selim temo kürt şiir antolojisi pdf / MEVLEVÎ, Molla Abdürrahîm - TDV İslâm Ansiklopedisi

Selim Temo Kürt Şiir Antolojisi Pdf

selim temo kürt şiir antolojisi pdf

1. Giriş 

Tarım devriminden sonra şehir-devletlerin ortaya çıkmasıyla kentler medeniyetlerin oluşum alanları haline geldi. Şehirlerdeki nüfus yoğunluğunun sonucu oluşan ticari faaliyetlerle ortaya çıkan refah ortamı insanları estetik duyguların tatminine yönlendirdi.  Bu ise şehirlerin başta edebiyat ve sanat olmak üzere mimari, zevk, zarafet, hitabet, inanç, ahlak, ümran gibi insana özgü his ve hassasiyetlerin kaynağı konumuna getirdi. Bu nedenle insan ruhu en çok şehirlerde şekillenmeye başladı ve şehirler bu yüzden insan ruhunun estetik tablosuna dönüştü[1]. 

İbni Haldun eserlerinde şehir hayatının bu düzeyini “ümran” kavramıyla niteler. Bu kavram şehir yaşamının gerektirdiği bütün ihtiyaçların söz konusu bu toplumsallık içinde karşılanmasını ifade eder. M.Ö’li yıllarda yazının medeniyet coğrafyamız içinde yer alan Mezopotamya’da icadıyla beraber insanlık tarihi için aydınlık bir dönemin kapısı da açılmış oldu. Yazı ve yazılı edebiyata kaynaklık eden unsurlara baktığımızda, bunların başında şehircilik, ticari hayat, eğitim kurumları, siyasi istikrar gibi olgular gelmektedir[2]. 

Türkiye’de Türkçeyle beraber en çok konuşulan iki dilden biri olan Kürtçenin edebiyat tarihine baktığımızda, metinsel edebiyata kaynaklık eden bütün bu unsurları görmek mümkündür. Çünkü yazılı Kürt edebiyatının ortaya çıktığı merkezlerin, Cizre, Hemedan, Erdelan, İmadiye, Bitlis, Hakkâri, Doğubayazıt, Müküs, Hizan, Meyafarkin, Siirt, Diyarbakır gibi orta çağ Kürt devlet ve beyliklerine başkentlik yapmış şehirler olduğu görülür. Bu şehirlerde Kürt hükümdarlar/mirler tarafından kurulup finanse edilerek klasik dönem edebi patronaj sistemi içinde himaye edilen başat eğitim kurumları olan Kürt medreseleri bu yazılı edebiyata kaynaklık etmiştir.  

1. Ortaçağ Kürt Otorite Bölgeleri Yazılı Kürt Edebiyatının Oluşum Merkezleridir

İslam’ın 7. yüzyılda ortaya çıkmasından sonra Kürtler, kendi toprakları dışındaki yerlerde krallıklar ve prenslikler şeklinde iktidara geldiler. Batı İran toprakları ve daha sonra da Bereketli Hilal (Mezopotamya) neredeyse birkaç bağımsız Kürt hanedanlığının hükümranlık bölgesi haline gelmişti. İslam’ın merkezi topraklarının siyasal tarihinde 10 yy. ile yy. arasındaki dönem, İslam’ın Kürt yüzyılları olarak adlandırılmalıdır. Zira İslam’ın merkezi topraklarını Bizanslılara, Ruslara ve son olarak da Haçlılara karşı koruyanlar Kürtlerdir[3]. 

Kürtler Ortadoğu’nun kalbi olan bölgeleri örneğin Haçlı seferlerine karşı savunan güçlü hanedanlıklar kurarken, Kürt kültürü de altın çağını yaşamıştır. Kürtler bu dönem boyunca tarih, felsefe, müzik, müzikoloji, mimari, mühendislik, matematik ve astronomi alanlarında ustalaşmışlardır.  Dönemin önde gelen Kürtleri arasında Ebul-Fida, İbni Attar, İbni Şeddad, ve İbni Qotayba, gibi tarihçiler, El Suhrawerdi ve Ayne’l-Qudatu’l-Hemedani gibi filozoflar, gezgin İbni Fadlan, Seyfeddin Urmewî, Muhammed İbni Katib Erbili gibi müzikologlar, İbrahim ve İshak gibi Musulî ve Ziryab gibi müzisyenler, mimar ve mühendis Munis, matematik ve gök bilimci Muhyeddin Ahlati, biyografici İbni Halkan, ansiklopedist İbni Nedim sayılabilir[4].

Büveyhilerden sonra Ortaçağ’ın en önemli Kürt hanedanlığı Eyyubi hanedanlığıdır. Kutsal toprakları Haçlı seferlerinden kurtarmak üzere Kürdistan’dan yola çıkan Eyyubi İmparatorluğunun kurucusu Sultan Selahaddin, Aslan Yürekli Richard’ı yenmiş ve Kürdistan’a ek olarak, Batı Ermenistan, Suriye, Kutsal Topraklar, Arabistan, Mısır, Libya, Doğu Tunus, Kuzeybatı Sudan, Hicaz ve Yemen’i alarak hâkimiyet bölgesini genişletmişti. Eyyubilerin çeşitli kolları bu toprakları M.S. ’dan ’a kadar, Suriye’nin bazı bölgelerini ’ye kadar ve Kürdistan’ın kendisini ise yy. a kadar yönetmiştir. Eyyubilerin son kalesi Diyarbekir, bu tarihte () Şii Akkoyunlu Türkmenlere yenilmiştir. Eyyubilerin son başkenti olan Hasankeyf ve oradaki arkeolojik ve mimari zenginlikler Dicle üzerinde kurulan Ilısu Barajı altında kalmıştır[5].

 Ortaçağ Kürt otoriteleri olan Hasanveyhi, Şeddadi, Mervani, Eyyubiler ve Osmanlılarla başarılı ve iki tarafın da kazançlı çıktığı Kürt-Osmanlı ittifakı gerçekleştiren diğer Kürt Prensliklerinin geneli, medreselerin kaynaklık ettiği söz konusu bu ortak dini kimlik üzerinde ortaya çıkmıştır. Bu eğitim kurumları, aynı zamanda yazılı Kürt edebiyatının, Kürtçede anadilde eğitimin ve medreselerde okutulan Kürtçe ders kitaplarının da temel kaynağı olmuşlardır. Bu kurumlar kimliğin temel bileşeni olan inanç ve dil birliğini de sağlayan bir işlev görmüş olup Kürtçede standart bir dilin ve bir şehir/saray edebiyatının da bu dilde ortaya çıkmasına kaynaklık etmiştir[6].

Kürt otoritelerin ortaçağ boyunca hâkim oldukları coğrafyalardaki şehirlerde ve özellikle Hemedan, Dinever, Bitlis, Meyafarkin, Cizre, Müküs, Doğubayazıt, Hakkâri, Hizan, İmadiye, Erdelan, Harput/Palo gibi bu otoritelere başkentlik yapmış merkezlerde Kürtçe, medreseler vasıtasıyla eğitimde, edebiyatta, hukukta/mahkemede, ticarette, sarayda/siyasette kullanılan bir toplumsal iletişim dili haline gelmiştir. Hasılı Kürtçe bir medeniyet dili olarak işlev gördü. Bu nedenle bu şehirlerdeki gayrimüslim ve Kürt olmayan Süryani, Ermeni, Yahudi gibi topluluklar da Kürtçeyi doğal olarak günlük iletişim dili olarak kullanmışlardır. Hatta bir kısmı ibadethanelerindeki dini kitap ve dualarını da Kürtçe olarak yazıp okumuşlardır.  Bundandır ki bu bölgelerde eski tarihlerden beri Kürtçe şiir ve divanlar kaleme almış ve Kürtçe müzik icra etmiş birçok Süryani, Ermeni yazar ve Dengbêj/ses sanatçısı çıkmıştır. Örneğin orta çağ Kürt hükümetlerinden Cizira Botan Beyliği merkezi olan Cizre’de yaşamış, Kürtçe dini metinler kaleme almış ve yazdığı bu metinleri bölge kiliselerinin dini ayinlerinde okunan Süryani edebiyatçı ve din adamı Basilyos Şemun, söz konusu bu edebiyatçılardan biridir[7]. Kürt dengbêjlik edebiyatına ait eserleri besteleyip icra eden ve Doğubayazıt bölgesi yöneticisi Kürt Mirinin saray dengbejliğini de yapmış olan yüzyıl ünlü Ermeni asıllı dengbêjlerinden Gula Fille ve 20 yüzyıl Ermeni Dengbêjlerinden Kerapet-i Haço da söz konusu bu dengbejlerdendir[8].  

1. Yazılı Kürt Edebiyatının Kaynağı Olarak Medreseler

Kürt medreselerinin serencamını üç döneme ayırmak mümkündür: Birinci dönem, büyük Kürt sultanlarının kurduğu medreseler. İkinci dönem, Kürt Mirlerinin/prenslerinin daha çok şehirlerde kurduğu medreseler. Üçüncü dönem ise bu mirlerin ’lerde ortadan kaldırılması sonucu toplumun kendi imkânları ve şeyh/ulema öncülüğünde daha çok köylerde kurduğu Tasavvuf/Şeyh medreselerdir[9].  

’de Osmanlı yönetimi Kürt coğrafyasının genelinde hüküm süren Kürt prensliklerinden bir kısmı ile gerçekleştirdiği Osmanlı-Kürt ittifakı sonrasında, bu otoriteleri resmi belgelerinde “Hükümet-i Ekrad/Kürt Hükümetleri” olarak zikreder[10]. Bu hükümetlerin yönettiği şehir merkezlerinde oldukça canlı bir şehircilik, aktif bir ticari hayat, “Kürt medreseleri” olarak literatüre geçen sistematik eğitim kurumları ve Kürt mirlerinin/ hükümdarlarının yönetimine dayalı köklü bir siyasi iktidar/istikrar geleneği söz konusudur. Klasik Kürt edebiyatçıları, klasik edebiyatının özelliklerini sayarken, diğer tüm klasik edebiyatçılar gibi, en başta bu edebiyatın bir şehir edebiyatı olduğunu, yazılı bir edebiyat olduğunu, saray çevresinde ortaya çıkıp gelişme gösterdiğini vs. belirtmektedirler. 

Bu arka plana sahip yazılı Kürt edebiyatı oldukça köklüdür. Bu durumu daha yakından anlamak için Türk edebiyat tarihi ile karşılaştıralım. Oldukça ilginçtir, yazılı Türk ve Kürt edebiyatlarının başlangıç dönemleri, bu iki dilin yazılı edebiyatta kullanılan ilk lehçeleri, yazılı edebiyatlarının zirvesi vs. hep eş zamanlı bir ortaklığı göstermektedir. Kanaatimizce bu durum daha çok iki dilin kader birliği ve komşuluğu ile açıklanabilir.  

Kürt ve Türk edebiyatlarında İslam öncesi dönemde yazılmış eserlerin varlığına ilişkin belgeler vardır[11]. Ancak edebi ve kitabi anlamda günümüze ulaşan ürünler İslam sonrası döneme aittir[12]. Türk ve Kürt edebiyatları elimizdeki ilk yazılı ürünlerini yüzyılda vermeye başlar. Bu ilk ürünler her iki dilin de doğu lehçeleriyledir. İlk Türkçe eserler, Türkçenin Doğu Lehçeleri olan Hakaniyece ve Çağataycadırlar. İlk edebi eserler “Kutadgu Bilig” yılında Yusuf Has Hacip tarafından Hakaniye Lehçesiyle ve “Divan’ül-Lügat’ü-Türk” Kaşgarlı Mahmud tarafından ’te yine Hakaniye Lehçesi ile yazılmıştır.

 İlk Kürtçe eserler ise Kürtçenin Doğu Lehçeleri olan Lorca ve Goranca’ dır. Kürtçede ilk edebi eserler Baba Tahir-i Üryan’ın yıllarında Lor Lehçesiyle yazdığı “Dubeyti” divanı ve Baba Serheng-i Dewdanî’nin Goranî Lehçesiyle yazdığı tarihli “Defterê Dewdanî” dir[13].

Her iki dilin edebiyatlarının zirve eserleri yüzyılda ve bu dillerin batı lehçeleri ile verilmiştir. Türk edebiyatının zirve isimleri Fuzuli, Baki, Nevî vs. yüzyıl şairleridir. Batı Türkçesi olan Azerî ve Anadolu lehçelerini kullanmışlardır. Aynı şekilde yazılı Kürt edebiyatının zirve isimleri Ali-yi Harîrî, Molla Ahmed-i Cezerî, Faki-yi Tayran v.s. yine yüzyıl şairleridir. Bu dönem ve sonrasında daha çok batı Kürtçesi olan Kurmanci ve Zazaca kullanılmıştır[14].  

Kürt dili, bahsi geçen tarihsel altyapıya dayalı olarak zengin bir yazılı geleneğe sahiptir. Ortaçağ boyunca Kürt coğrafyasında yazılı kültür geleneğine sahip şehirlerin her birinde Kürtçe eser veren onlarca edebiyatçı yetişmiştir. Toplamda yüzlerce ile ifade edilen Kürtçe klasik dönem edebi ürünler olan divan, mecmua, mesnevi, akidename, mevlütname, tevhitname, methiye, münacat, na’t funduszeue.info söz ediyoruz. Klasik Kürt Edebiyatı ile ilgili değerli çalışmaları bulunan Doç. Dr. M. Zahir Ertekin bu konuda gerçekleştirdiği ve bilimsel bir makale olarak yayınladığı saha araştırmasında, Klasik dönemden günümüze kadar gelebilen Kürtçe klasik eser tespit etmiştir. Ertekin yüzlercesinin de kayıp ve gün yüzüne çıkarılmayı beklemekte olduğunu belirtir[15]. Yine Klasik Kürt edebiyatı uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Adak’ın “Klasik Kürt Edebiyatına Giriş” adlı üniversitelerimizin Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde ders kitabı olarak okutulan Kürtçe kitabı, yüzü aşkın Klasik dönem yazılı eseri ve yazarını içermektedir[16].  

 Bunun yanında, fazla bir yasaklama ile karşılaşmayan Irak, İran, Suriye ve Kafkasya’daki Kürtçe eserleri de nazara aldığımızda Kürtçeye ait binlerce yazılı klasik dönem eserinden söz edebiliriz. Kürt edebiyat tarihçisi Prof. Dr. Maruf Haznedar’ın bu isimdeki eseri sadece sekiz ciltten oluşmaktadır. Bunun dört cildi sadece Klasik Kürt edebiyatına dair yapıtlarla ilgilidir[17]. Bu makalede bahsedilen eserler, Klasik dönem yazılı Kürt edebi ürünleridir. Modern dönemde yazılmış modern Kürt edebiyatının binlerce yazılı eserler ise makalenin konusu dışındadır.  

II. Mahmut döneminde Osmanlı yönetimi batının etkisiyle merkeziyetçi politikalar sonucu tarihsel Kürt-Osmanlı ittifakını bozarak yerel Kürt Prensliklerini ortadan kaldırınca temel eğitim kurumları olan bu medreseler sahipsiz kalmıştır. Bu merkezlerden bu tarihten sonra eski şair ve edebiyatçılar düzeyinde yeni edebiyatçılar yetişmemiş ve çıkmamıştır. Başkentlik yapmış bu şehirlerdeki her biri bir üniversite kampüs binası ve alanına sahip bu medreseler, mesela Bitlis’teki İhlasiye, Şerefiye Medreseleri, Müküs’teki Mir Hasan-i Veli Medresesi, Cizre’deki Medresa Sor, Mir Abdal Medresesi, Hizan’daki Davudiye, Atik, Ahmediye, Gisal Medreseleri, Hakkâri’deki Meydan Medresesi, Zeynel Beg Medresesi, Esediye Medresesi gibi onlarca medrese muattal ve işlevsiz kalmıştır. Harabeye dönem bu şehirlerdeki aristokrat aileler ve alimler can havliyle köylere kaçmışlardır[18].

1. Klasik Dönem Kürt Edebiyatçıları Kendilerini Komşu Milletlerin Edebiyatçılarından Aşağı Görmezler

 Yukarıda bahsettiğimiz siyasal istikrar, ekonomik refah, eğitim kurumları ve patronaj/himaye sisteminin bu güçlü altyapısına dayanan ve bu mümbit zemin üzerinde ortaya çıkan yazılı Kürt edebiyatı, komşu Fars, Arap ve Türk edebiyatları ile senkronik bir gelişme göstermiştir. Bundandır ki klasik Kürt edebiyatının zirve isimlerinden, Kürt mir ve hükümdarlarının muktedirlik zamanlarının saray ve patronaj şairi Mela-yi Cizîrî dönemin edebiyat kıblesi olan Fars edebiyatı şahsında onun efsanevi şairi Hafız-i Şirazi’ye meydan okuyarak şöyle demektedir: 

“Ger lû’uyê mensûrî ji nezmê tu dixwazî
Wer şi’rê Melê bîn te ji Şîrazê çi hacet

“Nazmın etrafa saçılmış incilerini görmek dilersen eğer
Gel Mela’nın şiirlerinde gör onları, Şiraz’a gitmeye ne hacet”[19]

 Yine yüzyılın önemli Kürt divan şairlerinden olan Şeyh Abdurrahman-i Aktepi de mesnevisinde eser sahibi Kürt edebiyatçılarının çokluğunu ifade ederek şöyle demektedir: 

“Bizan ku di Kurdan şair pir hene
Ji uşşaqê Tirk û Ecem zêde ne”  

Bilesin ki Kürtlerde çok şair vardır
Türk ve Farsların aşk erbabından fazladır”[20]

Mirdasî Zaza aşiretine mensup, Elazığ ve çevresinde ortaçağ boyunca hüküm süren Palu Hükümeti/Beyliği hükümdarlarından Emir Yasur’un katibi Şemî’nin yılında yazdığı Tercüme-i Tevarih-i Şeref Han isimli Kürt Tarihi üzerine yazılmış önemli eserde de Kürt dilinin öneminden ve bu dilde eser vermiş olan edebiyatçılardan bahsedilmektedir. O dönemin en meşhur alim ve edebiyatçıları arasında sayılan Molla Muhammed-i Berkalî ve Molla Muhyeddin-i Cezerî’nin Kürt dili hakkındaki düşüncelerini aktarmaktadır. Yazar ve mütercim Palu Mirinin katibi Şemî bunlar gibi daha nice şair ve edebiyatçı ismin Kürtçe yazmayı tercih ederek bu dilin yazı ve edebiyattaki gücüne katkıda bulunmuştur[21]. 

Bu tespitler, ilk elden gözlem ve tanıklığa dayalı senkronik değerlendirmeler olduğu için yazılı Kürt edebiyatına ait eserlerin kalite ve sayısal çokluğunu gösteren önemli verilerdir. Ortaçağ boyunca Kürt edebiyatçı ve şairler tarafından üretilen edebi eserlerin Kürtlere komşu milletlerce üretilen edebiyattan geri olmadığı klasik dönem Kürt edebiyatçı ve yazarlarca ifade edildiği gibi, günümüzde de Klasik Kürt edebiyatı alanında çalışan her araştırmacı ve akademisyen tarafından da dile getirilmektedir[22].  

5. Kürtçe Yazılı Edebiyata Yönelik Olumsuz ve Hatalı Yaklaşımlar

Kürtçe yazılı edebiyatla ilgili mesnetsiz dayanaklar ve bilgi kirliliği de bu makalede değinilmesi ve tartışılması gereken önemli bir konudur. Kürtçede yazılı edebiyat temalı bu makalenin yazımını teşvik eden en önemli unsurlardan biri de zaten bu iddialara eleştirel bir cevap verme gerekliliğiyle ilgilidir.

Yukarıda değinilen, bilimsel bir metodoloji ve araştırmayla rahatlıkla ortaya çıkarılabilecek, kanıtlara rağmen Kürtçe yazılı edebiyatın zayıf veya yok denecek kadar az olduğunu iddia edenler de söz konusudur. Bu yanlış iddialarda bulunanları kabaca üç grupta inceleyebiliriz. Birinci gruptakiler, Kürtlere ve Kürtçeye karşı olumsuz duygular besleyenlerdir. İddiaları kişisel olan bu gruptakilerin bir kısmı, Kürtçe üzerindeki resmiyetten de beslenen yok sayma, yasaklama ve aşağılama politikalarının esnemesiyle birlikte, arşiv, kütüphane, mahzen, funduszeue.info yüzlerce eski Kürtçe eserin, araştırmacı ve akademisyenlerce giderek daha fazla gün yüzüne çıkarılması karşısında iddialarından sessizce ve isteksizce vazgeçse de bir kısmı da, Kürtçenin tarihi yazılı bir edebiyat külliyatının olmaması veya zayıf olması şeklinde bir arzuya da sahip oldukları için, kasıtlı bir şekilde kulaklarını bilimsel kanıtlara tıkayarak Kürt edebiyatına yönelik manipülatif bilgi kirliliği ve bilgi yanlışlığında yine de ısrar edebilmektedirler. Birinci gruptakilerin kötü/kasıtlı niyetini paylaşmamakla beraber bilimsel bilgiye dayanmayı bilinçsizce ihmal eden ikinci gruptakilerin çoğunluğunu ise yazılı edebiyat uzmanı olmadıkları halde bu konuda fikir beyan etmede beis görmeyenler oluşturmaktadır. Klasik veya modern Kürt edebiyatı alanında herhangi bir akademik uzmanlığı veya çalışması bulunmayan bu çoğunluğa yakından bakıldığında Klasik edebiyatı araştırmak ve çalışmak için ön şart olan Kürtçe Arap Alfabesini ve bu alanın kavramlarını anlamaya yarayan Arapça ve Farsçayı da bilmedikleri görülmektedir. Türkiye’nin yakın geçmişe kadar Kürtçeye dair en ufak bir metne dahi hayat hakkı tanımayan durumunu veri kabul ederek “bildiğim kadarı ile”, “elimdeki kaynaklara göre” şeklinde bilimsellikle uyuşmayan kişisel ifadelere yaslanan bu grup aynı zamanda, yüzlerce yıl öncesinin durumunu, günümüz şartlarıyla değerlendirerek anakronik bir yaklaşım da sergileyebilmektedir. İkinci grubun akademik çevrede de rastlanabilecek temsilcileri ise Kürtçe eğitimin asırlarca kaynağı olan, Kürtçede standart bir yazı dilinin oluşmasında başat etkisi olan dönemin üniversite statüsündeki Kürt medreselerini küçümseyen bir tutumla  “Medrese kaynaklı birkaç eseri saymazsak Kürtçede yazılı edebiyat yok denecek kadar azdır” şeklinde hatalı savlar ortaya atmaktadırlar[23].

Kürtçe yazılı edebiyatı Kürtçe sözlü edebiyat karşısında önemsiz hatta yer yer değersiz kılmaya çalışan bir başka gruptan da söz etmek mümkündür. Bu tutumu sergileyenlerin ekseriyeti akademi çevresinden olup Kürt halk edebiyatı alanında çalışmaktadırlar.  Halk edebiyatı ile yazılı edebiyat arasında ters bir orantı kurarak birinin değerinin diğerinin küçümsenmesine bağlı olduğu bilinçli/bilinçsiz bir tutum sergileyen bu grubun iddialarını temellendirdiği alışılagelmiş açıklama da “Yazılı Kürt edebiyatı pek olmadığı için Kürtlerde oldukça zengin bir sözlü edebiyat vardır” şeklindedir. Yazılı ve sözlü edebiyatı birbirinin zıttı kılan bu yaklaşım bilimsel olmayıp bu tarz bir yaklaşımı diğer başka milletlerde görmek de pek mümkün değildir. Edebiyatın bu iki türü de toplumun ihtiyaçlarından kaynaklı olup her birinin fonksiyonu ayrıdır.

Kürt Şiir Antolojisi adındaki iki ciltlik eserinde tane Kürt şairi ve eserleri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Selim Temo “Kürt edebiyatının ağırlıklı olarak sözlü bir edebiyat olduğu” şeklindeki kabulleri delilleri ile ret etmektedir. Yazılı Kürt edebiyatının zayıf ya da yok denecek kadar az olduğu yönündeki iddiaların, kasıtlı değilse, cehalet ürünü olduğunu ifade ederek bu söylemlerin içi boş bir efsaneden ibaret olduğunu belirtmektedir[24]. 

Kürtçede yazılı edebiyatın zayıf olduğuna yönelik iddialarda bulunanların bir kısmı da bu iddialarını Kürtçenin lehçe çokluğuyla gerekçelendirmektedirler. Oysaki lehçeler Türkçede, Arapçada ve diğer yazılı edebiyatı zengin olan dillerde de söz konusudur. Türkçe’nin hanesine yazılan eserlerin tamamı tek bir lehçede veya standart bir Türkçede değil farklı lehçelerdedir. Türkçe edebi eserler birbirinden farklı ve birbirini anlama imkânı olmayan Hakaniye, Çağatay, Anadolu gibi değişik lehçelerle yazılmıştır.

yüzyıl yaşayan ünlü Kürt şair Ahmed-i Hanî’nin Kürtlerin o yıllardaki durumundan şikâyetçi olan satırlarının söz konusu iddiaları beslediği şeklinde bir fikir öne sürmek de mümkündür. ’li yıllar, VI. Murat dönemi, Osmanlının en güçlü ve diğer Kürt prensliklerinin temsilcisi konumundaki Bitlis Kürt Hanlığına saldırması ile Osmanlı-Kürt ittifakının yarım asır kadar bir süre bozulduğu,  Kürt coğrafyasının ekonomik, siyasi ve ilmi alanda gerildiği bir dönemdir[25]. Ahmed-i Hanî’nin, Kürtlerde birlik olmadığı, Kürtlerin perişan halde olduğu, ilim ve edebiyat alanındaki üretimlere ilginin az olduğu şeklindeki meşhur yakınmaları bu karmaşa dönemiyle ilgilidir. Belli bir döneme işaret eden Hani’nin bu yakınmalarını Kürtlerin binlerce yıllık tarihlerinin genel bir fotoğrafı olarak okumak hatalı olacaktır. Ayrıca Hanî’den sonra ’lere kadar, yakınılan mevzular bağlamında,  nispeten normalleşen bir dönem de söz konusudur.  

Sonuç

Yazı ve yazılı edebiyat, şehirleşme, ticaret, eğitim kurumları gibi “ümran” unsurlarına dayalı olarak ortaya çıkmıştır ve medeniyet tarihinin temelini oluşturmaktadır. Yazılı Kürt edebiyatının oluşum ve gelişim seyrine baktığımızda yazı ve yazılı edebiyata kaynaklık eden bütün bu olguları görmek mümkündür. 

 Klasik dönem yazılı Kürt edebiyatı, bu dönemdeki genel yazılı edebiyatın temel ortak özelliklerini yansıtmaktadır. Bu edebiyat, her şeyden önce bir şehir edebiyatı özelliğini taşır. Mir/hükümdar sarayları çevresinde ortaya çıkıp gelişme göstermiştir. Bir saray edebiyatıdır ve yazılı bir edebiyattır. Siyasal otoritelerin dönemin şair ve yazarlarını koruma ve onurlandırmalarına karşın, şair ve yazarların da bu otoritelere eserlerini sunup onlara ithaf etmeyi ifade eden patronaj sistemi, söz konusu bu yazılı Kürt edebiyatının oluşum kaynaklarından birini teşkil etmektedir. Cizre, Bazid, Hizan, Amedî/İmadiye, Hakkâri gibi orta çağda Kürt hükümetlerine başkentlik yapmış şehirlerde yetişen ve eserleri günümüze kadar gelmeyi başarmış onlarca Kürt şair ve yazar, söz konusu bu patronaj sisteminin ürünüdür.  

Klasik dönem boyunca Kürt toplumunda başat eğitim kurumu olarak işlev gören Kürt medreseleri yazılı Kürt edebiyatına kaynaklık ederek yazılı bir kültürün oluşmasını da sağladı. Özellikle Kürtçede dil birliğinin ve standart bir yazı dilinin oluşumunda ve klasik Kürt edebiyatı ürünlerinin ortaya çıkmasında medreseler birinci derecede kaynaktırlar. Kürtçe ders kitaplarının ve anadilde eğitimin de tarihsel kaynağı medreselerdir. Kürtçe, medreseler vasıtasıyla eğitimde, edebiyatta, hukukta/mahkemede, ticarette, sarayda/siyasette kullanılan bir toplumsal iletişim dili haline gelmişti. Hasılı Kürtçe bir medeniyet dili olarak işlev görmüştür. Bu nedenle Kürt coğrafyasındaki şehirlerde yaşayan gayrimüslim Süryani, Ermeni, Yahudi gibi topluluklar da Kürtçeyi doğal olarak günlük iletişim dili olarak kullanmış ve Kürt olmayan bu topluluklara mensup bazı yazar ve sanatçılar da Kürtçe edebi eser vermiştir.  

   yüzyılda Hemedan bölgesinde ilk defa ortaya çıkan yazılı Kürt edebiyatı, bin yıla varan köklü bir geleneğe sahiptir. Yazılı Kürt edebiyatı, Ortadoğu coğrafyasındaki birçok ulusun yazılı edebiyatlarından daha erken dönemde ortaya çıkmıştır. Klasik dönem yazılı Kürt edebiyatına ait yüzlerce Kürtçe edebi eser günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Ancak bu kadar köklü ve zengin olan yazılı Kürt edebiyatı ve yazılı kaynakları, sözlü geleneğe yapılan yoğun vurgunun gölgesinde kalmıştır. Bu vurgu, Cumhuriyetin başından beri Kürtleri tarih, kimlik, dil ve edebiyatlarından soğutmak ve kendi kendilerinden utanır hale getirerek oto-asimilasyona uğratmayı hedefleyen Kürt ve Kürtçe karşıtlarının temel argümanıdır. Fakat son dönemlerde ilginç bir şekilde kendi tarih ve edebiyatlarından habersiz ve bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya çalışan bazı Kürtlerin de bu asılsız iddiaları dillendirdiklerine şahit olmaktayız.

Yazılı Kürt edebiyatı alanı uzmanlarının bu realiteyi yoğun olarak işleyip paylaşmasıyla bu yanlışların kısa sürede düzeleceği kanaatindeyiz. funduszeue.info Nursî’nin tabiri ile “Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar”.

Çavkanî
[1]  Zülkif Ergün, Bajar-Edebiyat û Cizîra Botan, Nûbihar Yayınları, İstanbul , s.
[2] İbn Haldun, Mukaddime, Dergah Yayınları, İstanbul , c. 2, s
[3] Nevzat Keleş, Şeddadiler, Mimar Sinan Güzel sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, “Şeddadiler (): Ortaçağ'da Bir Kürt Hanedanı” adı ile Bilge Kültür Sanat Yayınları tarafından yayınlanmış Doktora Tezi, İstanbul , s.
[4] Mehrdad Izady, Bir El Kitabı Kürtler, Doz Yayınları, İstanbul , s.
[5] Izady, a.g.e., s.
[6] Nevzat Eminoğlu, Hizan Beyliği Dönemine Genel Bir Bakış: İlim ve Edebiyat, Mardin Artuklu Üniversitesi,Yaşayan Diller Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Mardin , s.
[7] Abdurrahman Adak, Destpêka Edebiyata Kurdî ya Klasîk, Nûbihar Yayınları, İstanbul , s.
[8] Canser Kardaş, Dengbêjlik geleneği ve âşık edebiyatı ile karşılaştırılması, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, s.
[9] Kadri Yıldırım (Prof. Dr.). Kürt Medreseleri ve Alimleri, Avesta Yayınları, İstanbul , s 
[10] Cemal Ülke, “Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürdistan Eyaleti ve Kürdistan Eyaletinin Kuruluşu”, Kimlik, Kültür ve Değişim Sürecinde Osmanlı’dan Günümüze Kürtler Uluslararası Sempozyumu, Bingöl Üniversitesi Yayınları, Bingöl , s.  
[11] Muhammed Ronî El Meranî, “Bilinen En Eskî Kürt Alfabesi”, Kürt Tarihi Dergisi, sayı: 5. s.

 
[12] Yekta Saraç, Eski Türk Edebiyatına Giriş Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir , s.
[13] Mehemt Nur Yavuzer, Kürt Edebiyatında Baba Tahir, Yüksek Lisans Tezi, Yaşayan Diller Enstitüsü, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Van
[14] Mahmut Kaya, İslami Edebiyatta Şaheserler, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul , s 
[15] Zahir Ertekin, “Bazı Modern Kürt Aydınlarının İslam eleştirilerine Reddiye”, Uluslararası Eleştiri Kültürü ve Tahammül Ahlakı Sempozyumu, Muş Alparslan Üniversitesi, Sempozyum Bildirileri, s.
[16] Abdurrahman Adak, Destpêka Edebiyata Kurdî ya Klasîk, Nûbihar Yayınları, İstanbul
[17] Maruf Xaznedar, Mêjuwê Edebî Kurd, Aras Basım, Hewlêr
[18] Nevzat Eminoğlu, Hizan Beyliği Dönemine Genel Bir Bakış: İlim ve Edebiyat, Mardin Artuklu Üniversitesi,Yaşayan Diller Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Mardin , s.
[19] Mela Ahmed-i Cizîrî, Dîwan, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara , s.
[20] Şêx Ebdurrehmanê Aqtepî, Rewd’n-Neîm / Baxçeyê Nîmetan, Dara Yayınları, Diyarbakır , s.
[21] Şemî, Tercüme-i Tevarih-i Şeref Han, Nûbihar Yayınları, İstanbul , s.
[22] Perwîz Cîhanî, “Şîroveya Helbesteke Axayokê Bêdarî û Rexne Li Ser Tîpguhêziya Wê” Kovara Nûbihar, Hejmar, Sal: , s.
[23] Cizre, Müküs, İmadiye, vs. şehirlerde yıl önce yapılmış hala ayakta olan medreseler vardır. Bitlis’teki İhlasiye Medresesi modern bir üniversite kampüs alanını andırmaktadır. Şimdilerde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün idari merkez binası olarak kullanılan bu binada asırlarca Kürtçe ve Arapça eğitim verilmiş; girişin sağ tarafındaki dersliklerde fen ilimleri, sol taraftakilerde ise dini ilimler okutulmuştur. Asırlar önce bu kurumdan klasik Kürt edebiyatının yıldızları olan ve Kürtçeyle beraber dokuz dilde şiir yazabilen Şükriyê Bidlîsiler, Harisê Bitlîsîler, Selimiyê Hizaniler, Axayokê Bêdariler funduszeue.info gibi yüzlerce Kürtçe eser sahibi yazar çıkmıştır (Kaynak:  Adak, Abdurrahman; “Helbestvanên Klasîk ji Perspektîfa Herêmî: Nimûneya Herêma Bedlîsê”,The Journal of Mesopotamian Studies, C: 1/1, , s. 34)
[24] Selim Temo, Kürt Şiir Antolojisi, Agora Yayınları, C. 1, s
[25]  Şakir Epözdemir, Amasya Antlaşması Kürt- Osmanlı İttifakı ve Mevlana İdris-i Bitlisi,Peri Yay, s.  

 

Kürt edebiyatı okuma listesi 1. Öncelikle Ehmedê Xanî ‘nin yüzyılda yazdığı Mem û Zîn’ine kulak kabartmak gerekir. Hem Kürtçesi hem Türkçesi olan bu kadim metin muazzam bir aşk hikâyesine odaklanırken dönemi de çok iyi tasvir eder. Bir yandan kavuşup mutlu olan iki aşığı, diğer yandan sevip kavuşamayan iki aşığın trajik hikâyesini anlatırken dönemin sosyal yaşantısına da ışık tutar. Bu metin bize mutlu aşkın yazılı tarihi yoktur önermesini de hatırlatır. 2. Mem û Zîn’in ilham noktası ise bir dengbêj hikâyesi olan ve tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmeyen Memê Alan’dır. O da Roger Lescot’un Memê Alan derlemesinden okunabilir. 3. yılında dünyaya gelen Melayê Cizîrî’nin Diwan’ı muhakkak ki okunmalı. Türkçe şerhi de bulunan bu eser Kürt klasik şiirinin önemli şiirlerini kapsar. Melayê Cizîrî, Kürt tasavvuf şiirinin en önemli temsilcisidir. 4. Feqiyê Teyran es geçilmemeli onun aşk ve doğa üzerine yazdığı şiirlerden feyz alınmalıdır. Özellikle suya yazdığı “ey avê av” şiiri bugüne kadar suya ve doğaya yazılmış büyük övgülerdendir. Siyahpoş’un Seyfulmulk û Melke Xatûn da okunmaya değerdir. 5. yılında C.A. Bedirhan tarafından yayımlanan ve yılında Firat Cewerî tarafından yeniden iki cilt halinde okuyucuya sunulan Hawar dergisi Kürt yazılı edebiyatının dirilme ve gelişim safhalarını öğrenmek için iyi bir kılavuz niteliğindedir. Şiirlerin, öykülerin, destanların, çevirilerin yer aldığı bu dergi Kürt edebiyatına meyleden herkesin durup durup okuması gereken önemli bir eserdir. 6. Uzun soluğuyla Kürt şiirini bambaşka mecralara taşıyan, “gülü kalbe değişen” Cegerxwîn’nin şiirlerine kulak vermek gerekir. 7. Kamuran Bedirhan’ın Kulîlkên Ezêb şiirleri de okunmaya değerdir. 8. Sovyet Kürtlerine döndüğümüzde ise öncelikle Erebê Şemo’nun eserlerinin okunması hem dönemi anlamak için hem de ilk Kürtçe romanın yazılışına şahit olmak için önemlidir. Kürtçe bilmeyenler onun Türkçeye de çevrilen Dımdım Kalesi romanını okuyabilirler. 9. İlk Kürtçe roman olan Şivanê Kurmanca mutlaka okunmalıdır. Sovyet Kürtlerinden Eliyê Evdirehman ve Egîdê Xudo okunması gereken yazarlardır. Kürt sözlü kültürü konusunda çok önemli bir araştırma ve derleme olan Folklora Kurmanca da dikkate değer bir eserdir. Yazarları ise Heciyê Cindî ve Emînê Evdal’dır. Türkiye’de ’den önce yazmaya başlayan ve hâlâ şiir serüvenini devam ettiren iki şair çok önemlidir. Rojen Barnas ve Berken Bereh, Kürt modern şiirinin gülen yüzleridir. Keşke Rojen Barnas daha çok şiir yazsa! Şiire Ehmed Huseynî, Şêrko Bêkes, Abdula Peşêw, Jana Seyda ve Arjen Arî’yi de dahil etmeliyiz. Kürt şiirinin gelişim mecrasını ve kadimliğini anlamak için de Selim Temo’nun hazırladığı Kürt Şiiri Antolojisi bir başucu eseridir. Bu, antoloji Kürtçe-Türkçedir. Öykünün seyrine baktığımızda ise yine Hawar ekolünden iki isim çıkar karşımıza. Nûredîn Zaza ve Qedrî Can. Nûredîn Zaza’nın önce Nûdem daha sonra da Lîs Yayınları’ndan çıkan öyküleri, kısa öykü ve adaptasyonun önemli örneklerini verir. Zaza bu öykü ve adaptasyonlarında daha çok yurdundan kopmanın acısını, sızısını anlatırken didaktik olmaktan uzak durur. Qedri Can, çocukluk yıllarına ve anılara odaklanır öykülerinde. Firat Cewerî (ki öykülerinden bir seçki Türkçede Solgun Romans adıyla yayımlandı), Ferhad Pîrbal, Enwer Karahan, Rojen Barnas, Kamiran Haco, Selahattin Bulut ve öyküleri Türkçeye de çevrilen Hesenê Metê ile Helim Yusiv ilk elden okunması gereken öykücülerdir. Bir anlatı ustası olarak da Fawaz Husên okunmalıdır. Kürt öykücülüğünün başlangıcından bugüne kadarki gelişimini anlamak için Firat Cewerî’nin hazırladığı Antolojiya Çîrokên Kurdî okunmalıdır. Kürtçe bilmeyenler Muhsin Kızılkaya’nın hazırladığı Sürgün, Göç ve Ölüm (Çağdaş Kürt Edebiyatından Seçme Hikâyeler) adlı kitabını okuyarak Kürt öykücülüğünün gelişim mecrasını ve ruhunu anlayabilirler. Bütün kitapları Türkçeye de çevrilen Mehmed Uzun, Kürtçeye son derece hakim olması, anlaşılır bir dille yazması ve her romanında farklı tekniklere başvurması açısından önemlidir. Diğer yandan Kürtlerin makus tarihini edebiyat estetiğini odağına aldığı ve işlediği için de çok önemli bir yazardır. Özellikle Hawara Dîcleyê (Dicle’nin Yakarışı) ve Bîra Qederê (Kader Kuyusu) üzerine durup düşünülmesi, tekrar tekrar okunması gereken eserlerindendir. Roman dünyasına geç giren ve özellikle Ez ê yekî bikujim (Birini Öldüreceğim) romanıyla önemli bir başarı yakalayan Firat Cewerî’yi ise cemaatin dışında kalmış, aidiyet duygusunu yitirmiş Kürtleri anlamak ve Kürtlere içerden bir eleştiriye şahit olmak için okuyabiliriz. Jan Dost’u ise ele aldığı tarihsel meseleleri ustalıkla edebiyata uyarladığı için okuyabiliriz. Özellikle Mîrname romanı Jan Dost’un en iyi eseridir. Hesenê Metê mistik olanı ve modern olanı iyi harmanlayan bir yazar. Bugünlerde Muhsin Kızılkaya tarafından Günah ismiyle Türkçeye çevrilen Gotinên Gunehkar okunmaya değer bir eserdir. Mahmud Baksi ise toplumu iyi gözleyip, hikâyeleri trajikomik bir şekilde ele aldığı, köy hayatını bütün canlılığıyla resmettiği için mutlaka okunmalıdır. Özellikle Gundikê Dono (Dono’nun Köyü) Mahmut Baksi’nin edebiyatını anlamak için önemli bir eser olarak görülür. Helîm Yusiv’ın Tirsa Bê Diran (Dişsiz Korku) alegoriyi kullanım biçimi açısından okunabilir. Bavê Nazê’nin Mirîyê Herem romanı ise dikkate değer bir romandır. Diğer yandan Kürtçe romanın gelişimini ve ruhunu anlamak, hem olumlu hem de olumsuz manada bu edebiyatın seyrini kavramak ve dili hakim olup olmamak açısından okunabilecek birkaç yazarı ise şöyle sıralayabilirim: Suleyman Demir, Şener Özmen, Yaqup Tilermenî, İbrahim Seydo Aydoğan, Lokman Ayebe, Hesen Huseyin Deniz, İbrahim Ehmed, Rehîmê Qazî, Heciyê Cindî, Laleş Qaso… ABİDİN….PARILTI

İki kültür-II: Otoasimilasyon

Foto&#;raf funduszeue.info sitesinden al&#;nm&#;&#;t&#;r.

Geçen hafta bizim buralar&#; gönüllü asimile eden muhafazakâr kültürden söz etmi&#;tim. Onunla ayn&#; i&#;levi gören ve yine sadece Kürtlere sat&#;labilen ikinci model, pop-seküler kültürdür. Her tarafta huyunun mavi oldu&#;u anla&#;&#;lan gençler, hiçbir &#;ey okumadan her &#;eyi bilmenin konforuyla yay&#;lan sosyal medya kültürü, kafelerin her taraf&#;na as&#;lan ucuz edebiyat mecmualar&#;n&#;n kapaklar&#; filan. Bilmeyen de san&#;r ki Kürtler topyekûn &#;kinci Yenici olmu&#;! Bu arada bu ad&#; ta&#;&#;yan bir kafe de var epey yüksek bir muhitte.

Kürtler, ulus olarak bir parças&#; olmad&#;klar&#; muktedir kültürün iki kanad&#;n&#;n dalgalar&#;na kap&#;lm&#;&#; gidiyorlar. Kafeler bunun mekânsal ve kurumsal ayg&#;t&#;. Geçen hafta bahsetti&#;im kafelerdeki tu&#;ra say&#;s&#;na bak&#;nca sahiplerinin Osmanl&#; mahdumu oldu&#;unu san&#;rs&#;n. Seküler kafelerin duvarlar&#;nda ise ku&#;e kâ&#;&#;da bas&#;l&#; dev posterlerde parlayan popüler Türk sanatç&#;lar vard&#;r. Kürt sanatç&#;lar&#; sorsan, pek az&#;nda “onlar da var” derler. A4’lere siyah beyaz ç&#;kt&#; &#;eklinde al&#;nm&#;&#; Xaçolar, Uzunlar, Meryemxanlar dip kö&#;elerde kederle iç çekerler.

Genç evlilerin çocuklar&#;yla devam ettikleri bu kafelerde ilaç için Kürtçe bir kilam/stran duyulmaz. Erkek çocuklar&#;n adlar&#;nda “Mîr”, k&#;z çocuklar&#;n&#;nkinde “Roj” hecesi olur mutlaka. Çocuklara hiçbir anlam&#; olmayan uzun “Kürtçe” adlar verilir, ama çocuklar tek kelime Kürtçe ö&#;renmeden büyürler. Adlar&#;n&#;n anlam&#; sorulunca, “ufuktan do&#;an güne&#;in sa&#;&#;ndaki bulutun dibindeki a&#;ac&#;n gölgesindeki &#;&#;&#;k huzmelerinin suya vuran yans&#;mas&#;n&#;n kelebek kanad&#;na de&#;en par&#;lt&#;s&#;” derler de “navê te çi ye / namêy to çi yo” sorusuna cevap veremezler.

Kafelere acayip isimler verilir, "Sin-Kaf" mesela. Bildi&#;in penis! Malum organ Aramî alfabede sîn ve kef harfleriyle yaz&#;l&#;r. Eh ortamda ay&#;p olmas&#;n diye sîn-kaf denir. Sinkafl&#; küfür diye bir &#;ey var sonuçta. Bu arada “sin” Farsçada mezar, &#;ngilizcede günah anlam&#;na gelir. Hilmi Yavuz’un &#;iiri içinde pek de &#;&#;k bir yerde durmayan bir dizesi vard&#;r, bu iki anlamdan el al&#;r: “ölüm o uzak akraba / her yerdesin var.” &#;lk dize güzel bak! “” diye de bir kafe var. “Be&#;inci ay&#;n be&#;inde, saat be&#;te, K&#;z&#;lay’da”n&#;n &#;ifresi de&#;il mi bu? Maksat darbe ko&#;ullar&#; m&#; olgunla&#;s&#;n? Cemal Süreya’n&#;n ayn&#; adl&#; bir &#;iiri var ama o &#;ifreden 24 gün sonra darbe oldu!

Büyük kafe zincirlerinin deste deste parayla aç&#;lan &#;ubelerinde kendini Amed’de de&#;il de Kütahya’da filan san&#;rs&#;n. Buralara egemen edebiyat&#;n acentesi gibi çal&#;&#;an yerel yazarlar tak&#;l&#;r ve kayy&#;mlar&#;n Kürtçeyi gömdü&#;ü yerlerin üstüne hevesle basan topuklar&#;n&#;n sesi ta uzaktan duyulur. Garsonlardan birine kazara Kürtçe bir sözcükle seslensen, Londra metrosunda kar&#;&#;la&#;an bir Eskimo ve bir Aborjin gibi bak&#;&#;&#;rs&#;n. Büyük kitapç&#;larda Kürtçe kitap sorsan, müdire han&#;mlarla müdür beylerin dal&#;nda çürümü&#; bir üzüm salk&#;m&#;na dönü&#;en suratlar&#;n&#; görürsün. Kayy&#;mlar Yusuf Kaplan gibi tipleri, bu kitapç&#;lar ise Hilal Kaplan gibi tipleri davet eder ve Yozgat’ta bile yad&#;rganacak bir tav&#;rla imza masas&#;n&#;n üstüne bayrak koyarlar. &#;mza masas&#; kaymakam masas&#;na döner.

&#;ki haftad&#;r &#;öyle böyle betimlemeye çal&#;&#;t&#;&#;&#;m bu umumî manzara, Kürt modernle&#;mesinin kendi dinamiklerini tümüyle kaybetmeye ba&#;lad&#;&#;&#;n&#; gösteriyor. Yüzünü egemen kültüre dönen kitleler, onu yeniden üretiyor. Ba&#;ka bir asimilasyon türüyle kar&#;&#; kar&#;&#;yay&#;z. Bu yeni durumu ve gelecek perspektifini konu&#;mal&#;y&#;z, dilerse suya yaz&#;ls&#;n.

&#;ki kültürün bask&#;n olmas&#;nda a&#;&#;r bask&#; ko&#;ullar&#; ba&#;at nedendir elbette. Belediyenin bile militarize edildi&#;i bir yerde ya&#;&#;yoruz. Su paras&#;n&#; garnizona ödüyoruz sonuçta. Zeminden kopma lüksümüz yok. Zira kayy&#;mlar&#;n kendi memleketlerinden getirttikleri zab&#;talar bile SS subay&#; gibi davran&#;yor. Önümüzdeki y&#;llarda bir darbe olursa, bu zab&#;talardan bilin! Ama kültürel ve sosyolojik de&#;i&#;ime zaman&#;nda sadece siyasî siyasetle müdahale etmenin de bir rolü var. Dominant Kürt siyasetinin Kürtçenin ö&#;retilmesinden sanata, gramerden giyime, mimariden TV yay&#;nlar&#;na kadarki tekçi hâkimiyeti, sosyolojinin reddetti&#;i bir gerçeklik yaratt&#;. Sosyolojiyle uyu&#;mayan merkezci ve siyasî müdahale, insanlar&#;n do&#;rudan ya da do&#;al yollarla edindikleri kültürel ö&#;eleri siyasîle&#;tirdi. &#;nsan seçmedi&#;ini almaz. Farkl&#; kültürel tercihlerin de içinden üretilebilece&#;i bir demokratik Kürt atmosferi olmal&#;yd&#;.

Toparlayay&#;m: Dev bir k&#;&#;laya çevrilen bu topraklarda Kürtçe bloglar gibi direnen ba&#;ka odaklar da var. Dominant siyasetten kalanlar ile onun taraf&#;ndan itilenler, konu&#;ulmayan ama yaz&#;s&#;z da olsa uzla&#;&#;lan bir mutabakatla kültürel bir kimli&#;i yeniden dokuyorlar.

Üç vakte kadar siyaset toplumsal alan gibi kültürel alana da dönecek. Ama siyasete borçlu olan kültürel alan &#;imdi siyasetten alacakl&#;. Art&#;k kültür &#;eflerinin, belediye memurlar&#;n&#;n belirleyece&#;i bir kültürel çerçeve yok. Liberal bir kültür politikas&#; &#;art bu saatten sonra. Efendinin örterek, dominant siyasetin vurgulayarak, sözünü etti&#;im iki kültürün ise yönünü çevirerek asimile etti&#;i Kürt toplumu, ancak liberal bir kültür anlay&#;&#;&#; ile demokratikle&#;ebilir. Bunun mutabakat&#; ise yaz&#;l&#; olmak zorundad&#;r ve harflerin üstünde parlad&#;&#;&#; zemin, özele&#;tiri rengini ta&#;&#;mal&#;d&#;r.


Selim Temo Kimdir?

27 Nisan ’de Batman’ın Mêrîna köyünde doğdu yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Etnoloji Bölümü’nden mezun oldu. ’de Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü, ’de Halkevleri Roman Ödülü’ne değer görüldü. Yüksek lisansını (“Cemal Süreya Şiirinde Bedenin Yazınsallaşması”) ve doktorasını (“Türk Şiirinde Taşra: ”) Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Bölümü’nde tamamladı. ’da Mardin Artuklu Üniversitesi’nde yardımcı doçent olarak çalışmaya başladı. ’de, Exeter Üniversitesi’ndeki (İngiltere) Centre for Kurdish Studies’de konuk hocalık yaptı. Hrant Dink Vakfı tarafından “dünyada, geleceğe dair umudu çoğaltan kişiler”den biri sayılarak “’in Işıkları” arasında gösterildi. Radikal gazetesinde başladığı köşe yazarlığına (Kasım Kasım ), Ocak ’den beridir Gazete Duvar’da devam ediyor. Dört Türkçe iki Kürtçe şiir kitabı, bir romanı, iki antolojisi, 12 çocuk kitabı, yedi roman-öykü çevirisi, iki şiir kitabı çevirisi, bir çevrimyazısı, bir gazete yazıları ve iki edebiyat kuramı kitabı yayımlandı. 6 Ocak ’deki sayılı KHK ile üniversiteden ihraç edildi. Amed’de yaşıyor.

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası