dünya hayatı ayet / Hadîd Suresi Ayet Tefsiri - Diyanet İşleri BaşKanlığı

Dünya Hayatı Ayet

dünya hayatı ayet

Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok

Bundan önceki yazımızda son sözlerimizi,"dünya hayatı, insana ebedi hayatını kazanabileceği büyük bir imkan ve fırsat sunmaktadır. Yeter ki, insan kendisinin ve bu nimetin farkında olabilsin…"ifadeleriyle tamamlamıştık.

Kaldığımız yerden devam edecek olursak, ebedi hayatımız olan ahiretimizi, kaybetmeden- kazanmak için; fâni olan bu dünyaya ve sahte cazibesine aldanmamak ve şeytanın bizi bu dünya ile aldatmaması için, bizzat Allah Teâlâ tarafından uyarıldığımız yerdir, bu dünya… Çünkü bir ayet-i kerimede, "Allah'ın vaadi haktır. Sakın bu dünya hayatı sizi aldatmasın ve sakın o "çok aldatan" (şeytan), sizi Allah'ın affıyla kandırarak (Allah affeder diyerek) aldatmasın." (Lokman, 33)

Peki, bir Müslüman olarak bu dünyaya hangi gözle bakarsak dünyanın bizi aldatmalarına kanmayız? Ve dünyaya hangi gözle bakarsak, şeytanın bizi bu dünya hayatının geçici süslerini cazip göstererek kandırmasına ve Allah'ın affıyla aldatıp günahlara daldırmasına fırsat vermemiş oluruz? Bunun yolu ise öncelikle doğru bir şekilde dünya ve ahiret dengesini kurmaktan geçiyor…

KUR'AN'DA DÜNYA VE AHİRET DENGESİ NASIL KURULMUŞTUR?

Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda, insanın ne tümüyle dünyaya dalıp, nimetlerine aldanıp yok olup gitmesi, yani "dünyevileşip" Allah'a kulluğunu unutması ne de tümüyle dünyayı ve nimetlerini terk etmesi doğru bulunmuştur. Allah Teâlâ'nın bizden istediği, dünya ve ahiret dengesidir. Bu dengeyi doğru kurmak hususunda ise bize imkan sağlayan şu ayet-i kerimeye bakalım: "(Karşılığını) Ahirette bulacağın şeylerin peşine düş (Onları araştır, onlara meylet). Bu dünya hayatından da nasibini unutma ve sana Allah'ın iyiliklerde bulunduğu gibi sen de insanlara iyilikte bulun." (Kasas, 77)

Sadece bu ayette değil daha pek çok ayetlerde telkin edilen şudur: Mümin, ahiret hayatını öncelemeli, bu dünya nimetlerinden de faydalanmalı ama Allah'ın ona ihsanını unutmamalı, adeta şu anlayış ve davranışlarda bulunmalıdır:

Denizlerden çıkardığınız inci ve mercanlar onlarla süslenesiniz diye sizin için birer ziynet aracıdır. Bunun bir nimet olduğunu bilin ve size bu nimeti vereni, yani Allah'ı unutmayın…

Suda dolaşan ve su içerek hayatını devam ettiren ama size o küçücük bedeninde taze ve tertemiz et barındıran balıkları da yine O'nun nimeti olarak bilin ve size bu nimeti bahşedeni, yani Allah'ı unutmayın…

Gökyüzüne bakın, üzerinizde yükselttiği göğü, burçlar ve yıldızlarla süslediği semâyı, hayranlıkla seyredip eşsiz Kudret sahibini, yani Allah'ı unutmayın…

Sonra yeryüzüne bakın; dağları bu kadar heybetli, ovaları bu kadar uçsuz bucaksız, bahçeleri bu kadar güzel, çiçekleri ve meyveleri bu kadar enfes yaratan Allah'ı tesbih edin, unutmayın…

Sık sık şu sözleri tekrarlayın: "Allah'ım! Sen bütün bunları bizim için yarattın. Sen ne kadar yücesin! Hamdim ve şükrüm, bütün övgülerim hepsi Sana'dır. Senin şanın ne kadar büyük; Senin Kudret'in ne kadar sonsuzdur!.."

İşte bu anlayışa sahip olan ve bu sözleri içtenlikle söyleyen her bir kişi, sahip olduğu her nimeti Allah'tan bilir, O'na hamd eder… O'na olan minnettarlığını şükürlerle yerine getirir. Mükellef olduğu takdirde sadakasını ve zekâtını verir. Böylece onun sahip olduğu para veya mal, artık bu dünyadan ahirete, eksiksiz bir şekilde transfer edilen değerli bir "yatırım" olarak intikal eder…

Ancak bu dünya hayatında -olmazsa olmaz- bir şekilde mutlaka imtihanda olacağımız gerçeğiyle, dışımızda şeytan ve avâneleri, içimizde ise nefsimiz bizi bu kulluk sınavımızda başarısız kılmak ister. Allah Teâlâ ise bizi bu sınavda başarısız olmaktan kurtarmak için gönderdiği peygamberlerle uyarır ve doğru yolu gösterir. Ne çare ki, bu dünyanın başlı başına bir "sınav" olduğunu unutan insan, çoğu zaman Allah'ı da kendini de unutur ve daldıkça dalar bu faniye… İşte bu sebeple, sık sık Kur'an'la beraberlik ve Peygamberimizin sözleri ile birliktelik, kişiyi uyaran ve kendine getiren en önemli unsurlardır. Zira Kur'an ayetleri bize geçmiş ümmetlerden haberler verir… Sözgelimi bu minval üzere olan ayetler, bize mamur beldelerden bahseder, nice imar edilmiş ülkeleri anlatır…

Konuyla ilgili pek çok ayet yanında şu iki ayet bile son derece manidardır: "Yeryüzünü gezin görün bakalım; Allah'ın ayetlerini ve gönderdiği peygamberlerini yalanlayanların hali nice olmuş!

(Onların yerlerinde yeller esiyor.) Sanki buralarda hiç yaşamamışlar gibi" (Bkz. Neml, 69; Hûd, 95)

Doğrusu sadece bu iki ayet bile dünyanın bel bağlanılacak bir yer olmadığını çok veciz bir biçimde ortaya koymak için kâfidir

Cuma gününün feyiz ve bereketinin üzerinizde olması niyazıyla sağlık ve afiyetler dilerim.

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

Hadîd suresi 20 ayet

Kuranı Kerim Hadîd suresi Hadîd 20 ayet

Hadîd suresi (Al-Hadid) 20 ayet , Ayet kelimesinin türkçe karşılığı.

  1. Ayet
  2. mp3
  3. Sayfada
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Resmi Kur'an-ı Kerim Sayfasıdır , Abdulbaki Gölpınarlı meali, Kuran Araştırmaları Vakfı & ayet nasıl okunur : Hadîd suresi - Al-Hadid aya 20 (The Iron).

﴿اعْلَمُوا أَنَّمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا لَعِبٌ وَلَهْوٌ وَزِينَةٌ وَتَفَاخُرٌ بَيْنَكُمْ وَتَكَاثُرٌ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ ۖ كَمَثَلِ غَيْثٍ أَعْجَبَ الْكُفَّارَ نَبَاتُهُ ثُمَّ يَهِيجُ فَتَرَاهُ مُصْفَرًّا ثُمَّ يَكُونُ حُطَامًا ۖ وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِّنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ ۚ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ﴾
[ الحديد: 20]

ayet nasıl okunur

i`lemû enneme-lḥayâtü-ddünyâ le`ibüv velehvüv vezînetüv vetefâḫurum beyneküm vetekâŝürun fi-l'emvâli vel'evlâd. kemeŝeli gayŝin a`cebe-lküffâra nebâtühû ŝümme yehîcü feterâhü muṣferran ŝümme yekûnü ḥuṭâmâ. vefi-l'âḫirati `aẕâbün şedîdüv vemagfiratüm mine-llâhi veriḍvân. veme-lḥayâtü-ddünyâ illâ metâ`u-lgurûr.


Diyanet Kur'an-ı Kerim

Bilin ki, dünya hayatı oyun, oyalanma, süslenme, aranızda övünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmaktan ibarettir. Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer; sonra kurur, sapsarı olduğu görülür, sonra çerçöp olur. Ahirette çetin azap da vardır. Allah'ın hoşnudluğu ve bağışlaması da vardır; dünya hayatı ise sadece aldatıcı bir geçinmedir.

Hadîd suresi Diyanet

Mokhtasar tefsiri

Şunu iyi bilin ki, dünya hayatı bedenlerin oynadığı bir oyun, kalpler için bir eğlence, kendisi ile güzelleştiğiniz bir süs, mülk ve eşya bakımından aranızda bir övünme, mal ve evlatlarınızın çokluğu bakımından bir kibirlenmeden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir. Onun bitirdiği ürünler çiftçilerin çok hoşuna gider. Sonra bu yeşil olan bitki belirli bir zaman sonra kurur. -Ey bunu gören kişi!- Bu bitkinin yeşerdikten sonra sarardığını görürsün. Sonra da Yüce Allah onu çer çöp haline getirir. Ahirette kâfir ve münafıklar için şiddetli bir azap vardır. Yüce Allah tarafından Mümin kullarının günahları için bir bağışlanma ve rızası vardır. Dünya hayatı kalıcı olmayan, yok olacak geçimlikten başka bir şey değildir. Kim, geçici nimetleri ahiret nimetlerine tercih ederse aldanıp hüsrana uğrayanlardan olur.


Ali Fikri Yavuz

Biliniz ki, (Allah’a itaate ve ahiret kazancına sarf edilmiyen) dünya hayatı; bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir öğünme, mal ve evlâdda bir çoğalıştır, (nihayet hepsi yok olur gider). Bu, bir yağmurun haline benzer ki, onun bitirdiği nebat, çifçilerin hoşuna gider. Sonra (yeşil rengi) değişir; bir de onu görürsün sararmıştır. Sonra da çörçöp olmuştur. (İşte dünya da böyledir. Kuruyub yok olan bu nebat gibi, bekası yoktur.) İşte hayatı bu şekilde olan kimse için, ahirette şiddetli bir azab; müminler için ise, Allah’dan bir mağfiret ve bir rıza vardır. (Ahireti istemiyenler için) dünya hayatı ancak bir aldanış menfaatıdır


İngilizce - Sahih International


Know that the life of this world is but amusement and diversion and adornment and boasting to one another and competition in increase of wealth and children - like the example of a rain whose [resulting] plant growth pleases the tillers; then it dries and you see it turned yellow; then it becomes [scattered] debris. And in the Hereafter is severe punishment and forgiveness from Allah and approval. And what is the worldly life except the enjoyment of delusion.

Hadîd suresi oku

Abdulbaki Gölpınarlı meali


Bilin ki dünya yaşayışı, ancak bir oyundur, bir eğlencedir, bir bezentidir ve aranızda bir övünmedir ve bir mal ve evlat çokluğu gayretidir ancak ve bunlardan ibarettir de; halbuki dünya yaşayışı, bir yağmura benzer, bitirdiği nebatlar, ekincileri şaşırtır, sevindirir, sonra kuruyuverir de bir de bakarsın, sapsarı olmuş, sararıp solmuş, sonra da unufak olmuş, dağılıp gitmiş; ve ahiretteyse çetin bir azap var ve Allah'tan yarlıganma ve razılık; ve dünya yaşayışı, ancak bir aldanış metaından ibarettir.


Azerice Bunyadov Memmedeliyev


(Ey insanlar!) Bilin ki, dünya həyatı oyun-oyuncaq, bər-bəzək, bir-birinizin qarşısında öyünmək və mal-dövləti, oğul-uşağı çoxaltmaqdan ibarətdir. Bu elə bir yağışa bənzəyir ki, onun yetişdirdiyi bitki (məhsul) əkinçilərin xoşuna gələr. Sonra o quruyar və sən onun saralıb-solduğunu, daha sonra çör-çöpə döndüyünü görərsən. (Dünya malına aldananları) axirətdə şiddətli əzab, (dünya malına uymayanları isə) Allahdan bağışlanma və razılıq gözləyir. Dünya həyatı aldanışdan (yalandan) başqa bir şey deyildir.


Kuran Araştırmaları Vakfı


Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.

اعلموا أنما الحياة الدنيا لعب ولهو وزينة وتفاخر بينكم وتكاثر في الأموال والأولاد كمثل غيث أعجب الكفار نباته ثم يهيج فتراه مصفرا ثم يكون حطاما وفي الآخرة عذاب شديد ومغفرة من الله ورضوان وما الحياة الدنيا إلا متاع الغرور

سورة: الحديد - آية: ( 20 ) - جزء: ( 27 )  -  صفحة: ( )





Türkçe Kur'an-ı Kerim ayetler

  1. Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının
  2. Yoksa Yakub can verirken sizler yanında mı idiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime kulluk edeceksiniz?"
  3. Semud milleti, içlerinden en azgını ileri atılınca, azgınlığı yüzünden peygamberleri yalanladı.
  4. Kardeşleri Hud, onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim;
  5. Allah çocuklarınız hakkında, erkeğe iki dişinin hissesi kadar tavsiye eder. Eğer kadınlar ikinin üstünde ise,
  6. Şeytan onların başlarına dikilip Allah'ı anmayı unutturmuştur. İşte onlar şeytanın taraftarlarıdır. İyi bilin; şeytanın taraftarları
  7. Sonra Biz onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik, kendilerini ve dilediklerimizi kurtardık; aşırı gidenleri ise yok
  8. Allah'tan önce söz söyleyemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler.
  9. "Bugüne kavuşmayı unutmanızın karşılığını görün; doğrusu Biz de sizi unuttuk, yaptıklarınıza karşılık ebedi azabı tadın"
  10. Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım

türkçe Kuran sureleri :

En ünlü Kur'an okuyucularının sesiyle surah Hadîd indirin:

Hadîd Suresi mp3 : Hadîd suresini dinlemek ve indirmek için okuyucuyu seçin Yüksek kalitede tamamlayın
Hadîd Suresi Ahmed El Agamy
Ahmed Al AjmyHadîd Suresi Bandar Balila
Bandar BalilaHadîd Suresi Khalid Al Jalil
Khalid Al JalilHadîd Suresi Saad Al Ghamdi
Saad Al GhamdiHadîd Suresi Saud Al Shuraim
Saud Al ShuraimHadîd Suresi Abdul Basit Abdul Samad
Abdul Basit Hadîd Suresi Abdul Rashid Sufi
Abdul Rashid SufiHadîd Suresi Abdullah Basfar
Abdullah BasfarHadîd Suresi Abdullah Awwad Al Juhani
Abdullah Al JuhaniHadîd Suresi Fares Abbad
Fares AbbadHadîd Suresi Maher Al Muaiqly
Maher Al MuaiqlyHadîd Suresi Muhammad Siddiq Al Minshawi
Al MinshawiHadîd Suresi Al Hosary
Al HosaryHadîd Suresi Al-afasi
Mishari Al-afasiHadîd Suresi Yasser Al Dosari
Yasser Al Dosari


Sunday, June 18,
Bizim için dua et, teşekkürler

desteğin için teşekkürler

Kuran Suresi sitesi, sevgili kitabı ve arındırılmış Sünnet'i hizmet etmek, Kuran ve Sünnet müfredatında şeriat bilimlerini kolaylaştırmak, bilginin öğrencilerine önem vermek ve şeriat bilimlerini kolaylaştırmak amacıyla mütevazı bir girişim olarak kurulmuştur ve bize desteğinizden memnunuz ve Yüce Allah'tan bizi şerefli bir şekilde kabul etmesini ve amellerimizi kabul etmesini diliyoruz. .

DÜNYA HAYATI

DÜNYA HAYATI: İnsanın doğumundan ölümüne kadar yaşadığı süre,ömür. İnsan bu sınırlı hayatını dünyada geçirir; orada yaratıcısı tarafından sunulan nimetlerden faydalanır. İyi veya kötü işlerle bu hayatını geçirir. Sonunda Allah'ın huzuruna gider.

"Hayat" hakkında tarih boyunca birçok felsefî nazariye ortaya atılmış; hayatın başlangıcı, gayesi, anlamı konularında tutarsız ve insanı tatmin etmekten uzak çeşitli yorumlar yapılmıştır. Kur'ân-ı Kerîm bunlardan bazılarını örnek olarak bize tanıtmaktadır:

"Dediler ki: Ne varsa dünya hayatımızdır, başka bir şey yoktur. Ölürüz, yaşarız; bizi zamandan başkası helâk etmiyor (bizi öldüren yalnız zamandır). Fakat onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Onlar sadece zannediyorlar." (Câsiye, 45/24)

"Ne ise hep bu dünya hayatımızdır, ölürüz ve yaşarız (bir kısmımız ölürken bir kısmımız doğar), biz öldükten sonra diriltilecek değiliz." (Mü'minûn, 23/37)

Ayetlerde bahsedilen inanç sahipleri "hayatın sadece bu dünya hayatından ibaret olduğunu" zanneden, öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden ateist (dinsiz) ve materyalistlerdir.

"Dünya Hayatı" konusunda en açık ve doyurucu bilgiyi Kur'ân-ı Kerim ve hadîs-i şerifler vermektedir. Kur'ân-ı Kerim'de "dünya hayatı" ifadesi kırka yakın yerde geçmektedir. Bunun karşılığında bazan "ahiret" kelimesi (Mü'min, 40/39) (Fussilet, 41/31; ez-Zuhruf, 43/35; el-A'lâ 87/16); bazen (yevmü'l-kıyame) (el-Kasas 28/61) terkibi kullanılmıştır.

İlk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (a.s.) ve eşi Hz. Havva cennette kendilerine yasak edilmiş ağacın meyvesinden yiyince Allah (c.c.) onları yeryüzüne indirdi:

"Derken şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (nimet yurdu)ndan çıkardı. (Biz de) dedik ki: 'Birbirinize düşman olarak inin; sizin yeryüzünde kalıp bir süre yaşamanız lâzımdır.' "(Bakara, 2/36)

Kur'ân-ı Kerim, dünya hayatını şöyle tarif ve tasvir ediyor:

"Bilin ki, dünya hayatı bir oyun, eğlence, süs, kendi aranızda (birbirinize karşı) övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır. (Bu) tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekicilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı ise, sadece aldatıcı bir geçinmedir." (Hadîd, 57/20)

"Onlara dünya hayalının tıpkı şöyle olduğunu anlat: (Dünya hayatı) gökten indirdiğimiz bir su gibidir. Yerin bitkisi onunla karıştı ve (sonunda bitkiler) rüzgârların savurduğu çöp kırıntıları haline geliverdi. (İşte hayat böyle bir mevsim kadar kısadır. Hayatı yeşerten, kurutan, tekrar yeşertecek olan hep Allah'tır) Allah her şeye kâdirdir. "(Kehf, 18/45)

"Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer inanır, (günahlardan) korunursanız (Allah) size mükâfatlarınızı verir ve sizden (bütün) mallarınızı istemez (sadece zekât ve sadaka gibi cüz ı bir miktar taleb eder)." (Muhammed, 47/36)

Allah, ölümü ve hayatı insanları imtihan etmek için yarattığını şöyle ifade ediyor:

"O hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O üslündür, bağışlayandır."(Mülk, 67/2)

"Andolsun, sizi korku, açlık, mallardan canlardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle deneriz; sabredenleri müjdele."(Bakara, 2/)

Allah, yapacağımız işlere göre bizi hesaba çekmek, iyi işlere mükâfat, kötü işlere ceza vermek üzere bu dünya hayatını yarattığından iyi ve kötü işleri peygamberleri ve kitapları aracılığıyla insanlara bildirmiştir. Bu, Allah'ın rahmetinin bir eseridir. İnsanlar Allah'ın gönderdiği programa göre hayatlarını düzenlerlerse kurtuluşa ererler. Bunu düşünüp muhakeme etsinler diye Allah insanlara akıl da vermiştir.

Allah'ın bildirdiği emir-yasak ve tavsiyeler aklıselim ile birlikte insanı sırat-ı müstakime (doğru yola) götürür. İnsanda meleklerden farklı olarak, kötü yola sevkeden nefis ve şeytan vardır. İnsan ne ıs ve şeytanın saptırmalarına karşı daima uyanık olmalı, onlarla devamlı mücadele halinde bulunmalıdır.

Dünyanın insanı cezbeden metaı vardır. Bunlar âyette şöyle sayılmıştır:

"Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılmış altın ve gümüşten, (otlağa) salınmış atlardan, davarlardan ve ekinlerden gelen zevklere aşırı düşkünlük, insanlara süslü (cazip) gösterildi. Bunlar sadece dünya hayatının geçimidir. Asıl varılacak güzel yer, Allah'ın yanındadır." (Âl-i İmrân, 3/14)

"Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Bâki kalacak olan güzel işler ise Rabbinin katında sevapça da daha hayırlıdır, umutça da daha hayırlıdır." (Kehf, 18/46)

Dünya (metaı)nın ne olduğu hakkında hadis-i şerifler de vardır:

Buna göre nefse hoş gelen, insanı cezbeden şeyler dünya metaıdır: "Dünya tatlı ve hoş manzaralıdır. Allah sizi orada başkasının yerine geçirecek de nasıl iş göreceğinize bakacaktır. Bu sebeple dünyadan sakınınız, kadınlardan sakınınız. İsrailoğullarının (uğradıkları) fitnenin ilki kadınlar arasında (vâki) olmuştur. "(Riyazü's-Sâlihîn, çev. M. Emre, I, 84)

Dünya hayatından sonra ebedî olan âhiret hayatı vardır: Orası çalışma yeri değil, dünyadaki çalışmaların karşılığını görme yeridir. Ebedî saadet bu dünyada kazanıldığı için dünya hayatı çok değerlidir. İyi değerlendirilmeli, ömür boşa geçirilmemelidir. Yüce Allah şöyle buyurur:

"Ey inananlar, Allah'tan korkun ve kişi, yarın için ne (yapıp) gönderdiğine baksın, Allah'tan korkun, çünkü Allah yaptığınızı haber âlmaktadır."(Haşr, 59/18)

Kur'ân-ı Kerim bize çalışmayı emretmiş, dünya nimetlerinden meşru şekilde istifade etmemizi tavsîye etmiştir:

"Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah'ı çok anın ki kurtuluşa eresiniz." (Cum'a, 62/10)

"İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da yakında görülecektir." (Necm, 53/)

Müslüman her şeyi yerli yerinde yapar, dünya hayatını iyi işle (salih amel) değerlendirir. Çocuklarının rızkını helâlinden kazanmak için çalışır, elinin emeğiyle geçimini temin eder. İbadetlerini vaktinde yapar, kazandığından Allah yolunda harcamada bulunur. İnsanlara faydalı olmaya gayret eder. Dünyası için âhiretini, âhireti için dünyasını terketmez. İkisi arasında uyumlu ve dengeli bir hayat düzeni meydana getirir.

Allah Teâlâ düşmana karşı güçlü olmamızı, üstün silahlar hazırlamamızı, böylece Allah'ın düşmanlarını korkutmamızı istemiştir:

"Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihat için bağlanıp beslenen atlar (savaş araçları) hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği (düşman) kimseleri korkutursunuz. Allah yolunda ne harcarsanız tam olarak size ödenir, hiç haksızlığa uğratılmazsınız."(Enfâl, 8/60)

Kur'ân-ı Kerim bizi esas olarak âhiret amellerine teşvik ediyor, fakat dünyadan da nasibimizi unutmamamızı hatırlatıyor. İyilik yapan da kötülük yapan da karşılığını eksiksiz görecektir:

"Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Ve kim zerre ağırlığınca Şer yapmışsa onu görür.(İnsana ameli gösterilir, insan yaptığını görür)." (Zilzâl, 99/).

"Rabbinizden bir bağışa ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, takva sahipleri için hazırlanmış bulunan cennete koşun." (Âl-i İmrân, 3/)

" Allah'ın sana verdiği (bu servet) içinde âhiret yurdunu ara; dünyadan da nasibini unutma. Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et; yeryüzünde bozgunculuk etmeyi isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez."(Kasas, 28/27)

Mal ve evlât dünya hayatında insani en çok meşgul eden iki nimet olduğundan bunların tehlikesine işaret edilmiş, bunların Allah'a ibadete engel olmaması istenmiştir:

"Bilin ki mallarınız ve çocuklarınız birer fitne (imtihan)dir. Allah'a gelince büyük mükâfat onun katındadır. " (Enfal, 8/28)

"Ey inananlar, mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır. "(Münâfikun 63/9)

"Ey insanlar, Allah'ın va'di gerçektir sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) Allah'ın affına güvendirmek sureti ile sizi aldatmasın." (Fâtır, 35/5)

Hadîs-i şeriflerde de dünya hayatının aldatıcılığı ve fânîliği üzerinde durulmuş, buna karşı insanlar uyarılmıştır:

"Haberdar olun! Dünya melundur. Dünyada olan (mal, mülk) de melun! Ancak Allah'ın zikri ve ona yaklaştıran şeylerle bilen ve öğreten (kimse) müstesna!"

"Siz akar edinip de dünyaya rağbet etmeyiniz. "

"Şayet dünya, Allah katında sivrisineğin kanadına denk olsaydı, o (Allah) hiçbir kâfire ondan bir yudum su bile içirmezdi. "

"Âdemoğlu, malım malım diyor. Ey Âdemoğlu, senin yiyip tükettiğin, giyip eskittiğin, yahut tasadduk edip (sevabını) defterine geçirdiğinden başka senin malın mı var!"

Abdullah b. Mes'ud (r.a.) demiştir ki: Rasûlullah (s.a.s.) bir hasır üzerinde uyumuştu. Yan tarafında iz bırakmış olduğu halde kalktı. Biz: "Ey Allah'ın Rasûlü, sizin için bir döşek edinsek" dedik. Rasûl-i Ekrem (s.a.s.): "Benim dünyaya ülfetim yoktur (ki yatağa rağbet edeyim). Bu dünyada ancak ağaç altında gölgelenen, sonra ayrılıp terk eden binekli (yolcu) gibiyim." buyurdular. (Riyazü's-Sâlihîn, çev. M. Emre, s. )

Kur'ân-ı Kerim Hz. Âdem'in şeytana uyarak işlediği hata dolayısıyla tövbe etmesinden ve Rabbinin onun bu hatasını bağışlamasından sonra ona dünyaya inme emrinin ve halifelik görevinin verildiğini, bu görevin kıyâmete kadar devam edeceğini, Âdem'in sadece şeytanın sapıttırması yüzünden yeryüzüne indirilmediğini, Âdem'in yeryüzünde Allah'ın halifesi olarak yaratıldığını, halifelik görevine şeytana uyarak işlediği hatanın vebâlinden arınmış olarak başladığını ve dünya hayatında sadece Allah'a kullukla imtihan olmak zorunda bulunduğunu açıklamaktadır. Oysa muharref Hristiyanlıkta "insanların günahla doğdukları" inancı vardır ki, bu, İslâm'ın açıklamasına ters düşmektedir. Allah, nimeti kendilerine ulaştıktan sonra onu değiştirenlere şiddetli bir ceza vereceğini Kur'ân'da açıklamakta ve buyurmaktadır:

"Küfredenlere dünya hayatı cazip görünmekte ve bu sebeple iman edenlerle alay etmektedirler. Halbuki Allah'tan sakınanlar kıyâmet günü onların Çok üstündedirler. Allah dilediğine hesapsız rızık verir." (Bakara, 2/).

Dünyanın anlamını açıklarken şöyle buyurur:

"İnsanlardan hangisinin daha iyi iş işlediklerini ortaya koyalım diye yeryüzündeki şeyleri ona süs yaptık. "(Kehf, 18/7)

Bütün belaların temeli dünya hayatını gaye edinmektir. Dünya hayatına ağırlık veren, öğütten yüz çevirir. Çünkü öğüde, hidâyete kulak vermek isteyen, yaşamını mutlaka âhiret temeline dayandıracaktır. Ancak iman ve salih amel insanı dünya hayatının aldanmasından alıkoyar. Ahirete inananlar dünya hayatını kaybetmez. Çünkü insana verilen hilâfet görevi, yeryüzünün imar edilip nimetlerinden faydalanılmasını gerektirir. Ama sadece dünya hayatını isteyenler haram, talan, zulüm sömürü düzenleriyle insanlığı doğru yoldan çıkarttıkları gibi, dosdoğru müslümanları da dünyaya uydurmak isterler. Halbuki dünya hayatı; iman ve ibadetin ulvîliğine denk olmayan br oyalanmadır. Asıl hayat âhirettedir. Dünya, sadece İslâm'ı yaşamak, İslâm'ı hâkim kılma mücadelesi vermek ve Allah'ın yolunda çalışmak içindir. Dünyaya bağlılık, sonu hüsranla bitecek bir maceradan ibarettir.

Halit ÜNAL

nest...

oksabron ne için kullanılır patates yardımı başvurusu adana yüzme ihtisas spor kulübü izmit doğantepe satılık arsa bir örümceğin kaç bacağı vardır