slavlar kimdir / Slavlar - Vikipedi

Slavlar Kimdir

slavlar kimdir

Dünden Bugüne Pomaklar

        Rodop Dağlarında yaşayan Pomakların yaşadığı bölge, ’te Osmanlı İmparatorluğu ile Bulgaristan arasında bölünmüş, daha sonra da ’de Bulgaristan ile Yunanistan arasında bir kez daha bölünmüştür[1]. Pomaklar bugün Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Makedonya ve Türkiye’de yaşamaktadırlar. Dilsel yönden, Sırpça konuşan Boşnaklardan ayrılan Pomaklar, yine dilsel farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda Türklerden de ayrılmaktadırlar.

         

        Balkanlarda yaşayan hiçbir Müslüman toplumun kimliği Pomaklarınki kadar sorgulanmış değildir. Mary Neuburger’in bir Bulgar dergisi olan Sega (Şimdi)’dan aktardığı fevkalade bir hikaye, bunun belki de en güzel ispatıdır. Hikâye, Rodop Dağlarındaki bir Pomak köyünde geçer. Balkan Savaşları esnasında köyde yaşayan Hasan, savaş esnasında bir politika haline gelen Müslümanlaşmış Bulgarların tekrar özlerine döndürülmeleri projesi gereğince ismini Dragan olarak değiştirmeye zorlanmıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde politik durum değişince, Dragan da eski ismi Hasan’ı geri alabilmiştir. ’ların sonunda tekrar Dragan ismini almaya zorlanan Hasan, ’teki faşist politikanın son bulması ve komünistlerin devrinin başlaması ile ismini geri alabilmiştir tekrar. Ancak bu defa ’larda milli entegrasyon uygulamaları tekrar Hasan’ı zora sokmuş ve ismini Dragan olarak değiştirmeye zorlamıştır. Kasım ’da komünizmin Bulgaristan’da çökmesi ile altı defa ismini değiştiren Hasan, son defa kendi ismini kullanmaya hak kazanmış ve bu hakkı da kullanmıştır[2]. 

         

        Bu örnekte bariz bir şekilde görüldüğü gibi Pomaklar, Balkan tarihinde kaderleri ve kimlikleri ile oyuncak gibi oynananların arasında birinciliği alır. Pekiyi, Pomaklar kimdir, sorusuna verilecek cevaplar çeşitli ve bir o kadar da netlikten uzaktır.

         

        Pomakların Güney Slav diyalekti kullanmalarının, onları Bulgar ve Makedonlara yakın kıldığı görüşü hâkimdir. Yaşadıkları bölgenin dağlık ve çoğu zaman ulaşılmaz olması bu insan topluluğuna çeşitli adlar verilmesine sebep olmuştur. Arkhanlar, Torbeşler ya da Poturlar (özellikle Makedonya’da), Bulgar-Müslümanları, Makedon-Müslümanları, Müslüman Sırplar, Pomak Türkleri Bu listeyi uzatmak mümkündür. Bu topluluk Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle kavramsal bir kaos içinde kaldı. Bu insanların hangi milliyete ait olduğunun betimlenmesi sorunu ortaya çıktı. Tüm komşu milletler tarafından “bunlar bizim milletimizdendir” diye sahip çıkılması hiç de sürpriz olmadı[3].

         

        Makedonya üzerinde yaptığı çalışmada Adrew Rossos, Osmanlıların bölgeye gelmesinin ardından bölgede kalan Slav Makedonlar arasında İslamiyet’in yayıldığını ifade eder. Ona göre, bunlar dillerini korumakla birlikte ve bazı dinsel gelenekleriyle kültürel özelliklerini tam olarak yitirmediler. Doğu Makedonya’da dinlerini değiştiren bu Makedonlar “Pomak” adıyla, Batı’dakiler ise “Torbeş” adıyla anılmaktadır ve günümüzde halen varlıklarını sürdürmektedirler[4].

         

        Yerasimos ise yılı istatistiklerini incelediği çalışmasında, istatistiklerde Müslüman diye geçenlerin çekirdeğini, Pomak adıyla da anılan İslamiyet’e geçmiş Slavların oluştuğunu ifade ederken Pomaklar hakkındaki fikrini de belirtmektedir. Ona göre bu adlandırma şekli, konjonktürün gereğine göre Türklerin ya da Arnavutların sayısını düşük göstermek için yapılan manevralarla açıklanabilir[5].

         

        Carol Silverman, Pomaklara ilişkin yaptığı çalışmada, Pomakların XVI. XVII. yüzyılda Osmanlılar döneminde Müslümanlığı kabul etmiş Bulgarlar olduğunu ifade etmektedir[6]. 

         

        Constantine Stephanove’un “The Bulgarians and Anglo-Saxondom” adını taşıyan tarihli çalışmasında, Pomakları Türklerin baskısı ile yüzyıldan itibaren İslamiyet’i benimsemiş ve halen Bulgarca konuşan halk olarak tanımlamaktadır[7].

         

        Antropolog ve etnograf Asen Balıkçı’nın çektiği 2 Pomak portresinin yer aldığı videoalara ilişkin yazılarında Fadwa el Guindi ve Andrei Simic de benzer görüşleri savunarak Pomakları Rodop ve Pirinlerde yaşayan, Osmanlı döneminde İslamiyet’i seçmiş olan Hristiyan Slavlar olarak tanıtmaktadırlar. American Antropologist’te yayımlanan yazıda, Pomaklar, bir yandan din yönünden Türkler ve Müslüman Çingenelerle ortak özellikler taşırken öte yandan etnik ve dilsel özellikleri ile Bulgarlarla aynı özellikleri gösterdikleri ve bu ikiliğin, onların folk kültüründe ve dinsel ayinlerinde de kendini belli ettiği ifade edilmektedir[8]. 

         

        Yunan tezine göre Pomaklar, Slavofon İslamlaşmış Yunanlılardır. Onlara göre antik Trakların Yunanlılarla kaynaşması ile Pomakların ataları arasında bağ vardır. Pomakların dilleri ile Yunanca arasında bağlantı kuran çalışmalar da yapılmıştır. Buna göre modern Yunancada kullanılmayan ve eski Yunancada var olan pek çok kelime, Pomaklar tarafından kullanılmaktadır[9].

         

        Türkler tarafından benzer argümanlar kullanılarak Pomakların Türk olduklarına dair pek çok çalışma yapılmıştır.

         

        Memişoğlu’na göre yılından itibaren Peçenek ve Kuman Türkleri Rodoplar, Batı Trakya ile Pirin ve Vardar Makedonyası bölgelerine, hatta İstanbul surları önüne kadar inerek Bizans’la mücadeleye girişmişler,  ’te yapılan antlaşmayı takip eden otuz yıllık süre içerisinde bugünkü Pomakların ataları olan Kuman Türkleri genel demografik yönden Rodoplar, Batı Trakya, Ege, Prin ve Vardar Makedonyasıyla Tuna boyunda hâkimiyet kurmuşlardır. Batı Trakya Rodop ve Pirin bölgelerinin dağlık kesimlerinde bir hayli Kuman Türk boyu kalmıştır. Onlar yılından Osmanlıların Rodoplara geliş tarihi olan ’e kadar yıl bu topraklarda hayat sürdürmüşlerdir. Aynı zamanda bu bölgelere Anadolu’dan Bizans Devleti tarafından iskân edilmiş bir çok Türk boyunun da burada ikamet ettikleri bilinmektedir. IX. ve XIII. yüzyıllarda bir taraftan Slavların ve diğer taraftan Latinlerin, Batı Trakya ve Rodoplar ile Makedonya eyaletleri üzerinde ciddi bir hakimiyet kurmalarını önlemek için Anadolu’dan, Babeki ve Çepnilerin, özellikle Konya’nın bazı kesimlerinden birçok Türkmen kabilelerinin gayet tavizkar tekliflerle bu yörelere götürüp iskan ettirdikleri bilinmektedir. Hatta IX. yüzyılda bile Bizans kaynaklarında “Vardarlı Türkler” adıyla zikredilen bazı Türk grupların, Ohri ve Selanik dolaylarına yerleştirildikleri bilinmektedir[10].

         

        Rodoplar, Pirin Makedonyası ve diğer bölgelere yerleşen Kuman Türkleri arasında İslamiyet büyük ölçüde Osmanlıların Balkanları fethetmesinden önce Anadolu Türkleri ve tarikat mensupları tarafından yayılmıştır. Bu nedenle Osmanlılar ’de Edirne üzerinden Rodoplara fütuhat hareketlerine giriştiklerinde bu bölgeye asırlar önce yerleşmiş olan Kuman Türklerini karşılarında Müslüman olarak bulmuşlardır. Doğu Rodopların Soğucak Köyü’ndeki bir camiinin kitabesinden camiinin, İstanbul’un fethinden evvel ’da yapıldığı yazmaktadır[11].

         

        Pomak kelimesi Slavca’da “Pomaga”, “Pomagace” (yardım-yardımcı) kelimeleriyle karşılanmaktadır. Memişoğlu’na göre bu isim Kuman Türklerine, fetih esnasında Osmanlılara yardım etmelerinden dolayı Slavlar tarafından verilmiş bir isimdir[12]. Pomakların kendileri için aralarında kullandıkları isim olan Achrjani (Ahriyani) kelimesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu ve Rumeli fetihlerinin gerçekleştiği dönemlerde önemli hizmetler gören ahilerden gelmiş olması da ihtimal dâhilindedir. Türkler, Rodoplarda Türk adlarını taşıyan Batak, Hasköy, Mestanlı, Darıdere gibi pek çok yerleşim yeri oluşturdukları gibi son dönemlere kadar Pomakların çoğunlukla oturdukları yerlerden biri olan Ahi Çelebi adını taşıyan bir şehir de kurmuşlardı. Bu isim Jirecek tarafından “Achyr Celebi” olarak verilmiştir. Bir kısım Bulgar yazar da bu isimlerin kullanıldığını belirtir, ancak bu kelimenin Bulgarcada bir karşılığını bulmak mümkün değildir[13].

         

        Seyyahların bölgeye yapılan seyahatlerini anlattıkları seyahatnameler konunun aydınlatılmasında bazı ipuçları verebilir. yılında Fransız Seyyah Paul Lucas seyahatnamesinde, Filibe ve Drama arasında Paşmaklı isimli köyden geçerken, burasının oldukça dağlık ve yeşillik bir bölge olup Müslüman Türklerden oluştuğunu, ancak buradaki Türklerin kendi dillerini bilmediğini belirtir. Kendi dilleri yerine konuştukları dilin Bulgarca ve Yunanca kelimelerle karışık bir Slav diyalektiği olduğunu söyler[14].

         

        Pomak kelimesi ilk defa ’da Ami Boué tarafından yapılan çalışmada geçmektedir. Balkan Yarımadasındaki çalışma gezisinde Selvi, Lofça çevresinde bazı köy ve kasabalarda Pomakların oturduğunu, bu sebepten ötürü bu köylere Pomak nahiyeleri adı verildiğini belirtmektedir[15].

         

         Pomak kelimesi, Osmanlı Devleti’nin son döneminde de zikredilmektedir. Ağustos tarihli İkdam gazetesinde Bulgarların Müslüman ahaliye uyguladığı vahşete ilişkin yayımlanan yazıda “… Pomak köyleri ihrak edilmemiş, ekserisinin eşyası da yağmadan kurtulmuştur…” denilmektedir[16].

         

        Süleyman Kani İrtem’in anekdotu oldukça ilginçtir. Süleyman Kani Bey, Drama Sancağı’nda Rupçoz kaymakamı olduğu sırada, jandarma tensikine memur İngiliz zabitlerinin Pomakları Müslüman Bulgar saydıklarını, kazada dışarıdan gelmiş birkaç memurdan başka Türk bulunmadığını amirlerine yazdıklarını öğrenmişti. Kaza Müslümanlarının aralarında Pomakça -Ahriyanca- konuştuklarını vurgulayan Süleyman Kani Bey, bir gün yerli bir Nahiye müdürüne aralarında niçin Türkçe değil de Ahriyanca konuştuklarını sormuş “- Ne yapalım efendim? Dinimizi değiştirdik ama dilimizi değiştiremedik” yanıtını almıştır[17].

         

        Bölgede Osmanlı yönetiminin ortadan kalkmasından bir süre sonra kurulan Yugoslavya’da “Müslüman” terimi, Osmanlı hâkimiyeti döneminde İslam’ı benimsemiş Slavların soyundan gelen kişileri betimlemek için kullanıldı. Müslümanlar yılından itibaren nüfusun yaklaşık %9’unu oluşturan ayrı bir “Yugoslav ulusu” olarak resmen kabul edilmişlerdi. Müslümanların içinde yaklaşık ya da daha fazla Makedonca konuşan Müslüman bulunduğunu söyleyen Poulton, bunlara genellikle “Pomak” dendiğini söyler. Ona göre Pomaklar, Osmanlı döneminde din değiştiren Sırpların veya Hırvatların tersine Makedonyalıların soyundan gelmektedir[18].

         

                    Farklı Müslüman grupların kimliği konusunda ortaya çıkan karışıklık Balkanlarda dinin etnik farklılaşma bakımından taşıdığı muazzam önemi bir kez daha gösterir. Torbeşler, Pomaklar ya da Poturlar olarak bilinen gruplar bu durumu daha açık bir biçimde ortaya koyarlar. Sonuç itibariyle Pomakların kökenine ilişkin rivayetler çok çeşitli olmakla birlikte henüz tam olarak aydınlatılabildiğini söylemek doğru olmaz. Ancak bu Müslümanlar geçmişte, bölgedeki Müslümanlarla, özellikle de Türkler ile özdeş idiler[19].

         

         Osmanlı-Rus Savaşı, Balkanlarda yüzyıllardır süren Osmanlı hâkimiyetinin büyük ölçüde sona ermesine neden olmasından ötürü, hem Osmanlı İmparatorluğu tarihi hem de Balkan devletlerinin milli tarihleri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarih, bir imparatorluğun tasfiyesi ve yeni devletlerin oluşumunun ötesinde, Müslüman halkın elinden topraklarının alındığı bir parçalanma ve siyasi coğrafyanın yanında beşeri coğrafyanın da zorla değiştirilmesi olayıdır[20].

         

        XIX. yüzyılda Balkan halkları, Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlık süreçlerini başlattılar. Bu süreçte en büyük destekçileri hiç kuşkusuz Osmanlı Devleti üzerinde birbirlerinden farklı amaçları olan Batılı ülkelerdi. ’e gelindiğinde bu Balkan halklarından bir kısmı kendi devletlerini kurmayı başardılar. Ancak kurulan yeni devletlerin sınırları, kendilerinden çok Batılı devletlerin istekleri doğrultusunda çizilmişti. Artık bağımsız devletlere sahip olan Balkan halkları, asıl hedefleri olan Ortaçağ “devletçikleri”nin sınırlarına ulaşmak için çaba göstermeye başladılar. Ancak bu hedeften önce kendi sınırlarında homojen bir millet oluşturmak zorundaydılar. Bu noktada Osmanlı yönetimi tarafından özenle korunmuş olan dinsel kurumlar, yeni devletlerin elinde bir araç haline geldiler. Dinsel farklılıkları ortadan kaldırmak maksadıyla, devletlerinin içinde bulunan diğer dinlere mensup insanlara karşı baskı, göçe zorlama ya da asimile etme gibi yöntemler, sıradan uygulamalar haline geldi.

         

        XIX. yüzyıldan bu yana ulus-kimlik inşasında kullanılan bu politika ne yazık ki XX. yüzyıl boyunca da Balkan tarihine damgasını vurdu. ’de Bulgaristan’da yaşayan Pomakların sayıları iken bu rakam ’te ’e düştü. Bunların büyük bir kısmı Türkiye’ye göç etti[21].

         

        II. Dünya Savaşı sonrasında Bulgaristan’da rejim değişikliğine gidildi ve ülkede komünist bir dönem başladı. Bu yıllarda işgücüne büyük ihtiyaç duyan Bulgaristan, bir taraftan Türk göçünü engelleme çabasındayken, bir taraftan da Türk sosyal kurum ve topraklarına el koyarak huzursuzluk ve göç isteğini arttırma gibi çelişkili bir tutum sergiledi. Özellikle sonrası artan baskı politikaları, Türk azınlık üzerinde infial yarattı. Uygulanan asimilasyon ve etnik temizlik hareketleri neticesinde , , dönemlerinde peyderpey göç hareketleri yaşandı. ’de başlayan Pomakların adlarını değiştirmeye yönelik girişimler, , 70 ve 80’lerde devam ederken ’lerde Müslüman Çingene’nin, Gagavuz ve Pomakların adının değiştirilmesi, sosyal ve ekonomik sıkıntılar, baskılar ve katliamlar kışında kişinin öldüğü ve kişinin Belene’ye sürüldüğü, bir çok ailenin yerlerinden edildiği göçüne yol açtı[22]. Bulgar yönetimi bu dönemde benimsediği “Yeniden Kültürel Doğuş-Restorasyon Projesi” çerçevesinde, Bulgarlaştırma adı altında, toplam 9 milyon nüfusu olan Bulgaristan’daki Türk etnik azınlığa karşı planlı ve çok sert bir dozda uyguladığı etnik ve kültürel soykırımdan Pomaklar da nasibini aldı. Sadece, Ağustos ’da ’i olmak üzere arasında toplam Türk göçe zorlandı[23].

         

        Bulgarların Pomaklara karşı tutumu bu şekilde gerçekleşirken Yunanistan farklı bir tutum izledi. Yunanlı araştırmacı Manolis G. Varvounis, Bulgarların, Pomaklarla ortak bir milli, dilsel ya da kültürel bir bağ kurarak Bulgarlaştırma yoluna gitmesinin nedenini Pomakların, Türklerin toprak taleplerinde bir köprübaşı vazifesi görmesini engellemek amacını taşıdığını belirtir. Yunanistan’da Batı Trakya’da da Pomakların Türkçe öğrenmeye zorlandıklarını dile getirir[24]. Bu ifadenin nedeni bize göre Yunanistan’ın Türk azınlığa karşı baskıcı eylemlerini sürdürürken Pomakları ayrı bir millet olarak nitelendirerek Türk azınlığın sayısını az gösterme politikasının bir ürünüdür. Bu amaca hizmet etmek için Ömer Turan’ın belirttiği gibi Yunanistan’da Gümülcine Demokritus Üniversitesi’nde sadece Pomak dili ve kültürü konusunda çalışmalar yapmak üzere, Pomakça bir bölüm açıldı. Yunanca-Pomakça sözlükler çıkarıldı[25].

         

        Sonuçta Pomakların etnik kimliğine ilişkin pek çok fikir ve yorum olmasına rağmen bu konunun açıklığa kavuşturulması için daha ayrıntılı ve bilimsel verilerin ortaya konması gerekmektedir. Ancak bu konuda tarihin yazılı kaynakları bize gerekli belgeleri sunamamaktadır. Bu grupların etnik kimliğinin sorgulanması ve ırksal açıdan aidiyetlerinin sorgulanması, Bulgaristan ve Yunanistan örneğinde olduğu gibi ulus-devlet inşası sürecinde kullanabilecekleri bir argüman yaratmaktan öteye gidememektedir.  Dil bilimcilerin ve folkloristlerin konuya ağırlıklı bir şekilde eğilmeleri konunun daha net ortaya konması açısından büyük önem arz etmektedir.

         

        Pek çok Balkan ülkesinde hayatlarını sürdüren Pomak, Goralı, Torbeş gibi isimlerle adlandırılan, İslamiyet’i benimsemiş, ancak kullandığı dil ile diğer Türk azınlıktan ayrılan grupların, her türlü zorlukta Türkiye’nin kapısını çalması XIX. yüzyıldan beri sıkça rastlanılan ve bir o kadar da olağan karşılanan bir durumdur. Bu durumu sadece dindaşlıkla açıklamaya çalışmak, ortada apaçık olan kültürel, sosyal ve tarihsel bağı göz ardı etmek demektir.

         

         


        


        

        [1] Galia Valtchinova; “Folkloristic, Ethnography, or Anthropology: Bulgarian Ethnology at the Crossroads”, The Journal of the Society for the Anthropology of Europe,Volume 4, Number 2, Fall/Winter , s.


        

        [2] Mary Neuburger; “Pomak Bonderlands: Muslims on the Edge of Nations”, Nationalities Papers, Vol. 28 No. 1, , s.


        

        [3] Neuburger; a.g.m,  s


        

        [4] Andrew Rossos;Macedonia and the Macedonians: A History, Hoover Pres, , s


        

        [5] Stefanos Yerasimos; Milliyetler ve Sınırlar, Çev.: Şirin Tekeli, İletişim Yay., İstanbul , s


        

        [6] Carol Silverman; “Pomak or Bulgarian: Ethnicity of a Moslem Minority”, Journal of Folklore Research, /3, , s


        

        [7] Constantine Stephanove M.A.; The Bulgarians and Anglo-Saxondom, Berne , s.


        

        [8] Fadwa el Guindi-Andrei Simic; “Pomak Portraits: The Women of Breznitsa (43 minutes) and

        Old Ibrahim's World (41 minutes)”, American Antropologist, Vol, No.4, s Ancak, folklor ya da dinsel ritüellerde görülen çift karakterlilik, pek çok Balkan halkında görülmektedir.


        

        [9] Paul Hidiroglou; The Greek Pomaks And Their Relation With Turkey, Proskinio  Athens, , s.


        

        [10] Hüseyin Memişoğlu; Balkanlar’da Pomak Türkleri, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul , s


        

        [11] Abdürrahim Dede; Rumeli’de Bırakılanlar (Batı Trakya Türkleri), Otağ Matbaası, İstanbul , s.


        

        [12] Memişoğlu; a.g.e, s


        

        [13] A. Cevat Eren; “Pomaklar”, İ.A, C. IX, s


        


        

        [15] funduszeue.info Eren; “Pomaklara Dair”, Rumeli’de Bırakılanlar, Ed: Abdurrahim Dede, Otağ Matbaası, İstanbul , s.


        

        [16]İkdam gazetesinden aktaran Ahmet Halaçoğlu; Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (), TTK Yay., Ankara , s


        

        [17] Süleyman Kani İrtem; Osmanlı Devleti’nin Makedonya Meselesi Balkanlar’ın Kördüğümü, Haz.: Osman Selim kocahanoğlu, Temel Yay., İstanbul , s


        

        [18] Hugh Poulton; Balkanlar; Çatışan Azınlıklar, Çatışan Devletler, Çev.: Yavuz Alagon, Sarmal Yay., İstanbul , s.


        

        [19] Poulton; a.g.e, s.


        

        [20] Nedim İpek; Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri, Ankara , s


        

[21] Youssef Courbage; “Demographic Transition Among Muslims in Eastern Europe”, Population: An English Selection, Vol. 4, , s


        

        [22] Nurcan Özgür; “ Sonrası Bulgaristan, Bulgaristan Türkleri ve Hak ve Özgürlük Hareketi”,Berlin Antlaşmasından Günümüze Balkanlar, Haz. Mustafa Bereketli, Rumeli Vakfı Kültür Yayınları, İstanbul , s


        

        [23] Sefa M. Yürükel; Soykırımlar Tarihi I,Near East Publishing, Mersin , s.


        

        [24] Manolis G. Varvounis; “Historical and Ethnological Influences on the Traditional Civilization of Pomaks of the Greek Thrace”, Balcanica, XXXIV, Belgrade , s


        

        [25] Ömer Turan; Rodop Türklerinin Direnişi, TTK Basımevi, Ankara , s

MÖ 8. yüzyılın sonlarına doğru eski Yunanlı tüccarların bugünkü Rusya’ya geldikleri, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda Karadeniz kıyılarında eski Yunan ticaret kolonileri kurulduğu bilinmektedir. MÖ 4. ve 3. yüzyıllarda Got kavimleri İskandinavya’dan Karadeniz’in kuzeyine göç etmiş ve Ouim Krallığı’nı kurmuşlardır. Aynı dönemde Karadeniz kıyılarındaki eski Yunan kolonileri Bosporan Krallığı etrafında birleşmişlerdir. Hunlar, Avarlar ve diğer bazı kavimlerin göçü ile birlikte bölgenin yapısı değişmiş, 8. yüzyıla kadar Volga bozkırları ile Karadeniz arasında Türk asıllı Hazarlar egemenlik sürmüşlerdir.

Rusların ataları kabul edilen Slavlar, tarihçiler
tarafından Batı, Orta ve Doğu Slavlar olarak üç gruba ayrılmakta, kökenlerinin
Kafkaslara, Orta Avrupa’ya ve Karadeniz’in kuzeyine uzandığı yönünde rivayetler
bulunmaktadır. Slav kavimleri 7. yüzyıldan itibaren bugünkü Rusya’nın batısında
yoğun biçimde yaşamaya başlamış, yılında Novgorod Meclisi, aralarındaki
anlaşmazlıkları çözmek, kendilerini yönetmek ve dışarıdan gelen akınlara karşı
korumak üzere İskandinavya’dan Rurik adlı Knezi (prens) davet
etmiştir. Novgorod’da kurulan ve ilk Rus devleti olarak kabul edilen Knezlik,
Kiev’e doğru genişlemiş ve Kiev Rusları olarak tanınmıştır.

Kiev Rusları ve yıllarında İstanbul’a
seferler düzenlemiş, bu sefereler başarısızlıkla sonuçlansa da Ruslar ile
Bizans İmparatorluğu arasındaki etkileşimi artırmıştır. Knez Vladimir,
yılında Ortodoks Hristiyanlığı kabul ederek devletin resmi dini haline
getirmiş, ilerleyen yıllarda Rus halkı da kitleler halinde Hristiyanlığı
seçmiştir. yılında Kiev’de İstanbul Patrikhanesi’ne bağlı olarak kurulan
Rus Ortodoks Kilisesi yılında bağımsız kiliseye dönüşmüştür.

Rusya, yılından itibaren Moğol/Tatar hâkimiyetine
girmeye başlamış, yılına kadar Knezlikler Moğollara ve daha sonra da Altın
Orda Devletine vergi ödemişlerdir. Rus Knezliklerin aralarındaki rekabetler
nedeniyle birlikte hareket etmekte güçlük çektikleri bu dönemde Rus Ortodoks
Kilisesi’nin yılında Kiev’den Moskova’ya nakledilmesinin de etkisiyle öne
çıkmaya başlayan Moskova Knezliği, evlilik, satın alma ve savaşlar yoluyla
diğer Rus Knezliklerinin topraklarını da alarak genişlemiştir.


yılında İstanbul’un Türkler tarafından
fethedilmesinin ardından Moskova Knezliği’nin Ortodoksluğun koruyucusu olduğu
ve III. Roma’nın Moskova tarafından temsil edildiği düşüncesi kabul görmüş,
devlet kurumları güçlendirilerek merkezileşme sağlanmış ve Moskova Knezleri
İmparatorun eşiti sayılan Çar unvanı ile anılmaya başlamışlardır.

Korkunç (Grozni) lakaplı IV. Ivan döneminde ()
Kazan, Astrahan ve Sibirya Hanlıklarının fethedilmesiyle birlikte doğuya doğru
genişlemesini sürdüren Rusya imparatorluk haline gelmiş, bu genişlemenin neden
olduğu mali külfet ve sosyal sorunlar yüzyılın başlarında görülen iç
karışıklıklara zemin hazırlamıştır. IV. Ivan’ın ölümü üzerine başlayan isyan ve
karışıklar Polonya’nın Rusya’yı işgal etmesine neden olmuş, Prens Dmitri
Pojarski’nin önderliğinde direnen Rus halkı Moskova’ya kadar ulaşan Polonya
işgalini yılında sona erdirmiştir. Polonya işgalinin ardından yılında
tüm eyaletlerin temsilcilerinin katılımıyla toplanan meclis Mihail Romanov’u
Çar ilan etmiş, böylece yıldan fazla sürecek Romanovlar dönemi başlamıştır.

yılında Çar olan ve Büyük Petro olarak anılan I.
Petro, bir dizi reform gerçekleştirerek Rus modernleşmesinin öncülüğünü yapmış,
Hollanda’ya gerçekleştirdiği seyahatlerin de etkisiyle denizciliğe önem vermiş,
başkenti kendi adıyla kurulan St. Petersburg’a nakletmiştir.

Rus İmparatorluğu Avrupa’da ve Kafkaslarda genişlemesini
sürdürmüş, bilhassa Büyük Katerina olarak anılan Çariçe II. Katerina
() döneminde Avrupa’nın büyük devletlerinden biri haline gelmiştir.

Rusya, Napolyon Savaşları sırasında Fransız ordularının
işgaline uğramış, yılında Moskova’ya giren Fransız birlikleri 5 hafta
sonra geri çekilmek durumunda kalmış, Rus ordusu yılında Prusya ordusu ile
birlikte Paris’e kadar ilerlemiştir. Savaş sonrası dönemde Avrupa diplomasisindeki
rolünü güçlendiren Rusya yılında Prusya, İngiltere ve Avusturya ile
birlikte Dörtlü İttifak’a katılmış, Çar I. Aleksander yılında toplanan
Viyana Kongresi’nin etkin aktörlerinden biri olmuştur.

Diğer yandan Fransız İhtilaliyle birlikte Avrupa’da
yayılan yeni fikirler Rus toplumunu da etkilemiş, anayasal hükümet kurulması,
hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi ve Panslavizm düşüncesi toplumda taban
bulmaya başlamıştır. yılında Çar I. Aleksander’ın ölümü üzerine büyük oğlu
Konstantin yerine küçük oğlu Nikolay’ın tahta çıkması bazı subaylar tarafından
protesto edilmiş, anayasal monarşi talebi bastırılarak isyancılar Sibirya’ya
sürülmüştür. Aralık ayında meydana gelen bu hadise Dekabrist Ayaklanma
olarak anılmaktadır. yılında serflik kaldırılmış, yılında
Rusya-Japonya Savaşı’nın ardından yaşanan iç kargaşa ve Kanlı Pazar
olarak bilinen olayların ardından, Rus İmparatorluğu Devlet Duması adıyla kurulan Parlamento toplanmıştır.

Panslavist akımların etkisiyle yüzyılda Balkanlardaki
Slav/Ortodoks milletlerin bağımsızlığı mücadelesine destek veren Rusya, Birinci
Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile
Sırbistan arasındaki gerginlikte Sırbistan’ın yanında yer almış, İngiltere ve
Fransa ile birlikte İtilaf Devletleri blokunu oluşturmuştur.

Savaşın getirdiği sosyo-ekonomik sorunlar yılının
Mart ayında grevlere ve halk ayaklanmasına yol açmış, Çar II. Nikolay tahttan
feragat etmiş, yıl sonuna doğru yönetimi Lenin’in liderliğindeki Bolşevikler ele
geçirmiştir. yıllarında Kızıl Ordu ile Beyazlar arasındaki iç savaş
Kızıl Ordu’nun galibiyetiyle sonuçlanmış, başkent yeniden Moskova’ya taşınmış
ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ilan edilmiştir.

Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşı sırasında
yılında Mihver Güçleri tarafından işgal edilmiştir. Modern tarihin en uzun
kuşatmalarından biri olan ve gün süren Leningrad (St. Petersburg) Kuşatması
ile destansı savunmasıyla hatırlanan Stalingrad (Volgagrad) Muharebeleri İkinci
Dünya Savaşı’nın en önemli olayları arasında sayılmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzende
Sovyetler Birliği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinden
biri olmuş, Soğuk Savaş döneminde Doğu Blokunun lideri ve iki süper güçten biri
olarak dünya siyasetinde etkin rol oynamıştır.

yılında Mihail Gorbaçov’un Sovyetler Birliği
liderliğine getirilmesiyle glasnost
(açıklık) ve perestroyka
(yeniden yapılandırma) olarak adlandırılan reformlar başlamış, ancak bu
reformlar Sovyetler Birliği’nin dağılmasını önlemeye yetmemiştir.

yılındaki reform karşıtı darbe girişiminin
bastırılmasında önemli rol üstlenen Boris Yeltsin, Sovyet dönemi sonrası Rusya
Federasyonu’nun ilk Devlet Başkanı olmuştur.

Yeltsin, yılının son günlerinde Devlet
Başkanlığı’ndan istifa ettiğini ve yetkilerini Başbakan Vladimir Putin’e
devrettiğini açıklamıştır. ve yıllarında Devlet Başkanlığı
seçimlerini kazanan Putin, anayasa gereği yılında aday olmamış,
yılları arasında Devlet Başkanlığı’nı Dmitri Medvedev, Başbakanlığı ise Putin
yürütmüştür. yılında yapılan Devlet Başkanlığı seçimlerini kazanan Putin
yeniden Kremlin’e dönmüştür. 18 Mart ’de gerçekleştirilen Devlet Başkanlığı
seçimleri sonucunda Vladimir Putin % 76,69 oy oranıyla Devlet Başkanlığı'na
dördüncü kez yeniden seçilmiş olup, Devlet Başkanı’nın Mayıs ’e kadar
görevinde kalması öngörülmektedir.

Slav Ne Demek? Slavlar Kimler, Hangi Ülkeler ve Kökeni Ne?

Slav ne demek olduğu çoğu insanın merak ettiği bir konudur. Slav sözcüğü, genellikle dilimizde dolaşan kavramlardan birisi olmasıyla bilinmektedir. Slavların bir diğer ismi Sakalibe'dir, Sakalibe, Avrupa'da yaşamış olduğu ve en kalabalık etnik grup olarak bilinen bir ırktır. Slavlar genellikle Avrupa'nın doğusunda, kuzey doğusunda ve Asya'nın kuzey kesimlerinde yaşamaktadırlar. Slavların bulunduğu yerler hangi ülkeler olduğu şu şekilde sıralanmaktadır; Ruslar, Ukraynalılar, Polonyalılar.

Slav Ne Demek?

Slavlarla ilgili merak edilen konuları anlatmadan önce, köken itibariyle slav ne demek olduğunu açıklayarak başlamak gerekmektedir. Slavlar dillerindeki yakınlıktan dolayı Rus, Leh, Sırp, Hırvat, Bulgar ve Çek halklarına verilen ortak isim olarak nitelendirilmektedir. Slavlar aynı zamanda kendi içlerinde de üç farklı gruba ayrılmaktadır. Bu gruplar; Doğu Slavları, Batı Slavları ve Güney Slavları olarak sıralanmaktadır. Peki slav ırkı kimler olarak bilinmektedir ve slavların kökeni nedir bunları funduszeue.inforın Hint-Avrupa kökenli uluslarla aynı ırktan oldukları bilinmektedir. Slav ırklarının aynı zamanda bilinmeyen Slav devletleri, özerk ve bağımlı devletler olarak da ayrıldığı bilinmektedir. Slavlar, yaşamakta olan en kalabalık etnik grup olduğu akıllarda yer almaktadır. Slav ükeleri nelerdir ve bu ırk nereden gelir tüm detaylar aşağıda anlatılmaktadır.

Slavlar Kimler, Hangi Ülkeler ve Kökeni Ne?

Slav devletleri, bu halklara özgü olan insanları ifade etmektedir. Slavlar, Avrupa'da yaşamış olan en kalabalık etnik grup olmasıyla akıllarda yer almaktadır. Slavlar hakkında konuşulduğu zaman hangi ülkeler akla gelmelidir şu şekilde sıralayalım;

· Ukraynalılar

· Ruslar

· Beyaz Ruslar

· Polonyalılar

· Boşnaklar

· Hırvatlar

· Çekler

· Slovaklar

· Sırplar

· Pomaklar

· Karadağlılar

· Bulgarlar

· Slovenler

· Makedonlar

Tüm bu ülkeler slav devleri olarak bilinmektedir. Slav devletlerinin dini olarak ise Ortodokslar ve Katolikler olarak iki ana grupta incelendiği bilinmektedir. Fakat çok yaygın olmamasıyla beraber Müslüman ve Protestan Slavların olduğu da bilinmektedir. Slav devletleri, ilk vatanının Vistül nehri olduğu da söylenmektedir. Tüm bunların yanı sıra slavların kökeni nedir detaylı bir şekilde inceleyelim.

Slavların Hint-Avrupa kökenli uluslarla aynı ırktan oldukları bilinmekte, antropolojik ve dil araştırmalarıyla kesinleştirilmektedir. İlk Slav vatanının Vistül nehri, Polesiye ve Dnepr sahasına kadar yayıldığı bilinmektedir. Slav sözcüğü ilk olarak milattan sonra 6. yüzyılın başlarında bir eser yazan kilise babası Pseudo Cesarios'ın meydana çıkardığı söfunduszeue.info seneleri arasında doğuda Hristiyan hattı Bizans güçlerince tutulmuştur. Bu da Müslüman varlığı Slav hinterlandının derinliklerinde hissedilmektedir. Yahudi tacirler ve Vikingler komisyonculuk ve genellikle Kırım üzerinden, daha sonra da Baltık ve Orta Avrupa'da nakliyecilik yapmaktadırlar. Slavların köle ticaretiyle sıkı ilişkiler içinde olması yaygın bir biçimde slav ve slave sözcüklerinin eş anlamlı oldukları düşüncesine sebep olmuştur.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası