dgd sen / DGD-SEN: İşçilerin sağlığı Amazon'dan değerlidir | Umut-Sen

Dgd Sen

dgd sen

NAe São Paulo gemisinin İzmir, Aliağa'da sökümüne izin verilmesinin yarattığı tehlikeleri, DGD-SEN temsilcisi Ege Demirel'le konuştuk.

Türkiye&#;de ne çevre ne de insan sağlığı hiçbir önem taşımıyor. Bunun son örneğini, tonlarca asbest taşıyan Brezilya bandıralı NAe São Paulo gemisinin İzmir, Aliağa&#;da sökümüne izin verilmesinde görüyoruz. Gastro Eko olarak kamuoyunda büyük tartışma yaratan olayı, Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-SEN) temsilcisi Ege Demirel&#;le konuştuk.

Söyleşi: Batuhan Sarıcan ([email protected])

  • T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan, NAe São Paulo gemisiiçin “Planlanan söküm işlemlerine ilişkin tehlikeli ya da riskli bir durumun söz konusu olmadığı” açıklaması geldi. Ancak ortada bir tehlike olduğu, birçok otorite tarafından dile getiriliyor ve kamuoyu tarafından da kabul görmüş durumda. NAe São Paulo gemisi niçin tehlikeli?
  • Öncelikle, gemi söküm alanındaki sorunların NAe São Paulo gemisiyle sınırlı olmadığını vurgulamakta fayda var. Zira her yıl Aliağa’da birçok gemi sökümü gerçekleşiyor. Örneğin, verilerine göre Türkiye’de sondaj gemileri ve platformları da olmak üzere toplam gemi sökülmüş durumda. döneminde ise gemi söküldüğünü belirtmek gerekiyor. Dolayısıyla NAe São Paulo gemisinin söküm işleminin Türkiye’de yapılması engellense de gemi söküm sektörü hem işçi sağlığı hem de çevre/halk sağlığı açısından tehdit olmaya devam edecek. Zira sektörde iş güvenliği ve işçi sağlığı konusunda gerekliliklerin yerine getirilmediğini ve denetimlerin yetersiz olduğunu biliyoruz. Bu nedenle yaklaşık 60 yıllık NAe São Paulo gemisinin Aliağa’da sökülmesi de söz konusu sorunlara eklenecek. Bu gemide hem işçi sağlığı hem de çevre/halk sağlığı açısından oldukça tehlikeli olan maddeler ve toksikler bulunuyor. Sadece asbest değil aynı zamanda birçok ağır metal de bu gemide. Söz konusu metaller içerisinde çinko, cıva ve kurşun gibi birçok ağır metal yer alıyor. Poliklorlu bileşenler ve poliaromatik hidrokarbon gibi tehlikeli maddeler de aynı kapsamda tehlikeli maddeler içerisinde. Bu bakımdan söz konusu tehlikeli maddeleri içeren NAe São Paulo ciddi bir tehdit oluşturuyor. Tehdidin boyutunu artıran bir diğer faktör de daha önce değindiğim üzere sektörde işçi sağlığı ve çevre sağlığını dikkate almayan bir anlayışla faaliyetlerin yürütülüyor olması. NAe São Paulo, tıpkı diğer gemilerde olduğu gibi -eğer İSİG önlemlerine uyulmadan ve çevre sağlığını hiçe sayılarak- sökülürse bölgede kanser başta olmak üzere pek çok hastalığın süreç içerisinde işçilerde ve bölge halkında görülmesi tehlikesi var. Aynı zamanda söz konusu maddelerin tarım havzalarına karışması gıda güvenliğini de tehdit ediyor.
  • Gemideki asbest miktarı konusunda bilgimiz var mı?
  • Asbest miktarına ilişkin bilgileri bu konuda çalışan kimyagerler ve İSİG uzmanlarıyla temas ettiğimizde elde edebiliyoruz. Bu kapsamda biz, NAe São Paulo’da ton civarı asbest olduğunu öğrendik. Aslında bu çerçevede en önemli referans noktamız, bu geminin ikizi olarak nitelendirilen Clemenceau’dur. Zira her iki gemi de yaklaşık aynı yıllarda ( ve ) ve aynı ülkede (Fransa) üretilmiş. Hemen hemen aynı ölçülerde ve aynı koşullarda üretimi yapıldığı için Clemenceau bize önemli bir kanıt sunuyor. Bu gemide ton asbest olduğu ifade ediliyor.
  • Asbest insan ve çevre sağlığı açısından niçin ve ne gibi tehlikeler yaratıyor?
  • Asbest sadece işçi sağlığını değil; aynı zamanda çevre sağlığını da ilgilendiren, oldukça tehlikeli sonuçları ortaya çıkarabiliyor. Zira asbest ve diğer tehlikeli maddelerin havaya karışması ve rüzgârla taşınması, söz konusu tehlikeyi ve hastalık riskini artırıyor. Ayrıca asbeste bağlı kanser vakalarının uzun sürelerde meydana geldiği için hemen fark edilemediğini belirtmekte fayda var. Bu durum hem meslek hastalıklarının teşhisi konusunda hem de halk sağlığı açısından çok ciddi bir sorun oluşturuyor.
  • Asbestin bertarafı mümkün mü? Aliağa bu prosedüre uyabilecek donanıma sahip mi?
  • İSİG’e uygun bir çalışma ortamının yaratılmasıyla, işçilerin koruyucu maske ve koruyucu kıyafetle çalışması ve gerekli denetimlerin yapılmasıyla bu konudaki tehlikenin ve riskin düşeceğini iddia etmek mümkün. Ancak şirketlerin mevcut durumu ve devletin denetim konusundaki eksikleri ve sorunları göz önüne alındığında Aliğa’nın böyle bir donanımı olmadığını söylemek gerekiyor.
  • Bu gemi ’de Brezilya donanması tarafından devre dışı bırakıldı sanıyorum. Söz konusu gemi Türkiye karasularına girdi mi?
  • Hayır. Takip edebildiğim kadarıyla gemi henüz Türkiye’ye ulaşmadı. Sadece geminin resmî kurumlarca işlemleri yapıldı ve ihalesi düzenlendi.
  • Girince bir ölçüm yapılacağı söyleniyor. Sonuçların kamuoyuyla paylaşılacağını düşünüyor musunuz?
  • Hem ilgili bakanlıkların ve resmî kurumların hem de şirketlerin şeffaf olmayacaklarını ve sağlıklı bir denetim ve ölçümün gerçekleşmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü daha önceki süreçleri ve mevcut gemi söküm sektöründeki çalışma koşullarını dikkate aldığımızda ölçüm ve denetim konusunda oldukça kaygılıyım.
  • Gemideki radyasyon değerleri nedir? İnsan ve çevre sağlığı için kılavuz değerleri aşıyor mu?
  • Açıkçası bu konuda tam olarak bir şey söylemem mümkün değil. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, denetimler konusundaki güven eksikliğimiz radyasyon değerlerine ilişkin de net bir bilgiye ulaşmamıza engel oluyor.
  • Sökümü, Aliağa’daki işçiler için ne gibi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor?
  • Tıpkı diğer gemi söküm işlemlerinde olduğu gibi bu geminin de taşıdığı tehlikeli maddeler nedeniyle işçiler açısından oldukça riskli olduğunu söylemek mümkün. Zira işçilerin çalışma ortamı İSİG’e uygun değil. Koruyucu kıyafet, ekipman ve koruyucu maske konusunda sorunlar olduğunu dikkate aldığımızda işçiler için ciddi tehlikeler söz konusu. Örneğin, mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) ve gırtlak kanseri gibi hastalıklar gemi söküm işçilerinin maruz kalabileceği hastalıklar arasında yer alıyor.
  • Aliağa’daki işçiler, tehlikeyle ilgili bilgilendirildi mi? DGD-SEN bu konuda neler yapıyor?
  • Aliağa’daki işçilere, söz konusu tehlikeye dair şirket ya da devlet tarafından yeterince bilgilendirme yapıldığını düşünmüyorum. DGD-Sen olarak ise bizler işçilere ulaşmaya çalıştık. Zaten sadece bu gemi açısından değil genel olarak sektöre dair yaşanan sorunlardan dolayı da işçilerle iletişim kurmaya çalışıyoruz. Ayrıca 25 Haziran tarihinde DGD-Sen olarak İSİG Meclisi’nden akademisyen Aslı Odman’ın ve Kimyager/İş Güvenliği Uzmanı/Asbest Söküm Uzmanı olan Kenan Yıldız’ın sunumuyla Asbest Farkındalık Eğitimi adıyla bir etkinlik düzenledik. İşçilerden de bu eğitime katılım sağlandı. Ayrıca Kenan Yıldız’ın bu kapsamdaki online eğitimine de hem DGD-Sen olarak hem de davet ettiğimiz bazı işçilerle katılım gösterdik. Bunun dışında DGD-Sen hem NAe São Paulo hem de genel olarak gemi söküm sektöründe söz konusu tehlikelerin ortadan kaldırılması adına mücadele ediyor. Sitemizden (funduszeue.info) yayımladığımız yazılarla ve sahadaki çalışmalarımızla bu konuda işçilere ulaşmaya çalışıyoruz. Ayrıca DGD-Sen olarak iş cinayetleriyle ilgili çalışmalar da yapıyoruz.
  • Genel olarak Türkiye’de gemi söküm işçilerinin çalışma koşulları ve meslek hastalıkları konusunda neler söylemek istersiniz?
  • Öncelikle gemi söküm işçilerinin maruz kaldıkları meslek hastalıklardan öne çıkan bazıları, daha önce belirttiğim üzere mezotelyoma (akciğer zarı kanseri) ve gırtlak kanseri gibi kanser türleri. Çalışma koşullarına dair ise şu hususları ifade edebilirim: Gemi inşa etmek için birçok tehlikeli maddenin kullanıldığını biliyoruz. Bunlar arasında asbest, polychlorinated biphenyls (PCB) ve tributyltin (TBT) gibi toksik boya ile diğer ağır metaller yer alıyor. Bu maddelerin çoğu yasaklanmış veya kısıtlanmış olsa dahi yıl önce üretilen gemilerde söz konusu maddelerin kullanıldığını belirtmek gerekiyor. Ek olarak, yakıldıklarında tehlikeli gaz ortaya çıkaran kimyasalların da tehlike oluşturduğunu göz ardı etmemekte fayda var. Dolayısıyla gemi söküm oldukça riskli bir iş. Bu bağlamda gemi söküm işçilerinin iş ortamı nedeniyle yaralanmaları ya da iş cinayetiyle karşılaşma riski oldukça yüksek. Örneğin, yangın-patlama, kapalı kalma/sıkışma, elektrik çarpması, kablo-halat-zincir kopmaları, asbest lifleri/tozları, ağır toksik metaller, radyasyon, makine ve ekipmanların kötü bakımı, toksik deniz organizmaları, gemideki zararlı böceklerden gelen bulaşıcı hastalıklar, tüberküloz, sıtma ve solunumla bulaşan bulaşıcı hastalıklar göz önüne alındığında işçilerin karşılaştıkları tehditler oldukça ciddi boyutta. Dolayısıyla gemi sökümünde çalışan işçilere iş güvenliği imkânı sağlanması ve gerekli koruyucu malzemelerin temini bir zorunluluktur. Bu konuda deneyimlediğimiz ve gözlemlediğimiz kadarıyla işçilerin sorunlarla karşılaştığını görüyoruz. Bu kapsamda şirketlerin sağlıklı şekilde denetlenmesi ve işçilere İSİG’e uygun çalışma ortamının sağlanması derhal yapılması gereken bir iş. Mevcut duruma bakılırsa işçiler hem çalışma koşulları hem de meslek hastalığı bakımından birçok riske ve tehlikeye maruz kalıyor. Bu bağlamda iş cinayetlerine de değinmek gerekiyor. İşçiler sadece asbestten değil aynı zamanda alınamayan İSİG önlemleri yüzünden de ölüyor. Örneğin, yanma ya da yüksekten düşme gibi sebepler bu açıdan ele alınabilir. Ek olarak havuzdaki kimyasallar boşaltılmadığında patlama oluyor kesim sırasında. Genellikle bu şekilde iş cinayetlerine maruz kalarak hayatını kaybediyor işçiler.

Kapak görseli:Rob Schleiffert

Tags: AliağaçevreDGD-SENfeaturedgemigemi sökümügıda güvenliğihalk sağlığıişçiişçi sağlığıkapitalizmkimyasalNAe São PaulotersaneUzmanına Sorduk


DGD-Sen Başkanı Acar: Her direniş bir kazanım

“İğne ile kuyu kazıyoruz” diyen DGD-Sen başkanı Neslihan Acar, “İşçilerin direnişte olduğu o alanlarda, sahada, dünyanın bütün güçleri karşımda ama ben bu işçilerle birlikte hepsini yenebilirim diye hissediyorum" diyor.

Fotoğraflar: Zeynep Kuray, Evrensel gazetesi, Umut-Sen, DGD-Sen

Küçük yaşlardan itibaren fabrikalarda çalışmaya başlayan Neslihan Acar, bugün Türkiye sendikal mücadelenin önemli isimlerinden.

Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası’nın (DGD-Sen) başkanlığını yapan Acar'ın sendikası, İstanbul Gebze'de Migros depolarında çalışan üyelerinin sendikal faaliyetten işten çıkarılması ile ilk direnişini başlattı.

Direniş işten çıkartılan bütün üyelerin kazanımı, işe iadeleri ve tazminatlarını almaları ile sonuçlanmıştır. DGD-SEN ikinci direnişini Gebze'de Avon'da çalışan üyelerinin sendikal faaliyet yüzünden işten çıkarılması ile başlattı. Direniş halen devam ediyor.

Acar, “İşçilerin direnişte olduğu o alanlarda, sahada, dünyanın bütün güçleri karşımda ama ben bu işçilerle birlikte hepsini yenebilirim diye hissediyorum. İşçilerle birlikte ilerlemek inanılmaz güven veriyor, kazandırıyor” diyor.

“Direniş günleri gün ’da başlıyor gün”

Öncelikle, çok merak ediyorum aşırı yoğunsunuz bir gününüz nasıl geçiyor?

Direnişe başladığımız zaman gün sabah 6’da başlıyor. Direnişin materyalleri genelde benimle birlikte oluyor ses sistemi, pankartlar , atıştırmalıklar…

Direniş alanı yerleşim yerlerinden çok uzak olduğu için gün içinde tüketilecek suyun ayarlanması eksiklerin giderilmesi ile uyanır uyanmaz koşturma başlıyor.

Bir saat içinde her şeyi kontrol edip yola düşülüyor. Tüm direnişlerde bir sendika yönetimden bir de işçilerden olmak üzere lojistik sorumlumuz oluyor. Bizden önce direniş alanına gidenlerle konuşup ekstra ihtiyaçları belirliyoruz eksikse onları hazırlıyoruz.

Direniş alanına geldiğimizde tüm işçi arkadaşlarla tek tek selamlaşmaya ve göz göze gelmeye mutlaka dikkat ediyoruz. Çünkü tüm gün birbirimizin nasıl olduğunu soracağımız başka zamanlarımız olmuyor. Direnişin sosyal medya ekibi ile hızlıca direniş gündemini haberlerin taramasını yapıyor, paylaşımın altına yapılan yorumları okuyoruz.

Direnişin talepleri ve direnişin geneline dair bir eleştiri varsa konuşup tüm günün sosyal medya planlamasını yapıyoruz.

Direniş komitemiz mutlaka oluyor dar komite ile direniş değerlendirmesi yapıp yeni bir durum varsa direniş meclisine taşıyıp konuyu tartıştırıyoruz.

Günün yarısını direniş meclisinin eğitimine ayırıyoruz güncel siyaset ve direnişleri konuşuyoruz. Bu direnişte farplas , gemi söküm ve yemeksepeti işçilerinin direnişini çok yakından takip ettik.

Depolar genelde şehrin uzak noktalarında olduğu için direniş ziyaretleri öğleden sonra oluyor. Saat 12 gibi halay ve müzik çalmaya başlıyoruz. Misafirlerle genelde işçi arkadaşlar direnişin sözcüleri ilgileniyor sendika yönetimi de öğleden sonra artan telefon trafiğini ve dışarıdan basın ve sosyal medya desteği veren arkadaşlarla mesai yapmakla geçiyor.

Bizim direnişler kalabalık oluyor genelde kadın işçilerin de yoğun olduğu direnişler kadınlarla çok yoğun sohbetler ve direnişteki erkek işçilere gün içinde düzenli verilen toplumsal cinsiyet eşitsizliği eğitimleri planlanıyor.

Gün sonuna yaklaştığımızda işçilerle günün değerlendirmesini yapıp çok özel bir durum yoksa gibi alandan ayrılmış oluyoruz.

Genelde ben en son giden oluyorum araç olanaklarımız sınırlı olduğu için aracın merkezi bir yere birkaç sefer yapmasını beklerken saat oluyor.

Direnişte özel durumları olan aileler noktasında sıkıntı yaşayan işçileri gün içerisinde belirleyip akşam onlarla beraber ihtiyaç varsa ev ziyareti yoksa dışarıda birlikte vakit geçirerek sohbetler ediyoruz. Saat  gibi eve geldiğimizde direnişe dair yazılar yazıyoruz , sosyal medya taramaları yapıp varsa planlanmış bir yayın onlara katılıp saat bir gibi uyumuş oluyoruz

"Kadın işçiler benimle daha rahat konuşuyor"

Peki siz nasıl başkan seçildiniz?

DGD-SEN’in kurulduğu ’ten beridir sendikanın örgütlenme süreçlerinde yer alıyordum. Geçen dönem de sendikanın Genel Örgütlenme Sekreterliği görevini yaptım. DGD-SEN sınıfın gündemine uygun direnişler örgütleyen bir sendika ve direnenlerin yarısının da kadın olduğunu biliyorsunuz.  

Direnişlerimizde kadın işçilerin ve sendika yöneticilerinin olması direnişi başka boyutlara taşıyor büyütüyor. Pandemide de direnirken  Gebze’den çok fazla sendika üyesi kadın işçi bize ulaşıp sorunları anlatmaya iş yerinde temsilci olmalarının önlerinin kesilmesinden toplu sözleşmelerde kendi taleplerini söyleyememesine kadar her şeyi konuşuyorduk.

Tacize uğrayan çokça kadın sendika yönetimlerindeki erkek sendikacılara süreci ya anlatamadıklarını söylediler. Veya kadınlar anlatırken de tacizi dinlerken tacizin nasıl devam ettirildiğini dinliyorduk.

Ben kendi çalıştığım işyerlerindeki örgütlenme süreçlerinden de çoğunluğu erkek ve elli yaş üstü sendikacıların bizleri örgütlemek ve süreci birlikte yönetmek noktasında ayrımcılığa da uğradığımızı çok yakından yaşıyordum.

Sendikanın genel kurulu Ağustos’ta yapıldı. Yönetimdeki arkadaşların desteği ile aday olmuş oldum. Bizde yönetimdeki sıfatların hiçbir önemi yoktur ama bu kadar erkek ve hantal sendika yönetimlerinin olduğu ve kadınların temsiliyetinin yok denecek kadar az olduğu bir alan da birde gemi, tersane ve depo işçilerinin örgütlenmesini yapan mücadeleci ve kavga eden bir sendika başkanının sendikalar içerisinde görünür ve tartışılır olmasını sağlamak ve kadınları cesaretlendirmek adına ben sendikanın genel başkanı oldum.

“Neredeyse 24 saatim mücadele ile geçiyor”

Sendikal mücadeleye katıldıktan sonra hayatınız nasıl değişti?

Ben küçük yaşlardan beri çalıştığım için küçük yaşlardan beri mücadeledeydim. 18 yaşından beri hem çalıştığım yerde sendikal örgütlenme yapıyordum etrafımdaki birçok çepeçeperin örgütlenme sürecinde yer aldım. Aynı sorumluluk bilinciyle devam ediyorum.

Örgütlenme komitelerinde yer aldım. Aynı sorumluluk bilinciyle devam ediyordum o dönem. Bugün de aynı şeyi yapıyorum. Bütün aklını zamanını neredeyse 24 saati işçilerin örgütlenmesiyle ya da örgütlenen yerlerin anlık sorunlarına müdahale etmekle geçiyor. Aslında hayatımda değişen çok değişen bir şey yok.

“Sahada güçlüyüz”

Kazanımlar sizi nasıl etkiliyor?

Aslında her direnişte bir kazanım olduğunu düşünüyorum.

Her mücadelenin bir şekliyle hepsinin kazandığını düşünüyorum. Uzun yıllardan beri örgütlenme yapınca sahada çalışınca esnekleştirme güvencesizleştirme yoksullaştırma politikalarının böyle çok yukardan dayatıldığı baskıyla dayatıldığı hak arama mücadelesinin de gayri meşru olduğu yönünde anlatıldığı yerde işçilerin sıkıştırıldığı cenderede işçilerin kafasını kaldırma kazanım olarak görüyorum. Migros’ta da böyle.

Taleplerimizin kabul edilip edilmemesi çok kıymetli elbette. Asıl kazanım bu kadar boğulmuş işçilerin güçlü bir şekilde kafasını kaldırması ve güçlü bir grev örgütlemesi. Grevin kendisinin güç ve kazanım olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle Bütün direnişlerin kazandığını düşünüyorum.

Migros direnişi

Günlük 4 TL ücret artışı talep ettikleri için işten atılan Migros depo işçileri 21 Şubat 'de mücadeleyi kazandı.

17 gündür direnen, polis müdahalesine maruz kalan ve gözaltına alınan işçiler, taleplerini işverene kabul ettirdi.

Sosyal medyada başlayan Migros boykotu ve patronu Tuncay Özilhan'a yönelik tepkilerin ardından işçilerin zam talebi kabul edildi ve işten atılan işçi de işe geri alındı. 

“Taşeron işçiler için mücadelede kimse yer almak istemedi”

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Yıllardır iğneyle kuyu kazıyoruz. Kimse taşeron örgütlemezken bizi bunu yapmaya çalıştık. Kimse bunu yapmıyordu. Odak sendikacılık tartışıyorduk. Zaman zaman bu mümkün mü diye düşünüyorduk. Bu illa klasik sendikacılık içindeki kazanım denilen başarma halinden çok daha ilerici bir şey.

Yasa yoksa yapıyorsa mücadeleyi baz alıyor. Biz de bütün meşruluğumuzu işçilerin direnişinden aldık. Bu çok güçlendiriyor. İşçilerin kazandığı direnişler iki kez güçlü güçlendiriyor.

Ben dünyanın bütün güçleri karşımda ama ben bu işçilerle birlikte hepsini yenebilirim diye hissediyorum. Bu işçilerle birlikte ilerlemek inanılmaz güven veriyor, kazandırıyor. İşçiler somut şeyler bekliyor. Migros mesela bu anlamda çok güçlendirici oldu.

YARIN: PasSouthDirenişi'nden Gökçe anlatıyor: "Kızım için mücadele ediyorum"

DGD-SEN hakkında

Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası  16 NOLU Gemi  Yapımı Deniz Taşımacılığı, Ardiye ve Depoculuk iş kolunda faaliyet için 1 Haziran yılında kuruldu. Bağımsız bir sendika.

Genel merkezi İstanbul’dad.

Yönetim Kurulunda bulunanlar: Murat BOSTANCI, Serdar GÜL, Uğur BEKTAŞ, Barış KALAYCIOĞLU, Murat YEKE’dir.  Üye ağırlığının ve temsilcilerin olduğu iller, üye sayısına göre sırasıyla İstanbul, Kocaeli, Kayseri, Tekirdağ’dır. Örgütlenme faaliyetini ağırlı olarak depo, antrepo alanında sürdürüyor. 

DGD-SEN kurulduğundan itibaren,  çalışma koşullarının zorluğu ve insan hayatına uygunsuzluğu altında işçileri mağdur eden,  bütün toplumsal olayları yakından izlemiş, hukuksal süreçleri takip etmiş ve bütün işkolu işçilerini örgütlenmeye  davet etmiş ve çalışmalarını sürdürdü. 

DGD-SEN’in özellikle İstanbul, Kocaeli, Kayseri’de üyelik sayısı artış göstermiştir. DGD-SEN, gemi yapımı ve deniz taşımacılığı, ardiye ve antrepoculuk sektöründeki bütün toplumsal olayları yakından izleyerek iş kolu barajını hızlıca aşmayı, eylemleri, direnişleriyle işçi örgütlülüğünü kuvvetlendirmeyi hedef edindi. 

 (EMK)


İstanbul - BİA Haber Merkezi

Evrim Kepenek


DGD-SEN: İşçilerin sağlığı Amazon&#;dan değerlidir

Amazon&#;un Türkiye&#;deki depolarında örgütlenen DGD-SEN, taşeron Ceva Lojistik&#;in Gebze OSB&#;de bulunan Amazon operasyonunu yürüttüğü deposu önünde basın açıklaması yaptı.

Amazon taşeronu Ceva Lojistik deposunda 28 Ocak&#;ta 50 işçi yemeklerden zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Daha önce de Kasım ayında aynı depoda yüzlerce işçi yemeklerden zehirlenmişti. Depo önünde defalarca uyarı eylemi yapan DGD-SEN&#;in bugün yaptığı basın açıklamasında, konuyla ilgili bakanlığa şikayette bulunmalarına ve firma yetkililerine bildirmelerine rağmen herhangi bir değişiklik yapılmadığı, aksine çalışma koşullarının daha kötüye gittiği ifade edildi. Amazon&#;un sorunu çözmek yerine bu çalışma koşullarına karşı örgütlü hareket eden sendika üyelerini işten attığı belirtilen açıklamada &#;Sendikalı olmak anayasal hakken nasıl oluyor da onlarca işçinin eylem yaptığı depodan işçiler sendikaya üye olduğu için işten atılabiliyor? Devlet neden her yıl on binlerce işçinin çalışma kaynaklı ölmesine göz yumuyor? Sayın Çalışma ve Sağlık bakanı, Amazon ve Ceva Lojistik ‘in denetlenmesi için kaçımızın ölmesi gerekiyor?&#; denildi.

Açıklamanın tamamı:

Uzunca süredir Ceva Lojistik’in tüm lokasyonlarında sendika mücadelesi yürütüyoruz. Üyelerimiz ile birlikte yürüttüğümüz bu mücadele ekonomik hedefleri içermekle birlikte insan bedenini ve ruhunu öğüten bu çalışma koşullarına karşı verilen bir yaşam ve onur mücadelesidir. Amazon&#;a karşı uluslararası mücadelenin içerisindeyiz ve şuan Amazon’a özgü ama zamanla yayılacağını öngördüğümüz ölümüne çalıştırma kampı projesine karşı da mücadele ediyoruz. Bu yüzdendir ki Amazon mücadelesi sadece amazon işçilerinin ve DGD-SEN ’in mücadelesi değil tüm işçi sınıfının ve sendikaların mücadelesi olmak zorundadır.

Ceva Lojistik&#;in en fazla işçi çalıştırdığı ve işçileri en fazla emek ve beden sömürüsüne maruz bıraktığı işyeri Amazon depolarıdır. Amazon depo içerisinde bir yıl içerisinde çokça eylem yaptık, taşeron Ceva Lojistik&#;i defalarca içerideki temsilcilerimiz aracılığı ile ve kapı önü eylemleri ile uyardık. Depo içerisinde işçilerin zamana yayılarak öldürüldüğünü, içerdeki çalışma temposunun yirmili yaşlarındaki genç işçilerin yaşlarında çalışamaz duruma getirecek şekilde olduğunu söyledik. İçerideki mobbing ve denetim ekipleri aracılığıyla işçilerin psikolojilerinin günlük rutinlerini de aksatacak düzeyde bozulduğunu, uzun çalışma saatlerinin dayatıldığını, hafta sonu dinlenme haklarının gasp edildiğini ve tüm bunların yasaya aykırı olduğunu defalarca hem Amazon&#;a hem de ilgili bakanlıklara ilettik.

Bugün burada olmamızın nedeni de bu ölümüne çalıştırma rejiminin kendisidir. Bu depoda her yıl yüzlerce işçi meslek hastalıklarına yakalanmakta, yaralanmakta yaşamlarına engelli olarak devam etmektedir. Bu depo uzun çalışma saatlerine karşı asgari ücret cehennemidir. Bu depo hızlı çalışma dayatması, dinlenme molalarının ve hafta sonu dinlenme haklarının yok edildiği bir köle kampı gibi tasarlanmak istenmektedir ve buralarda asla çatlak da olsa ses çıksın istenmemektedir. Buranın patronları bu kurdukları keyfi, esnek çalıştırma düzeninin kendilerine yarattığı rahatlığını bozacak sendikalar istememektedirler.

başı itibari ile üyelerimizden sendikamıza gelen birçok işçinin de örgütlenme nedenlerinden olan mola ve yemek sorunu artarak ölümcül boyutlara gelmiştir. 2 Kasım gecesi Amazon depolarında yüzlerce işçi yemekten zehirlenerek revire ve hastanelere ulaşmaya çalışmıştır. Zehirlenen ama ayakta durabilecek işçiler çalışmaya zorlanmış ve bu depolarda bayılana kadar çalıştırılmıştır. Yemek şirketi yalnızca uyarılmış ve bu umursamazlık yüzünden 6 Kasım&#;da 12 işçi daha zehirlenmiştir. Ve en son geldiğimiz noktada 28 Ocak günü yaklaşık 50 işçi yemekten zehirlendi. Yaklaşık diyoruz, çünkü zehirlenen işçiler ayrı ayrı özel hastanelere götürülerek oluşacak kamuoyunun önüne geçilmeye ve işçilerin birbirinden haberdar olmasına engel olunmaya çalışıldı. Bu süreçte işveren gerekli önlemleri almak yerine zehirlenmelere, denetimsizliğe, ucuz ve zehirli yemeğe itiraz eden üyelerimizi ve komitede olan işçileri diğer işçilere gözdağı vermek için işten atmayı tercih etti. Bu işten atmalara itiraz eden işçilere ise cezasızlığın verdiği pişkinlik ile “mahkeme kapıları sizi bekler istediğiniz yere şikayet edebilirsiniz” dendi.

Peki Amazon nasıl elini kolunu sallayarak bu kölelik düzenini sürdürüyor, nasıl oluyor da yasalar Amazon’a işlemiyor? Bunca dava, eylem ve zehirlenerek hastanelere yığılan işçiler varken nasıl oluyor da burayı çalışma, sağlık ve tarım bakanlığı denetlemiyor ve denetlemek bir yana bu yaşamsal taleplerimizi görmezden geliyor? Nasıl oluyor da gerekli merciiler bizler yaşamak ve sağlığımızdan olmamak için bu kadar mücadele ederken hiçbir şikayetimizi görmez ve sesimizi duymazken insan kaynaklarının elinde hiçbir delil ve şahit bulunmadan yaptığı şikayetler anında işleme konuluyor ve sendika yöneticilerimiz hızlıca ifade vermeye zorlanıyor? Sendikalı olmak anayasal hakken nasıl oluyor da onlarca işçinin eylem yaptığı depodan işçiler sendikaya üye olduğu için işten atılabiliyor? Devlet neden her yıl on binlerce işçinin çalışma kaynaklı ölmesine göz yumuyor? Sayın Çalışma ve Sağlık bakanı, Amazon ve Ceva Lojistik ‘in denetlenmesi için kaçımızın ölmesi gerekiyor? Bu sorular Amazon işçilerinin sorusu değildir, dünyadaki milyarlarca işçinin aynı soruları kendi ülkelerinde de sorduğunu biliyoruz. Bunlar bizim cevabını bildiğimiz sorulardır ama bu soruları size sormaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Cezasızlık ve denetimsizlik çalışma rejiminin temel kuralıdır ve Amazon&#;un &#;dünya devi&#; ünvanının altında yasalardan, işçi sağlığı ve iş güvenliği maliyetlerinden muaf tutuluyor olması ve ucuz işçi kamplarının denetimsizliği vardır.

Bizler Amazon&#;un işçi ve sendika düşmanı olduğunu tüm dünyadan yaklaşık iki milyon işçinin mücadelesinden biliyoruz. Türkiye&#;de Amazon ve Ceva Lojistikte yürüttüğümüz mücadelenin uzun soluklu olacağını biliyoruz ve bu mücadele ivmesi artarak devam edecek. Bizler yukarıda sorduğumuz soruların cevabını bilmekle birlikte yine de çalışma bakanlığını acil iş yasalarını delik deşik eden, haklarımızı yok sayan ve bizleri zehirleyen Amazon&#;u denetlemeye çağırıyoruz. Bir sonraki zehirlenme hem sizin hem de Amazon için bu kadar rahat atlatılamayabilir.

Amazon işçileri, eğer bugün örgütlenerek sendikamız DGD-SEN etrafında birleşmezsek çalışma şartları her gün bir önceki günü aratarak daha da kötüleşmeye devam edecektir. Bizler haklarımıza sahip çıkıp yenilerini kazanamazsak kimse bize haklarımızı vermeyecektir. Amazon depo işçilerinin birliği, onların iş güvencesi ve yaşam sigortasıdır.

Amazon işçileri zehirlerken, sendika üyesi işçiler atılırken bakanlık sadece seyrederken bizlere direnmek dışında başka seçenek kalmamıştır. İşçilerin sağlığı şirketlerin karlarından daha değerlidir.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!

funduszeue.info

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası