zebur hangi millete gönderildi / Dört Büyük Kitap Hangileridir? Hangi Peygamberlere İndirilmiştir? » TechWorm

Zebur Hangi Millete Gönderildi

zebur hangi millete gönderildi

İncil hangi topluluğa gönderilmiştir?

İncil hangi topluluğa gönderilmiştir?

melle

İncil, beni israile yani israil oğullarına gönderildi.

İsrail oğulları kimlerdir? kısaca

Yahudiler, Yakub aleyhisselamın on iki oğlundan türemiştir. Hazret-i Yakub&#;un adı İsrail olduğu için, bunlara Beni İsrail, yani İsrail oğulları denildi. Hazret-i Musa, Tur dağına gidince, bunlar dinden çıktı, buzağıya taptı. Sonra pişman olup tevbe ettikleri için, Yahudi denildi. Yahudi, doğru yolu bulucu demektir.

Yahudiler, Hazret-i Musa&#;ya çok eziyet etti. Sonra gelenleri, bin Peygamberi şehit etti. Hazret-i İsa&#;yı babasız çocuk diye kötülediler. Annesi Hazret-i Meryem&#;e iftira ettiler. Bunları öldürmek için saldırdılar.


Cevap: İncil hangi topluluğa gönderilmiştir?

MECİDİE
hazreti isa nın annesi büyük kadınlardan hazreti meryem çok sıkıntılar ve çileler çekmiş mübarek bir zattır bütün bu sıkıntılar içinde doğan hazreti isa seafoodplus.infoberlikle müjdelenmiş ve incil gönderilmiştir


incil hangi millete gönderilmiştir, incil hangi kavime indi, incil hangi kavme gönderilmiştir

Bu kategoride yer alan Hz. Muhammed'in (sav) kıyafet temizliğine verdiği önemi başlıklı yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.

Benzer Yazılar:

Kur’an-ı Kerim’de diğer kutsal kitaplar

Son Dakika Haberler

G&#;ndemKur’an-ı Kerim’de diğer kutsal kitaplar

Dr. Kamil Yaşaroğlu

-

Hz. Davut Kimdir? Hz Davut'un Hayatı Ve Kıssası Hz. Davud'un Mucizeleri Nelerdir?

Hz. Davut Kimdir?

 Allah'ın yeryüzüne gönderdiği peygamberlerden biri olan Hz. Davut, tıpkı Hz. İbrahim gibi hem sultan hem de elçiydi. Ülkesini her zaman barış ve adaletle yönetti. Hz. Davut, aynı zamanda Kudüs'ü ilk kez fetheden ve İsrailoğullarına başkent yapan kişidir.

 Kendisinden sonra tahta geçen Hz. Süleyman da birçok ülkeyi fethetmiş ve fethettikleri bölgeleri İslami hükümlere göre yönetmiştir.

 Hz. Davut'un Hayatı ve Kıssası

 Hz. Davut yılında Kudüs yakınlarında doğdu. Halkına kendisine indirilen Zebur'daki nasihatlere uyarak hükmetti. Hz. Davut, diğer tüm peygamberler gibi her zaman adaletten yana oldu ve hiç kimseye haksızlık etmedi. Günümüzde de sıklıkla kullanılan Doğrucu Davut deyimi, ilk kez Hz. Davut için söylenmiştir.

 Çeşitli kaynaklarda Hz. Davut'un Mizmar adlı bir çalgıyı çok iyi çaldığı ve güzel sesiyle birçok şiir okuduğu belirtilir.

 Hz. Davut 40 yıl boyunca sultanlık yaptı ve Allah'ın emirlerini insanlara tebliğ etti. yılında, 70 yaşındayken vefat eden peygamberin yerine oğlu Hz. Süleyman tahta geçti.

 Hz. Davud'un Mucizeleri Nelerdir?

 Hz. Davut'un bilge bir peygamber olduğu Kuran'ı Kerim'in birçok ayetinde geçer. Oğlu Hz. Süleyman gibi Hz Davut da hayvanların dilinden anlar ve onlarla konuşabilirdi. Peygamberin en büyük mucizelerinden biri vahşi hayvanlara bile istediği gibi hükmedebilmesidir. Kafir ordulara karşı savaşta kuşları kullanan Hz. Davut, bu sayede düşman ordularını bozguna uğratmıştır.

 Peygambere verilen bir diğer mucize ise demirlere istediği gibi şekil vermesidir. Hz. Davut, elindeki demire istediği şekle verebilirdi. Demirden yaptığı zırhları giyen Hz. Davut, birçok savaşa katılmış olmasına rağmen hiç yara almamıştı.

Son Güncellenme:

LinkedinFlipboardLinki Kopyala

Kur’an-ı Kerim’de diğer kutsal kitaplar
Kutsal kitaplar, insanların hem dünyahem de ahiret hayatında daha mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri için gönderilmiştir. Yüce Allah’ın insanlara gönderdiği kutsal kitaplar iki grupta toplanmaktadır. Bunlar “suhuf” ve “kutsal kitap”lardır. Suhuf, sahife (sayfa) kelimesinin çoğulu olup küçük topluluklara ihtiyaçları doğrultusunda gönderilen ve birkaç sayfadan oluşan küçük kitap veya risalelerdir. A’lâ sûresi 87/ ayetlerinde, “Doğrusu bunlar ilk sahifelerde, İbrahim ve Musa’nın sahifelerinde de vardır” buyrulması, ihtiyaçlar doğrultusunda Yüce Allah’ın bazı peygamberlere sahifeler halinde ilahî mesajlarını gönderdiğini göstermektedir.
Haberin Devamı

Zaman ve şartların gelişmesi, insanların çoğalması, ihtiyaç ve beklentilerin değişmesi sonrasında Yüce Allah, suhuflara göre daha hacimli olan ilahî kitaplar göndermiştir. Bu ilahî kitaplar, inanç öğretisi yanında insanların kulluk vazifelerini, birey ve toplum olarak uymaları gereken evrensel mesajları içermektedir.

Tora diyorlar

Dört büyük kitap olarak ifade edilen bu kitaplar: Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim’dir. Tevrat Kutsal kitapların ilki olan Tevrat, Hz. Musa’ya indirilmiştir. Kur’an’da “ şüphesiz biz, içinde hidayet ve nur bulunan Tevrat’ı indirdik” (el-Mâide 5/44) denmektedir. Müslümanlar, Kur’an-ı Kerim’e inandıkları gibi, Hz. Musa’ya inen asıl Tevrat’a da inanmakla yükümlüdürler. Hz. Musa, İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilmiştir.

Haberin Devamı

İsrailoğulları, Hz. Musa’nın vefatından sonra Allah’ın kendilerine göndermiş olduğu Tevrat’ın emir ve yasaklarına uymadıkları gibi, zamanla Tevrat’ı tahrif etmişlerdir. Daha sonra İsrailoğullarının farklı milletlerin egemenliği altına girmesi ve yıllarca sürgün hayatı yaşamalarından dolayı Tevrat’ın Allah’tan gelen asli şekli korunamamıştır. Tevrat’ın aslı yani orijinal hali kaybolunca Yahudi din adamları Tevrat’ı yeniden yazmışlardır. Yahudiler, bizim Tevrat olarak ifade ettiğimiz kutsal kitaba “Tora” demektedirler.

Kutsal kitapların ikincisi olan Zebur, Hz. Davud (a.s.)’a gönderilmiştir. Kuran-ı Kerim’de Zebur’un Hz. Davud’a gönderildiği şu şekilde ifade edilir: “ Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Davud’a da Zebur’u verdik.” (İsrâ, 17/55). Zebur, ilahî kitaplar arasında hacimce en küçük olanıdır ve yeni hükümler getirmeyerek Tevrat’ı tasdik etmektedir.

Filistin bölgesinde doğdu

Bugün elimizde Zebur’un gerçek nüshaları veya Zebur adıyla başlı başına bir kitap bulunmamaktadır. Bilakis, Tevrat’ın sonuna eklenmiş bulunan “Mezmurlar” bölümünün Zebur nüshalarından oluştuğu ifade edilmektedir. Mevcut Zebur nüshaları, içerik açısından diğer kitaplardan ayrılarak daha çok, coşkun bir söyleyiş ve ilahilerden, Allah’a övgü ve hikmetli sözlerden ve birtakım nasihatlerden oluşmaktadır.

Haberin Devamı

Bir Ayet

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın (meydana getirip, yeryüzünde) yayan Rabbinize karşı gelmekten sakının. Kendisi adına birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının. Şüphesiz Allah, üzerinizde bir gözetleyicidir” (en-Nisâ 4/1).

İlahî kitapların üçüncüsü olan İncil, Yüce Allah tarafından Hz. İsa’ya gönderilmiştir. Hz. İsa bugünkü Filistin bölgesinde doğmuş ve orada yaşayan İsrailoğullarına gönderilmiştir. Dolayısıyla Hz. İsa ve İncil kendisinden önce gelen Hz. Musa ve öğretisine tabi olarak onları tasdik eder. Kuran-ı Kerim’de bu konu şöyle ifade edilmektedir:

“O peygamberlerin peşinden, kendisinden önce gönderilen Tevrat’ı tasdik eden (doğrulayan) Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ve ona, içinde hidayet ve nur olan, kendisinden önceki Tevrat’ı tasdik eden ve Allah’tan sakınanlar için bir hidayet ve öğüt olarak İncil’i verdik” (el-Mâide 5/46). İncil’e Hz. İsa’ya gönderildiği şekliyle iman etmek, İslam inancının gereğidir. Fakat günümüzde İncil’in orijinal metni mevcut değildir. Hz. İsa’dan yıllar sonra insanlar tarafından yazılan çeşitli İnciller bulunmaktadır.

4 İncil vardır

Hıristiyanlar tarafından kabul edilen İnciller dört tanedir. Bunlar: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncilleridir. Bu İnciller, bunları yazan kişilerin adlarıyla anıldıkları için bu şekilde isimlendirilmişlerdir. İncillerde, Hz. İsa’nın hayat hikâyesi, peygamberliği süresince karşılaştığı sıkıntılar ve doğruluk, dürüstlük, sevgi ve hoşgörü gibi ahlakî değerler yer almaktadır. Hıristiyanlar sadece İncil’e değil, İncil’le birlikte Tevrat, Zebur ve Hz. Musa’dan Hz. İsa’ya kadar olan diğer peygamberlere ve bazı havarilere geldiği inanılan mesajları da içeren Kitab-ı Mukaddes’e inanırlar. Kitab-ı Mukaddes’in İncil’i oluşturan kısmına Yeni Ahit (Ahd-i Cedid), diğer kitapların oluşturduğu kısmına ise Eski Ahit (Ahd-i Atik/Ahd-i Kadim) denmektedir.

Haberin Devamı

(Diyanet’in yayımladığı Kuran-ı Kerîm’i Anlamak adlı eserden yararlanıldı)

Şemsi Paşa Camii (Kuş konmaz camii)

İstanbul’un Üsküdar ilçesi, Şemsi Paşa Caddesi’nde bulunan Osmanlı döneminden kalma bir camidir. Salacak sahilinde yer alan sami İstanbul Boğazı’nın Marmara’ya açıldığı bir noktadadır. Karşısında da Galata Köprüsü ve Haliç uzanır. Caminin Üsküdar’a bakan tarafında yani eski tütün fabrikasının yerinde bir de Sarayı vardı. Vezir Şemsi Ahmed Paşa tarafından ’de Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Şemsi Paşa’nın türbesi caminin sol yanında bitişiktir ve denize bakar. Cami ile medrese arasındaki avlu bölümünde bir su deşarj rögarı vardır. Bu, Mimar Sinan’ın yaptığı eserlerin tümünde tek örnektir. Cami denize yakın olduğu için lodoslu havalarda, avlu duvarını aşıp pencerelerden camiye giren deniz suyu bu rögar vasıtasıyla denize tahliye edilir.

Haberin Devamı
Kur’an-ı Kerim’de diğer kutsal kitaplar

Mimar Sinan’ın minareye yerleştirdiği özel bir kafes ve caminin bulunduğu yerden dolayı oluşan rüzgâr akımı nedeniyle camiye kuş konmaz. Bu sebeple halk arasında da “kuş konmaz cami” olarak anılmaktadır.

Cami avlusu L planında olup avlu kapısından girişte solda görülmeye değer bir tarihi çeşme su haznesi vardır. L şeklindeki hazirenin cami kıble duvarı ile avlu duvarı arasında 15 kadar tarihi kabir ve taşları vardır. Bu kabirler son restorasyonda meydana çıkarıldı. Ayrıca çıkarılan bazı tarihi mermer taş eşyalar duvarlara monte edilerek güzel bir görünüme kavuşturulmuştur. Caminin minaresi kesme taştan, tek şerefeli ve şerefe korkulukları mermer şebekelidir.

Bir Hadis

“Zandan sakının. Çünkü zan, yalanın ta kendisidir. Birbirinizin konuştuğuna kulak kabartmayın, birbirinizin özel hallerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışına girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun!” (Buhari, Edeb, 57).

Kıyamet günü abdest organları parlayacak

Peygamber Efendimiz âdeti olduğu üzere, bir gün sahabilerle birlikte bir kabristana uğradı ve “Esselamü aleyküm ey müminler diyarı(nın sakinleri)!” diyerek selam verdi. Sonrasında ise, “İnşallah biz de size katılacağız, (ancak din) kardeşlerimizi (dünyada) görmüş olmayı çok arzu ederdim” diye ekledi. Bunu duyan sahabiler merakla, “Ya Resülallah! Biz senin kardeşlerin değil miyiz?” dediler. Allah Resulü, “Siz benim ashabımsınız, kardeşlerim ise henüz (dünyaya) gelmeyenlerdir” buyurdu.

Bunun üzerine ashab-ı kiram, “Ümmetinden henüz dünyaya gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın Ya Resûlallah?” diye sordular. Resûlullah şöyle dedi: “Bir adamın siyah atlar arasında, alınları ve ayakları beyaz atları olsa, onları tanımaz mı?” Yanında bulunanlar, “Elbette tanır” cevabını verdiler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem, ümmetinden hiç görmediği insanları kıyamet gününde nasıl tanıyacağını, müjde niteliğindeki şu cevabıyla bildirdi: “İşte benden sonra gelecek olan kardeşlerim, aldıkları abdestten dolayı kıyamet günü abdest azaları parlayarak gelecekler. Ben de onları Kevser havuzu başında karşılayacağım” (Müslim, Tahâret, 39).

Bir dua

“Allah’ım! Günahımı, bilgisizliğimi(bunun sonucu olarak yaptıklarımı), haddimi aşarak işlediklerimi ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla! Allah’ım! Ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle! Bütün bu kusurların bende bulunduğunu itiraf ederim. Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım ve bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle! Öne geçiren de sensin, geride bırakan da sensin. Ve senin gücün her şeye yeter” (Müslim, Zikr, 70).

Kur’an-ı Kerim’de diğer kutsal kitaplar

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir