insanları diğer canlılardan ayıran özellikler nelerdir / İnsana dair (1) | Independent Türkçe

Insanları Diğer Canlılardan Ayıran Özellikler Nelerdir

insanları diğer canlılardan ayıran özellikler nelerdir

İnsanı İnsan Yapan Özellikler

İNSANI İNSAN YAPAN ÖZELLİKLER

(Kalp &#; Dinleme &#; Görme)

Allah Teâlâ şöyle buyurur:

الَّذِي أَحْسَنَ كُلَّ شَيْءٍ خَلَقَهُ وَبَدَأَ خَلْقَ الْإِنْسَانِ مِنْ طِينٍ. ثُمَّ جَعَلَ نَسْلَهُ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ مَاءٍ مَهِينٍ. ثُمَّ سَوَّاهُ وَنَفَخَ فِيهِ مِنْ رُوحِهِ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْأَبْصَارَ وَالْأَفْئِدَةَ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ.

Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve o insanı (Âdem’i) yaratmaya çamurdan başlayan O’dur. Sonra onun soyunu bir özden; zayıf bir sudan yaratmıştır. Sonra organlarını tamamlamış ve ona ruhundan  üflemiş; (böylece) size dinleme, ileri görüşlü olma (basiret) yeteneği ve gönüller  vermiştir. Görevlerinizi ne kadar az yapıfunduszeue.info 32/) İnsan genellikle, düşünen veya konuşan canlı diye tarif edilir. Buna bağlı olarak akıl, insan ile hayvanı ayıran en önemli varlık sayılır. Hâlbuki Kur’ân’da kuşların ve karıncaların konuşmalarına ve akıllarını kullanarak yaptıkları değerlendirmelere yer verilir. Yukarıdaki âyetler, insanı diğer canlılardan ayıran temel farkın, kulaklar, gözler ve gönüllerde aranması gerektiğini bildirir. Karıncalar ve kuşlarla ilgili âyetler şunlardır:

وَحُشِرَ لِسُلَيْمَانَ جُنُودُهُ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ وَالطَّيْرِ فَهُمْ يُوزَعُونَ. حَتَّى إِذَا أَتَوْا عَلَى وَادِ النَّمْلِ قَالَتْ نَمْلَةٌ يَا أَيُّهَا النَّمْلُ ادْخُلُوا مَسَاكِنَكُمْ لَا يَحْطِمَنَّكُمْ سُلَيْمَانُ وَجُنُودُهُ وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ. فَتَبَسَّمَ ضَاحِكًا مِنْ قَوْلِهَا وَقَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحًا تَرْضَاهُ وَأَدْخِلْنِي بِرَحْمَتِكَ فِي عِبَادِكَ الصَّالِحِينَ. وَتَفَقَّدَ الطَّيْرَ فَقَالَ مَا لِيَ لَا أَرَى الْهُدْهُدَ أَمْ كَانَ مِنَ الْغَائِبِينَ. لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ. فَمَكَثَ غَيْرَ بَعِيدٍ فَقَالَ أَحَطتُ بِمَا لَمْ تُحِطْ بِهِ وَجِئْتُكَ مِنْ سَبَإٍ بِنَبَإٍ يَقِينٍ إِنِّي وَجَدْتُ امْرَأَةً تَمْلِكُهُمْ وَأُوتِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظِيمٌ. وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ. أَلَّا يَسْجُدُوا لِلَّهِ الَّذِي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ. اللَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ. قَالَ سَنَنْظُرُ أَصَدَقْتَ أَمْ كُنْتَ مِنَ الْكَاذِبِينَ. اذْهَبْ بِكِتَابِي هَذَا فَأَلْقِهِ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ فَانْظُرْ مَاذَا يَرْجِعُونَ. قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ. إِنَّهُ مِنْ سُلَيْمَانَ وَإِنَّهُ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ. أَلَّا تَعْلُوا عَلَيَّ وَأْتُونِي مُسْلِمِينَ. قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ أَفْتُونِي فِي أَمْرِي مَا كُنْتُ قَاطِعَةً أَمْرًا حَتَّى تَشْهَدُونِ.

Süleyman’ın cinlerden, insanlardan ve kuşlardan olan ordusu, bölük bölük sevkedilmişfunduszeue.infoınca vadisine vardılar. Bir dişi karınca dedi ki “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki Süleyman ve orduları farkına varmadan sizi ezmesinler.” Karıncanın sözünden dolayı tebessüm etti. “Sahibim, bana ve ana babama ettiğin iyilikten ötürü görevlerimi yerine getirme fırsatı ver. Senin razı olacağın iyi işler yapayım. İkramınla beni iyiler arasına kat.” Süleyman kuşları teftiş etti. “Neden Hüdhüd’ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” dedi. “Ona ağır bir ceza vereceğim veya keseceğim. Ya da bana, haklılığını gösteren açık bir delil getirir!” . Çok geçmeden Hüdhüd çıkageldi ve dedi ki “Senin yeterince bilmediğin bir şeyi tam olarak öğrendim. Sana Sebe’den dosdoğru bir haber getirdim. . Orada bir kadına rastladım; onları egemenliği altına almış ve ona her şeyden verilmiş; büyük bir tahtı da var. . Baktım ki hem o kadın hem de halkı, Allah ile aralarına Güneşi koymuş, ona secde ediyorlar. Şeytan yaptıklarını güzel göstermiş ve onları yoldan çıkarmış. Onlarda doğru şeyler yapmıfunduszeue.info göklerde ve yerdeki bütün gizlileri ortaya çıkaran Allah’a secde etmeleri gerekmez mi? O, gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da. Allah; O’ndan başka ilah yoktur. Büyük yönetimin (arşın) sahibidir.” . Süleyman dedi ki “Bakacağız, doğru mu söylüyorsun yoksa yalancılardan mısın? . Şu mektubumu götür, onlara bırak, sonra kenara çekil de bekle, bakalım ne cevap verecekler.” . Kraliçe dedi ki “Ey ileri gelenler! Bana değerli bir mektup bırakıldı. . Süleyman’dan geliyor, ‘İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla’ diye başlıyor. . ‘Bana karşı diklenmeyin, teslim olarak bana gelin’ diyor.” “Ey ileri gelenler! Bu işimde bana sağlam bir görüş bildirin. Sizlerle görüşmeden hiçbir işe karar vermem.” (Neml 27/) Bu âyetlerde, kuşun ve karıncanın akıllıca yaptıkları konuşmalar ve değerlendirmeler vardır. Bütün âyetler incelenince insanı hayvandan ayıran temel farkın akıl olmadığı anlaşılır. İlgili âyetlerden biri şudur:

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آَذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا أُولَئِكَ كَالْأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُولَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ.

“Cinlerden ve insanlardan birçoğunu gerçekten Cehennem için yaşatmış,  beslemiş  olduk . Kalpleri vardır onunla anlamazlar ; gözleri vardır onunla görmezler ; kulakları vardır onunla dinlemezler . Onlar en’âm (koyun,keçi, sığır ve deve) gibidirler. Hayır! Daha da düşüktürler. Ne yaptıklarının farkında bile olmayanlar  onlardır.  (A’raf 7/) Karşılaştırmanın bütün hayvan çeşitleriyle değil de en’âm denen koyun, sığır ve deveyle yapılması ve görmezlik edip kâfir olanların daha düşük durumda olduklarının bildirilmesi önemlidir. Bu gibi insanlar kargaya benzetildikleri için En’âm’dan düşüğü karga olduğu anlaşılmaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَمَثَلُ الَّذِينَ كَفَرُوا كَمَثَلِ الَّذِي يَنْعِقُ بِمَا لَا يَسْمَعُ إِلَّا دُعَاءً وَنِدَاءً صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَعْقِلُونَ.

“Kâfirlik edip gerçekleri görmezlikten gelenler, kavramadığı sese karşı öten karga gibidirler; kavradığı sadece bağırtı ve çağırtıdır.  Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar akıllarını kullanmazlar.” (Bakara 2/) En’âmın da kalbi vardır ama bu kalp, kanı vücuda pompalama dışında bir iş yapmaz. İnsanın kalbi, aynı zamanda bir karar organı, vücudun ana kumanda merkezidir. Akıl, doğruları tespit eder. Kalp, menfaatlerin, beklentilerin ve özentilerin etkisiyle onları ya kabul veya reddeder. Akıl, kalbin yanında bir danışman gibidir. Kalp, akla uygun karar vermeyince onu kullanmamış olur. İmanın, kalp ile tasdik şartına bağlanması bunu gösterir. Yoksa nebilerin söylediklerinin doğru olduğunu hiçbir akıl inkâr edemez. Kur’ân’ın sürekli akla vurgu yapması bundandır. Nitekim Firavun, Musa’nın elçiliğini kabul etmemişti ama aklı, onun Allah’ın elçisi olduğundan emindi. İlgili âyetler şöyledir:

فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ اٰيَاتُنَا مُبْصِرَةً قَالُوا هَذَا سِحْرٌ مُبِينٌ وَجَحَدُوا بِهَا وَاسْتَيْقَنَتْهَا أَنْفُسُهُمْ ظُلْمًا وَعُلُوًّا.

“Her şeyi açıkça gösteren belgelerimiz onlara gelince: “Bunlar açık büyüdür” dediler.. İçlerinde en küçük şüphe olmadığı halde yanlış yapmalarından ve büyüklenmelerinden dolayı onları, bile bile inkar ettiler. Bak bakalım, o bozguncuların sonu ne oldu.(Neml 27/) Cehennemlikleri anlatan aşağıdaki âyetler, onların bu suçu, bile bile işlediklerini gösterir.

وَلِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ. إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ. تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ. قَالُوا بَلَى قَدْ جَاءَنَا نَذِيرٌ فَكَذَّبْنَا وَقُلْنَا مَا نَزَّلَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا فِي ضَلَالٍ كَبِيرٍ. وَقَالُوا لَوْ كُنَّا نَسْمَعُ أَوْ نَعْقِلُ مَا كُنَّا فِي أَصْحَابِ السَّعِيرِ. فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِأَصْحَابِ السَّعِيرِ.

Sahiplerini görmezlikten gelenler için cehennem azabı vardır. Ne kötü hale gelmektir o! Oraya atıldıkları sırada, alevler saçarken cehennemin çektiği havanın  uğultusunu işitirler. Sanki öfkesinden çatlayacak gibidir. Her bir bölük Cehenneme atılırken bekçiler onlara: “Size bir uyarıcı gelmedi mi?” diye sorarlar.  “Evet” derler, “Bize uyarıcı geldi ama biz yalana sarıldık, onlara: Allah hiç bir şey indirmemiştir, siz büyük bir sapkınlık içindesiniz” dedik. “Keşke söz dinleseydik ya da aklımızı kullansaydık, şimdi bu alevli ateşin ahalisi içinde olmazdık” derler. Böylece suçlarını itiraf ederler. O alevli ateş ahalisi için bundan sonrası tam bir perişanlıktır. (Mülk 67/) En’âm’da göz vardır, ama basiret yoktur. Âyetler basirete vurgu yapar. Basiret, baktığı şeyi kavramadır. Eğer en’âm yani koyun sığır ve deve, elinde bıçakla gelen kişinin kendini keseceğini kavrasaydı neler olurdu? Yanındaki ineğin kesildiğini gören bir boğa, hiçbir şey olmamış gibi otlamaya devam eder miydi? Ama insanlar, bir katilin elini kolunu sallayarak dolaşmasına razı olmazlar. İşitme, duyduğu sesleri sınıflandırıp anlamını kavramadır. En’âm’da bu da yoktur. Yukarıda ana karıncanın uyarısı ve hüdhüd kuşunun değerlendirmesi, onların insan gibi işitme ve basiret sahibi olduklarını gösterir. Ama onlarda hayatlarına yön çizecek karar merkezi durumundaki kalp yoktur. Bu açıdan, en’âm ile aynı konumdadırlar. İnsan farklıdır; o, duyularıyla elde ettiği bilgilere göre hayatına yön verir. Önünde iki yol vardır; ya doğrulara uyacak, ya da doğruları kendine uyduracaktır. Eğer bir düşünce ve anlayışa esir olmuşsa hür karar veremez. Evrensel doğruların yerini kendi doğruları veya bağlı olduğu cemaatin doğruları alır. Asıl körlük ve sağırlık budur. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَتَكُونَ لَهُمْ قُلُوبٌ يَعْقِلُونَ بِهَا أَوْ آَذَانٌ يَسْمَعُونَ بِهَا فَإِنَّهَا لَا تَعْمَى الْأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ.

Böyle yerleri gezip dolaşmadılar mı ki düşünecek kalpleri ve dinleyecek kulakları olsun. Gözler kör olmaz ama onların göğüslerindeki kalpleri kör olur. (Hac 22/46) Gözler ve kulaklar kalbin danışmanıdır. Göz doğruları görür, kulak doğruları işitir ama, kalp bunları dikkate almayabilir. O zaman görmenin ve işitmenin bir faydası olmaz. Hatta kalp, doğruları görmeye ve işitmeye tahammül edemez hale de gelebilir. Asıl vurgunun, işitmeye ve görmeye değil kalbe yapılması ve imanın kalp ile tasdik olması bundandır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَنَطْبَعُ عَلَى قُلُوبِهِمْ فَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ.

“Eski sahiplerinden sonra o yerlere mirasçı olanlar şunu göremediler mi ki tercih etseydik onları günahları yüzünden yakalardık ve kalpleri üzerinde yeni bir yapı oluştururduk. Artık onlar dinleyemezlerdi”  (A’raf 7/) Demek ki, insanı hayvandan ayıran asıl özellik onun konuşması, duyması veya düşünmesi değildir. Duyu organlarıyla elde ettiği bilgileri değerlendirerek hayatına yön verecek durumda olmasıdır. Ama hür karar verme özelliğini kaybeden, insan olma özelliğini de kaybeder. O, yaptığı yanlışın farkında olduğu için doğruların baskısı altında kalır. İnsanda görülen bunalım, huzursuzluk veya tersi duygular, kalbinin doğru veya yanlış kararlarıyla ilgilidir. Bu sebeple çevreyi, insandan başka kimse bozamaz. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

ظَهَرَ الْفَسَادُ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ بِمَا كَسَبَتْ أَيْدِي النَّاسِ لِيُذِيقَهُمْ بَعْضَ الَّذِي عَمِلُوا لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ.

“İnsanların, kendi elleriyle yaptıkları şeyler yüzünden karada ve denizde bozulmalar olur. Bu, ettiklerinin bir kısmını bulsunlar diyedir; bakarsın vazgeçerler”.  (Rum 30/41) Kendi doğrularına uyup fitne ve fesat çıkarmak nasıl insana has ise evrensel doğrulara canı pahasına sahip çıkma da insana hastır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا وَيُهْلِكَ الْحَرْثَ وَالنَّسْلَ وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْفَسَادَ. وَإِذَا قِيلَ لَهُ اتَّقِ اللَّهَ أَخَذَتْهُ الْعِزَّةُ بِالْإِثْمِ فَحَسْبُهُ جَهَنَّمُ وَلَبِئْسَ الْمِهَادُ. وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْرِي نَفْسَهُ ابْتِغَاءَ مَرْضَاةِ اللَّهِ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ.

“İnsanlardan öylesi var ki dünya hayatıyla ilgili sözleri seni hayran bırakır. İçinde olana da Allah’ı şahit tutar ama aslında o, yaman bir düşmandır. Eline fırsat geçince tabiatı bozmaya, kaynakları ve nesilleri etkisizleştirmeye[*] çalışır. Allah tabii düzenin (tabiatın) bozulmasını istemez.  Ona: &#;Allah&#;tan çekin!&#; denince günahıyla övünmeye başlar. Onun hakkından cehennem gelir. Ne kötü yataktır o! İnsanlardan öylesi de var ki Allah’ın rızasını kazanmak için canını verir. Allah böyle kullarına karşı çok şefkatlidir. (Bakara 2/) Bütün bu bilgiler ışığında insan şöyle tarif edilebilir: “İnsan, duyu organlarıyla elde ettiği bilgileri değerlendirip davranışlarını değiştirebilen canlıdır.”

İnsanı hayvandan ayıran nedir?

İnsanı hayvandan ayıran hiçbir özelik yoktur çünkü insan zaten Hayvanlar Alemi'nin (Animalia Krallığı) parçasıdır. Yani insan zaten bir hayvan olduğu için insanları hayvanlardan ayıran bir özellik yoktur.

Soruyu şöyle düzeltebiliriz. "İnsanları, 'diğer hayvan taksondaşlarından' farklı kılan nedir?

İnsan ve Diğer Hayvanların Özelliklerinin KıyasıEvrim Ağacı

Bu hoş görselden görülebileceği üzere, insan neredeyse tüm fiziksel özellikleri bakımından diğer türlere göre acizdir. Ki burada sayılanlar, daha sayılabileceklerin %1'i bile değildir! "İnsana has" dediğimiz her özellik, öyle ya da böyle, diğer türlerde de bulunmaktadır.

Bu özelliklerin bir kısmı bizde daha gelişmiş vaziyettedir (konuşma, duygular ve düşünce gibi); ancak geri kalan birçoğu, diğer hayvanlarda üstündür: Bir çita gibi koşamayız, bir kuş gibi uçamayız, bir balina gibi nefesimizi tutamayız. İnsan yüzemez mi? Yüzer. Ancak en iyi yüzücü değildir, hatta görülebileceği gibi kötüler arasındadır. İnsan koşamaz mı? Koşar. Ancak en iyi koşucu değildir. Diğer türler düşünemez mi, hissedemez mi, duygulanamaz mı, algılayamaz mı, planlayamaz mı, mantık yürütemez mi? Bunların hepsini yapabilirler. Ancak insandan çok daha düşük seviyede yaparlar. Bizi bir şempanzeden, bir papağandan, bir attan, bir yunustan ayıran budur. Bizim üst düzey zeka fonksiyonlarımız daha ileridir, onların üst düzey fiziksel özellikleri daha üstündür.

Zekamız sayesinde, çok basit basamaklardan geçerek, karmaşık bir kültür inşa ettik. Biyoloji, kültürü yarattı. Ancak sonradan bu kültür, kafamızı karıştırmaya başladı. Binalar inşa edip uzaya gitmenin bizi çok farklı kıldığını sandık.

Evet, elbette insanın yapabildikleri, doğanın muhteşem azametinin en güzel örneklerinden birisidir. Ancak bu kültür, biyolojimizden doğdu; bize özgü, yoktan var olmuş bir özellik değil. Biyolojimiz de, doğadaki diğer türlerle ortak atalardan miras kaldı.

Bu özelliklerin hiçbiri "eşsiz" diyebileceğimiz özellikler değildir; sadece, evrimsel süreçte her zaman gördüğümüz gibi, halihazırda atalarımızda ve kuzenlerimizde bulunan bazı özelliklerin farklılaşmasıyla ortaya çıkan özelliklerdir. Örneğin diğer tüm türlerden çok zekiyizdir; ancak "zeka" kavramı "eşsiz" veya "bize has" bir özellik değildir. Beyni ve sinir sistemi olan her hayvan çeşitli seviyelerde zekaya sahiptir.

Bir diğer örnek, ellerimizdeki baş parmağın, diğer maymunlarda olmayan bir şekilde diğer 4 parmağın tam karşısına gelebiliyor olmasıdır. Buna anatomide "karşıt başparmak" adını vermekteyiz. Bu özelliğimiz sayesinde, çok daha hassas bir şekilde alet üretimi yapabildik. Birçok diğer unsurla birlikte bu özellik, zekamızın diğer türlere göre ileri gitmesinin en temel nedenlerinden birisidir.

Bir diğer ilginç farkımız, ayak tabanlarımızın geniş ve dümdüz olması, ayak parmaklarımızınsa sadece öne doğru devrilmeye karşı zıt bir dönme kuvveti uygulamak (ve böylece iki ayak üzerinde dengemizi sağlamak) haricinde hiçbir işe yaramıyor oluşudur. Türümüz ve ataları, son 6 milyon yıldır ağaçlarda değil, savanalarda yaşamaktadır. Yani yerde Ayrıca hemen hemen o kadar bir süredir de, atalarımızın ve diğer kuzenlerimizin aksine 4 ayak üzerinde değil, 2 ayak üzerinde yürümekteyiz. Tabii bu evrim gün aşırı olmadı, yaklaşık 2 milyon yıllık bir değişim sürecini gerektirdi. Ayrıca hem şempanzeler ve goriller gibi kuzenlerimiz, hem de atasal türler, geçici olarak iki ayakları üzerinde durabilirler; yani iki ayaklılığın evrimi için gereken öncül koşullar zaten atalarımızda bulunuyordu. Burada da eşsiz olan bir özellik göremiyoruz.

İki ayak üzerinde durabilecek şekilde evrimleştikçe, ayaklarımız da belirttiğimiz şekilde farklılaştı, düzleşti ve "kavrayıcı" özelliklerini yitirerek "dengeleyici" özellikler kazanmaya başladı. Daha doğru bir ifadeyle, dengeleyici özelliklere sahip olan bireyler savana yaşantısında daha başarılı olarak daha fazla ürediler ve her nesilde ayak yapısı daha düz, daha dengeleyici ve daha az kavrayıcı olanlar çoğaldı. Bu da, milyonlarca yıl içerisinde, kuzenlerimizden farklı bir ayak yapısına erişmemizi sağladı. Onlar, halen ağaçlarda yaşadıkları için kavrayıcı bir ayak yapısına sahipler ve bundan faydalanabiliyorlar. Ancak biz; artık hiçbir zaman onlar kadar başarılı bir şekilde orman yaşantısına sahip olamayacak olsak da, kuzenlerimizin belki de daha çok uzun süreler yapamayacağı gibi aletler ürettik, tarım yaptık, yerleşik yaşantıya geçtik, şehirler inşa ettik.

Yani bırakın insanı bir türü diğer taksondaşlarından ayıran özellikler, evrimsel süreçten dolayı bazı özelliklerin biraz farklı olmasıdır, hepsi bu kadar.

Kısacası bazı özellikler onlarda biraz daha az bulunuyor. Onlarda olan bazı özellikler bizde daha az bulunuyor. Bu bizi hayvanlardan ayırmıyor, sadece taksondaşlarımızla olan her türde olduğu gibi küçük evrimsel farklılıklar.

2, görüntülenme

Kaynaklar

  1. Ç. M. Bakırcı. Farkımız Ne? İnsanlar Ve Diğer Canlıların Özelliklerinin Kıyası (24 Şubat ). Alındığı Tarih: 16 Nisan Alındığı Yer: Evrim Ağacı

    Eşsiz Bir Varlığız! İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran 10 Özellik

    Haberler

    Teknoloji

    Eşsiz Bir Varlığız! İnsanı Diğer Canlılardan Ayıran 10 Özellik

    Antik Yunan filozofları Socrates, Plato, Aristoteles ve o zamandan beri sayısız filozofun fikirleri gibi, insan varoluşunun doğası hakkında bir çok teori ortaya atılmıştır. Fosillerin ve bilimsel kanıtların keşfedilmesiyle de teoriler geliştirilmiştir. Peki nedir insanı diğer canlılardan ayıran ve eşsiz kılan şeyler?

    Bu içerikte sizler için kısaca 'İnsanı eşsiz kılan nedir?' sorusuna cevap aradım. Keyifli okumalar.

    1. Gırtlak

    1. Gırtlak

    2. Omuz

    2. Omuz

    3. El ve baş parmak

    3. El ve baş parmak

    4. Kıllarla kaplanmamış bir cilt

    4. Kıllarla kaplanmamış bir cilt

    5. Dik bir şekilde ayakta durabilmek

    5. Dik bir şekilde ayakta durabilmek

    6. Yüz kızarması

    6. Yüz kızarması

    7. Beyin

    7. Beyin

    8. Zihin: Hayal, Yaratıcılık ve Öngörü

    8. Zihin: Hayal, Yaratıcılık ve Öngörü

    9. Din ve Ölüm Farkındalığı

    9. Din ve Ölüm Farkındalığı

    Biyokimyasal faktörler

     Biyokimyasal faktörler

    Yorumlar ve Emojiler Aşağıda

    İnsanı Diğer Varlıklardan Ayıran En Önemli Özellik Nedir

    Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

    “İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

    İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

    Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

    Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

    Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır.Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

    Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/)

    Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

    İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

    İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.

    nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.