faizin haram kılınma sebepleri / Zaruretler Faize Gerekçe Olabilir mi? – İktisad

Faizin Haram Kılınma Sebepleri

faizin haram kılınma sebepleri

Faiz neden haramdır, hikmeti nedir?

Değerli kardeşimiz,

FAİZİN İSLÂMÎ AÇIDAN yasak olduğunu bilmeyenimiz yoktur. İlahî bir emir olarak faizin yasak oluşunun sebebi açıktır: “Allah, yasakladığı için.” Tıpkı oruç tutmak veya zekat vermenin farz oluşu gibi, bunun da sebebi “emr-i ilahî”dir. Ubudiyetlerimizin yegâne gerekçesi budur. Bununla beraber o emri takip eden birtakım maslahatlar da vardır. Bu oldukça normaldir. Çünkü, o Emri Veren, her şeyin “fıtrî” halini ve neyin nasıl olması gerektiğini çok iyi bilendir.

Meselâ, Allah emrettiği için tuttuğumuz oruç ve verdiğimiz zekatın ferdî ve toplumsal birçok maslahatları netice verdiklerini de biliriz. Ama hiçbir zaman orucu perhiz yapmak için tutmaz; zekatı da toplumsal gelir dağılımını dengelemek için vermeyiz. Nitekim, vergisini bir vatandaşlık borcu olarak veren biri, zekat yükümlülüğünden kurtulmuş olmadığı gibi, namazın bedensel faydalarını keşfedip aerobik hareketler yapan biri de namaz kılmış olmaz. Bu örneklerde olduğu gibi, ubudiyetin hareket noktası, “emir”den “maslahat”a kayarsa, o zaman emri gördüğü halde maslahatı (pekâlâ) görememiş birinin ubudiyet gerekçeleri ortadan kalkmış olur.

Bununla birlikte, ubudiyetini Allah’ın emri nedeniyle yapan biri için söz konusu maslahatlar birer güven kaynağı olabilirler. Ve bu anlamda gerekli oldukları söylenebilir. Çünkü, her bir emrin, özel bir zorunluluk olmamakla beraber, birtakım maslahatları ve hikmetleri vardır. O halde. Allah emrettiği için oruç tutarız. Orucun ise bazı faydaları vardır. Yine faiz, Allah emrettiği için haramdır. Allah’ın bize emrettiği her emrin bir “ubudiyet terbiyesi” olduğunu düşünürsek, uzunca da olsa şimdiye kadar ifade ettiğimiz kayıtlar altında sorumuza tekrar dönebiliriz:

- Faiz neden haramdır?

Cevabımız hazırdır: Allah yasakladığı için. Bu cevapla devam edersek, faiz yasağına uymama durumunda ubudiyetimiz yara alacaktır. Yani ubudiyetimiz eksilecektir. Ubudiyet - rububiyet bütünlüğünden biri eksildi mi diğeri artacaktır. Ubudiyetin terkettiği yerleri rububiyet vehmi dolduracak; rububiyet vehminin terkettiği yerleri ise ubudiyet bilinci dolduracaktır. Faiz almama-vermemenin bir ubudiyet tavrı olduğu açıktır. Aynı şekilde, bu emre uymamanın da kendi içinde bir rububiyet iddiası taşıdığı söylenebilir. Bunu, “emrî” açıdan, yani itaat-itaatsizlik bağlamında bu şekilde anlayabiliriz. Bu yüzden “İslâmî” açıdan faiz haramdır. Ancak bu haramın arkaplânını gün ışığına çıkarma durumunda “İslâmî” açıdan olduğu kadar neden “İmanî” açıdan da yasak olduğunu görmemiz mümkündür. O halde bir süreç olarak faiz olayını yeniden hatırlayalım:

Özel veya tüzel birileri başka birilerine anapara olarak bir miktar para vermektedir. Lâkin, bu masum bir borç verme olayı değildir. Parayı veren, bir dizi “belirleme”de bulunmaktadır. Belli bir süre ve verilenin üstüne eklenecek yine belli bir miktar söz konusudur. Parayı veren bir şeyler “ister” ve istediği “olur”. Buna hiç şüphesi yoktur. Kısacası, faizci kendinden oldukça “emin”dir. Öbür tarafta ise tarlasında buğday ekmiş biri, ya da çarşıda satıcılık yapan biri, kazancı konusunda herhangi bir belirlemede bulunmuş değildir. Ne kazanacağı süre, ne de kazanacağı miktar bellidir. Bu yüzden sık sık dua eder. Siftah etti mi, rızkı Verene şükreder. Hasılı, rızkın gelişi ile Rızkı Gönderen bir çağrışım olarak sürekli hatırındadır. Sebepler dairesinde yapacağını yapar. Ancak, bilir ki bu sebepler her zaman ürünün beklendiği gibi alınması veya malın umulduğu gibi satılması için yeterli değildir. Bu yüzden kendi çabasını, rızk için gerekli olmasına karşın yeterli olmayan bir sebep olarak görür. Kendinden çok fazla “emin” değildir. Bu iki tablo arasında oldukça önemli bir fark vardır. İlkinde sebepler dairesi büyük ölçüde kuvvetlenip kalınlaşmaktadır. Biri, -rızkını değil- gelirini belirlemiştir.(determinizm).

Faiz burada bu belirleyicilik imkânını sağlamakla, faizi vereni ubudiyet ortamından uzaklaştırmaktadır. Zira esbap perdesi dehşetli bir şekilde kalınlaşmakta, esbaba yaslananlar da istediklerini yapabiliyor olmanın sarhoşluğuyla bir rububiyet vehmine kapılmaktadır. Başka bir deyişle faiz, insanı tesiri esbaba veren bir gaflet ortamına başarılı bir şekilde çekmektedir. Bu ise bir “titreşim hâli” olan ubudiyet tavrına kapalı bir hâldir. Korku ile ümit; hayat ile ölüm, ve açlık ile tokluk ortasında bir yerde bulunan insanoğlu, bunun farkına vardığı oranda mü’mindir. İşte faiz bu farkın farkına varılmasını önlemektedir. Ve galiba haram oluşunun da bir sırrı budur. İslamiyet'te faiz yasağının ayrı bir ehemmiyete haiz olduğu kuşkusuzdur. Konunun önemi, Kur’an ve hadislerde şiddetle men edilen faizin, (İslamî olmayan) günümüz ekonomisinde kilit kavramlardan biri olmasından ileri gelmektedir. O kadar ki, çağdaş ekonominin, faiz politika ve uygulamalarıyla akort edildiğini söylemek fazla bir abartı sayılmaz.

Günümüzde para ve sermaye piyasalarının ulaştığı muazzam boyutlar herkesin malmudur. Öte yandan, sadece kendi sermaye olanaklarıyla yürüyen, hatta yeni bir iş kurmak için münhasıran öz sermayesine güvenen şirket ve girişimci türüne rastlamak çok zordur. Çağdaş işletmecilik ve makro ekonomide hayatî bir role sahip olmasına karşılık, dinimizde faizin kesinlikle haram addedildiği ve en sert müeyyidelere bağlandığı hususu bir vakıadır. Doğal olarak bu durum Türkiye ve dünyadaki tüm Müslümanları ikilem içerisinde bırakmakta ve onları, finans kuruluşlarıyla adeta ortak bir yaşamın zorunlu olduğu modern iş ve toplum hayatında pasifliğe itmektedir. Bunun nedeni faiz mevzuunun İslamî literatür ve yayınlarda hak ettiği derecede yaygın ve kapsamlı olarak ele alınmaması ve yeterince aydınlatılmayan mütedeyyin insanların hata yapıp günah işlemek endişesiyle finans kurum ve ürünlerinden genellikle uzak durmayı tercih etmeleridir. Bu yazının amacı; türlü biçim ve isimler taşıyan faiz olayına karşı hassasiyet içerisinde olan halkımızın aydınlatılmasına mütevazi bir katkıda bulunmaktır.

FAİZİN TANIMI

İktisatçılara göre, serbest piyasa ekonomisinde faiz, yaşamsal bir fonksiyona sahip olup; kaynakların tasarruf ve tüketim arasındaki bölüşümünü tayin eder. Tasarruflar yine faiz mekanizması vasıtasıyla daha verimli alanlara yönelir. Kaynakların azaldığı durumlarda nispeten verimliliği düşük olan yatırımlar tasfiye edilir. Yaygın bir tanıma göre, faiz, paranın kiralanması karşılığında hak edilen bedeldir. Dar anlamda; ödünç fonlara uygulanan ve piyasanın belirlediği kira bedelidir. Bu bağlamda, fon piyasalarındaki arz ve talebe göre oluşur. Buna “borç faizi” de denir.

Faiz, para sahibine bağlı olmayan gayri-şahsî bir gelirdir. Bu genellikle faiz haddinin piyasa koşullarına göre oluştuğunu, parasını ödünç veren kişinin bunda bir rolü olmadığını gösterir. Gerçekten günümüzde müşteriler ile malî kurumlar arasındaki kişisel ilişki giderek kaybolmakta, milyonlarca insan parasını emanet ettiği bankaların sahip veya yöneticisini hiç tanımamaktadır. Yani kurumlarla insanlar arasında kişisel ilişki tamamen kaybolmuş gibidir. Bir başka yönüyle faiz, mal ve hizmet kullanımını ertelemenin karşılığıdır veya öne almanın bedelidir. Yani, bugün ile gelecek arasındaki bağlantıyı sağlar.

Faiz,konusu bir miktar paranın ödenmesinden ibaret olan borçlarda, alacaklının bu paradan mahrum kaldığı süreye ve belli bir orana bağlı olarak hesaplanan bir karşılıktır. Olayı yasal açıdan değerlendiren bu tanım, faizin oluşmasına neden olan iki unsur; zaman ve faiz oranını ortaya koymaktadır. Birçok tanımda faizi, paranın kullanılma bedeli olarak görürüz. Bu tamamen doğru değildir. Çünkü ödünç verenin (mukriz) faize hak kazanması için borçlunun parayı kullanması şart değildir. Faizin doğumu için gerekli ve yeterli olan alacaklının bir miktar paradan belli bir süre mahrum kalmış olmasıdır. Bir alacağın faiz getirmesi için, paranın mülkiyetinin borçluya geçmiş olması ve belli bir süre sonra iadesinin şart koşulması gereklidir.

Popüler ve genel olarak kabul edilen bir diğer tanımlamaya göre de, faiz; borç verenler için bir gelir, borç alanlar için ise bir maliyettir.

İslamî terminolojide faiz, ‘riba’ kavramıyla açıklanmaktadır. Şöyle ki, riba: fazlalık, ziyade, nema (artma, çoğalma) anlamına gelir. Böylece, ödünç karşılığında alınacak fazlalık nakit olsun veya mal olsun ayırt edilmeyerek yasak kapsamına alınmıştır. Riba, aynı zamanda haram kazanç demektir. İslam Hukukundaki bir diğer tarife göre, “faiz, alım satımda şart kılınan fazlalıktır.”

FAİZ ÇEŞİTLERİ

Teori ve uygulamada faiz çok çeşitlidir ve muhtelif sınıflandırmalara tabi tutulur. Biz konuya sadece faiz olgusunun iyi kavranmasına yardımcı olacak kadar yer vermeyi uygun görüyoruz. Normal olarak faiz, vadenin sonunda anaparayla birlikte ödenir. Buna basit faiz denir; hesap etmesi kolaydır, dolambaçlı bir tarafı yoktur. İlan edilen, üzerinden anlaşılan faiz oranıyla, gerçekleşen arasında fark yoktur. Kağıt üzerinde faiz denince kastedilen basit faizdir, ancak uygulama pek bu yönde değildir.

Bileşik Faiz: Faizi azdıran, anaparayı zararlı mikrop gibi kabartan ve borçluyu şaşırtan “bileşik faiz”dir.(mürekkep faiz). Ve kısaca, faize faiz işletilmesi demektir. Örneğin, bir yıl vadeli bir ticari kredide, vadede borç tasfiye edilmeden evvel, senede dört kez faiz tahsil edilir. Bu yüzden bankanın müşteriye sözgelimi % 60 olarak ilan ettiği faiz oranı, gerçekte % 75 oranında gerçekleşir. Ana para ve faizin aylık taksitlere bölündüğü kredi kartı borçlarında mürekkep faiz çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşir. Hiçbir banka (veya malî kuruluş) kredi müşterisine bileşik faiz oranını söylemez. Ancak ilginçtir ki, aynı bankalar hazine bonosu pazarlarken müşteriye sağladıkları nemadaki bileşik faizi muhakkak hem de ön plana çıkararak bildirmekteler.Mürekkep faizborçlu için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Kar topunun çığ halini alması gibi, borçluyu bazen farkında bile olmadan ağır borç yüküyle karşı karşıya bırakabilir.

İskonto Faizi: Faizin hesaplanarak, önceden anaparadan düşülmesi suretiyle net bakiyenin ödenmesidir ve borçlu yönünden genellikle aldatıcıdır. Örneğin, banka, faktöring şirketi veya başka bir alacaklı tarafından yıllık % 40 olarak söylenen 6 ay vadeli bir iskonto faizi aslında yıllık % 56 olarak gerçekleşir.

Temerrüt (direnme) faizi: Borcunu zamanında ödeyemeyen borçluya daha yüksek bir faiz oranının tatbik edilmesidir. Borçluların daima kötü niyetli olduğu ve kasten borcunu ödemediği varsayımına dayanır. Temerrüt faizi mükellefi olmak için borçlunun kusuru olup olmadığı araştırılmaz. Alacaklının temerrüt faizine hak kazanmak için zararını kanıtlaması gerekmediği gibi, borçlu da kusursuzluğunu ispatlayıp, faizden kurtulamaz.

Gecikme Faizi: Alacağını vadesinde tahsil edemeyen alacaklının, bu yüzden uğradığı farz edilen zararın karşılığıdır. Yani alacaklının maruz kaldığı zararı karşılamayı hedefleyen bir tazminat mahiyetindedir. Alacaklının zararı ispat etmesi gerekmez, borcun ödenmesindeki gecikme yeterli sebeptir.

Cezai faiz: Sözleşmeye uymayan borçluya uygulanır. Sadece para borçları değil, her türlü borç için söz konusu olabilir.

Kanunî Faiz: Tarafların iradesine bağlı olmaksızın yasadan doğar. Taraflar bir mukaveleye faiz şartı koymasalar bile, para borcunu eda etmeyen aleyhine kanunî faiz doğar.

Akdî Faiz: Bir alacak türü için faiz yürütülebileceğine dair yasalarda bir hüküm bulunmasa bile, tarafların karşılıklı iradesiyle bir faiz kararlaştırılabilir ve mukaveleye konulabilir.

TARİHİ SÜREÇ İÇİNDE FAİZ

Faiz ilk çağlardan itibaren ödünç işlemleriyle birlikte ortaya çıkmıştır. Ülkemizde yapılan kazılarda Asurlu tüccarların M.Ö. yıllarında Anadolu halkına % faizle ödünç altın ve gümüş para ile kalay ve buğday sattığını ortaya koymuştur. Neredeyse insanlık tarihi kadar eski olan faiz, din adamlarıyla birlikte filozof ve iktisatçıların sürekli ilgisine mahzar olmuştur. Faiz bütün dinlerde ve gelmiş geçmiş bütün hukuk düzenlerinde devlet otoritesinin müdahalesine konu olmuştur. Ödünç sözleşmeleri ve diğer tür mukavelelerden kaynaklanan ana borcun üzerindeki meblağların borca dahil edilmesi, alacaklıya karşılıksız kazanç sağlaması ve borçluyu iktisaden zor duruma düşüren sonuçları nedeniyle, hem ahlaki hem toplumsal açıdan daima sakıncalı bulunmuştur. İlk çağlardan itibaren faiz, bir doktrin, adalet ve ahlâk meselesi olarak ele alınmış ve mahkum edilmiştir.

Büyük Yunan filozofu Aristo "Politika" adlı meşhur kitabında şöyle der:

“En çok tiksinmeyi hak eden, faizciliktir: çünkü bundan sağlanan kazanç, doğrudan doğruya paranın kendi varlığından ileri gelir ve paranın doğuşuna yol açmış olan ereğe aykırıdır. Zira para mübadele için yaratılmıştır; oysa faiz paranın miktarını çoğaltır… Dolayısıyla da doğaya en aykırı düşen para kazanma tarzıdır.”

Saint Thomas d’Aquin’e göre:

“Parayı ve paranın kullanımını ayrı ayrı satmak imkânı yoktur. Herhangi bir malın bizzat kendisiyle kullanımını ayırmak ve böylece satmak mümkün olmadığına göre, kullanım karşılığı olan bir faiz istemek aslında haksızlık, hatta hırsızlıktır. Çünkü bu ayni şeyi iki defa satmak (kullanımıyla bizzat malın kendisini) demektir. Faiz, zamanın bir fiyatı ise, hiç kimse faiz talep etme durumunda değildir. Çünkü zaman bütün insanlar için ortaktır ve sadece Tanrı’ya aittir. Öyleyse, bir faiz ödetmek, hem hırsızlıktır ve hem de zamanı insanlara bedava veren Tanrı’ya karşı işlenmiş bir suçtur.”

Roma hukukunda olsun Eski Yunan'da olsun, değişik yaklaşımlarla bile olsa faizin sınırlandırılması, hatta yasaklanması yoluna gidilmiştir.

Yahudilik’in orijinal halinde faiz yasaklanmıştı. Daha sonra İsrail kavmi arasındaki ilişkiler gözetilerek bu yasak saptırılmış ve sadece Yahudiler arasında geçerli olduğu, Yahudi olmayanlardan faiz alınmasının serbest olduğu hükmüne varılmıştır. Hıristiyan dininde faize karşı olan tutum çeşitli evrelerden geçmiştir. Hz. İsa faiz işlemlerini dolaylı olarak ret ederek, müritlerine çıkar gözetmeksizin yardım suretiyle hayır işlemelerini öğütlerdi. Kilise yasak konusunda uzun süre ısrarlı olmuşsa da, sonra toplumsal ve iktisadî hayatın baskısıyla ve özellikle kapitalizmin ortaya çıkmasıyla yavaş yavaş faizle ödüncü kabule yanaşmıştır. Jean Calvin faize sadece tüketim açısından bakmamış, üretimi de dikkate alarak bu maksatla faizle para almaya cevaz vermiştir.

Merkantilistlere göre faiz sermayenin kirasıdır. Merkantilistler faizi, arazinin icarı ve gayrimenkulların kirasıyla aynı hükümde ve değerde tutarak “faiz de kapitalin kirasıdır” demişlerdir. Fizyokratlara göre de, bir para tutarının ödünç verilmesi halinde hak ettiği faiz, bu parayla satın alınabilecek toprağın getireceği ranttan daha az olamaz. Adam Smith ve David Ricardo gibi klasik ekonomistler faizin, ödünç alanın ödünç paradan sağlayacağı kâr için alacaklıya ödediği karşılık olarak görmüşlerdir.

Sermayedar=müteşebbis görüşünden hareket eden klasik iktisatçılarda faiz ve kâr iç içe ele alınmış ve birbirine karıştırılmıştır. Klasiklerin içinde bulundukları sanayileşme süreci bu varsayımı haklı gösteriyordu.

Kur’anı incelediğini bildiğimiz, K. Marks, faizi tabiata aykırı ve ahlâksızlık olarak nitelemiştir. Keynes, klasik iktisatçılardan ayrılarak, faizin tasarruflar için gerekli olmadığını savunmuştur. O’na göre faiz yatırımları teşvik etmez, aksine engeller.

İSLÂM’DA FAİZ YASAĞI

Kur’an'da faiz yasağı tedricen getirilmiş ve muhtelif ayetlerde ifadesini bulmuştur. Bakara Suresi, ayet kısa ama kapsamlıdır.

“Eğer tövbe eder faizden vazgeçerseniz ana paranız sizindir. Böylece ne zülüm etmiş ne de zulme uğramış olursunuz.”

Ayrıca, Hz. Peygamber (asm) Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur:

“Cahiliyet ribasından olan her çeşit riba kaldırılmıştır, ancak sermayeniz sizindir. Böylece ne zulüm eder ne de zulme uğrarsınız.”

Ayet ve hadisin verdiği mesajların özü şöyledir: 

Ödünç verilen değer karşılığında bir fazlalık alınamaz; aynı zamanda alacaklı ödünç verdiği ana parayı noksansız geri almak hakkına sahiptir. Kastedilen birinci ve direkt anlama göre, ödünç işlemi bir fazlalık temin etme amacıyla yapılamaz. Diğer hadislerin katkısıyla anlıyoruz ki, fazlalığı oluşturan maddenin, ödünç konusu olan mal (veya paranın) cinsinden olması gerekmez. Yani, borç konusu, sözün gelişi A malı ise, fazlalığın B malı olarak verilmesi sonucu etkilemez. Ayet ve hadisin karşıt anlamına göre; alacaklı, borç verdiği anaparayı eksiksiz geri alma hakkına sahiptir. Çok doğal gibi görünmesine rağmen, verilenin aynen geri alınması her zaman mümkün olmaz. Örneğin, Avrupa bankalarında vadesiz olarak yatırılan mevduat bir nema kazanmadığı gibi, bankaca muhafaza edildiği gerekçesiyle masraf kesintisine tabi olur. Yani ana para aynen değil noksanı ile geri ödenir. Türkî Cumhuriyetler dahil eski Sovyetler Birliği ve şimdiki Rusya Federasyonu’na bağlı ülkelerde mevduat çekilmek istendiğinde % oranında kesintiden sonra sahibine ödenir. Mudiye yapılan bu muamele karşılıklı rızaya müstenit gibi görünse de gerçek pek de öyle değildir. Çünkü kendisine karşı her zaman saygıyla karışık bir ürküntü duyulan bankaların bireylere koşullarını kabul ettirme gücü tartışmasızdır.

Yine batının dev kuruluşları olan yatırım bankalarının uğraş alanlarından biri de zenginlerin kişisel fonlarını yönetmek ve nemalandırmaktır. Ancak borsanın gerilediği dönemlerde bu kuruluşlar sık sık zarar beyan ederek aldıklarından daha azını iade ederler. Ülkemizde de oldukça yaygınlaşmış bulunan yatırım fonlarının bazen kendisine güvenen yatırımcıyı zarar ettirdiği malumdur.

İslamiyet’te ise, alacaklı ana parayı aynen geri alması hususunda korunmuştur. Bu bağlamda, borcunu zamanında ödemeyen zulmetmiş sayılır. Tefsircilere göre, alacaklı sermayesini noksan almaya zorlanamaz. Hatta borcun ödenmemesi halinde, alacaklının (başlangıçta şart koşulmaması kaydıyla) borçludan asıl alacağına ilaveten borcun zamanında ödenmemesinden dolayı uğradığı zararın tazmin edilmesini isteyebileceğine dair tefsirler vardır.

FAİZ YASAĞININ NEDENLERİ

Yukarıdaki ayet ve hadisin (diğerleriyle birlikte) işaret ettiği ikinci hayatî nokta; ribanın (faizin) haksızlık kaynağı olduğudur. Ödünç karşılığında ayrıca bir fazlalık (riba) alınması halinde ya alacaklı ya da borçlunun haksızlığa uğraması kaçınılmazdır. Ülkemiz ve dünya finans hayatı bu hususu doğrulayan örneklerle doludur. Zaten bankalar icat edildikleri Batı dünyasında, “müşterilerin üzerine güneşli havada şemsiye tutup, yağmur başladığında çeken kuruluşlar”olarak tanımlanır. Yakın tarihimizde yaşanmış olaylar hem ödünç verenin hem de alanın birbirini ve sonunda masum halkı mağdur ettiği çok sayıda dramatik olaylarla doludur. 80’li yıllarda liraya alınan bir belge ile nereden türediği bilinmeyen bankerler küçük bir büro ile halkımızdan faiz karşılığı büyük meblağlar topladılar. Emekli maaşları, ücretler, faiz hevesi ile bankerlere yatırıldı; hatta içinde oturduğu konutunu satarak kiraya çıkan bir çok kimse parasını bankerlere yetiştirdi. Sonunda bankerlerin sınırsız sahtekârlığı ile para sahiplerinin saflığı (biraz da aç gözlülüğü) yüzünden işler o kadar çığırından çıktı ki, saadet zincirini biraz daha uzatmak için bir günlüğüne dahi faizli para alındı. Ve nihayet bankerler topladıkları para ile birlikte ortadan kayboldular. Yakalananlardan da bir şey geri alınamadı. Ancak bankerlerin bazıları öldürüldü, çoğu hapse mahkum oldular. "Bankerlik faciası" olarak ekonomi tarihine geçen bu olaylar sırasında millet devletin gözü önünde fütursuzca soyuldu. Özellikle başta İstanbul olmak üzere memleketimizin her vilayetinde esnaf ve tüccardan tefeciye borçlandığı için batanlar olduğunu biliriz. Bazen de gırtlağa kadar borca battıktan sonra tek çıkış yolu olarak tefeciyi öldürenleri de duyarız.

yılındaki Nesim Malki cinayeti borçluların da her zaman için masum olmadığını gösteren başka çarpıcı bir olaydır. krizi patlak verdiğinde bankalar ertesi sabah müşterilerine kısacık bir yazılı not göndererek kredi hesaplarına % faiz uygulama kararı aldıklarını bildirdiler. Birkaç gün içinde çok sayıda fabrika ve iş yeri kapanmak zorunda kaldı.. Hükümet aceleyle başlattığı sınırsız mevduat garantisi bankada parası olmayanların sırtından faiz hırsına kapılanları koruyan bir kalkan oldu kasım ve şubat ekonomik buhranında kredi faizleri aniden % lere çıkarıldı. Sayısız firma iflas ederek ticarî hayatına son verdi.

Öte yandan, bazı iş adamları da bankadan aldığı krediyi işe yatırmayıp kişisel hesaplarına geçirdi. Bizzat banka sahipleri kendi bankalarını hortumlamakta beis görmedi. Sonuçta yirmi iki banka battı, sahipleri hapse girdi ve kamuoyu önünde haysiyetleri ayaklara düştü. Krizin tüm zararları kamu tarafından yani milletçe üstlenildi.

Özetle, faiz yasağının hikmeti; ya alacaklı ya borçlunun ya da yukarıdaki örneklerde anlatıldığı gibi, her ikisinin haksızlık kaynağı olması ve sonunda toplumun diğer kesimlerinin müstahak olmadığı halde zarar görmesidir. Günümüzde finans araç ve kuruluşları çok çeşitlendiğinden, faiz olgusu değişik maskelerle, ama hemen her ekonomik olayda karşımıza çıkmaktadır. Bizim görüşümüze göre, böyle bir ortamda, herhangi bir mâlî işlemin faiz yasağı kapsamına girip girmediğini tayin ederken, elimizdeki ölçüt, söz konusu muamelelerin borçlu veya alacaklı yahut da toplum için herhangi bir haksızlık yaratıp yaratmadığı olmalıdır.

Selam ve dua ile
Sorularla İslamiyet

Çok uzun asırlardır İslam aleminde zaruret (mecburiyet,zorunluluk) adı altında birçok haram helal kılınmıştıfunduszeue.infoın başında faiz meselesi funduszeue.info duruma gerekçe olarak Hz. Ömer&#;e isnat edilen :&#;Faiz ayeti en son inen ayetlerdendir. Resulullah (sa) bunun yeterince açıklamadan vefat etti. Bu sebeple faizi ve faiz şüphesi olan şeyleri bırakınız&#; sözü delil alınmıştıfunduszeue.info Allah Kur&#;an&#;da faiz ile ilgili olarak çok net hükümler ortaya koyuyor: Bakara Suresinde (2/) &#; Faiz yiyenler, şeytanın aklını çeldiği kimsenin tavrından farklı tavır göstermezler. &#; buyuruyor ve Araf Suresinde şeytanın bu durumuna açıklık getiriyor (7/16) : &#; Şeytan dedi ki “Madem beni aşırılığa sen sevk ettin, ben de senin doğru yolunun üstüne onlar için oturacağıma yemin ederim. &#; Demek ki şeytan aklını çeldiği insanlara doğruyu yanlış gösterir ve bunu Allah&#;ın doğru yolu üzerinde oturarak ve Allah&#;ın Kitabını kullanarak funduszeue.info şekilde de insanı Allah&#;ın doğru yolundan uzaklaştırıfunduszeue.info Bakara Suresinin (2/) devamında Allah bu saptırmanın nasıl olacağını bize anlatıyor: &#;Bu (şeytanca tavır) onların “Alım-satım, tıpkı faizli işlem gibidir.” demeleridir.&#;

Bu şeytani oyunlara bir örnekte meallerde ayete verilen anlamda faiz yiyenlerin (kabirlerinden) şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkmaları örneğinin verilmesidir.Ölmemiş,ahirete gitmemiş ve  şeytan çarpmış bir insan görmemiş birisi için bu açıklama bir şey ifade etmez.

Alım satımda iki farklı malın değişimi söz funduszeue.infoın peşin fiyatı ile vadeli fiyatı arasında farkta funduszeue.info ise paranın karşılıklı değişimi söz funduszeue.infoğişim yapılan malın özelliklerinde bir değişiklik funduszeue.info konu hakkında hüküm verirken iki şey arasındaki benzerliğe değil farklılığa bakılıfunduszeue.info insanları kandırabilmek için benzerliklere vurgu yapılıfunduszeue.infoınlar ve erkekler arasındaki benzerliklere baktığımız için değil farklılıklara bakarak kadın ve erkek ayırımı yapıfunduszeue.info haram haramı helal kılanlar işte bu yöntemi kullanıfunduszeue.info veya toptan alışverişteki fiyat farkları ile faiz birbirine karıştırıfunduszeue.info alışveriş bir işlemken faiz bir sonuçtur.

İnşallah Sayın Cumhurbaşkanımızın &#;Kur&#;an&#;a ve Kur&#;an&#;a uygun sünnete dönelim&#; yaklaşımı takip edilir ve asırlardır İslam aleminin içinde boğulduğu bu tür yanlışlar teker teker ortaya çıkar.

Faiz lafzının Hz. Ömer&#; isnat edilen sözler kanıt gösterilerek mücmel (sözün sahibi tarafından bir açıklama yapılmadıkça kendisiyle neyin kastedildiği anlaşılamayan lafız manasında usul-i fıkıh terimi) olduğu iddia funduszeue.infoa göre faiz ile ilgili inen ayetlerden önce &#;riba&#; hiç kimse tarafından bilinmiyordu ve Hz. Muhammed bu açıklamayı yapamadan vefat funduszeue.infot Vakfı İslam ansiklopedisinin ilgili bölümünde durum şöyle anlatılıyor : &#;Mücmel eğer şariin beyanı başka açıklamaya ihtiyaç duyurmayacak ölçüde ise müfessere, kısmen kapalı bırakacak şekilde ise müşkile dönüşüfunduszeue.infoi durumda Iafız yoruma kapalı hale gelir; salat, hac gibi Iafızlar hakkındaki açıklama böyledir. İkinci durumda müctehid kendi ictihadıyla bu konudaki kapalıIığı gidermeye çalışır.&#;

Allah haram kıldığı şeyleri en ince ayrıntısına kadar açıklamıştır:&#;Allah, mecbur bırakılmadığınız sürece, haram kıldıklarını size ayrıntılı olarak açıkladığı halde&#; Enam 6/ Ayrıca hiçbir şeyi: &#;Eğer vazgeçmezseniz, Allah’a yani Allah’ın kitabına karşı savaşmakta olduğunuzu bilin.&#; diyecek kadar ağır ifadelerle yasaklamamıştır.

Rasullullah veda hutbesinde :&#; Her türlü riba (faiz) kaldırılmıştır İlk kaldırdığım riba, Abdulmuttalib&#;in oğlu Abbas&#;ın ettiği ikrazlardır (borç vermelerdir) Allah&#;ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Eski câhiliyet devrinden kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. Borçlular, alacaklılara yalnız aldıkları parayı ödeyeceklerdir.&#; demişfunduszeue.info bu durumda riba nasıl oluyorda hala mücmel bir lafız oluyor.

Peki riba &#;mücmel&#; bir lafızdır diyelim.O zaman bu &#;mücmel&#; olan ifadeyi mezhep imamlarının kitaplarından anlamaya çalışalım : &#;Faiz,mübadeleli akitlerde taraflardan biri lehine şart koşulan karşılıksız fazlalıktır.&#;el-Hidaye.

Eğer hala anlaşılmadıysa bir de şu açıklamaya bakalım : &#;Faiz ,belli malları,akit sırasında şer&#;i ölçekle eşitliği bilinmeden peşin veya bedellerden her ikisi yahut biri veresiye olmak üzere değiştirmek için yapılan sözleşmedir.&#; İbn Hacer

Bu durumda hangi açıklamaya göre &#;riba&#; kavramı mücmel?

Bir de Allah nasıl açıklıyor :&#;Tevbe ederseniz (hatanızdan tam olarak dönerseniz), ana mallarınız sizindir; böylece ne haksızlık edersiniz ne de haksızlığa uğrarsınız.&#; Bakara 2/

Ayetten faiz nedir,ana mal nedir hepsi net bir şekilde anlaşılıfunduszeue.infoıca iki tarafında haksızlığa uğramasının istenmediğide net bir şekilde ortaya konuyor.

Peki Rasulullah ne diyor bu konuda:&#;Faiz yalnızca borçta olur.&#;,&#;Elden ele (peşin) olanda faiz olmaz.&#;,&#;Faiz (borcu) vadelendirmede olur.&#;.

Allah,faizin ne olduğunu,faizin yasaklandığını ve ticareti yapan iki tarafında haksızlığa uğramamasını açık bir şekilde ortaya koyan bu ayetin ardından taraflara: &#;Borçlu darlık içinde ise, rahata çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Alacağınızı sadakaya/zekâta saymanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseydiniz! &#; (Bakara 2/) funduszeue.info kalan borçluyu sıkıştırmamanın hatta alacağı zekata saymanın Kur&#;an-i bir tutum olduğunu ayetten anlıyoruz.

&#;Faiz yalnızca borçta olur.&#; hadisine ve ilgili ayetlere dayanarak faizin haram olduğunu kabul edenler ise zaruret durumunda haramların helalle döndüğünü söyleyerek başka bir kapı açıfunduszeue.info delil olarak Bakara 2/,Maide 5/3, Enam 6/ ve Nahl 16/ ayetlerinde haramlar sayıldıktan sonra &#;Kim zorda kalır da aşırı gitmez ve başkasının hakkına saldırmazsa Allah bağışlar,ikramı boldur&#; bölümlerini göfunduszeue.infocı olmayan zaten borç funduszeue.info ihtiyacı bir de zarurete bağlayınca faizin helal olması kaçınılmaz oluyor.(Malum ihtiyaç zaruretin bir altı.) Ama ayetlerdeki &#;aşırı gitmez ve başkasının hakkına saldırmazsa&#; ön şartlarını görmezden geliyorlar.

&#;Allah, size güçlük çıkarmak istemez.&#;(Maide 5/6 ve Hac 22/78).Bu böyledir ama Allah izin vermediği durumlarda kula kural koyma yetkisini vermemişfunduszeue.info bulunamaması durumunda abdestin teyemmüm yolu ile alınabileceğini Allah belirlemiştir.

Zaruret sadece birilerinin zarar görebileceği ihtimali durumunda geçfunduszeue.info durumları ve çözüm yollarını Allah açık bir şekilde belirtmişfunduszeue.infotin dışında birde ihtiyaç durumu funduszeue.infoç zaruretin altıfunduszeue.infosanız bir sıkıntı doğuyor ama yinede bu ihtiyaç karşılanmazsa kimseye bir zarar gelmiyor.

İşte faiz konusunda zaruretlerle ihtiyaçları eşitliyorlar ve &#;zaruret durumunda&#; faiz almayı ve vermeyi helalleşfunduszeue.info yapanlara baktığımız zaman bunların faizin anlaşılmaz olduğunu söyleyen ve faizin tanımını yapanlarla aynı kişiler olduğunu görüfunduszeue.infoğer taraftan bu ifadeleri fıkıh ilminde Külli Kaideler adı altında kurallaştırıyorlar.Örneğin zaruretlerin haramları mübah kılması kuralı.

Mecelle madde: Hacet, umumi olsun veya hususi olsun, zaruret derecesine indirilir.

Bey’ bil vefa bu kabildendir. Buhara ehlinin borçları çoğalınca, bu satış nevisine ihtiyaç duyuldu. Bundan anlaşıldı ki bey’ bil vefa yasak idi, zarurete binaen cevaz verildi. Zira borç verenin verdiğinden fazlasını alması faizdir ve şer’an yasaktır. Bey’i vefa da, bu kabilden olduğundan asla caiz değildir, lakin şu kaide gereğince fakihler Buhara ehli için buna fetva vermişlerdir.

Bey’ bil vefa: Bir malı, ücretini geri verdiğinde malı geri almak üzere başkasına satmaktır. Satan, ücreti geri verince, müşteri de malı satana geri verir. Burada müşteri mebi’ ile menfaatlenir. Ama her iki tarafta feshe kadir olduğundan fasit bir alış-veriştir. Müşteri aldığı malı başkasına satamadığı için de bu, rehin hükmündedir.

Görüldüğü gibi bu maddeyi yazanlarda bu durumun faiz olduğunu kabul funduszeue.info insanlar bu faiz yasağına uyunca ortaya çıkan sıkıntıları alım satım görüntüsü altında caiz diyerek insanların işinin görülmesine yol açıyorlar yani işleri kolaylaştırıfunduszeue.info Allah Bakara suresinin ayetinde &#; Mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizden eksilterek, sizi biraz korku ve biraz açlıkla yıpratıcı bir imtihandan geçireceğiz, bundan kaçış olmaz. Sen sabırlı davrananlara müjde ver.&#; buyuruyor.

Günümüze baktığımız zaman bazı hocalarda bu tür sıkıntıları zaruret kapsamına çıkartıp bundan dolayı faize caiz diyorlar.

Örnek: Ağustos tarihli Yeni Şafak gazetesinde Hayrettin Karaman&#;ın &#;Zaruret hali istismarı&#; başlıklı yazısı:

Biz zarureti tarif ederiz, kimin durumunun bu çerçeveye girdiğini belirlemek ise mümin mükellefin işidir.

Havîc-i asliyye denilen ve temin edilmediğinde insana sıkıntı veren, hayatın normal akışını engelleyen ihtiyaçlar &#;zaruret kapsamına&#; giriyor. Bir insanın ailesiyle oturacağı, haline uygun bir mesken, işi veya hayatı için gerekli olan -olmadığında sıkıntıya sebep olan- mütevazı bir araba, sadece hayatı devam ettirmek için değil, dengeli ve yeterli beslenmek için gerekli gıda… bu ihtiyaçlar arasındadır. Kirada oturmak ev sahibi olmanın yerine geçmez ve sıkıntıyı gidermez. Bu ihtiyaçları karşılamak için Müslüman önce kendi imkanlarına bakacak. Kendinde mecal yoksa karz-ı hasene (menfaatsiz ödünç verme uygulamasına) başvuracak, burada yoksa faizsiz bankaya başvuracak, burada da yoksa (olmuyorsa veya arada önemli ve zaruret halinin devamına sebep olacak kadar büyük fark varsa) diğer bankalara başvuracak. &#;Ben yine de diğer bankalara başvurmam, takva adına sıkıntıya katlanırım, ailem ve çocuklarım da katlanırlar&#; diyebiliyorsa bunu uygulayacak.

Görüldüğü üzere ihtiyaç zarurete dönüştü bir anda.

Osmanlı Dönemi Faiz Hileleri:

1)Bey&#; Bi&#;l-Vefa,bedelini iade edince geri almak üzere bir mal satmaktıfunduszeue.infoında bu,rehin verip faizli borç alma işlemine satış görüntüsü veren bir uygulamadır.

2)Bey&#; Bi&#;l-İstiğlal,malı satıcısına kiralama şartıyla yapılan bey&#;bi&#;l-vefadıfunduszeue.infoğlal,bir şeyin kar ve gelirini istemek demektir.

3)Muamele-i Şeriye,şeriata yani hukuka uydurulmuş işlem funduszeue.infoım satım görüntüsü altında faizli borç için başvurulan hilelerden biri.

4)Para Vakıfları,muamele-i şer&#;iyyede uygulanan sistem,para vakıflarında da uygulanmıştır.

Günümüz (örtülü) Faiz Uygulamaları (hileleri)

1)Tevarruk, malın taksitle alınıp, alıcısından başka birisine / üçüncü şahsa peşin satılmasıdır. Başka bir ifadeyle teverruk satışı nakit bulmak gayesiyle bir şahıstan / firmadan vâdeli olarak (pahalıya) alınan malı bir başka şahsa peşin fiyatına (ucuza) satmaya denir.

2)SUKUK

Başlıklar olarak verilen bu hileleri ve daha birçok detaylı bilgiyi Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır&#;ın Ticaret ve Faiz kitabında bulabilirsiniz.

Sonuç:

Ey inanıp güvenenler, Allah’tan çekinerek korunun! O’na gerçekten güveniyorsanız, kalan faiz alacaklarınızdan vazgeçin! (Bakara2/)

Eğer vazgeçmezseniz, Allah’a yani Allah’ın kitabına karşı savaşmakta olduğunuzu bilin. Tevbe ederseniz (hatanızdan tam olarak dönerseniz), ana mallarınız sizindir; böylece ne haksızlık edersiniz ne de haksızlığa uğrarsınız. (Bakara 2/)

Borçlu darlık içinde ise, rahata çıkıncaya kadar beklemek gerekir. Alacağınızı sadakaya/zekâta saymanız, sizin için daha hayırlıdır. Bunu bir bilseydiniz! (Bakara 2/)

Allah’ın huzuruna çıkarılacağınız o günden çekinip korunun. Sonra herkese kazandığı tam olarak verilecek ve kimseye haksızlık yapılmayacaktır. (Bakara 2/)

Bir an önce &#;Kur&#;an&#;a ve Kur&#;an&#;a uygun sünnete dönelim&#;.

Ömer Mahmut Kuzanlı

(Bu yazı tarihinde Hilal TV&#;de yayınlanan Hikmet Çalışmaları programından makale haline getirilmiştir ve Kitap ve Hikmet Dergisi&#;nin sayısında yayınlanmıştır. Programa katılanlar: Abdülaziz Bayındır,Fatih Orum,Yahya Şenol ve Abdullah Bayındır)

fazla oku

"Geçmişte yapılan sermayeyi renklerine, milliyetine, coğrafyasına göre bölme yanlışına son verdik. Zira paranın dini, imanı, milleti, vatanı olmaz; para paradır. Para cıva gibidir, kendisine uygun nereyi bulursa oraya akar. İşte şimdi Türkiye, paranın aktığı ve akacağı en istikrarlı, isabetli ve güvenli bir yer haline gelmiştir. Bunu başardık." 

Bugün Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Recep Tayyip Erdoğan, bu sözleri 10 Mart tarihinde Hatay'ın Dörtyol ilçesinde Atakaş Grubu ile Rus MMK Grubu tarafından ortaklaşa kurulan demir-çelik fabrikasının açılış töreninde dile getirdi. 

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Paranın dini, imanı, vatanı yoktur"

Erdoğan birçok kere benzer açıklamalarda bulundu. Çok uzak değil yakın tarihte bundan bir yıl önce 30 Kasım Katar'ın Borsa İstanbul'a ortak olmasına yönelik eleştirilere cevap verirken de "Paranın rengi, dini yoktur, para paradır" demişti. 

Faize ise öteden beri karşı olmakla biliniyor. Erdoğan bunu pek gizlemedi ama duruma göre gerekli çıkışlarda bulundu. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönemde çok şikayet ettiği faiz ise 19 yılda zikzaklı bir seyir izledi. Bazen çok yükseldi bazen ise indirildi. 

Özellikle bazı sektör temsilcilerinin kredi kullanımındaki faiz oranında şikayet etmeleri üzerine bir şekilde yüksek oranlar aşağı çekildi. 

Faiz oranları her aşağı çekildiğinde ise özellikle konut ve araç fiyatları aldı. Mal sahibi olmak için kamu bankaları başta olmak üzere finans kuruluşlarının kapısı çalan insanlar, kullandıkları krediler için faiz verirken daha ucuz olan konut ve araçları ise faiz indirimleri nedeniyle hep pahalıya almak zorunda kaldı. 

Faizin değişkenlik seyri

Merkez Bankası'nın verilerine göre AK Parti'nin iktidar olduğu yakın dönemde faiz oranları birçok defa değişiklik gösterdi. 

Merkez Bankası

Merkez Bankası İdare Merkezi / Fotoğraf: AA

Şimdi iktidarın yüksekliğinden çok dert yandığı faiz oranlarında aynı yıl içinde bile farklılık yaşandı.

Örneğin 17 Mayıs tarihinde politika faiz oranı iken 14 Eylül 'de bu oran 24'ü buldu. 

Merkez Bankası'nın verilerine göre 20 Mayıs. ile 19 Kasım tarihleri arasındaki faiz oranları şöyle: 

Tarih Faiz oranı
20 Mayıs  7,00
17 Aralık  6,50
21 Ocak  6,25
05 Ağustos  5,75
19 Aalık  5,50
17 Nisan  5,00
17 Mayıs  4,50
29 Ocak  10,00
23 Mayıs  9,50
25 Haziran  8,75
18 Temmuz  8,25
21 Ocak      7,75
25 Şubat  7,50
25 Kasım  8,00
01 Haziran  16,50
08 Haziran  17,75
14 Eylül     24,00
26 Temmuz  19,75
13 Eylül  16,50
25 Ekim  14,00
13 Aralık  12,00
17 Ocak  11,25
20 Şubat  10,75
18 Mart  9,75
23 Nisan  8,75
22 Mayıs  8,25
25 Eylül  10,25
20 Kasım  15,00
25 Aralık  
19 Mart  19,00
24 Eylül  18,00
22 Ekim  16,00
19 Kasım  15,00


Faize karşı savaş mı başlattı? 

En düşüğün 4,50 en yüksek oranın ise 24'ü bulduğu bu değişkenliğin yaşandığı dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sorumluluk makamında bulundu. 

Bazı zaman dilimlerinde başbakan bazısında ise cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde devletin en yüksek makamında bulunan Erdoğan, şimdilerde yüksek faize savaş açtığını söylüyor. 

Nas, İslam hukukunda neyi ifade ediyor? 

Her faiz indiriminde döviz yükselse de mücadelesini sürdüreceğini belirten Erdoğan, artık bu konuda beraber yürüdüğü arkadaşlarıyla da gerektiğinde yolunu ayırabileceğinin işaretlerini verdi. 

"Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar kusura bakmasın ben faizi savunanla beraber olmam, olamam" diyerek "Faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bunun farklı yere çevirme gayretine girenlere diyorum ki boşuna uğraşmayın, biz faiz belasını bu milletin sırtından kaldıracağız. Biz faiz belasına bu milletin sırtından kaldıracağız. Anlayan anlar, anlamayan anlamaz. Biz faize milletimizi kesinlikle ezdiremeyiz" ifadelerini kullandı.

Recep Tayyip Erdoğan

Recep Tayyip Erdoğan / Fotoğraf: AA

Pek çok kere paranın dini, ırkı, milleti ve vatanı olmadığını altını çizen Erdoğan, "Bu konuda nas ortada. Nas ortada olduğuna göre, sana, bana ne oluyor?.." sözleriyle dini referansta bulundu. 

"Nas" İslam hukukunda ayet ve hadis metinlerini ifade ediyor, tartışılmaz hüküm içeriyor.

Erdoğan, çıkışındaki son sözleriyle faizin dinen haram olduğuna işaret etti. 

Hangi ayetlerde faiz vurgusu var?

Erdoğan "nas" diyerek faizle mücadeleye devam edeceğini söyledi. Ama faizin haram olduğunu açıkça beyan etmedi. 

Oysa faizin dinen haram olduğu yıllardır farklı kesimler tarafından dile getiriliyor. 

Haram olduğuna ilişkin de birçok ayet var. Bakara Suresi'nin ayetinde "Faiz yiyenler ancak şeytanın çarparak sersemlettiği kimse gibi kalkarlar. Bunun sebebi onların, ‘Alım satım da ancak faiz gibidir' demeleridir.

Halbuki Allah alım satımı helal, faizi ise haram kılmıştır. Artık kime Allah'tan bir öğüt erişir de faizciliği bırakırsa geçmişteki kendisinindir, durumunun takdiri Allah'a aittir. Kim de yine faizciliğe dönerse işte bunlar orada devamlı kalmak üzere cehennemliklerdir" deniliyor. 

Bakara Suresi'nin bu ayetinin dışında , ve ayetlerinde de faize dair ifadeler var. Ayrıca Ali İmran Suresi 'üncü ayet, Nisa Suresi 'inci ayet ve Rum Suresi 39'üncü ayette de faizin haram olduğuna vurgu yapılıyor. 

Haram olan "riba" mı? 

Ancak faizin ne olduğu da tartışılıyor. Kimi ilahiyatçılar "riba"nın haram kılındığını, ev, araba ve bireysel kredilerde uygulanan oranın haram olmayabileceğini dahi savunuyor. 

Çünkü, Türkiye gibi kırılgan ekonomilere sahip ülkelerde paranın değer kaybetmesinden ötürü bir uygulamanın hayata geçirilebileceğini belirtiyor. 

Hatta Prof. Dr. Hayrettin Karaman gibi pek çok ilahiyatçının da bu yönlü görüşleri bulunuyor. 

Peki Türkiye gibi ülkelere faizi sıfırlayabilirler mi? Faiz haramsa ve indirmek mümkünse neden aşama aşama indiriliyor? Bir andan sıfırlanmaz mı? Ya da faizsiz bir ekonomik sistem mümkün mü?  

Sabri Tekir

Sabri Tekir / Fotoğraf: Twitter

"Sistemin kendisi faize çalışmaktadır"

Saadet Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Sabri Tekir, faizle mücadele söylemini dinin üzerine bina etmenin doğru olmadığı kanaatinde olduğunu söyledi. 

"Nas yeni ortaya çıkmış bir şey değil, bin yıldan beri var" diyen Tekir, "Kendilerinin de iktidarda olduğu 19 yıllık dönemde uyguladıkları faizci politikalarının mahiyetini çok iyi biliyoruz" dedi.

Sadece Merkez Bankası faiz politikasının ayarlanması değil, aynı zamanda Tarım Kredi Kooperatifleri'nin uyguladıkları fahiş faizleri de ortada olduğunu anımsatan Tekir, şöyle konuştu:

"Dünyada faiz oranlarının en yüksek olduğu ülkelerden bir tanesi Türkiye'dir. Özellikle ekonomik şartların son derece müsait olduğu zamanlarda dahi faiz oranları çok yüksek olmuştur. Sistemin kendisi faize çalışmaktadır, dolayısıyla nas merkezli bir değerlendirme yapıp da sistemin faize dayalı bir şekilde çalıştığını kamufle etmenin de hiç gereği yoktur." 

"Devlet bankaları faiz almasın" 

İYİ Parti Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır'ın da bu konuda itirazları var. 

Ümit Dikbayır

Ümit Dikbayır / Fotoğraf: AA

AK Parti'den önceki 18 yılda milyar doların faize gittiğini belirten Dikbaşır, "AK Parti'nin 18 yılında ise milyar dolar faiz verdik. Neredeyse iki katı" ifadelerini kullandı. 

"Madem faiz haram, devlet bankalarının verdiği kredilerden esnaf, çiftçi ve vatandaşlardan faiz almasın" önerisinde bulunan Ümit Dikbayır, "Çok basit! Devlet gecikme faizlerini de almasın. İnsanlar vergisini, sigortasını ödeyemiyor. Artık yönetemiyorlar. Ülke kaos ve buhran ortama girdi. Acil seçime gidilmeli" çağrısında bulundu. 

"Söylenmiş sözün bir ciddiyetini görmüyorum" 

Gelecek Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota da Türk Lirası'nın erimesi ve değerini kaybetmesinin çok tartışmalı olduğunu dile getirdi. 

Kerim Rota

Kerim Rota / Fotoğraf: Twitter

Rota'ya göre, faizin sıfıra indirilmesi de çözüm değil. "19 iken indirildiğinde faize karşı bir tutum elde ediliyor mu?" diye soran Rota, "Elbette edilmiyor. Bence sadece bir konuşma içerisinde söylenmiş bir söz, yoksa bir ciddiyetini göremiyorum" yorumunu yaptı.

"Söze inanılıyorsa o zaman faizin sıfırlanması lazım" 

"Düşen faizlerin tüketici veya kredi kartı faizlerine çok bir yansıması olmuyor" değerlendirmesi yapan Rota, sözlerini şöyle tamamladı: 

"4 puan faiz indi ama burada indirilen bir puanı bile bulmadı. Nerede indi? Öncelikle mevduat faizlerinde bu düşüş gerçekleşti. İkincisi de kurum ve şirketlerin kullandığı kısa vadeli kredilerde gerçekleşti. Dolayısıyla söylenen söze inanılıyorsa o zaman faizin sıfırlanması lazım ve bambaşka bir ekonomik modele geçmeniz gerekir. Faizin azı çoğu yok, 19'dan 15'e inmesi bir şey değiştirmiyor."

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası