Özgür Duygu Durgun
DUVAR - "Leoparn Kuyruu", "Sis ve Gece", "eytann Pabucu" gibi sinema filmlerinin yan sra pek çok TV dizisi ve reklam filmine imza atan yönetmen, senarist ve yazar Turgut Yasalar, kendi ifadesiyle bir “meydan okumaya” soyundu ve Kurtulu Sava figürlerinden Ali amil'in hikâyesinin peine dütü.
Gazete arivleri, ailenin salad belgeler ve tanklklar nda 'Ali amil: Büyük Taarruz'un Küçük Tan' adl kitab kaleme alan Yasalar'n tarihsel kurgu türündeki roman, 30 Austos'ta raflarda olacak.
Ali amil, Ahlat’n Uludere köyünden Çobanoullar ailesinden eyh Bekta’n torunuydu. 1. Dünya Sava balayp memlekette seferberlik ilan edilince aabeyi Sarkam cephesinde savamaya gönderildi. O askere gidemedi, gidemezdi de
Sarkam bozgunu sonrasnda Ruslar, Trabzon, Rize demeden ilerliyordu, hedefleri Halep'ti. Ahlat'tan da geçeceklerdi. Binlerce insan yollara dökülmü, Ruslardan kaçyordu. Ali amil ve ailesi de o hengamede Mardin'de buldular kendilerini. Dönemin Sava Bakan Enver Paa'ya Mardin'deki handa çay servisi yapt gün, hayat deiecekti.
Ahlat'tan Mardin'e gelen; oradan da Enver Paa'nn talimatyla Paa'nn stanbul'daki konanda yaamaya balayan Ali amil, Osmanl Saray’nn önde gelen isimleriyle uzun yllar yaad. Sarayda yeri geldi emir eri gibi çalt, yeri geldi paalarn tavla arkadaln yapt. Enver Paa ve ei Naciye Sultan ile geçirdii iki yln ardndan yolu, Sultan Vahdettin'in damad ve son Osmanl sadrazam Ahmet Tevfik Paa’nn olu smail Hakk Bey (Okday) ile kesiecek ve birlikte Milli Mücadele'ye katlacaklard. Dahas, Mustafa Kemal ile tanacak, ayn sofrada oturacakt. Cephede muhaberat, postaclk gibi görevler üstlenen amil’in atld bu serüven onu, Büyük Taarruz zaferiyle taçlanan Kurtulu Sava'nn 'küçük ama dev' kahraman yapacakt.
Ali amil Güler, Büyük Taarruz'un yl dönümü olan 30 Austos'ta hemen her sene adna abartl güzellemeler ve kalpakl askeri üniformal fotorafyla sosyal medya paylamlarnda karmza çkyor. Hikâyesi, çou kez “Kurtulu Sava'na katlan dev yürekli cüce” ya da “Saray soytarlndan Atatürk'ün sofrasna bir cücenin hikâyesi” balklaryla anlatlp geçilir. Ancak Osmanl Saray’nda geçirdii yllar, Enver Paa ile olan ilikisi, Mustafa Kemal Atatürk ile tanmas ve cepheye katl gibi detaylar, ehir efsanesinden öteye gitmez.
Ali amil'i, ilk kez yaklak alt yl önce Ylmaz Özdil'in kaleme ald gazete yazsyla duyduunu belirtiyor Turgut Yasalar. Özdil o yazda, Ali amil'in adeta köle gibi Enver Paa'ya hediye edildiini, üzerine giydirilen gülünç giysilerle saray soytars olarak paalar ve sultanlar elendirdiini ima ediyordu. Peki, gerçek böyle miydi?
Meraknn peine düen Turgut Yasalar kitapta, Ali amil'i bir sirk figürü olarak deil; etten ve kemikten bir insan olarak anlatyor.
Yasalar'n, Ali amil’in hayatta olan yaknlarndan ald bilgi ve belgelere göre, Ali amil öyle basit bir “saray soytars” deil. Hatta aile, dedelerinin bu sfatla anlmasndan epey rahatsz olmu ve birkaç yl önce “Bizim dedemiz saray soytars deildi” minvalinde bir mektup kaleme alm. Bu mektup adresini bulmu mu bilinmiyor. Zira Özdil'in tarihli köe yazsnn ardndan bu hikâye, sosyal medya etkisiyle kartopu gibi büyümü ve yüzlerce, binlerce internet sitesinde yer alm.
Yasalar, “ santimetrelik Ali amil'in hikâyesini özel klan ne?” sorusuna u cevab veriyor: "Her eyden önce nüktedan, hazrcevap ve çok sevimli bir adam. Fiziksel dezavantaj onu anti sosyal bir ucube de yapabilirken o insanlarla tatl dili sayesinde sayg duyulan bir karaktere dönümü. Vahdettin'in damad smail Hakk Bey ile beraber Milli Mücadele'ye katlmas, bu vatan için bir eyler yapma arzusunda samimi olduunu ve ayn zamanda özgüveninin ne denli yüksek olduunu gösteriyor."
Yasalar, kitabn amil'e iade-i itibar kitab olarak kaleme aldn belirtiyor. Kitapta çok sayda kaynaktan yararlandn söyleyen Yasalar, “Özellikle Ahmet Tevfik Paa’nn torunu Ahmet efik Okday’n yazd 'Büyükbabam Son Sadrazam Ahmet Tevfik Paa', 'Osmanl'dan Cumhuriyet'e Padiah Yaveri ki Sadrazam Olu Anlatyor' adl kitaplar, bu çerçevede anmak isterim” diyor. Yasalar, dönemin kstl imkanlarna ramen rütiyeyi (ortaokul) bitirmi Ali amil'in bilgisi, görgüsü ve nüktedanlyla “soytar” ifadesini katbekat aan bir konumda olduunu vurguluyor.
Kurtulu Sava sonrasnda ilan edilen Cumhuriyet ile birlikte sivil hayata zmir’de devam eden Ali amil, emeklilik günlerinde Kahramanlar semtinde bir kahvehane iletiyor. Daha sonra kahvehaneyi satp Alsancak'ta bir Rum evi satn alyor ve ömrünün sonuna dek ailesiyle beraber o evde yayor. ki defa evleniyor, ayrlyor. Hiç çocuu olmuyor. Çevresinde sevilen, saylan bir isim olan Ali amil'i tek bir gün takm elbisesiz gören yok. Evden çkaca zaman tertemiz kyafetlerini giyiyor. Usta bir tavla oyuncusu olan Ali amil'in bir baka ilginç özellii de kraathanesinde bir kütüphanesi ve plaklarnn olmas…
Ali amil, cephede bulunduu süre boyunca karargâhtan hiç çkmam. Dier askerler gibi dümanla göüs göüse çarpmam. Onun ii asker mektuplar yazmak, annelerden veya sevgililerden cepheye gelen mektuplar okumak olmu. Bir dier görevi de artk bulunamayan Osmanl damga pullarn gazete kesiklerinden yeniden üretmek…
“Ali amil, Kurtulu Sava'nn saysz isimsiz kahramanlarndan biri” diyor Turgut Yasalar. “Uzun ve erefli bir hayat sürmü. Her zaman iinde gücünde olmu. Bir kahraman gibi yaamad için toplum tarafndan da fark edilmemi. Sanrm onun da ilgi çekmek için özel bir çabas olmam. Ancak ilginçtir, zmir'de uzun zaman yaad ama hiçbir zmirli gazeteci evine veya kahvesine gidip de kendisiyle enine boyuna bir söylei yapmam. Bu kitap için aratrma sürecinde dorusu ben böyle bir habere rastlamadm. Bu ilgisizlie anlam vermek güç. Hayat Mecmuas’nda yaynlanan tek bir söyleisi var. Orada da muhabir, kendisine stiklal Madalyas olup olmadn soruyor. 'Yok' diye cevap veriyor ama smail Hakk Bey’in kendisine verdii, 'Cephede bilfiil bulunduuna' dair bir evrak ile 2. Ordu Komutan Yakup evki Paa’nn verdii yol vesikasn gururla sakladn söylüyor''.
Yasalar, ’te, tam 80 yanda hayatn kaybeden Ali amil’in son yllarn öyle anlatyor: “Ali amil’in eski saray mensuplaryla ilikileri hayat boyu kopmad. Vahdettin'in torunu, smail Hakk Bey’in Ulviye Sultan’dan olan kz Hümeyra Hanm ve ei Halil Özba, Kuadas’nda kentin hemen giriindeki yarmada üzerine Ksmet adnda bir otel yaptrmlard. Otel, krallarn, kraliçelerin, prenslerin, prenseslerin urak yeriydi. Özellikle bahçesi dillere destand. Hümeyra Hanm Sultan, kâh Söke’ye kaynpederinin evine, kâh Kuadas’ndaki otele gittiinde Ali amil’i de götürürdü. smail Hakk Okday ve kardei Ali Nuri Okday’n ailelerinin zmir’de yaayan tüm fertleriyle ilikisi sürüyordu. Özellikle çocuklarla aras çok iyiydi.”
Yasalar, en üzüldüü eyin hiç kimsenin hatrlarn yazmam olmas olduunu ifade ediyor. Yasalar, "Bu memleket Balkan Savalar’ndan Kurtulu Sava’na tam 10 yl boyunca savalardan ban kaldrmam. Düünsenize hikâye kaynyor aslnda. Ama nedense bu 10 yllk dönemin edebiyata yansmas çok snrl olmu. Milli Mücadele’nin hala ad bilinmeyen çok fazla kahraman var. Mesela, Büyük Taarruz srasnda Ali amil'in tümendeki komutan olan Air Bey Sava sonras ailesiyle zmir'e yerlemi. smet nönü'nün Harbiye'den snf arkada. Air Bey, Yunan kumandan Trikupis'i esir alan, yani savaa son noktay koyan komutanlardan biri. Hncal Uluç'un aabeyi Öcal Uluç bir ara gidip konumak istiyor kendisiyle. Reddediyor. Böyle yazlmayan çok hikâye var. gal döneminde yazlan romanlara dair bir döküm yaptm. Toplam 30 roman yazlm. Bu olacak ey mi? Ali amil gibi daha nice hikâye var aslnda. Hiçbiri yazlmam bilinmemi. Bu anlamda ne yazk ki, çorak bir ülkede yayoruz” diye konuuyor.
Yasalar’n Ali amil hayatta olsayd en çok sormak istedii soru ne olurdu? Yasalar, amil’in hikâyesini bir de kendi azndan dinlemek istediini belirtiyor ve ekliyor: “Naciye Sultan ile karlatnda ilk duygusu neydi? Sarayda Enver Paa ve Naciye Sultan ile iki buçuk yl neler yaad? Enver yurt dna kaçtnda neler hissetti? Hepsini kendi azndan duymay çok isterdim. Ali amil’in hikâyesinin eksik parçalarn tamamlamaya çaltm. Keke birileri kendisiyle uzun uzun söylemi olsayd. Keke ben bu çalmaya çok önceleri balam ve imdi hayatta olmayan ve fakat onu yakndan tanm kiilerle görümü olsaydm. Keke romandaki tarihi kiiliklerin hepsi hatralarn yazm olsayd.”
Bu yaşıma kadar yolumu aydınlatan beş cümle öğrendiysem eğer, bunlardan üçünü borçlu olduğum canım öğretmenim Güner Sernikli öleli beri dağınık duruyordu kütüphanem. En son o tasnif etmişti kitaplarımı. Bize misafir geldikleri bir dönemde içeri kapanmış, birkaç gün uğraşmış, aradığım kitabı hemen bulabileceğim Dewey tasnif metoduna göre düzenlediği bir kitaplık bırakmıştı bana.
Sonra beni kuyunun dibinde bir taş gibi bırakıp gitti!
Yenileri eklenince kitaplığım da yavaş yavaş dağıldı. Aslında dağınık, düzensiz kalması biraz da hoşuma gidiyordu zira düzensiz bir kitaplıkta bir kitap aramak kadar zevkli bir şey yoktur. Bu vesileyle bir sürü kitaba dokunursun, bir çoğunu karıştırır, bir sürüsünün adını tekrar okursun. Sabahattin Eyüboğlu bilerek düzensiz bırakırmış kitaplığını mesela, soranlara da, “Aradığım kitabı bulmanın zevkini yaşamak için” dermiş.
Benimki de öyle
Ama hadi madem içeri kapanmışız, madem yapılacak çok fazla şey yok şu koruna günlerinde, o halde ben de kitaplığımı yeniden düzenleyeyim dedim, bismillah giriştim işe.
Kitaplık düzenlemek zahmetli iştir ama onu zevkli hale getiren şey, bir yığın hatıranı canlandırmasıdır. Bende oluyor mesela, hangi kitaba elimi atsam, ille de o kitabı edindiğim anı, günü hatırlarım. Bazılarını yeniden karıştırır, çok sevdiklerimi şefkatle okşarım.
Rahmetli Erdal Öz yaşarken hiç değiştirmediği o güzelim beyaz kapaklı eski Can Yayınlarını bir rafa dizerken, Ahmet Altan’ın “Kılıç Yarası Gibi” romanı geçti elime. Rastgele açtım, karşıma, sayfadaki 5. Bölüm çıktı, şu paragrafla başlıyor:
“Mehpare Hanım Fransa’dan, yıllar sonra Beyoğlu’nun en tanınmış çapkınlarından biri olacak olan oğluna hamile olarak döndü; kışı geçirmek için Şişli’ye, ünlü Kürt Beyi Mir Bedirhan’ın oğlu ve Üsküdar kumandanı Ali Şamil Paşa’nın kardeşi olan Abdürrezzak Beyin köşkünün yanındaki köşke taşındılar, iki köşkün bahçeleri birbirine bitişikti.”
Korona belası memleketimize gelmeden önce yazmayı düşündüğüm hikayeyi yazma fırsat doğdu işte.
İşime ara verdim, o bölümü tekrar okudum; bu mevzuya dair bir yığın şeyle birlikte
*
Aşağıda ayrıntısını yazacağım, sonuçları hem İstanbul’daki Kürtler, hem de siyasi tarihimiz üzerine oldukça dramatik etkiler yapan hadise üzerine Sultan Abdülhamit’in, aralarına husumet giren Üsküdar-Selimiye Kumandanı ve Yaver-i Hazret-i Şehriyari Ali Şamil Paşa ile İstanbul Valisi ve Şehremini Rıdvan Paşa’yı ayrı ayrı huzura çağırdığını yazar Ahmet Altan romanının o bölümünde. Sultan Abdülhamit, Kürdistan’da yeni bir isyana mahal vermemek için Kürt Ali Şamil Paşa’ya karşı hiddetini az biraz gizler, küskün durur, azarlayıcı bir sesle konuşur sadece.
İstanbul Şehremini Arnavut Rıdvan Paşa’yı ise sert bir dille azarlar, Ali Şamil Paşa’ya karşı sakladığı öfkesini Şehreminine göstermekten çekinmez.
*
Kasım yılında başlayan hadise yılının baharında İstanbul’u sarsacak büyük bir cinayete, ardından da üç bini aşkın insan hayatının sürgün ellerde sefalet içinde tükenmesine yol açan büyük bir faciaya dönüşür.
Yağmurlu bir kış günü, Mabeyn Mütercimi, Şurayı Devlet azası Bedirhaniler’den Abdürrezzak Bey’in gün geçtikçe şişmanlayan birinci karısı bir akraba ziyaretinden dönerken, arabasının tekeri, ana caddeden yüz metre içerde kalan köşkünün girişinde çamura saplanıp kırılır, eve kadar çamura bata çıka yürümek zorunda kalır kadın. Kadının üzerine o günlerde yeni bir kuma gelmiş, zaten öfkesi burnunda, kocası Abdürrezzak Bey gönlünü hoş tutmak için “merak etme, ben hal ederim” der. (Ahmet Altan’ınki romancı kurgusu tabi.)
O sırada Şişli Caddesi’ne parke döşeniyor, Abdürrezzak Bey, Şehremini Rıdvan Paşa’ya kahyasını gönderir, hazır elleri değmişken yüz metrelik kendi köşkünün yolunu da döşemelerini ister. Ancak iki paşanın arası eski bir kız isteme meselesi yüzünden açıktır, Rıdvan Paşa elde yeteri malzeme yok diyerek kahyayı geri gönderir.
Abdürrezzek Bey’in gururu kırılır, kahyasına, gidip Rıdvan Paşa’nın kahyası Ahmet Ağa’yı derdest edip getirmelerini, köşkün yolu yapılıncaya kadar da alıkoymalarını emreder.
Öyle yaparlar. Arnavut kahyasının Kürtler tarafından alıkonulduğunu duyan Rıdvan Paşa amelebaşını çağırır, yanına yüz adam alarak gidip Ahmet Ağa’yı kurtarmalarını emreder. Ameleler silahlanır, köşkün etrafını sararlar. Kısa bir süre sora Osmanlının payitahtının göbeğinde büyük bir silahlı çatışma başlar.
Çatışmada Abdürrezzak Bey’in oğlu aldığı bir kurşunla yere serilir. Oğlunun vurulduğunu duyan Abdürrezak Bey, “Salın Ahmet Ağa’yı, ben bunun hesabını o Rıdvan Paşa melununa daha sonra sorarım” der.
Abdürrezzak bey, (her ne kadar Ahmet Altan “kardeşi” dese de) amcası Ali Şamil Paşa’ya haber salarak, oğlunun Rıdvan Paşa’nın adamları tarafından öldürüldüğünü bildirir. (Oysa öldürülen bir oğul yoktur, Bedirhanilerden Bedirhan adında biri yaralanmıştır olayda o kadar, Ahmet Altan romancı gözüyle bakıyor meseleye.)
İşte bu olay üzerine Sultan Abdülhamit, Ali Şamil Paşa ile Rıdvan Paşa’yı huzura davet eder.
Ancak olaylar hiç de onun düşündüğü gibi gelişmez.
*
23 Mart Cuma günü Haydarpaşa’dan kalkan banliyö treni saat tam ’da iki katlı Göztepe İstasyonu’nda durur. İstanbul Şehremini Rıdvan Paşa, sırtında sırmalı redingotu, başında kırmızı fesi, göğsündeki nişanları, ayağında rugan ayakkabılarıyla gururla iner trenden. Otuz metre uzakta, şu anda kendi adını taşıyan sokağın başında onu eve götürecek arabası duruyor. Arabaya doğru birkaç adım atar ki, trenden inen kalabalığın içinden sıyrılan dört kişi çapraz ateşe tutarlar onu, iri bedenine sekiz kurşun isabet eder.
O dakikaya kadar tam tamına 15 sene, 5 ay, 19 gün İstanbul’a hizmet etmiş, Dersaâdet’in 29’ncu Belediye Başkanı ve Valisi, Sultan Abdülhamid Han’ın Şehremini, Rıdvan İsmail Paşa, çarşıda alışveriş yapan kadınların, sokakta oynayan çocukların, dükkanını bekleyen esnafın, trenden inip aceleyle evlerine varmak isteyen kalabalığın gözleri önünde on dakika içinde can verir.
Suikastçılar dört kişiydi. Abdullah oğlu Mehmet ile Esat oğlu Sadullah 22 yaşındaydılar, ikisi de Bitlisliydi. 33 yaşındaki Mehmed oğlu Ahmed Vanlıydı. 35 yaşındaki Tatar oğlu Abdullah olarak bilinen Emin ise Hakkariliydi.
Ortak noktaları dördünün de Kürt olmasıydı.
Namluları henüz soğumamış miri tabancalarını kuşaklarının arasına sokup büyük bir soğukkanlılıkla faytona atlayıp en yakın karakola giderler. Şehremini Rıdvan Paşa’yı bilerek ve tasarlayarak öldürdüklerini zapta geçirtip, yine aynı şekilde faytona atlayıp Selimiye Kışlası’nın yolunu tutarlar. Orada onları Abdürrezzak Bey’in amcası, Selimiye Kışlası Komutanı, Kadıköy Belediye Başkanı, 93 harbinde ayağından yaralandığı için “Topal Paşa” olarak ünlenen Cizre Beyi Mir Bedirhan’ın oğlu Ali Şamil Paşa bekliyor. Katiler o gece kışlada tutulurlar, ertesi gün Abdürrezzak Bey amcasına baskı yapınca serbest kalırlar.
Daha sonra katillere yakalanma kararı çıkar ve hadiseyle ilgili Abdürrezzak Bey sorgulanır ancak katilleri tanımadığını söyler. Fakat konağında yapılan aramada, suikastta kullanılan üç rovelver ile bir hançer yatak odasında ele geçirilir.
*
Sultan Abdülhamit çok hiddetlenir. Şehremini ona çok yakın bir yerde, uyarmasına rağmen herkesin gözü önünde Kürtler tarafından hunharca katledilmiştir.
Bu ne cüret! Derhal, İstanbul’da yaşayan Bedirhan ailesine yakın uzak ne kadar Kürt varsa alayını, en yakını Taif olmak üzere imparatorluk topraklarının en uzak yerlerine sürgün edilmeleri emrini verir.
Sürgüne 12 yaş üzeri bütün erkekler dahildir. O sırada İstanbul’da Bedirhan ailesinden erkek yaşıyordu, bunlarla ilişkide olanların toplam sayısı ise 3 bini buluyordu.
Ali Şamil Paşa’ya da Trablusgarp yolu görünür.
*
Bedirhanilerin yolunu İstanbul’a düşüren Cizra Botan Bey’i Mir Bedirhandır. ’te Cizre’de büyük bir isyan kalkışır, Temmuz’unda Osmanlıya yenilir, teslim olur. Sultan Abdülmecit’in emriyle Cizre’de bulunan bütün Bedirhaniler İstanbul’a getirilecektir! Sahip oldukları her şeyi akrabalarına bırakarak, Bedirhan Bey ailesinden 49, akrabalarıyla birlikte kişi 50 gün süren bir yolculuk sonucunda İstanbul’a getirilir. 22 Ekim günü Bedirhan Bey ve ailesi toplam kişi Girit’e gönderilir. (Bunların arasında 21 hamal da vardı ki, onlar hiçbir zaman Girit’ten dönemedi.)
Sultan Abdülmecit ölüp yerine Abdülaziz tahta geçince ’ün ilk aylarında Bedirhan ailesi 16 yıldan sonra İstanbul’a taşınır.
Fatih’te bir konağa yerleşir aile. Bedirhan Bey’in 4’ü nikahlı, diğerleri cariye 14 eşi vardır. ’da Şam’da vefat ettiğinde 21’i kız, 21’i erkek olmak üzere toplam 42 çocuğu hayattaydı. Çocuklar İstanbul’da evlenirler, Padişah emriyle Bedirhan Bey’in bütün çocukları ve torunları Mektebi Sultani, yani Galatasaray Lisesi’nde okuma imtiyazına sahiptir.
O yüzden ailede yetişenlerin bir kısmı paşa, bir kısmı yüksek bürokrat, bir kısmı da doğrudan Saray’da görev alırlar.
*
Abdülhamit İstanbul’da yaşayan bütün Bedirhaniler’e sürgün fermanı çıkardığında, Galatasaray Lisesi’nde 14 Bedirhani erkek çocuk okuyordu. Bunlardan ikisi, biri daha sonra Kürt davasının en büyük bayraktarı, Kürtçeyi Latin alfabesiyle buluşturan Celadet Bedirhan ile diğeri daha sonra Paris Kürt Enstitüsü’nün kurucusu olacak hukukçu kardeşi Kamuran Ali Bedirhan’dır.
Kamuran Ali Bedirhan’ın çok az kişinin varlığından haberdar olduğu çocukluk yılları hatıratı yakın bir zamanda Avesta Yayınları arasından çıktı. O kitapta, sürgün kararının çıktığı gün mektepten Bedirhanili çocukların toplanmasından başlayıp sürgün yolculuğunun bütün aşamalarını anlatır.
Celadet ve Kamuran kardeşlerin babası Emin Ali Bedirhan o sırada Konya’da yüksek bir görevdedir. Bütün aileyi bir trene bindirip Konya’ya gönderirler. Onlar yoldayken babaları da Konya’da tutuklanmıştır. Kafileye babalarınıda ekleyerek Isparta’ya gönderirler. Isparta’da iki yıl kalırlar.
Oradan da İzmir’e götürürler. Birkaç gün kaldıktan sonra bir gemiye bindirilerek Beyrut’a doğru yola çıkarılırlar. Bir süre sonra da kalebentlik hayatını yaşayacakları Akka’ya götürülürler.
Babanın serveti bitmiş, yorgunluk baş göstermiş, kalede sefil bir hayata mahkum olmuşlardır.
Çocuklar, nihayet bir yıl sonra, yılında, bu kalede, buraya aileden birisinin Rıdvan Paşa’yı öldürdüğü için geldiklerini anlarlar.
Kamuran Bey hatıratında, Şişli’deki o çatışmada yaralanmak suretiyle bir Bedirhani’nin kanının akıtılmış olmasının büyük kabahat olduğunu yazar, bunun bir yaptırımı olmalı. Aile meclisi toplanır, çeşitli intikam biçimleri tartışılırken, Ali Şamil Paşa nispeten daha “yumuşak” bir öneri ortaya atar: İlk fırsatta herkesin içinde Şehremini Rıdvan Paşa’yı tokatlayacak, böylece onurunu kıracak, bu da onu yeterdir! Ancak bu öneri Abdürrezzak Bey’i tatmin etmez, evine baskın düzenlenmiştir, daha ağır bir ceza ister. Sonunda parayla tutulacak dört Kürt’ün paşanın icabına bakmasına karar verilir.
*
Kamuran Bey’e göre, “Bavé Kurda” (Kürtlerin Babası) olarak bilinen Sultan Abdülhamit, Bedirhaniler için başta ağır bir ceza taraftarı değildi. Ancak sadrazam ve diğer vezirler ona kendi emniyetinin de tehlikede olduğunu, başıboş bırakılırlarsa Bedirhanilerin bir gün kendisine de saldıracaklarını söylerler. Bunun üzerine Sultan bütün Bedirhanilerin tutuklanmasını emreder.
Başta Ali Şamil Paşa olmak üzere Bedirhan Bey’in bütün oğulları, dört tetikçiyle birlikte “Mekka” gemisiyle Trablus’a gönderilirler. Neredeyse Osmanlı bürokrasinin önemli bir kısmı tutuklanmıştır. Hatta aileye selam verenler bile sürgünden payını alır.
Rıdvan Paşa suikastının mahkemesi Trablus’ta görülür. Rıdvan Paşa’yı öldürme kararı Başkentin dışında yaşayan aile bireyleri haberdar olmadığı halde bütün aile suçlanır. Dört suikastçı ile dört Bedirhan’i idam cezasını alır, diğerlerine sürgün cezası uygun görülür.
*
Ali Şamil Paşa, Halide Edip Adıvar’ın üvey babasıdır. Halide Hanım’ın annesi Berfidem Hanım, Paşa’dan boşandıktan sonra babası Mehmet Edip Bey’le evlenmiş. Ali Şamil Paşa’nın Berfidem Hanım’dan Mahmure diye bir kızı var, annesi genç yaşında ölünce Halide’yi biraz da üvey ablası Mahmure büyütür.
Halide Edip “Mor Salkımlı Ev” kitabında o sürgün günlerini anlatırken, “Ali Şamil Paşa’nın konağının yanında Mahmure Abla’nın oturduğu ev de abluka edilmişti. Kapısında daima bir polis bekliyor ve kimseyi içeri sokmuyordu,” diyor. Evi tren yoluna yakınmış, trenle oradan geçerken hep bakmışlar, görmek hiç nasip olmamış. Mahmure de hep geçen trenlere bakıyormuş belki onlardan birini görür diye ve bir gün Edip Bey’i görmüş trende, yasak kalktıktan sonra o anı şöyle anlatmış Halide bacısına:
“Bir gün babayı trende görünce polis yasağını unuttum, gözleri bizim pencerede ayakta duruyordu. Balkona koştum, ellerimi salladım. Birden bire ellerini yüzüne kapadı, ağlamaya başladı.”
23 Temmuz ’de ilan edilen meşrutiyetle birlikte idari olarak sürgüne gönderilenlerin tümü azat edilir.
Bedirhanilerin büyük bir kısmı şehirlerine, İstanbul’a geri döner. Kamuran ile Celadet kardeşler, eğitimlerine kaldıkları yerden “Vefa Lisesi”nde devam ederler. Bazıları da gittikleri yerden dönmezler. Onlardan birisi de Ali Şamil Paşa’dır, Trablusgarp’ta kalır, orada ölür.
*
Kütüphanemi düzenleme işi bittiğinde, Ahmet Altan’ın “Kılıç Yarası Gibi”sini, Mehmed Uzun’un “Kader Kuyusu”nu, Halide Edip Adıvar’ın “Mor Salkımlı Ev”ini, Ahmet Kardam’ın “Sürgün Yılları”nı ve Avesta Yayınları’nın “Kamuran Ali Bedirxan ()”ini yan yana aynı rafa daha bir özenle dizdim.
Zira onlara bu yazıyı borçluydum.
Rıdvan İsmail Paşa'nın bir erkek, üç kız olmak üzere dört çocuğu vardı. Oğlu Reşat Rıdvan Bey, tiyatro ve sinema ile ilgilenmiştir. II. Meşrutiyet döneminde Millî Osmanlı Tiyatrosu adıyla bir tiyatro topluluğu kurmuştur.[1]Darülbedayi kurulduğunda ilk yönetici kadrosunda da yer alan Reşat Rıdvan Bey, Türk sinemasının ilk uzun metrajlı filmi olan Himmet Ağa'nın İzdivacı’nın yönetmenliğini de yapmıştır.[1]
Kızlarından Fatma Hanım, Cumhuriyet'in ilk yıllarında çeşitli ülkelerde büyükelçilik ve Demokrat Parti'den 9. Dönem İzmir milletvekilliği yapan Hasan Vasfi Menteş ile evlenmiştir.[1]
Diğer kızı Hatice Hanım ilk olarak Recaizade Mahmud Ekrem'in oğlu olan Ercüment Ekrem Talû ile, daha sonra ise milletvekili Atıf Esenbel ile evlilik yapmıştır.[1]
En büyük kızı Nuriye Hanım ise 'daki İzmir Suikastı'nın ardından asılarak idam edilen İsmail Canbulat ile evlilik yapmıştır.[1]
Rıdvan İsmail Paşa, yılının başlarında Bedirhan aşiretinin kurucusu Bedirhan Bey'in torunu ve II. Abdülhamid'in Mâbeyn mütercimi ve Şûrâ-yı Devlet azası Abdürrezzak Bey ile Nişantaşı'ndaki bir yol yapımı nedeniyle husumet yaşadı.[2] Rıdvan İsmail Paşa'nın aslen Tokatlı olan Ahmet Ağa isimli yardımcısının Nişantaşı'nda bir konağı bulunuyordu. Abdürrezzak Bey de Nişantaşı'nda bir konak yapıp konağına kadar yol yapılmasını istedi fakat cevap alamadı.[2]Ahmet Ağa’nın konağının önüne ise kaldırım yapılmaya başlanınca Abdürrezzak Bey adamlarını göndererek Ahmet Ağa’yı alıkoydu ve darp etti.[2] Durumu haber alan şehremini, yol amelelerini Ahmet Ağa’yı kurtarmak için göndermiş ve iki grup arasında çatışma yaşandı.[2] Olayı haber alan Sultan Abdülhamid iki tarafın da barışmasını ve meselenin kapatılmasını istedi.[1]
23 Mart cuma günü Yıldız Hamidiye Camii'ndeki padişahın Cuma selamlığına katılan Rıdvan İsmail Paşa, namazın ardından oğlu Reşat ile birlikte Göztepe'deki konağına gitmek üzere Anadolu Yakası'na geçti. Trenle geldiği Göztepe İstasyonu'nda kendisini bekleyen araca geçmek üzereyken Abdürrezzak Bey'in adamları tarafından suikaste uğradı. Şehremini yaklaşık 10 dakika sonra 49 yaşındayken öldü.[1][2]
Suikastı gerçekleştirenler Bedirhan Bey'in oğlu, Abdürrezzak Bey'in amcası ve ayrıca Selimiye Kışlası'nın kumandanı olan Ali Şâmil Paşa'ya teslim oldular.[1] Fakat bir gece sonra Abdürrezzak Bey tarafından serbest bırakıldılar. Şehremini Rıdvan İsmail Paşa'nın öldürülmesine çok kızan Sultan II. Abdülhamid Bedirhan ailesinin cezalandırılmasını istedi. 6 Nisan tarihli Meclis-i Vükelâ kararının ardında aile ile birlikte birçok Kürt Trablusgarp ve Şam'a sürgüne gönderildi.[1][2] Ali Şâmil Paşa iki yıl sonra Trablusgarp'ta sürgünde ölürken, birkaç yıl sonra affedilen Abdürrezzak Bey ise bazı iddialara göre yılında İttihat ve Terakki tarafından Musul’da öldürüldü.[3]
Rıdvan İsmail Paşa'nın cenazesi sade bir devlet töreni ile Küçük Mecidiye Camii’nde kılınan namazın ardından, caminin hemen yakınındaki Yahya Efendi Tekkesi'nde mezarlığa defnedildi.[1]
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası