halkçılık beyannamesi nedir / HALK ÇAĞININ ÜRÜNÜ “HALKÇILIK BEYANNAMESİ” | Öncü Gençlik

Halkçılık Beyannamesi Nedir

halkçılık beyannamesi nedir

Dilimize Arapçadan geçmiş olan “halk” sözcüğü en geniş anlamıyla kalabalık insan topluluğu olarak ifade edilmektedir. Genel olarak bir devletin sınırları içerisinde yerleşmiş ve yasalarına bağlı olan insanların tümüne “halk” denilmekle birlikte, bu sözcüğün inceleme alanlarına göre değişik anlamları da mevcuttur. Örneğin; toplum bilim terimi olarak “halk” kültürleri ortak olan bireylerin, grupların oluşturduğu nüfus topluluğudur. Yönetim açısından ise milletin aydınlar ya da kamu görevlileri dışında kalan kısmıdır. Dilimizde kullanılan halk deyimi İngilizce “the people”, Fransızca “le peuple” karşılığıdır. Eski dilde “ahali” kelimesi de aynı anlamı ifade eder. Osmanlı devletinde “halk” aydınların ve ayrıcalıklı kişilerin (bürokrat, yüksek dereceli memur vb.) dışında kalan insan topluluğu olarak ifade edilmiştir. “Halk” sözcüğünün Türk Milletini ifade ettiği ilk kez Ziya Gökalp tarafından savunulmuş, Atatürk ile birlikte Milli şuurumuza yerleşmiştir. Atatürk’e göre; Türkiye’de yerleşmiş, dili, soyu, dini ve felsefi inancı ne olursa olsun bu topraklarda yaşama arzusunda olan herkes Türk halkını oluşturur. Türk halkı; Türk Milletini, Türk vatandaşlarını ifade etmektedir. Halk ile millet arasında bir birlik ve eşdeğerlik vardır. Halkın belirli amaçlara yönlendirilerek bilinçlenmesi ile millet ortaya çıkar. Cumhuriyetçilik ilkesinin doğal bir sonucu olan halkçılık ilkesi ise yönetim, ekonomi, siyaset, devlet ve toplum düzenlemelerinin bireyler arasında fark ve ayrılık gözetmeksizin tüm vatandaşlara eşit şartlarda götürülmesidir. Atatürk’ün halkçılığında imtiyazlı bir sınıf olmadığı gibi halkçılık bireysel değil toplumsal bir güç olarak ifade edilmiştir. Halkçılık aynı zamanda Cumhuriyetçilik ilkesinin öngördüğü demokratik, özgürlükçü, çoğulcu yönetimin yasalardaki bir hak olmaktan çıkarılıp işlerliğe kavuşturulmasını, yönetimde, siyasette, kalkınmada, gelir dağılımında devlet ve millet imkânlarının kullanılmasında halk yararının gözetilmesini amaçlamaktadır. Ana hatlarıyla, halk yönetimi, eşitlik, sınıfsızlık, gibi üç temelden oluşan halkçılık ilkesi halktan güç alarak halka hizmet etmeyi, halkı maddi ve manevi özgürlüğe kavuşturmayı amaçlamaktadır. Bilim, sanat, edebiyat, yönetim, eğitim-öğretim, üretim-tüketim gibi demokrasinin yaydığı unsurlar kimsenin tekelinde olmamalıdır. Bu anlamda halka dayanan bir devlet kurmayı ideal edinen Atatürk tebaa-devlet anlayışını millet- devlet bilinci ile değiştirmiştir. Milli Mücadeleye bütün rütbelerini bırakarak halkın bir ferdi olarak başlayan Atatürk halkla bütünleşmiş, gücünü bütünüyle halktan almıştır. Türk Devrimi’ni kendisinden önceki yenilik hareketlerinden farklı bir yere taşıyan en önemli unsur halktır. Cumhuriyeti kuran kadro halkı iktidarın ve hâkimiyetin gerçek sahibi olarak görmüştür. Fert, aile, sınıf imtiyazlarına karşı olan Atatürk Milli Mücadelenin başından beri halkçılığı savunmuştur. Ulusal, bağımsız Türk devleti demokratik kimliğini halka ve halk iradesine dayanmasından almıştır. Özgürlük, halkçılık ilkesinde somut bir anlam kazanmıştır.

Milli Mücadele içinde gelişen halkçılık kavramı esasında Anadolu’da esen Bolşevizm rüzgârının etkisiyle farklı bir zemine oturmuştur. Batı emperyalizmine karşı Sovyet Rusya ile ittifak yapan Mustafa Kemal Paşa, komünizmi ise bir tehdit olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda 14 Ağustos tarihli konuşmasında açık bir şekilde “Bolşevik prensiplerin”  benimsenmediğini vurgularken “ funduszeue.info itibarıyla tetkik olunursa  bizim nokta-i nazarımız –ki halkçılıktır- kuvvetin kudretin hakimiyetin idarenin doğrudan halka verilmesidir …” sözleriyle  esas görüşlerini ortaya koymaktadır.  Halk ve halkçılık kavramları siyasi söylemde giderek önemli bir yer tutarken, 13 Eylül ’de anayasa tasarısı “halkçılık programı” adı altında Meclise sunulmuş ve çeşitli yönleriyle tartışılmıştır. “Halkçılık programı” özel bir komisyon tarafından incelenmiş hazırlanan rapor, 18 Kasım&#;da müzakere edilmiş,  önergede yer alan “maksat ve meslek” başlıklı ilk dört madde günümüz kaynaklarında “Halkçılık Beyannamesi” olarak geçen TBMM Beyannamesi olarak ilan edilmiştir. Bu beyannameye göre Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli amacı emperyalizm ve kapitalizmin tahakkümü ve zulmü altındaki Türkiye halkını kurtarmaktır. Halkın içinde bulunduğu sefaletin sebeplerini ortadan kaldırarak refahı sağlamak, toprak, eğitim, adalet,  iktisat vakıf vb. kurumları halkın ihtiyacına göre yeniden düzenlemek ve bunun için gerekli sosyal ve siyasi prensipleri milletin ruhundan alarak uygulamaya koymak da TBMM’nin hedefleri arasındadır. Komisyon halkçılık programının diğer bölümünü ise Teşkilat-ı Esasiye Kanunu olarak düzenlemiştir. 20 Ocak tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun, I. Maddesi “hakimiyet  bilâ kaydû şart milletindir” ifadesiyle millet egemenliğini ön plana çıkarırken “ İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir” diyerek halkçılık anlayışına vurgu yapmaktadır. Halkın yönetime katılmasına imkân sağlaması, Anayasası’nın en önemli özelliklerinden birisidir. Milet egemenliği’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi eliyle kullanılacağı ilkesini benimseyen Anayasası aynı zamanda illere, ilçelere, ve bucaklara halk yönetimini getirme amacı da gütmüştür. Milli Mücadele sonrasında “Halk Fırkası”’nın kuruluşu ile birlikte halkçılık hareketi siyasi bir hareket halini almıştır. Atatürk’e göre “Milleti temsil ve idare eden, Büyük Millet Meclisinin ve hükümetin isnat ettiği fırka da, bir esasi prensip dahilinde, tefriksiz bütün Türkiye halkına şamil, milletin umumi menfaatiyle alakadar, Cumhuriyet Halk Fırkası”dır. Halk Fırkası’nın 11 Aralık tarihli toplantısında kabul edilen Nizamnamesinin 2. maddesi ise, halk ve halkçılığı şu şekilde tanımlamıştır: “ Halk Fırkası nazarında halk mefhumu; herhangi sınıfa münhasır değildir. Hiçbir imtiyaz iddiasında bulunmayan ve umumiyetle, kanun nazarında mutlak bir müsavat kabul eden, bütün fertler halktandır. Halkçılık da şu sözlerle ifade edilmiştir: “Halkçılar, hiçbir ailenin, hiçbir sınıfın, hiçbir cemaatin, hiçbir ferdin imtiyazlarını kabul etmeyen ve kanunları vaz etmekteki mutlak hürriyet ve istiklali tanıyan fertlerdir”. Yapmış olduğu çeşitli konuşmalarda halkçılık anlayışını dile getiren Atatürk’ün İzmir İktisat kongresinde () yapmış olduğu konuşma oldukça önemlidir. İzmir İktisat Kongresi delegelerini halkın içinden gelen ve onlar tarafından seçilen kişiler olarak değerlendirmektedir. “…Bu dakikada Samilerim ( dinleyicilerim) çiftçilerdir, sanatkârlardır, tüccarlardır ve ameledir. Bunların hangisi yekdiğerinin muarızı olabilir. Çiftçinin sanatkâra, sanatkârın çiftçiye ve çiftçinin tüccara ve bunların hepsine, yekdiğerine ve ameleye muhtaç olduğunu kim inkâr edebilir” diyerek bütün milletin kaynaşmış bir biçimde bir arada çalışması gerektiğini vurgulamaktadır. Halkçılık, imtiyazsız, sınıfsız millet parolası şeklinde Türk siyasi hayatında önemli bir rol oynamıştır. Ancak “halk” deyimi çeşitli rejimlerde farklı anlamlarda kullanılmış ve halkçılık çeşitli yorumlara tabi tutulmuştur. Ancak Atatürk halkçılığı Marksist teorinin halkçılık anlayışından farklı olduğu gibi kapitalizmin de, emperyalizmin de karşısındadır. En önemli özelliklerinden birisi de sınıf mücadelesini reddetmesi ve toplumun dayanışma içinde gelişmesine duyulan inançtır. Sosyal adalete, sosyal güvenliğe, adaletli gelir dağılımına önem veren halkçılık ilkesine göre, bu hedefler gerçekleştirilebilirse sınıf mücadelesi kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Atatürk’ün “… Efendilerbiz kimseye benzememekle iftihar ederiz. Çünkü biz bize benzeriz”  şeklindeki sözleri de Türk Devrimi’nin kendine özgü karakterini açıkça ortaya koymaktadır. Atatürkçü halkçılık anlayışı, toplumun tüm kesimlerini ekonomik bakımdan refaha ulaştırmayı hedeflemektedir. Atatürk demokrasiye ters düşen bütün siyasi akımları eleştirmiş ve Türkiye için uygun olmadığı sonucuna varmıştır. Atatürkçü düşünce sistemi içinde demokrasi ile eş anlamlı olarak kullanılan halkçılık, özellikle I. Türkiye Büyük Millet Meclisinin demokratik atmosferi içinde gelişmiştir. Halkçılık ile milli egemenlik arasında çok yakın bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Bir yandan İstiklal Savaşını gerçekleştiren diğer yandan da millet adına kararlar alan ve bunları sorgulayıp tartışan TBMM, bu anlamda dünyada benzersiz bir örnek teşkil etmektedir. Atatürk’ün “halkçılık” ilkesi ile dile getirdiği milli hâkimiyete bağlılığı Türk milletine duyduğu sevgi, saygı ve inanç hissine dayanmaktadır. Atatürk tek parti sistemini ise, Türkiye için sürekli bir ideal değil mevcut şartların ve zorunlulukların ortaya çıkardığı geçici bir dönem olarak görmüştür. Atatürk’ün halkçılığı yalnızca halk yönetimi ya da siyasi demokrasi anlamında değil aynı zamanda Türk toplumuna vermek istediği yeni sosyal ve ekonomik düzeni de ifade eder. Ekonomik bakımdan zayıf düşmüş kesimlerin, özellikle de köylülerin hayat standardını iyileştirmeye büyük önem vermiştir. Toplumun büyük kısmını oluşturan ancak çok düşük gelire sahip bulunan köylülerin refah seviyesini yükseltmek Atatürk’ün Türk milletine göstermiş olduğu bir hedeftir. “…Efendiler! Milletimiz çiftçidir. Milletin çiftlikteki çabasını çağdaş ekonomik tedbirlerle azami haddine ulaştırmalıyız. Köylünün çalışmasının sonuçlarını ve ürünlerini kendi menfaati lehine azami haddine çıkarmak ekonomik siyasetimizin temel ruhudur” diyen Atatürk birçok konuşmasında bu konudaki hassasiyetini dile getirmiş,. “…Türk köylüsünü efendi yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez” sözleriyle de idealini ortaya koymuştur. Aşar vergisinin kaldırılmasından, tarımın desteklenmesine kadar çiftçi ve köylüye yönelik tüm icraatlar Türk Devrimi içinde ayrı bir yere sahiptir. Atatürk’ün yapmış olduğu devrimlerin hepsi halkçılık idealinin doğal bir sonucudur ve halka dönüktür. Bizim hükümetimiz, ulusal egemenliği, ulusal iradeyi gerçekleştiren Halk Hükümeti’dir. Halkçılık sosyal düzenini çalışma esasına dayatmak isteyen sosyal bir meslektir. Arkaüstü yatmak ve  çalışmadan yaşamak isteyenlerin sosyal topluluğumuz içerisinde yeri yoktur” diyen Atatürk‘e göre halkçılık en doğru ifadesini demokrasi ile bulmaktadır. Atatürk döneminde demokrasi açısından halkçılık uygulamalarını değerlendirdiğimizde öncelikle eşitlik uygulamasının ön plana çıktığı görülmektedir. da medeni kanunun yürürlüğe girmesi ile kadın-erkek eşitliği sağlanmış, yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi ile de siyasi haklar açısından eşitlik sağlanmıştır. yılında oy vermek için vergi verme şartının, ’te ise çeşitli lakap ve unvanların kaldırılması erkek vatandaşlar arasındaki eşitliği sağlamıştır. Esasında yönetim alanında, harf-dil, eğitim-kültür, sağlık, ekonomi vb. alanlarda yapılan bütün yeniliklerin temel unsuru halktır. Milletin yaygın öğrenimini kolaylaştıracak en büyük adım “Harf Devrimi” gerçekleştirildikten sonra, 1 Ocak tarihi eğitim bayramı ilan edilmiş ve Millet Mektepleri kurulmuştur. Buradan mezun olanların okuyabilmeleri için genel politikaya uygun yayın yapan dergiler çıkartılmıştır ki bunlar içerisinde ilk göze çarpan “Halk Mecmuası”dır. Toplumun büyük bir kısmını oluşturan köylünün eğitilmesine yönelik halkevlerinin açılması da halkçılık düşüncesinden doğmuş önemli uygulamalardır. Halkevleri, vatandaşı geliştirmek için adeta bir okul olarak düşünülmüştür. Köylüye hem sağlık hem eğitim götürülmesi hem de kültür desteği sağlanması hedeflenmiştir. CHP, Cumhuriyet rejimini halkçılığın doğal bir sonucu olarak değerlendirmiş, parti programında bunu özellikle vurgulamıştır. CHP’nin yılındaki ikinci büyük kongresinde de bu kavram vurgulanmış, partinin faaliyetlerinde “halk tarafından halk için” prensibiyle hareket edilmiştir. ’de ise “kanun önünde mutlak eşitlik kabul eden ,hiçbir fert,aile ,sınıf ve cemaate imtiyaz tanımayan fertleri halktan ve halkçı” kabul edildiği ifade CHP programına eklenmiştir. programında, partinin hedeflediği bütün esasların Kemalizm prensipleri olduğu tanımlanmış ve toplum yapısının ayrı ayrı sınıflardan değil ferdi ve sosyal hayat içerisinde iş bölümü bakımından çeşitli hizmetlere ayrılmış bir toplum sayılması vurgulanmıştır. 5 Şubat tarihinde Anayasasın’da yapılan bir değişiklikle 2. maddeye devletin temel nitelikleri olarak CHP programında yeralan altı ok, Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, halkçı laik, devletçi ve inkılapçıdır ifadesiyle Anayasada yer almıştır.

Sedef BULUT

KAYNAKÇA

AKŞİN, Sina, Yakın Tarihimizi Sorgulamak, Ankara

APATAY, Çetinkaya, İLTER, Yalçın, Yazdığı ve Yazdırdığı Fikirler ile Atatürkçülük, İstanbul

Atatürkçülük, (I. Kitap) Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, İstanbul

ERASLAN, Cezmi, Yakın Dönem Türk Düşüncesinde Halkçılık ve Atatürk, İstanbul

GİRİTLİ, İsmet, “Atatürk ve Halkçılık”, Atatürkçü Düşünce, Ankara

GOLOĞLU, Mahmut, Cumhuriyete Doğru , Ankara

GÖZÜBÜYÜK, A. Şeref, Açıklamalı Türk Anayasaları, Ankara

GÜLVAHABOĞLU, Adil, Atatürkçü Düşünce -Türk Rönesansı, Ankara

KARPAT, Kemal, Türk Demokrasi Tarihi, İstanbul

KOCATÜRK, Utkan, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, Ankara

KÖKLÜGİLLER, Ahmet, Cumhuriyetin Kuruluşunun Temel İlkeleri, Atatürk’ün İlkeleri ve Düşünceleri, İstanbul

ÖZBUDUN, Ergun, “Atatürk ve Halkçılık”, Atatürkçü Düşünce, Ankara

ÖZBUDUN, Ergun, Türk Anayasa Hukuku, Ankara

ÖZKAYA, Yücel, “Atatürk ve Halkçılık”, Atatürkçü Düşünce, Ankara

TUNAYA, Tarık Zafer, Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük, İstanbul

TÜZÜN, Necat, Atatürk Halkçılığı, Ankara

Bağlantılar[düzenle

18 Teşrinisani (18 Kasım )

mperyalist Devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına, açıkça kasdetmeleri neticesinde, meşru müdafaa için, Türkiye Büyük Millet Meclisi; şimdiye kadar, muhtelif vesilelerle, açık ve zımnî olarak ilan ettiği maksat ve mesleğini, bir kere daha, bütün cihana arz için, şu beyannameyi neşreylemeyi lüzumlu görmüştür:
ürkiye Büyük Millet Meclisi; milli hudutları dahilinde, hayat ve istiklâlini temin ve Hilafet ve Saltanat Makamını kurtarmakyemini ile teşekkül etmiştir.
undan dolayı; hayat ve istiklâlini tek ve mukaddes emel bildiği Türkiye Halkını, Emperyalizm ve Kapitalizm’in zor ve zulmünden kurtarmak, irade ve hakimiyetinin sahibi kılmakla, gayesine ulaşacağı kanaatindedir.
ürkiye Büyük Millet Meclisi; milletin hayat ve istiklâline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada karşı hareket edenleri teczi azmi ile kurulmuş bir iradeye sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti, Büyük Millet Meclisinin manevî şahsiyetindedir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi; halkın, öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilat ile kaldırarak, yerine; refah ve saadet koymayı, başlıca hedef addeder
Bundan dolayı ziraat, maarif, adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde içtimaî kardeşlik ve yardımı hakim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre tesisler vücuda getirmeye çalışacaktır.

e bunun için de; siyasî ve içtimaî prensiplerini, milletin ruhundan almak ve tatbikatta, milletin temayül ve ananelerini gözetmek fikrindedir
u itibarla; Türkiye Büyük Millet Meclisi; memleketin idarî, iktisadî, içtimaî ihtiyaçlarıyla alakalı hükümleri, peyderpey tetkik ve kanun şeklinde tatbik mevkiine koymaya başlamıştır.
eminallahüttevfik

Atatürk'ün Halkçılık Beyannamesi

Mustafa Kemal

Emperyalist devletlerin, devlet ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri neticesinde meşru müdafaa için toplanan Türkiya Büyük Millet Meclisi, şimdiye kadar muhtelif vesilelerle açıkça ve zımnen ilan ettiği maksat ve mesleğini bir kere daha cihana arz için bu beyannameyi yayımlamaya lüzum görmüştür. 

Türkiya Büyük Millet Meclisi, millî sınırlar dahilinde hayat ve bağımsızlığı temin ve hilâfet ve saltanat makamını kurtarmak ahdiyle teşekkül etmiştir. Dolayısıyla hayat ve bağımsızlığını yegâne ve mukaddes emel bildiği Türkiya halkını emperyalizm ve kapitalizm tahakküm ve zulmünden kurtararak, irade ve hâkimiyetinin sahibi kılmakla gayesine ulaşacağı kanaatindedir.

Türkiya Büyük Millet Meclisi, milletin hayat ve bağımsızlığına suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzlerine karşı müdafaa ve bu maksada aykırı hareket edenleri cezalandırma azmiyle kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda salahiyeti Büyük Millet Meclisi’nin manevî şahsiyetindedir.

Türkiya Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri maruz bulunduğu sefalet sebeplerini, yeni vasıtalar ve teşkilât ile kaldırarak yerine refah ve saadet ikame etmeyi başlıca hedefi sayar. Dolayısıyla toprak, maarif, adliye, maliye, iktisat ve vakıflar işlerinde ve diğer meselelerde toplumsal kardeşlik ve yardımlaşmayı hâkim kılarak, halkın ihtiyaçlarına göre yenilikleri ve tesisleri vücuda getirmeye çalışacaktır. Ve bunun için de siyasî ve içtimai ilkelerini milletin ruhundan almak ve tatbikatta milletin itiyat ve ananelerini gözetmek fikrindedir.

Dolayısıyla Türkiya Büyük Millet Meclisi, memleketin idarî, iktisadî, içtimaî, bütün ihtiyaçlarıyla alâkalı hükümleri peyderpey incelemeye ve kanun şeklinde tatbik mevkiine koymaya başlamıştır. Veminallahüttevfik (Allah’ın yardımıyla).

18 Kasım

Atatürk’ün Bütün Eserleri, Kaynak Yayınları, , c (), s.

\n

Fransız anayasa hukukçuları arasında dolaşan bir fıkra bence Türkiye için de uygun.

\n

Adamın biri, bir hukuk kitapçısına girer ve sorar: \"Anayasa var mı?\"

\n

Kitapçı yanıtlar: \"Süreli yayınlar satmıyoruz beyefendi!\"

\n

Fıkra, Fransız Devrimi'nden itibaren (monarşi anayasaları hariç) beş cumhuriyet anayasası üreten Fransa için gerçekten de manidar. Üstelik, anayasaların devletin sürekliliğini gösteren birer istikrar vesikası olduğu iddiası karşısında ironik de.

\n

Aslında bu ironi dünyanın pek çok yerinde geçerli. Chicago Üniversitesi öğretim üyelerinin dünyadaki tüm anayasaları hesaba katarak yaptıkları bir araştırmaya göre anayasaların hayatta kalma süresi ortalama on dokuz yılmış. Bu sayı, ABD Anayasası hazırlanırken, Thomas Jefferson'un ileri sürdüğü her kuşağın kendi anayasasını yapma hakkı olduğu dolayısıyla on dokuz yılda bir Anayasa'nın sıfırlanması gerektiği savını da akla getirdiğimizde gerçekten ilginç.

\n

Yanlış anlaşılmasın. Amacım anayasal bir \"on dokuz mucizesi\" üretmek değil. Fakat anayasaların çok uzun yıllar hayatta kalmasının bir mit olabileceğine dikkat çekmek istiyorum. Zaman değişiyor, eldeki metni yorum yoluyla değiştiren (Almanlar buna \"sessiz anayasa değişikliği\" der) yargıçlar ve bir hukuk kültürü olmadıkça anayasalar da ayakta kalamıyor.

\n

Bizde de tam olarak on dokuz yılda bir olmasa da, her kuşakta köklü anayasa değişikliklerinin olduğunu, zamanın ruhuna göre farklı bir anayasal gerçekliğin bulunduğunu görüyoruz.

\n

Geleneksel olarak , , , anayasaları diye sayarız ama aslında bu anayasal dönemlere ruhunu veren öncül metinler göz ardı edilir. Oysa her köklü anayasal değişimden önce, yeni anayasal düzenin habercisi olan bazı metinler görürüz. Bu metinler birer anayasal belge olmasa da, bir bakıma dönemlerinin anayasal \"ruhunu\" yansıtır.

\n

Halkçılık beyannamesi

\n

Türkiye'nin kurucu Anayasası'nın, hatta kuruluş döneminin \"ruhu\"nu yansıtan metin, sanırım Halkçılık Beyannamesi'dir. Anayasası'ndan hemen önce, birinci Meclis'teki solcu milletvekillerinin etkisiyle kaleme alınan bu metin, aslında Anayasa taslağındaki ilk dört maddeden türetilmiştir.

\n

Anayasası'nın bir nevi başlangıç kısmı olan bu belge, yeni kurulan Türkiye'nin niteliğini dünyaya duyurmak için müstakil olarak yayımlanmıştır. Beyanname, (günümüz Türkçesine uyarladım) şu şekildedir:

\n\n\n\n\n\n\n
\n

Emperyalist devletlerin, devletimizin ve milletimizin hayatına açıkça kastetmeleri sonucunda haklı savunma için toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, şimdiye kadar çeşitli nedenlerle açıkça ve göstererek ilan ettiği amaç ve öğretisini bir kere daha bütün dünyaya sunmak için bu bildiriyi yayımlamaya gerek görmüştür.

\n

Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî sınırlar içinde hayatını ve bağımsızlığını sağlamak ve hilafet ve saltanat makamını kurtarmak sözüyle oluşmuştur. Dolayısıyla Türkiye halkının hayat ve bağımsızlığını, eşsiz ve kutsal arzu bildiği Türkiye halkını, emperyalizm ve kapitalizmin baskısı ve zulmünden kurtararak irade ve egemenliğinin sahibi kılmakla amacına ulaşmış olacağı görüşündedir.

\n

Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin hayatına ve bağımsızlığına kasten saldıran emperyalist ve kapitalist düşmanlarının saldırısına karşı savunmak ve bu amaca karşı hareket edenleri cezalandırmak kararlılığıyla kurulmuş bir orduya sahiptir. Emir ve kumanda yetkisi Büyük Millet Meclisinin manevi kişiliğindedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın öteden beri karşı karşıya olduğu yoksulluk sebeplerini yeni araçlar ve teşkilat ile kaldırarak yerine refah ve saadet koymayı başlıca hedefi sayar. Dolayısıyla toprak, eğitim, adliye, maliye, iktisat ve vakıf işlerinde ve diğer çalışmalarda toplumsal kardeşlik ve yardımlaşmayı egemen kılarak, halkın ihtiyacına göre yenilikleri ve kurumları oluşturmaya çalışacaktır. Bunun için de siyasal ve toplumsal ilkelerini milletin ruhundan almak ve uygulamada milletin eğilim ve geleneklerini gözetmek düşüncesindedir.

\n

Dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi, ülkenin yönetimsel, iktisadi, toplumsal genel gereksinimleriyle ilgili hükümleri arka arkaya araştırmaya ve kanun biçiminde uygulamaya sokmaya başlamıştır. Başarı sadece Allah'tadır.

\n
\n

Anayasası'nın cılız ve az sayıda hükmüne rağmen o hükümlere anlamını veren felsefesi bu cümlelerde saklıdır.

\n

İlk hedefler beyannamesi

\n

Halkçılık Beyannamesi, kuruluş ve kurtuluş süreçlerinin felsefesi için önem taşıyan bir metindi. Fakat II. Dünya Savaşı'ndan sonra yeni bir dünya düzeni oluştu. Türkiye de o düzendeki yerini aldı. Fakat, halkçılık beyannamesindeki felsefeden fazla sapılması, yeni bir \"karar\"ı zorunlu kıldı. Bu yeni karar, değişen koşullara göre başkalaşmıştı.

\n

Demokrat Parti dönemindeki her sorun başlığı için bir antitez üretmek gerekiyordu. Cumhuriyet Halk Partisi, yılında geldiğinde, DP baskılarına karşı anayasal çözümlerin haritasını oluşturdu. Bir \"İlk Hedefler Beyannamesi\" yayımladı.

\n

Yasama'daki baskıya karşı iki meclislilik; yargının etkililiğinin arttırılması için anayasa mahkemesi önerildi. Yürütme'deki kötü deneyimlere karşı özerk kurumlardan bahsedildi. Hocalara dönük baskılara karşı üniversite özerkliği, partizan radyo uygulamalarına karşı TRT'nin özerkliği ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kurumlarının özerkliği hep bu frenleme mantığının ürünüydü.

\n

Ayrıca iktidara karşı asıl frenin örgütlü toplum olacağı düşüncesiyle demokratik toplum hakları (ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, grev hakkı, sendika ve örgütlenme hakları vs.) öngörüldü. Ekonomik krize karşı, dünyada esen \"muhteşem otuzlar\"ın () rüzgârına da uygun olarak, planlı ekonomi ekseninde sosyal devlet ve sosyal haklar öngörülmüştü.

\n

Bu sosyal demokratik açılımlar Anayasası'nda da fazlasıyla karşılık buldu.

\n

24 Ocak kararları

\n

Ekonomik açıdan kalkınmacı altın yıllar, 'lerin ikinci yarısından sonra başkalaştı. Dünya, sonu \"Washington Konsensüsü\" ile kurulacak yeni ekonomik düzene varacak bir yola girdi. Bu neoliberal yolda, devletin ekonomide küçültülmesi, tarım teşviklerinin azaltılıp yabancı yatırımlara teşviklerin arttırılması, gümrük korumalarının kaldırılması gibi serbest piyasa politikalarında karar kılındı. Bu kararların hazırlayıcısı Turgut Özal'dı. Darbeden sonra uygulayıcısı da o oldu.

\n

Neoliberalizm Türkiye'ye, Naomi Klein'ın \"Şok Doktrini\" kitabında ustalıkla anlattığı türden bir yöntemle girdi. Darbe -deneklerin, dirençleri kırılsın diye terapi düzeyinin çok üstünde elektrik akımına maruz bırakılıp zihinlerinin yeniden formatlandığı deneylerde olduğu gibi- bir işlev gördü. Toplum, yoğun bir şiddet sarmalından sonra travmatize edilip alıklaştırıldı. Yerine, küresel piyasa aktörlerinin öncülüğünde yeni bir ekonomik model inşa edildi.

\n

24 Ocak kararları da az önce saydığım gibi anlam taşıdı: Ardılı anayasanın nasıl bir mantık getireceğinin habercisi, birer göstergesi oldu.

\n

Altılı mutabakat metni?

\n

Yani Türkiye'nin üç anayasal dönemi, arkasında üç farklı karar metni ile anlamını buldu. Halkçılık Beyannamesi, antiemperyalist vurgularıyla bağımsızlığın; İlk Hedefler Beyannamesi örgütlü toplumun ve sosyal hukuk devletinin, 24 Ocak kararları ise tam aksi istikamette neoliberalizmin habercisiydi.

\n

Bugün \"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni\", bu belgelerdeki gibi, AK Parti'den sonra kurulacak olan yeni anayasal düzenin nasıl tasarlandığının aşağı yukarı haberini veriyor olabilir.

\n

\n

Metnin özellikle yozlaşmaya karşı vurguları, içinde boğulduğumuz çürüme karşısında dikkate değer. Hatta, öncelikle yargı bağımsızlığı olmak üzere medeni haklar alanında çizilen eşik de bir kazanım sayılabilir. Fakat \"güçlendirilmiş parlamenterizm\" kavramının belirsizliği bir yandan, laikliğin ve kalkınmacı sosyal adalet vurgularının neredeyse yokluğu diğer yandan metni umutvar olmaktan çıkarıyor.

\n

Çünkü metin, bu hâliyle \"Erdoğansız bir AK Parti düzeni\"nden pek de fazlasını vadedemiyor. Bu nedenle de beklenen enerjiyi getiremiyor.

\n

Bana öyle geliyor ki bunun nedenini, mutabakatta sol vurguların (spesifik sosyal politika tercihlerini laiklikle buluşturacak bir programın) ağırlık kazanmaması oluşturuyor.

\n

Böyle devam ettiği müddetçe belli ki kayıp bir \"on dokuz\" yıl daha bizi bekliyor.

\n

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası

© 2024 Toko Cleax. Seluruh hak cipta.