isra süresi 105-106. fazileti / Hastalığın şifası ve ağrıyan yer için "İsra sûresi Ayet-i Kerimler."

Isra Süresi 105-106. Fazileti

isra süresi 105-106. fazileti

Hastalığın şifası ve ağrıyan yer için &#;İsra sûresi Ayet-i Kerimler.&#;

Hastlaığın şifası ve ağrıyan yerin ağrısının geçmesi için aşağıdaki ayeti kerim okunur.

İsra Suresinin ayetleri hakkında rivayet edildi ki:

Hasta kişi, elini ağrıyan yerin üzerine koyup şifa olacağına inanarak İsra suresinin ayetini okursa, Allah’ın izniyle ağrıyan yere şifa olur.

İsra Sûresi Âyet-i Kerimler:

وَبِالْحَقِّ أَنزَلْنَاهُ وَبِالْحَقِّ نَزَلَ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلاَّ مُبَشِّرًا وَنَذِيرًا
وَقُرْآناً فَرَقْنَاهُ لِتَقْرَأَهُ عَلَى النَّاسِ عَلَى مُكْثٍ وَنَزَّلْنَاهُ تَنزِيلاً
&#;Ve bil hakkı enzelnâhu ve bil hakkı nezele, ve mâ erselnâke illâ mubeşşiren ve nezîrâ(nezîren).
Ve kur’ânen faraknâhu li takraehu alân nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ(tenzîlen).&#;
Biz onu (Kur’an’ı) hak olarak indirdik ve o da hak ile indi. Seni de ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Biz Kur’an’ı, insanlara dura dura okuyasın diye âyet âyet ayırdık ve onu peyderpey indirdik.

İsra suresi kaçıncı cüz İsra Suresi ve ayeti Türkçe ve Arapça okunuşu" width="" height="">
2/4RAMAZAN’IN GÜNÜ HANGİ DUA OKUNUR
3/4İSRA SURESİ VE AYETİ ARAPÇA OKUNUŞU
4/4İSRA SURESİ VE AYETİ TÜRKÇE OKUNUŞU
image

Hz. Ai&#;e (Rad&#;yallahü Anha) buyuruyor ki: Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) &#;sra ve Zümer surelerini okumadan uyumazd&#;. 


Abdullah ibni Abbas (Rad&#;yallahu Anhüma) &#;öyle demi&#;tir: “&#;sra suresindeki (sonundaki) secde ayetini okudu&#;unuz zaman, sak&#;n a&#;lamadan önce secdeye varmay&#;n. e&#;er her hangi birinizin gözü a&#;lamazsa bile mutlaka kalbi a&#;las&#;n." 

&#;sra Suresinin S&#;rlar&#; Hakk&#;nda Rivayetler
*&#;sra Suresinin ayeti hakk&#;nda rivayet edildi ki:
Hilecilerden korunmak için okunur. Misk ve safranla yaz&#;larak suyun içine konup, dili tutulanlara içirilirse, &#;ifa bulur.
Allah’u Teala bu ayeti okuyana, yerler ve da&#;lar gibi sevaptan ecir yazar.
Bu ayet okunan eve h&#;rs&#;z veya bir âfât girmez.
Cinlenmi&#; biri için pamuklu bezin bir yüzüne &#;sra suresinin ve ayetleri di&#;er yüzüne Kaside-i Bürde’nin ve beyitleri yaz&#;l&#;p, yak&#;larak duman&#; koklat&#;l&#;rsa Allah2&#;n izniyle &#;ifa bulur.
Kurtubi tefsirinde &#;sra suresinin ayetinde &#;öyle zikredildi: "Ebu Bekir S&#;dd&#;k (Rad&#;yallahü Anha)’n&#;n k&#;z&#; Esma (Rad&#;yallahü Anha) demi&#;tir ki: "Tebbet suresi nazil olunca. Harb’in k&#;z&#; olan Ebu Leheb’in e&#;i, ümmü cemil, elinde büyükçe bir ta&#; oldu&#;u halde dinin aleyhinde ba&#;&#;ra ba&#;&#;ra öteden beri geliyordu. Bu s&#;rada Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mescitte oturuyordu. Hz. Ebu Bekir (Rad&#;yallahü Anha)’de yan&#;nda bulunuyordu. Hz. Ebu Bekir, o &#;irret kad&#;n&#;n gelmekte oldu&#;unu görünce buyurdu ki:
-"Ey Allah’&#;n Resulü! O bu tarafa do&#;ru gelmekte, korkar&#;m ki sizi görür ve bir sald&#;r&#; da bulunur.” Rasulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
-“O beni göremez” buyurdu ve &#;sra suresinin ayetini okudu.
derken &#;irret kad&#;n gelip. Hz. Ebu Bekir’in ta kar&#;&#;s&#;nda durdu. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’i göremedi
ve dedi ki:
-“Ey Ebu Bekir! Haber ald&#;&#;&#;ma göre arkada&#;&#;n beni hicvediyormu&#;!” Hz. Ebu Bekir (Rad&#;yallahü Anh):
-“Hay&#;r!” &#;u Beyt-i Muazzama’n&#;n Rabbine yemin ederim, seni hicvetmedi" buyurdu. Kad&#;n bunun üzerine:
-“Kury&#; iyi bilir ki, ben onlar&#;n efendilerinin k&#;z&#;y&#;m” diyerek dönüp gitti.
*&#;sra Suresinin Ayeti hakk&#;nda rivayet edildi ki:
*Kötülü&#;ünden korkulan bir ki&#;inin yan&#;na girmeden önce okunursa, kötülü&#;ünden korunur.
*Bir &#;ehre girildi&#;inde oradaki kötülüklerden emin olmak, oran&#;n hay&#;rlar&#;na ve bereketlerine ula&#;mak ve orada Allah’tan bir dost ve yard&#;mc&#; bulmak için okunur.
*&#;sra Suresinin ayeti hakk&#;nda rivayet edildi ki bir &#;eyini kaybeden ki&#;i, kaybetti&#;i &#;eyin yerini ö&#;renmek isterse veya merak etti&#;i bir &#;eyin hakikatini (bu haram &#;eyler olan kar&#; koca, aile ve bir müminin vb. s&#;rr&#;, gizli i&#;leri, mahremiyeti vb. de&#;ildir) ö&#;renmek isterse, temiz bir ka&#;&#;t üzerine yukar&#;daki ayeti kerimeyi yaz&#;p da yast&#;&#;&#;n&#;n al&#;t&#;na koyar ve sürekli tekrarlayarak sa&#; taraf&#; üzerine yatarsa, rüyas&#;nda o &#;ey gösterilir.
*&#;sra Suresinin ayetleri hakk&#;nda rivayet edildi ki:
Hasta ki&#;i, elini a&#;r&#;yan yerin üzerine koyup &#;ifa olaca&#;&#;na inanarak &#;sra suresinin ayetini okursa, Allah’&#;n izniyle a&#;r&#;yan yere &#;ifa olur.
*Manevi s&#;k&#;nt&#;s&#; olan bir ki&#;i, bu hastal&#;&#;&#;ndan kurtulmak için on (10) gün oruç tutar, helal olan g&#;dalarla iftar etmeye çal&#;&#;&#;r, yats&#; namaz&#;ndan sonra &#;sra suresinin ayetlerini bir bardak zemzem suyuna 10 defa okuyup o sudan içer ve y&#;kan&#;rsa, Allah’&#;n izniyle hastal&#;&#;&#;na &#;ifa olur.
*&#;sra Suresinin ayetleri hakk&#;nda rivayet edildi ki:
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim sabah ak&#;am &#;sra Suresinin son iki ayetini () okursa, o gün ve gece kalbi ölmez." 
*Ki&#;inin Yatmadan evvel A’raf suresinin ayetleri ile &#;sra suresinin son iki () ayetleini okumas&#; müstehapt&#;r. Zira bu ayetleri okuyup da uygulayanlar&#;n elbiselerinin içine, onlar&#;, korumakla görevli bir melek girerek kendileri için isti&#;far edece&#;i bildirilmi&#;tir. 
*Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e borçtan (dolay&#;) &#;ikayet eden bir kimseye&#;sra Suresinin ayetini okumas&#;n&#; tevsiye etti.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir ki&#;i gelerek:
-Ey Allah’&#;n Resulü! Benim çok borcum var, bir gün olsun borçtan kurtulamad&#;m, der. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’de ona &#;öyle cevap verir:
-"&#;sra Suresi’nin son ayetini çok oku ve her okuyu&#;un sonunda üç defa "tevekkeltü ‘alel-hayyillezi la yemutü” söyle! Allah’u Teala seni borçtan kurtar&#;r.“
Abdulmuttalib o&#;ullar&#;ndan konu&#;maya ba&#;layan her çocu&#;a Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) &#;sra suresinin ayetini ö&#;retirdi.
*Her kim &#;sra suresinin ayetini okursa, Allah’u Teala yeryüzü ve da&#;lar kadar ecir sevap yazar.

Bismillâhirrahmânirrahîm

17/&#;SRÂ Subhânellezî esrâ bi abdihî leylen minel mescidil harâmi ilel mescidil aksallezî bâreknâ havlehu li nuriyehu min âyâtinâ, innehu huves semîul basîr(basîru).
Âyetlerimizi göstermek için, kulunu geceleyin Mescid-i Haram'dan, etraf&#;n&#; mübarek k&#;ld&#;&#;&#;m&#;z Mescid-i Aksa'ya yürüten Allah, Sübhan'd&#;r (bütün noksanl&#;klardan münezzehtir). Muhakkak ki O, en iyi i&#;iten, en iyi görendir.

17/&#;SRÂ Ve âteynâ mûsel kitâbe ve cealnâhu huden li benî isrâîle ellâ tetteh&#;zû min dûnî vekîlâ(vekîlen).
Ve Musa (A.S)‘a kitap verdik. Ve O'nu, “Benden (Allah'tan) ba&#;kas&#;n&#; vekil edinmeyin (tevekkül etmeyin).” diye &#;srailo&#;ullar&#;na hidayetçi k&#;ld&#;k.

17/&#;SRÂ Zurriyyete men hamelnâ mea nûh(nûhin), innehu kâne abden &#;ekûrâ(&#;ekûren). 
(Ey) Nuh (A.S) ile beraber ta&#;&#;d&#;klar&#;m&#;z&#;n zürriyyeti (onlar&#;n soyundan olanlar)! Muhakkak ki O (Nuh A.S), çok &#;ükreden bir kul idi.

17/&#;SRÂ Ve kadaynâ ilâ benî isrâîle fîl kitâbi le tufsidunne fîl ard&#; merreteyni ve le ta’lunne uluvven kebîrâ(kebîren).
&#;srailo&#;ullar&#;na kitapta (Tevrat'ta), “Yeryüzünde iki kere fesat ç&#;karacaks&#;n&#;z.” diye bildirdik. Ve gerçekten, büyük bir üstünlükle gâlip geleceksiniz.

17/&#;SRÂ Fe izâ câe va’du ûlâhumâ beasnâ aleykum ibâden lenâ ulîbe’sin &#;edîdin fe câsû h&#;lâled diyâr(diyâri), ve kâne va’den mef’ûlâ(mef’ûlen).
Art&#;k ikisinden birincisinin vadesi (zaman&#;) geldi&#;i zaman, (çok çetin) kuvvet sahibi kullar&#;m&#;z&#; sizin üzerinize gönderdik. Böylece evlerin aralar&#;na girip (sizi) arad&#;lar ve vaadedilen, yap&#;lm&#;&#; oldu.

17/&#;SRÂ Summe redednâ lekumul kerrete aleyhim ve emdednâkum bi emvâlin ve benîne ve cealnâkum eksere nefîrâ(nefîren). 
Sonra sizi, onlara kar&#;&#; tekrar (yeniden zafere) döndürdük. Mallarla ve o&#;ullarla, size imdat (yard&#;m) ettik. Ve sizi, nefer (cemaat) olarak daha çok k&#;ld&#;k.

17/&#;SRÂ &#;n ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese’tum fe lehâ, fe izâ câe va’dul âh&#;reti li yesûu vucûhekum ve li yedhulûl mescide kemâ dehalûhu evvele merretin ve li yutebbirû mâ alev tetbîrâ(tetbîren).
E&#;er ahsen davran&#;rsan&#;z, kendi nefsiniz için en iyisi olur. E&#;er kötü davran&#;rsan&#;z, art&#;k (o da) ona (nefsinize) aittir. Böylece sonrakinin (ikinci fesad&#;n&#;z&#;n) vadesi geldi&#;i zaman yüzünüzü kararts&#;nlar ve mescide ilk defa girdikleri gibi girsinler. Ve üstünlük sa&#;lad&#;&#;&#;n&#;z &#;eyleri mahvedip, helâk etsinler (yok etsinler).

17/&#;SRÂ Asâ rabbukum en yerhamekum, ve in udtum udnâ, ve cealnâ cehenneme lil kâfirîne hasîrâ(hasîren).
Rabbinizin size rahmet (merhamet) etmesi umulur. Ve &#;âyet siz (fesada) dönerseniz, Biz de (cezaland&#;rmaya) döneriz. Ve cehennemi, kâfirler için ku&#;at&#;c&#; k&#;ld&#;k.

17/&#;SRÂ &#;nne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu ve yube&#;&#;irul mu’minînellezîne ya’melûnes sâlihâti enne lehum ecren kebîrâ(kebîren). 
Muhakkak ki Bu Kur'ân, en kuvvetli olan&#; hidayete erdirir (Allah'a ula&#;t&#;r&#;r). Ve amilüssalihat (nefsi &#;slâh edici ameller) yapan mü'minlere, onlar için büyük ecir oldu&#;unu müjdeler.

17/&#;SRÂ Ve ennellezîne lâ yu’minûne bil âh&#;reti a’tednâ lehum azâben elîmâ(elîmen).
Ve onlar, muhakkak ki ahirete (Allah'a mülâki olmaya ve k&#;yâmet gününe) inanmayan (kalplerinde îmân yazmayan) kimselerdir. Onlar için elîm azap haz&#;rlad&#;k.

17/&#;SRÂ Ve yed’ul insânu bi&#; &#;erri duâehu bil hayr(hayri), ve kânel insânu acûlâ(acûlen).
&#;nsan, (sanki) onun duas&#; hay&#;rm&#;&#; (gibi) &#;erre dua eder. &#;nsan, çok aceleci olmu&#;tur.

17/&#;SRÂ Ve cealnel leyle ven nehâre âyeteyni fe mehavnâ âyetel leyli ve cealnâ âyeten nehâri mubs&#;raten li tebtegû fadlen min rabbikum ve li ta’lemû adedes sinîne vel hisâb(hisâbe), ve kulle &#;ey’in fassalnâhu tafsîlâ(tafsîlen).
Senelerin adedini ve hesab&#;n&#; bilmeniz için geceyi ve gündüzü iki âyet (vas&#;ta, alâmet) k&#;ld&#;k. Gecenin âyetini (belirtisini) (gecenin içindekileri) görünmez k&#;ld&#;k. Rabbinizden fazl istemeniz için gündüzün âyetini (belirtisini) (gündüzün içindekileri) görünür k&#;ld&#;k. Ve her&#;eyi detayl&#; olarak tafsil ettik (aç&#;klad&#;k).

17/&#;SRÂ Ve kulle insânin elzemnâhu tâirehu fî unuk&#;h(unuk&#;hî), ve nuhricu lehu yevmel k&#;yâmeti kitâben yelkâhu men&#;ûrâ(men&#;ûren). 
Bütün insanlar&#;n ku&#;unu (kazand&#;klar&#; ve kaybettikleri dereceleri) boynunda ba&#;lad&#;k (boynuna ast&#;k). Ve k&#;yâmet günü ona, ne&#;redilmi&#; kitab&#; (üç boyutlu olarak bo&#;lukta oynayan hayat filmini) ç&#;kar&#;r&#;z.

17/&#;SRÂ Ikra’ kitâbek(kitâbeke), kefâ bi nefsikel yevme aleyke hasîbâ(hasîben).
Kitab&#;n&#; oku (hayat filmini izle)! Bugün hasib (hesap görücü) olarak (hayat filmindeki) nefsin(in cennete veya cehenneme gidece&#;ini gösteren negatif ve pozitif derecelerinin neticeleri) sana kâfi oldu.

17/&#;SRÂ Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yad&#;llu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlâ(resûlen).
Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye etti&#;i için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlette ise sorumlulu&#;u sadece kendi üzerinde olarak dalâlette kal&#;r. Yük ta&#;&#;yan (günah&#; yüklenen) bir kimse, bir ba&#;kas&#;n&#;n yükünü (günah&#;n&#;) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmad&#;k.

17/&#;SRÂ Ve izâ erednâ en nuhlike karyeten emernâ mutrafîhâ fe fesekû fîhâ fe hakka aleyhel kavlu fe demmernâhâ tedmîrâ(tedmîren).
Bir ülkeyi helâk etmek istedi&#;imiz zaman onun (o ülkenin) mutrafilerine (refah içinde olan ileri gelenlerine, zenginlerine) emrettik. Buna ra&#;men orada fesat ç&#;kard&#;lar. Böylece (Allah'&#;n) söz(ü) üzerlerine hak oldu. Ve onu (o ülkeyi ve halk&#;n&#;) helâk ederek, yok ettik (dumura u&#;ratt&#;k).

17/&#;SRÂ Ve kem ehleknâ minel kurûni min ba’di nûh(nûhin) ve kefâ bi rabbike bi zunûbi &#;bâdihî habîren basîrâ(basîren).
Nuh (A.S)'tan sonra as&#;rlarca nice nesiller helâk ettik. Ve senin Rabbin, kullar&#;n&#;n günahlar&#;n&#; gören ve (onlardan) haberdar olarak kâfidir.

17/&#;SRÂ Men kâne yurîdul âcilete accelnâ lehu fîhâ mâ ne&#;âu li men nurîdu summe cealnâ lehu cehennem(cehenneme), yaslâhâ mezmûmen medhûrâ(medhûren). 
Kim acele (bu dünyada acil) olarak isterse, istedi&#;imiz kimseye, diledi&#;imiz &#;eyi ona orada acele verdik. Sonra onu cehennem ehli k&#;ld&#;k. Zemmedilmi&#; (ay&#;planm&#;&#;) ve (rahmetten) kovulmu&#; olarak, ona (cehenneme) at&#;l&#;r.

17/&#;SRÂ Ve men erâdel âh&#;rete ve saâ lehâ sa’yehâ ve huve mu’minun fe ulâike kâne sa’yuhum me&#;kûrâ(me&#;kûren).
Kim mü'min olarak ahireti istedi ise ve onun (ahiret) için, onun gerektirdi&#;i &#;ekilde çal&#;&#;t&#; ise i&#;te onlar&#;n çal&#;&#;mas&#;, böylece me&#;kur (&#;ükrün, kar&#;&#;l&#;&#;&#;n&#; hakeden) oldu.

17/&#;SRÂ Kullen numiddu hâulâi ve hâulâi min atâi rabbik(rabbike), ve mâ kâne atâu rabbike mahzûrâ(mahzûren).
Bunlar&#; herkese (dünyay&#; isteyene de ahireti isteyene de) veririz. Ve bunlar, Rabbinin atâ (ihsan)lar&#;ndand&#;r. Rabbinin atâlar&#; (ihsanlar&#;) mahzur (s&#;n&#;rl&#;, k&#;s&#;tl&#;, men edilmi&#;) de&#;ildir.

17/&#;SRÂ Unzur keyfe faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’d&#;n), ve lel âh&#;retu ekberu derecâtin ve ekberu tafdîlâ(tafdîlen).
Bak, nas&#;l onlar&#;n bir k&#;sm&#;n&#; bir k&#;sm&#;na üstün k&#;ld&#;k. Muhakkak ki ahiret, dereceler bak&#;m&#;ndan daha büyüktür ve üstünlük bak&#;m&#;ndan da daha büyüktür.

17/&#;SRÂ Lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tak’ude mezmûmen mahzûlâ(mahzûlen).
Allah ile beraber ba&#;ka bir ilâh k&#;lma! O zaman zemmedilmi&#; (k&#;nanm&#;&#;) ve hor görülmü&#; olarak kal&#;rs&#;n.

17/&#;SRÂ Ve kadâ rabbuke ellâ ta’budû illâ iyyâhu ve bil vâlideyni ihsânâ(ihsânen), immâ yebluganne indekel kibere ehaduhumâ ev kilâ humâ fe lâ tekul lehumâ uffin ve lâ tenher humâ ve kul lehumâ kavlen kerîmâ(kerîmen).
Rabbin, ondan ba&#;kas&#;na kul olmaman&#;z&#; ve anne ve babaya ihsanla davranman&#;z&#; kaza etti (taktir etti, hükmetti). E&#;er ikisinden birisi veya her ikisi senin yan&#;nda ya&#;lan&#;rlarsa onlara (ikisine) “öf” deme. Ve onlar&#; (ikisini) azarlama ve onlara kerim (güzel, yumu&#;ak) söz söyle!

17/&#;SRÂ Vahf&#;d lehumâ cenâhaz zulli miner rahmeti ve kul rabbirhamhumâ kemâ rabbeyânî sagîrâ(sagîren).
Ve onlara (ikisine), merhamet ederek ve tevazu ile kanat ger! Ve “Rabbim, onlar&#;n beni yeti&#;tirdi&#;i gibi ikisine de merhamet et!” de.

17/&#;SRÂ Rabbukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne lil evvâbîne gafûrâ(gafûren).
Rabbiniz, nefslerinizde olan&#; (niyetinizi) daha iyi bilir. E&#;er salihler olursan&#;z, o taktirde muhakkak ki O, evvab olanlar (O'na yönelip, tövbe ederek ula&#;anlar) için ma&#;firet edici olur.

17/&#;SRÂ Ve âti zel kurbâ hakkahu vel miskîne vebnes sebîli ve lâ tubezzir tebzîrâ(tebzîren).
Akrabaya, miskinlere (çal&#;&#;amayacak durumda olan ihtiyarlara) ve yolda olanlara hakk&#;n&#; ver! Ve savurarak, israf etme!

17/&#;SRÂ &#;nnel mubezzirîne kânû ihvâne&#; &#;eyâtîn(&#;eyâtîni), ve kâne&#; &#;eytânu li rabbihî kefûrâ(kefûren).
Muhakkak ki israf edenler (gereksiz yere savuranlar, haks&#;zl&#;k ve fesat ç&#;karmak için kullananlar), &#;eytanlar&#;n karde&#;leri oldular. Ve &#;eytan, Rabbine (kar&#;&#;) çok nankör oldu.

17/&#;SRÂ Ve immâ tu’ridanne anhumubtigâe rahmetin min rabbike tercûhâ fe kul lehum kavlen meysûrâ(meysûren).
Rabbinden ümit etti&#;in rahmeti isterken, onlardan (mecbur kalarak) yüz çevirirsen (bir &#;ey veremezsen), o zaman onlara yumu&#;ak söz söyle!

17/&#;SRÂ Ve lâ tec’al yedeke maglûleten ilâ unuk&#;ke ve lâ tebsuthâ kullel bast&#; fe tak’ude melûmen mahsûrâ(mahsûren).
Ve boynuna elini ba&#;lama (cimrilik yapma) ve hepsini aç&#;p saçma (israf etme)! Aksi halde k&#;nanm&#;&#; ve mal&#; tükenmi&#; olarak kal&#;rs&#;n.

17/&#;SRÂ &#;nne rabbeke yebsutur r&#;zka li men ye&#;âu ve yakdir(yakdiru), innehu kâne bi ibâdihî habîran basîrâ(basîran).
Muhakkak ki Rabbin, diledi&#;ine r&#;zk&#; geni&#;letir ve (ölçüsünü) taktir eder (daralt&#;r). O, mutlaka kullar&#;n&#; gören ve (onlardan) haberdar oland&#;r.

17/&#;SRÂ Ve lâ taktulû evlâdekum ha&#;yete imlâk(imlâk&#;n), nahnu nerzukuhum ve iyyâkum, inne katlehum kâne h&#;t’en kebîrâ(kebîren). 
Yoksulluk korkusu ile evlâtlar&#;n&#;z&#; öldürmeyin! Onlar&#; ve sizleri sadece Biz r&#;z&#;kland&#;r&#;r&#;z. Muhakkak ki onlar&#;n öldürülmesi, (kas&#;tla i&#;lenen) büyük suç oldu.

17/&#;SRÂ Ve lâ takrebûz zinâ innehu kâne fâh&#;&#;eh(fâh&#;&#;eten), ve sâe sebîlâ(sebîlen). 
Ve zinaya yakla&#;may&#;n! Çünkü o, fuhu&#; (hayas&#;zl&#;k) ve kötü bir yoldur.

17/&#;SRÂ Ve lâ taktulûn nefselletî harremallâhu illâ bil hakk(hakk&#;), ve men kutile mazlûmen fe kad cealnâ li veliyyihî sultânen fe lâ yusrif fîl katl(katli), innehu kâne mensûrâ(mensûran).
Allah'&#;n haram k&#;ld&#;&#;&#; bir nefsi (ki&#;iyi), haks&#;z yere öldürmeyin! Kim mazlum olarak (haks&#;z yere) öldürülürse, o taktirde onun velîsini sultan (hak sahibi) k&#;ld&#;k. Art&#;k öldürmede haddi a&#;mas&#;n. Çünkü o, yard&#;m görmü&#; oland&#;r.

17/&#;SRÂ Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga e&#;uddeh(e&#;uddehu), ve evfû bil ahd(ahdi), innel ahde kâne mes’ûlâ(mes’ûlen).
En kuvvetli ça&#;&#;na (bulû&#;a) eri&#;inceye kadar, yetimin mal&#;na en güzel &#;ekilde olmad&#;kça yakla&#;may&#;n! Ve ahdi ifa ediniz (yerine getiriniz)! Muhakkak ki ahd, mes'ul (sorumlu) k&#;lar.

17/&#;SRÂ Ve evfûl keyle izâ kiltum vezinû bil k&#;stâsil mustekîm(mustekîmi), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâ(te’vîlen). 
Ve ölçtü&#;ünüz zaman, ölçüyü tam ifa edin (yerine getirin)! Do&#;ru olarak ve adaletle (do&#;ru ölçü ile) tart&#;n! &#;&#;te bu, daha hay&#;rl&#; ve tevîl (yorum) bak&#;m&#;ndan daha güzeldir.

17/&#;SRÂ Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ(mes’ûlen).
Ve (hakk&#;nda) ilmin olmayan bir &#;eyin ard&#;na dü&#;me (kar&#;&#;ma) (aç&#;klamaya çal&#;&#;ma)! Muhakkak ki i&#;itme, görme ve idrak, onlar&#;n hepsi, ondan (takfu'dan) mesul (sorumlu) oldu (mesuldürler).

17/&#;SRÂ Ve lâ tem&#;i fîl ard&#; merehâ(merehan), inneke len tahrikal arda ve len teblugal cibâle tûlâ(tûlen).
Ve yeryüzünde azametle (gururla) yürüme! Muhakkak ki sen, yeryüzünü asla tahrik edemezsin (hareket ettiremezsin). Ve asla da&#;lar&#;n boyuna eri&#;emezsin (da&#; kadar yüksek olamazs&#;n).

17/&#;SRÂ Kullu zâlike kâne seyyiuhu inde rabbike mekrûha(mekrûhen).
&#;&#;te bütün bu seyyiatler (derecat kaybettirici &#;eyler), Rabbinin indinde (kat&#;nda) mekruh (kerih) oldu.

17/&#;SRÂ Zâlike mimmâ evhâ ileyke rabbuke minel hikmeh(hikmeti), ve lâ tec’al meallâhi ilâhen âhare fe tulkâ fî cehenneme melûmen medhûrâ(medhûren).
&#;&#;te bunlar, Rabbinin sana hikmetten vahyetti&#;i &#;eylerdendir. Allah ile beraber ba&#;ka ilâh k&#;lma (edinme)! Yoksa k&#;nanm&#;&#; ve kovulmu&#; olarak cehenneme at&#;l&#;rs&#;n.

17/&#;SRÂ E fe asfâkum rabbukum bil benîne vettehaze minel melâiketi inâsâ(inâsen), innekum le tekûlûne kavlen azîmâ(azîmen).
Rabbiniz, o&#;ullar&#; size mi seçti ve meleklerden kad&#;nlar (k&#;zlar) m&#; edindi? Muhakkak ki siz, gerçekten büyük söz söylüyorsunuz.

17/&#;SRÂ Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kur’âni li yezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ(nufûren).
Ve andolsun ki Biz, tezekkür (idrak) etsinler diye, bu Kur'ân'da tekrar tekrar (hakikatleri) aç&#;klad&#;k. Oysa bu (aç&#;klamalar), nefretlerinden ba&#;ka bir &#;eyi art&#;rmad&#;.


17/&#;SRÂ Kul lev kâne meahû âlihetun kemâ yekûlûne izen lebtegav ilâ zîl ar&#;&#; sebîlâ(sebîlen).
De ki: “E&#;er onlar&#;n söyledikleri gibi onunla beraber (ba&#;ka) ilâhlar olsayd&#;, o zaman onlar da (ba&#;ka ilâhlar da) mutlaka ar&#;&#;n sahibine (ula&#;mak için) bir yol ibtiga ederlerdi (ararlard&#;).”

17/&#;SRÂ Subhânehu ve teâlâ ammâ yekûlûne uluvven kebîrâ(kebîren).
O (Allah), onlar&#;n söylediklerinden Sübhan'd&#;r (münezzehtir) ve Üstün'dür, Yüce'dir, Büyük'tür.

17/&#;SRÂ Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn(fîhinne), ve in min &#;ey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ(gafûren).
7 kat gökler ve yeryüzü ve onlarda bulunanlar, O'nu (Allah'&#;) tesbih ederler. O'nu hamd ile tesbih etmeyen bir &#;ey yoktur. Ve fakat onlar&#;n tesbihlerini siz f&#;k&#;h edemezsiniz (anlayamazs&#;n&#;z, idrak edemezsiniz). Muhakkak ki O; Hakîm'dir, Gafûr'dur (ma&#;firet edendir).


17/&#;SRÂ Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âh&#;reti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur'ân'&#; k&#;raat etti&#;in (okudu&#;un) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah'a ula&#;maya ve k&#;yâmet gününe) inanmayanlar aras&#;na hicab-&#; mesture k&#;ld&#;k (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

17/&#;SRÂ Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O'nu (Kur'ân'&#;), f&#;k&#;h (idrak) etmelerine kar&#;&#;, (f&#;k&#;h edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onlar&#;n kulaklar&#;na vakra (i&#;itme engeli) k&#;ld&#;k. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekli&#;ini zikretti&#;in zaman nefretle arkalar&#;na döndüler.

17/&#;SRÂ Nahnu a’lemu bimâ yestemiûne bihî iz yestemiûne ileyke ve iz hum necvâ iz yekûluz zâlimûne in tettebiûne illâ raculen meshûrâ(meshûran). 
Onlar&#;n dinledikleri &#;eyi ve seni dinliyorlarken, zalimlerin “Büyülenmi&#; bir adama tâbî oluyorsunuz.” diyerek f&#;s&#;lda&#;t&#;klar&#;n&#; Biz çok iyi biliyoruz.

17/&#;SRÂ Unzur keyfe darabû lekel emsâle fe dallû fe lâ yestetîûne sebîlâ(sebîlen).
Bak, senin için nas&#;l misaller getirdiler (sana büyülenmi&#;, mecnun, deli, &#;air dediler) ve böylece dalâlette kald&#;lar. Art&#;k yola (S&#;rat&#; Mustakîm'e) ula&#;maya güçleri yetmez.

17/&#;SRÂ Ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
Ve “Biz, kemik ve k&#;r&#;nt&#; (ufalanm&#;&#; toprak) oldu&#;umuz zaman m&#;? Gerçekten biz, mutlaka yeni bir yarat&#;l&#;&#;la m&#; beas edilece&#;iz (diriltilece&#;iz)?” dediler.

17/&#;SRÂ Kul kûnû hicâreten ev hadîdâ(hadîden).
De ki: “Ta&#; veya demir olun (olsan&#;z bile)!”

17/&#;SRÂ Ev halkan mimmâ yekburu fî sudûrikum, fe se yekûlûne men yuîdun(yuîdunâ), kulillezî fetarakum evvele merreh(merretin), fe se yung&#;dûne ileyke ruûsehum ve yekûlûne metâ hûv(hûve), kul asâ en yekûne karîbâ(karîben). 
“Veya gönlünüzde büyüyen (daha büyük ve çok kuvvetli, güçlü olarak hayal etti&#;iniz) ba&#;ka bir yarat&#;l&#;&#; olsun. O zaman da bizi, kim (hayata) geri çevirecek?” diyecekler. “Sizi ilk defa yaratan.” de! Bunun üzerine sana ba&#;lar&#;n&#; (alayl&#; bir tarzda) sallayarak: “O, ne zaman?” diyecekler. De ki: “(Onun) yak&#;n olmas&#; muhtemeldir.”

17/&#;SRÂ Yevme yed’ûkum fe testecîbûne bi hamdihî ve tezunnûne in lebistum illâ kalîlâ(kalîlen). 
(Allah'&#;n) sizi ça&#;&#;raca&#;&#; gün, hemen O'nun hamdi ile (O'na hamd ile) icabet edeceksiniz. Ve ancak (kabirde) pek az kald&#;&#;&#;n&#;z&#; zannedeceksiniz.

17/&#;SRÂ Ve kul li ibâdî yekûlûlletî hiye ahsen(ahsenu), inne&#; &#;eytâne yenzegu beynehum, inne&#; &#;eytâne kâne lil insâni aduvven mubînâ(mubînen).
Ve kullar&#;ma de ki: “En güzeli (sözü) söylesinler!” Muhakkak ki &#;eytan, onlar&#;n aralar&#;n&#; bozar (fesat ç&#;kar&#;r). Muhakkak ki o, insana apaç&#;k dü&#;mand&#;r.

17/&#;SRÂ Rabbukum a’lemu bikum, in ye&#;a’ yerhamkum ev in ye&#;a’ yuazzibkum, ve mâ erselnâke aleyhim vekîlâ(vekîlen).
Rabbiniz, sizi iyi bilir. Dilerse size rahmet eder (Rahîm esmas&#; ile tecelli eder) veya dilerse size azap eder. Ve seni, onlara vekil olarak göndermedik.

17/&#;SRÂ Ve rabbuke a’lemu bi men fîs semâvâti vel ard(ard&#;), ve lekad faddalnâ ba’dan nebiyyîne alâ ba’d&#;n ve âteynâ dâvude zebûrâ(zebûren).
Ve Rabbin, semalarda (7 kat göklerde) ve yeryüzünde olan kimseleri iyi bilir. Andolsun ki bir k&#;s&#;m nebîleri, di&#;erlerine üstün k&#;ld&#;k. Ve Dâvud (a.s)'a Zebur'u verdik.

17/&#;SRÂ Kulid’ûllezîne zeamtum min dûnihî fe lâ yemlikûne ke&#;fed durri ankum ve lâ tahvîlâ(tahvîlen).
(Onlara) de ki: “O'ndan (Allah'tan) ba&#;ka (ilâh edinerek) zanda bulunduklar&#;n&#;z&#; ça&#;&#;r&#;n.” Oysa onlar, sizden bir darl&#;&#;&#; giderme ve onu de&#;i&#;tirme gücüne malik (sahip) de&#;illerdir.

17/&#;SRÂ Ulâikellezîne yed’ûne yebtegûne ilâ rabbihimul vesîlete eyyuhum akrebu ve yercûne rahmetehu ve yehâfûne azâbeh(azâbehu), inne azâbe rabbike kâne mahzûrâ(mahzûren). 
&#;&#;te o ça&#;&#;rd&#;klar&#; (da), kendi Rab'lerine “onlar&#;n hangisi daha yak&#;nd&#;r” diye (O'na en yak&#;n) vesileyi ararlar ve O'nun rahmetini ümit ederler, O'nun azab&#;ndan korkarlar. Muhakkak ki Rabbinin azab&#;, hazer edilendir (korkuland&#;r).

17/&#;SRÂ Ve in min karyetin illâ nahnu muhlikûhâ kable yevmil k&#;yâmeti ev muazzibûhâ azâben &#;edîdâ(&#;edîden), kâne zâlike fîl kitâbi mestûrâ(mestûran).
E&#;er bir &#;ehir (helâk olacaksa), k&#;yâmet gününden önce onun helâk edicisi ancak Biziz. Veya onun (&#;ehir halk&#;n&#;n) &#;iddetli azap edicisi Biziz. &#;&#;te bu, Kitap'ta yaz&#;l&#;d&#;r.

17/&#;SRÂ Ve mâ meneanâ en nursile bil âyâti illâ en kezzebe bihel evvelûn(evvelûne), ve âteynâ semûden nâkate mubs&#;raten fe zalemû bihâ, ve mâ nursilu bil âyâti illâ tahvîfâ(tahvîfen).
Bizim âyet (mucize) göndermemize mani olan &#;ey, ancak evvelkilerin onu (mucizeleri) yalanlam&#;&#; olmalar&#;d&#;r. Semud kavmine (gözle) görünen (bir mucize olarak) di&#;i deve verdik. Sonra ona zulmettiler. Ve Biz, âyetleri (mucizeleri), korkutmaktan ba&#;ka bir &#;ey için göndermeyiz.

17/&#;SRÂ Ve iz kulnâ leke inne rabbeke ehâta bin nâs(nâsi), ve mâ cealner ru’yâlletî ereynâke illâ fitneten lin nâsi ve&#; &#;eceretel mel’ûnete fîl kur’ân(kur’âni), ve nuhavvifuhum fe mâ yezîduhum illâ tugyânen kebîrâ(kebîren).
Rabbinin, insanlar&#; muhakkak (rahmeti ve ilmiyle) ihata etti&#;ini (kaplad&#;&#;&#;n&#;) sana söylemi&#;tik. Sana (kalp gözü ile) gösterdi&#;imiz o rüyeti ve Kur'ân-&#; Kerim'deki lânetlenmi&#; a&#;ac&#; (zakkum a&#;ac&#;), insanlara sadece fitne (imtihan) k&#;ld&#;k. Ve Biz, onlar&#; korkutuyoruz. Fakat (bu) onlar&#;n büyük azg&#;nl&#;klar&#;ndan (büyük günahlar&#;ndan) ba&#;ka bir &#;eyi artt&#;rm&#;yor.

17/&#;SRÂ Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), kâle e escudu li men halakte tînâ(tînen).
Ve meleklere: “Âdem (A.S)'a secde edin!” dedi&#;imiz zaman iblis hariç hemen secde ettiler. (&#;blis): “Ben, senin topraktan yaratt&#;&#;&#;n kimseye mi secde edeyim?” dedi.

17/&#;SRÂ Kâle e raeyteke hâzellezî kerremte aley(aleyye), le in ahharteni ilâ yevmil k&#;yâmeti le ahtenikenne zurriyyetehû illâ kalîlâ(kalîlen). 
(&#;blis) dedi ki: “Senin görü&#;üne göre, benim üzerime (benden daha) mükerrem (ikram edilmi&#;, &#;erefli) k&#;ld&#;&#;&#;n kimse bu mu? E&#;er beni k&#;yâmet gününe (kadar) tehir edersen (ertelersen), onun zürriyetinden (neslinden) pek az&#; hariç, mutlaka bana (kendime) tâbî k&#;laca&#;&#;m.”

17/&#;SRÂ Kâlezheb fe men tebiake minhum fe inne cehenneme cezâukum cezâen mevfûrâ(mevfûren).
(Allahû Tealâ &#;öyle buyurdu): “Git! Art&#;k onlardan kim sana tâbî olursa, o zaman muhakkak ki sizin cezan&#;z, eksiksiz bir ceza olarak cehennemdir.”

17/&#;SRÂ Vestefziz menisteta’te minhum bi savtike ve eclib aleyhim bi haylike ve recilike ve &#;ârikhum fîl emvâli vel evlâdi va&#;dhum, ve mâ yaiduhumu&#; &#;eytânu illâ gurûrâ(gurûren).
“Ve onlardan güç yetirdiklerini, sesinle aldat. Atl&#;lar&#;n ve yayalar&#;nla onlar&#; ba&#;&#;rarak yönlendir (cehenneme sevket). Evlâtlar&#;nda ve mallar&#;nda onlara ortak ol. Ve onlara (yalan &#;eyler) vaadet.” &#;eytan&#;n vaadettikleri gurur (aldatma)dan ba&#;ka bir &#;ey de&#;ildir.

17/&#;SRÂ &#;nne ibâdî leyse leke aleyhim sultân(sultânûn), ve kefâ bi rabbike vekîlâ(vekîlen).
Muhakkak ki Benim kullar&#;m&#;n üzerinde, senin bir sultanl&#;&#;&#;n (yapt&#;r&#;m gücün) yoktur. Ve senin Rabbin, vekil olarak kâfidir (yeter).

17/&#;SRÂ Rabbukumullezî yuzcî lekumul fulke fîl bahri li tebtegû min fadlih(fadlihî), innehu kâne bi kum rahîmâ(rahîmen).
Sizin Rabbiniz ki; O, onun fazl&#;ndan (nasip) arayas&#;n&#;z diye denizde gemileri sizin için sevkeder (yüzdürür). Çünkü O, size rahmet edicidir.

17/&#;SRÂ Ve izâ messekumud durru fîl bahri dalle men ted’ûne illâ iyyâh(iyyâhu), fe lemmâ neccâkum ilel berri a’radtum, ve kânel insânu kefûrâ(kefûren).
Ve size, denizde bir darl&#;k (tehlike) dokundu&#;u zaman, sadece o hariç, dua ettikleriniz sap&#;p gider. Fakat sizi, karaya ç&#;kar&#;nca (kurtar&#;nca) yüz çevirirsiniz. Ve insan çok nankördür.

17/&#;SRÂ E fe emintum en yahsife bikum cânibel berri ev yursile aleykum hâsiben summe lâ tecidû lekum vekîlâ(vekîlen).
Öyleyse sizi, kara taraf&#;nda yere geçirmesinden (geçirmeyece&#;inden) veya sizin üzerinize, ta&#; ya&#;d&#;ran bir f&#;rt&#;na göndermesinden (göndermeyece&#;inden) emin mi oldunuz? Sonra sizin için bir vekil (koruyucu) bulamazs&#;n&#;z.

17/&#;SRÂ Em emintum en yuîdekum fîhi târeten uhrâ fe yursile aleykum kâs&#;fen miner rîh&#; fe yugrikakum bimâ kefertum summe lâ tecidû lekum aleynâ bihî tebîâ(tebîan).
Ba&#;ka bir sefer sizi oraya (geri) döndürmesinden böylece sizin üzerinize kâsif (&#;iddetli, deviren) bir f&#;rt&#;na gönderip, inkârlar&#;n&#;zdan dolay&#; sizi (denizde) bo&#;mas&#;ndan emin mi oldunuz? Sonra Bize kar&#;&#; (bo&#;ulmaman&#;z) için (sizi koruyacak) bir yard&#;mc&#; bulamazs&#;n&#;z.

17/&#;SRÂ Ve lekad kerremnâ benî âdeme ve hamelnâhum fîl berri vel bahri ve razaknâhum minet tayyibâti ve faddalnâhum alâ kesîrin mimmen halaknâ tafdîlâ(tafdîlen). 
Ve andolsun ki; Âdemo&#;lunu kerem sahibi (&#;erefli) k&#;ld&#;k. Onlar&#; karada ve denizde ta&#;&#;d&#;k. Ve onlar&#; helâl &#;eylerden r&#;z&#;kland&#;rd&#;k. Ve onlar&#; yaratt&#;klar&#;m&#;z&#;n ço&#;undan fazilet (aç&#;s&#;ndan) üstün k&#;ld&#;k.

17/&#;SRÂ Yevme ned’û kulle unâsin bi imâmihim, fe men ûtiye kitâbehû bi yemînihî fe ulâike yakreûne kitâbehum ve lâ yuzlemûne fetîlâ(fetîlen). 
O gün bütün insanlar&#;, (Allah'&#;n tayin etti&#;i) imamlar&#; ile ça&#;&#;r&#;r&#;z. O zaman kitab&#; sa&#;dan verilen kimseler, böylece kitaplar&#;n&#; okurlar. Ve (onlara) zerre kadar zulmedilmez (haks&#;zl&#;&#;a u&#;rat&#;lmaz).

17/&#;SRÂ Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fîl âh&#;reti a’mâ ve edallu sebîlâ(sebîlen). 
Ve burada (bu dünyada), kim kör ise art&#;k o ahirette de kördür. Ve yoldan daha çok sapm&#;&#;t&#;r.

17/&#;SRÂ Ve in kâdû le yeftinûneke anillezî evhaynâ ileyke li tefteriye aleynâ gayreh(gayrehu) ve izen lettehazûke halîlâ(halîlen).
Ve neredeyse sana vahyetti&#;imiz &#;eyden ba&#;kas&#; ile Bize iftira etmen için gerçekten seni fitneye dü&#;ürüyorlard&#;. Ve o taktirde seni mutlaka dost edinirlerdi.

17/&#;SRÂ Ve lev lâ en sebbetnâke lekad kidte terkenu ileyhim &#;ey’en kalîlâ(kalîlen).
Ve seni sebat ettirmeseydik, andolsun ki sen, onlara biraz meylederdin.

17/&#;SRÂ &#;zen le ezaknâke di’fal hayâti ve di’fal memâti summe lâ tecidu leke aleynâ nasîrâ(nasîran).
O taktirde, elbette hayat&#;n ve ölümün di'fas&#;n&#; (s&#;k&#;nt&#;lar&#;n&#;, üzüntülerini, ac&#;lar&#;n&#;) kat kat sana tatt&#;r&#;rd&#;k. Sonra senin için Bize kar&#;&#; bir yard&#;mc&#; bulunmazd&#;.

17/&#;SRÂ Ve in kâdû le yestefizzûneke minel ard&#; li yuhricûke minhâ ve izen lâ yelbesûne hilâfeke illâ kalîlâ(kalîlen).
Neredeyse gerçekten, seni dünyada bulundu&#;un yerden ç&#;karmak için tedirgin ediyorlard&#; (edeceklerdi). Ve e&#;er öyle olsayd&#;, onlar da senden sonra sadece az bir süre kalabilirlerdi.


17/&#;SRÂ Sunnete men kad erselnâ kableke min rusulinâ ve lâ tecidu li sunnetinâ tahvîlâ(tahvîlen). 
Senden önce de gönderdi&#;imiz resûllerimizin sünneti (sünnetullah: Allah'&#;n kanunu) budur. Ve sünnetimizde (kanunumuzda) bir de&#;i&#;iklik bulamazs&#;n.

17/&#;SRÂ Ek&#;mis salâte li dulûki&#; &#;emsi ilâ gasak&#;l leyli ve kur’ânel fecr(fecri), inne kur’ânel fecri kâne me&#;hûdâ(me&#;hûden).
Güne&#;in dönmesinden, gecenin kararmas&#;na kadar namaz k&#;l. Fecrin Kur'ân'&#;n&#; (fecr vakti okunan Kur'ân'&#;) ikame et (yerine getir)! Çünkü fecrin Kur'ân'&#; &#;ahitlidir.

17/&#;SRÂ Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden).
Gecenin bir k&#;sm&#;nda uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O'nunla (Kur'ân'la) teheccüd namaz&#; k&#;l! Rabbinin seni Makam-&#; Mahmut'a beas etmesi (ula&#;t&#;rmas&#;) yak&#;nd&#;r.

17/&#;SRÂ Ve kul rabbi edh&#;lnî mudhale s&#;dk&#;n ve ahricnî muhrece s&#;dk&#;n vec’al lî min ledunke sultânen nasîrâ(nasîren). 
Ve de ki: “Rabbim beni s&#;dk ile dahil et ve beni s&#;dk ile ç&#;kar. Ve bana senin kat&#;ndan (gizli ilminden) bir yard&#;mc&#; sultan k&#;l.”

17/&#;SRÂ Ve kul câel hakku ve zehekal bât&#;l(bât&#;lu), innel bât&#;le kâne zehûkâ(zehûkan).
De ki: “Hak geldi, bât&#;l zail oldu (yok oldu). Muhakkak ki bât&#;l yok olacakt&#;r (yok olmaya mahkûmdur).”

17/&#;SRÂ Ve nunezzilu minel kur’âni mâ huve &#;ifâun ve rahmetun lil mu’minîne ve lâ yezîduz zâlimîne illâ hasârâ(hasâran).
Kur'ân'dan indirdi&#;imiz &#;eyler, mü'minler için &#;ifad&#;r ve rahmettir. Ve zalimlerin sadece hüsran&#;n&#; (kaybetti&#;i dereceleri) artt&#;r&#;r.

17/&#;SRÂ Ve izâ en’amnâ alel insâni a’rada ve neâbi cânibih(cânibihî), ve izâ messehu&#; &#;erru kâne yeûsâ(yeûsen).
Ve insan&#; ni'metlendirdi&#;imiz zaman yüz çevirir ve yan çizerek uzakla&#;&#;r. Ve ona bir &#;err dokundu&#;u zaman yeise dü&#;er.

17/&#;SRÂ Kul kullun ya’melu alâ &#;âkiletih(&#;âkiletihî), fe rabbukum a’lemu bi men huve ehdâ sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Herkes kendi &#;ekline (hüviyetine, karakterine) göre amel eder.” Öyleyse kimin daha çok hidayet yolunda oldu&#;unu en iyi Rabbiniz bilir.

17/&#;SRÂ Ve yes’elûneke anir rûh(rûh&#;), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen).
Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir &#;ey verildi.

17/&#;SRÂ Ve lein &#;i’nâ le nezhebenne billezî evhaynâ ileyke summe lâ tecidu leke bihî aleynâ vekîlâ(vekîlen).
Ve e&#;er Biz dileseydik, sana vahyettiklerimizi mutlaka giderirdik (silip yok ederdik). Sonra onu (yok etmememiz için) Bize kar&#;&#; sana (seni müdafaa edecek) bir vekil bulamazs&#;n.

17/&#;SRÂ &#;llâ rahmeten min rabbik(rabbike), inne fadlehu kâne aleyke kebîrâ(kebîren).
(Bu) sadece Rabbinden bir rahmettir. Muhakkak ki O'nun (Rabbinin), senin üzerindeki fazl&#; büyüktür.

17/&#;SRÂ Kul leinictemeâtil insu vel cinnu alâ en ye’tû bi misli hâzel kur’âni lâ ye’tûne bi mislihî ve lev kâne ba’duhum li ba’d&#;n zahîrâ(zahîran). 
De ki: “E&#;er ins ve cin (insanlar ve cinler) bu Kur'ân'&#;n bir benzerini getirmek için içtima etseler (biraraya gelseler); onlar&#;n bir k&#;sm&#;, bir k&#;sm&#;na yard&#;mc&#; olsa bile onun bir benzerini getiremezler.”

17/&#;SRÂ Ve lekad sarrafnâ lin nâsi fî hâzel kur’âni min kulli meselin fe ebâ ekserun nâsi illâ kufûrâ(kufûran).
Ve andolsun ki Biz, bu Kur'ân'da bütün meselelerden (misallerden) aç&#;klama yapt&#;k. Buna ra&#;men insanlar&#;n ço&#;u sadece inkâr ederek direndi.

17/&#;SRÂ Ve kâlû len nu’mine leke hattâ tefcure lenâ minel ard&#; yenbûâ(yenbûan).
Ve dediler ki: “Sen, bize yerden bir memba (p&#;nar) ç&#;karmad&#;kça (f&#;&#;k&#;rtmad&#;kça) sana asla inanmay&#;z.”

17/&#;SRÂ Ev tekûne leke cennetun min nahîlin ve inebin fe tufeccirel enhâre h&#;lâlehâ tefcîrâ(tefcîren).
Veya senin, hurma ve üzüm ba&#;lar&#;ndan bir bahçen olsun. Öyle ki onun aralar&#;ndan, f&#;&#;k&#;rarak akan nehirler ak&#;t (ç&#;kar).

17/&#;SRÂ Ev tusk&#;tas semâe kemâ zeamte aleynâ kisefen ev te’tiye billâhi vel melâiketi kabîlâ(kabîlen). 
Veya iddia etti&#;in gibi semay&#; parça parça üzerimize dü&#;ürürsün. Veya Allah'&#; ve melekleri aç&#;kça (kar&#;&#;m&#;za) getirirsin.

17/&#;SRÂ Ev yekûne leke beytun min zuhrufin ev terkâ fîs semâ(semâi), ve len nu’mine li ruk&#;yyike hattâ tunezzile aleynâ kitâben nakreuh(nakreuhu), kul subhâne rabbî hel kuntu illâ be&#;eren resûlâ(resûlen).
Veya senin alt&#;ndan bir evin olsun veya semaya yüksel. Bize okuyaca&#;&#;m&#;z bir kitap indirmedikçe senin yükseli&#;ine (mirac&#;na) asla inanmay&#;z. De ki: “Benim Rabbim, Sübhan'd&#;r (O, noksan s&#;fatlardan münezzehtir). Ben, insan resûlden ba&#;ka bir &#;ey miyim?”

17/&#;SRÂ Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul hudâ illâ en kâlû e beasallâhu be&#;eren resûlâ(resûlen).
Onlara hidayet geldi&#;i zaman insanlar&#;n inanmalar&#;na, “Allah, insan resûl mü gönderdi?” demelerinden ba&#;ka bir &#;ey mani olmad&#;.

17/&#;SRÂ Kul lev kâne fîl ard&#; melâiketun yem&#;ûne mutmainnîne le nezzelnâ aleyhim mines semâi meleken resûlâ(resûlen). 
De ki: “E&#;er yeryüzünde mutmain olarak yürüyenler melekler olsayd&#;, elbette onlara semadan melek resûl indirirdik.”

17/&#;SRÂ Kul kefâ billâhi &#;ehîden beynî ve beynekum, innehu kâne bi &#;bâdihî habîren basîrâ(basîren).
De ki: “Benimle sizin aran&#;zda, Allah &#;ahit olarak yeter.” Muhakkak ki O, kullar&#;ndan haberdar oland&#;r, (onlar&#;) görendir.

17/&#;SRÂ Ve men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehum evliyâe min dûnih(dûnihî), ve nah&#;uruhum yevmel k&#;yâmeti alâ vucûhihim umyen ve bukmen ve summâ(summen), me’vâhum cehennem(cehennemu), kullemâ habet zidnâhum saîrâ(saîren).
Ve Allah, kimi (Kendisine) ula&#;t&#;r&#;rsa, art&#;k o hidayete ermi&#;tir. Ve kimi dalâlette b&#;rak&#;rsa (kim Allah'a ula&#;may&#; dilemezse), o taktirde onlar için O'ndan (Allah'tan) ba&#;ka dostlar bulamazs&#;n. Ve k&#;yâmet günü onlar&#; kör, dilsiz ve sa&#;&#;r olarak yüzüstü (sürünerek) ha&#;rederiz. Onlar&#;n me'vas&#; (kalacaklar&#; yer) cehennemdir. Ve Biz, onlara (ate&#;in) her sönmeye yüz tutu&#;unda (alevli ate&#;i) artt&#;rd&#;k (artt&#;r&#;r&#;z).

17/&#;SRÂ Zâlike cezâuhum bi ennehum keferû bi âyâtinâ ve kâlû e izâ kunnâ izâmen ve rufâten e innâ le meb’ûsûne halkan cedîdâ(cedîden).
&#;&#;te bu, onlar&#;n âyetlerimizi inkâr etmelerinden ve “Biz kemik ve toz haline gelmi&#; (toprak) oldu&#;umuz zaman m&#;? Biz mi gerçekten yeni (bir) yarat&#;l&#;&#;la mutlaka beas edilece&#;iz (diriltilece&#;iz)?” demeleri sebebiyle onlar&#;n cezas&#;d&#;r.

17/&#;SRÂ E ve lem yerev ennallâhellezî halakas semâvâti vel arda kâdirun alâ en yahluka mislehum ve ceale lehum ecelen lâ reybe fîh(fîhi), fe ebâz zalimûne illâ kufûrâ(kufûren).
Ve onlar; Allah'&#;n, semalar&#; ve yeryüzünü yaratt&#;&#;&#;n&#; ve onlar&#;n bir mislini daha yaratmaya kaadir (muktedir) oldu&#;unu görmüyorlar m&#;? Onlar için, onda (hakk&#;nda) &#;üphe olmayan bir ecel k&#;ld&#; (belli bir süre taktir etti). Buna ra&#;men zulmedenler, sadece inkâr ederek direndiler.

17/&#;SRÂ Kul lev entum temlikûne hazâine rahmeti rabbî izen le emsektum ha&#;yetel infâk(infâk&#;), ve kânel insânu katûrâ(katûren). 
De ki: “E&#;er siz, Rabbimin rahmet hazineleri(ne) malik (sahip) olsayd&#;n&#;z, o zaman infâk (harcan&#;p tükenecek) korkusu ile (onu) mutlaka (elinizde) tutard&#;n&#;z.” &#;nsan çok cimridir.

17/&#;SRÂ Ve lekad âteynâ musa tis’a âyâtin beyyinâtin fes’el benî isrâîle iz câehum fe kâle lehu fir’avnu innî le ezunnuke yâ musa meshûrâ(meshûren).
Andolsun Biz, Musa (A.S)'a apaç&#;k 9 âyet (mucize) verdik. Bunlar&#; benî &#;sraile (&#;srailo&#;ullar&#;na) sor. Onlara (Musa A.S) gelmi&#;ti. O zaman firavun &#;öyle demi&#;ti: “Ey Musa! Ben, sana mutlaka sihir yap&#;ld&#;&#;&#;na kesin &#;ekilde inan&#;yorum.”

17/&#;SRÂ Kâle lekad alimte mâ enzele hâulâi illâ rabbus semâvâti vel ard&#; basâir(basâire), ve innî le ezunnuke yâ fir’avnu mesbûrâ(mesbûran).
““Andolsun bunlar&#; (9 mucizeyi), görünür bir &#;ekilde, semalar&#;n ve arz&#;n Rabbinden ba&#;kas&#;n&#;n indirmedi&#;ini sen biliyordun. Ve ey firavun! Muhakkak ki ben, senin helâk olaca&#;&#;na kesin &#;ekilde inan&#;yorum.” dedi.

17/&#;SRÂ Fe erâde en yestefizzehum minel ard&#; fe agraknâhu ve men meahu cemîâ(cemîan).
Bundan sonra onlar&#; arzdan (bulunduklar&#; yerden) ç&#;karmak istedi. Bunun üzerine Biz, onu ve beraberindekilerin hepsini bo&#;duk.

17/&#;SRÂ Ve kulnâ min ba’dihî li benî isrâîleskunûl arda fe izâ câe va’dul âh&#;reti ci’nâ bikum lefîfâ(lefîfen).
Ondan sonra benî &#;sraile, “Arzda (orada) iskân olun (yerle&#;in)!” dedik. Ahiretin vadesi (vaadi) gelince sizi biraraya getirece&#;iz.

17/&#;SRÂ Ve bil hakk&#; enzelnâhu ve bil hakk&#; nezel(nezele), ve mâ erselnâke illâ mube&#;&#;iren ve nezîrâ(nezîren).
Ve Hakk'&#; (Kur'ân'&#;), O'nu, Biz indirdik. Ve Hakk ile indi. Seni, müjdeleyici ve uyar&#;c&#; olmandan ba&#;ka bir &#;ey için göndermedik.

17/&#;SRÂ Ve kur’ânen faraknâhu li takreehu alen nâsi alâ muksin ve nezzelnâhu tenzîlâ(tenzîlen).
Ve Kur'ân-&#; Kerim; onu k&#;s&#;mlara (sure sure ve âyet âyet) ay&#;rd&#;k. &#;nsanlara, onu muksin olarak (uzun sürede) okuman için tenzîlen (k&#;s&#;mlara ay&#;r&#;p, uzun sürede okunabilecek &#;ekilde), bir indiri&#;le indirdik.

17/&#;SRÂ Kul âminû bihî ev lâ tu’minû, innellezîne ûtul ilme min kablihî izâ yutlâ aleyhim yah&#;rrûne lil ezkâni succedâ(succeden). (SECDE ÂYET&#;)
De ki: “O'na inan&#;ls&#;n veya inan&#;lmas&#;n, O'ndan önce kendilerine ilim verilen kimseler, onlara (Kur'ân'&#;n secde âyetleri) okundu&#;u zaman, secde ederek çeneleri (al&#;nlar&#;) üstüne kapan&#;rlar.”

17/&#;SRÂ Ve yekûlûne subhâne rabbinâ in kâne va’du rabbinâ le mef’ûlâ(mef’ûlen).
Ve derler ki: “Rabbimiz, Sübhan'd&#;r (her&#;eyden münezzehtir). E&#;er Rabbimiz vaadettiyse, (o) mutlaka ifa edilmi&#;tir.”

17/&#;SRÂ Ve yah&#;rrûne lil ezkâni yebkûne ve yezîduhum hu&#;ûâ(hu&#;ûan).
Ve çeneleri (al&#;nlar&#;) üstüne kapan&#;rlar. Ve hu&#;ûlar&#; artarak a&#;larlar.

17/&#;SRÂ Kulid’ullâhe evid’ur rahmân(rahmâne), eyyen mâ ted’û fe lehul esmâul husnâ, ve lâ techer bi salâtike ve lâ tuhâfit bihâ vebteg&#; beyne zâlike sebîlâ(sebîlen).
De ki: “Allah diye ça&#;&#;r&#;n veya Rahmân diye ça&#;&#;r&#;n. Nas&#;l ça&#;&#;r&#;rsan&#;z hepsi O'nun Esmaül Hüsnas&#;'d&#;r (Allah'&#;n en güzel isimleridir).” Namaz&#;nda (sesini) yükseltme ve onu (sesini) alçaltma. Bu ikisi aras&#;nda bir yol tut.

17/&#;SRÂ Ve kulil hamdu lillâhillezî lem yetteh&#;z veleden ve lem yekun lehu &#;erîkun fîl mulki ve lem yekun lehu veliyyun minez zulli ve kebbirhu tekbîrâ(tekbîren).

Ve de ki: “Hamd, çocuk edinmeyen Allah'a mahsustur ve O'nun mülkte orta&#;&#; olmam&#;&#;t&#;r (yoktur). Ve (O, zillete dü&#;mez) O'nun, Kendisini zilletten (kurtaracak) bir dosta (ihtiyac&#;) yoktur.” O'nu tekbir ile (üstün k&#;larak) yücelt (büyüklü&#;ünü ifade et).

&#;shak Dan&#;&#;'tan Dinlemek için videoyu t&#;klay&#;n&#;z.


RAMAZAN'IN G&#;N&#; OKUNACAK DUA

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası