türkçenin en kısa kelimesi / Türkçenin rekorları ve 'en'leri - Eğitim Haberleri

Türkçenin En Kısa Kelimesi

türkçenin en kısa kelimesi

Türkçedeki az bilinen 50 kelime

Hissikablelvuku kelimesinin anlamının olanları önceden tahmin etmek olduğunu biliyor muydunuz? Ya da Mahşer Midillisi'nin ortalık karıştıran kimse olduğunu? Türkçede 78 bin ana kelime olmasına karşın, nüfusun büyük bir bölümü günlük yaşamında ortalama civarında kelime kullanıyor. Sizler için, muhtemelen daha önce hiç duymadığınız 50 eski kelimeyi derledik.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:

Çul Çürüten
Süveyda
Hissikablelvuku
Meyus
Tufeyli

“Eski Türkçe” denildiğinde akla ilk gelen şüphesiz ki, Osmanlı Türkçesi olur. Ancak bu tabir oldukça yanlıştır. Bu tabirin yanlış olmasına karşın konumuzun kıyısından uzaklaşmamak adına şimdilik o konuya girmeyeceğiz&#;

Yazımızda, eskide kalan sözcüklerin listesiyle karşılaşacaksınız. Sizi, bir kısmına, daha çok Sezen Aksu ve Sıla Gençoğlu gibi isimlere ait şarkı sözlerinde denk geldiğimiz bu sözcükler ile baş başa bırakıyoruz.

Bununla birlikte, kullandığımız dili etkili ve doğru kullanmanın son derece önemli olduğunu hatırlatalıfunduszeue.info nedenle, göz atmak isteyebileceğinizi düşündüğümüz yanlış kullanılan kelimeler listemizi de bırakmış olalım ve ardından konumuza devam edelim.

1. Mamafih

Eski Türkçe

“Bununla birlikte” anlamını taşıyan bu sözcük, Osmanlıca olan pek çok sözcük gibi Arapça kökene sahip. Ve ayrıca “durum böyleyken, buna rağmen” gibi anlamları da barındıran sözcük için şöyle bir cümle içi kullanım örneği sunabiliriz;

“…Mamafih, ilerlemekten vazgeçmeyi hiç düşünmedi.”

2. Vâkıf

Eski Türkçe

Gündelik hayatta daha çok “Konuya vâkıfım.” tümcesindeki kullanımıyla karşımıza çıkan sözcük, “bilgisi olan” anlamı içeriyor.

3. Münferit

Eski Türkçe

Türk Dil Kurumu, web sitesinde yayımladığı elektronik sözlüğünde, sözcüğün anlamı olarak şu açıklamada bulunuyor: “Tek, ayrı veya kendi başına olan”.

Kurumun verdiği örnek ise Cemil Meriç’e ait: &#;Ama bu münferit hayranlıklar aldatmamalı bizi.&#;

4. Mütevellit

Eski Türkçe

İçinde yer aldığı cümleye “-den dolayı” anlamı katan sözcük, Arapça kökene mensup. Ayrıca örnek için; “Haybeden kaybettik, heybeden çıkar sandık. Hatıradan mütevellit, kaldıramadık o hesabı… “ şarkı sözlerini hatırlayabilirsiniz.

5. Mütehassis

Eski Türkçe

“Mütehassıs” sözcüğüyle sıkça karıştırılan mütehassis, “duygulanmış, duygulanan, duygulu” anlamlarına geliyor. Bu arada hazır yeri gelmişken, bu sözcüğün karıştırıldığı mütehassızın anlamı ise “uzmanlık”tır.

O halde şimdi de mütehassise örnek sunalım:“Gösterdiğiniz alicenap tavırlar karşısında pek bir mütehassis oldum efendim.”

6. Muzır

“Muzır” sözcüğü, “yayın” anlamına gelen neşriyat ile birlikte anılır. Çünkü bir dönem nice trajikomik repliklerin türemesine sebep olan “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” denilen bir kanun vardı ve bu kanuna dayandığı iddia eden bir heyetin üyeleri istedikleri her türlü yayını durdurabiliyorlardı. Buradan da anlaşılabileceği gibi muzır sözcüğünün anlamı “zararlı” demektir. Örnek verelim hemen;

“Kıymetli bir yazarın, çok başarılı bir eseri hakkında soruşturma başlatıldığı ve “muzır neşriyat” olduğuna karar verildiği ilan edildi. (Özlem Gökbel)

7. Alicenap

Eski Türkçe

En yalın haliyle “cömert” anlamını veren bu sözcük, “onurlu, şerefli” olarak da anlam kazanıyor. Ama günümüzde yer yer mecazen kullanılmak üzere; &#;pinti, cimri vb.&#; özellikler gösteren kişiler için de kullanıldığı görülüyor. Yani iğneleme amaçlı kullanıldığı da oluyor.

8. Berceste

Eski Türkçe

Farsça kökene sahip olan bu sözcük; “güzel, latif, seçilmiş, değerli” ve benzerleri anlamlar taşıyor.

Ayrıca bir kadın ismi olarak (günümüzde daha çok mekanların tercih ettiği bir isim olsa da) kullanılabilen berceste sözcüğü, edebiyatta; “ince anlamlı, latif, güzel, kolayca hatırlanan, sanat değeri yüksek dizeler için de kullanılıyor.

9. Beyhude

“Yararı olmayan, anlamdan yoksun” ile “boşuna uğraşları ve sözleri” tanımlamak için kullanılan sözcük Farsça kökene sahip. Tümce içindeki örnek kullanımı ise;

“O işe yaramaz adamı kurtarmak için gösterdiği tüm çaba beyhudeydi.”

Müteşekkir

Eski Türkçe

Sözcük, “teşekkür etme durumunda olan” kişiyi işaret eder. Örneğin;

“Alakadar olmanıza müteşekkirim hanımefendi.”

Namütenahi

Sözcüğün sıfat niteliği söz konusudur. Arapça “mütenahi” köklerinden türetilen sözcük; “sonsuz, ucu bucağı ve nihayeti olmayan” demektir.

Sözcüğün başında yer alan ilk iki harf Arapça olumsuzluk eki. Dolayısıyla bu sözcüğün “mütenahi” halinin anlamı, “sonu olan”dır.

Sözcüğü cümle içinde kullanmamız gerekirse;

“Onu düşündüğüm her an, namütenahi bir fezada süzüldüğümü hissediyorum.”

Beynelmilel

Eski Türkçe

 Beynelmilel sözcüğü “uluslararası” demenin eski söylenişiydi. Örnek isterseniz, alt satırı okuyabilirsiniz.;

“Atatürk’ün hayalindeki ülke, beynelmilel kültürü benimseyen bir Türkiye. (İlber Ortaylı)

Canhıraş

Eski Türkçe

Bir sıfat olan canhıraş sözcüğü, “acı acı” ikilemesinde görüldüğü gibi ayrıca; “yürek paralayan” ve “tüyler ürpertecek kadar korkunç” olanı anlatmak için kullanıyor. Farsça kökenli olan bu sözcük, hüzün hissi yaratacak durumların dile dökülmesinde yardımcı oluyor.

Sözcüğün kullanımına örnek vermek gerekirse;

“Yavru geyiğin, dişlerini, boğazına geçirmiş kaplana canhıraş çığlıkları unutulur gibi değil”

Dilhun

Eski Türkçe

İçi kan ağlayan, başka bir deyişle çok kederli ve üzüntülü kimseleri tanımlamak için kullanılan bu sözcük için Tevfik Fikret’e kulak verebiliriz:

“Ne zaman kıbleye dönsem dilhun / Seni bir mahfede pûyan görürüm” (Tevfik Fikret).

Ehvenişer

Eski Türkçe

Her anlamda pek çok kötü seçeneğin arasında tercih yapmak zorunda kalabiliyoruz. İşte bu sözcük de tam olarak o anlamı karşılıyor; kötü seçenekler arasındaki en iyi olanı/gözükeni seçmek”

“Bu parti, bana ehvenişer gözüktüğü için oyumu alabiliyor.”

Müstehcen

Eski Türkçe

“Edeb yahu!” söylemlerine temel olabilecek gücü içinde barındıran müstehcen sözcüğü, “açık seçik” anlamını taşıyor.

Örneğin;

“Kitap, müstehcen kısımlar bulundurduğu gerekçesiyle yasaklanmış.”

Meyus

Üzgün olmayı, karamsarlığı ve umutsuzluğu vurgulayan bir sözcük olan “meyus”, Arapça kökene mensup.

“Bizi bu meyus hal ve tavırlar bitiriyor açıkçası. Çünkü geleceğin güzelliklerini görmekten alıkoyuyoruz kendimizi.”

Girift

Aynı zamanda bir çalgı ismi de olan girift sözcüğünün açıklaması için; “karmaşık, çapraşık, karışık” anlamlarını sıralayabiliriz. Farsça kökene sahip bu sözcük için bir de örnek verelim:

“Öyle girift bir sorunla karşı karşıyayım ki, işin içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum.”

Haddizâtında

Eski Türkçe

Sözcük, “aslında” veya “esasında” anlamlarını içeriyor. Malum, “had” “sınır” anlamını muhteva ediyor. Sözcüğü meydana getiren diğer sözcük ise “zat”. Bu sözcük de bilindiği üzere, kişilik ve öz anlamlarını koruyan bir sözcük. Dolayısıyla herhangi bir konu hakkında yapılan açıklamanın önceki cümlelerden ayrılması sağlandığı gibi kişinin kendi görüşlerinin dile getirilmesi mümkün olur. Ve bu sayede yeni bir açıklama yapılacağı da anlaşılır.

Örneğin;

“Haddizatında pek de önemli bir ihale değildi.”

Safderun

Sözcüğümüz, “saf, temiz kalpli ve kolayca aldatılabilen” anlamlarını karşılıyor. Hem Arapça hem de Farsça kökene sahip olan bu sözcük, günümüzde pek kullanılmasa da uzun uzun yıllar önce yaşamış olanların dilinden düşmeyen bir sözcükmüş.

Sözcüğümüz için örnek vermemiz gerekirse;

“Yazık çocuğa; önüne gelen tarafından kandırılıyor. Yahu bir insan bu kadar safderun olur mu?”

Feriştah

Eski Türkçe

Kurduğu fantezilerle hatırladığımız ve Mükremin Çıtır’a olan takıntısıyla unutamadığımız Feriştah Yenge&#; Bir Demet Tiyatro&#;nun ateşli karakterine isim olan bu sözcüğün anlamı ise “bir işi yapan en iyi kişi”, yani “işin ehli” ve “alanında profesyonel” şeklinde açıklanabilir.

“Feriştahınız gelsin; yine de benden zırnık alamazsınız.”

Sirayet

Herhangi bir etkinin yayılmasını, dağılmasını açıklamak için kullanılan sözcüğün kökeni Arapça. Tıp dilinde metastaz sürecini ifade ettiği gibi bulaşma eylemini de anlatıyor.

Cümle içindeki halini örneklendirelim;

“Söz konusu düşünce, toplumun her katmanına sirayet etmişti.”

Vaveyla

Eski Türkçe

Herhangi bir olay karşısında vuku bulan şaşkınlık ya da acının sebep olduğu çığlıklara vaveyla deniliyor. Tahmin edileceği üzere, sözcüğün kökeni Arapça.  

Örneğin;

“Onun öldüğünü duyar duymaz vaveylalarıyla tüm köyü inletti”

Munis

Dedelerimizden veya ninelerimizden duyduğumuzu hatırladığımız bu sözcük, olumlu bir anlama karşılık geliyor. Arapça kökene sahip sözcük, özetle, “cana yakın” demek. Bununla birlikte; “sevimli, sıcakkanlı, uysal ve uyumlu” gibi anlamlar da içeriyor.

 “Munis tavırlarıyla dikkat çeken bu kıza beslediğim merak, beni, günden güne ona yaklaştırıyordu.”

Fevkalbeşer

“İnsan” anlamına gelen “beşer” sözcüğü ile türetilen fevkalbeşer, “insanüstü” anlamını doğuruyor.

“Fevkaladenin fevkinde” sözünü hatırladınız mı? İşte oradaki “fevk” fevkalbeşer”i tamamlayan diğer sözcük oluyor.

Sözcüğün cümle için nasıl kullanılabileceğine dair bir misal verebiliriz;

“Fevkalbeşer bir çalışmanın sonucunda, bu kadar düşük bir not almamalıydık.&#;

Mukadderat

Gündelik hayatımızdaki kullanım sıklığıyla tanışıklığımızı bir hayli ilerlettiğimiz bu sözcük bilin bakalım hangi dile mensup? Evet, aynen öyle; Arapça.

“Takdir” sözcüğünden meydana getirilen bu sözcük, “kaçınılmaz durumları” ifade etmek için kullanılıyor.

 “Ben mukedderat falan anlamam, kendi kaderimi kendim çizerim.”

Sarfınazar

Dilimizdeki karşılığı; “saymama, dikkate almama, vazgeçme” olarak açıklanabilecek bu sözcük Arapça kökenli. Daha detaylı bilgi vermek gerekirse; şayet, kendinden önce gelen sözcük “-den” ekiyle sonlanıyorsa, bulunduğu cümleye; “hesaba katılmasa da, sayılmasa da, göz ardı edilse de” gibi anlamlar yüklemektedir.  Ve bu anlamları içeren sözcüğümüz de, &#;sarfınazar&#;dır.

“Gidişatı görüyor ama sarfınazar tavırlarla bildiğini okumayı sürdürüyordu.

Hissikablelvuku

Sırada benim en sevdiğim ve listemizde mutlaka olması gereken bir kelime var. Çünkü son zamanlarda yapılan televizyon dizilerinde bu kelimeye çok rastlıyoruz. Türkçemize Arapçadan girmiş olan hissikablelvuku, önsezi demektir. Olacakları önceden hissetmek, tahmin etmek ve içine doğmak gibi anlamlara gelir. Günümüzde bu kelimeye benzer olarak altıncı his ifadesi kullanılmaktadır. Peyami Safa şu dizelerinde hissikablelvuku kelimesine yer vermiştir.

“Mustafa Kemal, inanamayacağımız ölçüdeki bir hissikablelvuku ile emirlerini verdi ve haklı olduğunu gösterdi.”

Pâyidar

Payidar sözcüğünün de kökeni Farsça. Anlamı ise “ölümsüz” sonsuza kadar yaşayacak olan, kalıcı ve devamlı anlamlarına gelir. Genelde bir kişi tarafından yapılan cami, okul, yardım vakfı için bu kelimeyi kullanırız. Pâyidar kelimesiyle cümleye, yapılan iyiliğin sonsuza kadar yaşayacağı anlamı katılmaktadır. Türk edebiyatının usta kalemi Yaşar Kemal, yılında yazdığı İnce Memed kitabında pâyidar kelimesini şu cümle içerisinde kullanmıştır:

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!” (Mustafa Kemal ATATÜRK)

Tahayyül

Kökeni hayal sözcüğüne dayanan tahayyül, bu anlamı dışında; “imgeleme, zihinde canlandırma, gözünün önüne getirme” anlamlarını karşılıyor. Bununla birlikte sözcüğümüzün etimolojik kökeninin Arapça olduğunu söyleyelim.

Örneğin;

“O kadar güzel bir iş yaptınız ki, böylesine bir sonucu tahayyül edememiştim.”

Tumturak

Tumturak sözcüğü; “ihtişam, gösteriş, debdebe, görkem” gibi sözcüklerin yerine kullanılabilecek bir sözcük. Bu kelime ile ilgili olarak birtakım kaynaklar sözcüğün Arapça kökene sahip olduğunu söylese de diğer bazı kaynaklar ise Farsça iddiasını öne sürüyor.

Bu kelimenin cümle içindeki kullanımı ise şu şekilde olabilir:

“Tumturaklı kutlamalar ve bağrışmalar hiç bana göre değil”

Müşkülpesent

“Detaycı, zor beğenen, titiz” gibi karşılıklarla anlamlandırılabilecek müşkülpesent sözcüğünü, sürekli bahane uyduranlar için kullanıldığını biliyoruz.

Sözcüğümüz Arapça ve Farsça kökene sahip bir şekilde türetilmiş.

 “Müşkülpesent yapısı yüzünden iletişim sorunu yaşıyor fakat buna rağmen bu huyundan vazgeçmiyor.”

Lâyetezelzel

“Sarsılmaz” ve “güvenilir” anlamlarını karşılayan sözcüğümüzün kökeni Arapça.

 “Türk Silahlı Kuvvetlerinin lâyetezelzel yapısı, onun caydırıcı yanlarından birini teşkil ediyor.”

Efsunkâr

Sözcüğünün kökeni olan “efsun”, “büyülü” anlamına karşılık geliyor. Bu hali ise “karşı konulamaz derecde etkileyici” olduğuna vurgu yapıyor. Yani, başka bir deyişle Scarlett Johansson&#;u düşünebilirsiniz&#;

Sözcüğün, cümle içindeki kullanımına örnek olarak;

“Onun efsunkar güzelliği karşısında hiçbirimiz bu öneriyi reddetmeyi düşünemedik

Perdebîrun

Farsça kökenli bir sözcük olan perdebîrun; “açık saçık konuşan, utanması olmayan, edep yoksunu, terbiyeden nasibini almamış” kişiler için kullanılabiliyor.

“Bu perdebîrun hareketlerinin başına bela açacağı konusunda seni son kez uyarıyorum.”

Feveran

Arapça kökenli olan bu sözcüğümüz ise “kaynama, coşma, fışkırma” anlamlarını içeriyor. Mecaz anlamıyla, fevri davranış sergilemesi beklenen kimseler için kullanılması yerinde olan bir sözcük. TDK, bu sözcüğü örneklemek için şu cümleyi öneriyor;

 “&#;Sabırlı olmak, parlamamak, duygusal feveranlardan uzak kalmak hassası da bizde çok eksik.&#; (Haldun Taner)

Mutabık

Polis telsizlerinde ve askeri iletişimde sıklıkla rastladığımız sözcüğün anlamı; “uzlaşma, anlaşma” olarak açıklanabiliyor. Arapça kökenli olan bu sözcüğün örnek kullanımı şu şekilde yapılabilir;

“Şüpheli şahıs malum adresten çıktı, mutabıkız.”

Şikemperver

Şikemperver sözcüğü sıfattır. Ve bu bağlamda; “boğazına düşkün, yemek yemeyi seven, yemek yerken zevk alan” kimseler için biçilmiş kaftan olduğunu ifade edebiliriz.

“Aldığı kiloların şikemperver yapısıyla alakalı olduğunu kabul etmesi de güzel bir başlangıç oldu.”

Âmiyâne

Söylenişte de yazım sırasında da karıştırılan âmiyane sözcüğünün kökeni hem Arapça hem de Farsça olarak açıklanıyor. Anlamına gelirsek; “basit, sıradan, bayağı” anlamlarının yanı sıra “alelade” sözcüğü yerine de kullanılabiliyor.  Ayrıca; “kabaca, kibarca” anlamları da sözcüğün ifade ettikleri arasında yer alıyor.

 “Âmiyane tabirle söylüyorum ki, bu iş tam anlamıyla safsata”

Lafügüzaf

Eski Türkçe

Sosyal medyada, siyasi arenada ya da dost meclislerinde dahi pek çok kişi için kullanabileceğimiz bu sözcüğün anlamı “boş söz”dür. Farsça kökene sahip olan kelimemiz için bir de örnek verelim;

“Bu tehditler hep lafügüzaf! Havlayan köpek ısırmaz.”

Lalettayin

Eski Türkçe

Sıfat olan “lalettayin”, Arapça kökenli ve “herhangi bir” ya da “sıradan” anlamlarını karşılıyor. Örnek vermek gerekirse;

“Lalettayin bir mart gününün lalettayin bir pazartesi&#;&#; (Sait Faik Abasıyanık)

Tufeylî

Kendi emeğini kullanmaktan imtina edenlerin sıfatını ortaya koyan tufeyli sözcüğünün anlamı; “asalak”tır. Haliyle; “başkasının sırtından yaşamlarını sürdüren kimseler&#; için kullanılıyor. Ancak bununla birlikte; “salaş, virane, yıkık” anlamlarına da sahip bir sözcük tufeyli.

“Adam bu zamana kadar hiç kendi emeğiyle yükselmenin tadını almamış ki. Onun tufeyli bir kişiliği olduğu aşikar.

Babayani

Eski Türkçe

Anlaşılacağı üzere sözcüğün kökeninde “baba” mevcut. Farsça menşeli sözcüğümüz; “dış görünüşe, gösterişe önem vermeyen, görmüş geçirmiş, hoşgörülü, babacan” kişiler için kullanılan eski bir kelime. Cümle içindeki örneği şu şekilde olabilir;

 “Senin gibi babayani biri için isnat edilenler benim bile yüreğimi parçalıyor.”

Perestiş

Farsça kökenli bu sözcüğün dilimizdeki karşılığı; “taparcasına, delicesine sevmek”tir.

“Ben ona zamanında perestij bir duygu beslemiştim.”

Merdümgiriz

Farsça kökenli olan kelime birleşik sıfat özelliği taşıyor ve “alabalığı sevmeyen, insanlardan kaçan, kendini toplumdan izole eden” kişiler için kullanılan ön ad. Günümüzde yalnızlığı önemseyen herkes için kullanılabilir. Örneğin;

“Bugünlerde sahteliğe tahammül edemeyen herkesin kaçış noktası oluyor merdümgiriz haller.”

Meymenet

Bizden önceki neslin de bol bol kullandığı “meymenetsiz” sözcüğünü hatırlarsınız…

Sözcüğün anlamı ise “bereket”tir aslında. Ama bununla birlikte; “kutluluk, uğurluluk” anlamlarını da içeren bu sözcük Arapça kökenli. Aynı zamanda, ”uğursuzluk” anlamını taşıyan “nuhuset” kelimesinin karşıt anlamlısıdır. Dolayısıyla, olumsuzluk hal ekini aldığında da, sözcüğün neden suratsız kimseler için kullanıldığı anlaşılabiliyor. Örnek verelim;

“Meymenetsiz herif! Neye elini atsa hayırsız olayların habercisi oluyor.”

Tevekkeli

Zarf olarak kullanılan tevekkeli sözcüğü; “boşuna, boş yere, sebepsiz, mesnetsiz, gelişigüzel” anlamları içeriyor.  Ve kulağımızda güzel bir tınıya sebep olan bu sözcüğün kökeni Arapça.

“Bu arada; onun o sinsi gülüşü de tevekkeli değilmiş demek ki.”

Pestenkerani

Kökeni Farsça olan pestenkerani sözcüğü, bizlere, “önemsiz, değersiz” ve “saçma” anlamlarını veriyor .Farsça kökenli olan kelime; önemsiz, değersiz, saçma ve uydurma söz gibi anlamları karşılamaktadır. Genellikle küçümseme anlamında kullanılıyor. Bir konuşmanın veya cümlenin ne kadar boş ve önemsiz olduğunu anlatır. Peyami Safa dizelerinde pestenkerani kelimesine şöyle yer verir;

“Pestenkerani bir detaya takılmışsın. Halbuki bunu yapmamalısın.”

Velhasıl

”Sözün kısası” anlamıyla, yani “özetleme” manasıyla, sözcüğün etimolojik kökeni keza Arapça. &#;Velhasılıkelam&#; şeklinde tamlama hali de mevcuttur. Öte yandan örnek vermemiz gerekirse;

“Velhasıl, bu konuyu burada noktalayalım. Yoksa tatsızlık çıkacak.”

Zahir

Zarf olarak kullanıldığında; “kuşkusuz, şüphesiz”, isim olarak kullanıldığında “dış görünüş” ve sıfat olarak kullanıldığında “açık ve/veya belli” anlamlarına gelen bir sözcüğü okumaktasınız.

Örnek verelim mi?

“Onun karşıma çıkışından zahirdi, ömrümce sevdalım kalacağı.”

Zevahir

Zahir sözcüğünden türeyen zevahir, “dış görünüm” gibi bir anlam içeriyor. Mecaz anlamda ise “durumu toparlamak” anlamını taşıyor. Örneğin,

“Sizin ağzınız, burnunuz dağılmış. Hemen zevahiri toplayın da, adamların karşısına öyle çıkalım.”

Zeyrek

Sözcüğümüz, Farsça kökenli ve  “uyanık, akıllı, güçlü, anlayışlı, zeki” gibi birden fazla anlam barındırıyor.

İşinde uzman olanları tanımlamak için söylenegelen bu sözcüğün cümle içindeki örnek kullanımı ise şu şekilde olabilir:

 “Zeyrek olduğunu göstermeyi başarabilen kadınlardan çok hoşlanıyorum.”

Zinhar

“Zinhar, zinhar deme” cümlesindeki teşbihten de anlaşılabileceği gibi “asla” anlamı içeren bu sözcük, daha çok &#;Muhteşem Yüzyıl&#; isimli dizideki bol kullanımıyla hatırlanacaktır.

Farsça kökene sahip olan bu sözcük ile ilgili örnek vermemiz yerinde olur;

&#;Zinhar kıyamam ben sana&#;&#;

Kaynak: 6

Karaman, Selçuklu döneminden kalan Türkçe sözcüklerin kullanıldığı bir yer. Karaman, Türkçe'nin Anadolu'da resmi dil ilan edildiği ilk şehir.

Türkçe'nin nereden nereye geldiğini anlamak için, Karaman'da hâlâ kullanılan sözcükler önemini koruyor: Batbat; ördek. Attırmak; at sürmek. Cıllık; oyun bozan. Cula; karga. Cunguldak; bir çeşit tahterevalli: Çağ; foseptik çukuru. Cozutmak; dağıtmak. Cızbüzzük; her şeyden incinen, alınan. Devramber; ayçiçeği. Fişkele; salyangoz. Goma; durma. Sındı; makas. Vadıl; salak."

Karaman sözcükleri

ALAYA: Siyah ve kokulu üzüme verilen ad.

ALAVURT: Kabaktan yapılmış su kabı

ALENGİRLİ: Tutarsız

AKDİMBİT: Beyaz erken olan üzüme verilen ad

ANDIK: Sırtlan

ANDIZ: Ardıç cinsinden, pekmez yapmakta kullanılan bir ağaç

ANĞ: Tarla ve bahçelerde sınır çizgisi

ANKEBUT: Uykuda sıkıntı verdiğine inanılan bir varlık

ANŞIRTMAK: Hissettirmek, duyurmak

ATTIRMAK: At sürmek

AŞENE: Mutfak

AVAİT: Düğünlerde toplanan para ve yiyecek

AVAR: Sebzelerin ekildiği yer

BAMBIL: Büyük cins arı

BATBAT: Ördek

BELERTMEK: Gözlerini alabildiğine açmak

BEKEMEK: Kapamak

BEKERE: Makara

BITIRAK: Diken

BİLLİ: Çocukların oyunda kullandığı değnek

BÖĞEMEK: Suyun önünü kapamak

BÖĞENEK: Önü kapalı su

BUĞURSAMAK: Önemsemek

BUĞUZLANMAK: Kinlenmek

BUHARE: Baca

BUNAR: Pınar

BURTAZAN: Fitneci, karıştırıcı

BÜZGÜLÜ: İri taneli, ala-siyah üzüm

CIBARMAK: Kabarmak

CILGA: İnce yol,patika

CILGISIZ: Hayırsız

CILLIK: Oyun bozan

CILLIMAK: Oyun bozmak

CILK: Bozuk

CIPKI: İnce sopa

CIRMALAMAK: Tırmalamak

CİDAV: Gözü açık

CIZBÜZZÜK: Her şeyden incinen

CONCALAZ: Kaygısız

COZUTMAK:Saçmalamak

CULA: Karga

CUNGULDAK: Bir çeşit tahteravalli

CURRUK: Islak, su gibi

CÜLEPE: Küçük

ÇAĞ: Evlerde pis suların aktığı çukur

ÇAL: Fundalıklı yer

ÇEĞELİ: Kıl keçi hastalığı

ÇEMBER: Başörtüsü

ÇENET: Bir bütünün iki parçasından biri

ÇENİLEMEK: Çok konuşmak

ÇINGIL: Üzüm salkımının bir parçası

ÇITLIK: Menengiş

ÇİTLEK: Ayçiçeği

ÇİMMEK: Yıkanmak

ÇİNGİL: Küçük bakır kova

ÇİTİL: Ufak, bakırdan yapılmış, yoğurt konan kap

ÇİRLİ: Düğün yemeği

ÇÖDÜRMEK: İşemek

ÇÖĞÜR: Diken

ÇÖĞÜTMEK: Özürlü insanın oturuşu

ÇÖKÜR: Küçük kazma

ÇÖLTE: Küçük kazma

ÇÖMÜŞMEK: Diz üstü oturmak

DAFLAMAK, DAYFALMAK: Sıkılmak

DAMKALDIRAN: Sırtlan

DEBİT: Kızıl üzüm

DEĞİRMİ: Bir en ve uzunluğun iki katı

DEPME: Kıldan dokunan pantalon

DEVRAMBER: Ayçiçeği

DIKIM: Lokma

DINILAMAK: Kendinden geçip uyumak

DİNELMEK: Ayakta durmak

DİNGİLDEMEK: Hoplamak, zıplamak

DİNİZ: Sakin

DUTTURMAK: İşemek

DUTU: Kız evinden oğlan evine götürülen, içinde altın ve lokum bulunan bohça

DUVAK: Üşütme ile ilgili hastalıklarda kullanılan tuğla

EGEL: Getir

EĞE: Karın boşluğu

ELGANEM: Uysal, elinden iş gelmeyen, koyun gibi

EMSİZ: Beceriksiz

ENDEĞİRDE: Hemen orada

EPELEME: Serpme

ESEBALI: Dayanıklı üzüm

ESİRANI: Hamur ayırmakta kullanılan, ucu geniş demir

FAŞALAKLI: Ortalığı velveleye veren

FELİK: Manevela demiri

FENİLEMEK: Şaşırmak

FENİKMEK: Başı dönmek

FICITMAK: Atmak

FIŞKI: Hayvan pisliği

FIYMAK: Kaçmak

FİRASETLİ: Düşünceli

FİREK: Domates

FİŞKELE: Salyangoz

FİŞLEMEK: Tanelere ayırmak

FOŞALMAK: Boşalmak

GALGUDURUM: Karmakarışık

GAFAKOÇANI: Nüfus cüzdanı

GARAGASPANE: Açıkça

GATIR: Topaç

GAVARA: Bal peteği

GAVLAMAK: Kabarmak, esas parçadan ayrılmak

GAVUK: İşlenen iplik

GAYKILMAK: Bir tarafa yatmak

GAYMAK: Yığmak

GEÇİNCEME: Geçinme

GELİNCE: Kaynana

GELLABA: Yenge

GEN: Hiç sürülmemiş arazi, otlak

GERİ: Büyük çuval

GEYREK: Korkuluk

GEYSİ: Giysi

GEYSUNAK: Genel çamaşır yıkanan yer

GIĞALAK: Koyun, keçi pisliği

GINCIFIRLI: Süslü

GIVIZ: Buğdayın işlenemeyen, işe yaramayan kısmı

GIYADE: Hafif aralık

GIYNAŞ: Gözü kapalı olan

GİYREK: Korkuluk

GOMA: Durma

GORA: Anahtar

GOSBATAR: Son derece kendine güvenli

GÖCER: Tarlada, kenarda çalışan işçi. Çoban

GÖMBELEK: Kelebek

GÖTCEK: Tahtadan yapılmış oturak

GÖVLEK: Tahta kova

GÖZ: Çürük

GÖZER: İri gözenekli kalbur

GUBARMAK: Gururlanmak, kibirlenmek

GUBUZ: Yüksekten atan, palavracı

GUMPİR: Patates

GUNNAMAK: Doğurmak

GURTLANMAK: Kıskanmak

GUŞANE: İki kulplu tencere

GUYNU: İçinden pazarlıklı

GÜCÜMEK: Beceriksiz

GÜMEN: Deneme

GÜNSÜ: Pekmezlik üzüm

HALAZ: Alev

HALBÜSEM: Halbuki

HAKIYETSİZ: Kıymet bilmez

HARAR: Büyük çuval

HARENİ: Küçük kazan

HAYIFLANMAK: Üzülmek, sıkıntılanmak

HAYLULU: Serseri

HAYTA: Yaramaz

HAYU: Bir çeşit ünlem

HECALET: Çekinme

HELKE: Kova

HINAZAR: Kötü düşünen

HIRTLAK: Olmamış kavun

HİNDİ: Şimdi

HORA: Ora

HOYUNU: Bundan böyle

HÜLLİYET: Mücevher

HÜMERMEK: Kabarmak, yiğitlik gösterisinde bulunmak

HÜRRİYET: Beyaz başörtüsü

ICCAK: Hamam

IĞALAMA: Yavaş hareket etme

IĞIRAĞIR: Lafı geveleme

IMZIMAK: Tadı kaçmak

INCIK: Fazla hassas

İĞSİ: Ucu yanmış odun

İHİCİK: İşte

İLİBİCCE: Yemeği pişirilen, genellikle yol kenarlarında yetişen dikenli bir bitki

İNEZ: Az

İNİ: Gelinin kocasının erkek kardeşine verdiği isim

İRİŞKİ: Sucuk içi

İSBİTİREN: Çabuk dökülen, ince kabuklu üzüm

İŞDANACIK: İşte

İŞKİLLİ: Kuşkulu

KAKLIK: Kaya oluklarında biriken su

KELETE: Uyuz

KELEŞ: Güzel

KEMRE: Tabaka, kat

KEPİR: Gözü kapalı

KESAT: Az

KIRI: Eşek yavrusu

KİTİMEK: İşini bitirmek, öldürmek

KÖFTİ: Pekmezle yapılan tatlı

KÖMBE: Fırın ekmeği

KÖSEMOR: Gelişmemiş buğday tanesi

KÖSÜLMEK: Yayılmak

KÜLÇE: Fırın ekmeği

KÜNCÜ: Susam

KÜSKÜ: Sürgü

KÜSSÜK: Sürgü

LİNGİRDEMEK: Sallanmak

LORU: Obur

MAYALI: Tandırda pişirilen bir çeşit ekmek

MALAMAT: Etrafa yaymak

MARDAVAL: Deli üzüm

MAYIŞMAK: Uyuşuk olma

MEH: Buyur, anlamında bir söz

MEYANE: Yağda kavrulan un

MEYMENE MESMENE: Açıkça

MIRRIK: Surat

MISIRGA: Hindi

MISMIL: İyi

MIYMINTI: Yapışkan, hoşlanılmayan kimse

MİLİZ: Arı

MUCUDU: Uyuz

MÜDARESİZ: Hiç kimseye ihtiyacı olmayan

MÜZEVİR: Laf getirip götüren

NATIRA: Bünye

OLÇUMLU: Kendini beğenmiş

OTBELİ: Ateş küreği

ÖDÜSITMAK: Çok korkmak

ÖRÜDURMAK: Ayağa kalkmak, hazır olmak

ÖTEĞEN: Önceki gün

ÖTÜREK: İshal

PARÇ: Su bardağı

PATAK: Dayak

PİNÇİK: Küçük parça

PORTMAK: Ürkmek

POYTURMAK: Ürkmek

PÜRÇ: Çok sayıda uç

RAFIK: Arkadaş, dost

SADALAMAK: Ne söylediğini bilmemek

SAFA: Su bardağı

SATLICAN: Karın ağrısı hastalığı

SAYADİNBİT: Az sulu kuru üzüm

SANAKA: Örnek verme

SEĞİRTMEK: Koşmak

SEKALTI: Salon

SENDEFİ: Ahmak

SENİT: Hamur tahtası

SEYİM: Hisse

SINDI: Makas

SINIK: Kemik

SINIKÇI: Kırık-çıkıkla uğraşan kişi

SIRACALI: Öfkeli

SIRSIL: Yapışkan

SITKIYI IYIRMAK: Ümit kesmek

SIYGIÇ: Kemikli kavrulmuş et

SİĞECEN: İçinden pazarlıklı

SİTİL: Yoğurt konulan bakır kap

SİNGİL: Uyuşuk

SOBUTSUZ: Sebatsız

SOMAT: Sofrabezi

SÖDELEMEK: Derlenip, toparlanmak

SÜMEYE: Boşuna

ŞALGACI: Gereksiz, boş

ŞEPİT: Yufka ekmeği

ŞEPİLDEK: Etin iyi olmayan kısmı

ŞERPENEK: Gevşek

ŞIRAHNA: Üzüm çiğnenen yer

ŞIRKIT: Göz çapağı

ŞİNİK: Buğday ölçeği

ŞİRNEMEK: Karşı gelmek

ŞİRPİK: Göz çapağı

TAFRA: Sinir

TANLAMAK: Alay etmek

TAPAN: Su içmek için oyulan ağaç

TAPTUP: Mayasız ekmek

TELLİK: Takke

TEM: Şeytan çarpığı

TEYİN: Sincap

TEZİLEMEK: Yolunu kaybetmek

TIKI: Yayık

TOKAT: Bakır yoğurt kabı

TOKUÇ: Ağaçtan yapılan, çamaşır yıkamakta kullanılan araç

TUNCUKMAN: Garip hareketlerde bulunan

TUNUŞMAK: Kaybolmak, yerinden ayrılmak

URUP: Bir ölçü aleti.

ÜĞÜTLEMEK: Ayıklamak, ayırmak

ÜLÜBÜ: Fasulye

VADIL: Salak

YAFTA: Kura ile bölüşmek

YAĞIR: Kirli

YAĞLIK: Büyük mendil

YAĞRIK: Kirli

YANFİRİ: Yanyan

YANNIK: Tuluk

YERLİ: Tamamen

YİRKELEŞMEK: Kötülüğüne uğraşmak

YOĞŞUMAK: Usanmak

YOYMAK: İsraf etmek

YUNMAK: Yıkanmak

ZAHIM: İltihap

ZAMBIR: Büyükarı

ZERLETMEK: Eşek anırtmak

ZIRINCIK: Tadı kaçmak

ZIYLAK: Kaygan

nest...

çamaşır makinesi ses çıkarması topuz modelleri kapalı huawei hoparlör cızırtı hususi otomobil fiat doblo kurbağalıdere parkı ecele sitem melih gokcek jelibon 9 sınıf 2 dönem 2 yazılı almanca 150 rakı fiyatı 2020 parkour 2d en iyi uçlu kalem markası hangisi doğduğun gün ayın görüntüsü hey ram vasundhara das istanbul anadolu 20 icra dairesi iletişim silifke anamur otobüs grinin 50 tonu türkçe altyazılı bir peri masalı 6. bölüm izle sarayönü imsakiye hamile birinin ruyada bebek emzirdigini gormek eşkiya dünyaya hükümdar olmaz 29 bölüm atv emirgan sahili bordo bereli vs sat akbulut inşaat pendik satılık daire atlas park avm mağazalar bursa erenler hava durumu galleria avm kuaför bandırma edirne arası kaç km prof dr ali akyüz kimdir venom zehirli öfke türkçe dublaj izle 2018 indir a101 cafex kahve beyazlatıcı rize 3 asliye hukuk mahkemesi münazara hakkında bilgi 120 milyon doz diyanet mahrem açıklaması honda cr v modifiye aksesuarları ören örtur evleri iyi akşamlar elle abiye ayakkabı ekmek paparası nasıl yapılır tekirdağ çerkezköy 3 zırhlı tugay dört elle sarılmak anlamı sarayhan çiftehan otel bolu ocakbaşı iletişim kumaş ne ile yapışır başak kar maydonoz destesiyem mp3 indir eklips 3 in 1 fırça seti prof cüneyt özek istanbul kütahya yol güzergahı aski memnu soundtrack selçuk psikoloji taban puanları senfonilerle ilahiler adana mut otobüs gülben ergen hürrem rüyada sakız görmek diyanet pupui petek dinçöz mat ruj tenvin harfleri istanbul kocaeli haritası kolay starbucks kurabiyesi 10 sınıf polinom test pdf arçelik tezgah üstü su arıtma cihazı fiyatları şafi mezhebi cuma namazı nasıl kılınır ruhsal bozukluk için dua pvc iç kapı fiyatları işcep kartsız para çekme vga scart çevirici duyarsızlık sözleri samsung whatsapp konuşarak yazma palio şanzıman arızası