Ara Güler
Yıllardır Türkiye üzerine düşünmüş bir insan olarak rahatça söyleyebilirim ki burası iyi niyetin ödüllendirildiği ve kötülüğün cezalandırıldığı bir ülke değil. Bunu üstünkörü bir yargı olarak almayın; tarihimize bu açıdan bir göz atın, ne kadar haklı olduğumu hemen anlayacaksınız. Türkiye’de insanlar birbirine karşı saldırı ve savunma halindedir. Yüzyıllar boyunca sürüp giden kavgalar vahşi bir geleneğe dönüşmüştür artık. Cengelde yaşayanlar ister istemez bir saldırı ve savunma içgüdüsü geliştirirler. Bizde de durum farklı değildir.
Hayatta ya da ayakta kalmak için insanlar birbirine sokulur, gruplaşır, kendi arasında dayanışma kurar ve düşmanlarına saldırırlar. İbni Haldun’un ‘’Kabile Asabiyeti’’ olarak nitelendirdiği durumdur bu ve Arap geleneğinde önemli bir yer tutar. Bu ‘kabileşme’nin adı hemşehrilik de olabilir; bir futbol takımı, bir ideoloji, bir tarikat ya da bir parti de. Böyle konuları çoktan aştığı sanılan entelektüel gruplar bile ancak bir çeteleşme içinde kendilerini rahat hissederler. Türkiye bir çete savaşları ülkesidir.
İnsanların çoğu açık konuşmaz/konuşamaz; sembollerle, imalarla, dedikodularla kendilerini ifade ederler.
Böylece aynı sembollerde, terminolojide ve ima dünyasında buluşan çete mensupları birbirlerini rahatça tanıyabilirler. Gözünü böyle bir ülkeye açan insanların çoğu, sinsi bir kabulle ortama uyum göstermeye çalışır ve kendilerine en uygun çeteye kapağı atarak hayatta kalmanın çaresini ararlar. Bir de hayat boyu bu uyumu gösteremeyen, içinde bulunduğu kurumları eleştiren, sözünü sakınmayan, etrafında dönen dolapları anlamayan iyi niyetli insanlar vardır. Herkesi kendileri gibi bilir ve hayata bir çocuk safiyetiyle tutunmaya çalışırlar. Heyecanları ve hayalleri vardır.
Ama Türkiye’nin sistemi her fırsatta bu insanlara ağzının payını verir. İnsanların çoğu, iyi niyet denilen kavrama sahip olmadıkları için, bir başkasında da bu özelliğin bulunduğuna inanmaz ve yüreğini büyük bir safiyetle açan kişiye “Kim bilir ne hesaplar çeviriyor?” diye bakarlar. Ben Türkiye’de iyi insanlar da tanıdım ama kötü insanların sayısı çok daha fazla, başa çıkılamayacak kadar fazla. Hem de sağcı, solcu, dinci, laik, eğitimli, eğitimsiz ayrımı gözetmeden. Yaşamımın bana öğrettiği en önemli gerçek şu: Türkiye iyi niyetli insanlara göre bir ülke değil. Bir Anadolu türküsünün dediği gibi: “Bizde adet böyledir-Güzeli ağlatırlar, çirkini söyletirler.” Zaten hep böyle olmadı mı?
Elim kalem tutmaya başladı başlayalı, “İnsanın değeri, insan oluşundan gelir” ilkesini tekrarlayıp dururum.
Bir ana babadan doğan insan yavrusu, aklı erene kadar ne dilinin farkındadır, ne milliyetinin, ne dininin, ne mezhebinin, ne bayrağının. Fransa’da doğmuş bir bebeği altı aylıkken İstanbul’a getirin; Türk adı ve Müslüman kimliği verin; bu değerlerle büyür, hatta belki bunların militanı olur. Bir Filistinli bebekle, İsrailli bebek hastanede karıştırılsa (ya da bir Yunan bebeğiyle Türk bebeği) birbirlerinin kimliklerini alır ve belki de büyüdükleri zaman, aslında ait olmadıkları din ve milliyetler uğruna birbirlerini öldürürler.
Dünyanın bütün bebekleri “insan” olarak doğar. Sonra bu insana doğduğu bölgeye ve kültüre uygun bir ad konulur; dini, mezhebi öğretilir, milliyeti belirlenir. İnsanların çoğu bu andan sonra içine girdiği kimliği benimser ve tesadüfen başka bölgelerde doğmuş olanlara öfke beslemeye başlar. Biz de deriz ki: İnsan, sadece insan! Adının önüne hiçbir sıfat konmamış insan. Ama emin olun ki şartlanmış kafalara bunu anlatabilmek çok zordur: Ciltler dolusu kitaplar yazsanız, konferanslar verseniz bile, sağır kalpler ne demek istediğinizi kavrayamaz. Çünkü kafalarında böyle bir model yoktur.
“Sizinle aynı görüşten değilim ama fikirlerinizi çok beğeniyorum” diyen mesajlar alıyorum. Onlara “Madem ki fikirlerimi beğeniyorsun o zaman aynı görüşteyiz demektir” cevabını veriyorum. Aslında ne demek istediklerini anlıyorum elbette. Düşünen kafaların anlaşılamadığı bir toplumda, insanlara biçilen kaftanlarla, klişelerle hareket etmeye alışmışlar. Herkesi “şucu, bucu” diye ayırmaya şartlanmışlar. Oysa kafalarını sıkan şu deli gömleklerinden bir kurtulsalar. Meselelere ön yargısız, temiz ve iyi niyetli yaklaşmaya başlasalar.
Ama ne yazık ki olmuyor işte. Çünkü kafalarını birtakım odaklara kiraya vermişler. Bense safça bile görünse yıllardır söylediğimi (son nefesimde de söyleyeceğimi) yinelemekle yetineyim. “Ben tarafım elbette. İnsandan yanayım.”
Yeterli olur mu bilmem ama bu memleketin okullarına acil olarak bir “insan ilişkileri dersi” konulması gerekli. Yeni tanışılan bir insana nasıl hitap edilir, topluluk içinde nasıl davranılır, nasıl sohbet edilir, karşılıklı sohbetle yarım saat ders verme tavrı birbirinden nasıl ayırt edilir, karşıdaki insanın söyledikleri nasıl dinlenir, kime sen denir, kime siz denir vs. gibi birçok kuralın sıkı sıkıya öğretilmesi çok yararlı olur.
Çünkü uzaktan bakınca yaşlı başlı, akıllı uslu, eğitimli gibi görünen birçok insanın densizleştiği, terbiyesizleştiği bir ülkede yaşıyoruz artık.
Yaşlılığı özellikle vurguluyorum çünkü bir zamanlar insanların yaşlandıkça durulduğu, oturup kalkmayı, söz söylemeyi bildiği, edep erkân kavramlarının farkında olduğu bir dünya vardı. Şimdi tam tersine, birçok kişi yaşlandıkça zıpırlaşıyor, saldırgan hale geliyor, ona buna laf sokmaktan zevk alıyor, içindeki habis ruhu daha çok açığa koyuyor. Yeni tanıştığı insanlara “siz” demeyi bilmiyor, omzuna vuruyor, kolunu tutuyor, son derece “laubali” şekilde hareket etmeyi marifet sanıyor. Hem de bu yeni moda, kadın-erkek farkı tanımadan salgın bir hastalık gibi yayılmakta. Çünkü insanlar lumpenleşiyor. Bitirdikleri okulları, mesleklerini kağıt üstünde okuduğunuz zaman saygı duyabileceğiniz birçok kişi, içindeki korkunç lumpeni saklayamıyor. Yaşlıların bile böyle davranmaya başladığı bir ülkede gençler ne yapsın diyeceksiniz. Haklısınız; sahiden bu örnekleri gören gençler ne yapsın?
***
Lise çağlarımda ipuçlarını görmeye başladığım “arabesk lumpenlik” kadar nefret ettiğim hiçbir şey olmadı.
Ama ne yazık ki o dönemde ancak belirtileri sezilen bu korkunç hastalık, azgın bir kanser gibi yayılarak koskoca ülkeyi sardı, nefes alınamaz hale getirdi.
Koskoca adamlar, koskoca kadınlar lumpenliğe savruldular. Üstelik, bunların üç kuruş para görmüş olanları bu lumpenliğe bir de küstahlık eklediler.
***
Osmanlı yüzyılları boyunca İstanbul’a gelen gezginler, yazdıkları kitaplarda bu toprağın insanlarını “sessiz, vakur ve olgun” olarak nitelerler. Bunun birçok örneğini verebilirim. Zaten yabancıların tanıklığına gerek yok; kendi dedelerinizi, ninelerinizi, onların hayata karşı davranışlarını, terbiyelerini, alçakgönüllülüklerini, nezaketlerini hatırlayın, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Şimdi en yukarıdan en alttakine kadar toplum lumpenleşti. Herkes demek istemiyorum elbette ama artık terbiyeli insanlar kelimenin tam anlamıyla “devede kulak” kadar azaldılar. Çünkü deve çok büyüdü. Demek ki bir toplum böyle çürüyormuş.
Sayfa İçeriği:Tesadüf İle İlgili Sözler Kısa, Tesadüf İle İlgili Anlamlı Sözler, Tesadüf İle İlgili Özlü Sözler, Tesadüf İle İlgili Güzel Sözler, Tesadüfle İlgili Sözler, Tesadüf Üzerine Sözler, Tesadüf İle İlgili Aşk Sözleri
Bu güzel sayfamızda sizler için tesadüf ile ilgili söylenmiş en güzel sözleri hazırladık. Sayfamızdaki tesadüf ile ilgili özlü sözleri facebook, twitter ve whatsapp ile paylaşabilirsiniz.
Her insan kendine yakışanı yapar. Çünkü kalite asla tesadüf değildir.
Hayatta, en büyük olaylar bir sürü iyi tertip edilen küçük tesadüflerden doğar. Henry Fielding
Gittiği yolun farkında olmayan, tesadüfler yolcusudur.
Tesadüfen tanıştığın birisi bir bakmışsın ki hayatının tam merkezine oturmuş.
O tesadüf olmasa, onunla hiç karşılaşamayacaktınız.
Tesadüf bir başlangıçtır. Finali sen oynarsın, perdeyi kader kapatır. Bob Marley
Tesadüf diyen de var. Oysa göz, gönlün aradığına denk geliyor hep.
Tanışmak kaderdir, arkadaşlık seçim. Aşık olmak ise tamamen tesadüftür.
Kâinatta, tesadüfe tesadüf etmek imkânsızdır. Sokrates
Büyük bir işte insan, daima rastlantıya pay ayırmak zorundadır. Napoleon
Hayat bir tabur vukuattır; kumandanı: tesadüf. Cenap Şahabettin
Ecelle sözlü ölümle nişanlıyım, tesadüfen doğdum yaşamak zorundayım, alayına isyan kralına ölüm.
Arayıp buldukların değil de tesadüfen rastladıklarındır seni mutlu eden.
Tesadüfen gelmişim hayata, mecburen yaşıyorum. Doğarken neden ağladığımı yaşarken anlıyorum.
Dünyayı tanıyan bir adama, henüz tesadüf etmedim. funduszeue.info Evrimer
Falanın ya da filanın evladı olarak dünyaya gelmek, bir tesadüfün eserinden başka bir şey değildir. funduszeue.info
Ömrümüz tesadüflerin verdiği malzemelerle yapılır. Abdülhak Şinasi Hisar
Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.
Tesadüf tesadüfi düzeltir. Victor Hugo
O muhteşem fezayı gördükten sonra, “Her şey tesadüfle yaratıldı.” sözünü ağzıma almaktan utanıyorum. Astronot John Gleen
Hep on ikiden vurana, hiç rastlantı denir mi? funduszeue.infottin Şimşek
İnsanlar başardıkları büyük işlerle övünürlerse de, bu işler çok kere büyük bir amacın değil, rastlantının eseridir. La Rochefoucauld
Rastlantıların ortaya çıkardığı, kusurlar ve erdemler vardır. Napoleon
Sinema salonlarının önünde ‘Aşk tesadüfleri sever’ filminden çıkan kızlara omuz atıp bir tesadüf olacağını sanan insanlar var. Garip.
Tesadüf, inançsızların kadere taktığı isimdir. Andre Suares
Bütün özelliklerimiz, iyilik ve kötülük konusunda kararsız ve belirsizdir. Bunların hemen hepsi, rastlantıların elinde oyuncaktır. La Rochefoucauld
Tesadüfen doğduk, mecburen yaşıyoruz.
Her şey tesadüftür demek, hiçbir şey demek değildir artık. Paul Valéry Bir atoma giremeyen “tesadüf”, hayatımıza girebilir mi hiç? Ali Suad
Kader; sevdiğin kişi için, tesadüflerden bir köprü inşa etmektir.
İnsan bazen tesadüfle güzel işler yapar. Bazende bu güzel işleri isteyerek değil, herhangi bir baskı altında yapmış olur. Böylece yapılan işler mutluluk getirmez. Farabi
Soylu kan, tesadüfi bir zenginliğin sonucudur.
Hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır. Ya bizi bir yerlere götürürler ya da bize bir şeyler öğretirler.
Ömrümüz tesadüflerin verdiği malzemelerle yapılır.
Bir adamı sabah gördüğümde tesadüf olarak kabul ederim, öğlen aynı adamı bir daha görürsem kuşkulanırım. Akşam karşılaştığımızda tereddütsüz silahımı çekip vururum. Tesadüflere inanmam.
Sanatta hiçbir şey, hatta hareket bile tesadüf değildir.
Bana göre doğal (saf) halimizin görünmez ışığıdır tesadüfler. İçgüdüsel yani doğal (içten) davranışlarımızın önümüze çıkardığı tadına doyulmaz lezzetin de ta kendisidir. En doğalı, en samimisi, en gönülden olanıdır tesadüf. İçsel sahtekarlık yapmaya vakit bulamadığımız ve onu en doğal halimizle karşılamak zorunda kaldığımız içindir etkilenişimiz, en derininden. Beklemediğimiz anda gelen mutluluk, beklemediğimiz anda yeşeren umutlarımız, içsel sahtekarlıktan uzak anlarımızın bize ödülü, farkında olmadığımız ya da görmezden geldiğimiz saflığımızın bir ürünü olmalı. Doğal döngünün, doğallığımızı kirleten egolardan arınmamız gerektiğini ilettiği bir mesaj da olabilir. Tesadüflere inanmayabilirsiniz, kendi hayatınızdaki tesadüfleri bile planlayabilen zeki insanlardan olabilirsiniz belki de. Dostoyevski’nin şu sözüne ne dersiniz? “Kendi planlarımızı yapıyorduk, ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk.”
KEBAPÇI (BÜŞRA) CANBOLAT
“Çok hasta olduğu günlerde bile, dükkânı açmak için ayaklandığını gördüm” dedi, sevgili Büşra. Babası Sabahattin Canbolat’ın iş disiplinini tarif etmek için kurduğu cümleydi. “Esnaflık saygı işi, esnaflığı çok sevdim” derken, sesindeki samimiyeti algıladım. yılında kurduğu döner dükkânını günümüze kadar sadece döner yaparak mesleğine ve müdavimlerine duyduğu saygı ile yürüten Sebahattin usta, rahatsızlığı sebebiyle açamadığı dükkânın anahtarlarını, saatinde açması için kızına vermiş. Ankara Üniversitesi, istatistik bölümüne girdiğinde veya bitirdiğinde hayalinin baba mesleğini sürdürmek olduğunu sanmıyorum. Geçici olabileceğini düşünürken “Et açmayı öğrendim” dedi, süt danasının arka butlarından ‘tranç’ kullandıklarını, marine etmediklerini söylerken, işe olan hakimiyetine hayran kaldım. “Geçici değilim, kalıcıyım, insanlarla iletişim kurmayı seviyorum” dediğine sevindim. Babasının özenine katacağı kadın eliyle Canbolat’ın döneri daha da lezzetlenecek. Yürekten katıldığım bir uygulamaları var. ‘Yolda soğur, lezzeti kaybolur’ diye adrese servis yok. Aydınlıkevler Şehit Ömer Halisdemir Bulvarı üzerinde, tesadüfen olmasa da bilerek gidin kendiniz alın, Büşra’nın eli değdi, keyiflenin.
MEŞE ODUNUNDA TAŞ FIRINDA
Sevgili Savaş’ın tesadüfen rastladığı ancak bulunduğu yer olan Batıkent, Ergazi Mahallesi İpekyolu Çarşısı içinde şahane pide ve lahmacunu ile efsaneleşmiş, hepsi de usta olan üç kardeşin kurduğu bir aile işletmesi ‘Bilal Kebap’. Lezzet odaklı oldukları, pide ve lahmacunu pişirdikleri meşe odunuyla yaktıkları taş fırından anlaşılıyor zaten. Kardeşlerin özeni, pişirdikleri her şeye lezzet katarken, bir kere daha yemeğin lezzetinin pişiren kişinin ruh lezzetiyle doğru orantılı olduğunu anlıyorum. Gidip tadına baktığınızda benimle aynı fikirde olmanız kaçınılmaz olacak.
KURU FASULYENİN İYİSİ
Esnafın yoğun olduğu yerler Altındağ Ulus, Aydınlıkevler’in lezzeti bambaşkadır. Gerek kokusu gerekse ruhunun sıcaklığını iliklerinize kadar hissedersiniz. Tüm esnaf ticaretle ilgilenir ancak öncelik hedef dürüst olmaktır, saygın olmaktır ve tabii ki insan olmaktır. Bu ruh halinin etkilediği bir atmosferin, çaycısı da lokantası da aynı duygularla kurulur ve aynı kokuyu servis eder, yani ruhun lezzetini. Pandemi dolayısıyla normalde her gün çıkardıkları yemekleri sıraya koyarak günlere bölen ‘Mürşitoğlu Esnaf Lokantası’, pazartesileri pişirdiği kuru fasulyeyi methini duyup tatmak ve resimlemek istediğim için hiç düşünmeden pişirince mahcup oldum.
Esnaflığın geniş yüreğine örnek vermek için özellikle anlattım. Kuru fasulyeye bayılıyorum, Ankara dönerini görünce mest oluyorum. İkisinin bir arada olduğu ve iyisinin yapıldığı yerlere müptela oluyorum. İsmet ustanın fasulyesi Sivas, Suşehri dermason, pişirirken kuzu pöç kullanıyor, elinin lezzeti de değince sonuç nefis. Bilin diye yazıyorum, döneri Ankara’nın en iyilerinden mutlaka tadılmalı. Ben pilav üstü kuru üstü döner seviyorum, pazartesiye denk getirirseniz sevdiğim şekli siz de seveceksiniz. Altındağ Şehit Ömer Halisdemir Bulvarı’ndaki Mürşitoğlu Döner’in sahibi, sevgili İsmet usta, bugünkü yazımın başlığına nispet yaparcasına “Lezzet tesadüf değildir” deyip beni de düşündürüyor. Lezzetin istikrarlı olması anlamında yürekten katılıyorum.
#Aziz Devirmci#Yemek#Ankara
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası