erzeli ömür / Erzel-i Ömür Ne Demek? | İslam ve İhsan

Erzeli Ömür

erzeli ömür

Hadislerle Yaşlılık &#; Erzel-i Ömür

Her hastalığın bir şifası vardır. Ancak Allah ihtiyarlığın tedavisini yaratmamıştır.8 İnsan her geçen gün vücudundaki değişime tanıklık eder. Çocuk iken büyümüş, güçlenip olgunlaşmış ve gün gelmiş yine çocuk gibi zayıflamıştır. Artık eskisi gibi göremez, işitemez ve rahat davranamaz hâle gelmiştir. Kısacası önceden yaptıklarını yapamaz olmuştur. İlâhî kanun gereği, artık cildi kırışmış, beli bükülmüş, saçları ağarmıştır. Düşünce ve idrak gücü de zayıflamıştır. Rabbimizin,“Kime uzun ömür verirsek onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz. Hâlâ düşünmeyecekler mi?”9 şeklinde ifade ettiği bu yaşlılık alâmetleri belirdiğinde, gençliğini ve güzelliğini kaybeden, gücünü yitiren, beli bükülen insan, âdeta çocuklaşmış ve merhamete muhtaç bir hâle gelmiştir.

Yüce Rabbimiz, Kur&#;ân-ı Kerîm&#;de, ihtiyarlık dönemini “erzelü&#;l-umr” yani ömrün en rezil/sefil/düşkün dönemi olarak ifade etmektedir: “Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek. İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.”10 Her insanın ömrü farklıdır. Kimisininki kısa, kimisininki ise uzundur. Âyet-i kerimede uzun süre yaşayacak kimselerin ömrün en düşkün dönemine ulaşacağı vurgulanmaktadır. Bu dönem insanın aklî ve bedenî birçok kabiliyetinin zayıflayacağı hatta yok olacağı bir dönemdir. İnsanın bu dönemde gençlikteki güç ve kuvvetine yeniden kavuşması mümkün değildir.

“Allah, sizi güçsüz olarak yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından bir güç veren, sonra gücün ardından bir güçsüzlük ve yaşlılık verendir. O, dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, hakkıyla kudret sahibidir.”11 âyet-i kerimesinde buyurduğu gibi Allah, insana genç iken verdiği güç ve sıhhati yaşlandığı zaman kendisinden alır ve onu âciz bir duruma düşürür. Peygamber Efendimiz bu durumu bildiği için dualarında sık sık ihtiyarlık ile gelen âcizlikten Allah&#;a sığınmaktadır: “Allah&#;ım! Cimrilikten, tembellikten, ömrün en rezil/düşkün zamanından, kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım.”12 İnsanoğlu hayat ve ölümün, kimin daha güzel davranacağını sınamak için Allah tarafından yaratıldığından13 habersiz, yaşar gider. Güçlü, itibar sahibi, güzel çağlarında, dünyanın sonu gelmez zevk ve eğlenceleriyle aldanmaktan kendini alamaz. Sağlığını ve vaktini değerlendiremeden ömrünü geçirir.14 İnsanı çok iyi tanıyan şeytan, Hz. Âdem&#;i bile, “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayacak bir saltanatı göstereyim mi?” sözleriyle, fıtratında yer alan ebedîlik duygusunu istismar ederek kandırmamış mıdır?15

Ölüme bir adım mesafede olduğu hâlde dünyalık heveslerin peşinde koşuşturan insanın durumu daha da acıdır. Peygamber Efendimiz, “Âdemoğlu büyürken beraberinde şu iki şey de büyür: Mal sevgisi ve uzun ömür/yaşama isteği.”16 buyurarak insanın, ihtiyarlasa bile bazı nefsanî arzularından vazgeçemeyeceğini ifade etmektedir. İhtiyar, yaşının getirdiği olgunluk ve vakarın kendisini Allah&#;a daha da yaklaştırması beklenirken dünyaya olan bağlılığı nedeniyle günaha dalarsa, Allah&#;ın gazabını hak edecektir. Nitekim Peygamberimiz (sav), Allah&#;ın (cc) en çok kızdığı üç kişiden birinin, zina eden ihtiyar olduğunu ifade etmiştir.17 Büyükler bile fuhuş ve rezilliğe bulaşırsa o toplumun ıslah olması düşünülebilir mi hiç?18“İşte, yaptığınız (iyi işler) sayesinde kendisine vâris kılındığınız cennet!” diye cennetliklere seslenildiğinde,19 ömrünü beyhude geçiren insan, büyük bir pişmanlık içerisinde şaşkın ve mahrum bir şekilde kalacaktır. Zira onun âhirette mahrum oldukları, dünyada sahip olmak için bütün varlığını adadığı şeylerdir. Özellikle de yaşlılık döneminde çokça düşkün olduğu mal ve yaşama isteği&#;20 Cennette bunların hepsi mevcuttur: Ölmemek üzere bir hayat, hastalanmamak üzere bir sağlık, asla ihtiyarlığı olmayan bir gençlik ve darlığı olmayan bir bolluk.21 O hâlde insan, geçici faydalanma yurdu olan dünya için değil, ebedî olarak kalınacak âhiret hayatı için22 hazırlanmalıdır. Bedeni yıpratan hastalıktan, bunaklığa sebep olan ihtiyarlıktan ve ansızın geliveren ölümden önce hayırlı ameller işlemeye gayret etmelidir.23 Nitekim er ya da geç ölüm kapıyı çaldığında ameller kesilecektir. Bu nedenle mümin, bir an evvel ölmek için dua etmemelidir. Zira imanla bezenmiş uzun bir ömür, inanan kişiye iyiliklerini artırması için bir fırsattır.24 Allah&#;a eş ve ortak koşmadan O&#;na kavuşan mümin, bütün hatalarına rağmen nihayetinde cennete kavuşacaktır.25 Nitekim Kutlu Nebî, asâsına dayanarak yanına gelen ihtiyarın, “Ey Allah&#;ın Resûlü! Bazı hata ve günahlarım oldu, affolunur muyum?” sorusuna şöyle karşılık vermiştir: “Allah&#;tan başka ilâh olmadığına şahitlik etmedin mi?” Bunun üzerine ihtiyar, “Elbette (şahitlik ettim) ve yine şahitlik ederim ki, sen Allah&#;ın Resûlü&#;sün.” deyince Peygamberimiz, “O hâlde, (önceki) bütün aldatma ve kötülüklerin affolundu.”26 buyurmuştur.

Evet, iman edip Allah ve Resûlü&#;ne gönülden bağlanan ve bu uğurda saçını ağartan bir insan, Allah katında hanesine sevaplar yazılarak, günahları bağışlanarak ve derecesi yükseltilerek mükâfatlandırılır.27 Hatta Peygamberimiz, “Kim saç ve sakalını Allah yolunda (çalışıken) ağartırsa, bu (beyazlık) kıyamet günü kendisi için nur olur.”28 buyurarak böyle kimseleri onurlandırmıştır.

Nasıl dünya âhiretin tarlası ise, yaşlılık da bir yönüyle gençliğin hasat vaktidir. İnsan gençlikte zamanını ne ekerek geçirirse yaşlılığında onu devşirir. “Bir yaşlı için şu durum ne acıdır: Ona bir şey sorulur ama onun hiçbir bilgisi yok!” Böyle diyordu Urve. Ve oğullarını etrafına toplayıp onlara şu nasihatte bulunuyordu: “Oğullarım, öğrenin! (Bugün) her ne kadar sizler topluluğun küçükleri iseniz de elbette bir gün gelecek başkalarının büyükleri olacaksınız.”29

Gençlik döneminde elde ettiği bilgi, tecrübe ve donanımlarıyla yılların verdiği olgunluğu birleştiren yaşlı, bu birikimini kendinden sonra gelen nesillere aktarmalıdır. Bu sayede gençliğe faydası dokunur. Onları yetiştirirken bir yandan da kendi itibarını artırır. O, toplumda kendisine danışılan, görüşlerine değer verilen kişiliği ile hem kendisi için hem de diğer insanlar için üretken ve faydalı bir bireydir. Zaten “ihtiyar”, kelime olarak da “seçkin, seçilmiş, tecrübeli” anlamlarını çağrıştırmaktadır. İhtiyar, yeri geldiğinde devlet başkanlarının bile görüşlerine başvurduğu bilge kişiliktir. Tıpkı Hz. Ömer&#;in tartışmalı konularda yaşlı ve tecrübeli kadınlara görüşlerini almak üzere başvurduğu gibi&#;30 Bazen de bir tas çorba ile insanların sevgisini kazanır. Ashâbdan bir kısmının zaman zaman ziyaret ettikleri bir nineleri, aralarındaki bu iletişimden hem kendisi mutludur hem de kendisini ziyarete gelenleri mutlu etmektedir. Bu nine cuma günleri onlar için özel bir yemek hazırlar, ashâb da cuma namazını kıldıktan sonra nineye gidip selâm verirler ve yemeğini yerlerdi. Ashâb için büyük bir mutluluk kaynağı olan bu durum31 onların insanî ilişkilere ne kadar önem verdiğini de göstermektedir.

İnsan, birlikte yaşamanın gereği olarak çevresi ile sürekli irtibat hâlinde olmak, insanî ilişkilerini sürdürmek ister. Yaşlılık döneminde çevresine olan bağlılığı daha da artar. Bu dönemde yaşlıları sosyal ortamlardan uzaklaştırmak, dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa itmek demektir. Hâlbuki Allah Resûlü, “Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı.”32 buyurarak ağarmış saçı, bükülmüş beli ile yaşlıların, içinde yaşadıkları toplum için bir rahmet kaynağı olduklarını, diğer insanların onlar sayesinde nimete kavuştuğunu bildirir. Bundan dolayı yaşlılara yapılacak ziyaretler onların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır. Özellikle eşlerini kaybetmiş ihtiyar kimseleri yahut da çocuklarından uzak kalmış anne babaları ziyaret etmek onları hayata bağlayacak, yalnızlığın sebep olacağı sıkıntı ve bunalımlara engel olacaktır.

Evlâtların, ihtiyarlamış anne babalarına kolayca ulaşabilecekleri hâlde onları ziyaret etmemeleri büyük bir vefasızlıktır. Peygamber Efendimiz, “Rabbin rızası, anne babanın rızasına bağlıdır. Rabbin öfkesi ise anne babanın öfkesine bağlıdır.”33 buyurarak, anne babayı hoşnut etmenin Allah&#;ı hoşnut etmek gibi olduğunu ifade etmiştir. İşte yaşlandıklarında onları hoşnut etmenin en güzel yolu da sık sık ziyaretlerine gitmektir. Peygamber Efendimizin, “Akrabalarıyla ilişkisini kesen kimse cennete giremez.”34 şeklinde koyduğu genel kural, elbette öncelikle anne baba için geçerli olacaktır. Anne ve babası yanında yaşlanıp da onlara hürmet ve ihsanda bulunmayan kimsenin durumunun ne derece vahim olduğunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz, “Burnu yere sürtünsün!” buyurur. Ve bu sitem dolu ifadeyi üç defa tekrarlar. Ashâb, “Yâ Resûlallah, kimdir o?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Yanında annesi ile babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da cennete giremeyen kişidir.”35 açıklamasını yaparak cennete gitmeyi anne babanın hoşnutluğu ile ilişkilendirir.

Bu nedenle her geçen gün anne, baba, dede veya ninesinin yaşlılıklarına tanıklık eden insan, ilâhî buyruk gereği, özellikle yanında yaşlanan anne ve babasına hoş muamele etmeli, onlara karşı sorumluluk, hassasiyet, şefkat, destek ve yardımlarını artırmalıdır. “&#;Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara &#;Öf!&#; bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: &#;Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et.&#;”36 âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi evlât, anne babasına bu şekilde bol bol dua edeceği gibi aynı zamanda anne babanın hayır dualarını da almaya çalışmalıdır. Çünkü onların duası reddolunmayacak dualar arasındadır.37 Hatta sadece anne baba değil, diğer yaşlılar da duası kabul edilen kimseler arasındadır. Nitekim Peygamber Efendimiz, “Allah Teâlâ, sünnete bağlı bir şekilde istikamet üzere yaşayan, saçları ağarmış ihtiyar bir Müslüman kendisine dua ettiğinde, kuşkusuz ona istediğini vermemekten hayâ eder.”38 buyurarak ihtiyar kimselerin dualarının da kabul olunacağını ifade etmiştir. Yaşlı annesinin bütün ihtiyaçlarını gidererek onun hayır duasını almayı başaranlardan biridir Ebû Hüreyre. Ebû Hüreyre&#;nin annesi, ihtiyar hâlinde kendisine müşfik davranan oğluna şöyle dua eder: “Sen, yaşlı hâlimde bana nasıl iyilik ve ihsanda bulunduysan, Allah da sana öyle merhamet etsin.”39

Anne babalar başta olmak üzere yaşlı kimselerin temizlik, iaşe, sağlık, giyim kuşam gibi ihtiyaçlarını gidermek her Müslüman için bir vazifedir. Nitekim Peygamber Efendimiz hayatı boyunca düşkün ve muhtaç kimselerin bakımlarını üstlenmiş,40 Allah&#;ın kullarına olan yardım ve rızıklandırmasının zayıf kimseler hürmetine olduğunu41 ifade etmiştir. Ayrıca ashâbına, anne babaya iyiliğin önemini vurgulamak için mağarada mahsur kalan ve aralarında anne babasına ikramda bulunmak için bütün geceyi ayakta geçiren üç kişinin hikâyesini özenle anlatmıştır.42

İhtiyarlara hürmet bir yönüyle de sosyal hayatı düzenlemeye yardımcı olur. Bir gün ihtiyarlayacak olan genç, yaşlılara hürmet göstermekle bu düzene katkıda bulunarak aslında kendi geleceğine de yatırım yapmaktadır. Allah Resûlü bu gerçeğe şöyle işaret eder: “Bir genç, ihtiyar bir kimseye yaşından dolayı hürmet ederse, Allah da ona yaşlılığında kendisine hürmet edecek birisini hazırlar.”43 Küçüklerin büyüklere selâm vermesi44 ve söz hakkının öncelikle büyüklere verilmesi,45 bu düzeni sağlamaya yönelik uygulamalardır. Peygamberimiz, cemaatle namaz kılarken arkasında en yaşlılardan başlanarak saf tutulması gerektiğini bildirir. Uygulamanın gerekçesi ise dikkat çekicidir: “Pazar yerlerindeki gibi karmakarışık olmaktan sakının!”46 Ayrıca o, namaz kıldırabilecek kişilerin yeterlilik açısından eşit olmaları durumunda, yaşı büyük olanın imam olmasını tavsiye ederek47 yaşlıların toplum içerisindeki itibarını korur.

“İhtiyar bir Müslüman&#;a, Kur&#;an&#;ın belirlediği sınırları aşmayan ve ondan uzak kalmayan bir Kur&#;an hafızına hürmet etmek ve adaletli devlet başkanına hürmet göstermek, Allah&#;a duyulan saygıdandır.” buyuran48 Peygamberimiz, bizzat yaşlılara hürmet etmeye özen göstermiştir. Bir gün kendisini görmek için yaşlı bir adam gelir, oradaki insanlar yaşlıya yer açmakta ağır davranırlar. Bunun üzerine Allah&#;ın Resûlü, “Küçüğümüze merhamet etmeyen ve büyüğümüzün saygınlığını kabul etmeyen bizden değildir.” buyurur.49 Bir keresinde de Allah Resûlü&#;ne içecek bir şey getirilir. Kendisi bundan bir miktar içtikten sonra âdeti olduğu üzere ashâb ile paylaşmak ister. Sağında genç bir delikanlı olan amcasının oğlu İbn Abbâs,50 solunda ise yaşlı kimseler bulunmaktadır. Allah Resûlü her zamanki gibi sağdan başlamak yerine yaşlılara hürmet gereği soldan başlamayı uygun görür ve bunun için İbn Abbâs&#;tan izin ister. Fakat o, “Hayır, vallahi yâ Resûlallah! Senden gelen nasibimi hiç kimseye bırakmam.” cevabını verince Peygamberimiz elindeki tası onun eline bırakıverir.51 Bu hadise, bir taraftan gençteki Peygamber sevgisini ve Hz. Peygamber&#;in sağdan başlama sünnetini gösterirken diğer taraftan onun yaşlılara olan ilgi ve saygısını ifade etmektedir.

İnsanların saygı, hürmet ve merhametine mazhar olan ihtiyar, yaşı ilerledikçe Allah&#;ın rahmetinden ve bağışlamasından daha da fazla nasiplenir. Yarattığı insanı çok iyi tanıyan Allah (cc),52 insanı bu çağa ulaştığında bazı mükellefiyetlerden muaf tutmuş, bazı sorumlulukları da onun için hafifletmiştir. Örneğin Peygamberimiz, “Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa, hafif tutsun. Çünkü içlerinde zayıf olanı, hasta olanı, yaşlı olanı var. Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın.” buyurmuştur.53 Yahut Peygamberimiz yaşlandığı için hac yapamayan kişinin yerine bir başkasının hac yapmasına izin vermiştir.54

Kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek derecede düşkün bir hâle gelmek ve yaşlılığın bunaklığa dönüşmesi ise istenilmeyen durumlardır.55 Resûlullah bu hâle düşmemek için dualarında Rabbine şöyle yalvarır: “&#;Allah&#;ım! Günahlarımı kar ve dolu suyu ile temizle ve beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi kalbimi hatalardan arındır. Benimle hatalarımın arasını da doğu ile batının arasını açtığın gibi aç. Allah&#;ım! Tembellikten, bunaklık derecesinde yaşlılıktan, günahtan ve borçlu kalmaktan sana sığınırım.”56

Hadislerle İslâm, Diyanet

Kur'an-ı Kerim - Diyanet İşleri Başkanlığı

Nahl Suresi - 70 . Ayet Tefsiri

Ayet


  • وَاللّٰهُ خَلَقَكُمْ ثُمَّ يَتَوَفّٰيكُمْ وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ اِلٰٓى اَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْـٔاًؕ اِنَّ اللّٰهَ عَلٖيمٌ قَدٖيرٌࣖ

    ﴿٧٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)


﴾70﴿

Sizi Allah yarattı, sonra da vefat ettirecektir. İ&#;inizden, (sahip oldukları) bilgiden hi&#;bir şeyi bilmeyecek yaşa, &#;mr&#;n en d&#;şk&#;n &#;ağına kadar yaşatılanlar da vardır. Kuşkusuz Allah ilim ve kudret sahibidir.

Kur'an-ı Kerim Portalı

Diyanet İşleri Başkanlığı Kur'an-ı Kerim Portalında Kur'an hakkında istediğiniz biligilere ulaşabileceksiniz

Bağlantılar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Uygulamalar

  • Windows
  • Windows Store
  • IOS
  • Android
  • Mac

Sual: Bunamamak için bir çare var mıdır?
CEVAP
Nahl suresi âyet-i kerimesinde, (Bildikten sonra bilmez olur) buyuruluyor. Yani, yaşlanır, dermansız ve aklı noksan olur. Bir çocuğa benzer. [Beydavi]

Hazret-i İkrime, (Kur'an-ı kerimi okumaya devam eden, âyet-i kerimede bildirilen bunaklık haline düşmez) buyuruyor. Hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kur'an-ı kerim okuyan bunamaz.) [Tirmizi]

Erzel-i ömür
Sual:
Erzel-i ömür nedir? Eğer erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günleri demekse, niye erzel-i ömür istenmiyor? Çok yaşamanın ne mahzuru var?
CEVAP
Erzel-i ömür, ihtiyarlığın son günlerinde görülen rezil haller demektir. Erzel, en rezil demektir. Bunun gibi elzem, en lazım demektir. Ehem, en ehemmiyetli demektir.

Erzel-i ömürde, insan bunar, oğlunu, kızını, eşini tanıyamaz. Evinin yolunu bilemez. Yatalak hasta olur, pislik içinde yatar. Kimse kokudan yanına yaklaşmayabilir. Bir bardak su vereni bulunmayabilir. Başkalarına muhtaç olunan böyle sıkıntılı ihtiyarlık dönemine, erzel-i ömür deniyor. Allahü teâlânın bizi erzel-i ömürden muhafaza etmesi için dua etmeliyiz.

Erzel-i Ömür “Yaşlılık Ömrün sorgulama zamanı”

Mekke’nin fethedildiği gündü Resûl-i Ekrem’in hicret arkadaşı, sıddık dostu Hz. Ebû Bekir, yaşlılıktan, saçı ve sakalı bembeyaz olan babası Ebû Kuhâfe’yi' Hz. Peygamber’in huzuruna getirmişti. Gözleri görmeyen ihtiyarı karşılayan Peygamber Efendimiz, mütevazı, o zarif, o hürmetkâr hâli ile şöyle buyurdu: “Bu ihtiyarı evinde bıraksaydın da ben ona gitseydim olmaz mıydı?”

Ebü Kuhâfe, Müslüman olacaktı, Allah’a ve Resülü’ne iman edecekti o gün. Hz. Ebü Bekir cevap verdi: “Ey Allah’ın Resûlü! Onun sana yürüyüp gelmesi, senin ona gelmenden daha uygundur.” Sonra Peygamber Efendimizin önüne oturdu yaşlı adam. Onun göğsünü sıvazlayan Peygamberimiz “Müslüman ol” buyurdu. Kabul etti Ebü Kuhâfe, hayata yeniden başlamayı, ömrünün son demlerinde İslâm’la şeref bulmayı, huzura ermeyi..

Yaşlılık insanoğlunun, iyisi ve kötüsü ile geride bıraktığı ömrünü sorgulama zamanı Kimine göre son demleri zamanın, kendini ölüme her zamankinden bir adım daha yakın hissettiği Kimine göre ise vuslata uzanan son kıvrımı yolun Allah Resûlü’nün, “Âdemoğlu, kendisini kuşatan ölümcül tehlikelerle birlikte var edilmiştir  Bu tehlikeleri atlatsa bile, ihtiyar lığa yakalanır ve neticede ölür.” buyurduğu üzere hayatın son durağıdır, sonbaharıdır yaşlılık.

Ölüm bir yok oluş değil, Yaratıcı ’ya açılan bir kapıdır. Mevlânâ’nın deyişiyle, iyiler için “şeb-i arüs” yani düğün gecesidir ölüm. Hz. Peygamber’in ifadesiyle, Allah’ın rahmeti, rızası ve cenneti müjdelendiği vakit, mümin Allah’a kavuşmayı diler. Allah da ona kavuşmayı diler. Kâfir ise Allah'ın azabı ile müjdelendiği vakit, Allah’a kavuşmaktan hoşlanmaz. Allah da ona kavuşmaktan hoşlanmaz. (Müslim Zikr 15) ölümün inkâr olunamaz gerçekliği karşısın da insanın mutluluğu yakalayabilmesi ancak bu dünya görüşü ile mümkün olabilir: ölüm, Rabbe kavuşma vaktidir, işte bu nedenle vefatının yakınlaştığı zamanlarda Rabbi, dünyada dilediği kadar yaşamak ve dünyada dilediği kadar yiyip içmek ile kendisine kavuşmak arasında bir tercih yapmasını istediğinde Allah Resülü, Rabbine kavuşmayı tercih etmiştir. (Tirmizi Menakıb 15)

Her hastalığın bir şifası vardır. Ancak Allah ihtiyarlığın tedavisini yaratmamıştır. İnsan her geçen gün vücudundaki değişime tanıklık eder. Çocuk iken büyümüş, güçlenip olgunlaşmış ve gün gelmiş yine çocuk gibi zayıflamıştır. Artık eskisi gibi göremez, işitemez ve rahat davranamaz hâle gelmiştir. Kısacası önceden yaptıklarım yapamaz olmuştur. İlâhî kanun gereği, artık cildi kırışmış, beli bükülmüş, saçları ağarmıştır. Düşünce ve idrak gücü de zayıflamıştır. Rabbimizin, "Kime uzun ömür verirsek onu yaratılış itibarîyle tersine çeviririz Hâlâ düşünmeyecekler mi?(Yasin  68) şeklinde ifade ettiği bu yaşlılık alâmetleri belirdiğinde, gençliğini ve güzelliğini kaybeden, gücünü yitiren, beli bükülen insan, âdeta çocuklaşmış ve merhamete muhtaç bir hâle gelmiştir.

Yüce Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’de, ihtiyarlık dönemini “erzelü’l-umr” yani ömrün en rezil/sefil/düşkün dönemi olarak ifade etmektedir:  Allah sizi yarattı. Sonra sizi öldürecek, içinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiç- bir şeyi bilmesin diye ömrün en düşkün çağına ulaştırılır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeye) hakkıyla gücü yetendir.” (Hac 5)Her insanın ömrü farklıdır. Kimisininki kısa, kimisininki ise uzundur. Âyet-i kerimede uzun süre yaşayacak kimselerin ömrün en düşkün dönemine ulaşacağı vurgulanmaktadır. Bu dönem insanın aklı ve bedeni birçok kabiliyetinin zayıflayacağı hatta yok olacağı bir dönemdir. İnsanın bu dönemde gençlikteki güç ve kuvvetine yeniden kavuşması mümkün değildir.

Gençlik döneminde elde ettiği bilgi, tecrübe ve donanımlarıyla yılların verdiği olgunluğu birleştiren yaşlı, bu birikimim kendinden sonra gelen nesillere aktarmalıdır. Bu sayede gençliğe faydası dokunur. Onları yetiştirirken bir yandan da kendi itibarını artırır. o, toplumda kendisine danışılan, görüşlerine değer verilen kişiliği ile hem kendisi için hem de diğer insanlar için üretken ve faydalı bir bireydir. Zaten “ihtiyar", kelime olarak da "seçkin, seçilmiş, tecrübeli” anlamlarım çağrıştırmaktadır, ihtiyar. yeri geldiğinde devlet başkanlarının bile görüşlerine başvurduğu bilge kişiliktir. Tıpkı Hz. Ömer’in tartışmalı konularda yaşlı ve tecrübeli kadınlara görüşlerini almak üzere başvurduğu gibi. (muvatta Akdiye 21) Bazen de bir tas çorba ile insanların sevgisini kazanır. Ashâbdan bir kısmının zaman zaman ziyaret ettikleri bir nineleri, aralarındaki bu iletişimden hem kendisi mutludur hem de kendisini ziyarete gelenleri mutlu etmektedir. Bu nine cuma günleri onlar için özel bir yemek hazırlar, ashâb da cuma namazını kıldıktan sonra nineye gidip selâm verirler ve yemeğini yerlerdi. Ashâb için büyük bir mutluluk kaynağı olan bu durum onların insani ilişkilere ne kadar önem verdiğini de göstermektedir.

İnsan, birlikte yaşamanın gereği olarak çevresi ile sürekli irtibat hâlinde olmak, insani ilişkilerini sürdürmek ister. Yaşlılık döneminde çevresine olan bağlılığı daha da artar. Bu dönemde yaşlıları sosyal ortam lardan uzaklaştırmak, dışlamak onları mutsuzluğa ve yalnızlığa itmek demektir. Hâlbuki Allah Resülü, &#;Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi, üzerinize azap yağardı.”(Taberani Mücmeül kebir xxıı ) buyurarak ağarmış saçı, bükülmüş beli ile yaşlıların, içinde yaşadıkları toplum için bir rahmet kaynağı olduklarını, diğer insanların onlar sayesinde nimete kavuştuğunu bildirir. Bundan dolayı yaşlılara yapılacak ziyaretler onların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacaktır, özellikle eşlerini kaybetmiş ihtiyar kimseleri yahut da çocuklarından uzak kalmış anne babaları ziyaret etmek onları hayata bağlayacak, yalnızlığın sebep olacağı sıkıntı ve bunalımlara engel olacaktır.

Evlâtların, ihtiyarlamış anne babalarına kolayca ulaşabilecekleri hâlde onları ziyaret etmemeleri büyük bir vefasızlıktıfunduszeue.infober Efendimiz, “Rabbin rızası, anne babanın rızasına bağlıdır. Rabbin öfkesi ise anne babanın öfkesine bağlıdır. (tirmizi Birr 3) buyurarak, anne babayı hoşnut etmenin Allah’ı hoşnut etmek gibi olduğunu ifade etmiştir, işte yaşlandıklarında onları hoşnut etmenin en güzel yolu da sık sık Ziyaretlerine gitmektir, Peygamber Efendimizin, “Akrabalarıyla ilişkisini kesen kimse cennete giremez.”  şeklinde koyduğu genel kural, elbette anne baba için geçerli olacaktır. Anne ve babası yanında yaşlanıp da onlara hürmet ve ihsanda bulunmayan kimsenin durumunun ne derece vahim olduğunu anlatırken Sevgili Peygamberimiz, “Burnu yere sürtünsün buyurur. Ve bu sitem dolu ifadeyi üç defa tekrarlar. Ashâb, “Yâ Resûlallah, kimdir o?” diye sorunca Hz. Peygamber, “Yanında annesi ile babasından biri yahut her ikisi ihtiyarlayıp da cennete giremeyen kişidir. Açıklamasını yaparak cennete gitmeyi anne babanın hoşnutluğu ile ilişkilendirir.

Bu nedenle her geçen gün anne, baba, dede veya ninesinin yaşlılıklarına tanıklık eden insan, İlâhî buyruk gereği, özellikle yanında yaşlanan anne ve babasına hoş muamele etmeli, onlara karşı sorumluluk, hassasiyet, şefkat, destek ve yardımlarını artırmalıdır. “Eğer onlardan biri ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara ‘öf bile deme, onları azarlama, onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: 'Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et.’"(isra 23/24)  âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi evlât, anne bahasına bu şekilde bol bol dua edeceği gibi aynı zamanda anne babanın hayır dualarını da almaya çalışmalıdır. Çünkü onların duası red olunmayacak dualar arasındadır, hatta sadece anne baba değil, diğer yaşlılar da duası kabul edilen kimseler arasındadır. 

İnsanların saygı, hürmet ve merhametine mazhar olan ihtiyar, yaşı ilerledikçe Allah'ın rahmetinden ve bağışlamasından daha da fazla nasip¬lenir Yarattığı insanı çok iyi tanıyan Allah (cc), insanı bu çağa ulaştı¬ğında bazı mükellefiyetlerden muaf tutmuş, bazı sorumlulukları da onun için hafifletmiştir. Örneğin Peygamberimiz, “Biriniz insanlara namaz kıldıracak olursa hafif tutsun. Çünkü içlerinde zayıf olanı, hasta olanı, yaşlı ola¬nı var Kendi kendine namaz kıldığında ise (namazını) istediği kadar uzatsın.” buyurmuştur.(Buhari Ezan 62) Yahut Peygamberimiz yaşlandığı için hac yapamayan kişi¬nin yerine bir başkasının hac yapmasına izin vermiştir. (Buhari Hac 1)

Kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek derecede düşkün bir hâle gelmek ve yaşlılığın bunaklığa dönüşmesi ise istenilmeyen durumlardır. Resûlullah bu hâle düşmemek için dualarında Rabbine şöyle yalvarır: “Allah’ım! Günahlarımı kar ve dolu suyu ile temizle ve beyaz elbiseyi kirden arındırdığın gibi kalbimi hatalardan arındır. Benimle hatalarımın arasını da doğu ile batının diasını açtığın gibi aç. Allah’ım! Tembellikten, bunaklık derecesinde yaşlılıktan, günahtan ve borçlu kalmaktan sana sığınırım.” (Müslim Zikir 49)

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası