risale i nur vecizeler kısa / Fotoğraflar ve Vecizeler - YENİ ASYA

Risale I Nur Vecizeler Kısa

risale i nur vecizeler kısa

Vecize dediğimiz özlü sözler çok kısa olmakla birlikte, birçok gerçekleri ifade etmekte ve hiçbir zaman ehemmiyetini yitirmemektedir. Eşsiz tesbitleriyle asırlara ışık tutan Bediüzzaman Hazretlerinin (ra), bizde ve dış dünyada bilhassa şiddet olaylarına yorum getireceğini düşündüğüm vecizelerinden birkaçını sunuyorum:

*Acz (güçsüzlük), muhalefetin menşeidir (kaynağıdır).

*Aç canavara karşı tahabbüp (sevgi), merhametini değil, iştihasını açar; hem de diş ve tırnağının kirasını da ister.

*Adavet (düşmanlık) etmek istersen, kalbindeki adavete adavet et.

*Adavet ve muhabbet (düşmanlık ve sevgi), nur ve zulmet (ışık ve karanlık) gibi zıttırlar. İkisi manayı hakikisinde olarak (gerçek manada) cem olamazlar (bir araya gelemezler).

*Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.

*Ahlâk-ı aliyeyi (yüksek ahlâkı) tahrip eden (bozan), kizbtir (yalancılıktır).

*Mahlûkatın en mükerremi (muhteremi), belki en âlâsı olan insan, eğer bozulsa, bozuk hayvandan daha ziyade bozuk olur.

*Âlimi mürşid (gerçek eğitimci âlim), koyun olmalı, kuş olmamalı. Koyun kuzusuna süt verir, kuş yavrusuna kay verir.

*Allah’a hakikî abd (gerçek kul) olan, başkalara abd olmaz.

*Arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır.

*Başkalarının füturu (gevşekliği) ve çekilmesi, ehl-i himmetin (samimî gayrette olanların) şevkini, gayretini ziyadeleştirmeğe sebeptir.

*Ben ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam!

*Beşer bir taraftan arzın şifası iken, diğer taraftan ölümünü intaç eden (ölümüne sebep olan) bir zehirdir.

*Biçare (zavallı) hakikatler, kıymetsiz ellerde kıymetsiz olur.

*Bir dane-i hakikat (tek bir gerçek), bir harman hayalata (hayallere) müreccahtır (tercih edilir).

*Bir fikre dâvet, cumhuru ulemanın (âlimler topluluğunun) kabulüne vabestedir (bağlıdır).

*Bir hatır için, bin hatır kırılmaz!

*Bir masumun hakkı, yüz cani için feda edilmez.

*Bizim düşmanımız cehalet, zaruret (fakirlik), ihtilâf (uyuşmazlık) tır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet (bilgi), ittifak (birlik–dayanışma) silâhıyla cihad edeceğiz (mücadele edeceğiz).

*Bu meydan-ı imtihanda (imtihan yeri olan dünyada) olanlar, başıboş değiller; saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyor.

*Bütün kemalatın (olgunlukların) esası ve madeni (temeli) iman-ı billah (Allah’a iman) hakikatıdır.

*Büyüklüğün şe’ni (hal ve tavrı), tevazu ve mahviyettir (alçak gönüllü olmaktır); tekebbür ve tahakküm (gurur ve zorbalık) değildir.

*Canavar vicdanı taşıyanlara karşı dalkavukluk etmekle zaaf göstermek, onları tecavüze sevk eder.

*Cehennem lüzumsuz değil; çok işler var ki, bütün kuvvetiyle “Yaşasın cehennem” der!

*Cemiyete dahil olan (toplumun içerisinde olan), cemiyetin nizamını (düzenini) ihlâl etmemek (bozmamak) gerektir.

*Çaresi bulunan şeyde acze (güçsüzlüğe), çaresi bulunmayan şeyde ceza’a iltica etmemek (sabırsızlık ve telâşa kapılmamak) gerektir.

*Çok iyiler var ki, iyilik zannıyla fenalık yapıyorlar.

*Din, hayatın hayatı, hem nuru hem esası, İhyayı din (Dinin hayatlanması) ile olur bu milletin ihyası.

*Din, milletin hayatı ve ruhudur.

*Dînî ve fennî ilimlerle millî eğitimin temeli atılır. Bu sağlam temelden ise birlik ve beraberlik binaları yükselir.

*Dinsizlik, muharrib-i medeniyettir (medeniyetin tahripçisidir).

*Dünyada en büyük ahmak odur ki, dinsiz serserilerden terakkiyi (yükselmeyi) ve saadet-i hayatiyeyi (mutlu bir hayatı) beklesin.

*Dünyevî dostlar ve rütbeler, kabir kapısına kadardır.

*Ecel ve kabir insanı beklediği gibi, Cennet ve Cehennem de insanı bekliyor ve gözlüyor.

*Elimizde nur var, topuz yok; nur, kimseyi incitmez, ışığıyla okşar.

*Gayrimeşrû (meşrû olmayan) bir muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir.

*Güzel Gören, güzel düşünür; güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

*Hak (gerçek) o kadar parlaktır ki, körler de görebilir.

*Hakikat, tahavvül etmez (gerçekler değişmez).

*Hakikî vukuatı (gerçek olayları) kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir.

*Haksızlığa karşı sükût etmek, hakka karşı bir hürmetsizliktir.

*Her söylediğin doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek doğru değil.

*Hürriyet, makine-i hayatın (hayat makinesinin) buharıdır (enerjisidir).

*Irkçılık, bütün bütün bir tehlike-i azimdir (büyük bir tehlikedir).

Benzer konuda makaleler:

Risale-i Nur'dan Vecizeler

Ey insanlar! Fâni, kısa, faydasız ömrünüzü; bâki, uzun, faydalı, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır, Bâki-i Hakiki’nin yoluna sarf ediniz. Çünkü Bâki’ye müteveccih olan şey, bekanın cilvesine mazhar olur.

(Lem’alar, sh. 17)

***

Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir.

(Lem’alar, sh. 10)

***

Tabiat bir sanat-ı İlahiyedir, sâni’ olmaz. Bir kitabet-i Rabbaniyedir, kâtip olmaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Bir defterdir, defterdar olmaz. Bir kanundur, kudret olmaz.

(Lem’alar, sh. )

***

Kur’an bir hâfızdır, kudret kalemiyle kâinat sahifelerinde yazılan âyâtı okuyor.

(Lem’alar, sh. )

***

Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor, rumuzu tavazzuh ediyor.

(S.T. İşarat, sh. )

***

sh

Hiç mümkün müdür ki semavat ve arzı halk eden bir Sâni’-i Hakîm, semavat ve arzın en mühim neticesi ve kâinatın en mükemmel meyvesi olan insanları başıboş bıraksın, esbab ve tesadüfe havale etsin, hikmet-i bâhiresini abesiyete kalbetsin? Hâşâ!

(Mektubat, sh. )

***

Elde Kur’an gibi bir mu’cize-i bâki varken

Başka bürhan aramak aklıma zâid görünür.

Elde Kur’an gibi bir bürhan-ı hakikat varken

Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir?

(Sözler, sh. )

***

Ey insan! Fenaya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip düşünmeyiniz. Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz. Ademe değil, vücud-u daimîye sevk olunuyorsunuz. Zulümata değil, âlem-i nura giriyorsunuz. Sahip ve Mâlik-i Hakiki’nin tarafına gidiyorsunuz ve Sultan-ı Ezelî’nin payitahtına dönüyorsunuz. Kesrette boğulmaya değil, vahdet dairesinde teneffüs edeceksiniz. Firaka değil, visale müteveccihsiniz.

(Mektubat, sh. )

***

Ey insan! Sen eğer nefis ve şeytanı dinlersen esfel-i safilîne düşersin. Eğer Hak ve Kur’an’ı dinlersen a’lâ-yı illiyyîne çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun.

(Sözler, sh. )

***

Haşirde sizi ihya edecek zat, öyle bir zattır ki bütün kâinat, ona emirber nefer hükmündedir… Her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, gece ve gündüzü, kış ve yazı bir kitap sahifeleri gibi kolayca çevirir; dünya ve âhireti, iki menzil gibi bunu kapar, onu açar bir Kadîr-i Zülcelal’dir.

(Sözler, sh. )

***

Bu insan zanneder mi ki başı boş kalacak? Hâşâ! Belki insan, ebede mebustur ve saadet-i ebediyeye ve şekavet-i daimeye namzettir. Küçük büyük, az çok her amelinden muhasebe görecek. Ya taltif veya tokat yiyecek.

(Lem’alar, sh. )

***

Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu bela başında vardır. Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve manevî sürurla doludur. Derecesine göre iman kuvvetiyle hisseder.

(Lem’alar, sh. )

***

Hayatın lezzetini ve zevkini isterseniz hayatınızı iman ile hayatlandırınız ve feraizle ziynetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhafaza ediniz.

(Sözler, sh. )

***

sh

Hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imandadır ve iman hakikatleri dairesinde bulunur.

(Sözler, sh. )

***

Din hayatın hayatı hem nuru hem esası. İhya-yı din ile olur şu milletin ihyası.

(Sözler, sh. )

***

Dâr-ı fâniden dâr-ı bâkiye dönülecek ve Kadîm-i Bâki’nin makarr-ı saltanat-ı ebediyesine gidilecek ve kesret-i esbabdan Vâhid-i Zülcelal’in daire-i kudretine gidilecek, dünyadan âhirete geçilecek. Merciiniz onun dergâhıdır, melceiniz onun rahmetidir.

(Mektubat, sh. )

***

İman, hem nurdur hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.

(Sözler, sh. )

***

İman, insanı insan eder. Belki insanı sultan eder.

(Sözler, sh. )

***

Cenab-ı Hakk’ı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envara, esrara ya bi’l-kuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakiki tanımayan, sevmeyen nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten müptela olur.

(Mektubat, sh. )

***

İman, bir manevî tûba-i cennet çekirdeğini taşıyor. Küfür ise manevî bir zakkum-u cehennem tohumunu saklıyor.

Demek selâmet ve emniyet, yalnız İslâmiyet’te ve imandadır.

(Sözler, sh. 17)

***

Kur’an yıldızlarına perde çekilmez. Gözünü kapayan yalnız kendi görmez, başkasına gece yapamaz.

(Mektubat, sh. 66)

 


Risale-i Nur'dan Vecizeler<

kez okundu


FacebookTwitterGoogle+WhatsApp

Risale-i Nur&#;dan Vecizeler Risale-i Nur Küllliyatından derlediğimiz Bediüzzaman Sözleri, resimli vecizeler, kısa anlamlı güzel dini sözler ve nükteler, ifadeler

Risale-i Nur&#;dan Vecizeler

Risale-i Nur Eserlerinden derlediğimiz vecizeleri ve güzel sözleri sizinle paylaşıyoruz…

Vecilerimizi Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin müellifi olduğu Risale-i Nur külliyatından derledik. Allah istifademizi arttırsın…

&#;Bu zamanın en büyük farz vazifesi, İttihad-ı İslâm&#;dır.&#;

Risale-i Nur &#; Hutbe-i Şamiye

* * *

&#;Ey insan! Senin nokta-i istinadın ancak ve ancak Allah’a olan imandır.&#;

Şualar, Yirmi Dokuzuncu Lem’adan İkinci Bab

* * *

Risale-i Nur ise der: &#;Her kim olursan ol; bak, gör. Yalnız gözünü aç, hakikati müşahede et, saadet-i ebediyenin anahtarı olan imanını kurtar&#;.

(Risale-i Nur)

* * *

&#;Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası. İhyâ-yı din ile olur şu milletin ihyâsı. &#;

Sözler

Gıybet odur ki, gıybet edilen adam hazır olsaydı ve işitseydi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zaten gıybettir. Eğer yalan dese, hem gıybet, hem iftiradır; iki katlı çirkin bir günahtır. Mektubat

* * *

Gıybet, ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez. Nasıl meşhur bir zât demiş:

وَ اُكَبِّرُ نَفْسِى عَنْ جَزَۤاءٍ بِغِيْبَةٍ فَكُلُّ اِغْتِيَابٍ جَهْدُ مَنْ لاَ لَهُ جَهْدٌ

Yani, &#;Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.&#;

Mektubat

Hem Kur&#;ân&#;ı okumanın fâidesi, yalnız hafız olmak ve dünyada onunla bir makam kazanmak, bir maaş almak değil; belki herbir harfi, hiç olmazsa on hayrından tâ yüze, tâ binlere kadar Cennet meyvelerini, âhiret fâidelerini vermesini düşünüp ve ebedî hayatın rahatını ve saadetini temin etmek niyetiyle okumak lâzımdır.

(Emirdağ Lahikası &#; I)

* * *

Şimdi bulutlara bak:

Yağmurun şıpıltıları mânâsız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi boş bir gürültü olmadığına kat&#;î delil ise, hâli bir boşlukta o acaibi icad etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek gösteriyor ki, o şırıltı, o gürültü, gayet mânidar ve hikmettardır ki, bir Rabb-i Kerîmin emriyle müştaklara o yağmur bağırıyor ki, &#;Sizlere müjde, geliyoruz!&#; mânâsını ifade ederler. 

Risale-i Nur / Otuzüçüncü Söz

Şimdi göğe bak:

Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız kamere dikkat et. Onun hareketi bir Kadîr-i Hakîmin emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir.

Risale-i Nur / Otuzüçüncü Söz

* * *

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Sizin sebat ve metanetiniz, masonların ve münafıkların bütün plânlarını akîm bırakıyor.

Risale-i Nur

* * *

Avrupa ve Amerika İslâmiyetle hamiledir; günün birinde bir İslâmî devlet doğuracak. Nasıl ki Osmanlılar Avrupa ile hamile olup bir Avrupa devleti doğurdu.

(Risale-i Nur)

* * *

&#;Sen, ani ve fani zevklerin bekasını arıyorsun. Onun için, onun zevaliyle ağlamaya başlıyorsun. Kör hissiyatınla bu yanlışının tam tokadını yersin. Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.&#;

Emirdağ Lâhikası &#; I

Evet, nasıl ki eski zamanda İslâmiyetin terakkisi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını def etmek, silâh ile, kılınç ile olmuş. İstikbalde silâh, kılınç yerine hakikî medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin mânevî kılınçları düşmanları mağlûp edip dağıtacak.

Risale-i Nur

* * *

Zira, bin adamın iştirak ettiği bir piyango kumarına yarı malını vermek akıl kabul ederse—halbuki kazanç ihtimali binde birdir—sonra yirmi dörtten bir malını, yüzde doksan dokuz ihtimalle kazancı musaddak bir hazine-i ebediyeye vermemek ne kadar hilâf-ı akıl ve hikmet hareket ettiğini, ne kadar akıldan uzak düştüğünü, kendini âkıl zanneden adam anlamaz mı?

Risale-i Nur / Dördüncü Söz

Fâilsiz bir fiil ve müsemmâsız bir isim mümkün olmadığı gibi, mevsufsuz bir sıfat, san&#;atkârsız bir san&#;at dahi mümkün değildir.

Risale-i Nur

* * *

İnsan fıtraten gayet zayıftır. Halbuki herşey ona ilişir, onu müteessir ve müteellim eder.

Risale-i Nur / Sözler

* * *

&#;Evet, herşey ya hakikaten güzeldir, ya bizzat güzeldir, veya neticeleri itibarıyla güzeldir.&#;

Risale-i Nur

Risale-i Nur&#;dan güzel dini sözler

Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima sûret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür.

Münâzarat

* * *

Hayat bir faaliyet ve harekettir. Şevk ise matiyyesidir. İşte, himmetiniz şevke binip mübareze-i hayat meydanına çıktığı vakit, en evvel düşman-ı şedîd olan yeis rastgelir. Kuvve-i mâneviyesini kırar. Siz o düşmana karşı (1) لاَ تَقْنَطُوا kılıncını istimal ediniz.

Münâzarat / Risale-i Nur

&#;
matiyye: binek hayvanı
himmet: ciddi çaba, gayret
şevk: istek, arzu
mübareze-i hayat: hayat mücadelesi
düşman-ı şedîd: şiddetli düşman
yeis: ümitsizlik
Kuvve-i mâneviye: manevi kuvvet
(1) : &#;Ümidinizi kesmeyin.&#; Zümer Sûresi,
istimal: kullanma
* * *

“Evet, Kur’ân’ın düsturları, kanunları, ezelden geldiğinden, ebede gidecektir. Medeniyetin kanunları gibi ihtiyar olup ölüme mahkûm değildir. Daima gençtir, kuvvetlidir.” (Sözler, Yirmi Beşinci Söz)

Lezâiz çağırdıkça, &#;Sanki yedim&#; demeli. &#;Sanki yedim&#;i düstur yapan Sanki Yedim namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi. (Mektubat)

* * *

Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa&#; Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız birkaç saniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zâikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefîhidir. (Mektubat)

* * *

Muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli, hoşgeldin demeli. Geçmiş lezâiz, ah vah dedirtir. Ah, müstetir bir elemin tercümanıdır. Geçmiş âlâm, oh dedirtir. O oh, muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir. (Mektubat)

* * *

“En ehemmiyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahluklar, bazen sanat ve hilkat cihetinde en büyüğünden daha büyük olur.” Risale-i Nur Külliyatı’ndan

* * *

Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise mâneviyatta kördür.  Bediüzzaman

* * *

Nisyan dahi bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını çektirir, müterâkimi unutturur. (Mektubat)

* * *

Sıkıntı, sefahetin muallimidir. Yeis, dalâlet-i fikrin, zulmet-i kalb ruh sıkıntısının menbaıdır. (Mektubat)

İlgili Diğer Konular

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir