karşılıksız çekin kaybolması / ÇEK NASIL İPTAL EDİLİR? – Tarlan Avukatlık Bürosu Bloğu

Karşılıksız Çekin Kaybolması

karşılıksız çekin kaybolması

Çek günümüzde sıklıkla kullanılan ödeme araçlarından biridir. Borcunu bu araçla ödemek isteyen kimse, alacaklısı olduğu kişiye borcun ödenmesi için kanunen şartları ve formatı belirlenmiş bir belge düzenler, bu belgeye kıymetli evrak denilmektedir. Alacaklı olan yani kendisine çekin teslim edildiği kişi ise bu belgeyi vadesi geldiğinde bankaya teslim ederek alacağına kavuşabileceği gibi çeki kendi alacaklılarına teslim edip çeki bir ödeme aracı olarak kullanmaya devam da edebilir. Bu sirkülasyonun devam edebilmesi için kanun koyucu çekin iptal edilmesi koşullarını oldukça sıkı şartlara bağlamıştır. Çünkü çek düzenlendikten sonra herhangi bir müdahale olmaksızın ödeme yöntemi olarak görevini yerine getirebilmelidir. Ancak çekin bazen kaybolması ya da kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesi halinde iptal edilebilirliğini kabul etmek de hukukun güvenilir bir ticari hayatın devamına katkı sağlaması için gereklidir.

ÇEK HANGİ HALLERDE İPTAL EDİLEBİLİR?

1.Çek zayii olmalıdır.

Öncelikle çekin iptal edilebilmesi için kıymetli evrak niteliği taşıması gerekmektedir. Boş çek yaprakları kıymetli evrak niteliğinde olmadığından çekin mutlaka kanunla belirlenmiş şekilde düzenlenmiş olması gerekir. Düzenlenmiş bir çekin iptal edilebilmesi için ise çekin zayii olması koşulu aranmaktadır. Bir çekin zayii olması; çekin kaybolması, kullanılamaz hale gelmesi, üçüncü kişilerce ele geçirilmesi vb. halleridir. Bu hallerin varlığı halinde çekin iptalini talep eden kişi ticaret mahkemesine başvurarak bu hallerin varlığını kanıtlarsa çekin iptalini sağlayabilir. Ancak çeki her iptal etmek isteyen kişi bu talebinde haklı görülmez. Bunun için talep edenin çekin iptalini talep etmekte haklı menfaati bulunmalıdır.   

2.Çek üzerinde hak sahibi olan kişinin dava açması gerekmektedir.

Kanunen çekin iptalini, çek üzerinde en son hak sahibi olan kişi talep edebilmektedir. Çeki düzenleyen kişinin (keşideci) ise çek üzerinde hak sahipliği bulunup bulunmadığı tartışmalı bir konudur. Çünkü çeki düzenleyen kişi, çeki ödeme aracı olarak alacaklısına teslim ettikten sonra kötü niyetli bir biçimde çekin ödenmesini engelleyebilir. Yargıtay tarafından çoğunlukla hak sahibinin haklarının korunması için çeki düzenleyen kişinin iptal davası açamayacağı kabul edilmektedir. Öte yandan, henüz düzenlenmeden kaybolmuş olan çek yaprağı ve/veya çek defteri ise henüz kıymetli evrak niteliği taşımadığından çekin iptali davasına konu edilemez.

Çek üzerinde hakkı bulunan kişi, çeki tahsil etmeye menfaati olan kişi olarak kabul edilmektedir. Yani bu kişi, adına çek düzenlenen ya da düzgün bir ciro silsilesi ile (usulen doğru el değiştirme ile) çekin adına ödenmesini talep edebilecek kişidir.

funduszeue.info açarken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır.

Öncelikle iptal davasının kabulü için dava usul şartlarına uygun bir dava dilekçesi hazırlanmalı ve dava açılmalıdır. Bu usuli şartlardan en önemlileri ise görevli ve yetkili mahkemenin tespitidir. Çek iptal davalarına bakmaya görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise çekin ödeneceği yer mahkemesi veya çeki elinde bulunduranın yerleşim yeri mahkemesidir.

Çek eğer kaybolmuş veya çalınmışsa, çekin iptalinin talep edildiği mahkemeden iptal kararı çıkana kadar çekin ödemeden men edilmesini talep etmek de oldukça önemli noktalardan biridir. Çek ödemeden men edilmezse çekin iptalinin talep edildiği zamandan iptaline karar verilene kadar geçecek sürede çeki ele geçiren kişi çeki bozdurabilir.

Bu sebeplerle, dava açarken dikkat edilmesi gereken önemli noktalara uygunluk sağlanabilmesi için bir avukatla çalışmanın gerekliliğini vurgulamak gerekir. Aksi takdirde telafisi mümkün olmayan sonuçlarla karşılaşılması muhtemeldir.

4.Çekin iptal edileceğinin ilan edilmesi gerekir.

Hak sahibi tarafından çekin iptali davası açıldıktan sonra mahkeme, ilan tarihinden itibaren uygun göreceği belli bir süre içerisinde çeki elinde bulunduranın çeki mahkemeye ibraz etmesi gerektiği hakkında bir ilan yayınlanmasına karar verir.

Bu ilanın ardından eğer çek mahkemeye ulaştırılırsa çekin asıl hak sahibinin kim olduğu mahkeme tarafından araştırılır ve elde edilen sonuca göre bir karara varılır. Hak sahibinin araştırılması için mahkeme çek mahkemeye sunulduktan sonra iptal davası açana çekin iadesi talepli bir dava açması için süre verir. Verilen sürede çek iade davası açılmazsa çek, mahkemeye çeki getiren kişiye iade edilir ve varsa çek hakkındaki ödeme yasağı kaldırılır.

İlan süresi boyunca çeki kimse mahkemeye getirmezse çekin, zayii olduğu kanaatine varılarak ilan süresinin sonunda iptaline karar verilebilir.

Çek ticari hayatta en sık kullanılan ödeme araçlarından biri olduğundan çekin iptali davaları da uygulamada sıklıkla karşılaşılan davalardandır. Bu davanın şartları, önemli noktaları ve davanın tarafları üzerinde kısaca durulmuş olup, daha detaylı bilgi için mutlaka bir profesyonelden destek alınmasını önemle tavsiye ederiz.

Av. Sinem İLİKLİ

TARLAN- BAKSI AVUKATLIK BÜROSU


AV. AYLİN TARLAN- AV. DERYA BAKSI

Like this:

LikeLoading

Related

ÖZET

sayılı Türk Ticaret Kanununa göre güvenilir ödeme aracı olarak kullanılan çek, görüldüğünde ödenen bir kambiyo senedidir. Düzenleme günü olarak gösterilen günden önce ödenmek için ibraz olunan çek, ibraz günü ödenir (TTK madde ). Buna karşılık, sayılı Çek Kanununun Geçici Madde 3/5 hükmü gereğince 31/12/ tarihine kadar, üzerinde yazılı düzenleme tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilen çek ödenemez. Dolayısıyla, çekte poliçe ve bonoya benzer olarak “vade tarihi” yaratılmış ve üzerinde yazılı düzenleme tarihini takriben çekin yalnızca kanuni ibraz süreleri içerisinde ödenmesine imkan tanınmıştır. Ancak hamil, elinden rızası dışında çıkan veya yanma, yırtılma vb. şekillerde harap olan bir çeke zilyet olan üçüncü kişinin çeki muhataba ibraz ederek ödemenin meşru olmayan hamile yapılması tehlikesiyle karşılaşabilir. Böyle bir durumda, çek taraflarının korunması ancak çekin iptali davası ile mümkündür.

GİRİŞ

Çek, güvenilir olması sebebiyle ticaret hayatında sıklıkla kullanılan bir ödeme aracıdır. Bu sebeple, çeke ilişkin hükümler TTK’nin ila maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ancak kanundan yapılan atıflar ve genel hüküm mahiyetindeki kıymetli evrak hükümleri de çekten kaynaklanan uyuşmazlıklara uygulanmaktadır.

Çek, çalınma; kaybolma; yırtılma vb. hallerle zayi edilebilir. Kıymetli evrakta hak ile senedin birbirine sıkı sıkıya bağlı olması sebebiyle çekteki hakkın ileri sürülebilmesi için çekin kanuni ibraz süreleri içinde muhataba ibraz edilmesi gerekir. Ancak zayi edilen çekin meşru hamil tarafından ibrazı imkansızdır ve çekin tarafları ancak çekin iptal edildiği hallerde muhatabın üçüncü kişilere yapacağı ödemenin önüne geçerek haklarını koruyabilir.

Aşağıda, çekin zayi olma halleri ve çekin iptali davası incelenmiştir.

1. “Çekin Zıyaı” Kavramı

sayılı Türk Ticaret Kanunu kıymetli evrakın iptalini genel olarak madde ve ’de hüküm altına almış, madde ’de nama yazılı senetlerin; madde – arasında hamile yazılı senetlerin iptali usulünü düzenlemiştir. Poliçenin iptaline ilişkin hükümler, TTK madde – arasında hüküm altına alınmıştır. Kambiyo senetlerinden bono ve çekin iptali ise, poliçenin iptali hakkında sevkedilmiş bulunan hükümler uyarınca gerçekleştirilecektir (TTK madde /1 – ı, /I).

Kıymetli evrakın zıyaı ve iptalini düzenleyen söz konusu hükümlere bakıldığında, senedin iptali prosedürü ancak senedin zayi olması veya zıyaı (TTK madde ), zayi edilmesi (TTK madde /3, ) ve rıza olmaksızın elden çıkması (TTK madde , b. 1) hallerinde gerçekleştirilebilir[1]. Senedin yani metnin yazıldığı kağıt parçasının kaybolması, çalınması, harabolması ya da kullanılamaz hale gelmesi bu kavramlara örnektir ve somut olayın özelliklerine göre bu örnekler çoğaltılabilir.

Hamili tarafından ibrazının ya da senedin hamilin elinde olmasına rağmen üzerine bir şey dökülmesi, silinmesi gibi nedenlerle üzerinde yazılı bulunan hakkın saptanmasının imkansızlaşması halinde[2] senet zayi olsa dahi senede bağlı olan hakkın niteliği sona ermez. Aksi halde hak, iptal davası sırasında mevcut değilse senedin iptaline gerek yoktur[3].

2. Çekin Zayi Olma Halleri

Çekin zilyetliğinin kaybedilmesi ve hasara uğraması, çekin zayi olma halleridir.

Çekin içermiş olduğu alacak hakkının devri için senet üzerindeki zilyetliğin nakli zorunludur (TTK madde /1). Hamil çek üzerindeki fiili hâkimiyetini kendi iradesiyle bir başkasının kullanımına bıraktığında senet üzerindeki zilyetliğini devretmiş olur (TMK madde ). Zilyetliğin devri hamilin iradesine dayanmıyorsa, senet zilyetliğinin kaybı, zıyadır. Hamilin çek zilyetliğini irade dışı kaybı çekin yanması, parçaları bir araya getirilemeyecek şekilde yırtılması şeklinde gerçekleşmişse zilyetliğin mutlak kaybından söz edilir. Ancak çek üzerindeki fiili hâkimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmediğinden (TMK madde ) çekin zayi olması sonucunu doğurmaz.

Çekin karalanması, yıkanması, silinmesi vb. sebeplerle senet metninin okunamaz hale gelmesi sonucunda hasar gören çek muhataba ibraz edildiğinde senet aslının teşhis edilemediği gerekçesiyle hamilin ifa talebi reddedilebilir.

Türk Ticaret Kanununun poliçenin iptalini düzenleyen maddesi /1-b, hamile iptal imkânını ancak senedin rıza dışı elden çıkması halinde tanımaktadır. Senedin hasara uğraması sebebine dayalı iptale ilişkin Kanunumuzda özel bir düzenleme mevcut değildir. TTK senedin yıpranması sebebine dayalı iptal imkânını sadece hisse senetleri ve ilmühaberlere özgü olarak madde ’de hüküm altına almıştır: “Bir hisse senedi veya ilmühaber tedavülü mümkün olmayacak derecede yıpranmış veya bozulmuş olursa, esaslı unsurları tereddüte yer vermeyecek şekilde anlaşılabildiği takdirde, sahibi masraflarını peşin ödemek şartıyla şirketten yeni bir senet ihdasını istemek hakkına sahiptir.”[4]. Yargıtay da çekin kullanılamayacak hale gelmesi nedeniyle iptal davası açılamayacağı kanısındadır[5]. Ancak Ülgen ve Helvacı’nın görüşüne göre, çekin esaslı unsurlarının anlaşılamayacak ölçüde hasara uğramasının “zıya” olarak kabul edilmesi gerekir[6]. Bu durumda çekin iptalinin talep edilebilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Ancak çekin herhangi bir sebeple tahrip olması esaslı unsurlarının anlaşılmasını engellemiyorsa öğretideki bir diğer hakim görüşe göre hamil, keşideciden yeni bir çek vermesini talep ve dava etmelidir[7].

3. Çekin Zıyaı Halinde Hamilin Hakları

Mahkeme Kararı İle Ödemenin Menedilmesi

Çekin zıyaı ve iptalinin TTK’de özel olarak düzenlenmediğine yukarıda değinmiştir. TTK madde /1-b’de poliçenin iptaline ilişkin madde ile madde ’ün birinci fıkrasının çek hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.

Önleyici Tedbirler” başlıklı TTK madde /1’e göre, rızası olmaksızın elinden çeki çıkan meşru hamil, borçlunun ödemeden menedilmesini ödeme yeri mahkemesinden talep edebilir[8]. Uygulamada bu karara “ödeme yasağı” da denilmektedir. Ödeme yasağı kararı, niteliği itibariyle HMK’de yer alan “ihtiyati tedbir” mahiyetindedir.

Ödeme yasağı talebine ilişkin yargılama sonunda, talebe uygun olarak önleyici tedbir kararı verilebilmesi için, çekin mahkemeye bildirilmesi ve eğer varsa suret veya fotokopisinin eklenmesi yani senedin ferdileştirilmesi gerekir[9].

Yargıtay’a göre, ödeme yasağı iyiniyetli hamilin bankaya ibraz ettiği çekin karşılıksız olarak değerlendirilmesine ve diğer çek borçlularına karşı başvuru hakkını kullanabilmesine yani, diğer çek borçlularını icra yoluyla takip edebilmesine engel değildir[10]. Çünkü ödemeden menedilme kararının muhatabı bankadır[11]. Dolayısıyla, ödeme yasağı yalnızca yetkili hamilin elinden çıkan çekin yetkili olmayan hamiller tarafından bankaya ibrazı halinde muhatabın ödeme yapmasının önüne geçmek için olup düzenleyenin ibraz süresi içinde çek hesabında bulundurmakla yükümlü olduğu miktarın karşılıksız çıkmasından doğan sorumluluğunu etkilememektedir. Bununla beraber Aydın, Yargıtay’ın bu uygulamasını eleştirerek men kararı nedeniyle ödenmeyen çek dolayısıyla başvurma hakkının doğup doğmayacağının çekle işleyen hesabın ibraz anındaki durumuna göre değerlendirilmesi gerektiği, eğer hesapta yeterli karşılık varsa müracaat hakkının doğmayacağı, hesapta yeterli karşılığın bulunmaması halinde ise Çek Kanunu madde 3/3 hükmü de dikkate alınarak karşılıksız kalan kısım için müracaat hakkının doğacağı görüşünü dile getirmiştir[12].

Yetkili hamilin çekin kimin elinde bulunduğunu bildiği hallerde mahkeme, ödeme yasağı kararında hamile iade (istirdat) davası açabilmesi için uygun bir süre verir (TTK madde /1). Bu süre içinde dava açılmazsa, mahkeme ödeme yasağı kararını kaldırır. O halde, her ne kadar etkileri bakımından iptal kararına benzese de ödeme yasağı kararı, geçici niteliğini haiz bir tedbir kararıdır diyebiliriz. Çünkü çeki eline geçiren kimsenin bilinmemesi halinde, mahkemeden çekin iptaline karar vermesi istenebilir (TTK madde /1-s atfı ile TTK madde , b. 1). Ancak belirtmek gerekir ki, ödeme yasağı kararı almadan doğrudan doğruya iptal davası açılması mümkündür[13].

Son olarak değinmek gerekir ki, eski Ticaret Kanunu madde ’de “çekten cayma” kenar başlıklı düzenleyene esasen iki ayrı imkan tanınmıştı. Bunlardan ilki ibraz süresi geçtikten sonra hüküm ifade edecek olan cayma beyanı (eTTK madde /), diğeri ise ibraz süresi içinde bir anlam taşıyan ödeme yasağıydı (eTTK madde /3). Ne var ki, yılında ödeme yasağına ilişkin eTTK madde /3 hükmü yürürlükten kaldırılmış ve benzer bir hükme TTK ’da artık yer verilmemiştir. Dolayısıyla, çekin kendisinin veya üçüncü bir kişinin elinden rızası dışında çıktığı iddiasında bulunan düzenleyen artık tek taraflı bir irade beyanıyla muhatabı çeki ödemekten men edemeyecektir. Yeni dönemde rıza dışı elden çıkan bir çekin muhatap tarafından ödenmesi, artık yalnızca mahkemeden alınacak bir ödeme yasağı kararı ile engellenebilecektir[14].

Çekin İptali

Yukarıda değindiğimiz üzere, çekin zayi olduğu hallerde, senedin içermiş olduğu hak varlığını korumaya devam eder. Ancak bir kıymetli evrak olan çekte de hak ile senet arasındaki iç içe geçmişlik, senet metninden anlaşılan hakkın senetten ayrı olarak ileri sürülmesine ve senetsiz olarak devrine imkan tanımamaktadır.

Çekin yanma, yırtılma veya harap olma gibi nedenlerle zıyaında çek zilyetliği herkes için sona ermiş olacaktır. Yani hiç kimse için böyle bir senedin zilyetliğini elde etme imkânı yoktur. Bu durumda, çeki ibraz imkânını kaybeden hamil artık bir senede bağlı olarak düzenleyenden hakkını talep edemeyecektir.

Çek, hamilin elinden çalınma, kaybedilme, gasbedilme gibi yollarla da çıkması halinde, çek zilyetliğini kaybeden yetkili hamil için sonuç yine çekin ibrazının kendisi için mümkün olmamasıdır. Ancak çeki çalan veya gasbeden ya da bulan kimse açısından ibraz imkânsızlığı söz konusu değildir. Bu durumda hamil hem çeki ibraz edemediği için alacağını elde edemeyecek hem de çek bedelinin yetkili olmayan kimseler tarafından elde edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Nitekim çekin, ibraz süreleri içinde her an paraya çevrilebilme özelliğine sahip bulunması, hamilin elinden rızası dışında çıkan bir çekin de paraya çevrilmesi tehlikesini ortaya çıkaracaktır[15].

Yukarıda belirtilen durumlarla karşılaşan hamil, çekin ödeme yeri mahkemesinde iptal davası açabilmektedir. Böylece iptal kararı ile davacı, çeki ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilmekte ve elinde çek bulunmadığı halde hakkını talep edebilmektedir. Bu durumda, çek muhatabı da yaptığı ödeme ile borcundan kurtulmaktadır[16].

Uygulamada, senedin doğumuna neden olan temel ilişkinin hiç bulunmadığı, kısmen ya da tamamen ifa edilmediği, iradeyi bozan nedenlerle sakatlandığı gibi hallerde açılan iptal davaları teknik anlamda kıymetli evrakın iptali davası olmayıp İİK madde 72 kapsamında bir menfi tespit davasıdır. İptal davasında maddi olarak senet, zayi olmuştur ancak içerdiği hak varlığını ve geçerliliğini korumaktadır. Menfi tespit davasında ise, senet varlığını korumakta ancak içerdiği hak kısmen veya tamamen ortadan kalkmıştır[17]. Bir diğer fark ise, düzenleyenin iptal davası açma hakkı hukuki yarar yoksunluğu sebebiyle yoktur ancak çek ibraz eden hamile karşı menfi tespit davası açabilir.

Çekin İptalinin Şartları

a. Çekin Zayi Edilmiş Olması

Çekin mahkemece iptaline karar verilebilmesi için zayi olması gerekir (TTK madde ). Çekin zıyaı, senedin hamilin elinden hilafına çıkmış olduğunu ve kimin elinde olduğunun bilinmediğini ifade eder. Çekte nelerin yazılı olduğunun bilinmekte olması bir şeyi değiştirmez. Senedin fotokopisinin elde bulunması da fark etmez.

Senedin ibrazının imkansızlaşmasından “ibrazın herkese karşı ve objektif anlamda mümkün olmamasını” anlamak gerekir[18].

b. Çekin İçerdiği Hakkın Varlığının Devam Etmesi

Çek, zayi olmuş çek hamilinin senetten ayrı ileri sürülemeyen ve devredilemeyen alacak hakkını korumak için iptal edilir. Bu sebeple, iptal davası açılabilmesi için çekte bir hakkın varlığı ve varolan hakkın da henüz sona ermemiş olması gerekmektedir.

Çekin içermiş olduğu hak hiç doğmamışsa veya senet zayi olduktan sonra da doğma imkânı yoksa ya da bu hak herhangi bir sebeple ortadan kalkmışsa senedin iptaline gerek kalmaz. Çekteki hakkın doğmamış olmasına ve zıyadan sonra da hakkın doğmasının mümkün olmamasına, çekin henüz alacaklıya verilmemiş olması ve iyiniyetle iktisabının mümkün olmaması; hakkın ortadan kalkmasına ise, ödeme yoluyla borcun sona ermesi örnek olarak gösterebilir[19].

Çekte yer alan hakkın zamanaşımına uğraması ya da bir davanın konusunu oluşturması çekin iptaline engel oluşturmaz[20]. Ayrıca emre ya da hamile yazılı bir çekin borç sona ermesine rağmen borçluya verilmemesi halinde, yani hakkın sadece şeklen var olması durumunda bile iptali talep edilebilecektir. Açık çekin iptali de mümkündür[21].

c. İptal Talebinde Bulunanın Hak Sahibi Olması

Çekin iptaline karar verebilmek için bu hususun “senedin zıyaı öğrenildiği esnada senet üzerinde hak sahibi olan kimse” tarafından talep edilmesi gerekir (TTK madde /2) [22]. Kıymetli evrak hukukunda “senet üzerinde hak sahibi olmak”la anlaşılan, senede malik bulunma veya senet üzerinde sınırlı bir ayni hakkın sahibi olmaktır[23]. Öyleyse, çek keşidecisi çekin iptalini talep etme hakkını haiz değildir.

Poroy ve Tekinalp’e göre, iptali isteyecek hak sahibi, senet zayi olmasaydı onu ibraz edecek olan kişidir. Binaenaleyh senedin eline temlik, rehin veya tahsil cirosu ile gelmiş olması bir fark yaratmaz. Bütün bu ciro nevilerinde senedi senet borçlusuna ibraz edecek olan kişi, ciro edilendir. Bir banka, senedi diğer bir bankaya tahsil cirosu yaparak posta ile göndermiş ve senet yolda kaybolmuşsa iptali isteyecek kişi ciro edendir. Çünkü senet ciro edilenin eline geçmemiş, binnetice ciro tekemmül etmemiş ve kendisi hak sahibi olamamıştır[24] . Bu sebeple, cirantanın ve aval şerhiyle birlikte senedi teslim etmiş avalistin iptal isteminde bulunma hakkı yoktur. Ancak Yargıtay Hukuk Dairesi, tarih, E. /, K. / sayılı ilamında: “… Çeklerde kabul yasağı bulunması nedeniyle eTTK m. , f. 2 çekler hakkında uygulanamaz (eTTK m. /20). Ancak çeki zayi eden hamil eTTK m. ’e göre, iptal kararı üzerine, hakkını senetsiz olarak ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir. Başka bir ifade ile iptal kararı üzerine çek hamilinin kambiyo senedine dayalı hakları tamamen sona ermemekte, iptal kararı ile keşideciye müracaat hakkı elde etmektedir. Bilindiği üzere, çeki süresinde ibraz ederek ödenmediğini, eTTK’nın maddesi uyarınca tespit ettiren çek hamili, cirantalara, keşideci ve diğer çek sorumlularına karşı aynı kanunun maddesi hükmünde yazılı kapsamda müracaat hakkını kullanabilme imkânına sahiptir. eTTK m. /12 atfıyla çekler hakkında da uygulama alanı bulan eTTK m. hükmüne göre, bir çeki keşide ve ciro eden veya aval veren kimseler, hamile karşı, müteselsilen borçlu sıfatıyla sorumlu olduğu gibi, ödeme yapmış olan cirantalardan biri de aynı hakkı kullanabilir. Somut olayda davacı, kendisinden sonraki cirantaya ödeme yapıp, çeki ondan aldıktan sonra, kendisinden bir önceki cirantaya ödeme istemiyle kargo ile gönderildikten sonra kaybolduğunu iddia etmiş olup, mahkemece çekin müracaat hakkının kaybedilmediği ve niteliğini yitirmediği, çekin zayi nedeniyle iptalinin ilke olarak davacı ciranta tarafından istenebileceği dikkate alınarak, iddianınve kanıtların değerlendirilmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken,yazılı gerekçelerle iptal isteminin ilke olarak reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” Hükmüyle farklı yönde bir karar vermiştir. Yargıtay kararına konu olayda ciranta, müracaat hakkını elde ettikten sonra çek zıyaa uğramıştır. Ciranta bu durumda zayi olan çeke dayalı alacak hakkını kullanabilmek için iptal davası açabileceği gibi, iptal kararını elde ettikten sonra müracaat borçlularına da başvurabilecektir. Nitekim olayda müracaat hakkının kullanılabilmesi için TTK madde ’da düzenlenen ödeme için ibraz ve protesto süresi geçirilmemiştir[25].

Çeki tahsil cirosuyla devralan vekil hamilin de zayi nedeniyle iptal davası açma yetkisi vardır. Çek iştirak halinde mülkiyete konu bir senetse bütün maliklerin hep birlikte talepte bulunması gerekir (TMK madde ). Müşterek mülkiyete konu bir çekte ise, müşterek maliklerden her birinin tek başına zıya nedeniyle iptal talebinde bulunması mümkündür (TMK madde )[26].

d. Kaybedilmiş Bulunan Çek Zilyetliğinin Yeniden İktisabının Mümkün Olmaması

Çekin iptali, elindeki çek zayi olan hamilin alacak hakkını korumaya ilişkin bir dava olduğundan yalnızca mutlak olarak çek zilyetliğini kaybeden meşru hamil tarafından açılabilir. Geçici süreli zilyetlik kayıpları, çekin iptali için yeterli değildir.

Çek, geçici bir süreliğine elden çıkmışsa veya senedin kimin elinde olduğu biliniyorsa, iptal davası değil, iade (istirdat) davası açılabileceğine yukarıda değinmiştik (TTK madde /1 – s atfı ile /1; TMK madde – ).

Sonuç olarak, çekin kimin elinde olduğu bilinmiyor veya çek mutlak olarak zayi olmuşsa iptal davası açılabilir.

e. Çekin Rıza Dışında Zayi Olduğunun İspat Edilmesi

İptal talebinde bulunan kişinin, çekin rızası olmaksızın elinden çıktığını ispat etmesi gerekir[27]. Ayrıca davacının zıya anında çekin zilyedi bulunduğunu da mahkemeye sunacağı delillerle doğrulaması gerekir (TTK madde ). Çekin bankada işlem görmesi kanıtlama sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır[28].

İspatta bir diğer mesele, meşru hamilin, iptalini istediği çeki ferdileştirmesi gereğidir. Bu da çekin belli başlı niteliklerinin; keşide tarihi, bedel, tarafları, varsa seri numarasına ilişkin bilgilerin dava dilekçesi ve ilanlarda gösterilmesi suretiyle mümkün olabilir. Aksi halde iptal davası dinlenemez ve kararın uygulanması da mümkün olmaz yani bu durumda iptal kararı geçersiz olur. Bu çeşit bir davada davacıdan mahkemeye sunduğu delillerle çekin zayi olduğunu kesin olarak ispatlaması beklenmez, çekin zıyaa uğradığının kuvvetle muhtemel olduğunun gösterilmesi yeterlidir (TTK madde ).

İptal Davasında İlan Aşaması

Hakim, yaptığı araştırmalar sonunda, iptal talebinde bulunan hamilin iddialarının doğruluğunu kuvvetle muhtemel görürse, çeki ele geçireni onu muayyen bir süre içinde mahkemeye getirmeye ilan yoluyla davet eder. Bu davette çekin ferdileştirilmesiyle ilgili bilgiler açıklanır ve belirtilen süre içinde davete uyulmadığı takdirde çekin iptaline karar verileceği de mutlaka ihtar olunur (TTK madde /1). Çekin getirilmesine ilişkin bu ilan Ticaret Sicil Gazetesi’nde ve en az üç kere yapılır (TTK madde /1 – atfı ile TTK madde /1)[29]. İlanla birlikte muhatap, ödemeden menedilmiş olup bu süre zarfında ibraz edilen çeki ödemesi; borçluyu meşru hamile karşı ifa etmesi gereken borçtan kurtarmamaktadır.

TTK madde ’deki hüküm poliçenin vasfına göre tayin edildiğinden maddedeki “vadesi gelmiş senet” ifadesi çekin görüldüğünde ödenecek türde bir kıymetli evrak olması sebebiyle değiştirilerek uygulanmaktadıfunduszeue.info bağlamda, çeki getirme süresi ilanın ilk gününden başlar. Çeklerde zamanaşımı süresi ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl içinde dolması (TTK madde /1) sebebiyle yapılan ilanda gösterilecek getirme süresinin ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yılı aşmaması gerekir. O halde, çeklerde getirme süresi en az üç ay; en çok üç yıldır.

İleri düzenleme tarihli bir çekin üzerinde yazılı keşide tarihinden önce zayi olması halinde çeki mahkemeye getirme süresi yine ilan ilk gününden itibaren işlemeye başlayacaktır. sayılı Çek Kanuna göre ileri düzenleme tarihli çeklerde ibraz süresi çekin keşide gününden itibaren değil üzerine yazılan keşide tarihinden itibaren işlemeye başlar (Geçici madde 3/5)[30].

İlandan sonra çek, ilan süresi içinde mahkemeye tevdii edilirse mahkeme, davacıya iade (istirdat) davası açmak için uygun bir süre verir (TTK madde ). Hakim, “uygun süre”yi hamilin cirantalarla düzenleyene ve diğer çek borçlularına karşı sahip olduğu başvurma hakkının ibraz süresinin bitiminden itibaren üç yıl geçmekle zamanaşımına uğradığını (TTK madde /1) dikkate alarak takdir etmelidir. Davacı, bu süre içinde dava açmazsa mahkeme, çeki sunmuş olana geri verir ve muhatap hakkındaki tedbir mahiyetinde verilen ödeme yasağını kaldırır (TTK cümle 2)[31].

Yapılan ilanlar sonucu senedi elinde bulunduranın ortaya çıkması, fakat senedi mahkemeye tevdi etmemesi halinde mahkemenin ne yapması gerektiği kanunda düzenlenmemiştir. Mesele öğreti ve Yargıtay kararları çerçevesinde çözümlenecektir. Öztan’a göre: “Senedin mahkemeye getirilip tevdi olunmadan gösterilmesi, TTK’nın maddesindeki şartın gereğinin yerine getirilmemesi demektir. Bu durumda senedin mahkemeye tevdiine ilişkin şart yerine getirilmemiş sayılacağından hâkimin TTK madde /1 uyarınca çekin iptaline karar vermesi gerektiği” yönündedir[32].

Konuyla ilgili Sezer’in görüşüne göre ise: “Senedi elinde bulunduranın kimliği belli olduğundan mahkemenin davacıya istirdat davası açması için yeniden uygun bir süre vermesi ve bu sürenin sonucunu beklemesi şeklindedir. Verilen süre içinde istirdat davasının açılmaması halinde mahkeme, iptal davasını reddetmelidir. Senet hamilinin açık kimliği ve adresi tespit edilemiyorsa, iptal davasına devam edilmelidir.[33].

Çek, ilan süresi içinde mahkemeye getirilmezse mahkeme çekin iptaline karar verir (TTK madde /1). Mahkeme, çekin iptaline karar vermeden önce borçluya çek bedelini tevdi etmesini veya yeterli miktarda teminat ödemesini de emredebilir (TTK madde ). Bunun amacı, iyiniyetli müktesepleri korumaktır[34].

Çekin İptali Kararı ve Özellikleri

İptal davası sonucunda alınan iptal kararı ile senet elindeyken zayi ettiğini söyleyen hamilin iddiası ispatlanmış ve buna bağlı olarak senet iptal edilmiş olur[35].

Kural olarak emre yazılı senetler hakkındaki iptal kararı, hiçbir zaman ilan edilmezken hamile yazılı senetlerin iptal kararının ilan edilmesi gerekir (TTK madde /2). Ancak çekin zıyaı ve iptali hakkında poliçenin iptaline ilişkin hükümler uygulandığından özel hüküm olan TTK madde /1 uygulanacak ve hamile yazılı bir çekin iptal kararı da ilan edilmeyecektir[36].

İptal Kararının Hukuki Niteliği

Verilen bir iptal kararı esas itibariyle iki sonuç yaratır:

1. İptal kararı, davacının hak sahipliğini borçluya göstermesi bakımından önemlidir; yani, “hak sahibinin teşhisine” (Legitimationskraft) imkan verir. Bu husus, “iptal kararının olumlu sonucu”dur[37]. Dolayısıyla, davacı; iptal kararıyla birlikte zayi edilen senedin zilyedi olduğunu ispatlamıştır ve çeki ibraz etmeden yalnızca iptal kararını göstererek hakkını ileri sürebilmektedir.

2. Verilen iptal kararıyla zayi edilen çekin özelliği “kısmen” yok edilmekte “teşhis fonksiyonu” kaldırılmaktadır (legitimationszerstönerd). Bu da “iptal kararının olumsuz sonucu”dur. Artık bu andan itibaren senet ibraz edilmeden de çek bedelinin ödenmesi mümkündür[38].

İptal kararı, bunu elde edenin şeklen hak sahipliği sıfatını tespit eder. Böylelikle çeki çalan, bulan veya kötüniyetle iktisap eden iptal kararı almış olsa bile çekten doğan hakkın sahibi olamaz. Yani, iptal kararı iyiniyetli üçüncü kişinin alacaklılık sıfatını yitirmesine yol açmaz[39]. Ancak iptal kararı, maddi hukuk açısından alacaklının kim olduğunu göstermez. Aynı şekilde, bu kararla senedi elinde bulunduran üçüncü şahsın hakkının sona erdiği, bundan böyle davacının hak sahibi olduğu sonucuna da varılamaz. Eğer çek, üçüncü bir şahsın elindeyse bu şahsın alacaklı sıfatı, verilen iptal kararına rağmen devam eder[40]. Bu sebeple, çekin gerçek hamili olan zilyedi ya senedin iptali kararının iptalini ya da iptal kararından doğan hakların kendisine devrini isteyebilir[41].

Demek oluyor ki, iptal kararı sadece davacının senedi ibraz edememesine rağmen “hak sahibiymiş gibi kabul edilmesine” imkan vermektedir. İptal kararıyla, kıymetli evrakta hak ile senet arasında mevcut sıkı bağlılık ancak bu ölçüde çözülmektedir.

İptal kararı, hakkın muhtevatasında herhangi bir değişiklik yapmaz, bu hakta ne bir azalmaya ne de bir artmaya sebep olabilir. Aynı şekilde vadede de bir değişiklik yaratmaz. Davacı, ancak kaybettiği senette mevcut olanları talep edebilir. İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet mahiyeti taşımamaktadır ve iptal kararı verilmiş olması, mevcut defilerin borçlu tarafından ileri sürülmesine engel olmaz[42].

TTK madde /1-s bendine göre poliçeye ait “iptal hakkındaki ilâ üncü maddeleri ve üncü maddenin birinci fıkrası” hükümleri çek hakkında da uygulanır. Dolayısıyla, TTK madde /2 hükmü, çekte poliçedeki kuraldan farklı olarak muhatabın “kabul” beyanı aranmadığından çekin iptaline ilişkin kararlarda uygulanamaz. O halde, çeki zayi olan hamil; TTK madde ’deki genel hükümden faydalanır. TTK madde ’deki “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da ileri sürebilir veya yeni bir senet düzenlenmesini isteyebilir” hükmü, mahkemeden iptal kararı alan hamilin elinde senet olmadan kimlere başvurabileceğini açıkça düzenlememiştir. TTK madde /2’ye göre, iptal kararı davacıya haklarını sadece “asıl borçlu” olan düzenleyene karşı kullanabilme imkanı tanırken “müracaat borçluları”na başvurabilme hakkı vermemektedir. Çek hakkında bu hüküm uygulanamadığından Kınacıoğlu ve Pulaşlı’ya göre, mahkemeden çekin iptali kararı alan hamil, hakkını muhatap, keşideci, ciranta ve aval verenlerden çek olmadan da talep edebilmesi mümkündür[43].

İptal kararından sonra mevcut çekin teşhis fonksiyonu kalmadığından başvurulan keşideci veya müracaat borçlusu, senedi ibraz eden gerçekten hak sahibi de olsa ödememe dolayısıyla öngörülen sonuçların doğması mümkün değildir çünkü borçlu ya daha önce verilmiş bir ödeme yasağı kararına uygun şekilde hareket etmektedir veyahut da iptal kararıyla bu imkana sahip olmaktadır.

Borçlu, iptal kararını ibraz eden davacıya ödemede bulunduğu takdirde ödediği miktar oranında borçtan kurtulur. İptal kararı verildikten sonra fakat daha davacı bir talepte bulunmadan önce, senede zilyet olan üçüncü şahıs, senedi ibraz ederek ödeme talebinde bulunursa borçlu tarafından yapılacak en doğru hareket, senet bedelini tevdi etmektir (TBK madde ). Bu suretle, borçlu borcundan kurtulur; öte yandan senedin zilyedi ile iptal kararı hamili, içlerinden hangisinin haklı olduğunun tespiti için mahkemeye başvurabilir[44]. Senet hamilinin bu arada iptal kararı hamiline ödemede bulunulmaması için tedbir mahiyetinde, ödeme yasağı kararı alıp bunu tebliğ ettirmesi de mümkündür[45].

İptal davası sonucunda alınan karar maddi hukuku ilgilendiren bir karar olmadığından çeki elinde bulunduran kişinin senedin haksız olarak iptal edildiği savını ileri sürerek lehine iptal kararı verilen kişiye karşı çekin iptali kararının iptalini talep edebilir veya senet bedelinin bu kişiye ödenmiş olması halinde sebepsiz zenginleşme davası, senet bedeli henüz ödenmemişse hak sahipliğine yönelik muarazanın men’i (çekişmenin önlenmesi) ile yeni çek düzenlenmiş olan hallerde ayrıca bu çekin iadesi (istirdadı) davası açabilir[46]. Tüm bunların yanında çeki elinde bulunduran kişi, ağır kusurlu veya hile ile hareket etmiş bulunan çek sorumlularına tazminat davası da açabilir[47]. Çünkü hileye veya ağır kusura dayanarak yapılan bir ödemeyle borçlunun hiçbir zaman borçtan kurtulamaz. Ancak bu gibi durumlarda, bu bilgisine dayanarak ödemeden kaçınır, ama sonra da keyfiyeti ispat edemezse geciken ifa dolayısıyla senet zilyedine karşı, temerrüde ilişkin sonuçlara katlanmak zorunda kalacağı da unutulmamalıdır.

Öte yandan, senedin zilyedi aslında da hakkın sahibi ise borçlu bu şahsa yaptığı ödemeyle borçtan kurtulur; fakat borçlunun iptal kararı almış bulunan davacıya karşı senedin zilyedi üçüncü şahsın aynı zamanda hakkın da sahibi olduğunu ispat etmesi gerekir. Bütün bu zorluklardan kurtulmak isteyen borçlu için başvurulacak en kolay yol, yukarıda da işaret ettiğimiz gibi yine senet bedelinin tevdiidir.

Çekin zıyaının söz konusu olduğu bütün hallerde, senedi iyiniyetle devralan üçüncü şahısların haklarına iptal kararının hiçbir etkisi olmaz. İyiniyetin korunması esası, iptal kararıyla sınırlanmamıştır[48].

SONUÇ

Kıymetli evrakın hukuki niteliği itibariyle hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi senetten ayrı da devredilemez. Bu nedenle, senetteki hakkın borçludan istenebilmesi için senedin ibraz edilmesi zorunludur. Senet borçlusu da ancak senedi ibraz eden hamile ödeme yapmakla yükümlüdür (TTK madde ).

Elindeki çek kaybolma, çalınma, yanma vb. sebeplerle zayi olan hamilin senetten doğan hakkını ileri sürebilmesi veya bu hakkı devredebilmesi için mahkemeden muhatabın ödemeden menedilmesini veya doğrudan çekin iptalini talep etmesi gerekir. O halde, çekin rızası dışında elinden çıktığını ispat eden meşru hamil, çeki elinde bulunduran üçüncü kişilere karşı tedbir mahiyetinde bir kararla muhatabın ödeme yapmasına mani olabilmekte veya çeki iptal ettirerek her halükarda alacak hakkını koruyabilmektedir.

Av. Aybüke ÖZDAĞ

KAYNAKÇA

AYDIN Alihan: Hakkında Ödemeden Men Kararı Verilen Çek İcra Takibine Konu Edilebilir Mi? -Yargıtay HD.’nin İçtihadının Eleştirisi-, TBBD

BATİDER: Mart , Cilt 28 Sayı 1.

BİLGEN Mahmut: Uygulamada Kambiyo Senetleri (Poliçe, Bono, Çek) ve Sayılı Yeni Çek Kanununun Değerlendirilmesi, Ankara

CEBECİ Emine: Çekin Zıyaı ve İptali, Yüksek Lisans Tezi, YÖK Ulusal Tez Merkezi,

Kazancı İçtihat Bankası (funduszeue.info)

KENDİGELEN Abuzer: Çek Hukuku,

KINACIOĞLU Naci: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara

ÖZTAN Fırat: Kıymetli Evrak Hukuku, .

POROY Reha/ TEKİNALP Ünal: Kıymetli Evrak Hukuku Esasları Çek Kanununun Yorumu ile, (Gözden Geçirilmiş Bası), İstanbul

PULAŞLI Hasan: Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara

SEZER Ahmet: Kıymetli Evrakın Zayi Olması ve İptal Davası, Ankara

ÜLGEN Hüseyin/ HELVACI Mehmet/ KENDİGELEN Abuzer/ KAYA Arslan: Kıymetli Evrak Hukuku,

ÇEKİN ÖDENMESİNİN YASAKLANMASI (TTK m. /son)

Çek, ticari hayatın en önemli ödeme araçlarındandır. Bu önemi nedeniyle çek konusunda hem Türk Ticaret Yasasının nci maddelerinde ayrıntılı düzenlemeler yapılmış, hem çeki elinde bulunduranları korumak amacıyla sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Yasa yürürlüğe konulmuştur.
Ancak son zamanlarda, yaygın, fakat yanlış şekilde yapılan bir uygulamaya sıkça rastlanılmaktadır. Çek keşidecileri bankalara gönderdikleri bir yazı ile çekin ödenmemesi konusunda muhatap bankaya talimat vermekte ve çek bedelinin ödenmesini yasaklamaktadırlar.
Bu yazıda, çekin ödenmesinin yasaklanmasının amacı ve koşullarını belirtip, bu hakkın kötüye kullanılması durumunda, keşideciye hiçbir yarar sağlamadığını Yargıtay kararları ışığında göstermeye çalışacağız.
Piyasada vadeli bono gibi kullanılsa da, bilindiği üzere çekte vade yoktur. Çek görüldüğünde ödenen bir kambiyo senedidir. Bu nedenle TTK nci maddesinin birinci fıkrasında, çekten (ibraz süresi içerisinde) caymanın mümkün olmayacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak, aynı maddenin üçüncü fıkrasında; " Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki ödemekten menedebilir." şeklinde bir düzenleme yapılarak, çekin irade dışı elden çıkması halinde kötü niyetli kişilerin çek bedelini tahsil etmelerinin önüne geçilmek istenilmiştir.
Bir Yargıtay kararında da belirtildiği üzere; funduszeue.info /3 ncü maddesinde, keşidecinin, çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin elinden rızası olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise, muhatabı (bankayı) çeki ödemekten men edebileceği hükme bağlanmıştır. Maddenin açık düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, ancak keşideci muhatap bankayı ödemeden men edebilir. Keşidecinin ödemeden men istemi, bankaya ulaşınca hemen ve kesin sonuç doğuran bir irade beyanıdır. Yasa koyucu, anılan irade açıklamasını belli bir şekil şartına bağlı tutmamıştır. Ödemeden yasaklama istemi, çek hesabının bulunduğu banka şubesine yapılacağı gibi muhatabın başka şubesine de bildirilebilir. Muhatap banka, gerçekten çekin, rıza dışında elden çıkıp çıkmadığını incelemek zorunda değildir. Bankanın, ödemeden yasaklama isteğine uyması yasadan kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, ödemeden men edilen bir çek ibraz edildiğinde muhatap banka ödeme yapmamalı, buna karşılık, ibraz tarihini, karşılığının bulunup bulunmadığını ve ödemeden men edildiğini çekin arkasına yazmalıdır.
Ayrıca, bir çek'in kısmen doldurulmuş ya da sadece imzalanmış olması halinde, tedavüle çıkarılması mümkün ve geçerli olup, böyle bir çekin (mahkemeden) iptalini isteme hakkı sadece hamile aittir. Böyle bir iddiaya sahip keşideci, Türk Ticaret Yasasının /son madde hükmü uyarınca muhatabı çeki ödemekten men edebileceği gibi, elinden rızası dışında çıkan, bir başka anlatımla imzasını içeren ve fakat kaybettiği çekin bedelinin kendisinden istenmesi halinde, borçlu olmadığının tespiti yönünde dava açma olanağına da sahiptir.
TTK nun nci maddesinin son fıkrası, çekin rızası dışında elinden çıkmış olduğunu iddia eden keşideciyi korumak amacıyla getirilen bir düzenleme olup, bu madde uyarınca muhatap bankayı çeki ödemekten men eden keşideci, tek taraflı olarak yaptığı bu işleme dayalı olarak çeki elinde bulunduran hamilin yasalar ile kendisine tanınan haklarını kullanmasına engel olamaz.
Yasanın /son madde hükmü, iradesi dışında, gerçekten elinden çek çıkmış kimseler için getirilmiş bir kolaylıktır. Yoksa ben nasıl olsa bir yazı ile çekin ödenmesini yasaklıyorum, o halde bankada karşılığı olmasa da bir talimat yazarak çekin arkasının yazılmasını engellerim, anlamına gelmemektedir. Keşideci, bu hakkı çeki ödememek için bir bahane olarak kullanamaz. Çek eğer gerçekten rızası dışında elinden çıkmamışsa, keşideci çek bedelini bankada bulundurmak zorundadır.
Aksi taktirde yetkili hamil (çeki elinde bulunduran), sayılı Yasa hükümlerinin keşideci hakkında uygulanmasını isteyebilir; Yargıtay CEZA DAİRESİNİN, E. /, K. / T. sayılı kararına göre:
Çekin rızası dışında elinden çıktığı belirtilip ödemeden men talimatı verilmesi, karşılıksız çek keşide etmek suçundan dolayı ceza sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. sayılı Yasa'nın 16/b maddesinde belirtilen ödeme yasağı kavramı, mahkemelerce verilen ve çek bedelinin bloke edildiği ödeme yasağı kararlarını ifade etmekte olup, keşidecinin funduszeue.info /3. maddesine dayanarak mahkemeden karar istemeksizin verdiği ödemeden men talimatlarının şikayet hakkının doğumuna etki etmeyeceği ve tek başına suçun oluşumunu engelleyemeyeceği gözetilmelidir.
CEZA DAİRESİNİN E. / K., / T. sayılı benzer nitelikte başka bir kararında ise:
Suça konu çekin muhatap bankaya ibrazında "keşideci TTK'nun maddesine istinaden ödemeden men talimatı vermiştir." şerhi ile iade edildiğinin ve suça konu çeke ilişkin çek iptali veya menfi tespit davası açıldığına dair herhangi bir bilgi ve belgenin dosya içersine sunulmadığının anlaşılması karşısında; suça konu çekin ibraz tarihinde karşılığının bulunup bulunmadığı hususunun muhatap bankadan sorularak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.
Denilmektedir.
Ayrıca, arkası bu şekilde yazılmış bir çek hakkında kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi yapılabilmektedir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULUNUN E. /, K. /, T. sayılı kararında, "Takip konusu çek, ibrazı tarihinde ödeme yasağı bulunduğundan bahisle, muhatap banka tarafından ödenmemiştir. Bu durumda, yetkili hamilin icra takibi yapmaya hakkı vardır." Denilerek, arkası bu şekilde yazılmış çeklerle icra takibi yapılması konusunda bir engel bulunmadığı belirtilmiştir.
Aynı şekilde, bu tür bir çek hakkında ihtiyati haciz kararı verilebilir. Yargıtay HUKUK DAİRESİNİN E. / K. / T. sayılı kararına göre;
İhtiyati hacze karar verilebilmesi için gerekli koşullar İİK'nın maddesinde düzenlenmiştir. TTK'nın /son maddesine göre, çeki elinden rızası dışında çıkmış olan keşideci muhatap bankayı ödemeden men edebilir. Keşidecinin muhatap bankaya ödemeden men talimatı vermiş olması ihtiyati haczi kararı verilmesine engel değildir. Açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz talebinin kabul gerekirken yazılı gerekçeyle reddi isabetsizdir.
Yargıtay HUKUK DAİRESİNİN E. /, K. /, T. tarihli kararına göre de:
Davacı vekili, müvekkilinin hamili olduğu çekin süresinde bankaya ibrazına rağmen, çekin çalıntı olduğuna ilişkin müşteki lehdarın başvurusu üzerine savcılıkça konulan ödeme yasağı nedeniyle çekin ödenmediğini, oysa bu yasağın iptal davası açılması halinde, ancak mahkemece konulabileceğini ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir. Oysa TTK'nın /3'üncü maddesi uyarınca mahkeme kararıyla ödemenin yapılmamış olması durumunda dahi, anılan madde çekin rızası dışında elinden çıkmış olduğunu iddia eden keşideciyi korumak amacıyla getirilen bir düzenleme olup, bu madde uyarınca muhatap bankayı çeki ödemekten men eden keşideci, tek taraflı olarak yaptığı bu işleme dayalı olarak çeki elinde bulunduran hamilin yasalar ile kendisine tanınan haklarını kullanmasına engel olamaz. İhtiyati hacze karar verilmesi için gereken şartlar İİK'nın 'nci maddesinde düzenlenmiş olup, yasal şartlar dikkate alındığında ödemeden men talimatı bulunması ihtiyati haciz karar verilmesine engel değildir.
Yargıtay HUKUK DAİRESİNİN E. /, K. /, T. tarihli kararına göre ise;
TTK'nun /3. maddesine göre keşideci ancak rızası dışında elinden çıktığı iddiasında ise, muhatap bankayı çeki ödemekten men edebilir. Davacının rızasıyla verdiği çek için ödeme yasağı talebinde bulunması mümkün değildir. Davacının açtığı davanın usulüne uygun bir menfi tesbit davası olarak yorumlanmasına da imkan bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, tensiple birlikte verilen tedbir niteliğindeki ödeme yasağının kalkmış olduğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıdaki Yargıtay kararlarından da anlaşılacağı üzere TTK nun /son maddesi amacı dışında kullanılması halinde keşideci için hiçbir yarar sağlamamakta, hatta ticari ilişkilerde güven kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle çek keşidecilerinin ödeme sıkıntılarını karşılıklı görüşmeler yoluyla çözmelerinde yarar olduğuna inanıyoruz.
Av. Başar YALTI Sektör Dergisi : Onduline Dünyası

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu

Av. Pınar BAYRAM1 - Av. Fırat EPÖZDEMİR2

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu Nedir?

Karşılıksız çek keşide etme (düzenleme) suçu olarak bilinen suç tipi, sayılı Çek Kanunu ile “Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu” şeklinde yeniden tanzim edilmiştir. Sayılı Çek Kanunu’nun çekte karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme suçunu düzenleyen 5. maddesi şu şekildedir:

MADDE 5 – (1) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/ tarihli ve sayılı İcra ve İflas Kanununun üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun , , , , ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.

(2) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder.

(3) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir.

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçuna ilişkin makalemizi; korunan hukuksal yarar, suçun yasal unsurları, suçun faili, suçla ilgili şikâyet hakkı, suçla ilgili şikâyet süresi, şikâyetten vazgeçmenin sonuçları ve etkin pişmanlık, görevli ve yetkili mahkeme, suça ilişkin koruma ve güvenlik tedbirleri, ceza miktarı, kanun yolları ve süresi, verilen adli para cezalarının ödenmemesini sonuçları, dava ve ceza zamanaşımı, infaza ilişkin son düzenlemeler, şikayet dilekçelerinde ve duruşmalarda dikkat edilmesi gereken hususlar, Anayasa’nın Maddesi ile AİHS’in 4 Nolu Protokolü açısından ele alacağız ve konularla ilgili yargı kararları ile tamamlayacağız.

1- Korunan Hukuksal Yarar

Sayılı Yasa’nın Genel Gerekçesi incelendiğinde korunan hukuksal değerlerden ilkinin, kamu nezdinde, çekin güvenilir bir ödeme aracı olmasının sağlanmasıdır. Korunan hukuksal değerlerden bir diğeri ise çek hamilinin (mağdurun) malvarlığıdır.

2- Suçun Yasal Unsurları

A- Üzerinde Yazılı Bulunan Düzenleme Tarihine Göre Kanuni İbraz Süresi İçinde Çekin Muhatap Bankaya İbraz Edilmesi

Sayılı Yasa’nın 5. maddesi kapsamında çek düzenlenmesinin, bir ceza davasına konu olabilmesi için çek üzerinde yazılı olan keşide tarihi itibari ile ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edilmiş olması gerekir. Çekte ödeme için ibraz süreleri aşağıda geniş şekilde ele alınmıştır.

Bilindiği üzere, uygulamada genellikle ileri tarihli çekler keşide edilmektedir. Bir çekin ileri tarihli keşide edilmiş olması o çekin keşide tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilemeyeceği anlamına gelmemektedir. Zira, TTK’nın /1. maddesi gereği çek, görüldüğünde ödenir. Ancak, Çek Kanunu’nun Ek 3. maddesinin 5. fıkrası gereği tarihine kadar çekin üzerinde yazılı olan keşide tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmesi geçersiz sayılmıştır. Yani, tarihine kadar çekin üzerinde yazılı olan keşide tarihinden önce bir çekin bankaya ibrazı mümkün değildir. Şayet, Çek Kanunu’nun Ek 3. maddesinin 5. fıkrasında belirlenen tarihi uzatılmaz ise tarihinden sonra çekin üzerinde yazılı olan keşide tarihinden önce muhatap bankaya ibraz edilmesi ve kısmen veya tamamen karşılıksızdır işlemi yapılması halinde, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunun yasal unsurları oluşmayacağı için, bu halde suç faili hakkında cezalandırma yoluna gidilemeyecek ve CMK’nın /2-a maddesi gereği beraat kararı verilecektir. Örneğin, tarihinde, ileri tarihli olarak keşide edilen bir çek, hamil tarafından tarihinde muhatap bankaya ibraz edilir ve karşılıksızdır işlemi yapılır ise bu halde Sayılı Yasa’nın 5/1. Maddesinde yazılı olan suçun yasal unsurları oluşmayacağından sanık hakkında beraat kararı verilmelidir.

Çekte ödeme için ibraz süreleri Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

  1. Bir çek düzenlendiği yerde ödenecekse on gün içinde muhataba ibraz edilmelidir: Çekin düzenlendiği yer, yani çek üzerinde yazılı olan keşide yeri ile çek üzerinden yazılı olan muhatap bankanın bulunduğu yer aynı ise çek düzenlendiği yerde ödenecek demektir. Örneğin, çek üzerinde yazılı olan muhatap banka Bakırköy/İstanbul, çekin keşide edildiği yer de İstanbul ise bu halde çek, düzenlendiği yerde ödeneceğinden çekin muhatap bankaya ibraz süresi üzerinde yazılı olan keşide tarihinden itibaren on gündür.

  2. Bir çek düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse bir ay içinde muhataba ibraz edilmelidir: Çekin düzenlendiği yer, yani çek üzerinde yazılı olan keşide yeri ile çek üzerinden yazılı olan muhatap bankanın bulunduğu yer farklı ise çek düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecek demektir. Örneğin çek üzerinde yazılı olan muhatap banka Bakırköy/İstanbul, çekin keşide edildiği yer de İzmir ise bu halde çek, düzenlendiği yerden başka bir yerde ödeneceğinden çekin muhatap bankaya ibraz süresi üzerinde yazılı olan keşide tarihinden itibaren 1 aydır. İbraz tarihinin son günü resmi tatil veya hafta sonu tatiline denk gelirse sonraki ilk iş günü son gün olarak kabul edilir.

  3. Ödeneceği ülkeden başka bir ülkede düzenlenen çek, düzenleme yeri ile ödeme yeri aynı kıtada ise bir ay ve ayrı kıtalarda ise üç ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Örneğin, çek üzerinde yazılı olan muhatap banka Bakırköy/İstanbul, çekin keşide edildiği yer de Amsterdam/Hollanda ise bu halde çek, düzenlendiği ülkeden aynı kıtada bulunan başka bir ülkede ödeneceğinden, çekin muhatap bankaya ibraz süresi üzerinde yazılı olan keşide tarihinden itibaren üç aydır. Örneğin, çek üzerinde yazılı olan muhatap banka Bakırköy/İstanbul, çekin keşide edildiği yer de Ottava/Kanada ise bu halde çek, düzenlendiği ülkeden farklı kıtada bulunan başka bir ülkede ödeneceğinden, çekin muhatap bankaya ibraz süresi üzerinde yazılı olan keşide tarihinden itibaren üç aydır.

  4. Çekin bankaya ibraz süreleri ile ilgili olarak dikkat edilmesi gereken iki husus daha vardır: Bunlardan birincisi, TTK’nın /3. maddesine göre ibraz süreleri çekte yazılı olan keşide tarihinin ertesi günü başlar. Dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise; ibraz tarihinin son günü resmi tatil veya hafta sonu tatiline denk gelirse sonraki ilk iş günü son gün olarak kabul edilir. Örneğin X Bankası’nın Bakırköy/İstanbul Şubesi’nin muhatap olduğu ve keşide yerinin İstanbul, keşide tarihi ise olan bir çekin bankaya son ibraz tarihi Pazar gününe denk geldiği, ayrıca tarihinin de resmi tatil olduğu düşünüldüğünde, bahsi geçen çekin muhatap bankaya ibraz tarihinin son günü günü olduğu kabul edilir.

B- Çekin Bankaya İbrazında, Çekle İlgili Olarak Kısmen veya Tamamen “Karşılıksızdır” İşlemi Yapılması

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunun bir diğer yasal unsuru da bankaya ibraz edilen çekle ilgili olarak kısmen veya tamamen karşılıksızdır işlemi yapılmasıdır. Karşılıksızdır işlemi dışında bir işlem yapılması halinde suçun yasal unsurları oluşmayacağı için fail hakkında CMK’nın /2-a maddesi gereği beraat kararı verilecektir.

Muhatap bankaya ibraz edilen çeklerde karşılıksızdır işlemi dışında farklı işlemler de yapıldığı bilinmektedir. Uygulamada çok sık rastlanılan bir durum kaybolduğu veya çalındığı iddia edilen çeklerle ilgili olarak mahkemeler tarafından ihtiyati tedbir olarak verilen ödemeden men yasağı çerçevesinde muhatap bankaya ibraz edilen çeke ödemeden men yasağı olduğu şerhi düşülür ve bu nedenle karşılıksızdır işlemi yapılmaz ise; tedbir olarak ödemeden men yasağı veren mahkemeden bu yasak kaldırılıp elde bulunan çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmaz ise ödemeden men şerhi düşülen çekle ilgili Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile failin tecziyesi yoluna gidilemeyecektir. Örneğin, keşide tarihli çek ile ilgili olarak çekin cirantalarından birinin X Ticaret Mahkemesinde çek iptal davası açtığı ve bu davada da tedbiren dava konusu olan çekle ilgili ödemeden men talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından tedbiren çekin ödemeden men edildiği kararı verilerek bu kararın muhatap bankaya ulaştığını varsaydığımızda; çeki elinde bulunduran hamil tarafından bahsi geçen çek tarihinde muhatap bankaya ibraz edildiğinde, mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir gereği ödemeden men kararı olduğu gerekçesi ile muhatap banka tarafından karşılıksızdır işlemi yapılamayacak ve çekin arkasında ödemeden men kararı olduğuna ilişkin şerh düşülecektir. Örnekteki olayda, bahsi geçen çeke ilişkin olarak karşılıksızdır işlemi yapılmadığı için suçun yasal unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.

Yine uygulamada sıkça rastlanılan bir diğer konu ise çekin üzerindeki imza ile çek sahibinin imzasının uyuşmaması nedeni ile çekte karşılıksızdır işleminin muhatap banka tarafından yetkileri olmamasına rağmen yapılmadığı ve çekin arkasına hesap sahibinin imzası ile çek üzerindeki imzanın uyuşmadığı şerhinin düşüldüğüdür. Bu halde de karşılıksızdır işlemi yapılmadığından suçun yasal unsurları oluşmadığı için Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile failin tecziyesi yoluna gidilemeyecektir. Örneğin, keşide tarihli çek, tarihinde muhatap bankaya ibraz ediliyor. Muhatap banka tarafından çek üzerindeki imza ile çek sahibinin banka kayıtlarındaki imzası uyuşmadığından bahisle karşılıksızdır işlemi yapılmadan çekin arkasına imzanın çek sahibine ait olmadığı şerhi düşülüyor. Bu halde de karşılıksızdır işlemi yapılmadığı için suçun yasal unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.

Önemle belirtmek gerekir ki, muhatap bankanın ibraz edilen çekle ilgili olarak imza incelemesi yapma yetkisi bulunmamaktadır. Şayet, hesapta yeteri kadar para var ise muhatap banka tarafından çeki ibraz edene çek bedeli ödenmeli, yeteri kadar para yok ise muhatap banka tarafından tamamen veya kısmen karşılıksızdır işlemi yapılmalıdır. Uygulamada özellikle karşılıksız çeklerde bankanın sorumlu olduğu miktarın ödenmesinden kaçınmak için bankalar tarafından “imza tutmuyor” gerekçesi ile karşılıksızdır işlemi yapılmaktan kaçınıldığı sıkça görülmektedir. Bu halde karşılıksızdır işlemi yapması gerekirken bu işlemi yapmayan banka görevlisi veya görevlileri hakkında Sayılı Çek Kanunu‘nun 7/4. maddesi gereği şikayet üzerinde 1 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.

3- Suçun Faili

Makalemize konu olan kanun maddesine bakıldığı zaman “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi…” denilmek suretiyle ceza yaptırımının fail olabilecek kişiler yönünden bir kısıtlamaya gidildiği, herkesin bu suçun faili olmadığı, suçun, fail açısından özgü suç olduğu anlaşılmaktadır. Suç faili kısmen veya tamamen karşılıksız kalan çeklerde, çekin karşılıksız kalmasına sebebiyet veren kişi olarak tanımlanmıştır. Bu tanımlamadan yola çıkarak, aleyhine adli para cezası verilebilecek suç failinin ancak bir “gerçek kişi” olabileceği açıkça anlaşılmaktadır.

Hiç şüphe yok ki çek sahibi “gerçek kişi” ise çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olan kişi çek sahibinin kendisidir. Yani gerçek kişi çek sahibi biri adına düzenlenen çek, kanuni ibraz süresi içerisinde bankaya ibraz edilmiş ve ibraz edilen çek hakkında kısmen veya tamamen karşılıksızdır işlemi yapılmış ise irdelediğimiz suç açısından fail gerçek kişinin kendisidir. Kaldı ki, Çek Kanunu’nun 5/3. maddesi gereği, çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Şayet çek hesabı sahibi gerçek kişi çek düzenlemek için bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin etmiş ise bu halde dahi hukuki ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibi gerçek kişiye aittir.

Çek hesabı sahibi tüzel kişi ise aleyhine adli para cezası verilebilecek suç faili, tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevli olan yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını muhatap bankada bulundurmakla yükümlü olacaklardır. Tüzel kişilerin mali işlerini yürütmekle görevlendirdikleri kişi veya kişilerin olup olmadığını, ilgili şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Ticaret Sicil Gazetesi’nden öğrenmek mümkündür. Ancak uygulamada çoğunlukla tüzel kişilerin mali işlerini yürütmekle görevli olan yönetim organının üyesini belirlemedikleri görülmektedir. Bundan dolayı da Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi kapsamında yapılan yargılamalarda daha çok yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler sanık olmaktadırlar. Özetle, Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi kapsamında yapılan yargılamalarda daha çok anonim şirketlerde yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler ile limited şirketlerde şirket yetkilisi gerçek kişi veya kişiler sanık olmaktadırlar.

Tüzel kişiler açısından ileri tarihli keşide edilen ve karşılıksız çıkan çekler bakımından, ceza sorumluluğunun çekin keşide edildiği andaki ilgililerde mi olduğu, yoksa çekin karşılıksız çıktığı andaki ilgililerde mi olduğu da tartışılan bir konudur. Örneğin X limited şirketinin tek hissedarı ve yetkilisi Ahmet, tarihinde düzenlediği şirkete ait çekin keşide tarihini olarak düzenleyip çeki Mehmet’e veriyor. Ahmet, tarihinde X limited şirketinde olan hisselerini Murat’a devrediyor ve şirket müdürlüğünden istifa ediyor. Yeni hissedar Murat, aynı zamanda şirket müdürü olarak görevi devralıyor. tarihinde Ahmet tarafından keşide tarihli olarak düzenlenen şirket çekinin, Ahmet’in hissedarı ve yetkilisi olmadığı tarihinde karşılıksız çıkması halinde cezai sorumluluk kimde olacaktır? Kanımızca, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunda cezai sorumluluk, çeki keşide edenin değil, ibraz süresi içerisinde karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişinin olduğu için burada cezai sorumluluk çeki keşide eden Ahmet’in değil, çekin bankaya ibraz edildiği gün şirketin yetkilisi olan ve bundan dolayı da çekin karşılıksız çıkmasına neden olan Mehmet’indir. Özetle, burada açılacak ceza davasının sanığı Mehmet olmalıdır.

Öte taraftan, Çek Kanunu’nun 5. maddesi karşılıksız kalan çeklerle ilgili olarak adli para cezasının yanı sıra, gerek koruma gerekse güvenlik tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da karar verilmesinin önünü açmış olup; çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, ceza yaptırımı uygulanacak kişilere oranla daha geniş tutulmuştur. Bu bağlamda gerek koruma, gerekse güvenlik tedbiri, gerçek kişi fail hakkında verilebileceği gibi çek hesabı sahibi tüzel kişi, tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda, ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında da aynı karar verilebilecektir.

4- Suçla İlgili Şikayet Hakkı

Öncelikle belirtmek gerekir ki; Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu şikâyete bağlı suçtur. Çek Kanunu’nun 5. maddesi “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine…” demek suretiyle suçla ilgili şikayet hakkının çekin hamilinde olduğunu açıkça ortaya koymuştur.

Burada “hamil” kavramı üzerinde kısaca durmanın yararlı olacağını düşünmekteyiz. Zira, hamil kavramı birçok davada farklı yorumlanmıştır. Daha önceden yapılan yargılamalarda Çek Kanunu’nun 5. maddesi kapsamında şikayet hakkının yalnızca çeki bankaya ibraz eden kişide olduğu, yetkili hamilin çeki bankaya ibraz eden kişi olduğundan bahisle, çeki bankaya ibraz eden kişilerden önce çekte cirosu bulunan kişilerin yapmış olduğu şikayetler dikkate alınmayarak açılan davalarla ilgili “müştekinin şikayet hakkı bulunmadığı” gerekçesi ile son derece isabetsiz şekilde düşme kararları verilmekteydi. Bu konuda Bölge Adliye Mahkemeleri Ceza Daireleri arasında çıkan uyuşmazlık Yargıtay Ceza Dairesinin Tarih, / E., / K. sayılı ilam ile giderilmiş ve son derece isabetli bir karar ile “Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının; çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz eden hamil ile karşılıksızdır işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran ve aynı zamanda karşılıksızdır işlemi yapılmadan önceki dönemde geçerli ve meşru ciranta olan kişiye ait olacağına” karar vermiştir.

Çek hamili demek, çeki elinde bulunduran kişi demektir. Çekin bankaya ibrazından ve karşılıksızdır işlemi yapıldıktan sonra karşılıksızdır işlemi yapan kişiden önce ciranta olup da çekte karşılıksızdır işlemi yapan hamile gerekli ödemeyi yapıp, çeki alan kişi de çeki elinde bulunduran kişi (hamil) olarak kabul edilmelidir. Örneğin Ahmet’in keşide ederek Mehmet’e verdiği, Mehmet’in de cirolayarak Murat’a verdiği çekin hamili şüphe yok ki Murat’tır. Ancak Murat, bahsi geçen çeki muhatap bankaya ibraz edip karşılıksızdır işlemi yaptıktan sonra ciro yolu ile çeki Murat’a veren Mehmet tarafından çek bedeli ödenip çek Murat’tan alınmış ise artık çeki elinde bulunduran Mehmet yetkili hamil olarak kabul edilmelidir. Bundan dolayı da yukarıda atıfta bulunduğumuz Yargıtay ilamının son derece isabetli olduğu açıktır.

5- Suçla İlgili Şikâyet Süresi

Sayılı Çek Kanunu’nun 5/1. maddesinde “…Bu suçtan dolayı açılan davalar İcra Mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun , , , , ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır…” denmek sureti ile şikâyet süresini belirleyen Sayılı İcra ve Kanunu’nun maddesine de atıf yapıldığı anlaşılmaktadır. Sayılı İcra ve Kanunu’nun maddesi şöyledir: “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.”

Sayılı Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi atfıyla, Sayılı İcra ve Kanunu’nun Maddesi gereği şikâyet süresi, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl olup, bu süreler hak düşürücü sürelerdir.

Şikâyet süresine ilişkin dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır: Öncelikle çeki bankaya ibraz eden ve karşılıksızdır işlemi yaptıran hamilin şikâyet süresi, çekin bankaya ibraz edildiği gün başlayacaktır. Ancak, çeki takas yolu ile muhatap bankaya ibraz ettiren ve karşılıksızdır işlemi yaptıran kişinin şikâyet süresi, muhatap bankaya ibraz edilen çekin karşılığının çıkmadığını öğrendiği gün başlayacaktır. Takasa verilen çekler yazıldıktan birkaç gün sonra hamilin eline ulaştığı için hamil de karşılıksız işlemi yapıldığını çekin kendi eline ulaştığı gün öğrenmektedir. Bundan dolayı, hamilin üç aylık şikâyet süresi çekin eline ulaştığı gün başlayacaktır.

Yine cirantaların üç aylık şikâyet sürelerinin başlangıç tarihi de suça konu çekin yetkili cirantaya teslim edildiği tarihte başlayacaktır.

Bir örnek ile açıklamak gerekir ise; Ahmet, keşide ettiği, X Bankası’nın muhatap olduğu keşide tarihli çeki Mehmet’e vermiş, Mehmet de bahsi geçen çeki cirolayarak Murat’a vermiştir. Murat çeki çalışmış olduğu Y Bankası’na takasa koymuştur. Takasa konulan çek karşılıksız çıktığı için karşılıksızdır işlemi yapılmıştır. Murat çekin karşılıksız çıktığını, çeki Y Bankası’ndan teslim aldığı tarihinde öğrenmiş ve çeki tarihine kadar elinde tutmuştur. Murat tarihinde ise ciro yolu ile çeki almış olduğu Mehmet’ten çek parasını alarak çeki tarihinde Mehmet’e teslim etmiştir.

Yukarıda yazılı olan örnekte takas kapsamında tarihinde yazılan çeki tarihinde teslim alan Murat’ın şikâyet süresi tarihinde başlar ve tarihinde sona erer. Murat, şikâyet hakkını tarihine kadar kullanmadığı için, Murat’ın şikâyet hakkı düşer. Ancak, çeki tarihinde Murat’tan teslim alan Mehmet’in şikâyet hakkı tarihine kadar devam eder. Zira, şikâyet süresi karşılıksızdır fiilinin işlendiği tarih olan tarihinden itibaren her halde bir yıl olduğu ve üç aydan daha kısa süre kaldığı için burada Mehmet’in şikayet hakkı, keşide tarihinden bir yıl sonra yani tarihinde son bulacaktır.

Önemle belirtmek gerekir ki; özellikle çekteki cirantalardan biri çeki sonraki cirantadan teslim alacak ise teslim tesellüm tutanağı ile çeki hangi tarihte aldığını belgelemeli ve ilgili mahkemeye sunmalıdır. Bu belge şikâyet süresi açısından önemli olacaktır.

6- Şikâyetten Vazgeçmenin Sonuçları ve Etkin Pişmanlık

Kural olarak şikâyete tabi suçlarda şikâyetten vazgeçme, verilen kararın kesinleşme anına kadar her zaman yapılabilir. Verilen karar kesinleştikten sonra şikayetten vazgeçme herhangi bir hukuki sonuç doğurmaz. Ancak, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu açısından kanun koyucu farklı bir düzenlemeye giderek hükmün kesinleşmesinden sonra dahi şikayetten vazgeçilirse, ilk derece mahkemesi tarafından hükmün tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmasına karar verileceği hüküm altına alınmıştır. (Çek Kanunu madde 6/2 atfıyla, madde 6/1).

Yine Çek Kanunu’nun 6/1. maddesi gereği, karşılıksız kalan çek bedelinin, çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen ödeyen sanık hakkında, yargılama aşaması devam ediyor ise mahkeme tarafından davanın düşmesine, yargılama aşamaları bitmiş ise mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına, karar verilir.

Konu ile ilgili olarak ayrıca şu tartışmanın da yürütülmesinde fayda olduğu kanısındayız: Karşılıksız bırakılan çekle ilgili olarak verilen adli para cezasının Devlet Hazinesine ödenmesinden sonra, Çek Kanunu’nun 6. Maddesinde tanımlanan etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan sanık veya sanık hakkında yapılan şikayetten vazgeçilmesi nedeni ile hükmün bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasıyla birlikte sanık, Devlet Hazinesine yatırmış olduğu parayı geri alabilecek midir? Kanımızca etkin pişmanlık neticesinde hüküm bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmış ise adli para cezası gereği Devlet Hazinesine yatırılan paranın sanığa iade edilmesi gerekir.

7- Görevli ve Yetkili Mahkeme

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile yargılama yapma görevi Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi gereği icra ceza mahkemelerinindir. Şikâyetçinin bir dilekçe ile aşağıda yazılı olan yetkili yerlerden birinde bulunan İcra Ceza Mahkemesine başvurması ile süreç başlayacaktır.

Çek Kanunu’nun 5/1. maddesine göre yetkili mahkemeler ise şunlardır:

  1. Çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği yer,
  2. Çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer,
  3. Hesap sahibinin yerleşim yeri,
  4. Şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesi.

8- Suça İlişkin Koruma ve Güvenlik Tedbirleri

Çek Kanunu’nun 5/1. maddesinde “Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir.” denilmek suretiyle, mahkemelere hiçbir takdir hakkı bırakmadan, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile yapılacak yargılama esnasında gerçek kişi fail hakkında ve/veya çek hesabı sahibi tüzel kişi ve/veya tüzel kişi adına çek keşide edenler ve/veya karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda, ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında güvenlik tedbiri olarak çek hesabı açma yasağı kararı verilmelidir. Mahkûmiyet hükmü ile birlikte de bu yasağın devamına karar verilmelidir.

Çek Kanunu’nun 5/2. maddesi gereği, hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder.

Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler Çek Kanunu’nun 6/3. maddesi gereği mahkûm olunan cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl ve her halde yasağın konulduğu tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, hükmü veren mahkemeden bu yasağın kaldırılmasını isteme hakkına sahiptirler.

8- Ceza Miktarı

Çek Kanunu’nun 5/1. maddesine göre hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Örneğin, TL’lik çekin tamamı karşılıksız çıkmış ise şikayet hakkı olan birinin süresinde yapmış olduğu şikayet neticesinde mahkeme binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmedip, şayet hükmedilecek miktar TL’nin altında ise mahkeme TL adli para cezasının ödenmesine hükmedecektir. Uygulamada mahkemeler genelde karşılıksız kalan miktarın altında adli para cezasına hükmedip, yasal zorunluluk gereği adli para cezasını karşılıksız kalan miktara çıkarmaktadırlar. Mahkemeler ayrıca ilgililer hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da hükmetmektedirler.

Sayılı TCK’nın 52/4. maddesi gereği hakim, sanığın ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak hükmedilen adli para cezasını süresi iki yılı geçmemek ve taksit miktarı 4’ten az olmamak üzere taksitlendirebileceği gibi kişiye adli para cezasını ödemesi için kesinleşme tarihinden itibaren bir yılı geçmemek üzere mehil verebilir. Uygulamada genelde taksit yapılması tercih edilmekte olup; istisnai olarak taksit yapılmadığı ve sanığa mehil verilmediği de görülmektedir. Kanımızca, aksi yönde delil yok ise çeki karşılıksız bırakan sanığın ekonomik durumunun zayıf olması nedeni ile çeki karşılıksız bıraktığı karine olarak kabul edilmeli ve taksitlendirme kurumu uygulanmalıdır. Çek Kanunu’nun 5/ maddesi gereği ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile uygulanamayacağı açıktır.

Çek Kanunu’nun 5. maddesinde tarihinde yapılan değişikliğin ilk halinde hükmolunacak adli para cezasının çekin karşılıksız kalan miktarının yanı sıra “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” oluşacak adli para cezasına hükmedilmesi düzenlenmişti. Ancak, Anayasa Mahkemesinin tarih ve / E., / K. sayılı kararı ile “çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz tarihinden itibaren işleyecek sayılı Kanuna göre ticari işlerde temerrüt faizi oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile takip ve yargılama gideri toplamından” ibaresi iptal edilmiştir.

9- Kanun Yolları ve Süresi

1. Koruma Tedbiri Olarak Verilen Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağına Karşı Kanun Yolu

Yukarıda da belirttiğimiz üzere mahkeme tarafından yargılama devam ederken koruma tedbiri olarak verilecek Çek Düzenleme ve Çek Hesabı Açma Yasağı kararına karşı; Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi atfı ile uygulanacak olan Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun /1. maddesi gereği; verilen kararın tefhim veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde; birden fazla icra ceza mahkemesi bulunan yerlerde numara olarak kendisini izleyen icra ceza mahkemesine, son numaralı mahkeme için birinci mahkemeye, icra ceza mahkemesi bir tane ise o yerdeki asliye ceza mahkemesine, icra ceza mahkemesi hakimi ile asliye ceza mahkemesi hakimi aynı ise en yakın yerdeki asliye ceza mahkemesine itiraz edilebilir.

Önemle belirtmek gerekir ki, tarihinde yapılan değişiklikle getirilen bu düzenleme yürürlüğe girdiği ilk dönemlerde kafa karışıklığına neden olmuş ve bazı mahkemeler atılı suç nedeni ile verilen adli para cezalarına yapılan itirazları İcra ve İflas Kanunu’nun /1. maddesine göre yapmışlar ve verilen kararları usule aykırı şekilde (itiraz hakkı tanınmadan) kesinleştirmişlerdir. Ancak bugün itibari ile verilen adli para cezalarına karşı istikrarlı olarak istinaf yoluna gidildiği görülmektedir.

2. Nihai Karara Karşı Kanun Yolu

İlk derece mahkemeleri tarafından verilen nihai kararlara karşı, Çek Kanunu’nun 5/1. maddesi ve Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun /2. maddesi atfı ile uygulanan Sayılı CMK’nın kanun yollarına ilişkin hükümleri gereği tarafların kararın tefhimi veya tebliğinden itibaren 7 gün içinde istinaf yoluna başvuru hakları bulunmakta olup; sonuç olarak hükmedilen ceza adli para cezası olduğundan dolayı CMK’nın /2-e maddesi gereği istinaf incelemesini yapacak olan bölge adliye mahkemelerinin vereceği kararlar kesindir.

Hükmedilen Adli Para Cezasının Ödenmemesinin Sonuçları

Adli para cezalarının ne şekilde infaz edileceği Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un maddesinde tanımlanmış olup Sayılı Yasa’nın /1. maddesine göre adli para cezası Devlet Hazinesine ödenmesi gereken bir paradır.

Sayılı Yasa’nın /8. maddesi gereği, adli para cezasını içeren ilam Cumhuriyet Başsavcılığına verildikten sonra Cumhuriyet savcısı tarafından 30 gün içinde adli para cezasının ödenmesi için hükümlüye bir ödeme emri gönderilir. (CGİK madde/2).

Kural olarak hükümlü aleyhine hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, Sayılı Yasa’nın /3. maddesine göre Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Ancak, Çek Kanunu’nun 5/ maddesindeki açık düzenleme gereği Sayılı Kanun’un /3. maddesinde yer alan “… kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir.” ibaresi gereği, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile adli para cezası alanlar, adli para cezasını ödemezlerse, adli para cezası doğrudan hapis cezasına çevrilecektir.

Sayılı TCK’nın 52/4. maddesi gereği, mahkeme tarafından hükmedilen adli para cezası taksitlendirilmiş ise taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği açıktır. Şayet mahkeme tarafından hükmedilen adli para cezasında taksit yapılmamış ise Sayılı CGİK’in /6. maddesi gereği, bir aylık süre içinde adli para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün talebi üzerine geri kalan kısmı birer ay ara ile iki taksit halinde ödenmesine izin verilir. İlk taksitin süresinde ödenmemesi halinde, verilen ikinci taksite ilişkin izin de ortadan kalkar ve ödenmeyen miktar hapse çevrilir. Sayılı Yasa’nın geçici 1. maddesi gereği ödenmeyen adli para cezası günlüğü TL’den hapis cezasına çevrilecektir. Ancak, Sayılı Yasa’nın /7. Maddesi gereği tek bir hükümle adli para cezası yerine çektirilen hapis cezası 3 yılı, birden fazla hüküm nedeni ile adli para cezası yerine çektirilen hapis cezaları da 5 yılı geçemez. Sayılı Yasa’nın /8. maddesi gereği hapis cezasını çeken hükümlü, hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse derhal salıverilir. Adli para cezalarının, hapis cezasına çevrilmesini bir örnekle açıklamaya çalışalım: Ahmet, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile TL adli para cezasına çarptırılmış ve verilen hüküm kesinleşmiştir. Hükmün kesinleşmesinden sonra Cumhuriyet savcısı tarafından Ahmet’e TL’yi ödemesi için 30 gün süre verilmesine rağmen, Ahmet TL adli para cezasını ödememiştir. Ahmet ödemediği adli para cezası için ne kadar hapis yatacaktır. TL adli para cezası günlüğü TL’den hapse çevrilir ise ( / = ) TL adli para cezası gün hapis cezasına çevrilecektir. gün hapis cezası 3 yılı geçen süre olduğu için Sayılı Yasa’nın /7. maddesi gereği Ahmet toplamda 3 yıl hapis yatacak ve cezası infaz edilmiş sayılacaktır. Ancak, Ahmet gün hapiste kaldıktan sonra geri kalan adli para cezasını ödemek ister ise ne olacaktır? Bu halde güne karşılık gelen adli para cezası TL olup, Ahmet, TL ( – = ) ödemeyi Devlet Hazinesine yapar ise derhal salıverilecektir.

Yukarıda adli para cezalarının Devlet Hazinesine ödenmesi gereken bir para olduğunu yazmıştık. Çekin karşılıksız bırakılması nedeni ile verilen adli para cezalarının ödenmesi halinde, çekten kaynaklı olarak alacaklı/şikayetçinin alacağının devam edip etmeyeceği konusunda insanlar arasında bir kafa karışıklığı vardır. Önemle belirtmek gerekir ki; karşılıksız bırakılan çekle ilgili olarak adli para cezasının Devlet Hazinesine ödenmesi, karşılıksız bırakılan çekle ilgili olarak sanığın, çekten kaynaklı alacaklı/şikayetçi kişiye olan borcunu hiçbir şekilde ortadan kaldırmaz. Adli para cezası ödense dahi alacaklı/şikayetçinin alacak hakları devam eder.

Dava ve Ceza Zamanaşımı

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunun takibinin şikâyete tabi olduğunu yukarıda ayrıntılı şekilde anlatmıştık. Bunun yanı sıra bahsi geçen suç nedeni ile uygulanması gereken dava ve ceza zamanaşımı süreleri de vardır.

Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda sadece tazyik veya disiplin hapsine ilişkin cezalarda iki yıllık ceza zamanaşımı süresi öngörülmüştür. (İİK /2). Bunun dışında İcra ve İflas Kanunu’nda suçlara veya cezalara ilişkin ceza veya dava zamanaşımı olmadığı için Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu Sayılı TCK’da yazılı olan dava ve ceza zamanaşımı süreleri uygulanır.

Dava zamanaşımı TCK’nın 66/1-e maddesi gereği 8 yıldır. Ceza zamanaşımı ise TCK’nın 68/1-e maddesi gereği 10 yıldır. Bu tür ceza davalarının dava zamanaşımına uğraması zor bir ihtimal olarak görünse de ihtimal dahilinde olduğu açıktır. Örneğin, süresinde yapılan şikayet nedeni ile açılan bir dava, dava zamanaşımını kesen herhangi bir neden olmaksızın 8 yılda bitirilemezse ve CMK’nın /9. maddesi gereği derhal beraat koşulları da yok ise görülen davada, CMK’nın /funduszeue.infoi atfı ile TCK’nın 66/1. maddesi gereği zamanaşımı nedeni ile düşme kararı verilecektir.

İnfaza ilişkin Son Düzenlemeler

Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile adli para cezalarının nasıl ödeneceğini yukarıda ayrıntılı şekilde ele aldık. Sayılı Çek Kanunu’nda tarihinde yapılan düzenleme, tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu düzenlemeye göre Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunu işleyenlere adli para cezasına mahkûmiyet hükmü yeniden getirilmiştir. Ancak bahsi geçen yürürlük tarihinden sonra, Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu nedeni ile hükmedilen adli para cezalarına ilişkin, yasada çeşitli düzenlemeler yapılmıştır. Şöyle ki;

Çek Kanunu’na tarihinde Sayılı Yasa’nın Maddesi ile geçici bir madde (Geçici 5. madde) eklenmiş, bu geçici madde de, tarihinde Sayılı Yasa’nın maddesi ile değiştirilmiştir.

Sayılı Yasa ile tarihinde eklenen Geçici 5. maddenin ilk halinde tarihine kadar işlenmiş ve yargılaması devam eden suçlar bakımından bir düzenleme getirilmişti. Ancak, Geçici 5. Maddede tarihinde yapılan değişiklik, kapsamı biraz daha genişletmiş ve tarihine kadar olan suçlar tarihine kadar olarak değiştirilmiştir.

Çek Kanunu’nun Geçici 5. maddesi gereği tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı durdurularak, hükümlü tarafından tarihine kadar çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödenmesi gerekir. Çek bedelinin onda biri alacaklıya ödendikten sonra kalan kısım tarihinden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitte ödenmek üzere borçlu/hükümlüye süre verilir. Şayet borçlu/hükümlü çek bedelinin onda birini tarihine kadar öder ve geri kalan kısmını da ikişer ay arayla on beş eşit taksitte öder ise, bu durumunda mahkemece, ceza mahkûmiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir.

Borçlu/hükümlü tarihine kadar çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini ödememesi halinde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.

Borçlu/hükümlü, çek bedelinin onda birini ödemekle birlikte taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikâyeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.

Çek Kanunu’nun Geçici 5. Maddesinde tarihinde Sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin gerekçesine baktığımız zaman, tarihine kadar işlenen suçlar bakımından yapılan düzenlemelerden yararlananlar da dahil olmak üzere, tarihine kadar Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçu işleyen herkes son düzenlemeden yararlanacaktır. Yine, gerekçeye göre Kanunu’nun Geçici 5. Maddesinin ilk halinden faydalanamayan veya faydalanmış olup da taksitlerini aksatan hükümlülere de yeni bir fırsat tanınmış ve son düzenlemeden faydalanacakları anlaşılmıştır.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur; tarihine kadar işlenen suçlar bakımından, suça konu çek bedelinden, varsa bugüne kadar yapılmış ödemeler düşüldükten sonra kalan miktarın onda biri tarihine kadar alacaklı/şikayetçiye ödenip, geri kalan miktar ise tarihinden itibaren ikişer ay arayla 15 taksitte ödenmesidir. tarihine kadar işlenmiş olup da yargılaması devam eden suçlar bakımından da kanun koyucu Çek Kanunu’nun 5. maddesiyle bir düzenleme getirmiştir. Bahsi geçen düzenlemeye göre çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin tarihine kadar alacaklı/şikayetçiye ödenmesi ve geri kalan miktarın da tarihinden itibaren ikişer ay arayla on beş taksitte ödenmesi halinde düzenlemeden bu kişiler de yararlanacaktır. Ancak düzenlemenin bu şekilde çıkması kanımızca doğru değildir. Zira, tarihine kadar Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunu işleyenler bakımından, yargılaması henüz devam edenler hakkında nasıl bir karar verileceği bilinmeden, yani kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmaksızın bu kişileri suçlu sayıp ödeme yapmaya zorlamak bize göre masumiyet karinesi gereği doğru değildir. Bize göre, tarihine kadar işlenen ve yargılamaları halen devam eden kişiler bakımından verilecek mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi halinde, borçlu/hükümlü tarafından kesinleşme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde onda biri oranında alacaklı/müştekiye ödeme yapılması ve geri kalan miktarın ikişer ay ara ile 15 eşit taksitte ödenmesi yönünde bir düzenleme yapılması daha isabetli olurdu.

Şikâyet Dilekçelerinde ve Duruşmalarda Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar

Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun maddesine göre İcra Ceza Mahkemelerindeki iddianame, şikayetçinin şikayet dilekçesidir. Dolayısıyla şikayetçi, şikayet dilekçesinde göstermiş olduğu delillerle bağlıdır. Bu sebeple öncelikle dilekçedeki deliller kısmına dikkat etmek ve bu kısmı kapsamlı yazmak gerekir. Örneğin, şikayet dilekçesinde banka kayıtları delil olarak gösterilmemiş ise, İİK’nın Maddesi gereği hakim bu delili isteyemeyecektir. Genelde uygulamada hakimlerin İİK’nın Maddesine dikkat etmedikleri görülmekle birlikte, herhangi bir sıkıntı yaşamamak için şikayet dilekçesinin özenle hazırlanması gerekmektedir. Özellikle Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçuna ilişkin dilekçe hazırlarken deliller kısmına mutlaka “çek aslı, banka kayıtları, ticaret sicil kayıtları” gibi delillerin yazılması gerekir. Bunun dışında başka delil var ise bu delillerin de açık bir şekilde yazılması gerekir.

Bilindiği üzere İİK’nın /6. Maddesi gereği şikayetçinin veya vekilinin duruşmaya geçerli bir mazeret olmaksızın katılmaması halinde şikayet hakkı düşeceği için, şikayetçi ve/veya vekilinin duruşmaları takip etmesi gerekmektedir.

Anayasa’nın Maddesi ile AİHS’in 4 Nolu Protokolü Açısından Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunun Değerlendirilmesi

Anayasa’nın 38/8. maddesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4 Nolu Protokolü’nün 1. maddesi “Hiç kimse, yalnızca sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü yerine getirememesinden dolayı özgürlüğünden alıkonulamaz.” Bahsi geçen hükmün anayasal ve insan hakları konusunda uluslararası bir sözleşme ile koruma altına alındığı düşünüldüğünde; netice itibariyle Çekte Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunu işleyen ve bu nedenle adli para cezasına mahkûm edilen kişinin, aleyhine hükmedilen adli para cezasını ödeyememesi durumunda adli para cezasının hapis cezasına çevrileceğini yukarıda ayrıntılı şekilde anlatmıştık. Özetle, taraflar arasındaki sözleşmeden doğan bir yükümlülük olan çek bedelinin ödenmemesi nedeni ile hapis cezası sonucunu doğuracak olan Çek Kanunu’nun 5. Maddesinin Anayasa’nın Maddesi başta olmak üzere Anayasa’ya ve AİHS’e aykırı olduğu kanaatindeyiz. Ancak, Çek Kanunu’nun 5. maddesinin Anayasa’nın 2., 5., , , ve maddelerine aykırı olduğu iddiası ile Çek Kanunu’nun 5. Maddesinin iptali, bazı mahkemeler tarafından Anayasa Mahkemesi’nden itiraz yolu ile talep edilmiş olup; Anayasa Mahkemesi, tarih ve / E., / K. sayılı karar ile Çek Kanunu’nun 5. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda bahsi kararının konu ile ilgili kısmının gerekçesi şudur:

Anayasa Mahkemesinin tarihli ve E. /6, K. /54 sayılı kararında da ifade edildiği üzere çek, temel ilişkide bir sözleşmenin bulunup bulunmamasından bağımsız olarak, kambiyo hukukuna özgü borç doğuran özel bir havaledir. Taraflar arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığı veya temelde yer alan sözleşmenin geçersiz olduğu durumlarda dahi çek, başlı başına borç kaynağı biçiminde ortaya çıkabilmektedir. Çeki elinde bulunduran hamil, sözleşmeden kaynaklanan bir alacağı değil, doğrudan doğruya çekten doğan bir hakkı iktisap etmektedir. Çekin temelinde her zaman bir sözleşme bulunması zorunlu olmadığı gibi temelde bir sözleşme ilişkisinin bulunduğu durumlarda da bu ilişkiden bağımsız bir kambiyo taahhüdü söz konusudur. Borçlu, temel ilişki ne olursa olsun borcunu ödemek için çek kullandığında, asıl borç ilişkisi dışında kambiyo ilişkisi doğmaktadır. Bu nedenle, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişinin cezalandırılmasında Anayasa’nın maddesine aykırı bir yön bulunmamaktadır.

Önemle belirtmek gerekir ki; AİHS’in Ek 4 Numaralı Protokolü yılında Türkiye tarafından imzalanmış, yılında da onaylanmıştır. Ancak, protokolün 7. maddesi gereği Avrupa Konseyi’ne verilmesi gereken onay belgeleri henüz verilmediği için Türkiye’den AİHM’e, AİHS’in Ek 4 Numaralı Protokol ihlalleriyle ilgili olarak bireysel başvuru yapılamamaktadır. yılında Türkiye tarafından onaylanan AİHS’in Ek 4 Numaralı Protokolünün onay belgelerinin Türkiye tarafından Avrupa Konseyi’ne verilmesi ve devamında konunun bireysel başvuru kapsamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınması halinde, Çek Kanunu’nun 5. maddesinin AİHS’in Ek 4 Numaralı Protokol’üne aykırılığı gerekçe gösterilerek Türkiye aleyhine mahkûmiyet kararları çıkabileceği kanaatindeyiz.

Karşılıksız Çek Keşide Etme (Düzenleme) Suçu Yargıtay Kararları

ÇEKTE KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEBİYET VERMESİ SUÇUNA İLİŞKİN YARGI KARARLARI


KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME (DÜZENLEME) SUÇUNDA ŞİKAYET HAKKI KİME AİTTİR?

“ sayılı Çek Yasası 5. maddesinde düzenlenen “karşılıksız çek düzenleme” suçunun tamamlanması için, çekin ibraz edildiği banka tarafından sayılı Çek Yasası 3. maddesinde yazılı “karşılıksızdır” işleminin yapılması gerekmektedir. Suçun faili, Türk Ticaret Yasası’nda belirtilen zorunlu unsurları ihtiva eden ve yasal ibraz süresi içerisinde bankaya sunulduğunda karşılıksız olduğu anlaşılan çeki düzenleyen kişilerdir. Ayrıca bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayet şartına tabidir. Anılan suç nedeniyle şikayet hakkına sahip olan kişi, sayılı Yasa’nın 5/1. maddesinde yazılı olduğu üzere “hamil” dir.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde hamil; “elinde bulunduran, üzerinde taşıyan” olarak tanımlanmıştır. Kıymetli evrak hukukunda ise hamil; “kambiyo senedini hukuka uygun olarak elinde bulunduran”, yetkili hamil; ” kambiyo senedi bedelini talep etme hakkı olan şahıs”, ciro; ” kambiyo senedinden doğan hakların tahsil veya temlik amacıyla başkasına devri işlemi”, ciranta; “kambiyo senedini ciro eden kişi” , lehtar; “kambiyo senedi metni üzerinde ilk hak sahibi olan kişi” olarak tanımlanmaktadır.

sayılı Kanun ile değişik sayılı Çek Yasası’nın 5/1. maddesi uyarınca, bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve yargılama sırasında İcra ve İflas Kanununun , , , , ve üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.

Doktrinde; çekin muhatap bankaya ibraz edilmesi üzerine, karşılığının bulunmadığı tespit edildikten sonra üçüncü bir funduszeue.info kişiye devredilmesinin teknik anlamda “alacağın temliki” hükmü doğuracağı, bu nedenle alacak hakkının çeki devralana geçmesine rağmen çekin karşılıksız çıkması nedeniyle doğan şikayet hakkının devredilemeyeceği gerekçesi ile sayılı Kanun’daki “hamil” ibaresinin cirantaları kapsamadığı ve suçun mağdurunun yalnızca çeki ibraz eden hamil olduğu, karşılıksızdır işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran kişinin daha önceki cirantalardan biri veya ciro silsilesi içerisinde yer almayan başka bir üçüncü kişi olması arasında ceza hukuku yönünden bir fark bulunmadığı, bu durumun sadece takip hukuku açısından bir farklılık oluşturabileceği yönünde görüş bulunduğu gibi,

Şikayet hakkının çeki elinde bulunduran hamile ait olduğu, bu itibarla hamil tanımının; bankadan “karşılıksızdır” işlemi yapılmasını talep eden kişi ile çeki elinde bulunduran ve ciro silsilesi içerisinde yer alan önceki cirantaları da kapsadığı yönünde görüş de mevcuttur.

Kambiyo senetlerinden doğan her türlü dava, talep ve şikayet hakkı senede bitişik olup, senetten bağımsız olarak kullanılamaz. Kural olarak çeki elinde bulunduran yetkili hamil, çekten doğan her türlü alacak hakkına sahip olduğu gibi karşılıksız çek keşide eden kişileri şikayet hakkına da sahiptir. Çeki elinde bulundurmayan cirantaların şikayet hakkı bulunmamaktadır. Çünkü bu kişiler, çeke bağlı olan talep haklarını devrettikleri gibi şikayet haklarını da devretmiş sayılırlar (TTK m. ). Bu kişiler hamil olmadıkları için bankadan ödeme talebinde bulunamazlar ve yeniden hamil sıfatını kazanmadan şikayet hakkını da elde edemezler.

sayılı Kanun’daki “hamilin şikayeti” kavramı lafzi yorum doğrultusunda ele alınacak olursa kanun koyucu, başkaca bir şart aramaksızın şikayet hakkını doğrudan hamile vermiştir. Suçun düzenlenme amacı; çek bedelinin ödenmesini sağlamaktır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda; “karşılıksızdır” işlemini yaptıran kişinin, çek bedelini banka yerine kendisinden önce ciro silsilesinde yer alan cirantalardan herhangi birinden tahsil etmesi halinde, “şikayet” yönünden hukuki bir yararı kalmamaktadır. İşlenmiş bir suç hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma şartının, bu suç yönünden mağduriyeti ve şikayet yönünden hukuki yararı kalmayan bir kişiye ait olması suçun düzenlenme amacına uygun düşmemektedir. Uyuşmazlığa konu her iki Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararında da sanıklar tarafından keşide edilen çeklerin süresi içerisinde bankaya ibrazlarını müteakip, “karşılıksızdır” işlemine tabi tutuldukları noktasında bir farklılık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, soruşturma ve kovuşturma şartı olan şikayet hakkının kime ait olduğu noktasında ortaya çıkmaktadır.

Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının; çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz eden hamil ile “karşılıksızdır ” işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran ve aynı zamanda “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan önceki dönemde geçerli ve meşru ciranta olan kişiye ait olacağına, tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.” (Yargıtay Ceza Dairesi / E., / K.).

ÇEKİN BANKAYA İBRAZ TARİHİNDE, ÇEK HESABININ BULUNDUĞU BANKADA ÇEKİN KARŞILIĞINI BULUNDURMAKLA YÜKÜMLÜ OLAN ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN ÜYELİĞİNİN SONA ERMİŞ OLMASINA RAĞMEN BU DURUMUN TİCARET SİCİL GAZETESİNDE TESCİL VE İLAN EDİLMEMİŞ OLMASI

“ sayılı Kanun’un 5/1. maddesinde düzenlenen “çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet verme” suçunun failinin; aynı Kanun’un 5/2. maddesinde yazılı olduğu üzere, çek karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olan tüzel kişinin mali işlerini yönetmekle görevlendirilen yönetim organı üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa bu sefer yönetim organını oluşturan tüm gerçek kişiler olacağı kuşkusuzdur.

Herhangi bir nedenle (sürenin dolması, istifa vb.) yönetim kurulu üyeliği ve dolayısıyla çekin karşılığını bankada bulundurma yetkisi, Kanunda yazılı usulüne uygun şekilde sona ermiş olan yönetim kurulu üyesinin, yönetim kurulundan ayrılması hususunun şirket yönetimi tarafından ticaret sicilinde tescil ve ilan edilmemiş olması halinde; şirketin yönetim kurulundan ayrıldıktan sonra karşılıksızdır işlemine tabi olan bir şirket çeki nedeniyle kural olarak cezai sorumluluğuna gidilemeyecektir. Ancak anonim şirket adına düzenlenen çekin karşılığını bankada bulundurmakla görevli yönetim kurulu üyesinin Kanunda öngörülen sebeplerle ve usulüne uygun şekilde bu üyeliği sona ermesine ve bu husus yönetim kurulu tarafından tescil ve ilan edilmemesine rağmen; ayrıldığı anonim şirket yararına olmak üzere piyasada kendisi, ayrıldığı anonim şirketle bağlantısı olduğu tespit edilen üçüncü kişiler veya ayrıldığı anonim şirket adına; çek düzenlemeye, bu kişiler adına düzenlenen çeki bir şekilde ele geçirerek şirketin alacaklılarına şirket menfaatine teslim etmeye veya anonim şirket adına halen yönetici gibi davranarak bu çeklerle anonim şirket yararına mal veya hizmet alımına devam etmesi halinde; adı geçen yöneticinin borçlu anonim şirketle fiili bağlantısını sona erdirmediği kabul edilerek, çekin karşılığını bankada bulundurmakla yükümlü olacak diğer anonim şirket yöneticileriyle birlikte cezai sorumluluğunun devam etmesi gerektiğine, tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay Ceza Dairesi, / E., / K.)

SAYILI KANUNUN 5. MADDESİ ATFI İLE İCRA VE İFLAS KANUNUNUN /1 MADDESİNE GÖRE ÇEK İLE İLGİLİ KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİ YAPILMASINA SEBEP OLMAK SUÇLARINDAN DOLAYI ŞİKÂYET HAKKI, FİİLİN ÖĞRENİLDİĞİ TARİHTEN İTİBAREN ÜÇ AY VE HER HALDE FİİLİN İŞLENDİĞİ TARİHTEN İTİBAREN BİR YIL GEÇMEKLE DÜŞECEĞİNE İLİŞKİN BAM KARARI

“Davaya konu çekin ciro silsilesine göre suça konu çekin Yapı Kredi Bankası Finike Şubesi tarafından takas odasına konulmak suretiyle 01/04/ tarihinde işlem gördüğü, sonrasında 10/04/ tarihi itibarıyla müşteki Durmuş Uludağ tarafından çekin bankaya ibrazı suretiyle TL banka yükümlülük tutarının tahsil edildiği anlaşılmakla, Karşılıksızdır işleminden sonra suça konu çekin kime hangi tarihte teslim edildiğinin ilgili banka şubelerinden sorulması, ayrıca suça konu çekten dolayı icra takibi yapılmış ise icra dosyası getirtilerek müştekinin çekin karşılıksızdır işlemini öğrendiği tarihin tespit edilmeye çalışılması, tespit edilememesi halinde müştekinin çekin karşılıksızdır işlemini öğrendiğini beyan ettiği tarihe itibar edilerek şikayetin süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve esasa aykırı olduğundan, istinaf başvurusunda bulunan müşteki vekilinin ileri sürdüğü nedenler bu yönü ile yerinde görülmekle sayılı CMK’nun /1 maddesi yollamasıyla CMK’nun /1-e maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

Sayılı CMK’nun /1 maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 12/10/ tarihinde oybirliği ile karar verildi.” (Antalya BAM Ceza Dairesi, / E., / K.).

ŞİKAYET SÜRESİ AÇISINDAN KARŞILIKSIZDIR İŞLEMİNİN ÖĞRENİLDİĞİ TARİHİN ARAŞTIRILMASINA İLİŞİKİN BAM KARARLARI

“…Davaya konu çekin ciro silsilesine göre suça konu çekin Yapı Kredi Bankası Finike Şubesi tarafından takas odasına konulmak suretiyle 01/04/ tarihinde işlem gördüğü, sonrasında 10/04/ tarihi itibarıyla müşteki … tarafından çekin bankaya ibrazı suretiyle TL banka yükümlülük tutarının tahsil edildiği anlaşılmakla, Karşılıksızdır işleminden sonra suça konu çekin kime hangi tarihte teslim edildiğinin ilgili banka şubelerinden sorulması, ayrıca suça konu çekten dolayı icra takibi yapılmış ise icra dosyası getirtilerek müştekinin çekin karşılıksızdır işlemini öğrendiği tarihin tespit edilmeye çalışılması, tespit edilememesi halinde müştekinin çekin karşılıksızdır işlemini öğrendiğini beyan ettiği tarihe itibar edilerek şikayetin süresinde olup olmadığının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve esasa aykırı olduğundan, istinaf başvurusunda bulunan müşteki vekilinin ileri sürdüğü nedenler bu yönü ile yerinde görülmekle sayılı CMK’nun /1 maddesi yollamasıyla CMK’nun /1-e maddesi uyarınca HÜKMÜN BOZULMASINA…” (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., / K.).

“…

Dosya içerisinde bulunan çek fotokopisinin incelenmesinde şikayetçi şirketin çeki bankaya ibraz eden hamil olmadığı, ilk ciranta olduğu, çeki bankaya ibraz edenin son ciranta olduğu, çekin karşılıksız çıkması üzerine ciro silsilesi içerisinde çekin şikayetçi şirkete geri döndüğü ve bu şekilde hamil konumuna geldiği anlaşılmıştır. Bu durumda şikayetçi şirketin fiili öğrenme tarihi, çekin karşılıksız işlemine tabi tutularak kendisine geri döndüğü tarihtir ve şikayet hakkı bulunmaktadır. Bu husus gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince müşteki şirketin yetkili hamil olmadığı kabul edilerek şikayet dilekçesinin reddine karar verilmek suretiyle, CMK maddesine aykırı olarak yetersiz ve yasal olmayan gerekçe ile karar verilmesi…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., / K.).

TÜZEL KİŞİ HAKINDA DA TEDBİREN ÇEK DÜZENLEME VE ÇEK HESABI AÇMA YASAĞI TEDBİRİNE HÜKMEDİLMESİ GEREKTİĞİNE İLİŞKİN BAM KARARLARI

“… Ancak, şirket çeki olmasına rağmen tüzel kişi hakkında tedbire hükmedilmemesi,

Usul ve esasa aykırı ise de, bu aykırılık Dairemizce duruşma yapılmaksızın Sayılı CMK’nun /1-a maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün olduğundan, Hükmün funduszeue.infoine “….sanığın..” ibaresinden sonra gelmek üzere “….ve Tasfiye Halinde … İnşaat Nakliye Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin …” ibaresi EKLENEREK DÜZELTİLMESİNE…” (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., /82 K.).

“… çekin şirket çeki olmasına rağmen çek hesap sahibi tüzel kişiye tedbir kararı uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bu aykırılık Dairemizce duruşma yapılmaksızın Sayılı CMK’nun /1-a maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak düzeltilmesi mümkün olduğundan…” (Antalya Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., / K.).

SANIĞA USULÜNE UYGUN TEBLİGAT YAPILMADAN KARAR VERİLMESİ İLE ŞİKAYET DİLEKÇESİNDE İSMİ BULUNMAYAN ŞİRKETİN YÖNETİM KURULU HAKKINDA TEDBİR KARARI VERİLEMEYECEĞİNE İLİŞKİN BAM KARARI

“… 1-) Sanık adına usulüne uygun tebligat yapılıp hakkındaki dava ve duruşmalardan haberdar edilmeden CMK’nun /1-e maddesine aykırı olarak kanunen hazır bulunması gereken kişilerin yokluğunda karar verilmesi,

2-) Sayılı Yasanın 5/1 maddesi gereğince çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı şikayet dilekçesinde gösterilen yetkili ve şirket hakkında verilebileceği halde, haklarında şikayet bulunmayan ve şikayet dilekçesinde isimleri belirtilmeyen şirketin yönetim kurulu hakkında da çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmesi, Kanuna aykırı, sanık müdafiinin istinaf nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün sayılı CMK’nın /1(e) maddeleri gereğince BOZULMASINA…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., / K.).

İİK MADDE GEREĞİ ŞİKAYETÇİNİN DİLEKÇE VE BEYANDA GÖSTERDİĞİ DELİLLERLE BAĞLI OLDUĞUNA İLİŞKİN BAM KARARI

“ … Sanık hakkında iddianame yerine geçen şikayet dilekçesi ile icra ceza mahkemesine açılan davada, İİK’nın maddesindeki, şikayetçinin dilekçe ve beyanda gösterdiği delillerle bağlı olduğu hükmüne aykırı olarak, şikayet dilekçesine konu yapılan çeklerin mevcut olup olmadığı, varsa yasal unsurlara haiz olup olmadığı, ibraz ve şikayetlerin yasal sürede yapılıp yapılmadığı ve müştekinin şikayet dilekçesine konu çekler yönünden şikayet hakkının bulunup bulunmadığı tespit edilmeden, müşteki tarafın bu hususta her hangi bir beyanı tespit edilmeden icra ceza mahkemesine hitaben yazılan şikayet dilekçesinde gösterilmeyen (seri numaraları farklı ) çekler ile ilgili hüküm kurulması,

Yasaya aykırı görüldüğünden CMKnın /1-d, maddeleri gereğince HÜKMÜN BOZULMASINA…” (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi. T., / E., / K.).


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere [email protected] adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası