umut ilkesi / Umut ilkesi: Cilt 1. / Çeviren Tanıl Bora - Ernst Bloch - Google Books

Umut Ilkesi

umut ilkesi

Onun felsefî girişimi, irrasyonel görünen şeylerin mantığına derin bir bakış atmamızı sağlıyor. İnsan kalbinin okyanusunda usta bir kaptan gibi yol alırken, insanın özlemlerine derin bir anlayışla eğiliyor. Sanatçıya mahsus yetilerdir bunlar. Zaten Ernst Bloch da bir sanatçıdır; büyük bir yazarın psikolojik görüşüne sahiptir. Dikkate değer bir üslûbu vardır onun: nesrin heybetli sıradağları arasında mevzun tepeciklere rastlanır; parlak bir belâgatin çağlayanlarıyla, mizahın ışıl ışıl buzullarıyla kaplıdır bu nesir. Ama yolunu şaşırıp felsefeye düşmüş bir şair değildir Bloch. Sanatçının tekniklerini de kullanan bir filozoftur o.”
Eric J. Hobsbawm
Ernst Bloch, tutkulu, angaje, ancak ortodoksi ve dogmatizmle her zaman kavgalı çizgisiyle Marksist hümanizmanın müstesna şahsiyetlerinden olan bir düşünür. İyimserliğin filozofu: İnsanın mevcut/halihazır olanla yetinmeyen, arzulayan, düşleyen iradesine ve dönüştürücü eylemine, özsel bir değer yükler. Ekonomi-politik nesnelciliğin otomatizmine karşı; memnuniyetsizliğin, isyankârlığın, düşlerin, ütopyanın maneviyatını öne çıkartır. Başyapıtı Umut İlkesi, bütün eserlerine damgasını vuran bu düşünsel emeğin en bereketli hasadıdır.
Umut İlkesi, öte yandan, medeniyet tarihinde gezerek konuşan bir kitaptır. Dinler tarihinden Ortaçağ düşünce dünyasına, simyadan modern bilime, mimariye, edebiyata, görsel sanatlara, modern yaşamın girdi çıktısına, halk kültürlerinden popüler kültüre insana dair hiçbir şeyin yabancısı olmayan bir filozofun anlatısı.


2. Ciltte sık kullandığı “arzu manzarası” mefhumunu da bu çerçevede düşünelim. Sanatın ‘yol göstericiliğini’ işler Bloch, bu mefhumla. Sanatın çizdiği arzu manzaralarını, “Ön-Görünüş” olarak tanımlar; Henüz-Varolmayan’ın imgeleri yani. Sanatın, öte dünya yerine bu dünyayı “sonsuz” görmeyi sağlayan bir perspektif açtığını anlatır. Sonsuzluk, Mümkün’ü genişleten bir ufuk sunar.

Umut İlkesi’ndeki umut, “her şeyden” devşirilemez ve mukadder de değildir, bir “think positive”-olayı değil yani. Buna mukabil, bir damla su için her yeri kazan bir hamaratlık, bir iştah var tabii Bloch’ta, bir iyimserlik var.

Bloch’un eserindeki “Umut”u kimi otoriteler, o kadar ağır “teolojik tortu” metafiziğine rağmen, Aristotelesci manada potansiyel ile aktüel, olanak ile gerçek arasındaki bağın görünürlüğünün pratikleşmesi, gerçekleşmesi olarak korunduğunu ifade etmektedirler. Eğer Umut İlkesi böyle bir şeyse, bunu benimsemek için umut yerine başka bir kavram da benimsenemez mi? Bu aktüelleşme de umudu kritik noktaya çeken nedir?

Bloch’un pek bilinmeyen bir kitabı olan İbni Sina ve Aristotelesçi Sol’un çevirisini henüz tamamladım. Bu küçük kitapta tam da bu sorduğunuz sorunun vadisinde akıyor onun fikri. Orada, Hegel’in diyalektiğiyle beraber Aristoteles’in madde kavramını, işte o bahsettiğim “Mümkün”ü içeren, “kuvve”yi içeren madde kavramını, tarihsel materyalizmin ve Marksizmin aslî kaynakları arasında sayıyor.

Aristoteles’ten naklettiğiniz potansiyel-aktüel ilişkisinde veya işte kuvvenin fiile çıkmasında Bloch’ta kritik olan nokta, öznel etkendir. O, yapı-özne geriliminde, çubuğu şiddetle özneden yana büken bir düşünür. Sizi ifrit etmek ve Bloch’un hatırasına azap vermek pahasına, Süleyman Demirel’in bir ‘özlü sözünü’ aktarmadan edemeyeceğim: “Yaparsanız yapılır!” Bloch, işitse ve müellifini tanımasa, bu söze de bayılırdı. Henüz-Varolmayan’ı düşleyen arzunun, Somut-reel-Mümkün’e uzanan istidadın zembereği, kuvve’yi fiile dönüştürecek olan etken, öznenin müdahalesidir, hareketidir, eylemidir Bloch’a göre.

O zaman, umut yerine başka bir kavram, pekâlâ irade olabilirdi değil mi? Peki, niye umut? Zannederim, Bloch duyguları, hevesleri, arzuları ve –psikanalizle hiç başı hoş olmamasına rağmen- onun bilinç-dışına uzanan kaynaklarını da içermek için. Bugünkü iradede veya en soyut anlamıyla ‘öznellikte’ çökelmiş eski mitlerin, imgelerin, sembollerin tortusunu da içermek için. Belki şöyle de diyebiliriz: Bizzat öznel etkenin kendi içindeki öznelliği, öznellikleri de önemsediğinden… Öznelliği sadece bir ‘fail’ olarak değil, bir ‘dünya’ olarak önemsediğinden… Umut, öznelliği ‘yapabilirlik’ hasletinin ötelerine taşıyan bir mefhum.

Umudun ‘politikleştirilmesi’ mümkün müdür? Politikleştirilmiş umut olarak nitelendirilebilecek şey, Bloch’un eserlerinde de dile getirdiği ütopya ile karşılanabilir mi? Ütopya ile umut arasındaki ilişkiyi nasıl ifade edebiliriz?
Evet, söylediğiniz gibi, Bloch’ta ütopya, umudun politikleşme biçimi. Onun ’de yazdığı ilk eserinin, -ki Umut İlkesi’nin bir taslağı gibidir-, Ütopya Tini (Geist der Utopie) adını taşıması boşuna değil. Sonrasında da, hayli ‘katı’ bir Marksist olarak, Marksizmin içinde de ütopik sosyalistlerden ötürü çok alay edilen ütopyacılığın itibarını iade ettirmeye adadı kendini. Ütopyayı doğal hukuk davasıyla birlikte düşündüğünü de unutmayalım. Yani ütopyaları ezelî “insan haysiyeti” davasıyla bağlantılı sayar.

“Öngörücü tasavvur” kavramı Bloch’un, ütopyaya akrabadır. Keza, Somut-reel Mümkün’e refakat eden, onunla bağlantılı somut-reel ütopya kavramı var. Somut-reel koşullarla telif edilebilir, kuvveden fiile çıkarılabilir bir ütopyayı kastediyor bununla. Ütopya, Mümkün’ün kıyısındadır. Mümkün’ün kıyısıdır. Elbette bir politik program gibi harfiyen gerçekleştirilecek bir “proje” değildir ütopya. Aksine, politik programın ve uygulamanın ufkuna sığmaz. Bir hedef gerçekleştiğinde bile, geriye bir “ütopik imge artığı” kaldığını söyler; “düşler çekip gitmek” ister yine – ve onları tutmamak, bağlamamak gerekir. Bu bakımdan, Bloch’un devlet ütopyalarını kısıtlı, kısıtlayıcı bulduğunu, ütopik bilincin menzilini mimarî ve tıbbî ütopyalara doğru, dinî ütopyalara, müziksel ütopyalar dediği büyük bestelere doğru genişlettiğini de belirtmek gerekir.

Ütopyayı bir ‘bilgi kaynağı’ gibi ele alır Bloch. Bir başka mefhumunu hatırlatalım: Henüz-Bilincinde-Olunmayan. Bloch’ta ütopya, Henüz-Bilincinde-Olunmayan’ın rehberidir. Nasıl düşler psikanaliz için keza sufiler için ciddi bir bilgi kaynağı teşkil ediyorsa, Bloch da tarihten gelen ütopyaları, insanların henüz somut-reel-mümkün’e ‘bağlayamadıkları’ fakat sezdikleri, ‘aradıkları’ bir bilinçlenmenin kolektif bilgisi olarak değerlendiriyor.

Walter Benjamin tarihçinin görevleri arasında “geçmişteki umut kıvılcımlarını alevlendirme yetisine sahip” olduğunu yazar. Bir sosyal bilimci veya bir politikacı açısından günümüzde hala böyle bir kıvılcım yaratma imkanı, bunun koşulları var mıdır? Umudu bir motivasyon nesnesine dönüştürürken pasifizmden veya iyimserlikten ayrıştıracak neler olabilir?

Önceki bir sorunuzda, Bloch’un referans çerçevesinin mitolojiden gündelik hayata, edebiyata, dine, yani çok geniş bir alana uzandığını belirtmiştiniz ya… bunların hepsinde de, tarihin dip köşelerine uzanır. Bloch, tarihe düzçizgisel bir ilerleme tespit etmek veya basitçe ‘eskilerden’ referans buluşturmak için değil, bir ezelî-ebedî devamlılığın bilincine varmak üzere bakar. Gerçi, esasen ‘ilerlemeyi’ reddediyor değildir, bir tarihsel “gelişmenin” olduğu fikrindedir neticede. Fakat bir yandan da, tarihi adeta ‘düzleyen’, tarihsel malzemeyi eşzamanlaştıran bir eğilim görebiliriz Bloch’ta. Anakronizma değil, nostaljizm değil, fakat uzak geçmişin levazımatına fazlaca düşkünlük, diyelim. Eleştirildiği temel noktalardan biri de bu zaten.

Fakat bu bir zaafsa eğer, pasifizm veya iyimserlik zaafından ziyade, bir aşırı-iradecilik zaafıyla alakalı olabilir. İradeciliği besleyen bir hamaset zaafı…

Bloch’un yaptığı gibi tarihe çok yükseklerden, geniş geniş bakmanın, “geçmişteki umut kıvılcımlarını alevlendirmek” yanında, başka bir ‘işlevi’ daha olduğunu, olabileceğini düşünüyorum. O da, ezel-ebed devamlılık içinde, ‘büyük insanlık’ hikâyesi içinde, Bugün’ün görelileşmesidir. Bir bakıma, denizde damla gibi, ehemmiyetsizleşmesi Bugün’ün. Bir “Kimler geldi kimler geçti… gün olur devran döner” genişliği… Tabii, burada tevekküle ve o dediğiniz pasifizme düşme riski vardır. Fakat bunu dervişane bir metanete dayanak yapma imkânı da vardır. Bugün’den vazgeçmeden, aktüel’e yüz çevirmeden, uzun, geniş tarih şuurunun metaneti. Kötü zamanlarda, o da bir kuvvet vermez mi insana, bizzat kötülük karşısında bir direnç vermez mi?

Prof. Dr. Onur Bilge Kula

Var olanı değiştirme, aşkın olmayanı, aşkınlaştırmadır

Umut elbette salt insana özgü bir kavramdır; ancak insan toplumsal ilişkiler ağında ve doğal ortamda yaşayan bir varlıktır. Bu nedenle, umut ve umutsuzluk, insanın toplumsal konumu ve doğayla ilişkisi bağlamında anlam kazanır.  Ernst Bloch’un ‘Umut İlkesi’ adlı yapıtında yer alan açımlamasıyla, dünyanın insana, insanın dünyaya yabancı olmadığı özgürlük ve özdeşlik yurdu,aynı zamanda özdeğin önyüzüdür, cephesidir, ilerlemesidir. Bu yurt kendini özdekte yol ve &#;amacın işlevi&#; olarak gösterir. Amaç ise, &#;koşulları ve açıklıkları imlenen yoldaki töz&#; olarak kendini açığa vurur. Bu açıklıklar içinde özdek, &#;nesnel-gerçek umut içerikleri&#; yönünden örtüktür. Özdek, &#;öz-yabancılaşmanın sonucu&#; veya &#;yabancı olanla yüklü nesnellik&#; olarak bulunur. Oraya giden yolda &#;tarihte ve dünyada var olanın nesnel olarak aşılması&#; gerçekleşir. Söz konusu yol, &#;aşkın olmayanıaşkınlaştırma&#;sürecidir ve bu süreç &#;yeryüzünde insan emeğiyle güçlü biçimde hızlandırılır.&#;

Bloch&#;un açımlamasıyla, ileriye doğru materyalizm veya &#;ısı öğretisi olarak Marksizm&#;, bu açıdan &#;eve&#; ulaşmanın, bir başka deyişle, amaca ulaşmanın kuram ve edimidir. &#;Ölçüsüz nesneleşmeden&#; kurtulma, insanın ve dünyanın özgürlüğe doğru gelişmesidir. Özgürlük amacı, sınıfsız bir toplumu temel alarak &#;belli bir olanak içinde olma&#; olarak imlenebilir. İnsanın özüyle yüzleşmesi, diyesi, &#;öz karşılaşma&#;, ideolojiden, &#;ön-görünüş&#; ve &#;ufukta önceleme&#; kavramlarından pek uzak değildir. İnsanlaşmanın ilk aracı ve itici gücü &#;emektir&#;; ikincisiyse zemindir, temeldir. Özgür toplumun çerçevesi, &#;temellendirilmiş umudun canlı içeriklerinin ufkudur.&#; Olumlu anlamda &#;olanak içinde olma&#; ile kuşatılan ufkun çerçevesidir[1] (Bloch , s. ).

Bu belirlemeleri açımlamak için, şu noktaları vurgulamak yararlı olabilir: İnsan, öz-yapısının ürünü olan emek ile insanlaşır ve emeğini başkalarının emeğiyle ortaklaştırarak, bir ürüne veya somut bir nesneye dönüştürür ve böylece toplumsallaşır. Emek, özellikle de üretken emek, insanı ve toplumu hem yeniden yaratır, hem de değiştirir. Bu nedenle, bireysel ve toplumsal özgürleşmenin itici gücü, temellendirilmiş umudun canlı içeriklerinin ufkunu ortaya çıkaran üretken emektir. Olumlu anlamda &#;olanak içinde olma&#; ile kuşatılan ufkun çerçevesini görülür duruma getiren çalışmadır.

Görülebilir ön-görünüş olarak sanatsal görünüş

Sanat ile nesnel gerçeklik arasında nasıl bir ilişki vardır? Sanat, nesnel gerçekliğin tümelliğini yansıtabilir mi? Sanat, nesnel görünüşü ne ölçüde ve nasıl biçimlendirir? Sanatçı nesnel güzeli ya da nesnedeki güzelliği nasıl belirler ve estetikleştirir? İmgelem gücü ile nesnel görünüşteki güzelliği duyumsama yeterliliği arasında nasıl bir bağ vardır? Bu ve benzeri sorular, estetik felsefesini sürekli uğraştırmıştır; bu günde uğraştırmaktadır.

Yukarıdaki sorulara yanıt arayan Bloch&#;un deyişiyle, güzel, insanı &#;sevindirir&#;, devindirir ve böylece &#;tadına varmaya&#; özendirir; ancak güzelin de bir bedeli vardır ve sanat, &#;yiyecek değildir.&#; Dolayısıyla, insan bir yiyeceği yiyerek kolayca tadına vardığı gibi, sanat yapıtının tadına varamaz. Öte yandan, yiyecek tadına varıldığında tüketilmesine ya da yok edilmesine karşın, sanat tadına varıldıktan sonra da &#;kalır&#;; en tatlı durumlarda bile &#;önceden çizilmiş&#; bir yerde asılı durur.

Arzu düşleriyle sanatsal yaratım arasında dolaysız bir bağ vardır. Arzu düşü, sanatta tartışmasız olarak &#;daha iyi olana&#;, &#;biçimlendirilmiş güzele&#; geçer. Biçimlendirilmiş güzel, sanat yapıtıdır. Biçimlendirilmiş güzelde, diyesi, sanat yapıtında  &#;bazı görünen oyunlar&#; da yaşar. Bu oyunlar pek sanatsal olmayabilir, pek ciddi şeyler olmayabilir; ancak her durumda &#;belli bir anlam taşırlar.&#; Bu anlam, bir metal paranın çınlaması gibi &#;estetik bir çınlama, bir sav-söz&#; ile karşılaştırılabilir. Resim sanatı, dolayısıyla da tablolar, &#;böyle bir soruya daha az özendirir&#;; çünkü renk &#;duyusal kesinlik içinde&#;bulunmasına karşın,&#;sözcükten daha az hakikat yüklüdür.&#; Sözcükteki hakikat yükü ya da içeriği, renkteki hakikat içeriğinden çok daha belirgindir.

Öte yandan sözcük, yalnızca &#;edebiyata&#; hizmet etmez; gerçeğe uygun bildirime, diyesi, iletişime de hizmet eder. Dil, iletişime karşı duyarlılığı &#;renkten, hatta çizimden daha fazla&#; artırır. Her iyi sanat, Bloch&#;un belirlemesiyle, malzemesini &#;biçimlendirilmiş güzelde&#; bitirir; nesneleri, insanları, çatışkıları ve toplumsal-kültürel çelişkileri &#;güzel görünüş içinde&#; açığa çıkarır.

Peki, bu bitim, diyesi, biçimlendirilmiş güzel diye tanımlanan sanat yapıtı veya &#;içinde yalnızca kurgulanmış şeylerin olgunlaştığı&#;, bu &#;olgunluk&#; ne denli dürüsttür? Yalnızca &#;hayalde, göze görünende, kulağa görünende&#; kendini bildiren zenginliğin durumu nedir? Bloch&#;un aktarımı ve Schiller&#;in öngörülü deyişiyle, burada güzellik olarak duyumsanan şeyin, &#;karşımıza bir zamanlar gerçek olarak&#; çıkmasına ne demeli? Plotin ve Hegel&#;in sözleriyle, &#;güzellik, idenin duyusal görünüşüdür.&#; Bu belirleme nasıl değerlendirilebilir?

Nietzsche, bu öne-sürüme karşı daha yoğun bir öne-sürüm olan &#;Bütün yazarlar yalan söyler&#; veya &#;sanat, henüz arınmamış düşüncenin üzerine yaşamın anlık görünüşünü koymak suretiyle, onu katlanabilir kılar&#; tümcesini yazmıştır. Francis Bacon hakikati, &#;maskelerin, mumyalamaların ve dünyanın süslü törenlerinin, sanatın mum ışığının yarısı kadar bile güzel görünmediği çıplak günlük güneşlik gündüz&#;ile karşılaştırır. Bu belirlemeler uyarınca, sanatçılar &#;baştan sona görünüşe yemin etmiş&#; kişilerdir; hakikate &#;bağlılıkları&#; yoktur (Bloch , ).

Bu bağlamda bir soruyu ya da sorunu açımlamak gerekir: Eğer büyük sanat filozoflarının tanımlamasıyla, güzellik, düşüncenin duyusal görünüşüyse, bu duyusal görünüşü biçimlendirmeye uğraşan sanatçı, hakikate, gerçeğe bağlı olmamakla suçlanabilir mi? Ayrıca, düşüncenin duyusal görünüşünü biçimlendirme tümüyle öznel bir eylemdir, üretimdir. Dolayısıyla, sanatçının gerçeğe bağlılığı, tümüyle özneldir. Bu nedenle de nesnel ölçütlerle belirlenemez, ölçülemez.

[1]Ernst Bloch (): “PrinzipHoffnung- Umut İlkesi”; Bölüm 1- 32, SuhrkampVerlag, Frankfurt am Main

funduszeue.info (15 Haziran )

Kategoriler Uncategorized

‘Umut İlkesi’: Özdek, umut içerir mi?

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası