarının doğal güzelliklerine hayran kalan Sağtürk,  “Benim buradan çok geçme ihtimalim vardı fakat hiç onu yapmak istemedim. Özellikle direkt gelmek istedim. Kütüğümüz bizim buraya bağlı. Babamın doğup büyüdüğü yer burası ama askerliğimi Burdur’da yapmış olmama rağmen fırsat olmadı.  Ben uzun yıllar yatılı okul okuduğum için dolayısıyla aileyle beraber de olamadım. 10 yaşından 20 yaşına kadar öyle olduğu için zaten hiç organize olamadım. Çocuklarımı da getirdim. Burası çok da güzel bir şehir. Aynı zaman da etrafı da ova. Keyifle geldik Isparta’dan buraya. Umarım Eğirdir’de keyifli geçer çocuklarım ve bizim için. Babam çok uzun yıllar gelmemiş. Böyle bir plan yaptık. Cuma gününe kadar Isparta’dayım” dedi.

İSTANBULDAN, DOĞU BÖLGELERİNE KADAR OKULLAR AÇTI…

Çok sayıda ödül aldığını ve İstanbul başta olmak üzere çeşitli illerde bale ve sanat okullarının olduğunu söyleyen Sağtürk, projelerinden de bahsetti. Sağtürk, sözlerine şöyle devam etti:

“Çok sayıda ödül aldım. Dans etmediğimiz yer de kalmadı. Okullar açtık. İstanbul’da 9 okul var. Büyük şehirlerimizde de var. Daha çok Doğu Anadolu bölgesinde okullar açtık. Daha fazla okul açmaya zamanım kalmadı. Isparta’da açan olursa biz destekliyoruz o tür teşebbüsleri. Çünkü öbür türlü mutlaka gelmek gerekiyor. Bütün yıl boyunca neredeyse hiç tatil yapmadan çalışıyorum. Bu birkaç yıl içerisinde ki ilk 3 günüm. Böyle olunca tabii birilerinin yapması lazım ki biz de ona destek verelim. Çünkü sadece okullarla ilgilenmiyoruz devlet opera balesindeyiz aynı zaman da. Orada da bir takım çalışmalar yapmak istiyoruz. Yurt dışında çalışmalarımız hala devam ediyor. Aynı zaman da televizyon işleri oluyor bazen. Önemli işler oluyor. En son Acunla bir şeyler yaptık. Toplam 2 dizi yaptık. Birisi İkinci Bahar diğeri de Bez bebek. O zamanlar okul sayımız çok daha azdı. Şimdi daha çok ona yönelmek istiyorum. Maddi kazançta değil aslında ama benim Türkiye’de misyonum  bu oldu herhalde. Şimdi bu şehirde de çocuklar doğuyor. Dolayısıyla aileler artık sosyal medyadan takip edebiliyorlar çocukları için olması gereken şeyleri. Bu sadece bale dansı olmayabilir. Müzik okulumuz da var aynı zamanda. Jimnastik okulumuz da var. Aynı zamanda sirk sanatlarımız da var. Böyle olunca buralardaki ailelerin bir araya gelip böyle şeyleri olgunlaştırması lazım. Biz Diyarbakır’da falan bunları yapan ailelerle çalıştık. Burada böyle aileler çıkmıyorsa onu birinin gelip burada açması çok zor olur. Bir takım ailelerin dernekleşip bunu ortaya koyması lazım diye düşünüyorum ben.”

“ELBETTE BİR ÇOK KONUYA DESTEK OLUYORUZ, OLACAĞIZ”

                Isparta için her türlü sosyal projede de seve seve öncülük edeceğini dile getiren ünlü balet Tan Sağtürk, “Isparta’nın diğer şehirlerden farkı yok değil benim için baba şehrim olduğu için. Elbette ki bir çok konuya destek oluyoruz, olacağız.  En son Kültür Bakanlığıyla Kültür Şurasını yaptık.  Milli Kültür Şurası  çok karar alındı. Komisyon üyelerinden bir tanesi bendim. Onun gibi desteklemeye çalışıyorum.  Devletimizin ve belediyemizin yaptığı işleri. Elimden geldiğince yapmaya çalışırım” diye konuştu.

 

Tan Sağtürk kimdir?

 Babası Ispartalı olan  Tan Sağtürk, 9 yaşındayken balet olmaya karar verdi. İlköğretimden sonra Orta ve Lise öğrenimini Dokuz Eylül Üniversitesi İzmir Devlet Konservatuarında tamamladı. Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı Yüksek Bale Bölümünden yılında mezun oldu.

Eğitimine Fransa'da devam etti. Ardından Fransız Genç Balesi'nde – yılları arasında bir yıl çalıştıktan sonra Fransız Devlet Balesi'ne geçti. – yılları arasında orada çalıştı. Fransız Devlet Balesi'ne giren ilk yabancı, Tan Sağtürk oldu. Fransız vatandaşı da olmuştur. Fransa'da temsil yapan Tan Sağtürk, oradan ayrılarak Eylül ayı sonunda İstanbul'a geldi ve İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde bir sene baş balet olarak çalıştı. Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel adlı klasik eserler ile Ara Danslar –Ara Nağmeler ve Emrivaki adlı Modern Balelerde Başrol oynayarak Türk seyircisiyle buluşmuştur.

Tan Sağtürk Bale ve Dans Eğitim Merkezi'ni açtı. İstanbul'da Teşvikiye ve Altunizade'den daha sonra da Ankara, İzmir, Samsun, Diyarbakır, Gaziantep,Mardin, Kıbrıs ve Kayseri'de açtığı merkezlerle bale ve dansın gelişmesine büyük katkı sağladı. Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Ara Danslar, Ara Nağmeler ve Emrivaki yapıtlarda başrol oynayarak, Türk seyircisine klasikler ve modern bale zevki tattırmıştır. – sezonunda Antalya Devlet Opera ve Balesi'nde 25 profesyonel dansçı ile birlikte "Kalp Sesi" projesini gerçekleştirmiştir. "Kalp Sesi" 'te İzmir'de sahnelenmiştir. Sanat başarılarından ötürü birçok kez ödüllendirilmiştir. Bunlardan birisi de "Uluslararası Melvin Jones Ödülüdür". Amerika'dan gönderilen ödül Askeri Müze'de yapılan bir törenle kendisine takdim edilmiştir. Özel İstanbul Adıgüzel Güzel Sanatlar Lisesi'nde bir sınıfa yılında Tan Sağtürk adı verildi. Türkiye'de bulunan birçok bale etkinliğinde baş dansçı olarak görev aldı.

'de sahneye koyulan "Romantika" adlı müzikalin sanat danışmanlığı ve kareografilerini hazırladı.

"Romantika" adlı müzikalinde oynayan Rus asıllı Alona Ataberk bu sırada tanıştı. Daha sonra evlendi.

- yılları arasında yayınlanan "İkinci Bahar" dizisinde başrollerindeTürkan Şoray ve Şener Şen, Yasemin Çonka gibi ünlü oyuncuların yer aldığı dizide oynadı.

Tan Sağtürk yılında, Melisa Sözen, Pelin Batu, Toprak Sergen, Şemsi İnkaya ile "İçerideki" adlı filmde oynadı.

TV'lerde Biri Bizi Gözetliyor adı programda sunuculuk ve Türkiye'nin Yıldızları, Benimle Dans eder misin, Yok Böyle Dans adlı tv projelerinde Jüri üyeliği ve çalıştırıcılık yapmıştır. Tv reklamlarında oynadı.

yılının yazında Amerika'da kalp ameliyatı geçirdi. Yurtdışında yayınlanmış olan "Yıldızları Sahnelere Serptiler" adında bir kitabı var. Ve "Çayına Prüvet Yarışı" adlı ikinci kitabını da Türkiye için yazmıştır.

Tan Sağtürk, Temmuz ayında Rus asıllı Alona Ataberk ile evlendi. Ada (d) adında bir kızları var.

Bu haber kez okunmuştur.

Mesut VARLIK/YENİGÜN - Bu hafta Sıra Dışı sohbetlerin konuğu, kırk yılı aşkın süreyi dövüş sanatlarına adayan, çocukluk yıllarımdan beri tanıdığım aynı zamanda benimde ustam olan Sensei Naci Özsoy oldu. 

Bir dönem Yeşilçam filmlerinin dövüş sahnelerinde boy gösteren ve bu sahnelerin hazırlanmasında koreografisini üstlenerek birçok filme de imza atan bir isim Naci Özsoy. Naci Özsoy Türkmenistan’dan göç edip önce Tunceli’ye, oradan da Urfa Viranşehir’e mübadele zamanında Çorumun Mecid özü kasabasının Yeşilova köyüne göç eden bir Türkmen ailesinin ferdi olarak yılında dünyaya geldi. yılın da Ankara da ilköğretimini tamamladıktan sonra orta öğretimine İzmir’de devam etti. yılında Kore’den gelerek İzmir’de Teakwon-Do’yu tanıtan Mr Çho’nun yanında Teakwon-Do’ya başladı. Eğitimini ünlü balet Tan Sağtürk’ün anne babası olan Yıldız-Okay Sağtürk hocaların yanında devam ettirerek yılarca onların asistanlığını yaptı ve Teakwon-Do’da birçok başarılar elde etti. yılında üçüncü dan seviyesindeyken Teakwon-Do dan ayrılma kararı aldı, çünkü Teakwon-Do sistem değiştirmişti. kyokushin kai sitiline geçerek Türkiye’nin en büyük hocalarından olan Ferhat Özsert’in yanında bu sitile devam etti.


'AÇ KARTALLAR' FİLMİNDE BAŞROL
O dönemlerde Naci Özsoy İzmir’de ve Türkiye’de bu sitili tanıtmak amacıyla birçok olağan üstü gösteriye imza attı. Kafasıyla üst üste dizilmiş 20 mermeri kırarak ve 6 mm çapında döküm demir çelik kırışı yaparak herkesi hayretler içerisinde bıraktı. Yetenekleri ve kırdığı rekorlar dövüş sanatları camiasında dilden dile dolaşır oldu. yılın da bir seri filim yapmak amacıyla İzmir’e gelen Cüneyt Arkın ile yolları kesişti. 6 ay süresince Cüneyt Arkın’a hocalık yaparak kendisine dövüş teknikleri çalıştırdı. Daha önce temel seviyede karate eğitimi alan Cüneyt Arkın’a üst seviye bir eğitim veren, hocalığını üstlenen Naci Özsoy, film setinde Arkın’ın yapılması zor olan birçok teknik ve hareketi yapmasını sağladı. Sinema karatesinin koreografisini çizen usta dövüşçü bu sayede kendisini Yeşilçam’ın içinde buldu. Cüneyt Arkın’ın özel ricasıyla filimler de Arkın’ın hocası rolünü üstlendi. Türkiye’nin en iyi avantür filmlerini yapan Yılmaz Güney’in dahi filmlerini üstlenen rejisör Çetin İnanç,  Naci Özsoy’a Türkiye’de gerçek Karatecilerin oynadığı bir film yapmayı teklif etti. Bu film ise usta dövüşçü için başrol fırsatı demekti. Özsoy yüzlerce öğrencisiyle birlikte rol aldığı 'Aç Kartallar' filminde başrolü üstlendi. 


ÇOK ÖĞRENCİ YETİŞTİRDİM
Naci Özsoy o yılları şöyle anlatıyor: “O yıllarda dövüş sanatlarına dair spor branşları daha yeni yeni tanınıyordu. Çok fazla bilinmediği için de merak konusuydu. Aynı dönem yabancı sinema filmlerinde çok popüler olan dövüş sanatları figürleri bizim sinemamızı ve bizim insanımızı da etkilemeye başladı. Dövüş sanatlarının ülkemizde ki ilklerinden ve öncülerinden birisi olarak bir çok filmin dövüş sahne koreografisini hazırladım. Bunu para kazanmak amacıyla değil Karateyi tanıtmak amacıyla yaptım. Türkiye’de Karateyi ve bağlı olduğum stilleri tanıtan buna hayatını adayan birisiyim. Bu güne kadar çok öğrenci yetiştirdim, bunların arasında bu alanda isim yapmış başarılara imza atmış birçok isimde var. Öğrencilerim milli sporcu olarak ödüller kazandı ve beni onurlandırdı.  Yetiştirdiğim öğrenciler Türkiye Kyokusin kai Karatesinde büyük söz sahibi oldular. Holanda’da ful contakt Karate de büyük başarılar kazandılar.’’


TÜRKİYE'DE İLKLERİ BAŞARDI
Orhan Gencebay ve Cüneyt Arkın’ın birlikte yaptığı Doruk filminin kavga sahnelerini hazırlayan; Türkiye de hep ilkleri başaran Naci Özsoy sokak saldırılarına karşı savunma teknikleri ile ilgili birçok seminer verdi ve televizyon programlarında yer aldı. Özellikle günlük hayatta sokakta yaşanan kap kaç ve kadına yönelik taciz ile istismar olaylarına karşı savunma tekniklerini ücretsiz olarak uyguladığı özel seminer programlarıyla kadınlara öğretmeye devam ediyor. ’lı yılar da Emniyet müdürlüğü bünyesin de özel harekata, uzun süre ücretsiz eğitim veren Özsoy’un, o devrede yetiştirdiği öğrencilerin den bazıları, şu an Emniyet teşkilatının üst kadrolarında başarıyla görevlerini icra ediyor.


MİLLİ HAKEMLİĞE KADAR YÜKSELDİ
Naci Özsoy evli bir Oğlu ve 2 tane canı kadar sevdiği torunu var. Benimde çocukluktan aynı dönem yakın arkadaşım olan oğlu Ayberk Özsoy Milli takım Sporcusu olarak o yılar da Japonya’nın Osaka Şehrin de yapılan bir Dünya şampiyonasın da 3’cü olarak ülkemize döndü. İlerleyen yaşına rağmen İzmir Hatay Üçyol semtindeki eski salonunda hala antrenman yapan ve öğrencilerini yetiştirmeye devam eden usta Naci Özsoy, bu spora öğrencisi olan çok sevdiği Eşi Bahar Özsoy ile birlikte gönül verdi. Bahar Özsoy ’li yılar da Türkiye Teakwon Do şampiyonu oldu ve aynı zaman da  Karate de üçüncü dan ve Milli Hakemliğe kadar yükseldi. Ailece uzak doğu dövüş sporlarıyla ilgilenen Usta Naci Özsoy ’lı yılar da Yenal Karahan hocanın sitil şefliğini yaptığı Shitoryu Karate sporuna o dönemin Federasyon Başkanı olan Aybars Kılıçhan’ın yönlendirmesiyle geçti. Yenal Hocanın ilk yetiştirdiği shitoryu Hocalarından olan Özsoy, Yenal hocanın ölümünden sonra Japonya da yapılan bir dünya şampiyonasına davet edilerek Shitoryu shitokai Sitilinin resmen Türkiye branş şefliğine getirildi. Türkiye’de ki Dünyanın tanıdığı tek resmi temsilci Naci Özsoy hocadır. Yılarca Türkiye şampiyonları ve uluslararası arena da Türk Bayrağını göndere çektiren sporcular yetiştiren Özsoy, Karatenin yalnızca bir dövüş Sporu olmadığını kanıtlamak amacıyla Türkiye de ilk Müzikal Karateyi yaptı. Ve bu alanda bir takım yetiştiren Özsoy bu takım ile yılarca Türkiye ve uluslararası maçlar da T.C. Karate Federasyonu temsilen tanıtım amaçlı gösteriler tertipledi.


KONSANTRASYON EKSİKLİĞİ OLMUYOR
Karate Federasyonun 7'nci dan teknik direktörlük diplomalı hocalarından olan Naci Özsoy, yılı Eylül ayında Japonya’nın Tokyo şehrin de yapılan dünya Shitoryu şampiyonasına katılarak, Japonya’nın en büyük salonlarından olan Kodokan Spor Arenasında 60 yaş ve üstü Kata yarışmasında ay yıldızlı bayrağımızı şerefle dalgalandırdı. Evde ailesine hükmeden, düzensiz ve sağlıksız beslenerek hareketsiz bir yaşama mahkum kalan çocukları bu sporlara yönlendiren Özsoy, uzak doğu dövüş sporlarının çocuklarda dikkat eksikliği, hiper aktivite bozukluğu ve konsantrasyon eksikliğini giderme konusunda birebir oluğunu söylüyor.

Sanat ölümden öç almaktır

BU BELGESEL ÖYLE BİR İZLENİR Kİ…

“Ve SON GONG…

PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!”

SANAT ÖLÜMDEN

ÖÇ ALMAKTIR !..

Böyle söylüyordu Tiyatro dünyasının büyük ustalarından Okay Sağtürk, bu dünyadan göçmeden önce…

Tıp, Matematik ve Psikoloji  Fakülteleri’ni bitirmişti ama gönlündeki sahne aşkı hepsinden üstün gelmişti…

Tiyatro insanların hayatlarını değiştirmek için vardır. Siz oraya, siz olarak girersiniz, bir başkası olarak çıkarsınız.

 ***

yılında tiyatro ustası Avni Dilligil yönetmenliğinde, sanatla dünyayı değiştirebileceğine inanan gençlerin kurduğu “ İstanbul ÜniversitesiTalebe Birliği Gençlik Tiyatrosu”67 yıl sonra belgesel oluyor.

Yönetmen Nurgül Bayram iki yılı aşkın süreçte Gençlik Tiyatrosu’ndan geçmiş ve bugün yaşamakta olan kırka yakın isimle röportaj yaptı.

Bu isimlerden birini, “Gençlik Tiyatrosu’nun Beckman’’ı diye anılan Okay Sağtürk’ü 22 Mart’ta sonsuzluğa uğurladık. Sağtürk, belgeselin tamamlanmasını göremeden aramızdan ayrıldı. Sağtürk, ölümünden bir gün önce yönetmene telefonda şunları söylemişti:

“Benim anlattığımı yaşayan bir arkadaşım eskisinin iyi tarafıyla yamayacak, sonra benden bir düğme, bir fiyonk… İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’na elbisesini giydirip, sahne tozlarını silkeleyeceğiz. Ve SON GONG… PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!’’

yılında, yirmi yaşında, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi iken Gençlik Tiyatrosu’na katılan Okay Sağtürk, Türkiye’nin ilk üniversite tiyatrosu olan Gençlik Tiyatrosu’nda oyunlar sahneye koyan, tiyatroya çok büyük emeği geçen bir isim. İstanbul Üniversitesinde Tıp, Matematik ve Psikoloji olmak üzere üç ayrı fakülteden mezun olduktan sonra 30 yıl TRT’de Yapımcı ve Denetim Müdürü olarak görev yaptı.

ÇARESİZLİĞE KARŞI KOYMANIN TOHUMU

Belgeselin yönetmeni ve yapımcısı Nurgül Bayram, 20 Kasım ’da İstanbul’da tam gün süren keyifli, dolu dolu bir söyleşi gerçekleştirmişti Okay Sağtürk ile… Bu söyleşiden alıntılarla onu daha yakından tanıyıp, analım istedik.

Sağtürk, belgeselin gösterime girmesini heyecanla beklerken, ne yazık ki baharın ilk günlerinde aramızdan ayrıldı.

Yönetmen Nurgül Bayram, öğrenciliği sırasında yurtta kalacak parası olmadığı için tiyatroda yaşayan Okay Beyin hayatında. Gençlik Tiyatrosu’nun çok özel bir anlamı olduğunu söyledi:

“Max Meinecke’nin sahneye koyduğu Kapıların Dışında oyununda Beckman’ı oynamıştım. İki yıl geçmişti üzerinden yurda gittim, öğrenciler benimle konuşmaya geldiler, beni tanımışlar. Dediler ki: Siz orada ilk defa bizim içimize bir tohum ektiniz, çaresizliğe karşı koymanın tohumunu ektiniz’. Gençlik Tiyatrosu budur. Çaresizliğe karşı koymanın tohumunu ekmektir.’’

SANAT ÖLÜMDEN ÖÇ ALMAKTIR

Okay Bey’ ile vefatından bir gün önce telefonda konuştuğunu belirten yönetmen Nurgül Bayram, “Tam da kendisiyle yaptığım röportajın deşifresini okuyor ve basın bültenine cümle seçiyordum. “Ah Okay Bey’ciğim, ne güzel oldu aradınız, hangi cümlenizi kullanayım diye düşünüyordum ben de” dedim. ‘Sanat ölümden öç almaktır cümlemi kullan” dedi. “Gençlik Tiyatrosu insanların hayatlarını değiştirmek için oyun koydu, o cümlemi de ekle” dedi. Bir saat konuştuk. Zaten onunla saatlerce konuşsanız doyamazdınız sohbetine Tam gün süren röportajımda ondan çok şey öğrendim. Ona belgeselin üniversite gösterimlerine gelmesini ve gençlerle bu deneyimlerini paylaşmasını istedim. Bunu seve seve kabul etmişti” diyerek belgeselin galasında onu göremeyecek olmanın derin hüznünü taşıdığını söyledi.

TUNCEL KURTİZ TERCÜME EDERDİ 

Belgesel tamamlanıp izleyenlerle buluştuğunda, Okay Sağtürk de kısa süre önce yolculuğa çıktığı ‘’bahar ülkesi’’nden Gençlik Tiyatrosu’nu izlemenin tadını çıkartır umarız.

Okay Sağtürk, o günkü Gençlik Tiyatrosu ruhunu Nurgül Bayram’a şu sözlerle özetliyor: ‘’Tiyatro insanların hayatlarını değiştirmek için vardır, Gençlik Tiyatrosu insanların hayatlarını değiştirmek için oyun koydu. Siz oraya geldiğiniz, içeri girdiğiniz zaman siz olarak girersiniz, bir başkası olarak çıkarsınız. Biz bunu amaçladık ve hep bunun için çalıştık’’

Okay Sağtürk, tiyatroya gönül vermiş Gençlik Tiyatrosu gençlerinin dünya tiyatrosunu nasıl yakından izlediklerini de, ‘’Tiyatronun birinci amacı dünyada tiyatrolarda neler oluyor bitiyor bilmekti. Örnek için söyleyeceğim. Amerika'da yeni bir tiyatro eseri çıktığı zaman derhal gelirdi, Tuncel Kurtiz anında tercüme ederdi. 3 gün 4 gün sürerdi bu tercüme, o sırada onun üzerinde durur, oyunun analizlerini yapardık.’’ sözleriyle anlatıyor. O günün kısıtlı olanaklarını düşündüğümüzde bu örnek bile gençlerin tiyatroyu ne kadar ciddiye aldıklarını göstermesi açısından çok çarpıcı bir örnek.

O tarihlerde Şehir Tiyatroları başrejisörü olan Max Meinecke, Wolfgang Borchert’in Kapıların Dışında oyununu Gençlik Tiyatrosu’nda sahnelemiş ve başrolü de, (Beckman’ı) Okay Sağtürk’e vermişti. Sağtürk bu rolüyle bir hayli sükse yapmıştı:

 Ve SON GONG… PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!’’

Okay Sağtürk’ü anmaya, onun Rilke’den yaptığı şu alıntıyla devam edelim:

“Rilke’nin bir anlatımı vardır, der ki; İki çocuğa birbirinin aynısı olan iki çakıyı verin, bir süre sonra bunları geri isteyin. Her çocuk çakısını kendine göre eskitmiştir. Mümkün müdür ki insanın bir tanrısı olsun da kendine göre eskitmesin. Hatıralar da öyle. Benim anlattığımı yaşayan bir arkadaşım eskisinin iyi tarafıyla yamayacak, sonra benden bir düğme, bir fiyonk, İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’na elbisesini giydirip, sahne tozlarını silkeleyeceğiz. Ve SON GONG… PERDE AÇILSIN, OYUN BAŞLASIN!’’

Yine baharında; Ülkü Tamer, Yurdaer Erşan, Şemsi İnkaya, Tunca Yönder, Ersun Kazançel, Gündüz Aykut, Güner Namlı, Güneş Uğurlu, Vasıf Öngören, Nuran Oktar, İnci Ergir, Birsen İnkaya, Emel Gözne,  Erdoğan Seren, Ertuğrul Ücel, Ergun Özcan, Hitay Daycan, Nejat Öğünç, Aras Ören, Sami Şekeroğlu ve Okay Sağtürk… Güngör Dilmen adlı genç üniversiteli yazarın yarışmada ödül alan “Midas’ın Kulakları” ve Lady Gregory’den Memet Fuat çevirisi “Kulaktan Kulağa” adlı iki oyunu aynı zamanda sahnelemeye karar verirler. Eminönü Halkevi’nin o zamanki tiyatro sahnesini Meydan Sahnesi’ne dönüştürerek sürekli yenilikler peşinde koşarlar. Yazarından yönetmenine, dekorcusundan kostümcüsüne, ışıkçısından efektcisine, oyuncusuna kadar her şeyi biz yaparız, “biz adamız yahu” diyen idealist gençlerdir bunlar…

Daha sonra profesyonel yaşama geçtiklerinde bu gençlerin kimi tiyatroya devam etti, kimi edebiyatçı, sinemacı, şair oldu. Kimi gazeteci, arkeolog, hukukçu, doktor, iş adamı, milletvekili oldu. Ama yıl öncesinden bugüne hepsi ortak düşüncelerini şu sözle özetliyorlar; “Gençlik Tiyatrosu bize çok şey kattı!”

Belgeselin kitap haline dönüşmesini ve tüm konuşulanları yazı olarak okuyabilmeyi de umut ediyoruz.

GENÇLİK TİYATROSUNUN HAYATTA KALAN OYUNCULARI GALADA BİRARAYA GELECEK

Yönetmen Nurgül Bayram, 67 yıl öncesinde başlayıp 15 yıl süren, Türkiye'nin ve dünyanın farklı şehirlerine dağılmış bir tiyatronun ekibine ulaşmak zor bir serüven olsa da sona gelindiğini belirterek şunları söylüyor: ‘’Belgesel, yalnızca bir dokümantasyon çalışması değil. Çalışmamızın, Türkiye tiyatro tarihinin belgesiz kalan çok önemli bir dönemini aydınlatacağına inanıyoruz. O tutkulu gençliğin sanatsal ve düşünsel duruşuyla bugünün gençlerine ilham kaynağı olmasını sağlayabilirsek, ne mutlu bize.’’

 “Belgeselimizin İstanbul Prömiyerini tiyatronun kuruluşundan 67 yıl sonra Mayıs ayında Gençlik Bayramı haftasında gerçekleştirmeyi planlamıştık ama tüm dünyayı saran bu virüs belası nasıl etkileyecek, önümüzü göremez durumdayız. Hayattaysak umutlu olmayı bilmeliyiz bakışıyla, sağlıklı ve güzel günlere en kısa sürede kavuşup; Gençlik Tiyatrosu’nun yıllardır birbirini görmeyen tüm ekibini ve ailelerini buluşturmayı, günümüzde faaliyetlerini sürdüren Türk Tiyatrosunun tüm ustalarını ve üniversite gençliğini de davet ederek, ustalarla gençler arasında bir sinerji yaratmayı ve belgeselin final sahnesini burada çekmeyi istiyoruz.”

 *** 

BELGESEL ANLATICILARI

Atilla Alpöge, Can Kolukısa, Haldun Dormen, Yılmaz Büyükerşen, Nurettin Sözen, Genco Erkal, İzzet Günay, Yılmaz Gruda, Zihni Göktay, Ranaz Cabbar, Hüsnü Çınar, Okay Sağtürk, Tolga Tiğin, Yundaer Erşan, Seçkin Selvi, Aydın Engin, Güneş Uğurlu, Tunca Yönder, Erol Keskin, Suna Keskin, Aden Tolay, Aybek Korugan, Aslı Öngören, Necdet Aybek, Osman Arolat, Nedret Güvenç, Nevra Serezli, İlgi Adalan, Rahmi Dilligil, Sina Akşin, Huri Aykut, Arzu Karayel Aykut, Metin Deniz, Altan Akışık, Cengiz Tünay, Hektor İsmet Öktem, Metin Ercan, Can Futacı

#gençlik tiyatrosu, Talebe Birliği, , Okay Sağtürk, avni dilligil, İstanbul Üniversitesi

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası