rb proteini / İnsan Papillomavirusunun Genomik Yapısı ve Proteinleri

Rb Proteini

rb proteini

Türkiye Klinikleri Tıp Bilimleri Dergisi

1. KULLANIM KOŞULLARI

1.1. http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından ulaşılan internet sayfalarını (Hepsi birden kısaca "SİTE" olarak anılacaktır) kullanmak için lütfen aşağıda yazılı koşulları okuyunuz. Bu koşulları kabul etmediğiniz takdirde "SİTE"yi kullanmaktan vazgeçiniz. "SİTE" sahibi bu "SİTE"de yer alan veya alacak olan bilgileri, formları, içeriği, "SİTE"'yi, "SİTE" kullanma koşullarını dilediği zaman değiştirme hakkını saklı tutmaktadır.

1.2. Bu "SİTE"'nin sahibi Türkocağı cad. No:30, 06520 Balgat Ankara adresinde ikamet eden Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.'dir (bundan böyle kısaca "Türkiye Klinikleri" olarak anılacaktır). "SİTE"'de sunulan hizmetler "Türkiye Klinikleri" tarafından sağlanmaktadır.

1.3. Bu "SİTE"'de sunulan hizmetlerden belirli bir bedel ödeyerek ya da bedelsiz olarak yararlananlar veya herhangi bir şekilde "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi aşağıdaki kullanım koşullarını kabul etmiş sayılmaktadır. İşbu sözleşme içinde belirtilen koşulları "Türkiye Klinikleri" dilediği zaman değiştirebilir. Bu değişiklikler periyodik olarak "SİTE"'da yayınlanacak ve yayınlandığı tarihte geçerli olacaktır. "Türkiye Klinikleri" tarafından işbu sözleşme hükümlerinde yapılan her değişikliği "SİTE" hizmetlerinden yararlanan ve "SİTE"ye erişim sağlayan her gerçek ve tüzel kişi önceden kabul etmiş sayılmaktadır.

1.4. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" 30.03.2014 tarihinde en son değişiklik yapılarak ve web sitesi üzerinden yayınlanarak; "SİTE"yi kullanan her kişi tarafından erişimi mümkün kılınıp yürürlülüğe konmuştur. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" ayrıca, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerinden belli bir bedel ödeyerek veya ödemeden yararlanacak olan kullanıcılarla yapılmış ve/veya yapılacak olan her türlü "KULLANICI Sözleşmesi"nin de ayrılmaz bir parçasıdır.

2. TANIMLAR

2.1. "SİTE" : "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenen çerçeve içerisinde çeşitli hizmetlerin ve içeriklerin sunulduğu çevrimiçi (on-line) ortamdan http://www.turkiyeklinikleri.com alan adından ve/veya bu alan adına bağlı alt alan adlarından erişimi mümkün olan web sitesi.

2.2. KULLANICI : "SİTE"ye çevrimiçi (on-line) ortamdan erişen her gerçek ve tüzel kişi.

2.3. LİNK : "SİTE" üzerinden bir başka web sitesine, dosyalara, içeriğe veya başka bir web sitesinden "SİTE"ye, dosyalara ve içeriğe erişimi mümkün kılan bağlantı.

2.4. İÇERİK : "Türkiye Klinikleri" "SİTE"yi ve/veya herhangi bir web sitesinden yayınlanan veya erişimi mümkün olan her türlü bilgi, dosya, resim, rakam, fiyat v.b görsel, yazınsal ve işitsel imgeler.

2.5. "KULLANICI SÖZLEŞMESİ" : "Türkiye Klinikleri"nin sunacağı özel nitelikteki hizmetlerden yararlanacak olan gerçek ve/veya tüzel kişilerle "Türkiye Klinikleri" arasında elektronik ortamda akdedilen sözleşme.

3. HİZMETLERİN KAPSAMI

3.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden sunacağı hizmetlerin kapsamını ve niteliğini belirlemekte tamamen serbesttir.

3.2. "Türkiye Klinikleri" "SİTE" bünyesinde sunulacak servislerden yararlanabilmek için, "KULLANICI"nın "Türkiye Klinikleri" tarafından belirlenecek özellikleri taşıması gereklidir. "Türkiye Klinikleri", bu gerekliliği tek taraflı olarak dilediği zaman değiştirebilir.

3.3. "Türkiye Klinikleri"nin "SİTE" üzerinden belirli bir ücret karşılığı veya ücretsiz olarak vereceği hizmetler sınırlı sayıda olmamak üzere;

- Sağlık sektörüne yönelik bilimsel makaleler, kitaplar ve bilgilendirici yayınları sağlamak.

- - Bilimsel dergilere yönelik makale hazırlama aşamasında biçimsel, istatistikî ve editöryal destek sağlamak.

4. GENEL HÜKÜMLER

4.1. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde erişime açtığı hizmetler ve içeriklerden hangisinin ücrete tabi olacağını belirlemekte tamamen serbesttir.

4.2. "Türkiye Klinikleri"'nin sunduğu hizmetlerden yararlananlar ve siteyi kullananlar, yalnızca hukuka uygun ve şahsi amaçlarla "SİTE" üzerinde işlem yapabilirler. Kullanıcıların, "SİTE" dâhilinde yaptığı her işlem ve eylemdeki hukuki ve cezai sorumluluk kendilerine aittir. Her KULLANICI, "Türkiye Klinikleri"nin ve/veya başka bir üçüncü şahsın haklarına tecavüz teşkil edecek nitelikteki herhangi bir iş ve eylemde bulunmayacağını; yazılı, görsel ve işitsel bilgileri açıklamayacağını, "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği her türlü yazılı, görsel ve işitsel bilginin "Türkiye Klinikleri"ne açıkladığı ve/veya "SİTE"ye gönderdiği sırada her türlü biçimde kullanılması, işlenmesi, saklanması, açıklanması ve üçüncü kişilere karşı ifşa edilmesi konusunda münhasır hak sahibi olduğunu kabul, beyan ve taahhüt eder. "KULLANICI" "SİTE" dâhilinde bulunan resimleri, metinleri, görsel ve işitsel imgeleri, video klipleri, dosyaları, veritabanları, katalogları ve listeleri çoğaltmayacağı, kopyalamayacağı, dağıtmayacağı, işlemeyeceğini, gerek bu eylemleri ile gerekse de başka yollarla "Türkiye Klinikleri" ile doğrudan ve/veya dolaylı olarak rekabete girmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.3. "SİTE" dâhilinde üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerden ve yayınlanan içeriklerden dolayı "Türkiye Klinikleri"nin, işbirliği içinde bulunduğu kurumların, "Türkiye Klinikleri" çalışanlarının ve yöneticilerinin, "Türkiye Klinikleri" yetkili satıcılarının sorumluluğu bulunmamaktadır. Herhangi bir üçüncü kişi tarafından sağlanan ve yayınlanan bilgilerin, içeriklerin, görsel ve işitsel imgelerin doğruluğu ve hukuka uygunluğunun taahhüdü bütünüyle bu eylemleri gerçekleştiren üçüncü kişilerin sorumluluğundadır. "Türkiye Klinikleri", üçüncü kişiler tarafından sağlanan hizmetlerin ve içeriklerin güvenliğini, doğruluğunu ve hukuka uygunluğunu taahhüt ve garanti etmemektedir.

4.4. "KULLANICI"lar, "SİTE"yi kullanarak, "Türkiye Klinikleri"nin, diğer "KULLANICI"ların ve üçüncü kişilerin aleyhine hiçbir faaliyette bulunamazlar. "KULLANICI"ların işbu "SİTE Kullanım Koşulları" hükümlerine ve hukuka aykırı olarak gerçekleştirdikleri "SİTE" üzerindeki faaliyetler nedeniyle üçüncü kişilerin uğradıkları veya uğrayabilecekleri zararlardan dolayı "Türkiye Klinikleri"nin doğrudan ve/veya dolaylı hiçbir sorumluluğu yoktur.

4.5. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde kendileri tarafından sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğru ve hukuka uygun olduğunu kabul ve taahhüt etmektedirler. "Türkiye Klinikleri", "KULLANICI"lar tarafından "Türkiye Klinikleri"ne iletilen veya "SİTE" üzerinden kendileri tarafından yüklenen, değiştirilen ve sağlanan bilgilerin ve içeriklerin doğruluğunu araştırma; bu bilgi ve içeriklerin güvenli, doğru ve hukuka uygun olduğunu taahhüt ve garanti etmekle yükümlü ve sorumlu değildir.

4.6. "KULLANICI"lar, "SİTE" dâhilinde Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca haksız rekabete yol açacak faaliyetlerde bulunmayacağını, "Türkiye Klinikleri"nin ve üçüncü kişilerin şahsi ve ticari itibarı sarsacak, kişilik haklarına tecavüz ve taarruz edecek fiilleri gerçekleştirmeyeceğini kabul ve taahhüt etmektedir.

4.7. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" dâhilinde sunulan hizmetleri ve içerikleri her zaman değiştirebilme hakkını saklı tutmaktadır. "Türkiye Klinikleri", bu hakkını hiçbir bildirimde bulunmadan ve önel vermeden kullanabilir. "KULLANICI"lar, "Türkiye Klinikleri"nin talep ettiği değişiklik ve/veya düzeltmeleri ivedi olarak yerine getirmek zorundadırlar. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme istekleri gerekli görüldüğü takdirde "Türkiye Klinikleri" tarafından yapılabilir. "Türkiye Klinikleri" tarafından talep edilen değişiklik ve/veya düzeltme taleplerinin, "KULLANICI"lar tarafından zamanında yerine getirilmemesi sebebiyle doğan veya doğabilecek zararlar, hukuki ve cezai sorumluluklar tamamen kullanıcılara aittir.

4.8. "SİTE" üzerinden, "Türkiye Klinikleri"nin kendi kontrolünde olmayan ve başkaca üçüncü kişilerin sahip olduğu ve işlettiği başka web sitelerine ve/veya "İÇERİK"lere ve/veya dosyalara link verebilir. Bu link'ler sadece referans kolaylığı nedeniyle sağlanmış olup ilgili web sitesini veya işleten kişiyi desteklemek amacıyla veya web sitesi veya içerdiği bilgilere yönelik herhangi bir türde bir beyan veya garanti niteliği taşımamaktadır. "SİTE" üzerindeki linkler vasıtasıyla erişilen web siteleri, dosyalar ve içerikler, bu linkler vasıtasıyla erişilen web sitelerinden sunulan hizmetler veya ürünler veya bunların içeriği hakkında "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir sorumluluğu yoktur.

4.9. "Türkiye Klinikleri", "SİTE" üzerinden "KULLANICILAR" tarafından kendisine iletilen bilgileri "Gizlilik Politikası" ve "KULLANICI Sözleşmesi" hükümleri doğrultusunda kullanabilir. Bu bilgileri işleyebilir, bir veritabanı üzerinde tasnif edip muhafaza edebilir. "Türkiye Klinikleri" aynı zamanda; KULLANICI veya ziyaret edenin kimliği, adresi, elektronik posta adresi, telefonu, IP adresi, "SİTE"nin hangi bölümlerini ziyaret ettiği, domain tipi, tarayıcı (browser) tipi, tarih ve saat gibi bilgileri de istatistiki değerlendirme ve kişiye yönelik hizmetler sunma gibi amaçlarla kullanabilir.

5. FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI

5.1. Bu "SİTE" dâhilinde erişilen veya hukuka uygun olarak kullanıcılar tarafından sağlanan bilgiler ve bu "SİTE"nin (sınırlı olmamak kaydıyla tasarım, metin, imge, html kodu ve diğer kodlar) tüm elemanları (Hepsi birden "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmaları olarak anılacaktır) "Türkiye Klinikleri"ne aittir. Kullanıcılar, "Türkiye Klinikleri" hizmetlerini, "Türkiye Klinikleri" bilgilerini ve "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını yeniden satmak, işlemek, paylaşmak, dağıtmak, sergilemek veya başkasının "Türkiye Klinikleri"nin hizmetlerine erişmesi veya kullanmasına izin vermek hakkına sahip değildirler. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten izin verilen durumlar haricinde "Türkiye Klinikleri"nin telif haklarına tabi çalışmalarını çoğaltamaz, işleyemez, dağıtamaz veya bunlardan türemiş çalışmalar yapamaz veya hazırlayamaz.

5.2. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde "Türkiye Klinikleri" tarafından sarahaten yetki verilmediği hallerde "Türkiye Klinikleri"; "Türkiye Klinikleri" hizmetleri, "Türkiye Klinikleri" bilgileri, "Türkiye Klinikleri" telif haklarına tabi çalışmaları, "Türkiye Klinikleri" ticari markaları, "Türkiye Klinikleri" ticari görünümü veya bu SİTE vasıtasıyla sağladığı başkaca varlık ve bilgilere yönelik tüm haklarını saklı tutmaktadır.

6. SİTE KULLANIM KOŞULLARINDA DEĞİŞİKLİKLER

"Türkiye Klinikleri", tamamen kendi takdirine bağlı olarak işbu "SİTE Kullanım Koşulları"nı herhangi bir zamanda "SİTE"'da ilan ederek değiştirebilir. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları"nın değişen hükümleri, ilan edildikleri tarihte geçerlilik kazanacaktır. İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" kullanıcının tek taraflı beyanları ile değiştirilemez.

7. MUCBİR SEBEPLER

Hukuken mücbir sebep sayılan tüm durumlarda, "Türkiye Klinikleri" işbu "SİTE Kullanım Koşulları", gizlilik politikası ve "KULLANICI Sözleşmesi"nden herhangi birini geç ifa etme veya ifa etmeme nedeniyle yükümlü değildir. Bu ve bunun gibi durumlar, "Türkiye Klinikleri" açısından, gecikme veya ifa etmeme veya temerrüt addedilmeyecek veya bu durumlar için "Türkiye Klinikleri"nin herhangi bir tazminat yükümlülüğü doğmayacaktır. "Mücbir sebep" terimi, ilgili tarafın makul kontrolü haricinde ve "Türkiye Klinikleri"nin gerekli özeni göstermesine rağmen önleyemediği olaylar olarak yorumlanacaktır. Bunu yanında sınırlı olmamak koşuluyla, doğal afet, isyan, savaş, grev, iletişim sorunları, altyapı ve internet arızaları, elektrik kesintisi ve kötü hava koşulları gibi durumlar mücbir sebep olaylarına dâhildir.

8. UYGULANACAK HUKUK VE YETKİ

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" uygulanmasında, yorumlanmasında ve bu "SİTE Kullanım Koşulları" dâhilinde doğan hukuki ilişkilerin yönetiminde yabancılık unsuru bulunması durumunda Türk kanunlar ihtilafı kuralları hariç olmak üzere Türk Hukuku uygulanacaktır. İşbu sözleşmeden dolayı doğan veya doğabilecek her türlü ihtilafın hallinde Ankara Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.

9. YÜRÜRLÜLÜK VE KABUL

İşbu "SİTE Kullanım Koşulları" "Türkiye Klinikleri" tarafından "SİTE" içersinde ilan edildiği tarihte yürürlülük kazanır. Kullanıcılar, işbu sözleşme hükümlerini "SİTE"yi kullanmakla kabul etmiş olmaktadırlar. "Türkiye Klinikleri", dilediği zaman iş bu sözleşme hükümlerinde değişikliğe gidebilir ve değişiklikler sürüm numarası ve değişiklik tarihi belirtilerek "SİTE" üzerinde yayınlandığı tarihte yürürlülüğe girer.

30.03.2014

retinoblastom

  • cocuklarda rastlanan bir tur goz kanseri. retinoblastoma retina hucrelerinin buyume kontrolunu kaybetmesi sonucu ortaya cikar. genelikle tek gozde olussa da, iki gozde de ortaya cikabilir. arastirmalar retinoblastoma'nin bir gende olusan mutasyon sonucu oldugunu ortaya cikartmistir. bu gene daha sonra sebep oldugu kanserin adi verilmistir, retinoblastoma geni ya da kisa yazilisiyla <caps> rb </caps>.

    rb gunumuzde en bilindik tumor suppressor genlerinden biridir (bkz: p53)*. rb geni -daha dogrusu bu genin kodladigi rb proteini- hucrelerin buyume/bolunme kontrolunde onemli bir rol oynar. bu genin islevinin yitirilmesi (baska bir deyisle islevsel rb proteinin eksikligi) bu kontrolun ortadan kalkmasini saglar ve kontrolsuz hucre bolunmesi baslar*. rb proteinin hucre bolunmesi sirasinda en onemli gorevi e2f* adli proteinin aktivator rolunu durdurmasidir. rb proteinin eksikligi e2f proteininin surekli aktif halde bulunmasina sebebiyet verir ki, aktif e2f proteini de hucrenin bolunmesi devamli icin bir nevi sinyal gorevi gorur.

    tumor suppressor genlerinin bir ozelligi olarak, tumor baslangici icin her iki rb geninin de mutasyon gecirmesi gerekir. genellikle mutasyon gecirmis genlerden biri kisiye ebeveynlerinin birisinden gecer. ikinci gen ise dogumdan sonraki bir asamada mutasyona ugrar (ebeveynlerinden iki bozuk gen gelen zigotlar birey olusturamaz, cenin asamasinin en baslarinda "olurler".). her iki geni de saglam olan bireyler cok buyuk bir aksilik sonucu ayni hucresinde iki genini birden kaybedebilir, ancak bu cok az rastlanan bir durumdur. retinoblastoma'nin cocuklarda ve retina bolgesinde gozukmesinin sebebi ise retina hucrelerinin mutasyona cok acik olusudur. tek geni zaten bozuk olan bir bireyin, bir retina hucresinde saglam rb geninin mutasyona ugramasi yuksek bir olasiliktir, bu yuzden birey daha cocukluk asamasindayken bu durumla karsilasir.

    rb geninin hucre kontrolu uzerine etkisi hala uzerinde arastirma yapilan bir konu. her gecen gun rb geninin hucre icin ne kadar gerekli oldugu ortaya cikmakta.

    (bkz: ukte dolmasi)
    (bkz: size layik degil ama)

  • rb geninin kodladigi protein; hucre siklusunda hucrenin g1 fazinda kalmasini dolayisiyla prolifere olmamasini saglar, bu genin mutasyonu retinablastoma haricinde (mutasyonun yerine gore) baska kanserlere de sebebiyet verebilir.kucuk cocuklarda gorulme sikliginin daha fazla olmasinin nedeni endemik gecise sahip olusudur. ilk semptomu leukokoriadir...

  • bebeklik veya çocukluk döneminde tek veya her gözde farklılaşmamış retinadan gelişen bir tümördür. 12000 kişide 1 görülür. rb-1 tümör supressör genindeki mutasyona bağlı olarak gelişir. germ hücre mutasyonunda kalıtsaldır, somatik hücrelerde meydana gelen bir mutasyon sonucu oluşmuş ise kalıtsal değildir.

  • çocuklarda ortaya cıkan (15000-30000 de 1)ve teshisinde gec kalındıgı takdirde goruldugu gozun kaybına,daha da gec kalınması sonucunda ise vucudun diger yerlerine(dıger goz-beyın-kemık) de bulasarak olumcul olabılecek oldukca tehlikeli göz tümörüdür.
    öncelikle
    http://retinablastom.blogcu.com/
    http://www.rbturk.com/
    tanımımızı yaptıktan sonra gerekırse maddeleyerek bıraz daha acalım...
    oncelikle teshis.
    evet arkadaslar retinablastoma denen bir hastalık var (15000-30000 de 1de olsa var. ).. evet var ve hatta bunun kadar tehlikeli olmasada sonu körlüğe kadar gidebilecek dogustan katarakt var..
    benim bebegımınde (ayse rana)dahıl oldugu bır grupta dogustan varolabıldıgı gibi ilerleyen aylarda sonradan da ortaya da cıkabılıyor.bır gozde ortaya cıkabıldıgı gıbı ıkı gozde de kendını gosterebılıyor veya bır gozde ortaya cıktıktan sonra dıger goze de sırayet edebılıyor. en kolay teshis yontemi ise goz bebegının(renklı kısım degıl dırek gozbebegı) ısıga dıger gozden farklı tepkı vermesı-gozbebegının rengının dıger goze gore bırraz farklı olması.goz bebegıne dırekt ısık geldıgı zaman seffaf gozukmesı parlaması(karanlıkta kedılerın gozunun parlaması),fotograf cekımlerınde ise dırekt olarak karsıdan cekıldıgınde (hanı eskı tıp makınalarda gozun kırmızı cıkması gıbı) gozbebegının beyaz gozukmesı gibi..bunları nıye sız anlamak zorundasınız cunku daha once belırttıgım gıbı bu hastalık cocuklarda;hatta bırakın cocukları bebeklerde gözüküyor(biz ilk olarak farkettigimizde kızımız yaklasık 1 aylıktı) ve bircare bebek göremedigini size anlatamıyor haliyle..eger cocogunuzun gozunde barız bır kayma varsa gozbebegını daha bir dikkatli kontrol edin derim.
    cocugunuz zaten ılk 1 ay nerdeyse tamamen uyuyor beslemek ıcın bıle sız uyandırmak zorunda kalıyorsunuz.gozunu ya hic acmıyor acarsa bile ısık gozbebegine direkt gelmedigi surece farketmeniz neredeyse ımkansız. sız farkeder gıbı oldugunuzda da genelde daha tecrubelı anne babalar tarafından *daha cocugun gözu tam oturmadı,daha yenı gelısıyor.gözleri 2 yasına kadar daha cok degisiklik gecirecek* denilerek herseyden nem kapmanız elestiriliyor.toplam 13 tane dayı-amca-hala-teyzeden ve bunların carpı3 u kadar yakın akrabadan artı olarak dogdugu hastahanede cocugumuzun kontrollerını yapan cocuk doktoruda (onlarada bır cıft laf edecegım ısının ehıllerı nasıl yapıyor bılmıyorum ama ısının ehlı olmayanlar cocugun agırlıgını+boyunu ölcmeyi sarılıgını kontrol etmeyı yeterlı olarak göruyor) dahil olarak hıc bır kımse farketmedigı bır seyi alemin tek akıllısı tek bileni benmiyim diye es gecebiliyorsunuz.
    dogrulama..
    olur ya yukarıdaki tarzda bir tanı varsa hemen endise etmeyin farklı olusumlarda benzer tanılarla ortya cıkabilir. ornegin genellıkle yaslılarda rastlanılan katarakt da yeni dogan bebeklerde karsımıza cıkabilir vesonucunda amelıyat olması gerekecek olsa bıle tedavisi retinablastomaya gore daha kolay olabılır.
    öncelıkle ısının ehli olan bir goz doktoruna gidin demekle ıse baslayabilirim. cunku teshis konması esnasında kızıma isminde göz hastahanesi gecen 2 farklı kurulusta katarakt teshisi kondu ve hatta birisinde ameliyatı yapacak prof. dr. la randevu bıle alınıyordu.
    daha sonra teshisin netlesmesi icin göze yönelık ultrason ve mr istenecek...
    hic istemiyorum ama olur ya teshis bu yönde olursa zaten buraya gelene kadar göz denen organın ne kadar detaylı bir sey oldugunu ve bu konuda belli bir dereceye gelen insanların hemen hepsinin belli bir konuda (katarakt-retinaplasti-sasılık+retinablastom) uzmanlastıgını kendı konusunda herseyı bılırken dıger dallara pek bulasmadıgı ve o konularda uzman olan arkadaslara yonlendirildiginiz göreceksiniz. istebu yuzden *suradaki goz doktoru prof. cok iyiyimis* seklindeki tavsiyelerın teshis evresinden sonra pek bir yararı olmadıgını goreceksınız.sonunda f türkiyede bu konuyla ılgilenen nereyse bir elin parmakları kadar mütehassıs oldugunu da yapacagınız bir google taramasıyla ogreneceksiniz vakit gecirmeden birisiyle kontakt kurun.

    neden vakit gecirmeden....

    cunkü tümorun büyüklügü-dagılımı-yayılıs seklı ve hızı her hastaya gore fark ediyor..ben kızım 45 gunlukken farkettigimde kzımın hayatını kurtarmak icin erken (gerci bunu konusmak icin erken sebebini daha sonra anlatacagım) ama gozünü kurtarmak icin gec kalmıstım. bir haftalıkken farkdenler var veya cocuk 8 aylıkken farkedenler de var. cocuk 4 yasındayken(dogustan olmayıp sonradan ortaya cıkanlar veya coook yavas ılerleyıp ancak farkedılecek hale gelenler) kendını gösterenler de var. cekılecek mr ve ultrasonlar (bu arada o kadarcık bebise bunları cektirmek te farklı bir entry konusu) neticesinde gittiginiz uzman(bir elin parmakları kadar olanlar) size tedavi cesitlerini; bu tedavilerin arti ve eksilerini anlatacak.

    eger erken kesfedilmis ve goz icerisinde fazla yayılmamıssa dondurma-yakma-kemoterapi veya brekiteropi olarak adlandırılan kobalt plaka koymak gibi sanslarınız var. bu yöntemlerle tümorun yayılmasını engellemeye calısacaksınız (bu tedaviler hakkında cok fazla bilgi sahibi degilim cunku kızımın durumu daha agırdı)
    bir gözde tedavi edilemiyecek kadar ilerlemis fakat diger gözde yoksa. ne yazık kı gözünü acması icin dua ettiginiz bittanenizin bir gözünü feda etmek-aldırmak durumundasınız. biraz polyannacılık olacak ama kızınızın gozunu kaybettigini degilde tümor goz sinirleri vasıtasıyla diger goze ve beyne ulasmadan durdugunuz ıcın sanslı oldugunuzu varsayın. ameliyat neticesinde yapılacak patolojik muayene neticesinde göz sinirleri saglam çıkarsa sadece bu kadar kayıpla kurtuluyor ve artık rutin olarak yapılacak kontrollerde birsey cıkmamasına dua etmeye baslıyorsunuz(su an 2ay boyunca bakmaya doyamadıgım; ameliyat sonrası bir tüp icerisinde bana uzatilan, pataloji labaratuarina kendi elimle götürdugum; kızımın gözünün pataloji raporlarını bekliyorum,cünkü temiz çıkmaması halinde kızım hayatının ikinci ayında kematoropi ile tanısmıs olacak.)
    kaybedilen gözun yerine uzmanlarca diger goze uyacak sekilde protezler hazırlanıyor.gozun alımı sırasında alınan gozun yerine goz kaslarına tutturulan cekirdek tabir edebilecegim bir kısma monte edilen protezler diger gözun hareketleriyle (neredeyse)koordineli bir sekile hareket edebiliyor.bizim ameliyatimiz sırasında hastane koridorlarinda kosturan cocuklardan 3-6 yas arası cocuklardan, hicbirinin bu amelıyatı daha önce geçirip birgözunu kaybetmis retinablastoma hastaları oldugunu ;aileleri bize destek olmak amacıyla söyleyene kadar anlayamadıgımızı da belirtmek isterim.

    merhaleler ve tedaviler bunlar ama is bununla bitmiyor. ister göz alınmıs olsun ister tümor durdurulmus olsun yas ilerledikce (risk yuzdesi-kontrollere gitme sikligi azalacak sekilde) belirli bir periyotlar dahilinde kontrollere gidilmesi gerekiyor.
    ve retinablastoma hastası cocuklar genetik olarak diger insanlara göre daha fazla kansere yakalanma egiliminde oldugundan dolayı da kanserojen maddelere karsı daha bir korumacı davranmak ve bunlara yönelık kontrolleri yaptırmak onem arzediyor..

    tekrar
    http://retinablastom.blogcu.com/
    http://www.rbturk.com/

    not: kendi cocugu da bu hastalıktan muzdarip olan oya hanım ve esine; esimle bana verdigi bilgiler-destek icin tesekkurlerimi sunarim.

  • kalıtımsal özelliği en yüksek olan tümördür. %40 vakada ailesel geçiş gösterir.

  • • çocukluk çağında görülen intraoküler tümörlerin ise en sık nedenidir ve çocukluk çağında ortaya çıkan körlüklerin %5'inden sorumludur.
    • retinoblastom ile birlikte en sık görülen malignite osteosarkomdur.
    • retinoblastoma, herediter kanserlerin prototipidir. yapılan araştırmalarda retinoblastoma geninin (rb1) 13. kromozomun uzun kolunun üzerinde olduğu (13q14) saptanmıştır. flexner - wintersteiner rozetleri görülür.
    • en sık görülen semptom ve bulgular şunlardır;
    - lökokori
    - strabismus
    - ağrılı kırmızı göz
    - glokom
    - hifema
    - propitozis
    • retinoblastoma vakalarının %20-30'unda bilateral tutulum görülür.
    • retinoblastomada, göz muayenesinde intraoküler kalsifikasyonlar ve vitrözmayi sızıntısı patognomoniktir.

  • hastalığın onkogenezinde iki-vuruş modeli* ile 2 adet mutasyonun olması şarttır.

    retinoblastomanın herediter formunda rb1 genindeki ilk mutasyon germ hücreleri yoluyla kalıtılır ve ikinci mutasyon sonradan somatik retina hücrelerinde meydana gelir. çoğu herediter retinoblastomalı çocukta yeni germinal mutasyon vardır ve her iki ebebevn normaldir. rb1 geni heterezigot taşıyıcıları değişken fenotipik ekspresyon gösterir.

    herediter olmayan yani sporadik formunda ise, her iki mutasyon somatik retinal hücrelerde ortaya çıkar. herediter olgular bilateral ve mutlifokal iken; sporadik olgular tek taraflı ve tek focusta tutulum gösterir.

    (bkz: rb1 geni)

  • teşhis için gerekli aleti herkesin cebinde taşıdığı hastalık.

    (bkz: http://petapixel.com/…ncer-using-flash-photography/)

  • http://i.hizliresim.com/aq58d0.jpg

    çocuğunuzun flaşlı fotoğrafını çekin, flaşlı fotoğraflarda göz küresi kırmızı değil beyaz çıkarsa retinoblastom ihtimali vardır.

  • bebeklerin gözleri önünde güçlü flaş kullanmak göz sağlığı açısından ciddi sorunlar doğurabilir. bebeğinizin görmesi hakkında bir şüpheniz varsa saçmalamadan doktorunuza danışın.

    http://www.haberler.com/…i-kor-etti-7558051-haberi/


  • Yazdır

    İnsan Papillomavirusunun Genomik Yapısı ve Proteinleri

    Genomic Organization and Proteins of Human Papillomavirus

    Gülçin ALP AVCI

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Ankara - Hitit Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu,
    Mikrobiyoloji Bölümü, Çorum.

    Gazi University Faculty of Medicine, Department of Medical Microbiology, Ankara - Hitit University School of Health, Department of Microbiology, Corum, Turkey.

    ÖZET

    İnsan papillomavirus (HPV) enfeksiyonları, dünyada cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemlilerinden biridir. Bugün için, DNA dizisi kullanılarak tanımlanan 200'den fazla HPV tipi bulunmaktadır. HPV tipleri onkojenik potansiyellerine göre; yüksek riskli (tip 16, 18, 31, 33, 35, 39, 45 vb.), olası yüksek riskli (tip 26, 53, 66) ve düşük riskli (tip 6, 11, 40, 42, 43, 44, 54 vb.) tipler olarak gruplandırılmaktadır. Yüksek riskli HPV tipleri, günümüzde servikal intraepitelyal neoplazi ve serviks kanserinin temel etiyolojik faktörü olarak kabul edilmektedir. Papillomaviridae ailesinde yer alan HPV tipleri, çıplak, ikozahedral simetrili, yaklaşık 55 nm çapında viruslardır. Çift iplikli çembersel DNA'dan oluşan 8 kb büyüklüğündeki genom; virusun replikasyonunda ve hücre transformasyonunda rol oynayan erken proteinler (E1, E2, E4, E5, E6, E7) ile kapsid yapısını oluşturan geç proteinleri (L1, L2) kodlar. HPV DNA'sının konak hücre kromozomuna integrasyonu, virusun kalıcılığı ve karsinojenik etkileri için önem taşımaktadır. İntegrasyon genom boyunca rastgele meydana gelebilir ve bu durum virusun onkoproteinleri olan E6/E7 gen ürünlerinin ekspresyonunda artışa, dolayısıyla da onkogeneze yol açabilir. Ancak integrasyon olmadan da E6/E7 ekspresyon artışı gerçekleşebilmektedir. Servikal kanser hücrelerinin çoğunda HPV integrasyonu genellikle E2 gen bölgesinde kırılmaya neden olmakta ve bu durum E6 ve E7 onkogenlerinin ekspresyonunda artışa yol açmaktadır. Özellikle HPV-16 ve HPV-18 gibi yüksek riskli tiplerin E6 ve E7 proteinleri, sırasıyla p53 ve retinoblastoma proteini (pRb) gibi tümör baskılayıcı proteinler ile etkileşip onların fonksiyonlarını inhibe etmekte; böylece hücre çoğalmasının kontrolünü bozmakta ve hücrelerin ölümsüzleşmesine neden olmaktadır. E6 proteininin p53'e bağlanması hücrenin G1 fazında tutulmasına, apoptoz ve DNA tamirinin durdurulmasına yol açar. E7 proteini ise, pRb ve siklin-E gibi mitotik interaktif hücresel proteinler ile ilişkiye girerek, hücresel DNA sentezi ve hücre çoğalmasının uyarılmasında rol oynar. Son yıllarda tanımlanan ve sadece bazı papillomavirus tiplerinde (HPV 1, 11, 16, 31, 33) bulunan E3 ve E8 genleri de erken gen bölgesinde yer almaktadır. Bir füzyon proteini olan E8^E2C'nin, HPV DNA replikasyonunun negatif bir regülatörü olduğu ve viral kopya sayısını kontrol ederek HPV epizomlarının stabilitesini sağladığı düşünülmektedir. Bu derleme yazıda HPV'nin genom yapısı ve gen ürünlerinin fonksiyonları özetlenmektedir.

    Anahtar sözcükler: İnsan papillomavirusu; genom yapısı; viral protein; E2; E6; E7.

    ABSTRACT

    Human papillomavirus (HPV) infections are one of the most common sexually-transmitted diseases worldwide. Nowadays, more than 200 HPV types have been identified by DNA sequencing. HPV types are also grouped into three, such as high-risk (types 6, 11, 40, 42, 43, 44, 54, etc), probable high-risk (types 26, 53, 66) and low-risk (types 6, 11, 40, 42, 43, 44, 54, etc) types according to their oncogenic potential. HPV is currently considered as the main aetiological factor of cervical intraepithelial neoplasia and cervical cancer. HPV types classified in Papillomaviridae family, are non-enveloped, icosahedral symmetric viruses about 55 nm in size. Viral genome consists of circular double-stranded DNA, about 8 kb in size, encodes for early proteins (E1, E2, E4, E5, E6, E7) which play role in virus replication and cell transformation, and for late (L1, L2) proteins which are the structural units of the viral capsid. Integration of HPV DNA into the host chromosome is crucial for viral persistence and for carcinogenic effects. Viral DNA may integrate randomly to the cell genome and integration can lead to the deregulation and increase of E6/E7 expression leading to oncogenesis. However, increased expression of E6/E7 gene products may occur without genome integration. E6 and E7 proteins of especially high-risk HPV types (e.g. types 16 and 18) interact with tumor supressor proteins such as p53 and retinoblastoma (pRb) proteins, respectively; inhibit their functions and cause uncontrolled proliferation and immortalization of the cells. The binding of E6 protein to p53 leads its rapid degradation, and the eclipse in the G1 phase, DNA repair mechanisms and apoptosis are terminated. In the other way, E7 protein interacts with pRb and mitotically interactive cellular proteins such as cyclin-E, causing stimulation of cellular DNA synthesis and cell proliferation. Recently identified genes E3 and E8 are located in early gene region and found only in a few papillomavirus types (HPV 1, 11, 16, 31, 33). A fusion protein, E8^E2C, functions as a negative regulator for HPV DNA replication and it is thought that this protein may play a role in the control of viral copy number as well as in the stable maintenance of HPV episomes. In this review article, the genomic structure of HPV and the functions of gene products have been summarized.

    Key words: Human papillomavirus; genomic organization; viral protein; E2; E6; E7.

    Geliş Tarihi (Received): 14.12.2011 • Kabul Ediliş Tarihi (Accepted): 06.04.2012

    GİRİŞ

    Papillomavirusların onkojenik potansiyeli ile ilgili uzun yıllar süren araştırma ve tartışmaların sonunda, insan papillomavirusları ile servikal kanser arasındaki ilişkinin 1976 yılında Harald zur Hausen tarafından gösterilmesi, bu virusların virolojik ve klinik önemini daha da artırmıştır1. Bugün için insan papillomaviruslarının yüksek riskli tipleri, tüm dünyada serviks kanserinin primer etiyolojik ajanı olarak kabul edilmekte; özellikle tip 16 ve 18 servikal kanserlerin %70'inden sorumlu tutulmaktadır2,3.

    İnsan papillomavirusları (Human papillomavirus; HPV), Papillomaviridae ailesinde sınıflandırılan, çıplak, ikozahedral simetrili, yaklaşık 55 nm çapında, çift iplikli DNA içeren viruslardır. Viral kapsid 60 hekzon ve 12 penton olmak üzere toplam 72 kapsomerden oluşur; protein kılıf, bir majör ve bir minör olmak üzere iki kapsid proteini içerir4. Bu viruslar DNA yapılarına göre sınıflandırıldığından serotipler yerine genotipler olarak ve keşfedildikleri sıraya göre numaralandırılır4,5. HPV'lerin sınıflandırılması, tür orijini ve DNA hibridizasyonuyla tespit edilen viral genomlar arasındaki homolojinin derecesine bağlıdır. Günümüzde 200'den fazla HPV tipi tanımlanmıştır. HPV tipleri ayrıca, klinik olarak karsinojenik potansiyellerine göre de; (1) düşük riskli HPV tipleri (6, 11, 40, 42, 43, 44, 54, 61, 70, 72, 81 ve CP6108), (2) olası yüksek riskli HPV tipleri (26, 53 ve 66) ve (3) yüksek riskli HPV tipleri (16 başta olmak üzere 18, 31, 33, 35, 39, 45, 51, 52, 56, 58, 68, 73 ve 82) olmak üzere üç gruba ayrılmışlardır4,6.

    İnsan papillomavirusları dünyada yaygın olarak bulunmakta ve bulaşma direkt temas ya da cinsel yolla olmaktadır7,8. Virus insanda primer olarak skuamöz epitel hücreleri ve mukozayı enfekte etmekte; deri ve mukozalarda bazal tabakalardan başlayarak çeşitli lezyonlar oluşturmaktadır. Düşük riskli HPV tipleri (özellikle HPV-6 ve HPV-11) genital siğiller ve rekürrent larengeal papillomatoz gibi benign lezyonlara neden olurken, yüksek riskli HPV tipleri servikal, vajinal, vulvar, anal, penil ve orofarengeal karsinomayı da içine alan çeşitli kanserlerin gelişiminde doğrudan ya da dolaylı olarak rol oynayabilmektedir2,6,7,8,9. HPV enfeksiyonlarının sonucu, konak faktörlerine bağlı olduğu gibi virusun tipine ve enfekte olan bölgeye de bağlıdır.

    HPV GENOMİK YAPISI

    Papillomaviruslar, küçük boyutlarına rağmen moleküler biyolojileri oldukça kompleks olan viruslardır. Çift iplikli çembersel DNA'dan oluşan genom yaklaşık 8 kilobaz büyüklüğündedir ve viral proteinleri kodlayan diziler tek bir DNA sarmalı üzerindedir5. Fonksiyonel olarak erken bölge (early; E), geç bölge (late; L) ve uzun kontrol bölgesi (long control region; LCR) olmak üzere üç bölgeye ayrılır. Tüm papillomaviruslarda bu üç bölge, erken pA ve geç pA olarak iki poliadenilasyon (pA) bölgesi tarafından ayrılmaktadır. Erken bölgede sekiz, geç bölgede ise iki açık okuma çerçevesi (Open reading frame; ORF) bulunur. Bütün HPV ORF'ları virusun sadece bir sarmalı üzerinde yer alır ve 10 ORF viral replikasyon döngüsündeki gen ekspresyon sırasına göre erken ve geç olarak isimlendirilir. Erken proteinler (E1, E2, E4, E5, E6 ve E7) viral replikasyon ve hücre transformasyonunda rol oynar5,10. Son yıllarda keşfedilen E3 ve E8'de aynı bölgede bulunmakta olup, E8'in E2 bölgesinin delesyonu sırasında ortaya çıktığı düşünülmektedir11. Geç gen bölgesinde ise L1 (majör kapsid proteini) ve L2 (minör kapsid proteini) proteinleri kodlanmaktadır (Şekil 1)12. Tüm bu proteinler, transmembranın uyarılması, hücre döngüsünün düzenlenmesi ve transformasyon aktivitesinin denetlenmesi gibi pleotropik fonksiyonlara sahiptir12.


    HPV PROTEİNLERİ

    E1 ve E2 Proteinleri

    E1 ve E2 genleri HPV'nin önemli düzenleyici proteinlerini kodlamaktadır. Bu genler parabazal keratinositlerde bulunur; viral epizomun dengeye getirilmesinde, viral replikasyonun başlatılmasında ve replikasyonda rol oynar. E2 tarafından kodlanan protein LCR'deki E2 bağlanma yerine bağlanarak transkripsiyonu baskılar. E1 tarafından kodlanan protein ise promoter bölgesine E2'nin bağlanmasını kolaylaştırır13,14. E2 proteini, prodüktif enfeksiyon sırasında çeşitli roller üstlenmektedir. Bu protein, bazal hücrelerde viral DNA replikasyonunun başlaması ve genomun açılması için gereklidir14. Farklılaşmamış hücrelerde E2 proteini, düşük dozlarda transkripsiyonu artırmak için bir viral transkripsiyonel transaktivatör gibi davranırken, yüksek konsantrasyonlarda transkripsiyonel faktörlerin, onları tanıyan dizilere bağlanmasını engelleyerek baskılayıcı hale gelebilir15. Farklılaşmış hücrelerde ise E2 proteini, geç promoter bölgesindeki değişimden dolayı transkripsiyonda baskılayıcı fonksiyonunu kaybeder. Bu durum, E1 ve E2 protein seviyelerinin ve bu sebeple viral DNA amplifikasyonunun hızlı artışıyla sonuçlanır. Servikal kanser hücrelerinin çoğunda, HPV integrasyonu genellikle E2 gen bölgesinde kırılmaya neden olur ve bu kırılma E2 proteininin fonksiyon kaybıyla sonuçlanır15,16. Aynı zamanda elde edilen veriler, E2 gen bölgesinde meydana gelen bu kırılmayla birlikte, P97 promotor aktivitesinde ve E6 ile E7 viral onkogenlerin ekspresyonunda artış olduğunu göstermektedir16. E2 aynı zamanda viral genom replikasyonu için de gereklidir. E2 özgül olarak E1'i tanır ve viral replikasyon orijininde (Ori) E1'i toplar, burada E1-E2 kompleksi oluşur17. Yapılan çalışmalarda ayrıca, E2 aktivasyonunun, HPV ile enfekte hücrelerde apoptozu ve yaşlanmayı uyardığı, buna karşın E6 ve E7 transkripsiyonunu kısmen inhibe ettiği belirlenmiştir10,13,18.

    E1 proteini, 68 kDa'luk ATPase, DNA helikaz ve DNA sarmalının açılması için aktiviteye sahip olan nükleer bir proteindir. Düşük kuvvetle viral Ori'ye bağlanır ve bağlanma afinitesi E2 proteini ile artırılabilir. E1, DNA replikasyonunu aktive etmek için DNA polimeraz-a'nın alt üniteleriyle etkileşir. E1 proteini, hem viral DNA replikasyonunun başlamasında hem de replikasyon çatalında helikaz aktivitesine bağlı olarak elongasyonda rol oynamaktadır17.

    E4 Proteini

    E4 proteini enfeksiyonun geç döneminde bol miktarda üretilir. Tam uzunlukta bir E4 proteini, uç uca eklenmiş E1-E4 transkriptlerinden oluşur. E4 ORF ile E1'in ilk beş aminoasidi 17 kDa'luk E1-E4 füzyon proteinini oluşturur. E1-E4 transkriptleri HPV'nin replikasyon döngüsü süresince salınmaktadır. Tam uzunluktaki E1-E4 proteini, üst farklılaşmış hücre tabakalarında proteolitik olarak parçalanmış polipeptid ürünlerine bağlıdır ve en yüksek düzeyde salınım, farklılaşmış suprabazal tabakada meydana gelir13,15. Virusun hayat döngüsünde E1-E4'ün fonksiyonu hala tam olarak açık değildir. E1-E4 proteini özellikle sitoplazmada yer almaktadır. Yüksek riskli HPV tiplerinin E4 proteini, enfekte hücrelerin sitoplazmasında yaygın olarak dağılır ve keratin aracı (intermediate) filamentleri (IF) ile organize filamentöz bir ağ formu oluşturur. Ayrıca in vitro deneyler, bu proteinin hücrenin iskelet yapısında bozulmalara (sitoskeletal kollaps) yol açarak virusun salınımını kolaylaştırdığını düşündürmektedir17,19.

    E5 Proteini

    E5 proteini yaklaşık 5 kDa büyüklüğünde, 83 aminoasitlik küçük bir hidrofobik membran proteinidir. Başlıca endoplazmik retikulumda, Golgi cisimciğinde ve plazma membranlarında bulunmaktadır. E5 proteini, enfeksiyonun başlangıcında oldukça önemlidir. Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR), trombosit aktive edici faktör reseptörü (PAFR) ve koloni uyarıcı faktör (CSF)-1 reseptörü ile bir kompleks oluşturarak hücre çoğalmasını uyarır14. Ayrıca E5 proteini, apoptozu izleyen DNA hasarında da rol oynamaktadır. HPV enfeksiyonu ile gelişen servikal kanser lezyonlarında, epizomal viral DNA sıklıkla konak DNA'sına entegre olmakta ve E5 proteinini kodlayan diziyi de içeren genomun azımsanmayacak bir parçası delesyona uğramaktadır. Bu nedenle, HPV ile ilişkili karsinogenezin geç dönemlerinde E5 zorunlu değildir13,14. Son zamanlarda yapılan çalışmalar, E5 proteininin, virusun çoğalması ve farklılaşmış hücrelerde viral gen ekspresyonunun modülasyonunda E7 ile ortak bir rol oynadığını göstermiştir15.

    E6 ve E7 Proteinleri

    HPV'lerin onkojenik fonksiyonları, özellikle E6 ve E7 proteinlerinin üretimine bağlıdır; zira E6 ve E7, HPV'nin iki temel onkoproteinidir. Çeşitli çalışmalarda, HPV E6 ve E7 genlerinin tümör süpresör genlerinin fonksiyonlarını baskılamadaki kritik rolü vurgulanmaktadır2,6,13,17. E6 onkoproteini, yaklaşık 17 kDa büyüklüğünde olup, yüksek riskli HPV'lerde konak hücrenin hem nükleus hem de sitoplazmasında bulunur. E6 proteini, p53 ve hücresel ubikütinasyon enzim E6-AP'yi (protein yıkımında kullanılan bir enzim) kapsayan üçlü bir kompleksin oluşumuyla, tümör baskılayıcı p53 proteininin parçalanmasını uyararak hücre proliferasyonunu teşvik eder (Şekil 2). E6 ile aktive edilen parçalanma sonucunda, hücre döngüsünün ilerlemesi bozularak tümör hücre gelişiminde artma gerçekleşir20. Bir tümör baskılayıcı protein olan p53'ün, hücre bölünmesi üzerinde negatif regülatör etkisi vardır. Bu etkiyi, hücre döngüsünün G0 ve G2 fazından S fazına geçişini kontrol ederek gerçekleştirmektedir21. Ayrıca p53, hücre döngüsünü durduran veya apoptozu uyaran bir tümör baskılayıcısıdır. Tüm bu fonksiyonlarıyla p53 hücrede meydana gelen DNA hasarlarını gidermek üzere hücre döngüsünü durdurarak, DNA tamiri için gerekli olan onarımın yapılmasını sağlar veya ciddi kromozomal defektleri olan hücrelerde apoptozu indükler. E6, p53 üzerindeki etkisiyle kromozomal onarım yapılmadan hücrelerin bölünmesine, kromozomal defektli hücrelerin birikmesine ve apoptotik etkinin ortadan kalkmasına katkı sağlamaktadır22.


    E6'nın apoptotik etkiyi ortadan kaldırması, telomeraz enzimini indükleyerek de gerçekleşmektedir. Telomeraz, kromozomların telomer ucuna hekzanükleotid tekrarları ekleyen bir enzimdir. Telomeraz aktivitesi genellikle embriyonik hücrelerle sınırlıdır ve normal somatik hücrelerde yoktur. Telomeraz olmadığı zaman hücrelerin defalarca bölünmesi, yaşlanması ve fonksiyonlarını kaybetmesi söz konusudur23. Bu enzim, erozyona uğrayan ve kısalan telomerleri tamir ederek otoregülasyonu inhibe eder. Böylece hücrenin yaşamını uzatır ve bu durum apoptozun ortadan kaldırılmasını sağlar24. Ancak HPV E6 proteini, telomeraz ekspresyonunu indüklemektedir15.

    E7 onkoproteini ise, yaklaşık 12 kDa molekül ağırlığındadır ve öncelikle nükleusta bulunur. Yüksek riskli HPV E7 proteinlerinin temel aktivitesi, retinoblastom (Rb) ailesi üyeleriyle ilişkisi sebebiyle hücrelerin farklılaşmasında rol oynamasıdır. Düşük riskli HPV'nin E7 proteinlerinin aynı zamanda Rb'ye düşük kuvvetle bağlandığı da gösterilmiştir19. Rb proteini DNA hasarına bağlı olarak hücre döngüsünü durdurur veya apoptozu indükler24. E7 proteini Rb'ye cep kangalı (domain) adı verilen bir bölgeden bağlanır. Rb'nin cep kangalı dizisi, tümör baskılayıcı fonksiyonu için önemlidir. Rb proteini, hücre döngüsünün G1 fazından S fazına geçişini inhibe eder ve aktivitesi fosforilasyonla düzenlenir. HPV ile enfekte hücrelerde, E7 proteinlerinin hipofosforile Rb proteinlere bağlanması, Rb proteininin inaktivasyonuyla sonuçlanır ve hücre döngüsünün S fazına ilerlemesine izin verir19,20,25. Rb'nin önemli biyokimyasal fonksiyonlarından biri de, E2F transkripsiyon faktörlerine bağlanmak ve replikasyonda görevli olan enzim genlerinin aktivasyonunu baskılamaktır. Replikasyonda görevli enzim genlerinin baskılanma yeteneği, Rb'nin tümör baskılayıcı fonksiyonuyla ilişkilidir22,25,26. E7'nin Rb proteini (pRb) ve cep protein ailesinin diğer üyeleriyle etkileşimi, büyüme faktörlerinin varlığından bağımsız olarak, pRb ve transkripsiyon faktörlerinin E2F ailesi arasındaki ilişkiyi bozmaktadır. E7 aynı zamanda histon deasetilazları, AP1 transkripsiyon kompleksini ve siklin-bağımlı kinaz (SBK) inhibitörleri p21 ve p27 bileşenlerini içeren hücre proliferasyonuyla ilgili diğer proteinlerle de etkileşmektedir25. Doğal enfeksiyon sırasında ise, p21 ve p27 SBK inhibitörlerinin düzeylerine bağlı olarak bazı hücreler inhibe olur; buna karşın E7 hücre çoğalmasının sürekliliğini sağlar14.

    Kanserin gelişiminde E2 bölgesinde sıklıkla kırılma meydana geldiğinden HPV DNA integrasyonu önemlidir (Şekil 3)20. İntegrasyon esnasında E2'de meydana gelen kırılma, E2'nin E6 ve E7 üzerindeki inhibitör etkisini ortadan kaldırır ve E8 bölgesinin oluşumuna yol açar. Sonuçta, E6 ve E7 viral proteinlerinin kontrolsüz olarak eksprese edildiği görülür19,20. Bu nedenle, E6 ve E7 onkoproteinleri kanser gelişimi için önemlidir.


    E8 Proteini

    E8 proteininin açık okuma bölgesi, sığır papillomavirus tip 1 (BPV-1) ve HPV tip 31 (HPV-31) dışında, birçok tavşan papillomaviruslarında bir onkogen olarak tespit edilmiştir. Ayrıca E8^E2 füzyon proteini, BPV-1 ve HPV-31'de viral transkripsiyon ve replikasyonun negatif bir düzenleyicisi olarak belirlenmiştir26,27. E8 geninin bir parçası olan E8^E2 füzyon proteini, E2 geninin C terminaline bağlanmış olup, viral transkripsiyonun alternatif bir yolunu oluşturmaktadır. E8^E2C'nin, viral yaşam döngüsünün erken evresi boyunca HPV DNA replikasyonunu sınırlandırdığı ve viral kopya sayısını kontrol ederek HPV epizomlarının stabilitesini sağladığı düşünülmektedir27. Yapılan bir çalışmada, E8^E2C eksprese edemeyen HPV-31 mutantlarının, yüksek düzey DNA replikasyonuna rağmen insan keratinositlerinde ekstrakromozomal olarak kalamadığı gösterilmiştir28.

    L1 ve L2 Proteinleri

    Viral DNA'nın geç bölgesi yaklaşık 3 kb uzunluğunda olup, sırasıyla majör ve minör proteinleri kodlayan L1 ve L2 genlerini içermektedir. L1 proteini yaklaşık 55 kDa, L2 proteini ise yaklaşık 74 kDa büyüklüğünde olan kapsid proteinleridir. L1 proteini, hücreye giriş için a6b4 integrin, heparan sülfat ve glikozaminoglikan dahil üç farklı yüzey reseptörüne bağlanır. L2'nin hücresel yüzey proteinine bağlanması da, HPV enfeksiyonu için gereklidir19. Enfekte hücrenin sitoplazmasında L2 proteini sitoplazmadan nükleusa virusun etkili transportu için beta-aktin ile etkileşir. L1 ve L2 proteinlerinin reseptör aracılı bir yolla nükleus içine taşınması önemlidir. L2 proteininin DNA'ya bağlanmasından ve enkapsidasyon olaylarından sorumlu olduğu ileri sürülmektedir29. Son zamanlarda HPV-16 L2 proteini varlığının, E2'nin transkripsiyonel transaktivasyonunu inhibe ettiği, ancak DNA replikasyonunu etkilemediği bildirilmiştir30. Viral hayat döngüsünün düzenlenmesinde L2-E2 birleşmesinin etkisi hala araştırılmaktadır13,15,17.

    KAYNAKLAR

    1. zur Hausen H. Papillomaviruses in the causation of human cancers-a brief historical account. Virology 2009; 384(2): 260-5. [Özet]
    2. Münger K, Baldwin A, Edwards KM, Hayakawa H, Nguyen CL, Owens M. Mechanisms of human papillomavirus-induced oncogenesis. J Virol 2004; 78(21): 11451-60. [Tam Metin] [PDF]
    3. Lowy DR, Schiller JT. Reducing HPV-associated cancer globally. Cancer Prev Res (Phila) 2012; 5(1): 18-23.
      [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    4. De Villiers EM, Fauquet C, Broker TR, Bernard HU, zur Hausen H. Classification of papillomaviruses. J Virol 2004; 324(1): 17-27. [Özet]
    5. zur Hausen H. Papillomaviruses and cancer: from basic studies to clinical application. Nat Rev Cancer 2002; 2(5): 342-50. [Özet]
    6. No JH, Kim MK, Jeon YT, Kim YB, Song YS. Human papillomavirus vaccine: widening the scope for cancer prevention. Mol Carcinog 2011; 50(4): 244-53. [Özet]
    7. Yarkın F, Vardar MA. HPV immunolojisi ve natürel enfeksiyonlar. Türkiye Klinikleri J Gynecol Obst Special Topics 2009; 2(1): 43-7. [Özet]
    8. Srivastava S, Gupta S, Roy JG. High prevalence of oncogenic HPV-16 in cervical smears of asymptomatic women of eastern Uttar Pradesh, India: a population-based study. J Biosci 2012; 37(1): 63-72. [Özet] [PDF]
    9. Onan MA, Taskiran C, Bozdayi G, et al. Assessment of human papilloma viral load of archival cervical intraepithelial neoplasia by real-time polymerase chain reaction in a Turkish population. Eur J Gynaecol Oncol 2005; 26(6): 632-5.
      [Özet]
    10. Leto MG, Santos Júnior GF, Porro AM, Tomimori J. Human papillomavirus infection: etiopathogenesis, molecular biology and clinical manifestations. An Bras Dermatol 2011; 86(2): 306-17. [Özet]
    11. Motoyama S, Cecilia A. Ladines-Llave, Villanueva SL, Maruo T. The role of human papillomavirus in the molecular biology of cervical carcinogenesis. Kobe J Med Sci 2004; 50(1): 9-19. [Özet] [PDF]
    12. Howley PM. The molecular biology of papillomavirus transformation. Am J Pathol 1983; 113(3): 414-21. [PDF]
    13. Hebner CM, Laimins LA. Human papillomaviruses: basic mechanisms of pathogenesis and oncogenicity. Rev Med Virol 2006; 16(2): 83-97. [Özet]
    14. Doorbar J. Molecular biology of human papillomavirus infection and cervical cancer. Clin Sci (Lond) 2006; 110(5): 525-41. [Özet] [Tam Metin]
    15. Longworth MS, Laimins LA. Pathogenesis of human papillomavirus in differentiating epithelia. Microbiol Mol Biol Rev 2004; 68(2): 362-72. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    16. Tsakogiannis D, Ruether IG, Kyriakopoulou Z, et al. Sequence variation analysis of the E2 gene of human papilloma virus type 16 in cervical lesions from women in Greece. Arch Virol 2012; DOI 10.1007/s00705-012-1236-8. [Özet]
    17. Thomison J 3rd, Thomas LK, Shroyer KR. Human papillomavirus: molecular and cytologic/histologic aspects related to cervical intraepithelial neoplasia and carcinoma. Hum Pathol 2008; 39(2): 154-66. [Özet]
    18. Kadaja M, Isok-Paas H, Laos T, Ustav E, Ustav M. Mechanism of genomic instability in cells infected with the high-risk human papillomaviruses. PLoS Pathog 2009; 5(4): e1000397. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    19. Burd EM. Human papillomavirus and cervical cancer. Clin Microbiol Rev 2003; 16(1): 1-17.
      [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    20. Fehrmann F, Laimins LA. Human papillomaviruses: targeting differentiating epithelial cells for malignant transformation. Oncogene 2003; 22(33): 5201-7. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    21. Yim EK, Park JS. The role of HPV E6 and E7 oncoproteins in HPV-associated cervical carcinogenesis. Cancer Res Treat 2005; 37(6): 319-24. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    22. Hubbert NL, Sedman SA, Schiller JT. Human papillomavirus type 16 E6 increases the degradation rate of p53 in human keratinocytes. J Virol 1992; 66(10): 6237-41. [Özet] [PDF]
    23. Köse F, Turan T. Servikal kanser tümörogenezi ve HPV. Türkiye Klinikleri J Gynecol Obst Special Topics 2009; 2(1): 13-8. [Özet]
    24. Kiyono T, Foster SA, Koop JI, et al. Both Rb/p16INK4a inactivation and telomerase activity are required to immortalize human epithelial cells. Nature 1998; 396(6706): 84-8. [Özet]
    25. Ganguly N, Parihar SP. Human papillomavirus E6 and E7 oncoproteins as risk factors for tumorigenesis. J Biosci 2009; 34(1): 113-23. [Özet] [PDF]
    26. Munoz N, Bosch FX, de Sanjose S, et al. Epidemiologic classification of human papillomavirus types associated with cervical cancer. N Engl J Med 2003; 348(6): 518-27. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    27. Fertey J, Ammermann I, Winkler M, Stöger R, Iftner T, Stubenrauch F. Interaction of the papillomavirus E8--E2C protein with the cellular CHD6 protein contributes to transcriptional repression. J Virol 2010; 84(18): 9505-15.
      [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    28. Stubenrauch F, Hummel M, Iftner T, Laimins LA. The E8E2C protein, a negative regulator of viral transcription and replication, is required for extrachromosomal maintenance of human papillomavirus type 31 in keratinocytes. J Virol 2000; 74(3): 1178-86. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    29. Finnen RL, Erickson KD, Chen XS, Garcea RL. Interactions between papillomavirus L1 and L2 capsid proteins. J Virol 2003; 77(8): 4818-26. [Özet] [Tam Metin] [PDF]
    30. Pereira R, Hitzeroth II, Rybicki EP. Insights into the role and function of L2, the minor capsid protein of papillomaviruses. Arch Virol 2009; 154(2): 187-97. [Özet]

    İletişim (Correspondence):

    Öğr. Gör. Dr. Gülçin Alp Avcı,

    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi

    Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı,

    Beşevler, Ankara, Türkiye.

    Tel (Phone): +90 312 202 4628

    Hitit Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu,

    Mikrobiyoloji Bölümü,

    19030, Çorum, Türkiye.

    Tel (Phone): +90 364 223 0730-3509,

    E-posta (E-mail):[email protected]

    Yazdır


    Introduction

    Retinoblastoma1 (RB1) geninde germline mutasyonu olan hastalar, ikincil kansere yakalanma açısından yüksek riske sahiptirler. Bu risk radyoterapi görenlerlerde artar. Bu nedenle RB gen mutasyon analizine göre değerlendirilen tedavi yaklaşımları ikincil kanserler açısından riski azaltmak açısından büyük önem taşımaktadır. Eskiden eksternal ışın radyasyon terapisi (EBRT) ya da enükleasyon retinoblastomalı hastaların tedavisinde kullanılan tanımlı tedavi metodları olarak bilinmekteydi. Ancak EBRT katarak, optik nöropati ve ikincil maliniteler gibi ciddi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Sağkalımı artırmak, komplikasyonları önlemek ve gözün görme yetisini korumak amacı ile EBRT ve enükleasyon tedavilerine alternatif başka yöntemlerin denenmesi gündeme gelmiştir.[1] Özellikle yüksek riskli retinoblastoma hastalarında kemoterapi gerek sistemik kontrol açısından, gerek intraoküler tümörü küçülterek lazer fitokoagülasyon, termoterapi ve kriyoterapi gibi fokal oftalmik tedavilere olanak sağlaması ve böylelikle görmenin korunması açısından yararlıdır.[2,3] Son yıllarda Melphalan ve diğer kemotöropatik ajanlarla uygulanan intraarteriyal kemoterapi (IAC) RB tedavisine yeni bir uygulama getirmiştir. IAC, sistemik kemoterapi ve fokal tedavilerin başarısız olduğu durumlarda ikinci tedavi alternatifi olarak denenmiş ve son zamanlarda bazı olgularda ilk tedavi yaklaşımı olarak kabul görmüş ve kullanılmaya başlanmıştır.[4,5]

    Retinoblastoma geni retinoblastoma olarak adlandırılan çocukluk çağı kanserlerinde mutasyona uğramış tümör baskılayıcı bir gendir.[6] RB geninin keşfinden sonra bu genin birçok kanserde inaktif olduğu gösterilmiştir. Retinoblastoma tümör baskılayıcı gen yolağı, birçok kanserde mutant haldedir. Retinoblastoma tümör baskılayıcı proteini (pRb) G1-S geçişinde kontrol noktası olarak rol oynamaktadır. pRb’nin posttranslasyonel modifikasyonlarla düzenlenmesinin kritik olduğu düşünülmektedir. pRb, siklin bağımlı kinazlar (CDKs), p38 MAP kinaz, Chk1/2, Abl ve Aurora B gibi farklı birçok kinaz tarafından fosforile edilmektedir. Fosforilasyonun yanında, pRb asetilasyon, metilasyon, ubikitinasyon ve SUMOlasyon ile de uyarılabilmektedir. Asetilasyon, metilasyon ve SUMOlasyon gibi modifikasyonlar pRb aracılı gen susturulmasında rol oynamaktadırlar. pRb’nin ubikitinlenmesi ise degredasyon ve apoptozun düzenlenmesinde kullanılan modifikasyonlardır. Son dönemlerde yapılan proteomik araştırmalarından edinilen bilgiler pRb’nin posttranslasyonel modifikasyonunun daha önce düşünülenden çok daha kapsamlı olduğunu göstermektedir. Bu yeni bilgi birçok bilinmeyen yolağın da pRb’nin düzenlenmesini etkilediğini desteklemektedir.[7] RB gen ailesine mensup RBp107 ve RBp130 RB proteinleri G0/G1 fazında E2F transkripsiyon faktörünü inhibe etmektedirler. Mitojenik sinyallere karşı, CDKs RB gen ailesi üyelerini fosforile etmekte ve RB aile üyeleri ile E2F arasında oluşmuş olan kompleksin yıkımına yol açmaktadırlar. Buna bağlı olarak S fazı için gerekli genlerin transkripsiyonu sağlanmakta ve S fazı gerçekleştirilmektedir. Hücre döngüsündeki rolünün ötesinde, RB gen aile üyeleri, DNA replikasyonu, mitoz, kromatin yapısı, hücre metabolizması, hücresel farklılaşma ve hücre ölümü gibi fonksiyonları da düzenlemektedirler.[8] RB proteininin yanında RB ilişkili diğer iki protein olan p107 ve p130 proteinleri cep proteinleri olarak adlandırılmaktadırlar. RB proteinlerinin aktivitesinin düzenlenmesinde fosforilasyon anahtar role sahiptir. RB proteini hücre döngüsü süresince SiklinD/cdk4/6, SiklinE/cdk2 ve SiklinA/cdk2 kinazları ile fosforile olan çeşitli fosforilasyon bölgelerini taşımaktadır. RB’nin biyolojik fonksiyonları tümör baskılanması, hücre döngüsünün düzenlenmesi ve apoptozu içermektedir. RB’nin bu fonksiyonları çok sayıda hücresel protein ile etkileşim sonucu gerçekleşmektedir. Yüzden fazla proteinin RB proteini ile etkileşime girdiği rapor edilmiştir.[9]

    Retinoblastoma gen yolağında CDKN (Ink4a), D tipi siklinler, siklin bağımlı protein kinazlar (cdk4, cdk6), RB cep proteinleri ailesi (RB, p107, p130) ve E2F transkripsiyon faktör ailesi (E2F1- 8’in heterodimerleri, DP1 ve DP2) olmak üzere beş protein ailesi yer almaktadır. Bu yolak büyümeyi baskılayıcı sinyallerin yanı sıra, büyümeyi uyaran sinyaller ile onun bileşenlerinin aktive olması ya da inhibe olması ile hücre proliferasyonunun düzenlenmesinde merkezi rol oynamaktadır. RB gen yolağının p16Ink4a, siklin D1 ve RB1 geni gibi bileşenleri farklı yapısal farklılıklara uğramaktadır. p16Ink4a lokusunun delesyonu ya da sessizleştirilmesi, siklin D1 odağının amplifikasyonu ve RB1 geninin bialelik mutasyonu farklı farklı birçok kanser hücresinde bozulmuş durumdadır.[10] RB gen yolağının bu bileşenleri kanser tedavisinde kullanılabilecek hedefler olarak görülmektedir. Bu gen yolağındaki beş farklı protein ailesi arasında fonksiyonel etkileşimler söz konusudur. Ink4a protein ailesi; p16Ink4a, p15Ink4b, p18Ink4c, p19Ink4d, AKN domainini içeren küçük sabit ısılı proteinlerdir. Ink4 proteinlerinin her biri cdk4 ve cdk6’ya bağlanarak bu siklin bağımlı kinazların aktivitelerini inhibe etmektedirler. Cdk4/6, siklin D bağımlı protein kinazlardır. Siklin D proteinlerinin her biri cdk4 ya da cdk6 ile etkileşime girerek aktif kinaz kompleksini oluşturmaktadır. Ink4 proteinleri, cdk4/6 için aktif kinaz kompleksinin oluşumunu engellemek amacıyla siklin D ile yarışmaktadır. Hücre proliferasyonu süresince siklin D/cdk4/6 kompleksi, hücrenin mitojenik sinyallere tepki vermesiyle hücre döngüsü başlatıldığında aktive olmaktadır. SiklinD/cdk4/6 kompleksinin hücredeki ana hedefi RB cep protein ailesidir. Bu RB cep proteinleri ailesi kromatin yapılarını ve transkripsiyon faktör aktivitelerini düzenlemek için çoklu peptid bağlayıcı cepler ve birleştirici nükleer protein komplekslerini içermektedir. RB cep proteinlerinin SiklinD/Cdk4/6 ile fosforilasyonu sonucu RB-E2F etkileşimi ortadan kalkmaktadır. E2F, hücre döngüsünün progresyonuna (Siklin E ve Siklin A), nükleotid biyosentezine (timidilat sentetaz ve ribononükleotid redüktaz), DNA replikasyonuna (MCM7 ve cdc6) ve mitotik progresyona (Siklin B1 ve cdk1) neden olan birçok genin promotörüne bağlanır ve onların aktivitelerini düzenlemektedir. Ayrıca E2F proapoptotik genlerin ekspresyonunu uyarmakta ve böylece RB gen yolağındaki değişimler sitotoksik ajanlara tepki olarak tümör hücresini etkilemektedirler.

    E2F Transkripsiyon Faktörleri
    Memelilerde en az üç çeşit E2F transkripsiyon faktörleri vardır. Aktive edici E2F’ler arasında E2F1, E2F2, E2F3 transkripsiyon faktörleri en iyi bilinenleridir. Bu transkripsiyon faktörleri, RB gen yolağında hücre döngüsü ile ilgili olan genlerin transkripsiyonu ile inaktif hale dönüştürüldüklerinde S fazına girişi sağlarlar. Baskılayıcı E2F proteinleri olan E2F4 ve E2F5 ise, RB aile üyeleri ile bir kompleks içinde olan E2F hedef genlerinin transkripsiyonlarını baskılamaktadır. E2F proteinlerinin üçüncü kategorisinde yer alan E2F6, E2F7 ve E2F8 transkripsiyon faktörleri E2F hedef gen ekspresyonunu baskılamakla birlikte RB bağlanmasından bağımsız bir fonksiyona sahiptirler.[11] E2F transkripsiyon faktörlerinin birçok hücresel aşamada rol aldığı çok sayıda mikroaray çalışması ile kanıtlamıştır.[12] E2F transkripsiyon faktörleri tarafından düzenlenen, apoptoz ve DNA hasarını kontrol eden genler olmak üzere farklı kategoride birçok gen bulunmaktadır (Şekil 1). E2F tarafından düzenlenen ve bugün birçok kanserde etkili olduğu bilinen bir başka gen grubu ise Ras yolağındaki genlerdir.[13]

    Sekil 1: E2F hem büyüme artışına neden olan genler hem de büyüme baskılayıcı genleri düzenler. E2F hedef genlerinin ekspresyon düzeyleri ile hücre kaderinin belirlenmesindeki dengeyi sağlar.

    Retinoblastoma Protein Ailesinin Hücre Proliferasyonundaki Rolü
    Retinoblastoma, hücre döngüsünün S fazına girişinde anahtar inhibitör olarak görev almakta ve bu yolla hücre proliferasyonunu düzenlemektedir. RB protein ailesi, G1 progresyonu, S fazına giriş ve hatta mitozdan çıkış gibi hücre döngüsünün diğer aşamalarını da düzenleyici bir role sahiptir. RB protein ailesinin hem E2F’ye bağlı hem de bağımsız olarak etkili olabilmektedir. RB protein ailesi G1 progresyonu boyunca ekspresyon düzeylerinde farklılık gösterirler.[14] G1’in erken fazında p130 ve p107 yüksek seviyede eksprese edilmekte ve bu proteinler baskılayıcı E2F’ler ile ilişki içinde görevlerini sürdürmektedirler. Gen ekspresyonunun baskılama görevi olan baskılayıcı E2F’ler gen ekspresyonunu baskılamak için RB protein ailesine ihtiyaç duymaktadırlar.[15]

    Retinoblastoma Protein Ailesinin Apoptozdaki Rolü
    Retinoblastoma proteini, hücre döngüsünü düzenlemesine ek olarak, apoptoz gibi hücre ve organizmanın diğer fonksiyonlarını da düzenler. RB, apoptoz düzenleyicilerin ekspresyonlarının kontrolü ile apoptozu direkt düzenleyebildiği gibi hücre döngü progresyonunu düzenleyerek indirekt olarak da bu düzenlemeyi yapabilmektedir. RB gen yolağı ayrıca proapoptotik faktörlerin transkripsiyonel düzenleyicisi olarak da apoptozu düzenleyebilmektedir. E2F1 aşırı ekspresyonu proapoptotik genler olan Arf, p73, APAF-1, Smac/ Diablo ve Omi HTRA2 gibi genlerin transkripsiyonel aktivasyonuyla apoptoza neden olmaktadır. [16,17] E2F, ARF ve PIN gibi proteinlerin düzeylerini artırarak p53 proteininin stabilizasyonu yoluyla apoptozu düzenleyebilmektedir.[17] RB/E2F proteinleri ile proapoptotik hedef genlerin ekspresyonlarının düzenlenmesi diğer düzenleyiciler ve sinyal yolakları ile yürütülür. Örneğin GABP direkt E2F1 ile bağlanır ve özellikle E2F1 bağımlı apoptozu inhibe eder.[18] Ayrıca DNA hasar sinyalleri RB proteininin asetilasyonuna neden olur ve E2F1’e bağlanmasını engelleyerek E2F1’in proapoptotik aktivitesini etkinleştirir (Şekil 2).[19,20]

    Sekil 2: Retinoblastoma proliferasyon, apoptoz ve farklılaşma sinyallerinde temel aracıdır. Retinoblastoma, EID ve ID2 farklılaşma inhibitörlerinin downregülasyonu ile farklılaşmayı düzenler. Retinoblastoma aktivatör- E2F’leri inhibe ederek hücre döngüsü progresyonunu engeller. p107 ve p130, baskılayıcı E2F’leri ayarlayarak hücre döngüsünden çıkışı sağlar. E2F1’in deregülasyonu ise apoptoza neden olur.

    Retinoblastoma Protein Ailesinin Farklılaşmadaki Rolü
    Retinoblastoma yolağı gelişmiş organizmalardaki hücrelerin farklılaşmasında önemlidir. Gelecekteki kanser terapilerinin tümörün büyümesini durdurabilmesi, farklılaşma yolaklarının tekrar aktif hale getirilebilmesi ile başarılı olacağı düşünülmektedir. Bu yolla tümör hücreleri farklılaşma ve proliferasyonu durdurabilirler. RB yolağının farklılaşmanın düzenlenmesindeki rolünün anlaşılması bize kanser hücrelerinde farklılaşmanın tamamlanması ve proliferasyonun bloklanması için yeni hedefler sunacaktır.

    Retinoblastoma yolağının memeli hücrelerinde farklılaşmayı düzenlediğine ilişkin bilgiler mevcutsa da RB’nin farklılaşmadaki rolü hücre döngüsünden çıkışı düzenlemesi ile ilgilidir. RB gen fonksiyonu olmayan hücrelerin, hücre döngüsünden çıkamadığı ve farklılaşmayı sonlandırana kadar proliferasyona devam ettiği gözlenmektedir. Örneğin RB geni olmayan hematopoetik sistem hücreleri tam olarak farklılaşamamakta ve durum miyeloproliferatif hastalıkların gelişimine neden olmaktadır. Bu hastalıklar da öncül hücrelerin sayısının artmasına ve daha fazla tümör oluşumuna neden olmaktadırlar.[21] RB geni bulunmayan osteoblastların hücre döngüsünden çıkışta problem yaşadıkları görülmekte ve bu durum da RB’nin hücre farklılaşması ve hücre döngüsü çıkışı arasındaki bağlantı için gerekli olduğunu kanıtlamaktadır.[22] Bu sonuçlar, RB’nin hücre döngüsünün çıkışını ve farklılaşmış hücrelerin pasif durumunu dengelemekte önemli role sahip olduğunu destekler niteliktedir.

    Kanser Hücrelerinde Retinoblastoma Gen Yolağındaki Değişiklikler
    Kanser araştırmacıları kanser hücrelerinde hücre proliferasyonuna neden olmasından dolayı RB gen yolağıyla ciddi şekilde ilgilenmişlerdir. Bu yolakta Ink4 ailesi ve RB protein ailesinin fonksiyonu tümör baskılayıcı durumdayken; Siklin D, cdk4/6 ve E2F protein aileleri tümör hücresinin proliferasyonu yönünde etki etmektedirler. 206 primer glioblastoma tümörü üzerinde yapılmış kapsamlı genom ve transkriptom analizi çalışmasında, RB yolağının primer glioblastoma örneklerinde değiştiği görülmüştür.[23] Bu sonuçlar da kanser hücrelerinde, RB yolağının değişiklikler gösterdiğinin kanıtı olarak değerlendirilmektedir.

    Kanser Terapisinde Retinoblastoma Gen Yolağı
    Retinoblastomanın kanser hücrelerinde en az üç farklı fonksiyonu bulunmaktadır. Kanserlerin birçoğunda RB yolağı, ya RB geninin mutasyonu veya delesyonuyla ya da onun fonksiyonel inaktivasyonuyla etkisiz hale getirilmektedir. RB gen fonksiyonunun kazanıldığı çok az sayıda kanser tipi bulunmaktadır. RB yolağının durumuna bağlı olarak kanser hücrelerine özel hedeflerin kullanıldığı farklı stratejiler geliştirilebilir. RB yolağındaki RB, E2F, siklin D, Cdk4/6, p16Ink4a (CDKN2A) bileşenleri ve onların fonksiyonel etkileşimleri kanser tedavisinde hedef olarak kullanılmalarına neden olmuştur. RB yolağındaki genetik ve epigenetik değişiklikler birçok sporadik kanserlerde saptanmıştır. RB yolağının durumu radyasyon ve genotoksik ilaçlara tepki veren tümör hücrelerini etkilemektedir. Bu durum hücre döngüsünün siklin D1 degradasyonu aracılığı ile durdurulmasına ve böylece RB defosforilasyonuna neden olmaktadır. RB yolağının durumu, tümör hücresinin hormon ve mitojenik sinyalleri bloke eden diğer töropatik stratejilere tepkisini etkilemektedir. RB yolağındaki hasarlar E2F aktivitesinin deregülasyonuna sebep olmakta ve bu durum G1-S geçişini ve apoptozu destekleyerek gen ekspresyonunu uyarmaktadır (Şekil 3). Potansiyel töropatik stratejiler RB yolağındaki bu hedefleri direkt hedef almaya yöneliktir. [24] Kanser için ilaç geliştirmeyi amaçlayan birçok araştırma apoptozu uyarma üstüne odaklanmıştır.

    Sekil 3: Retinoblastoma, E2F, D-siklinleri, Cdk4/6, p16Ink4a(CDKN2a) gibi RB yolağı bileşenleri ve onların fonksiyonel etkileşimleri diagramda gösterilmiştir. Retinoblastoma yolağındaki genetik ve epigenetik değişimler birçok sporadik kanserlerde tanımlanmıştır ve bu defektler diagramın sağ üst köşesinde yer alan mor kutucukta özetlenmiştir. Retinoblastoma yolağının durumu tümör hücresinin radyasyona ve genetoksik ilaçlara tepkisini etkiler ve siklin D1 degredasyonu ve sonucunda RB defosforilasyonu ile hücre döngüsü arrestine sebep olur. Retinoblastoma yolağının durumu, hormonlar ve mitojenik sinyalleri bloke eden diğer teröpatik stratejilere karşı tümör hücresinin tepkisini etkiler. Retinoblastoma yolağındaki bir defekt E2F aktivitesinin deregülasyonuna sebep olur ve G1-S geçişi ve apoptoz için gen ekspresyonunu uyarır.

    Diğer uygulanabilir seçenekler hücre proliferasyonunu inhibe etmek, hücresel senesense neden olmak ya da farklılaşma yolaklarını yeniden aktifleştirmek ve böylece hücrenin farklılaşmasını ve proliferasyonunu durdurmayı sağlamak olarak sıralanabilir. RB’nin geri dönüşümsüz inaktivasyonu olmadığı kanserler için, tümör oluşumunu engellemek açısından RB fonksiyonunu yeniden aktif hale getirmek olası bir çözüm gibi görülmektedir. Fakat özellikle hücre tiplerini ve hücresel içeriklerini tamamıyla anlayabilmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Farklılaşmanın düzenlenmesinde RB gen yolağının rolünün anlaşılması bizlere kanser hücrelerinde farklılaşmanın ve proliferasyonun bloke edilmesi açısından uygulanabilir bir hedef sunacaktır.

    Retinoblastoma Gen Mutasyonları ve Retinoblastoma
    Retinoblastoma1 geni 13. kromozomun q14.2 bandında, 27 eksona sahip yaklaşık 200 kb’lık alan kaplayan bir gendir. RB1 geninin kalıtsal yatkınlık oluşturma mekanizması bi-alelik inaktivasyon ile gerçekleşmektedir. Bugüne kadar RB1 geninde 900’den fazla mutasyon tanımlanmıştır.[25] Bu mutasyonların genin herhangi bir bölgesindeki CpG adalarında gerçekleştiği gösterilmiştir.[26] RB gen mutasyonları retinoblastoma ve bu hasta grubunda oluşan sekonder kanserler ile sporadik akciğer, meme ve diğer birçok malinitede gösterilmiştir. [27-29] RB1 gen mutasyonlarının görülmediği kanser türlerinde ise pRB’nin inaktive olduğu gözlenmiştir. Bu da RB1 geninin kanser biyolojisinde son derece önemli bir rol oynadığını kanıtlamaktadır. [30] RB1 genindeki mutasyonların saptanmasında genin büyük oluşu, mosaizism, mutasyonel heterojenlik, mutasyonların kodlanmayan bölgelerde oluşu gibi birçok zorlukları mevcuttur.[31] Bununla beraber bu gendeki mutasyonların taranmasında quantitative multiplex PCR, sequencing, denaturing high-performance liquid chromatography (DHPLC) ve quantitative multiplex PCR for short fluorescent segments (QMPSF) assay gibi birçok farklı metod kullanılmakta ve bu metodların belirleme gücü %89-92 arasında değişmektedir.[32-

    SummaryIntroductionReferences

    nest...

    çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası