selçuklu devleti kaç yıl sürdü / Büyük Selçuklu ne zaman kuruldu, ne zaman yıkıldı

Selçuklu Devleti Kaç Yıl Sürdü

selçuklu devleti kaç yıl sürdü

kaynağı değiştir]

Anadolu Selçuklu Devleti kuruluş döneminde tümüyle Türkmen savaşçılarından oluşan bir orduya sahiptir. Bu aşiret savaşçıları kendi beylerinin emrinde savaşa gelirlerdi. Devletin sivil yöneticileri de bu Türkmen beylerinden oluşmaktaydı.[46] Anadolu Selçuklu Devleti, II. Süleyman Şah’tan ( – ) itibaren, önce ağır ağır, sonra hızla Türk aşiret yapılanışını tasfiye ederek, bütünlük gösteren merkezi bir devlet yapısını esas almıştır.[45] Anadolu Selçuklu ordusunun ve sivil devlet yönetiminin ne zaman dönüştüğü konusu günümüzde hâlen açık değildir. Devletin kuruluş döneminde, yani yüzyıl sonlarından yüzyıl sonlarına kadar orduda olduğu kadar idari yapıda da Türkmen unsurların hakim olduğu ileri sürülmektedir. Buna göre gulam istihdamı yüzyıl sonlarından itibaren gelişmiştir. Bu bir yüzyıllık dönem hakkında bilgi veren kaynaklarda gulamlara ilişkin hiçbir bilgi bulunmaz, yılındaki Miryokefalon Muharebesi’nde sonra bu konuda bilgiler bulunmaktadır.[] Bu tespit dikkate değer olmalıdır, Doğan Avcıoğlu , Miryokefalon’da yenilgi üzerine Konstantinopolis’e çekilen Bizans ordusuna refakat etmek üzere üç komutan idaresinde üç birliğin görevlendirildiğini yazmaktadır. Ancak Türkmenler yolun bir kısmında Bizans ordusuna saldırırlar. İmparator I. Manuil yakınmalarına II. Kılıç Arslan “Bu Türkmenler benden bağımsız, onları kontrol edecek güçte değilim.” karşılığını vermiştir. Gerçekten de sultanın Bizans imparatoruyla anlaştığı haberi duyulunca Türkmenlerin, sultanı hainlikle suçladıkları, küfrettikleri ve ganimet paylarının alarak yurtlarına döndükleri, bir kısmının ise geri çekilmekte olan Bizans ordusuna ganimet için saldırılar düzenledikleri kaynaklarda yer almıştır.[48] Bizans ordusuna refakat eden Selçuklu subayları ise Türkmenleri, “Kendilerine tabi olmayan kaba, asi Türkler” olarak tanımlamışlardır. Miryakefalon Muharebesi Anadolu Selçuklu Devleti ordusu ve devlet cihazı yönünden, kökten bir dönüşümün ilk işaretlerini verir, Türkmenlerin hem devlet cihazı hem de ordu için artık “güvenilmez” olduğunu göstermektedir. Kuşkusuz bu dönüşümün tek nedeni Türkmenlerin bu anlamda güvenilmez görülmesi değildir. Değişen silah bileşimleri ve askeri donanım, hafif süvarinin kullanımını sınırlamaktadır. Türkmen hafif süvarisi hızlı ve okçulukta son derece becerikli olmakla birlikte müstahkem mevkilerini kuşatılmasında yetersiz kalmaktadır. Üstelik ağır süvari birlikleri karşısında uygun donanıma sahip değillerdir.[51] Bununla birlikte Türkmen savaşçıları Anadolu Selçuklu ordusunda daha sonraları da görülmeye devam edilmiştir. Ancak başlarda, kabile şeflerinin emri gereği ya da gönüllü olarak sultanın askeri seferlerine katılan ve sadece ganimetten pay almakla yetinen Türkmenlerin II. Süleyman Şah’ın yılındaki Gürcistan seferinde paralı asker olarak yer aldıkları ileri sürülmektedir. Daha sonraki tarihlerde paralı Türkmen askerleriyle ilgili kayıtlara rastlanır.[]

Görünürde sultana tabi oldukları üstün körü ileri sürülen Türkmenlerin esasen kendi kabile şeflerine itaat ettikleri kabul edilirse, merkezi devlet düzenine uyum sağlamalarının beklenemeyeceği ortadadır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin klasik İslam devletlerinin merkezi devlet düzenini alması sırasında Türkmenlerle payitaht arasındaki uyumun ve bağın giderek yıpranması kaçınılmaz olacaktır. Merkezi devleti tanımlayan prensiplerin, Türkmenlerin göçebe ya da yarı-göçebe bir yaşam tazına aykırı gelecektir.[]

Gulamların ana kaynağı askeri seferler sırasında alınan esirlerdir. Savaş esirleriyle ilgili kayıtlar Miryokefalon Muharebesi’nden sonra büyük ölçüde artmıştır. İbn Bibi, II. Kılıç Arslan’ın oğullarının çevre ülkelere yaptıkları yağma seferlerinde her yıl yüz binin üzerinde esir getirildiğini belirtmiştir. I. İzzeddin Keykavus’un (h.y. – ) Çinçin Kalesi’nin ele geçirilmesinden sonra köle pazarlarına o denli çok köle sürülmüştür ki, fiyatlar ciddi biçimde düşmüştür. Tarihi kaynaklar, bu esirler arasında normal olarak kadın ve çocukların da olduğunu kaydetmiştir. Asi Türkmenlerden de hayli esir alınmaktadır.[] Diğer yandan Selçuklu sultanlarına hatırı sayılır çoklukta gulam hediye edildiği belgelerden görülmektedir. Sultanların da çeşitli hükümdarlara, devlet ricaline, hatta dönemin halifesine gulam ve cariyeler hediye gönderdiği bilinmektedir.[] Sonuç olarak gulam olarak yetiştirilmek üzere çok sayıda ergenlik çağına ulaşmamış oğlan çocuğu vardır. İbn Bibi’ye göre, Selçuklu sarayında Rum, Ermeni, Gürcü, Rus, Frank, Deylemli, Kazvinli, Kürt, Tacik, Hitaylı, Keşmirli, Kıpçak ve Türk vardır.[] Esasen gulamlar da maaş alırlardı, yılda dört kez, “bişegani” adı verilen bir maaş almaktaydılar.[]

Gulamlar, sultanın eli altında olduğu kadar, hatta bazen daha yüksek sayılarda olmak üzere, emirin maddi gücüne bağlı sayıda onların maiyetinde de bulunmaktadır. Öyle ki I. Alaeddin Keykubat’ın öldürttüğü 24 emirin maiyetindeki gulamların, sarayın ve sultanın güvenliğini tehdit edebilecek kadar yüksek sayıda olduğu anlaşılmaktadır. Sultanın konuya dikkati Naib Hokkabazoğlu Emir Seyfeddin tarafından çekilmiş, öldürülen emirlerin gulamlarının, kölelerinin ve hizmetkarlarının da öldürülmesini tavsiye edilmiş, sultan da bu emri vermiştir. Akabinde, sultanın kayınpederi olan Emir Komnenos’un adabınca uyarısı üzerine emir geri alınmıştır. İbn Bibi’nin anlatımından anlaşıldığı kadarıyla, birinci gruptakiler yaşça ileri, ikinci gruptakiler küçük yaşta olanlar olmak üzere iki kategori gulam vardır. Birinci gruptakilerin malları hazineye alındıktan sonra serbest bırakılmasına, ikinci gruptakilerin ise saraya taştdar olarak alınması ya da gulamhanelere gönderilmesi emrolunmuştur.[]

Saray gulamları içinde bir alt sınıf olarak “gulam-ı hass”, saray gulamları içinden seçilen ve sadece sultana bağlı bir kıt’a vardır. Bu sınıf, kendi içinde de çeşitli alt sınıflara ayrılarak sultanın tüm özel hizmetlerini ve muhafızlığını üstlendikleri anlaşılmaktadır. Sadece sultanın katıldığı savaşlarda değil, zaman zaman sultanın katılmadığı askeri seferlere de katıldıkları biliniyor. Sultanın emri üzerine devlet ricali ve emirlerin tutuklanması ya da kim olursa olsun birinin sultanın huzuruna çağrılması işlerini doğal olarak yerine getirmektedirler.[]

İkta askerleri[değiştir kaynağı değiştir]

Merkez teşkilat esas olarak devlet ricalini ve saray görevlilerini kapsar. Sarayda pek çeşitli işlere bakan hizmetkarlar istihdam edilirdi. Farklı alt bölümlerin, örneğin mutfak, ahırlar, silahhane, şaraphane gibi kendi personeli ve amirleri olurdu. Birçok saray çalışanı daha sonra saray dışında idari görevler almışlardır. Bunların bir kısmı, gayrımüslüm ailelerin çocuklarıyken tutsak olarak ele geçirilen ve köle (gulam) olarak köklü bir eğitimden geçirilmiş unsurlar iken bir kısmı da yine sarayda Türk kültürüyle yakinen temas eden tacik unsurlardır. Örneğin Esededdin Arslan, Şemseddin Hasoğuz, Celâleddin Karatay, Mübarizeddin Ertakuş, Seyfeddin Torumtay, Cemaleddin Ferruh gibi tanınmış devlet görevlileri Müslüman olmayan halklardanken Kemaleddin Kamiyar, Sâhib Ata Fahreddin Ali, Nasireddin Müstevfi gibi İran kökenli insanlardır. Bu saray görevlilerinin farklı görevleri vardır.[76]

Temel teşkilatlanma askeri, yönetsel, mali, şer’i ve hukuki, tahriri olmak üzere beş kısımdan oluşurdu ve amirleri devlet ricalini oluşturur. Askeri konulara “beylerbeği”, mali ve yönetsel işlere “sahip” ya da “vezir” ve onlara bağlı daire amirler bakarlardı. Şer’i ve hukuki işlerden ise “Kadılkuzat” ve ona bağlı kadılar sorumludur. Her bölümün amirlerince oluşturulan “divan”lar vardır.

Divanlar ve emirler[değiştir kaynağı değiştir]

Anadolu Selçuklu Devleti’nde toprak mülkiyeti düzeni “Miri toprak düzeni”dir. Mülkiyet esas olarak devlete aittir ve devlet toprağı işlemek üzere vergi ödemek karşılığında köylülere bir bakıma kiraya vermiştir. Bu toprakların vergisini toplama hakkı ikta sahiplerine verilmiştir. İkta sahibinin aldığı bu vergiler onun, belirlenmiş bir devlet hizmetini yerine getirmek karşılığında alacağı maaş yerine geçmektedir. Yönetimi ve mali durumu özerktir, devlet tahsildar gönderemez.[45] Anadolu Selçuklu’da hemen hemen bütün topraklar miri rejime tabidir. Devlet ricali de ikta sahibi kılınmıştır. Ama çoğunluğu askeri iktadır. İktalar verasete tabi olmadığı gibi kaydi hayat şartı da yoktur, verilen hizmet süresi için verilmiştir. Devlet riacali de çok büyük arazilerden ikta olarak yararlanıyor olmasına karşın aynı stadüdedir.[]

İkta sisteminin sonucu olarak tarımdan alınan vergiler hazineye değil ikta sahibine ödenirdi. Devlet zekatın onda birini ürün vergisi olarak toplardı. Vergiye esas olan toprak birimi “çift-i avamil”dir, bir çift hayvanla sürülebilecek genişlikteki tarımsal arazidir ve yıllık vergisi nakden ödenmek üzere bir dinardır.[45]

Mülk arazi[değiştir

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir