mehmet salih polat yasin oku / Yazarlar - YENİ ASYA

Mehmet Salih Polat Yasin Oku

mehmet salih polat yasin oku

YAZARLAR

“Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş ve (gönüllerine) imanı yerleştirmiş olanlar (arasındaki yoksullara da ganimetin bir kısmı verilecektir), bir sığınak arayışı içinde kendilerine gelenlerin hepsini seven ve başkasına verilmiş olanlara karşı kalplerinde hiçbir haset olmayan, aksine kendileri yoksulluk içinde bulunsalar bile diğerlerini kendilerine tercih edenler; işte böyleleri, açgözlülükten korunanlardır, onlardır mutluluğa ulaşacak olanlar!” (Haşr Suresi, 59/9)

İşgalci İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği 14 Mayıs 'e varan süreçte yerlerinden yurtlarından olan Filistinliler, Batı Şeria, Gazze, Lübnan, Ürdün ve Suriye’de onlarca kamp oluşturacak şekilde tespih taneleri gibi dağıldılar. O nedenle Filistinli kardeşlerimiz 15 Mayıs’ı Nekbe Günü (Büyük Felaket) olarak anarlar. Tüm Filistinliler sürgünü, ötekileştirilmeyi, orantısız gücü ve buna karşın tüm olanaklarla mukavemeti çok iyi bilirler.

Büyük sürgünler yaşayan bu coğrafyada, Kudüs’ün hemen yanıbaşında olduğu halde devasa duvarlar nedeniyle el-Aksa ile fiilî bağlantısı kesilen bir direniş üssü vardır: Şuafat Mülteci Kampı. İşgalci İsrail’in en çok yıkmaya çalıştığı, saldırıların en yoğun, direnişin de en sert olduğu kamplardan biridir Şuafat. 10 Eylül'de Mescid-i Aksa’nın Meclis (Nazır) Kapısında Doktor Hazım el-Culani, bıçaklı saldırıda bulunduğu iddiasıyla İsrail polisi tarafından vurularak şehit düşmüştü. Kasım ayında ise Silsile Kapısında eylem gerçekleştiren ve Eliyahu David Kay adlı işgal polisini öldüren Fadi Ebu Şuhaydim de şehit olmuştu. Her iki direnişçi de Şuafat’ta ikamet etmekteydi.

Yaklaşık nüfuslu direniş yurdu Şuafat Mülteci Kampı’nda bir koşturmaca var bu aralar. Araçlara monte edilmiş megafonlarla duyurular yapılıyor, kermesler hazırlanıyor, okullarda organizasyonlar tertip ediliyor. Herkeste bir heyecan, gözler çakmak çakmak. Kampta yaşayan Filistinliler, ağır kış şartlarında zor günler geçiren Suriye’deki mülteci kamplarına yönelik, Ocak ayının son günlerinde başlayıp 10 gün sürecek olan bir yardım kampanyası başlattılar. “Ben İnsanım” adlı bu organizasyon ile İdlib civarındaki kamplarda binden fazla briket ev yapılması ve yüzün üzerinde yardım tırının bölgeye ulaştırılması planlanıyor. Şuafat’ta açılan yardım bürosunda bağış yapan bir Filistinlinin nidaları kampta yankılanıyor: “Ey Suriye’nin kadınları ve çocukları! Ayağınızın altındaki toprakları öperim. Allah’ın izniyle sizi asla bırakmayız. Lebbeyke ya Helep!” Tüyleri diken diken eden bu görüntüye yardım paralarının arasında bulunan not takip ekleniyor: “Vallahi günlük çalışıyorum. Bu altınlar eşimden bir sadaka. Allah kabul etsin.

Şuafat’ta başlayan bu çaba birkaç gün içinde dalga dalga Filistin’in tüm şehirlerine, tüm kamplarına yayıldı. On milyon doları aşan bağışların toplandığı organizasyonda Beyt Hanina’dan, İseviyye’den, Taberiya’dan, Şeyh Cerrah’tan bileziklerini, küpelerini, altın sikkelerini veren kadınların, harçlıklarını bağışlayan çocukların görüntüleri yansıyor ekranlara. öğrencili el-Aksa İslami Medrese öğrencileri şekel topladıklarını gururla paylaşıyorlar. Masaların üzerine serilmiş örtülerin üstünde tomar tomar paralar ve bileziklerle poz veren gönüllülerin fotoğrafları sosyal medyanın kıyılarına vurup duruyor günlerdir.

Şubat ayının ilk haftası sona erecek olan bu yardım kampanyasını diğerlerinden ayıran ne? Elbette ki yardım yapan insanların kendilerinin de yardıma muhtaç olması. Muhacirin muhacire el uzatması bu. Düşenin, düşmüşün elinden tutması, Filistinlilerin fiilî olarak hatırlattığı bu çabaya “îsâr” diyoruz. Îsâr, “Bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması” anlamına geliyor. Diğerkâmlık olarak da bildiğimiz bu yardımlaşmanın en güzel örneğini İslam tarihinde, ensar-muhacir kardeşliğinde görürüz. Pek çok örnekliğin olduğu bu örneklikler dışında Hz. Ebubekir’in hilafeti sürecinde yılında yaşanan Yermük Savaşı’nda şehit olmak üzere olan yaralılar arasında yaşanan su paylaşımı da bunun güzel bir şahitliği değil midir? Bizans’a karşı kıran kırana yapılan Yermük harbinde, sahabeden pek çok şehit verildi. Sahabelerin şehit olurken bile nefislerini değil kardeşlerini tercih etmeleri çocukluğumdan beri beni derinden etkileyen olaylardan biridir. Huzeyfe el-Adevi (ra) o anları şöyle anlatır: Yermük harbinde amcamın oğlunu arıyordum. Yanımda biraz su vardı. Kendi kendime: ‘Eğer yaşıyorsa ona biraz su vereyim.’ diyordum. Bir süre sonra onu buldum. Yaşıyordu fakat yaralıydı. ‘Sana biraz su vereyim mi?’ diye sordum. Başıyla ‘Evet’ diye işaret yaptı. O sırada bir adamın inlediğini duydu. Yine başıyla ‘Suyu ona ver.’ diye işaret etti. O adamın yanına gidince: ‘Sana su vereyim mi?’ diye sordum. O da ‘Evet’ dedi. Tam o esnada başka birinin inlediğini duyunca, bana: ‘O adamın yanına git.’ dedi. Ben de o adamın yanına gittim. Yanına vardığımda son nefesini vermişti. Derhal diğer adamın yanına döndüm. Baktım o da şehit oldu. Amcamın oğlunun yanına koştum ama o da şehit olmuştu.

Yunanistan’ın giysilerini, paralarını gaspedip, komaya sokacak kadar dövüp ıslatarak Türkiye tarafına attığı mültecilerden 19’unun donarak can verdiği, ABD’nin DAİŞ lideri Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyşi'yi yakalamak için yaptığı operasyonda kadınların ve çocukların hunharca öldürüldüğü günlerde, Kudüs’te başlatılan bu yardım seferberliği büyük anlamlar içeriyor. Onlarca yıldır durmaksızın işgalci İsrail’e topyekûn direniş gösteren, tüm mücadelesinde ahlaki çizgiyi gözeten ve ağır bedeller ödeyen Filistin halkı; bencilliğin, oportünizmin kanser gibi yayıldığı; vahşetin, acımazlığın kol gezdiği bu çağda kendisi ihtiyaçlı olduğu halde kardeşine yardım eli uzatmakla ne kadar güzel bir pratik, ne kadar güzel bir şahitlik ortaya koymaktadır. 8 Aralık tarihinde Gazze’nin el-Ketibe Meydanı’nda yüz binlerin katılımıyla gerçekleştirilen Hamas’ın yıl kutlamalarında Halid Meşal’in Özgür Suriye bayrağını eline alıp dalgalandırmasıyla sembolleşen Filistin-Suriye dayanışması “Ben İnsanım” kampanyası ile taçlanmıştır. Bu büyük organizasyon ile Filistin’in son yıllarda Suriye direnişine dönük yaklaşımıyla alakalı oluşan zanni tutuma dönük kesin bir cevap verilmiştir. Filistin halkı Suriye’de yaşayan binlerce Filistinlinin de katili zalim Esed’in karşısında ve mazlum Suriye halkının yanında olduğunu bir kere daha ilan etmiştir. Yaşasın mazlumların dayanışması! Yaşasın direniş kardeşliği!

İslam Dünyası

Haksöz Dergisi Sayı: - Mart

Etiketler :haksöz , mart , süleyman ceran, filistin, suriye

YAZARLAR

Dine dair her yaklaşımı hayatın dışına iten Aydınlanmacı paradigmanın tahakkümü insanı yeryüzünde anlamsız ve başıboş bir hale getiriyor. Yalnızlığımızı örtmek için gerçeklikten uzak dijital hikâyeler ve resimlerle kendimizi kandırıyoruz. Atomize hayatlar ve mekânlar yalnızlığı her geçen gün daha da büyütüyor. Geçmişinden, mahallesinden, cemaatinden ve ailesinden kopartılan insan yalnızlığın zindanına mahkûm. Zannedildiği gibi hesaplaşma kültürü, terapi odaları da yaralarımızı sarmak için yeterli olmadı.

yy ulusçuluğun, pozitivizmin, faşizmin ve disiplinin yüzyılıydı. ‘Global köy’ olmanın imkânlarını kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin artışı ve internetin hızlı dolaşımıyla girdiğimiz yeni yüzyıl ise ‘birey’in her türlü kısıtlayıcı tahakkümden özgürleştiği bir performans toplumuna dönüştü. Yeni bireyler disiplin toplumunun itaatkâr köleleri değil, performans öznesi oldu. Koreli felsefeci Byung Chul Han’ın modern toplum eleştirilerini yaptığı kitaplarında ‘performans toplumu’ kavramsallaştırmasına sıkça rastlıyoruz. Disiplin toplumuna özgü yapılar olan kışlalar, hapishaneler, hastaneler, tımarhaneler gibi denetleyici yapılar performans toplumunda yerlerini bankalar, iş merkezleri, gökdelenler, havaalanları, fitness salonlarına bırakmış durumda. Bireyi yapabilme ve edebilmenin özgürleştirici bir eylem olduğuna ikna etmeye çalışan ‘performans toplumu’ her türlü tahakkümden de insanı özgür olmaya zorluyor. Eş, anne baba, arkadaş, akraba, hatta vicdan bile ‘olma’nın önünde bir engelse aşılmalı fikrini salık veriyor. Bu durum aynı zamanda insanın tüm bu çevreyle savaşını da beraberinde getirdi. Acaba insan, özgürlük ve zaruretler adına, değer yargılarıyla, çevresiyle girdiği bu savaştan gerçekten özgürleşerek mi çıkıyor?

Baş döndürücü bir hızla değişen ve dönüşen dünya değerleri içinde performansını yükseltme azmindeki insan, kendini sömürdüğü gerçeğini de göremez hale gelir. Her susadığında tuzlu su içen insanın susuzluktan daha da susayarak uzaklaşması gibi modern insan da ‘almak için verme’ eylemlerinin kısır döngüsünde yalnız, hissiz ve takatsiz kalıyor. Her kanaldan pompalanan ‘kendi olmak’ baskısı öyle ağırdır ki “Kendi olmak ne demek?” sorusu bile bu ortamda buharlaşmıştır. Evet, kendin değilsin ve kendin olmaya çalışmalısın ama “Sana teklifmiş gibi sunulan dayatmalarla geldiğin yer gerçekte kendin olduğun yer mi?” sorusuna bir cevabı da yok görünüyor.

“Bir dâne-i hakîkat, bir harman hayâlâta müreccahtır”

İş dünyasında çok kullanılmasına rağmen gerçekte bir bilgisayar işletim kavramı olan ‘multitasking’ ’lardan itibaren psikolojinin de konusu oluyor. “Aynı anda birden fazla iş yapmak” anlamına gelen bu kavram modern insanın ifrat derecesindeki eylemliliğini ifade ediyor. Hız ve tüketim çağının insanı yalnız içinde bulunduğu mekânın insanı değildir. Bir yandan üretimin içinde yer alırken bir yandan Instagram’dan bir fotoğraf beğenir, diğer yandan Twitter’da siyasi güdeme ilişkin görüşlerini paylaşır, aynı anda evine bir eşya alır vs. vs. Her ne kadar bu çoklu görev hali insanı daha ileri ve hızlı kılıyormuş görünse de bıraktığı duygu durum asla tatminkârlık olmuyor. Bu koşuşturmalı halden insana kalan stres, yorgunluk ve ne yaparsan yap yetişememe duygusu. Dikkatin bu dönüşümü derinleşmeyi, okumayı, fikir üretmeyi ve tefekkürü de zorlaştırıyor. Bu bölünmüş ve akışkan ruh hali, aynı ruh durumunun sürmesine de izin vermiyor. Ne korkunun ne sevincin ne de hayretin tam anlamıyla yaşanması mümkün. Sosyal medyada bir fotoğrafta savaşın parçaladığı bir hayata şahit olurken altındaki başka bir fotoğrafta mükellef bir sofraya misafir olabiliyor, hemen altındaki fotoğrafta gösterişli bir düğün kutlamasının içinde bulabiliyorsunuz kendinizi. Hiperaktif yaşam tarzı dayatmasıyla yetişme ya da geç kalma duygusu içinde salınan insanın elinde ‘huzur’ da kalmıyor. Sahip olduğu maddi ve manevi her şeyi sergiye açan insan tüm beğenilere, takdirlere, övgülere rağmen yine mutsuzluk içerisinde. Hiperaktivite ve multitasking ile hayatın hızına yetişme telaşındaki insan, bu modern hapishanenin hem zanlısı hem gardiyanı hem de müdürü olma rolünü üstlenmiş durumda.

Niceliğin egemenliğiyle birlikte yüzeysellik gittikçe artıp nitelik buharlaşıyor. Sıkılgan ruhların maymun iştahıyla daldan dala savrulan üretme ve gösterme çabaları bir anlam dizgisi içinde gerçekleşmediğinden ruhta bir huzur ve tatmin de kalmıyor. Kurstan kursa koşan, etkinlik denizlerinde kulaç atan, sertifika koleksiyoncusu insanın bu çabaları, onu bir bütünün parçası kılmadığı gibi daha da yalnızlaştırıyor. Belki tüm bunların temelinde hakikatin paramparça edilip insanın meçhule mahkûm edilmesinin payı da olabilir. Tekvir Suresi Ayetteki “Fe eynetezhebun?” (Öyleyse nereye gidiyorsunuz?) sorusu yönünü ve yolunu kaybetmiş bu insana yöneltilir. Hakikati kaybetmiş insan ne kadar koşturursa koştursun, istediği hazza ulaşsın hep eksik kalacak ve asla tatmin olmayacaktır. Kendini gerçekleştirmek adına kendinden uzaklaşma paradoksuna saplanıp kalan modern insana yapılacak şey onu yeniden ahlaka, fazilet eve hakikate çağırmak olacaktır.

Olmak ya da Olmamak

yüzyılın tüketici insanının yüzyılda tüketim nesnesine dönüşmesiyle ‘olma’ bir sahneye ve gösteriye indirgenip beden ve mahremiyet bu sahnenin birer enstrümanı haline geldi. Kendi rızasıyla özel alanlarını kamusal hale getiriyor ve böylece yaşantısını denetime açıp özgürlüğünü kendi elleriyle teslim ediyor. Özgürlüğüne çok düşkün modern birey böyle örtük ve rıza üzere sömürülmekte nedense pek bir beis görmüyor ya da bu durumu düşünebilecek bir mantık bilgisine sahip değil. Prokapitalizmin ‘başarı’ ve ‘performans’la kabul ettiği bu yeni insan tarihte hiç olmadığı kadar mahremiyetini tüketim pazarının bir nesnesi haline getirdi. Bugün maalesef çocuklarımızı bile koruyamadığımız bu dönüşüm, toplumu yaşlısı-genci, köylüsü ve kentlisiyle kuşatmış durumda. Gençler tahammülü aptallık, kanaati ahmaklık, hamdetmeyi avuntu olarak tanımlarken, ileri yaşlardakiler içinse elden kaçan fırsatlar, ‘özgürce’ yaşanmamış hayat için bir eleştiri ve hayıflanma konusu oluyor.

Bedenini ve ruhunu ilahi sınır ve sorumluluklardan uzaklaştırarak gerçekleştirdiği yeni dünya ve beden tasarımıyla insan, zannettiği gibi yeryüzünü daha yaşanılır, adil ve müreffeh bir dünyaya çevirmediği gibi, kendinden razı, huzurlu ve mutmain de kılmadı. Bir yandan tüketim ve değişim çılgınlığına ulaşamayan ama tüm lüksün seyircisi yoksul insanların öfkesi, hırsı ve umutsuzluğu, diğer yanda tüketimin hızına yetişmeye çalışan, bedenini, evini, eşini bir sergi alanına çeviren ve tekrara düşme kınanmasından korktuğu için zihnini sadece bununla meşgul eden insan. Her iki kesim arasındaki makas her gün açılsa da umutsuzluk, yorgunluk, mutsuzluk, tükenmişlik ve depresyon toplumun tümünü etkisi altına almış görünüyor. Kâdir-i mutlak Allah’la açtığı savaşta, yerine inşa etmeye çalıştığı kâdir-i mutlak bilim, ardından kâdir-i mutlak insanla, yeryüzünü değil imar, elleriyle tarumar ettiğini gördü. İlahi nizamla girilen bu savaştan da insana düşen yorgunluk, iç sıkıntısı ve yetişememedir.

Melankoli, hüzün, endişe, kaygı, acı ve ıstırap insanlık tarihi boyunca karşılaşılan ruh halleriydi. Farklı baş etme ya da hastalık boyutundaise tedavi etme yöntemleri mevcuttu. Muhtemelen yy tarihte, tüketim ve performans yanında depresyon çağı olarak da anılacaktır. Neredeyse toplumların %20’si depresyonda ve ilaç kullanımı da oldukça yaygın vaziyette. Her geçen gün hızla artan intihar vakalarının sebepleri arasında depresyon ilk sırayı almakta. Byung Chul Han “Yorgunluk Toplumu” kitabında bu konuyu ele alırken “yy hastalıklarının diyalektiği, negatifliğin değil pozitifliğin diyalektiğidir. Bunlar ifrat derecesindeki pozitiflikten kaynaklanır. Disiplin toplumunun negatifliği deliler ve caniler doğurmuştur. Performans toplumuysa depresif ve mağluplar yaratır.” diyerek yeni gelen yıkıma karşı dikkat çekmeye çalışır. Modern toplumlarda sağlığın ve biyopolitikanın yükseltilmesiyle insanın daha uzun ömürlüve sağlıklı olduğu anlatısı bir yana, zengin ülkelerdeki intihar vakalarında yükselen ölüm oranları, ‘sağlık ve zenginlik=mutluluk’ denkleminin de doğru olmadığını göstermektedir.

İktidarların, tüketim toplumunun, modern kültürel atmosferin insan ruhuna etkisi, yaşanan hızlı değişimler, sosyal ve kültürel geçişler, küresel dayatmalar, altüst edilen toplumsal değer ve kabuller, zenginliğin, şatafatın ve lüksün insanın gözüne sokulması, şiddetin ve şehvetin pornografik saçılımı, haz odaklı bir hayat için savaşmanın birey olmanın biricik yoluymuş gibi gösterilmesi, tükenen dünya kaynakları, yağmalanan ülkelerin ve katledilen bedenlerin ruhlarda bıraktığı izler konuşulmadan tüm bu konuşulanlara sağlıklı bir yol bulmak pek mümkün görünmüyor.

Hülâsa

Hayatın merkezine ihtiyaçlarını, kazançlarını, aldıklarını, alamadıklarını, ilişkilerini koyarak hayatın anlamı ve amacını ‘kendi olma’ya indirgeyen insan, imanın güven veren ikliminden, başkalarının yaralarına derman olmanın, bir yoksulun elinden tutmanın, bir yetimin başını okşamanın tadından mahrum kalmış; samimiyetin, sıcak buluşmaların hayatın insanı yoran taraflarına şifa olacağını ıskalamıştır. “İnsan insanın şifasıdır.” diyen kadim kültüre inat modern zihinlere yerleştirilen “İnsan insanın kurdudur!” inancı şifalanma kaynaklarını yerle bir etmiştir.

Unutmamak lazım ki türlü şekillerde içine çekildiğimiz, varlığımızın göstererek ve türlü etkinliklerle devam etmesi gerektiği ya da bu davranış kalıplarıyla kabul göreceğimiz algısı bizi bu gösterişli ve hızlı hayatın bir parçası yapacaktır ama sahip olduğumuz kimlik ve değerlerin aşınma, silikleşme hatta yok olma tehlikesini de beraberinde getirecektir. Modern hayatın hızına zorunlu katıldığımız yerler olsa da durma, düşünme, nefsimizi ve zihnimizi sakinleştirme pratiklerini de artırmak zorundayız. Durma eylemiyle kazançlarımızı ve kayıplarımızı görebilir; neden, niçin ve nasıl sorusuna cevaplar arar ve ahiret inancının gereği olan heybemize kattıklarımızla hakkaniyet üzere kurulu, adil bir dünyanın imkânları üzere kafa yorabiliriz. Belki de Peygamberimizin (s) ölümüne kadar aksatmadığı itikâfı bir de bu açıdan düşünmeliyiz. Araçlar değişse de insan, tarihin her döneminde aynı insandı. Marufla münkerin, hakla bâtılın, imanla küfrün savaşı insanın adı yeryüzünden silininceye kadar devam edecek. Modern toplum eleştirisi yapmamız sosyolojik bir kültürlenmeden ziyade Müslümanlar için yaşadığı çağın hastalıklarını tanıma, bilme ve bunlara göre hazırlanma amaçlıdır. (Anlatmak için anlamanın öncelik olduğu bilgisini unutmadan) Nefretin, öfkenin, hırsın, acımasızlığın kol gezdiği bu dünyada önce merhameti kuşanıp ardından anlamsızlığın, amaçsızlığın, bunalımların ve yalnızlığın pençesinde özgür olmak adına insanlığından vazgeçenlere özgürlüğün sorumluluk olduğunu ve yaratılıştan verildiğini anlatmak durumundayız. Çünkü ‘Namaz özgürlüktür.’ ‘Dua özgürlüktür.’ ‘İsâr özgürlüktür.’ ‘Tesettür özgürlüktür.

Denemeler

Haksöz Dergisi Sayı: - Mart

Etiketler :haksöz , mart , nurcan büyük

Pro hodnocení programu se prosím nejprve přihlaste

Staženo
31 ×

Mehmet Salih Polat Kuran Hatmi

Hafız Mehmet Salih Polat - kuranı kerim
hafız mehmet salih polat
mehmet salih polat 24 cüz
mehmet salih polat 28 cüz
mehmet salih polat 29 cüz
mehmet salih polat 14 cüz
mehmet salih polat 17 cüz
mehmet salih polat 26 cüz
mehmet salih polat 21 cüz
mehmet salih polat 30 cüz
hatmi şerif 30 cüz
Mehmet Salih Polat
Komple Hatim
MEHMET SALİH POLAT
20 cüz dinle
kuranı kerim 29 cüz
hızlı kuran okuma 30 cüz
quran tukufu
ilhan tok
ilhan tok mukabele
ilhan tok hatim
kurani kerim hatim
hatim indir
ilhan tok hatim görüntülü
kısa sureler
kabe imamları hatim
ebubekir şatiri
kuranı kerim hatim
delaili hayrat
kuran ogreniyorum
abdurrahman sadien
bakara suresi indir
kuran oku
dua
bağışlama duası
cüz öğreniyorum
en güzel kuran okuyan hafızlar
kuranı kerim
fatih çollak tecvidli kuran öğreniyorum indir
fatih çollak kuran öğreniyorum indir
yasin oku
kuran dinle
kuran
diyanet vakfı burs
yasin suresi
kuran öğrenme
kurani kerim indir
elif cüzü
tecvidli kuran öğreniyorum fatih çollak
kuran cüzleri
cuma sohbetleri
dini hikayeler dinle
kuran meali
diyanet kuran
fatih çollak kuran indir
fatih çollak kuran dinle görüntülü
fatih çollak 30 cüz
hakkı yılmaz
kurani kerim dinle
namaz
ezan
bedir savaşı
müezzinlik duaları
muezzinlik
cuma müezzinliği
namazda kamet
teravih namazı müezzinliği
teravih müezzinliği
müezzinlik duası
cuma namazı müezzinliği
namazda müezzinlik
mescidi nebevi
ezan kamet
akşam namazı müezzinliği
cami
bayram namazı müezzinliği
müezzinlik yapmak
teravih namazı müezzinliği duaları
müezzinin görevleri
namaz müezzinliği
sabah namazı müezzinliği
mahfel
müezzin ne okur
kamet duası
yatsı namazı müezzinliği
kuranı kerim
öğle namazı müezzinliği
müezzinin okuduğu dualar
kuran

-İshak Danış - Fatih Çollak - fatih collak - Murat Çiçek - İhsan Atasoy - Mehmet Salih Polat - abdulkadir şehitoğlu - Bünyamin Araz - mehmet ali şengül - Erhan Mete - Bünyamin Topçuoğlu - İsmail Biçer - ismail coşar - Mustafa Özcan Güneşdoğdu - Mehmet Emin Ay - Osman Şahin - Cevat Faruki - Saad Ghamdi - sudeys - abdussamed - kabe imamı sudeys - Mishary Al Afasy.
-Mehmet Çevik- Tayyar Altıkulaç - Davut Kaya - İlhan Tok - Kâni Karaca - Hasan Hüseyin - fethullah gülen - Mehmet Bilir - abdurrahman bozan - Hayri Küçükdeniz - Orhan Kaya - Fatih Mutlu - Yusuf Ayhan - Mehmet Erarabacı - metin demirtaş - Karim Mansouri - Dawood Hamza - Aziz Alili hatim - Hamad Sinan hatim - Muhammad Sulaiman Patel - Sadaqat Ali hatim - fatih collak tashihi huruf - kabe imamı mahir - Ali Küçük.
Kuran - Kuran Dinle - Kuran Dinle - Kuran Öğren - Kuranı Kerim Oku - Yasin -
Kuran Harfleri - Kuranı Kerim İndir -Kuran Alfabesi - Kuran Meali - İslami - Namaz

Fotogalerie

  • Mehmet Salih Polat kuranı kerim - náhled
  • Mehmet Salih Polat kuranı kerim - náhled
  • Mehmet Salih Polat kuranı kerim - náhled

Zdarma

Sdílet

TIP: Stahují se vám programy pomalu? Změřte si rychlost svého internetového připojení.

nest...

batman iftar saati 2021 viranşehir kaç kilometre seferberlik ne demek namaz nasıl kılınır ve hangi dualar okunur özel jimer anlamlı bayram mesajı maxoak 50.000 mah powerbank cin tırnağı nedir